41. Bölüm

BÖLÜM 38

Sitare Yazar
yzrsitare

O kadar güzel gülüyor ki...

Tamam diyorum. Bu kadar yaşadığım yeter..."

Atilla İlhan

 

Derin bir sessizlik vardı salonda. Uzun uzun yapılan plan ya da ayrıntılı olarak yazılıp çizilmiş senaryoların hiçbiri tam anlamıyla Asef'in içine sinmiyordu. Bir eksiklik vardı ona göre... Ama bunu nedense anlamıyordu. Elindeki kadehi dudağına götürürken gözlerini kıstı...

Geçen hafta buldukları Sonay Turan ile ilgili ipuçları sonrası birkaç gün yine araştırma yapmışlardı. Bu defa kadınlar olmadan... Asef, Cihan'ın göstermediği resimleri gördüğü zaman tam anlamıyla şok olmuştu. Hayatı boyunca birçok kişiye işkence etmiş olsa da gördüğü resimler tam anlamıyla midesini alt üst etmişti. Kim neden birisine hele ki masum birisine bunları yapardı? Saatlerce resimlere bakıp bir şeyler aramıştı ama bulduğu tek şey; hepsinin de aynı işkence aletlerine maruz kalmasaydı. Ciddi anüs yırtılması ve bedenin her zerresinde korkunç izler... Zayıf olan gençlerin buna dayanması tam anlamıyla imkânsızdı.

Asef'in aklındaki soru başkaydı. Eğer bunları yapan Pusat ise nedeni neydi? Açması gereken kilit tam olarak buradaydı.

"Kimsin sen Pusat?" Sesli sorusuna cevap alamadı tabi ki...

Son bir haftadır, ertelediği işlere yetişmeye çalışıp bir de plan için hazırlık yapmıştı. Eliza, yemek yedikleri akşamdan sonra onun gibi yoğun şekilde işine odaklanmıştı. Yaklaşan finalleri için ders de çalışması gerekiyordu. Bu yüzden Asef, onu rahatsız etmemişti. Birkaç defa otelde yemek yemişlerdi. Bir kez de Eliza ve Tolga, Alya'nın yanına gelmişti. Alya'nın ameliyatına iki ay kalmıştı ve onun heyecanına hepsi ortak oluyordu. Tolga'nın da bitirmesi gereken proje ödevi vardı, bu yüzden son bir hafta hepsi için ciddi şekilde yoğun geçmişti. Mezuniyete az kalmıştı ve daha sonra hepsi fazlasıyla özgür olacaktı. Asef'in kafasında, Eliza'nın mezuniyet gününe özel bir sürpriz vardı ama şimdilik bunu gizliyordu. İki ay sonra hayatının başka bir dönüm noktasına hazırlanıyordu.

Kadehi tekrar dudaklarına götürüp saate baktı. Bugün on bir nisandı ve plân için saatler kalmıştı. Sabırsız şekilde beklerken merdivenden inen sevgilisini gördü. Yoğun bir hafta sonrası hepsi bugün yeniden konaktaydı. Ve üç saattir üst katta yoğun bir hazırlık vardı.

"Sevgilim," Asef şaşkın şekilde baştan ayağa Eliza'yı süzdü. Beline kadar uzayan siyah deri bol paça pantolon ve siyah deri crop giymişti. Saçlarını at kuyruğu yapıp, garip siyah bir makyaj yapmıştı. Dudakları, tırnakları hep siyahtı. Yüzünde de anlamsız pircingler vardı. "Bu ne hâl?"

Eliza cevap vermeden Nehir de merdivenden inmeye başladı. O Eliza'nın aksine deri mini etek giymişti. Ama saç, makyaj ve pircing olayı aynıydı.

"Satanist ayinine mi gidiyorsunuz?" diye ciddi şekilde sordu Asef. "İkiniz de bir garipsiniz."

Eliza, cevap vermeden önce kaşlarını çatarak Asef'i süzdü. Daha önce olmadığı kadar spor giymişti adam. Siyah kot ve üzerindeki beyaz tişört dikkat çekiyordu. Ayrıca giydiği deri ceket ve dağınık siyah saçları ile bambaşka birisi olmuş gibiydi. Eliza, adamın kulağındaki küpeyi de görünce iyice çileden çıktı. "Sen nereye gidiyorsan biz de oraya geliyoruz."

Asef büyük bir kahkaha attı. "Şaka mı yapıyorsun?"

"Hayır, çok ciddiyim. Biz de geleceğiz, barda eğlenmek istiyoruz." dedi inatla Eliza.

"Yavrum, bak biz sadece teoriye ortak olacağını konuştuk. Pratikte olmayacaksın." Asef sabırlı şekilde konuşurken ayağa kalktı. "Basit gibi görünse de bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. O yüzden gelmiyorsun."

"Tehlikeli ise sen de gitme o zaman." Eliza kollarını birbirine dolamış şekilde fazlasıyla kararlıydı.

"Bebeğim, beni yorma olur mu? Bak aklım sende olunca ben operasyona odaklanamam. Yapma işte şunu bana." Asef, Eliza'nın yanına gidip omzunu okşadı. Kızın kararlı bakışlarını gördükçe geriliyordu. "Eliza, seni tehlikenin ortasına atmam."

"Asef," Eliza, adamın omzundaki elini okşadı. "Ortada bir tehlike varsa sen de içindesin. Biz sadece oraya gidip oturacağız. Sizin gibi, Özgür'ü takip ederken yanınızda olacağız sadece." Eliza birkaç gündür bunu düşünüyordu. Normalde olsa Asef'in işine karışmazdı. Ama uzakta olup beklese de bir şeyler onu bulmaya devam ediyordu. Pusat'ın gelip yardım istemesinin altında yatan şeyi merak ediyordu. Kendisi ile ilgili bir mesele varsa bunu öğrenmek istiyordu. Biraz da olsa Asef'e yardımı olacaksa bunu yapmak istiyordu. Bir de içinde geçmeyen bir şüphe vardı, Asef ondan bir şeyler gizliyorsa eğer...

"Olmaz, izin vermiyorum." Net şekilde konuştu Asef.

Eliza'nın öfkesi artıyordu. "Senden izin istemedim, geleceğim dedim."

"Hayır, dedim."

"Evet, dedim."

"Hayır, Eliza!"

"Evet, Asef!"

"Eğer böyle yaparsanız, nikâhınızı kıyamam. İkinizin de evet demesi lazım." Deniz'in sesi ile Asef ve Eliza aniden ona baktı. Deniz normalde spor giyinen biriydi ama bu gece için Vintage tarzı takılmış, kahvenin tonlarını vurucu şekilde kombinlemişti.

"Evet," dedi düşünmeden Asef. Eliza şaşkın şekilde zafer gülüşü yaparken Deniz ve Nehir büyük bir kahkaha attı.

"Harikâ, kabul ettin! Biz de geliyoruz." Eliza sevinçle ellerini çarptığında Asef şaşkın şekilde bakıyordu.

"Sen ne saçmalıyorsun?" diye sordu.

"Kabul ettin Asef! Sözünden dönecek bir adam değilsin! Evet, dedin işte!" Eliza çemkirerek bağırınca Asef yüzünü buruşturdu.

"Yavrum lan, ben ona evet demedim ki!"

"Yazıklar olsun," Deniz'in kınayıcı bakışları Asef'i buldu. "Şu bir altmış beşlik kızın elinde madara oldu benim Asef'im..."

"Bir altmış sekiz benim boyum!" diye bağırdı Eliza.

"Bağırma kız, sanki üç santimle dev olacak bana. Hem gelip de ne yapacaksın orada? Benim, Asef ile flört etmeme nasıl dayanacaksın?" Deniz'in alaylı konuşması ile Eliza tam anlamıyla dumura uğradı.

