
Benim güzel meleğim, paslanmış yüreğimin duvarlarında dans et bu gece... Kanatlarının aşk kokan ışığı karanlık ruhumu aydınlatsın..."
Sitare
****
Her kar tanesinin bir hikayesi var gibi düşüyordu gökyüzünden... Pencere, içerinin sıcaklığından dolayı buharlanmıştı. Eliza, annesinin başında oturmuş şefkatle kadının saçlarını okşayan Tolga'ya baktı. Annesine aşkla bakıyordu. İlk kemoterapiyi alan annesinin acı çekmesinden duyduğu endişeyi gizleyemiyordu. Down sendromu olan ablası da şu an bir özel eğitim okulundaydı. Bir yanı üzgün bir yanı mutlu hissediyordu. Yakında dökülecek olan annesinin saçlarını okşamaya devam etti. Çok yaşlı değildi ama yıllar annesini erken yaşlandırmıştı. Yüzündeki çizgiler derin acıların aynasıydı. Tolga eğilip yumuşak şekilde alnını öpüp hafif bir tebessüm etti.
"Eliza geç oldu istersen sen eve git artık." Mutlu şekilde ona bakan arkadaşı başka bir şey düşünüyordu.
Eliza oteldeki fare olayı sonrası Asef ile inatlaşıp otelden ayrılmıştı. Tabii Asef izin vermeyecekti ama Eliza'nın fare var diye bağırması sonucu otelde kalanlar odalarından çıkınca ortalık karışmıştı. Bunu fırsat bilen Eliza hızla sıvışıp kaçmıştı. Ama Asef'e söylediğinin tersi olarak Alya ile ilgilenmeye devam ediyordu. Yanına gitmeme nedenini Tolga'nın annesinin durumu olduğunu ve arkadaşının yanında olması gerektiğini Deniz aracılığıyla iletmişti. Ama Asef tam tersini düşünüyordu.
"Tamam giderim birazdan ama önce birisi sana geçmiş olsun demek istiyor."
Tolga, Eliza'nın söylediği şeyle dikkatle arkadaşına baktı. "Yani eksik tanışma yaşadınız ama Alya yine de sana geçmiş olsun demek istiyor."
Eliza, Deniz ile konuşmuştu bugün. Tolga'nın annesinin durumunu yakından takip ediyordu, işi olduğu için gelememişti ama güvendiği bir doktor özel olarak ilgileniyordu. Tabii olanları Alya da Deniz aracılığı ile öğrenmişti ve yazarak Deniz'e istediği şeyi iletmişti. Ama konuşmadan nasıl yapacağını Eliza da bilmiyordu.
"Yaa, demek geçmiş olsun demek istiyor." Tolga resmen jöle gibi erimişti. "Ama iki gündür yıkanmadım hem kokuyorum hem de saçlarım yağlı."
"Tolga koku nasıl gitsin telefondan, ayrıca iğrençsin. Neden yıkanmıyorsun?" Eliza arkadaşının kafasına vurup sessizce sordu.
"Aklıma gelmedi işte ayrıca dün kafama kar yağdı temizledi biraz ama neyse. Hadi ara da konuşalım." Tolga'nın hevesi karşısında güldü Eliza.
"Ama Tolga sana söylemem gereken bir şey var." Eliza, Alya ilgili şeyleri söylemesi gerekli diye düşünüyordu. Özellikle kimin kardeşi olduğunu.
"Hadi söyle artık zilli."
"Gel şöyle oturalım." Odanın köşesindeki koltuğa geçip oturdu Eliza, Tolga da yanına gelip oturdu. "Öncelikle Alya hakkında çok ama çok özenli olman lazım Tolga."
"Ben hayvan mıyım Eliza? Dünya tatlısı bir kıza nasıl yaklaşılır bilmiyor muyum?" Tolga sitemle sordu.
"Bilmiyorsun Tolga, daha geçen sene hoşlandığın bir kızı ikna ederken kafasından aşağı boya döktün." Eliza hatırladığı olayla yüzünü ekşitti.
"Ben onun adını duvarlara yazacaktım, gelip merdivenin altında durmak onun suçuydu." Tolga kendini savunurken pek de inandırıcı değildi. "Neyse tamam, o duvara yazmaya çalışmak benim suçumdu. Rektörün odasının duvarı daha uygundu, oraya yazmalıydım."
"Tolga susacak mısın artık?" Eliza sabırsız şekilde, Tolga'nın koluna vurdu.
"Tamam kız, elin de ağır ha! Hadi anlat, sözünü kesmeden dinliyorum."
Eliza derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. Bunları anlattığı için Asef'in öfkesine maruz kalmaktan korkuyordu. "Alya şimdi on yedi yaşında ama doğum günü yaklaşıyor yani on sekize girecek."
"Ben de yirmi iki yaşındayım ama yirmi üçe ne zaman giriyorum? Ana! Doğum günüm ne zaman?" Tolga dönüp annesine seslendi ama annesi derin bir uykudaydı.
"Salak! Yirmi ikiye yeni girdin, geçen ay doğum günündü senin."
"Ha doğru."
"Susacak mısın?" Eliza sabırsız şekilde elini salladı. Tolga dudağını mühürler gibi yapınca Eliza devam etti. "Küçükken geçirdiği bir kazadan dolayı yürüyemiyor ve yaşadığı şoktan dolayı konuşmuyor. Yüzü de çoğunlukla ifadesiz bakıyor ama duygu ve düşüncelerini yazarak çok güzel şekilde ifade ediyor. Zaten çok olgun bir kız fiziksel durumundan dolayı biraz küçük duruyor ama onu tanıdıkça yaşının ötesinde birisi olduğunu anladım." Eliza susunca Tolga'dan bir cevap bekledi ama arkadaşı üzgün ve durgun şekilde bakıyordu. Bu Eliza'nın canını sıkmıştı, Alya'nın hakkında duyduğu şeyler sonrası kıza karşı soğuk olmasına asla dayanamazdı. "Tolga bir şey demeyecek misin?"