"Ne edeceksin ne?!"

"Deniz saçmalıyor, sevgilim." dedi bıkkın şekilde Asef.

"Ne sandın kızım, orada dikkat çekmeden sap gibi mi duracağız. Mecbur bir senaryo dönecek. Ben Asef ile takılırken Tolga da Cihan ile oturacak. Yoksa bizim gibi adamların üzerine atlarlar anında. Operasyonu yürütürken kendimizi korumak zorundayız." Deniz konuşurken elini kalçasına götürdü. Eliza kafasında dönen senaryolar ile tam anlamıyla kendini kaybetmek üzereydi. "Hele şu Asef varya adam içeri girdiği an herkesin radarına düşecektir."

"Bebeğim," Asef, Deniz'in konuşması karşısında kriz geçirmek üzere olan Eliza'nın omzuna sardı kolunu. "Deniz'i dinleme sen, öyle bir şey olmayacak. Barın sahibi ile özel görüştüm. İnsanların beni tanıma ihtimâli karşısında zaten dikkatli olmak zorundayız. Adam bizim gizli ve önemli bir iş için görüşme yapmak için orada olduğumuzu biliyor. Her türlü teknolojik aletin yasak olduğu ve sinyal kesiciler olduğu için oraya gideceğimi önceden bildirdim."

"Ama," Eliza derin bir nefes alıp adama baktı. "Oradaki tüm erkekler sana bakacak. Buna izin veremem, o yüzden sesini kes. Ben de geliyorum."

"Ben de kesinlikle geliyorum." Nehir de kesin bir dille aynı şeyi söylerken Deniz'e bakıyordu.

"Benim için endişelendin değil mi güzellik?" Deniz, Nehir'in yanına gelip omzunu kızın omzuna çarptı. "Diğer erkeklerden beni korumak istedin..."

"Hayır Deniz, diğer erkekleri senden korumaya geliyorum." Nehir'in söylediği şeyle Deniz gözlerini büyüttü.

"İşte bu doğru," dedi Asef. Deniz ağzını açıp itiraz edecekken merdivenden inenleri görünce sustu.

"Vay! Özgür bu sen misin?" Deniz'in şaşkın bakışlarına diğerlerinin de bakışları eklendi.

Özgür transparan siyah bir gömleğin üzerine deri ceket giymişti. Siyah kotunun dizleri yırtıktı. Garip bir kıyafet olsa da Özgür'ün üzerinde güzel durmuştu. Siyah ince telli saçları sarıya yakın bir tona boyanmış, açık kahve gözlerinin üzerine de mavi lens takmıştı. Yüzüne yapılan kapatıcı makyaj ile kesinlikle çok hoş görünüyordu.

Özgür'ün ardından her zamanki haline nazaran sadece mavi bir gömlek ve siyah bir pantolon giyen Cihan iniyordu. Kumral saçları dağılmıştı ve bu hali yüzünü daha yakışıklı gösteriyordu. Onun ardından ise günün en garip kombinini yapan Tolga iniyordu. Yırtık pantolon ve salaş gömleğinin birçok yerinde zincir vardı. Bilekleri bir sürü takı ile kaplıydı, iki kulağında da küpe vardı. Siyah dalgalı saçlarını tepesinde toplamıştı.

Salona geldiklerinde üzerlerine yöneltilen şaşkın bakışları umursamadan durdular. Özgür, robot gibi mekanik şekilde hareket edip elindeki kutuyu açtı. Sesi fazlasıyla donuktu.

"Buradaki kulaklıklar özel bir teknolojiye sahip. Sadece kendi aramızda kurulu manyetik bir ileti sayesinde, sinyal kesicilerden etkilenmez. Ten rengi ve küçük oluşu nedeniyle dışarıdan fark edilmesi mümkün değil. Konuşmalarımızı duyarak birbirimiz ile iletişime geçebiliriz." Özgür derin bir nefes alıp daha fazla kendini tutamadı. Dudakları titrerken ağlamaklı sesi ile Asef'e yaklaştı. "Asef Bey, ne olur beni Alfa'ya verin. Yesin beni çiğ çiğ!"

Asef gülmesini bastırmaya çalışarak, Özgür'ün omzuna hafif şekilde vurdu. "Özgür, Alfa senin bu hâline kıyıp seni yemez. Ama sen bu hâlinle bize çok yardımcı olacaksın. Bu önemli bir görev."

"Ya adam benimle başka şeyler yapmak isterse?" Özgür'ün hâlâ dudakları titriyordu.

"Onu istesin istiyoruz zaten Özgür." Asef çok normal bir şeyden bahseder gibiydi. "Ama onun seni beğenmesi tamamen başka bir amaçla alakalı. Seni aradığımız adama götürecek, biz de onu enseleyeceğiz."

"Peki güvende olacak mıyım?" diye sordu Özgür.

Bu defa Cihan konuştu. "Özgür, sen sadece o adamı ikna edeceksin ve son ana kadar nereye gidersen git bu oyuna devam edeceksin. Gerisini bize bırak tamam mı?"

Özgür mecbur başını sallayıp onayladı. "Pekâla, benim adım Tunç Kaya. Daha önce de o bara gittiğime dair sahte randevular görünüyor. Ayrıca randevu sisteminde resim koyma zorunluluğu da olduğu için istenilen dış görünüşe sahip olduğumu biliyor olabilir. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve yirmi dört yaşındayım. Bilgisayar mühendisliği okuyorum, ailem yurt dışında yaşıyor. Tam olarak yalnız ve eğlencesine düşkün biriyim."

Özgür bu geceki sahte hayat hikayesini anlatırken herkes onu dinliyordu. Plan tamamıyla Asef'e aitti, bu gece için her şeyi detaylı düşünmüştü.

"Oradayken zaten biz de her konuşmayı duyup seni takip edeceğiz. Etrafta adamlarımız da olacak, sen Sonay Turan ile çıktığında hemen takipte olacağız." diye açıkladı Cihan. "Tabii onun seninle çıkmak istemesini sağlaman lazım, sadece dış görünüşün ve ismin etkili olmayabilir."

Özgür'ün adetâ dizleri titremeye başlamıştı. "Ben hayatım boyunca bir kadınla bile flört etmezken, bir erkekle nasıl edeceğim?" Kendi kendine yaptığı isyan diğerlerini güldürmüştü.

"Oğlum bir kadınla flört daha zor, erkekler hemen kanıyor iki güzel lafa. Sen de cazibeni kullan." Deniz konuşurken ona dönen bakışları fark etmedi. Eliza ve Nehir'in karanlık bakışları fazlasıyla ürkütücüydü. "Arada da göz ucuyla bana bakıp Asef ile nasıl flört ettiğime bak."

"Deniz! Sevgilimden uzak dur! Yoksa bu gece Nehir ile de ben flört edeceğim!" Eliza'nın bağırması ile Asef aniden ona döndü.

"Ne! Ne demek Nehir ile flört etmek? Yavrum bak beni çıldırtma!"

"Bana bak bir altmış beşlik satanist kılıklı, Nehir'in aklını çelmeyi sakın düşünme, bozuşuruz." Deniz, parmağını tehdit ederek Eliza'ya çevirdi.

"Ben bir altmış sekizim! Ayrıca Nehir sana bakacak diye çok beklersin, belli ki kadınlara ilgi duymuyorsun." Eliza, Asef'in onu tutan elleri olmasa çoktan Deniz'in üzerine atlamış olurdu. "Değil mi Nehir?"

"Bana bak cadı, ortalığı karıştırma sakın! Sevdiğim kadın senin yüzünden beni yanlış tanıyacak." Deniz'in aniden söylediği şeyle herkes şaşkın şekilde donup kaldı.

"Beni seviyor musun?" Nehir gözleri büyümüş halde Deniz'e baktı. Deniz ağzından çıkan kelimenin tam olarak o an farkına vardığında usulca nefesini verdi.

Herkesin bakışları Deniz'in üzerine dönmüştü, cevap bekleyen ifadeleri karşısında Deniz yutkundu. "Şey, şimdi sonuçta... İnsan olarak seviyorum tabii..."

Deniz saçma bir açıklama yaptığının farkında değildi. Nehir'in gözleri dolarken, Deniz kendisinden bağımsız dudaklarından dökülen kelimelerin yakıcılığı ile baş etmeye çalışıyordu. Nehir'e karşı duygularının büyüklüğünün farkındaydı ama bu şekilde her şeyin içine etmiş gibi hissediyordu. En büyük korkusu Nehir'in abisi ile ilgili sırdı ve o olayla yüzleşmeden aşkını doyasıya yaşabileceğinden fazlasıyla şüpheliydi.

"Sevdiğim kadın dedin ya Deniz..." Eliza, Nehir'in üzüldüğünü fark ettiği anda konuşmaya başladı. Ama bir yandan da Deniz'in yüzündeki garip ifadeye anlam veremedi. "Ama bunu ikiniz özel olarak konuşsanız daha uygun olur."

"Evet, şu operasyon bitsin önce... Ben çok gerginim..." Deniz, Nehir dışında her yere bakarken alnında biriken terleri sildi. Nehir kalbinde uçuşan kelebeklerin aniden düşüp hareketsiz kaldığını fark edip yutkundu.

"Evet, önce şu geceyi atlatalım." Asef ortamda dönen gerginliği fark edince müdahale etti. "Özgür ne yapman gerektiğini biliyorsun değil mi?"

"Alya Hanım ile film izledik ama ben onları nasıl yaparım bilmiyorum." Özgür üzgün şekilde başını eğip yere baktı.

"Ne filmi izledin Mavişim ile sen?!" Tolga öne doğru atılınca Cihan ensesinden yakalayıp geri çekti. "Bırak beni sert adam! Ona bunun bedelini ödeteceğim! Kimse Mavişim ile benden habersiz film izleyemez!"

"Ya Tolga sakin olsana!" dedi Özgür. "Sadece bu konuda bilgim olmadığı için Alya Hanım film aracılığıyla bana ders verdi."

"Bizim cimcime çok tehlikeli, Asef dikkat etmemiz lazım." dedi Deniz.

Asef alnını sıkarken başını salladı. "Herkes hemen sussun, tansiyonum çıkmak üzere."

"Asef, iyi misin canım?" Eliza, adamın elini tutup üzerini okşarken Asef hemen yumuşadı.

"Tansiyonumu yükseltiyorlar bebeğim, söyle sussunlar."

"Duydunuz, herkes çenesini kapatıp operasyona odaklanıyor." dedi sert şekilde Eliza.

"Eliza, sen evde Alya'nın yanında mı kalsan... Benim tansiyonum hemen düşer. Hem Alya tek kalıp da garip filmler izlememiş olur." dedi sakince Asef. Ama aldığı cevap hiç de umduğu gibi olmadı.

"Sen de çeneni kapat. Hadi çıkıyoruz." Eliza önden yürüyüp salondan çıkarken Asef umutsuz şekilde başını salladı.

"Cihan, adamlar dikkatli olsun. Alya'nın evde yalnız olduğunu unutma. Herkes gözünü dört açsın." Asef'in direktifine Cihan başını sallayarak karşılık verdi. Zaten tüm güvenlik önlemlerini fazlasıyla almıştı.

"Asef Bey,"

"Çeneni kapat Özgür!" Asef, öfkeli adımlarla Eliza'nın arkasından ilerlerken Özgür'ün yakarışlarına karşılık vermedi.

"Hadi Özgür, bu gece özgür bırak zincirlerini." Deniz, Özgür'ün koluna girip onu da kendisiyle sürükledi. Bir yandan da Nehir'e bakıp mahcup bir gülüş sundu kıza. Ama Nehir umursamaz adımlarla arkasından yürürken mesajı netti. Onun duyguları kesin değilse bunu umursamadığını açıkça söylüyordu.

"Eee, sert adam... Biz ne yapıyoruz? Ama Mavişime söz verdim, sana fazla yüz veremem." Tolga gözlerini kırpıştırınca Cihan tarafından ensesinden yakalanıp ileriye doğru yürütüldü.

"Sus Tolga, bu gece yeterince gergin olacak. Beni erkenden germe..."

***

Siyah büyük araç, kirli ve ıssız sokağa girip karanlık bir köşede durdu. Arabanın içindekilerden ses çıkmıyordu. Özgür yol boyunca tırnağını yemiş, Tolga ve Deniz'in saçma öğütlerini dinlemişti. Cihan ise adamlar ile plânı görüşürken Asef, gergin şekilde Eliza'ya bakıp durmuştu. Burada olmasını asla ama asla istemiyordu. Son ana kadar ikna etmek istese de başarılı olamamıştı. En az kendisi kadar inatçı bir sevgilisi vardı. Tabii Deniz'in söyledikleri bu inatta en büyük etkendi. Müsait zamanda itinayla Deniz'e bunu ödetmeyi kafasına koymuştu.

"Herkes kulaklığı taksın lütfen, kontrol yapalım." Özgür önündeki küçük bir bilgisayardan sistemi kontrol ederken işine odaklanmıştı. Diğerleri onun talimatına uyarak dikkatli şekilde kulaklığı taktı.

"Çok heyecanlı ama umarım sonu karakolda bitmez. Babam beni öldürür." dedi Nehir. Kulaklığı takarken yüzü fazlasıyla mutluydu.

"Ajan filminde gibiyim. Ama tamamen gerçek." Tolga dış görünüşüne ters fazlasıyla ciddi bir ifadeyle kulaklığı taktı. "Bir, iki, bir, iki... Deneme, sert adam beni duyuyor musun?"

"Maalesef Tolga ama hâlâ aynı araba içindeyiz. Sadece kulağına dolan sese odaklan." dedi Cihan. Kulaklığını çoktan takmış, adamlara talimat verdiği için başı telefon ekranına eğilmişti.

"Hey! Adamım bu gece elimden kurtuluşun yok." Tolga çapkın şekilde Cihan'a bakarken, Cihan elini uzatıp Tolga'nın yüzünü farklı tarafa çevirdi. "Bana dokunmak için bahânelere sığınma sert adam. Söyle, iste ve al..."

"Tolga, çeneni kapat. Yoksa ben kırmak zorunda kalacağım." dedi sert şekilde Asef.

"Tabii Asef Bey abi..." Tolga sessiz şekilde önüne dönüp kendine hızlı şekilde çeki düzen verdi. Kızlar ona kıkırdayarak bakıyordu.

"Bebeğim, bence sen eve mi dönsen... Canım çok fena senin elinden çıkmış bir yemek istiyor. Geldiğimde beraber yeriz." Asef, son bir çaba ile Eliza'nın yüzüne yaklaştı.

"Asef, sus artık. Amma uzattın, geçip içeride oturup bir şeyler içeceğiz o kadar. Operasyona zarar verecek bir şey yapmayacağız." Eliza kulaklığı test ederken Asef'i azarlamayı ihmâl etmemişti.

"Sakın içme Eliza, sen hızlı sarhoş olursun. Tamam mı güzelim? Alkolsüz içecek alıyorsun." Asef, Eliza'nın yanağını avucunun içine alıp okşadı. Eliza itiraz etmeden başını salladı, o da alkol eşiğinin düşük olduğunun farkındaydı. O yüzden tüm olayı kaçırmayı göze alamazdı.