"Eliza," dedi Tolga.
"Efendim," Eliza, Tolga'nın cevabından çok korkuyordu.
"Alya'nın yürüyememesi ya da konuşamaması onu daha az mükemmel yapmaz. Onun o mavi gözlerini görmek bir ömre bedel..."
Eliza sevinçle baktı arkadaşına. Ufak bir ihtimal de olsa yanılmıştı. Tolga gibi bir çocuğun aslında farklı düşünmesi hata olurdu. Down sendromu olan ablasına koşulsuz sevgi ile bağlıyken onun hayattaki en özel kişi olduğunu düşünürdü. Alya'ya karşı nasıl bir olumsuz düşüncesi olabilirdi ki?
"Peki son ve küçük bir şey daha var..." Eliza'nın sesi sona doğru kısılmıştı. "Alya, Asef Arjen'in kardeşi..."
Tolga boş gözlerle bakıyordu, Eliza bir an onun duyup duymadığını düşündü. Elini Tolga'nın yüzü önünde salladı. "Tolga, iyi misin?" Ama Tolga cevap veremeden arkaya düşüp bayılmıştı. "Tolga! Yalan söyleme kalk!"
Eliza'nın sesi üzerine Tolga'nın annesi gözünü açtı. "Eliza, ne oldu kızım?"
"Bir şey yok Nermin teyze, Tolga her zamanki gibi bayılma numarası yapıyor." Eliza arkadaşının huyunu iyi biliyordu, bu sırada omzuna bir tane geçirdi.
"He tamam o zaman." Kadın olağan bir durum olduğu için umursamadan tekrar gözlerini kapattı. Tolga küçüklüğünden beri bayılma numarasını sık yapardı.
"Kalksana Tolga ya! Bak Alya arıyor." Eliza'nın sesiyle olduğu yerde doğruldu Tolga.
"Hani nerede?"
"Salak, niye numara yapıyorsun?"
"Eliza, Asef Arjen dedin az önce. O adam kardeşi ile böyle konuştuğumu öğrenirse beni diri diri doğrar." Tolga kısık sesle konuşurken annesinin duymadığından emin olmaya çalışıyordu. "Yetmez daha sonra beni kıyma yapar."
"Saçma sapan konuşma Tolga, Asef o kadar da canî değil yani inşallah değildir." Eliza bir an tereddüt etmişti. "Ayrıca seninle Alya'nın konuştuğunu biliyor, gece kulübündeki gece sana bakışının sebebi buydu zaten." Tolga duyduğu şeyle yeniden arkaya düşüp bayılmış gibi yaptı. Hatta bu defa gerçekten de bayılmış olabilirdi. Eliza sakin şekilde birkaç dakika bekledikten sonra Tolga gözlerini açıp doğruldu.
"Eliza, neden beni böyle bir ateşe attın öğrenebilir miyim?" Tolga ellerini kalbinin üzerine koyup sormuştu.
"Aslında ben atmadım canım, bizzat Alya attı desem daha doğru olur." Tolga'nın kaşları şaşkınlıkla kalkarken Eliza devam etti. "Tesadüfen senin bir videonu gördü benim telefonumda." Tolga öyle bir acıyla bakıyordu ki Eliza devam edemedi.
"Sen benim çıplak videomu mu çektin?"
"Gerizekalı neden senin çıplak videonu çekeyim?" Eliza, Tolga'nın kafasına bir tane geçirmişti.
"Bu kız belli ki benim seksi vücudumu görüp etkilenmiş olmalı." Tolga saçlarını geriye doğru attı. "Cidden saçlarım aşırı yağlı ya."
"Salak salak konuşma, Alya seni ilk kez pembe tüfü içinde gördü." Eliza gülerek Tolga şok içinde bakıyordu.
"Ne! Kızım o halimi görmesi demek ne demek biliyor musun? Resmen bana bağımlı olması demek, o halim kadar tatlı bir anım yok." Tolga'nın abartılı sözleri Eliza'nın gülmesine neden olmuştu.
"Aynen canım ondan, peki artık arayalım mı Alya'yı?"
"Nasıl konuşacağız?" diye sordu Tolga. "Yani iletişim kurmak için yapmam gereken özel bir şey var mı?"
"Aslında ben de tam bilmiyorum, yanında Deniz var şu an. Belki o aramızda yardımcı olur." Eliza düşünceli şekilde Deniz'i aradı, iki çalma sonucunda Deniz telefonu açmıştı.
"Selam fıstık," Deniz'in üstsüz şekilde telefonu açması ile Eliza telefonu çevirdi. "Beni fena yakaladın.''
"Niye öyle açıyorsun telefonu ya? Arayacağım demedim mi?" Eliza sinirle söyledi.
"Üzerime su döküldü değiştirdim, bakabilirsin." Deniz'in söylediği şey üzerine Eliza tekrar telefona döndü. Deniz, merdivenden inmeye başlamıştı. "Alya'nın yanına gidiyorum şimdi, o da heyecanla bekliyor. Selam Tolga."
"Selam abi, nasılsın?" Tolga'nın gergin konuşması Deniz'i güldürmüştü.
"Hayırdır Tolga, sesin içine kaçmış. Galiba Alya'nın kimin bacısı olduğunu öğrendin."
"Valla benim suçum yok, ben hiç yan gözle bakmadım kimseye. Tamam gözleri çok güzel ama," Deniz'in aniden ekrana Alya'yı alması ile Tolga susmuştu. "İşte bu gözler."
Deniz ile Eliza ikisinin haline gülümsemişti. Alya'nın ifadesi değişmese bile gözleri titremişti. Dikkatli şekilde Tolga'ya bakıyordu.
"Bunları Asef'e anlatırsın, şimdi Alya sana geçmiş olsun demek istiyor. Aslında diyor yani o yüzden aramanı istedim. Bir şey demese de sen demiş say." Deniz'in sesi biraz temkinliydi. Üstü kapalı Tolga'yı uyarıyordu, Alya'nın konuşmaması ile ilgili olumsuz bir şey demesini ve onu üzmesini istemiyordu.