"Eee, hadi yeter artık. Asef, yakışıklım biz önden gidelim." Deniz, role girmiş şekilde uzanıp Asef'in kolunu tuttu.

"Ya Asef!" Eliza öfkeyle isyan etti.

"Bağırma kızım, rol icabı. Bu gece bazı şeylere katlanmak zorundasın." dedi Deniz. Bu esnada Asef'e göz süzmeyi ihmâl etmemişti.

"Deniz, abartma lan! Üzülüyor işte, şaka maka bokunu çıkarma!" Asef, sesini yükseltip Deniz'in ensesine vurdu sert şekilde.

"Hayvan herif! Acıyor! Ama eğer ense tokadı fantezin varsa o da olur..."

Cihan öksürürken dikkatleri üzerine çekti. "Artık iniyoruz, Özgür tek şekilde girecek. Ardından Asef Bey ve Deniz. Ben de diğerleri ile geleceğim." Herkes başını sallayarak Cihan'ı onaylamıştı. Özgür derin bir nefes alıp açılan kapıdan adımını atıp indi. Ama hızlı şekilde arkasını dönüp yalvaran gözlerle Asef'e bakınca Asef ondan önce konuştu.

"Tek kelime etme Özgür! İçeri gir ve yapman gerekeni yap!" Asef'in öfkeli sesi karşısında daha fazla direnmeyen Özgür derin bir nefes alıp herkese sırtını dönerek kulübe ilerledi.

"Oscarlık bir oyun yapacağına eminim." Deniz gülmesini bastırarak arabadan indi. "Asef, hadi yakışıklım. Sahne bizi bekler."

Eliza ve Nehir dişlerini sıkarak Deniz'e bakarken, Asef uzanıp Eliza'nın yanağına sert bir öpücük kondurdu. "Uslu ol bu gece, sadece eğlenip kafanı dağıtmaya bak. Tabii kendini dağıtmadan, alkol almıyorsun unutma." Eliza başını sallayıp Asef'i onaylayınca adam rahatlamış şekilde Deniz'in peşinden gitti.

Arabada Cihan, Tolga ve kızlar kalmıştı. Cihan dışında diğerleri pek rahat hissetmiyordu. Ne de olsa ilk defa bir operasyona dahil oluyorlardı ve açıkçası ne yapacaklarını pek bilmiyorlardı.

"Hoş geldiniz Asef Bey." Herkesin kulağına aynı ses dolunca içeri girdiklerini anladılar.

"Hoş buldum." demişti Asef.

"Asef'im, sanki buranın kırk yıllık müdavimi gibi karşıladılar seni. Yoksa gizli gizli buraya mı geldin?" Deniz'in gülerek söylediği şey sonrası Eliza kendini arabadan attı.

"Öldüreceğim seni Deniz!" Eliza'nın bağırması ile herkes kulağını tutmuştu.

"Yavrum sakin ol, Deniz senin belanı sikerim! Pardon kızlar, bak küfür ettirme bana! Gerçekten sikerim belanı!" Asef, dişlerinin arasından konuşurken Eliza'nın çıldırmış halini az çok tahmin ediyordu. "Geç şuraya otur!"

"Lütfen, insanların içinde bana böyle davranma. Beni incittiğinin farkında mısın hayvan herif? Seni seveceğime Ayşe Sultan'ın çiftliğindeki ineklere aşık olsaydım en azından süt verirlerdi." Deniz sitemle konuşurken Eliza ve diğerleri çoktan barın kapısından girmişti.

"Oha! Ben mi yanlış anladım yoksa... Oha!" Tolga, Cihan'ın yanında yürürken ağzını kapatmıştı.

"İğrençsin Deniz!" Nehir, konuşurken girdikleri mekânı izlemeye başlamıştı.

"Ne?! Ne söyledim de, bana böyle davranıyorsunuz? Ben masumum, sizin içiniz fesat. Asef'im, bana bir içki ısmarla, sert olsun." Deniz, vurdumduymaz şekilde başını sallayıp Asef'in kolunu okşadı.

"Sana çok sert bir yumruk atmadan önce çeneni kapat Deniz." Asef'in verdiği karşılık bu kadardı. Çünkü onun gözleri mekâna giren sevgilisinin üzerindeydi.

Eliza kaşları çatık şekilde girdiği mekâna bakıyordu. Tahmin ettiği gibi bir görüntü yoktu. Sade ve nezih şekilde dizayn edilmiş bir mekândı. İç açıcı renklerde duvarlar ve şık koltuklar etrafı çekici kılıyordu. İnsanı rahatsız etmeyen bir müzik sesi ortama dolmuştu. Bar kısmında oturan birkaç erkek sohbet ederken önlerindeki içkilerden içiyordu. Gece kulübünün içindeki tekli koltuklar ve önlerindeki masalar çiftler için konulmuş gibiydi ve birkaç kişi dışında fazla bir kalabalık yoktu. Sadece erkekler değil kızlar da vardı, o yüzden Eliza ve Nehir dikkat çekmemişti. Tabii, dış görünüşleri biraz dikkat çekiyordu.

"Şu köşeye oturalım," Cihan onlara yol gösterirken dördü için uygun bir köşeyi göstermişti. Asef ve Deniz'in çaprazında çok dikkat çekmeyen bir yerdi. Eliza, Cihan'ın onlarla oturacağını bilmediği için biraz şaşırmıştı. Ama daha sonra fark ettiği şeyle duraksadı. Asef, onun yanında değilse en önemli adamı yanında oluyordu. Eliza, Asef'in gözü kapalı kendisini emanet ettiği kişinin Cihan olduğunu bir kez daha görüyordu.

"Hey sert adam, ikimizin baş başa olacağı bir yer olsa daha iyi olurdu. Satanist kılıklı iki kızla oturma fikrini pek sevmedim." Tolga yüzünü buruşturup Cihan'ın gösterdiği masaya oturdu.

"Bu geceki ayinde seni kurban etmemizi ister misin?" Nehir, Tolga'nın etini çevirirken yanına oturdu.

"Bana bak zilli, o elini hemen üzerimden çek! Yoksa sert adam müdahale etmek zorunda kalacak." dedi Deniz.

"Yoo, istediğini yapabilir." Cihan rahat şekilde otururken gözüyle etrafı taramaya başlamıştı. "Adamımız saat üç yönünde." Cihan'ın söylediği şeyle Asef'in bakışları dikkat çekmeden Sonay Turan'ın üzerine kaydı. Tek başına oturmuş, telefonuyla oynarken önündeki kadehten yavaş yudumlar alıyordu. "Özgür'ü fark etmiş gibi duruyor."

Herkes dikkatle bakınca barın en köşesinde oturan Özgür'ü gördüler. Alkolsüz kokteyline bakıp derin şekilde düşünüyor gibiydi. "Fark etmez olaydı..." Kısık sesle, elini ağzına kapatarak söylediği şey diğerlerini güldürdü.

"Özgür, bu işin üstesinden gelirsen sana beş maaş artı Fransa'da yedi yıldızlı Yale otelinde bir hafta tatil veririm." Asef'in sözleri sonrası Özgür'ün gözleri parladı. Hayali Fransa'ya gitmekti. Hızlı şekilde elini saçlarına götürüp havalı şekilde karıştırdı. Sonay Turan ona dikkatle bakmıştı. "Aferin, işte böyle..." dedi Asef. Herkes gülmesini bastırıp önlerine gelen içkilere dönmüştü.

"Pardon, ben alkolsüz bir kokteyl alabilir miyim?" diye soran Eliza'nın sesi kulaklara doldu.

"Söz dinleyen tatlı kedim..." dedi kısık sesle Asef.

"Şu an, bir altmış beşlik yeşil gözlü bir cadı ile flört edemezsin Asef'im. Lütfen bana odaklan." Deniz, kadehini dudağına götürürken Asef'in kolunu tuttu. Eliza bunu gördüğü anda renk değiştirmişti.

"Bir daha boyumu yanlış söylersen," Eliza susunca Deniz güldü.

"Eee, ne yaparsın?" diye alayla sordu.

Eliza birkaç saniye düşünceli şekilde bakıp ofladı. "Asef'in, seni dövmesini isterim."

"Ve ben bunu seve seve yaparım." Asef geriye yaslanıp kadehinden büyük bir yudum aldı. "Deniz, Özgür'ün yanına doğru ilerleyip onunla ilgileniyor gibi yap. Özgür sen de onu geri çevir, Sonay Turan'ın daha çok dikkatini çekmen lazım."

"Beni reddetmek zor ama..." Deniz ayağa kalkarken Asef'in yanağından makas aldı.

"Deniz, ben senin gelmişini geçmişini..." Asef kendini tutup dişleri arasından konuşurken Eliza öfkeyle eline gelen ilk bardağı kafasına dikti. Ve bu maalesef, Cihan'ın içmek için söyleyip henüz içmediği ağır bir içkiydi.

"Oha! Bu ne?!" Eliza, yanan boğazı yüzünden zor konuşurken Cihan gözlerini büyüterek ona baktı.

"Ne oldu?" Asef gergin şekilde onlara bakarken masadan kalkmamak için kendisini zor tutuyordu.

"Eliza Hanım, içmemesi gereken bir şeyi içti." dedi Cihan.

"Siktir!" diye öfkeyle hırladı Asef. "Cihan sen orada ne sikim duruyorsun? Niye dikkat etmiyorsun?"

"Çok ayıp sevgilim, küfür etme." Eliza sarhoş olmasa da uyuşan dili ile peltek şekilde konuşuyordu. "Ama Cihan, bu harika bir şey. Ağzının tadını biliyorsun, bir tane daha içebilir miyim?"

"Hayır!" Asef'in öfkeli sesi kulaklarına dolunca herkesin yüzü buruşmuştu.

"Rahat dur zilli, senin yüzünden plan mahvolacak." Tolga, Eliza'nın koluna girip masaya sabitledi.

"Alkole bu kadar dayanıksız birini daha önce görmedim." Nehir merakla etrafı seyrederken bir yandan da huysuz şekilde konuşuyordu. Eliza hıçkırınca Asef ağzının içinden bir küfür daha savurdu. Eliza'nın gelmesini bu yüzden istememişti, o etrafında olunca aklı sadece onda oluyordu.

"Neden birbiri ile öpüşen erkekler yok hiç?" Eliza işaret parmağını herkesin üzerinde gezdirirken Cihan tuttuğu parmağı aşağı indirdi.

"Kafası gitti," derken öfkeyle ona bakan Asef'e bakıp çok geç bakışı attı Cihan.

"Ben şu an Asef'i öpebilirdim." Deniz, barmenin uzattığı kadehi alıp Özgür'e biraz daha yaklaştı. Özgür umursamaz şekilde dururken, ondan tarafa bakmıyordu. "Ama Özgür'ü öpmek üzere olduğuma inanamıyorum."

Cihan'ın hafif gülmesi ile Özgür ağzını kapatıp konuşmaya başladı. "Bundan büyük zevk alıyorsun galiba Cihan. Yerimde olmak ister misin?"

"Ben böyle iyiyim," diyen Cihan yeni gelen içkisini Eliza almadan alıp tepesine dikti.

"Kimse kimseyi öpmüyor, herkes odaklansın." Asef gergin bakışları ile Sonay Turan'a bakıp hareketlerini takip ediyordu. Çoktan Özgür'ü radarına aldığını fark etmişti.

"Asef, seni öpmek istiyorum. İzin vermeyecek misin?" Eliza üzgün şekilde kafasını masaya koyup Asef'e dudaklarını büzerek baktı. Bunu gören Asef, derin bir nefes alıp yüzünü sıvazladı.

"Yavrum, sen büyük bir bardak su içip uyumaya çalış. Yoksa birazdan eve gideceksin."

"Hayır! Gitmeyeceğim, ben sarhoş değilim. Sadece biraz çakırkeyif oldum ama gayet iyiyim." dedi inatla Eliza.

"İyi olsan, herkesin içinde beni öpmek istemezsin Eliza. Lütfen bebeğim, biraz daha sakince bekler misin?" Asef, Sonay Turan'ın eline kadehi alıp Özgür'e biraz daha yaklaştığını görünce dikkatini oraya verdi. Oyun başlamıştı.

"Bir kadeh de benimle içer misin?" diye şehvetli bir ses duyuldu. Deniz'in sesiydi.

"Hayır, az önce yanında olduğun adam sana bakıyor." dedi sakince Özgür. Kadehi dudaklarına götürmeden önce Asef'e bakıp önüne döndü.

"Aslında," Deniz sesini kısarak Özgür'e yaklaştı. "O adam, sana yapacağım teklifi kabul edip etmeyeceğini bekliyor."

"Ne teklifi?" diye umursamaz şekilde sordu Özgür.

"Önce ismini öğrenebilir miyim yakışıklı?" diye sordu Deniz.

"Kesinlikle bir erkekle daha önce flört etmiş." dedi kısık sesle Tolga.

"Buna inanamıyorum." dedi üzgün şekilde Nehir.

Deniz ağzını kapatıp öfkeyle mırıldandı. "Habeş maymunu, seni maymunlarla kapalı bir kafese koyup flört ettiririm. Çeneni kapat."

"Özgür, cevap ver." dedi sinirle Asef.

"Adım Tunç, peki senin teklifin ne?" Özgür hızlı şekilde karşılık verdi, fazla dikkat çekmemeleri gerekiyordu.

"Güzel isim," diyen Deniz, Özgür'e biraz daha yaklaştı. Sonay Turan'ın onları dinlediğinin farkındaydı. "Grup teklif ediyorum, şu az önce yanında oturduğum kaslı ve muhteşem yakışıklı adam, ben ve sen..." Asef, içtiği kadehi püskürtürken Özgür kızaran yüzü ile Deniz'e döndü şokla.

"Allah senin belanı versin Deniz! Ama bu defa kesin versin!" Asef, öfkeyle ağzının içinden konuşurken başka yöne döndü.

"Oha!" Nehir büyüyen gözleri ile masada kıracak bir şeyler arıyordu.

"Ama bu kadarı da rol değil, Deniz abi itiraf et. Sen yoksa..." Tolga imalı şekilde sırıtırken Cihan'a biraz daha yaklaştı. "Sence de fazla şüpheli değil mi sert adam?"

"Tolga, başka tarafa konuş." diye Cihan rahat şekilde içkisini içmeye devam etti.

"Ne grubu Deniz?" Eliza, parmaklarını sayarken kendi kendine gülüyordu. Cihan'ın içkisi onu fazlasıyla etkilemişti. "Ben de geleyim mi?"

"Eliza!" Asef, öfkeyle solurken kendi kendine küfür ediyordu. "Nehir hemen, Eliza'nın yüzünü yıka bir şey yap. Hatta midesindeki zehri kusmasını sağla yoksa gecenin sonunu kimse göremeyecek." Asef'in sözleri üzerine Nehir hemen Eliza'nın koluna girip onu masadan kaldırdı.