"Teşekkür ederim Alya." Tolga kızın ismini söylerken samimi bir ton kullanmıştı ve Alya belli olmasa da dudağının kenarına hafif bir tebessüm yerleştirmişti. "Konuşmasan da bakışların çok şey anlatıyor."
"Hadi ya ne anlatıyor?'' Ekrana gelen yüzle Tolga nefes almayı bırakıp geriye düşmüştü.
"Allah'ım sen affet!" Tolga'nın bayılması ile Alya kaşlarını çatarak Asef'e baktı. Bu sırada telefonu Eliza eline aldı.
"Her güzel anın içine sıç Asef'im!" Deniz'in sesi vardı ama görüntüde sadece Asef vardı. Ona dik şekilde bakan Eliza'ya bakmakla meşguldü.
"Az önce güzel bir an yoktu, sadece şimdi var." Asef'in sesi sona doğru kısılmıştı ama Eliza söylediği şeyi duymuştu. Bu adam ona garip hissettirmeye devam ediyordu. Bakışları içine çeken karanlık bir girdap gibi sürüklemeye devam ediyordu. Ona karşı kızgın hissederken bir yanı onu hep görmek istiyor gibiydi. Ben mazoşist miyim acaba? diye düşünmüştü.
Eliza boğazını temizleyip kaşlarını çatarak baktı. "Kötü bir şey yapmıyoruz, burada sadece Alya geçmiş olsun anlamında görüşmek istedi Tolga ile. Buna da bir itirazın olmaz herhalde."
"Benim itirazım olan her şeyin benden gizli olması," Asef'in bakışı ekranın dışında kalan Deniz'e dönmüştü. "Benim itirazım sanki ben adam yiyecekmişim gibi davranmanız."
"Yemiyor musun?" diye sordu Deniz. Asef'in bakışını görünce sesi kısılmıştı. "Buna üzüldüm, beni yiyebilirsin."
"Tepkilerin insanları korkutuyor, tek başına bakışların çocuğu bayıltmaya yetiyor. Senin bakışlarından haberin var mı?" Eliza en sonda sorduğu soruya pişman olmuştu ama iş işten geçmişti artık.
"Haberim yok, bakışlarımın nasıl olduğunu bana anlatır mısın?" Asef gözlerini biraz kısarak ekrana yaklaştı. Eliza'nın dudakları bir şey söylemek için aralandı ama konuşmadı. Ne yaparsa yapsın Asef'le baş etmesi kolay değildi.
"Telefonu Alya'ya verir misin? Onunla konuşacağım." dedi Eliza.
"Bakışlarımı ona mı anlatacaksın?" diye gülerek sordu Asef.
"Çok komik, vermeyeceksen kapatıyorum."
"Buraya gelmen gerektiğini tekrar hatırlatmama gerek var mı Eliza?" Asef sakin ama gerginlik dolu bir sesle sormuştu.
"Benim de senin özür dilemen gerektiğini hatırlatmama gerek var mı?" diye gülerek ama imalı şekilde sordu Eliza.
"Rüyanda görürsün," dedi Asef.
"Rüyanda gelirim," dedi Eliza.
"Oraya gelmeye başladın." dedi Asef kısık sesle. Bunu duyan Eliza aniden renk değiştirince Asef gülmüştü. Eliza bunu görünce sinirlenip telefonu koltuğa attı. Asef daha sesli gülmüştü. O da Deniz'e telefonu verip ayağa kalktı.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu Deniz. Telefonu Alya'ya vermişti. Alya merakla ekrana baktı ama tavan görünüyordu.
"Ne yapıyor muşum?" diye sordu Asef. Kapıyı açmadan dönüp bakmıştı.
"Eliza ile konuşman diyorum, sen hayırdır kardeşim. Bak Asef kendinden farklı davranıyorsun, neyin peşindesin?" Deniz ciddi şekilde sormuştu.
"Hiçbir şeyin peşinde değilim, seni ilgilendiren bir durum yok." Asef kapıyı açıp çıkmak üzereyken Deniz'in söylediği şeyle durdu.
"O kıza aşık olmaya karar verdiysen dur derim Asef. Senin tehlikeli dünyana girmemesi gereken bir masum o."
Asef, Deniz'in söylediği şeye karşılık vermeden odadan çıktı. Ama iki eli de yumruk olmuştu. Uçurumdan düşmesine bir adım kalmıştı...
Deniz de sinirle odadan çıkınca Alya yalnız kalmıştı. Asef ve Deniz'in sessiz konuşmasını pek anlamamış sadece merakla ekrana bakmıştı. Tolga'nın olmadığını düşünüp kapatacağı sırada telefon ekranı yavaşça değişti. Koltukta uzanır halde olan Tolga, Alya'nın bakışını görünce hemen doğruldu.
"Ay, içim geçmiş az önce. Yoksa başka bir şey yok, kimseden falan korkmadım." Tolga'nın hızlı ve endişeli açıklaması Alya'nın hafif gülmesine neden olmuştu.
"Ne güzel gülüş, ne güzel bakış..." Tolga hayran şekilde bakıyordu. "Gitti mi abin?" Ama Alya'dan cevap beklemeden devam etti. "Ben abini çok sever ve çok saygı duyarım. Tam bir ateş parçası ama seninle konuştuğum için beni yakmasın, yakar mı yakar valla." Alya bu söze de hafif bir tebessüm etmişti. Tolga bir süre yüzüne baktı ama annesinin sesini duyunca hemen arkaya dönmüştü.
"Alya, benim şimdi kapatmam lazım, tekrar teşekkür ederim." Telefonu kapatacakken durup ekrana biraz yaklaştı.
"Sesini duymak mucize olurdu ama sessizliğin bir kıyamet..."