"Öyle şeylerden hoşlanmıyorum." Tüm bunlar bir dakika içinde olurken, Özgür sanki çok şaşırmış ama teklifi düşünmüş gibi yapmıştı. "Hatta şu an yalnız kalmak istiyorum." Özgür'ün neyi ima ettiğini anlayan Deniz yüzünü buruşturup ayağa kalktı.

"Öyle olsun tatlı çocuk, hayatında yaşayacağın en harika geceyi kaçırdın." Deniz, kadehini kafasına dikip Asef'e ilerledi.

"Harika olacağından şüpheliyim." dedi kısık sesle Özgür. Ama Sonay Turan'ın onu dinlediğinin farkındaydı. "Neden tüm erkekler böyle?" Üzgün şekilde derin bir nefes aldı.

Deniz, Asef'in yanına oturduğunda ona ölümcül bakışlar atan adama sırıttı. "Bakma öyle Asef'im, dikkat çekmemek için yapabileceğim başka bir şey yoktu."

"Hiç dikkat çekmedin doğru, aferin sana beyinsiz." dedi öfkeyle Asef. Kulaklarına dolan öğürme sesi ile herkes anında kaşlarını çattı. "Nehir, her şey yolunda mı?" Asef, endişe ile ayağa kalkmak üzereydi ama Nehir'in sesi üzerine rahat bir nefes aldı.

"Her şey yolunda, sadece Eliza'ya içtiği şeyi kusturdum. Şimdi daha iyi."

"Hey Allah'ım ya, şöyle ciddi bir operasyonun içinde uğraştığımız şeye bak. Nehir, Eliza'nın kafasını klozete sokup çıkar belki kendine daha hızlı gelir." Tolga, kırk yıllık ajan gibi etrafı seyrederken, Asef ile göz göze geldi. Geri adım atması gereken o noktayı asla kaçırmadı. "Yani kibar şekilde yüzünü yıkarsan daha çabuk kendine gelir, demek istedim."

"Merak edilecek bir şey yok, Eliza hadi gel canım yüzünü yıkayalım." Nehir bulundukları lavaboda Eliza ile ilgilenirken içeri giren kıza dikkat etmemişti.

"Sana bir içki ısmarlayabilir miyim?" Beklenen an ile dikkatler Özgür'ün üzerine kaydı. Sonay Turan onun hemen yanındaki yüksek tabureye oturmuştu.

Özgür birkaç saniye adamın yüzüne bakıp düşünüyor gibi yaptı. "Emin değilim, senin de niyetin diğerleri gibi olabilir." Özgür omuzlarını silkip Asef ve Deniz'i gösterince Deniz hemen Asef'in önüne doğru eğilip onu gizledi.

"İsmim Sonay," Sonay elini uzatıp yüzüne samimi bir gülüş kondurdu. "Uzun süredir buralara geliyorum. Ve asla dediğin gibi birisi olmadım. Sadece beni anlayan ve benim gibi olan birisi ile sohbet etmek istiyorum."

Özgür birkaç saniye tereddüt dolu bakışlarını adama gönderip pes etmiş gibi yaptı ve Sonay'ın elini tuttu. "Tunç, birkaç defa buraya geldim. Ama seni ilk defa gördüm."

Kulaklara yeniden öğürme sesi dolunca herkesin yüzü ekşimişti. "Tamam yeter, iyiyim." diyen Eliza'nın sesi duyuldu.

"İğrençsin Eliza," dedi yüzünü buruşturup Deniz. "Asef nasıl katlanıyorsun bu cadıya?"

"Gelip senin kafana kustuğumda anlarsın." dedi nefes nefese Eliza.

"Kusar, benim de kıçıma kusmuş birisi." dedi gülerek Asef.

"Ne?! O sert ve sıkı kıçına mı? Ne büyük trajedi!" Deniz dramatik şekilde kadehini kafasına dikip gözlerini kapattı.

"Hadi yüzünü bir kez daha yıkayalım." Nehir'in sakin sesi Asef'in endişesini bastırmıştı. "Yalnız makyajın aktı, keşke yanımızda makyaj malzemelerini getirseydik."

"Kendi hâlimde takılırım, pek kimseyle sohbetim olmuyor." Sonay Turan'ın sesi kulaklara dolunca oraya odaklandılar yeniden. "Ama sen uzun süre sonra fazlasıyla dikkatimi çektin. Galiba buna karşı koyamadım."

"Aslında pek dikkat çekici birisi değilimdir ama..." Özgür buna şaşırmış gibi yaparken fazlasıyla inandırıcıydı. Karşısındaki adamın rol yaptığını bilse de bir erkek tarafından beğenildiğini duymak fazla şaşırtıcıydı zaten.

"Saçmalama Tunç, uzun zamandır senin kadar tatlı ve çekici birini görmedim." Sonay elini, Özgür'ün ensesine koyunca olduğu yerde kaskatı kesilen Özgür sakin olmaya çalışıp güldü. "Ciddiyim, gerçekten... Gözlerinin mavisi çok parlak ve saçların fazlasıyla yumuşak..."

Özgür, özel üretim olan lensin gerçekçi göründüğünü biliyordu. Ama yine de şüphe çekmekten korktuğu için duyduğu şeyle rahatlamıştı. Çünkü Sonay Turan hiç şüphelenmemişti. "O zaman bir kadeh daha içelim." Özgür'ün isteğine başını sallayan Sonay Turan başını sallayıp barmene bir işaret verdi. Bundan sonra, Özgür muhabbeti derinleştirmek zorundaydı.

"Çok güzelsin," Yabancı bir kadının sesiyle herkesin dikkati oraya yöneldi. "Ben, Deniz senin ismin ne?"

"Ne oluyor orada?" Asef'in gergin sesiyle Deniz kaşlarını çatmıştı.

"Kim o benim ismimi çalan?" diye sordu Deniz.

"Nehir ben de, memnun oldum." Nehir'in samimi sesini duyan Deniz öfkeyle elini yumruk yapıp masaya vurdu. "Arkadaşım Eliza, kafası hafif gitti ama birazdan kendine gelir."

"Nehir hemen oradan çıkıp buraya geliyorsunuz. Derhal! Yoksa ben gelmek üzereyim." Deniz'in kısık ama sinirli şekilde söylediği şeye Nehir karşılık vermemişti. Hafif şekilde gülme sesi duyulmuştu.

"Eliza, ilginç isim. Ayrıca gözlerin çok güzel, nasıl bir yeşil bu?" Yine yabancı kadın konuşmuştu. Bu defa öfke krizi geçirme sırası Asef'teydi.

"Kızlar hemen buraya gelin, yoksa ben planı sikip atmak üzereyim." Gözlerini Tolga'nın üzerine dikince Tolga mesajı alıp ayağa kalkmıştı bile.

"Sen de çok güzelsin." Eliza kıkırdayarak konuşunca Asef gözlerini yumup yüzünü ovalamaya başladı. "Tanıdığım Deniz'den daha iyisin."

"Eliza, Asef'in bana aşık olmasını istemiyorsan hemen o cehennemden çıkıp buraya gelin." Deniz sert içkisini kafasına dikerken dikkat çekmemeye çalışıyordu. Özgür ile Sonay, bilgisayar programları ile ilgili bir konu konuşurken dikkatleri birbiri üzerindeydi. Şu an Sonay Turan tamamen Özgür'e yaklaşacak bir nokta arıyordu.

"Bence sohbetimize daha özel ve kimsenin olmadığı bir yerde Devam edelim." Deniz adlı kadının söylediklerini duyan Asef ve Deniz aynı anda ayağa kalkmak üzereyken Tolga'nın sesiyle oldukları yerde kaldılar.

"Tatlım kenara çekil, her yerde bu iki zilliyi arıyorum. Siz ikiniz benimle geliyorsunuz derhal!"