Ekran karanlık olunca Alya gülümseyerek indirdi telefonu. Yüzünde daha geniş bir gülümseme vardı. Elini kaldırıp kalbinin üzerine koymuştu. İlk defa kalbi böyle atıyordu ve ilk defa tüm vücudu böyle yanıyordu. Hatta yıllardır hissetmediği bacaklarına kan doluyor gibiydi. Öyle olmasa da Alya hissediyordu, Tolga ona çok farklı hissettiriyordu...
**
Eliza saçlarını bir kez daha dağıtınca hazır olduğuna kanaat getirmişti. Pusat'ın resim sergisine gidip oradan da gece kulübüne gidecekti. Çünkü iddiayı kaybetmişti, üç gün geçmişti ve Asef değil özür dilemek ortaya bile çıkmamıştı. Otelleri denetlemek için şehir dışına çıkmıştı, en son yaptıkları görüntülü konuşma sonrası iletişim de kurmamışlardı. Bu durum onu stajda ya da iş yaparken huzursuz edip durmuştu. Asef'in gelip özür dilemesini beklemişti ve bunu o kadar çok umut etmişti ki... Şimdi ise sadece büyük bir hayal kırıklığı hissediyordu. Özellikle Asef aklından çıkmadıkça bu durumun üstesinden gelememekten dolayı çok öfkeleniyordu.
Eliza özellikle Deniz'in ona nasıl bir sürprizle geleceğini bilmediği için ayrı korku hissediyordu. Şu an üzerinde normal bir kot ve kazak vardı ama Deniz gece kıyafeti kendisi getirmekte ısrar etmişti.
"Bittim ben..." diye kendi kendine söylendi Eliza. Çantasını alıp çıktığında salonda Doruk, Tolga ve Nehir onu bekliyordu. Nehir telefonda birisine mesaj yazarken gülümsüyordu. Eliza o an onun kiminle konuştuğunu tahmin edebiliyordu. Ve gece olacaklardan arkadaşının haberi olmaması için içinden dua ediyordu. Tolga umursamazca parfüm sıkarken Doruk gözleri parlayarak Eliza'ya bakıyordu.
"Deniz'e sergiye gittiğimizi söyledim, belki gelir." dedi Nehir.
"Kız zilli, sen gizli gizli Deniz abiyle mi konuşuyordun? Az değilsin." Tolga telefona uzanmıştı ama Nehir hızla çantasına atmıştı.
"Ne gizli konuşacağım ya! Öylesine havadan sudan konuştuk. Ayrıca burnumun direği kırıldı, bu yetmez git parfümle banyo yap." Nehir umursamadan çıkışa yöneldi.
"Sen benim kokuma kurban ol." diye ardından seslendi Tolga. Annesinin tedavi süreci iyi gittiği için neşesi yerindeydi.
"Hadi gidelim, geç kalmayalım. Pusat abi heyecanla bizi bekliyor." Doruk'un sesiyle Eliza başını sallayıp onayladı. "İlk büyük sergisi olduğu için o da gergin, yanında olursak destek oluruz."
Hep beraber çıktıklarında Eliza umutla telefona bakıyordu. Belki Asef bir mesajla bile de olsa özür diler diye düşünüyordu. Yarın mecbur Alya'nın yanına gidecekti ama keşke özür duyup öyle gitsem diye düşünüp duruyordu.
Galeriye öğle civarında ulaşmışlardı, Pusat'ın onlar için gönderdiği lüks araç sayesinde rahat gelmişlerdi. İçeriye girdikleri an onları karşılayan müzik ve elit insanlar kendilerine dönüp bakmalarını neden olmuştu.
"Buradaki insanlar fazla üst numara ya." dedi Tolga etrafa bakarken.
"Bizim neyimiz eksik ya?" diye sordu Nehir.
"Paramız Nehir'ciğim paramız eksik." dedi Tolga.
"Hadi gidelim, Pusat bize bakıyor." Eliza uzaktan onlara el sallayan Pusat'ı görünce yanına ilerlemeye başladı.
"Çevresi ne olursa olsun Pusat abi her zaman alçakgönüllü ve sevecen bir insandır." dedi Doruk.
"Evet, onunla zaman geçirince insan anlıyor." dedi Eliza. Merakla etrafa bakıyordu, bazı resimleri ilk defa görüyordu.
"Hoş geldiniz," Pusat yanlarına gelince sırayla herkesin elini sıktı. Siyah takım içinde aşırı yakışıklı duruyordu, normalde spor olan tarzı bugün tam tersiydi. Sergiye gelen kadınlar özellikle Pusat'ı radara almış uzaktan süzüp duruyorlardı. "Sabahtan beri sıkıldım elit ve sıkıcı tiplerden. Sizi gördüğüm an neşem yerine geldi."
"Tebrik ederim Pusat abi, her şey harika görünüyor." dedi Doruk hayranlıkla etrafa bakarken.
"Sağol kardeşim." dedi Pusat. Bu sırada gözü etrafa bakan Eliza'ya kaydı.
"Ben de çok tebrik ederim." dedi Eliza yüzünü çevirip.
"Teşekkür ederim, geldiğin için sağ ol. Bu arada daha önce merak ettiğin resmi görmek ister misin?" diye sordu Pusat.
"Çok isterim." Eliza heyecanlanmıştı. Pusat başıyla ileriyi gösterince Eliza o tarafa yürüdü. Diğerleri tebrik etme faslına devam ediyordu. Özellikle Nehir, Tolga'yı resimlere dokunmasın diye uyarıp duruyordu.
Eliza, insanların özellikle toplandığı yere ulaşınca daha önce merak ettiği resimle karşılaştı. Büyüleyici bir portreydi. Puslu ve renklerin ardında silikleşen bir sima resmedilmişti. Kadının yüzündeki ifade ise inanılmazdı. Hem huzurlu ve şehvetli aynı zamanda mutlu ve hüzünlü bir ifade resmedilmişti. Kadının gözleri yeşildi, Eliza'nın göz rengi gibi... Eliza biraz daha dikkatli baktı, resimdeki kadın onu çağrıştırıyordu ama emin olamıyordu.
"Geberteceğim seni!" Asef'in sesini kulağının dibinde hissedince yerinden zıpladı Eliza. "Bunu boşuna yapmadın değil mi?"
Eliza adama dönüp baktı ama o öfkeyle resme bakıyordu. "Neye kızdın bu kadar? Ayrıca ne yapıyorsun burada?" Ama Eliza sorusuna bir cevap alamamıştı. Birkaç gün sonra Asef ile bu şekilde karşılaşmak şaşırtmıştı. Hatta aniden kalp atışı hızlanmıştı.
Asef birkaç adım atıp resme daha çok yaklaştı. Bu sırada etraftaki kalabalık dağılıyordu. Eliza dikkat edince Asef'in baktığı ve gözünün takıldığı yeri gördü. Resmedilmiş kadının boynundan göğsüne doğru şehvetle dokunan bir el vardı, diğer el de kadının belini sarıyordu. Eliza, Asef'in neden bu kadar rahatsız olduğunu merak etmişti.
"Neden sinirlendin?" diye tekrar sordu. Ama Asef'in gözü kararmış gibiydi. Elini resme uzattığı anda bir el kolunu yakaladı.
"Yalnız çok beğensek de resme dokunmak yasak." Pusat'ın sesi hafif alaylıydı. Bakışları ise meydan okur gibi bakıyordu Asef'e. "Galiba sen de çok beğendin."
Asef öldürücü bakışlarını Pusat'a dikip kolunu çekti. "Neyin peşindesin?" Asef'in sorusuna Eliza boş boş bakarken Pusat anladığını belli eden bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Hasta mısın?"
"Ne yapıyorsun ya?" Eliza, iki adamın ortasına geçip Asef'e baktı. "Bu kadar özel bir günde olay mı çıkarmaya geldin?"
"Eliza gidip serginin tadını çıkar, seninle sonra konuşuruz." Pusat'ın söylediği şey Asef'in daha da öfkelenmesine neden olmuştu. Eliza daha sakin olurken yine de tereddütle Asef'e baktı. Ama Asef hala öfkeyle Pusat'a bakıyordu. En sonunda pes edip arkadaşlarının yanına yürümeye başladı, Deniz de yanlarındaydı.
"Onun resmini çizip bunu yaparak," Asef siyah deri eldivenli elini resme uzattı. "Kafanın içinde dönen saçma şeyleri mi yansıttın o küçük beyninle?"
"Eliza'yı tanıdın hemen, oysa o kendini tanıyamadı." Pusat birkaç adım yaklaştı Asef'e.
"Onu çizemezsin zaten, sadece taklit etmeye çalışmışsın. Onun gözlerinin rengini bile taklit edebilecek bir renk yok bu dünyada." Asef'in öfke dolu sesi, Pusat'ın kulağına ulaşınca adam alayla güldü. Asef bu duruma daha da öfkelenip içindeki canavarı gittikçe büyütmeye başlıyordu.
"Zaten taklitine ihtiyacım yok, gerçeğini tercih ederim." Pusat resme bakıp tekrar ona ölümcül şekilde bakan Asef'e döndü. "Tıpkı resimde olduğu gibi kollarımda olmasını sahtesine tercih ederim." Pusat'ın yakası aniden Asef tarafından kavranınca susmak zorunda kalmıştı. Etraftaki insanlar endişe ile onlara bakarken korumalar yaklaşmaya başlamıştı. Ama Pusat elini kaldırınca hepsi durdu, Cihan ise uzakta rahat şekilde bakıyordu. Asef'in korumaya ihtiyacı olmadığına emindi.
"Ben de senin benim kollarımda ölü olmanı tercih ederim." Asef'in kısık sesi tehdit doluydu.
"Güzel fantezi ama niye bu kadar sinirlendin anlamadım. Senin Eliza ile aranda bir şey mi var? Sevgilin var diye biliyorum, neden Eliza ilgili şeyler seni ilgilendiriyor?" Pusat, Asef'in yakasını tutmasına karşı daha rahattı.
Asef duyduğu şeyle iki saniye duraksadı ama bu öfkesinin dinmesine değil artarak devam etmesine neden olmuştu. "Kaç para?" diye sordu dişlerinin arasından.
"Ne?"
"Bu resim için ne kadar istiyorsun?" Eliza'nın resmini göstermişti.
"Bu resim satılık değil, odamın en özel köşesinde ömür boyu benimle kalacak bir resim." dedi Pusat.
Asef bu söz üzerine, Pusat'ın yakasını sakince bırakıp toz silkeler gibi yaptı. Eliza, Deniz'in yanında gergince ikisini izlerken Deniz gülerek film izliyor gibi davranıyordu.
"Eğer bu resmi bana satmazsan, birazdan tüm galerini dağıtır, etrafını savaş yerine çevirir ve Pusat Ateş'i tüm dünyaya rezil ederim. Her yeri bir saniye düşünmeden ateşe veririm." Asef'in sesi dediği şeyi yapacağını gayet net belli ediyordu. Pusat da bunun farkındaydı. O yüzden birkaç saniye durup başını salladı.
"Tamam sen sahtesini al, gerçeğini ben yaşayacağım zaten." Pusat arkasını dönüp gitti.
Asef yumruk olmuş elleri ile bir kez daha resme baktı. "Senin kim olduğunu bulup ölüm resmini çizeceğim Pusat."
Asef, daha önce galeride karşılaştığı Pusat'ı araştırmıştı. Cihan'ın getirdiği bilgilere göre, Pusat yetimhanede büyümüştü ama hakkında şüpheli şeyler çoktu. Çünkü hayatı hakkındaki detayların kaydı silinmişti. Asef Pusat'a asla güvenmiyordu.
Eliza onlara yaklaşan Asef'e bakınca yüzünün aynı gergin ifadeyi koruduğunu gördü.
"Ne oldu şimdi anlamadım ben." dedi Deniz'e bakıp.