"Ya bırak!" Eliza'nın ince ve tiz sesi kulaklara dolunca herkesin anında yüzü buruştu.

"Tolga!" Nehir de bağırırken lavabodan çıkmışlardı. Komik olan ise Tolga'nın ikisini de kedi gibi enselerinden tutup sürüklemesiydi. Asef ile Deniz onlara bakıp gülmesini bastırmaya çalışınca olanlar oldu.

Eliza ayağını uzatıp Deniz'e iyi bir tekme savurdu. "Sevgilimden uzak dur! Köpek!"

Deniz yediği tekme ile afallarken bu defa Nehir'in tekmesi gelmişti. "Pislik! Müsait zamanda seni öldüreceğim!"

"Lan ne oluyor?!" Deniz şaşkın şekilde Asef'e baktığında adamın gülmesini bastırarak başka yöne baktığını gördü. Bu esnada da yandaki birkaç masadan onlara dönüp bakanlar vardı. "Galiba ikisi de çok sarhoş, götür şunları Tolga." Sesini sonda kısmıştı.

"Sevgilime şu diyemezsin." Asef, Deniz'in ensesine vurup kadehini eline aldı. Eliza masaya oturmuştu ama öfkeyle Deniz'e bakıp duruyordu.

"Çünkü senin sevgilin tam bir cadı! Şu değil cadı!" dedi öfkeyle Deniz. "Tekmesi de fena değil, kemiğimi çatlattı."

"Susmazsan ben de kafanı çatlatacağım." Asef, Özgür ile Sonay'ın konuşmasına odaklanmak istiyordu. Bu yüzden Deniz'in homurdanmasını yok sayıp yönünü değiştirdi. Gördüğü görüntü ile aniden şaşmış kalmıştı. Sonay bir elini Özgür'ün beline sarmış, resmen çocuğun ecel terleri dökmesine neden oluyordu.

"Merak ettim simdi," diyen Özgür'ün sesiyle herkes onlara odaklanmıştı.

"Emin değilim, açıkçası herkesin görmesini istemiyorum. Sonra almak isteyenler oluyor." dedi Sonay. Oyuncu şekilde dudaklarını büzdü. "Sonuçta o oyun koleksiyonunu kolay elde etmedim."

"Hadi ama ben de yıllarca oyunlarımı sakladım. Çocukluktan itibaren elime geçen atariye kadar hâlâ duruyor. O yüzden sadece görmek istiyorum, merak ettim." Özgür hevesle ona karşılık verdiğinde Asef olayı anlamıştı. Sonay Turan, Tunç diye bildiği adamın kendi isteği ile onunla buradan çıkmasını istiyordu. Dikkat çekmeden...

"Şey, aslında ben buradan çıkıp bir arkadaşıma gidecektim. Beni bekliyor ve orası sana göre olmayabilir. Yani çocuklar için değil." dedi gülerek Sonay.

"Özgür'ün merakını arttırıp, onunla gitmesi için ısrar etmesini istiyor." dedi Cihan.

"Oradan bakınca çocuk gibi mi görünüyorum?" diye sordu Özgür. Kaşlarını kaldırıp, işaret parmağı ile kendisini göstermişti.

"Belki biraz," Sonay, Özgür'e doğru eğilip burnuna hafif şekilde vurdu. Özgür çarpılmış gibi olunca kendini öyle zor tuttu ki kırmızıya dönmüştü. Ama Sonay bunu yanlış anlayıp onun utandığını düşündü. "Ama bu gece bu çocukla ilgilenmeyi çok isterim, benimle gel ve unutulmaz bir gece yaşayalım..." Elini uzatıp Özgür'ün yanağını okşadı.

"Şey," Özgür nefesini tutarken ne diyeceğini bilmiyordu. Kalbi korkudan fazlasıyla hızlı atıyordu.

"Kabul et Özgür, hemen arkandan geleceğiz." dedi Asef.

"Nasıl unutulmaz yapacaksın?" diye sordu Özgür. Zaman kazanmaya çalışıyordu.

"Neden onu gidince öğrenmiyorsun? Heyecanlı olmaz mı?" Sonay, Özgür'e iyice yaklaşmıştı. Buna daha fazla dayanamayan Özgür hızlı şekilde ayağa kalkıp derin bir nefes aldı.

"Tamam gidelim, ne olacaksa olsun."

Sonay gülerek ayağa kalkıp hay hay der gibi başını salladı. İkisi çıkışa doğru giderken Özgür büzülmüş dudakları ile Asef'e baktı. "Merak etme Özgür, biz de hemen çıkıp peşinde olacağız." dedi kısık sesle Asef. Özgür'ün bayılmak üzere olduğunu görünce ufaktan acımıştı. Dikkat çekmemek için birkaç dakika beklemeleri gerekiyordu, bu sırada dışarıda arabada bekleyen adamları onların peşine düşecekti.

"Merhaba," Sesi sakin ve yumuşak çıkan bir adam Asef'in önünde durunca herkesin dikkati o yöne kaymıştı. Alkolün etkisinde hâlâ başı dönen Eliza kaşlarını çatarak dikkat kesilip ellerini sertçe masaya koymuştu. Açık kahve saçlarını tepesinde bağlayan ve pürüzsüz yüze sahip adam masaya biraz eğildi. Ela gözleri Asef'in üzerindeydi. Deniz ve diğerleri ne olduğunu anlamaz şekilde bakıyordu. "Az önce tatlı partnerinin teklif ettiği şeyi duydum. Hemen sağındaydım." Asef, yaşı yirmi beşten büyük olmayan gence boş boş bakıyordu.

"Eee," dedi gergin şekilde Deniz. Çocuk bu defa ona bakıp güldü. Yeniden Asef'e dönmesi birkaç saniye sürmüştü.

"Grup teklifi diyorum, kabul ederseniz ben varım. Hatta birkaç tatlı arkadaşım daha..." Adam çapkın şekilde göz kırpınca ağzı şaşkınlıkla açılmış Deniz daha da afalladı. Asef ise garip bir yaratığa bakar gibi bakıyordu.

"O my God!" dedi şokla Tolga.

"Bence buradan bir an önce çıkmalıyız yoksa birinin kasa gidecek." dedi rahat şekilde Cihan.

"Yeter ama ya! Bu kadar da olmaz!" Nehir öfkeyle kalkıp elindeki kadehi Deniz'e doğru attı. Ela gözlü adam geriye çekilmişti ama çığlık atarak üzerine zıplayan Eliza ile geriye düştü.

"Seni ahlaksız pislik! Benim sevgilime nasıl ahlaksız teklifte bulunursun?!" Herkes şoka girmişken, Eliza'nın üzerine oturduğu adam ondan iyi birkaç tokat yemişti. Bu esnada kendine gelen Asef hızla yerinden kalkıp Eliza'yı kucağına aldı ama Eliza'nın bacakları hâlâ yerde yatan adama doğru yönelmişti.

"Bebeğim, dur! Şu an sırası değil!" Asef, sesini yükseltip çıldırmış sevgilisini kendine getirmeye çalıştı ama Eliza onu duymuyordu. Çığlık atarken yerde yatan adama vurmaya çalışıyordu, güvenlik görevlileri onlara yaklaşırken Cihan ayağa kalktı. "Ne ara ayıldı Eliza?" Asef, yardım ister gibi arkasına bakmıştı ama ona yardım edecek kimse yoktu. Nehir, Deniz'in saçını çekerken gerçekten kadınlardan hoşlandığını itiraf ettirmeye çalışıyordu, Tolga da telefonun yasak olmasına hayıflanıp video çekememesine üzülüyordu.