"Eğer anlaşılabilir bir adam olsaydı Asef Arjen olmazdı." dedi Deniz. Ama o da içten içe ufak bir tedirginlik duymuştu.
Asef yanlarına gelince direkt Eliza'nın önünde durdu, diğerlerine bakmamıştı bile. "Bugün Alya'nın yanında olman gerekirdi."
Tolga, Nehir ve Doruk ikisinin konuşmasına dikkat kesilmişti.
"Özür dilemedin." dedi Eliza. Hala geç değil, şimdi de dileyebilirsin diye geçirmişti içinden.
"Eğer yarın Alya'nın yanında olmazsan, arkadaşın borcunu on kat faiziyle ödemek zorunda kalır." Asef kıza doğru eğilip sessiz ama sert şekilde konuştu. "Ödemezse de Alya'nın üzülmesine rağmen alırım canını." Sözünü bitirince arkasını dönüp yürümeye başladı. Eliza bembeyaz olmuş yüzüyle yeniden şeytanın öfkeli anına tanıklık ediyordu.
"Kaybettin Eliza." Deniz arkadaşının ardından gitmek yerine diğerlerinin yanında kalmıştı. "Ama kaybedeceğin kesindi, bu gece cezanı çekme zamanı."
"Ne cezası?" Doruk, Deniz'in söylediği şeyi duymuştu.
"Önemli bir şey değil, Eliza bugün kafa dağıtmak istiyormuş. Hepimiz ona eşlik edelim." dedi Deniz gülerek.
"Gitti mi?" Bu sırada Nehir'in arkasına saklanan Tolga kafasını çıkardı. Asef geldiği andan beri onu görmesin diye uğraşıyordu.
"Gitti gitti, seni daha cesur bilirdim Tolga ben." Deniz, Tolga ile uğraşmaya başlarken Nehir de ona eşlik etti.
Doruk ise gözünü Eliza'ya dikmiş kızın kireç gibi olmuş yüzüne bakıyordu. "İyi misin?"
"İyiyim," dedi Eliza. O sırada gözü az önce resim olan ama şimdi kaldırılan boş duvara kaydı. Birisi portreyi almıştı. "Hadi sergiyi gezelim, gece sinir bozucu olacak." Doruk, kızın ne söylemek istediğini anlamamıştı ama sorgulamadan ardından yürüdü.
*******
Karanlık koridorda adım sesi yankı yaparken dışarıdaki tezahürat sesleri henüz Asef'in kulağına ulaşmamıştı. Ulaşsa da o bu gece ne bir şey duyuyor ne de bir şey görüyordu.
Pusat'ın yaptığı resmi gördüğü andan beri içinde uyanan canavar onu kör ve sağır etmişti. Eliza'nın sahte resmine dokunan elleri hatırladıkça daha da büyüyordu canavar.
Yüzündeki maske, ifadesini saklasa da gözlerinden çıkan ateş ona bakanı yakmaya yeterdi. Yüzük olan sağ elini sıkıp üzerindeki siyah parçayı bir çırpıda çıkardı. Esmer teni inip kalkarken çığlıkların olduğu alanın kapısı açıldı. Tek bir ağızdan tek bir sözcük vardı...
Kral! Kral! Kral!
Vahşet ve kanın ölümcül dansını izlemekten haz duyan insanlar Kral'ı bekliyordu. Bu gece kafeste kimin onun kurbanı olacağını ve zehirli ellerinde can vereceğini bekliyorlardı. Asef için ise bu gece karşısında kimin olduğu önemli değildi. O bu gece çoktan hayalinde birilerini öldürmeye başlamıştı.
"Adam tecavüzcü bir katil, on yedinci kattan attığı kadının ölümü üzerine üç ay ceza almış ama intihar süsü verildiği için çıkmış." Asef için kafes dövüşü ayarlayan adam hızla açıklama yaparken, Asef onu dinlemiyordu. "Paraya taptığı için bu gece seni yenerse beş milyon alacak tabi Kral'ı yenemeyeceğini henüz bilmiyor."
Asef korkutucu maskesinin ardında adama baktı, bu bakış adamın susup bir adım geri gitmesine neden olmuştu. Ardından arkada durup onu bekleyen Cihan'a baktı. Bu maskenin ardındaki yüzü burada bilen tek kişiydi, başıyla her şey yolunda işareti verince Asef kafese doğru ilerledi.
"Ama Kral dikkat et! Bu adam hileci, pis dövüşüyor!" Adam arkadan bağırmıştı ama Asef onu duymadı.
"Kral! Kral! Kral!"
Etrafı saran tezahürat sesleri kulakları patlatacak seviyedeydi. Asef kafese girince ardından kapı kilitlenmiş ve etrafına çıkmalarını engelleyecek adamlar yerleşmişti. Asef karşısında vahşice gülerek ona bakan adamı süzdü. Ondan kısaydı, bir seksen boyunda ve ona göre daha kiloluydu. Hızlı hareket edemez diye düşündü Asef. İkisi ortaya gelirken çember şeklinde yürümeye başlamışlardı. İkisi de rakibi tartıyordu. Adamın ellerindeki eldivene baktı Asef. Ufak çıkıntılar vardı. Demir yerleştirmiş diye geçirdi aklından bu defa. Adamın ağızlığına baktı dikkatle, muhtemelen boynumu ısıracak çünkü zehirli iğne ucu yerleştirilmiş diye düşündü.
"Pek dürüst ölmeyi istemedin demek." dedi Asef öldürücü bir tonda.
"Öldürmek demek istedin galiba orospu çocuğu. Çünkü birazdan ananı sikeceğim de..." Adam sözünü bitiremedi. Çünkü aniden üzerine uçarcasına gelen Asef tarafından çenesini kıran bir yumruk yemişti. Acı içinde bağırıp yere düşerken tutunacak bir şey aradı. Birkaç dişi kanla beraber ağzının içinden uçmuştu.
"Kral! Kral! Kral!"
İnsanların çıldırdığı kalabalık her yeri inletmeye başlamıştı. Ama Asef ses duymuyordu, aklında ve zihninde çok farklı görüntüler vardı. Adam ayağa kalkıp ona saldıracağı sırada Asef kolunu tutup kırmıştı. Acı bir bağırış adamın göğsünden yükselip kafesi inletti.
Eliza'nın boynundan göğsüne inen eli kırmak istemişti... Ona dokunan herkese yapmak istediği gibi...
Bu defa yere düşen adamın kalkmasına fırsat vermeden uzanıp boynundan yakaladı. Boğazını sıkıp nefesini keserken adamın iğrenç suratına yumruk atmaya başladı. Görüntü değişmişti bu defa.
"Dokunma bana!" Bağıran kadın annesiydi. "Buna dayanamıyorum dokunma!"
"Sen benim karımsın!" Babasının sesini duyuyordu altı yaşındaki Asef.
"Senin gibi bir adamın karısı olduğum için utanıyorum. Dokunma!" Annesinin çığlığı sert bir tokat sesi sonrası duyulmuyordu.
"İstesen de istemesen de benim karımsın! Oğlumun annesisin, bana karşı gelmeyi bırak!" Babasının sesinden ve yüzünden nefret eden Asef etrafına bulaşan kanları umursamadan vurmaya devam etti. Boğazını sıktığı adam ölmüştü ve yüzü tanınmaz haldeydi ama Asef hala vuruyordu. Maskesi kanla kaplanmıştı, yumruk attığı yerde artık bir deri yoktu. Vurduğu yerde kemikler çatlıyordu.
Salonda çıt ses çıkmıyordu. Herkes korku içinde Kral'ı izliyordu. Ya da ölümcül şeytanı...
Ama Asef tek bir ses duyuyordu. "Evet hapishanene hapsettiğin karınım..."
Daha sonra tüm sesler sustu Asef için. Kolunu tutan adam onu çekmeye çalışıyordu. "Kral!.. Adam öldü çoktan, dur artık!"
Asef kendine gelip elinin altındaki nefessiz boğaza baktı. Parçalanmış yüz tanınmayacak haldeydi. Derin bir nefes alıp adamı kafesin içine attı. Bu sırada nefesini tutmuş şekilde ona bakan insanlara döndü. Hepsinin kafası geriye gitmişti, korkuyorlardı.
"Neden sustunuz?! Bunu sevmiyor musunuz?! Kendi gücünüz olmadığı için, susturduğunuz vahşetinizin can bulmuş gerçek halini görmek hoşunuza gitmedi mi?! Bunu görmek için burada değil misiniz?!" Asef'in bağırarak konuşması birkaç saniye insanların susmasına neden oldu. Ardından yine çığlık ve tezahüratlar başlamıştı.
"Kral! Kral! Kral!"
Ama Asef arkasına bakmadan Kralın Kafesinden çıktı. İçindeki öfke dinmemişti.
**
"Hayır! Ben bunu giymem!" Eliza, Deniz'in önüne koyduğu kıyafete bakıp bağırdı. "Sen sapık mısın Deniz?"
"Abartma Eliza, gayet güzel bir kıyafet. Masa dansına çok uygun bence." Deniz, deri mini etek ve mini deri cropu kaldırıp Eliza'nın önünde tuttu. "Tamam biraz açık ama üzerine bir parça daha giyebilirsin. Sonuçta bu iddiayı kabul eden sendin."
"Kabul eden aklıma tüküreyim, ben hayatım boyunca böyle bir şey giymedim. Arkadaşlarım ne der?"
Sergiden sonra Phoenix'e gelip eğlenmeye başlamışlardı. Deniz olayları tam anlatmadan Eliza ile girdikleri iddiayı anlatmış ve kızın kaybettiğini söylemişti. Şimdi diğerleri de merakla ikisini bekliyordu, bundan rahatsızlık duyan ise sadece Doruk'tu. Eliza'nın rahatsız hissedeceği bir durumun içinde olmasını istemiyordu.
"Biraz cesaret," Deniz tekila bardağını Eliza'nın önüne koydu. Eliza sinirle bardağı alıp kafasına dikti.
"Iyy, iğrenç! Bunun rövanşını alacağım Deniz. Bekle sen, asla altta kalmayacağım." Deniz odadan çıkarken Eliza arkasından bağırıyordu. Ama Deniz sadece kahkaha atarak karşılık vermişti.
Deniz'in niyeti başkaydı bu gece için, Asef'in fark etmesini istiyordu. Fark etmesini ve kendini geri çekmesini...
Telefonu alıp Cihan'a mesaj attı.
"Bu gece ne olursa olsun Asef'in kulübe gelmesini sağla."
Eliza üzerine giydiği iki parçaya baktı. "İnanamıyorum! Resmen yarı çıplağım. Öldün sen Deniz!" İkinci tekilayı da kafasına dikip içmişti. Bileğini saran ipleri olan topuklu ayakkabıyı giyip saçlarını eliyle havalandırdı. Yüzünde ağır bir makyaj yoktu, doğal halinin etkileyiciliği vardı.
İnce parça son deriyi de omuzlarına alınca hazırdı ama odadan çıkmadan önce bir tekila daha içti. Işıklı koridorda yürürken gerginliği artıyordu. Kanına karışan alkol kalp atışını arttırırken adımlarını yavaşlatmadan hızla atmaya devam etti. Etrafında beliren insanların bakışı ona dönmeye başlamıştı. Bazı kişilerin ıslık sesi kulağına ulaşınca utanmıştı. Biraz daha hızlanıp arkadaşlarının yanına ulaştı.
"Kız zilli! Bu ne hal! Madem böyle şeylerin vardı niye görmedik köpek?" Tolga, Eliza'nın elini tutup etrafında döndürdü.
"Aşırı seksi olmuşsun kızım ya!" Nehir küçük bir çığlık atıp Eliza'nın saçlarını havalandırdı.
"Birazdan daha seksi olacak bence." Deniz gülerek Eliza'ya tekrar meydan okudu. Herkes hayran şekilde bakarken Doruk sinirli bakıyordu.
"Eliza," Doruk, kızın yanına yaklaşıp biraz eğildi. "Neden böyle giyindin?"
"İddiayı kaybettim, o yüzden..." dedi Eliza dudaklarını büzerek.
"İddianın ne olduğunu bilmiyorum ama ne olursa olsun bunu yapmak zorunda değilsin. Sen bu değilsin." dedi sinirle Doruk.
"Kötü bir şey yok Doruk, rahat ol. Eliza da eğlenecek eminim." Deniz, Doruk'u kolundan tutup kenara çekti. Başıyla da Eliza'ya masayı göstermişti. Çıkmasını ima ediyordu.
"Sen bekle ben bunun intikamını alırım." dedi Eliza. Aldığı alkol etkisini göstermeye başlamıştı. Başı hafif dönerken arkadaşının tezahüratları altında önce sandalyeye ardından da masaya çıktı.
Kulüpteki müzik değişirken oyun oynayanlar durmuş Eliza'nın etrafına doğru yaklaşıyorlardı. Eliza önce ne yapacağını bilmeden öylece durdu ama alkış sesleri hareket etmesini tetikliyordu. Birkaç acemi hareket yaptı, masum hali onu daha da çekici gösteriyordu.
"Eliza! Eliza!" Deniz kulübe giren adamı görünce coşkulu bir tezahürata başladı.
Asef, eve gidecekken Cihan'ın söylediği şeyle vazgeçmişti. Cihan, Deniz'in adamın hoşuna gitmeyecek bir şey yapmak üzere olduğunu söylemişti. Normalde Deniz böyle bir şey söylememişti ama Cihan kulüpteki adamından öğrenmişti.
Eliza ince belini birkaç defa çevirip kollarını havaya kaldırarak etrafında döndü. Onu izleyenler büyük bir coşkuyla alkışlamışlardı. Islık sesleri birbirine karışıyordu. Eliza ise daha da sarhoş olmaya başlamıştı. Aniden kesilen sesleri bir süre fark etmedi.
"Eliza!" Asef'in sesini duyunca dönüp elleri belinde öfkeyle ona bakan adama baktı. "Ne yapıyorsun?!"
Cihan ve adamları insanları kenara çekmeye başlamıştı.
"Senin yüzünden!" diye bağırdı Eliza.
"Ne?!" Asef kaşlarını çatıp masaya yaklaştı. Eliza bir dizini kırıp önünde duran adamın yakınına geldi. Asef kızın görüntüsü karşısında yutkunmuştu. Hayalini bile kuramayacak kadar etkiliydi.
"Benden özür dilemedin ben de iddiayı kaybettim. O yüzden masada oynamak zorundayım." Eliza'nın kelimeleri zor çıkıyordu.
"Kiminle iddiaya girdin?" Asef'in sorusuna Eliza başıyla Deniz'i göstererek cevap vermişti. Asef'in bakışı ile Deniz, Cihan'ın arkasına saklanmıştı. Cihan'ın arkasına bir başka saklanan da Tolga'ydı.
"İn aşağı Eliza!" Asef sert ama uyarıcı şekilde seslendi.
"Kaybettim anlamıyor musun? Hem de senin yüzüne. O yüzden sen de izle!" Eliza tekrar doğrulup ellerini kaldırdı.
Asef içinden sabır çekerken gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Ardından dönüp Cihan'a başıyla ufak bir işaret verdi. Bunun üzerine on beş saniye içinde Cihan ve adamları tüm kulübü boşaltmıştı. Deniz, Tolga, Doruk ve Nehir dışında kimse kalmayana kadar Eliza gözleri kapalı oynamaya devam etmişti. Alkolün etkisi ile daha da umursamaz hareket ediyordu.
Asef, kendine yutkunarak bakan Deniz'e yaklaştı. "Deniz,'' Deniz bir adım geri gitmişti. "Ben senin gelmişini geçmişini sonra sikeceğim ama şimdi herkesi alıp git!"
Asef öyle bir bakış ve sesle söylemişti ki Deniz ağzını bile açamamıştı. Sadece başını sallayıp onayladı.
"Arkadaşıma karşı kibar ol." Nehir'in Asef'e bakarak söylediği şey adama pek etki etmemişti. "Şu an sarhoş üstelik."
"Merak etme, şimdi hepiniz gidin." Asef tekrar uyarıcı şekilde konuştu. Bunun üzerine hiçkimse itiraz etmeden çıkışa ilerledi. Tolga hepsinden hızlı çıkmıştı, tek bir kişi duruyordu. Doruk, Eliza'ya bakıp Asef'e döndü. Bakışları öfkeliydi ama sesini çıkarmadan arkasını dönüp ilerledi. Sıktığı yumruğunu Asef net şekilde görmüştü.
Eliza devam ettiği dansına ara verip gözlerini açtı. Işıklar azalmıştı ve kimse yoktu. Bir an kulüp kapandı ben de içinde mi kaldım? diye düşündü. Ama karşısında ayak ayak üstüne atmış tekli koltuğa oturan adamı görünce yalnız olmadığını anladı. Asef öfkeli bakıyordu, aynı zamanda gözlerinde parlayan bir tutku da vardı. Kızı o halde gördüğü andan beri etkilenmesi artarak devam ediyordu. Bedenini ateşe veren bir tutku...
"Herkes nerede?" diye sordu Eliza.
"Evine gitti herkes, ama sen iddia cezanı çekmeye devam edeceksin." Asef ayağa kalkıp kızın önünde durdu. Başı kızın bacaklarının önündeydi, konuşurken nefesi kızın tenini okşuyordu.
"Benim yüzümden kaybettiğin iddia yüzünden benim için dans et bu gece... Eğer orası rahat değilse, kucağımda devam et..."
**
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 19.46k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
58 Bölümlü Kitap |