"Asef Bey," Kulübün müdürü gelince artık gitmeleri gerektiğini düşünen Asef, Eliza'yı patates çuvalı gibi sırtına aldı.

"Kusura bakmayın, bizim toplantı bazı aksilikler dolayısıyla iptal oldu. İyi günler," Asef çıkışa ilerlerken sırtında debelenip duran Eliza'nın kalçasına vurdu. "Uslu ol kızım, ben senden başkasına bakmam."

"Ama o adam sana baktı!" diye bağırdı Eliza. Tersten bakınca Nehir'in de Deniz'in kucağında arkalarından geldiğini gördü.

"Bana herkes bakıyor ama ben sadece sana bakıyorum. O yüzden şimdi sakin ol, operasyonun içine daha fazla etme." Asef sabırlı şekilde konuşurken siyah büyük aracın önüne geldi. Adamlarından birisi kapıyı onlar için açmıştı. Eliza'yı pek de yumuşak olmayacak şekilde koltuğa bırakıp, Deniz'e yol verdi.

"Ayı!" Eliza'nın bağırmasını umursamadı.

Deniz, Nehir'i Eliza'nın yanına bırakıp araca bindi. Tolga da gülerek kızların yanına geçince araba hareket etmişti. Asef ve Cihan önde oturup diğer adamlar ile irtibata geçmişti.

"Bir operasyon bu kadar rezil olabilirdi, ah siz iki zilli yüzünden zaman kaybettik." Tolga gece olmasına rağmen siyah gözlüğü ile çevreye bakıp kendi kendine garip triplere giriyordu.

"Salak!" Nehir sinirli şekilde kafasına vurunca afallamış şekilde kaldı. "Orada en son çıkarken ne dediğini duydum, seni öldürürüm."

"Ne var be?! Kötü bir şey mi dedim sanki? Siz bu kızlardan daha iyi erkeklere layıksınız, derken tamamen dikkat çekmemek içindi." Tolga'nın açıklaması sonrası sert bir tokat da Eliza'dan geldi. "Oha! Beynimi dağıttın!"

"Çok çok o beyninin içindeki samanlar dağılmıştır." dedi dilini çıkarıp Eliza.

"Ne bu? İlkokul bir misin sen?" dedi gıcık şekilde Tolga. "Daha yaratıcı bir şey bulamadın mı?"

"Senin zekân ilkokul birde kaldığı için Eliza, ona göre cevap verdi." Nehir konuşunca Tolga bozulup ikisine arkasını dönüp öne eğildi.

"Bu fena değildi." dedi gülerek Deniz. Ama karşılığında gıcık bir göz devirme almıştı. "Neyse, Özgür nerede onu bulduk mu?"

"Arayı açtılar biraz, ıssız bir yöne ilerliyorlar." Asef arkasını dönüp kızlara baktı. "Birazdan bir araç sizi alacak, siz konağa geçiyorsunuz. İtiraz istemiyorum..." Eliza'nın ağzını açtığını görünce son cümleyi gayet sert şekilde söylemişti. "Bu kadar eğlence yeter."

"Bazı tehlikeli işler kızlara göre değil." diyen Tolga'ya sert şekilde baktı Asef. "Ben de mi dönüyorum?" İşaret parmağı ile kendini göstermişti.

"Evet Tolga, konağa gidip bekleyeceksiniz." Asef itiraz kabul etmeyen bir sesle konuşurken kulaklara uzun süredir sessiz olan Özgür'ün sesi geldi.

"Yolumuz daha uzun mu? Evin şehrin dışında sanırım."

"Bize ipucu almaya çalışıyor." dedi Cihan. Şimdi dikkatler Özgür'ün ve Sonay'ın üzerindeydi.

"Şehrin gürültüsünü sevmiyorum." diye karşılık verdi Sonay. Bardakinin aksine sesi daha sertti.

"Biraz ıssız bir yere benziyor sanırım." dedi bu defa Özgür. "Baksana etrafta pek ev yok, doğru söyle adam kesip buraya mı gömüyorsun?" Özgür gülerek şaka yapmış gibi sordu. Ama karşılığında duyduğu kelimelerle gülüşü solmuştu.

"Hayır, birlikte olduğum kişilerin zevk çığlıklarını kimse duysun istemiyorum."

"Anladım," derken Özgür'ün sesi düşünceliydi. "Gittiğimiz yer arkadaşına mı ait? Yoksa orada sadece bekliyor mu?"

"Çok soru soruyorsun Tunç ve her şeyin heyecanı kaçacak. Lütfen biraz sabırlı ol." Sonay'ın sesi sonrası sesler kesilmişti. Şimdi sessiz şekilde hedefe ilerliyorlardı.

Aynı sessizlik onların arkasında ilerleyen araçta da vardı. Asef'in emri ile güvenilir bir adamı araca yaklaşınca, Cihan arabanın durmasını emretti. Araba yavaşlarken Eliza üzgün şekilde bakmıştı ama Asef'in geri adım atmaya niyeti yoktu.

"Hadi güzelim, hemen diğer araca geçin." Asef'in sözünden sonra diğer araçtan inen bir adam duran aracın kapısını açıp inmelerini bekledi. Eliza, Asef'e daha fazla karşı gelmemek için hafif şekilde dönen başı ile ayağa kalktı ama aniden Asef'in onu tutması ile adımları durdu. "Sikeyim!"

Kapıyı açan adamın kafasına giren kurşunla her yana kan sıçramış, kızlar korkuyla çığlık atmıştı. Deniz hızlı şekilde açılan kapıyı kapatıp, belindeki silahı çıkardı. Cihan çoktan indirdiği camdan ateş etmeye başlamıştı. Asef, arkaya doğru gelip Eliza'nın üzerine siper olup onu göğsüne sakladı. Deniz, Nehir'i arkasına alırken Tolga da bir köşeye sinmişti. Arabanın üzerine resmen kurşun yağıyordu, eğer kurşun geçirmez zırhlı bir araç olmasa şimdiye çoktan delik deşik olmuşlardı.

"Kim bunlar?!" Asef öfkeyle bağırırken, korkuyla göğsüne sinen Eliza'nın kulaklarını kapattı.

"Altan Akdağ'ın adamları." diye karşılık verdi Cihan.

"Cihan, hemen diğer araca geçip B planına göre hareket et. Özgür'ün peşini bırakma, ya baştan beri takip edildik ya da bu geceden zaten haberleri vardı." Asef'in hızlı şekilde verdiği emir ile Cihan araçtan inip ona siper olan adamların yardımı ile diğer araca geçip aracı çalıştırdı. "Deniz, sen öne geç. Hızlı şekilde peşimizdeki adamları atlatmamız lazım!"

Deniz şoför tarafına geçip arabayı çalıştırdı. Hızlı şekilde yolun iki yanına doğru ayrılmışlardı. "Bebeğim, korkma tamam mı? Ben peşimizdeki şeref yoksunları ile kar topu savaşı yaparken siz Nehir ile başınızı kaldırmayın. Tolga, dikkatli ol!"

Asef, arabanın içindekileri sakinleştirmek için konuşsa da pek başarılı olamamıştı. Çünkü Eliza, Nehir ve Tolga gayet paniklemiş haldeydi. Yapacak bir şey yok diye başını sallayıp aracın camınını indirdi.

"Asef dikkat et!" Eliza bağırıp Asef'e korkuyla bakarken adam arkadaki iki aracın tekerlerine sıkıp çoktan takla atmalarını neden olmuştu.

"O iki aracı sen mi uçurdun Asef Bey abi?" Tolga şaşkın şekilde arkasına bakıp şokla gözlerini büyüttü.

"Eğ kafanı Habeş maymunu!" Asef bu defa arkadaki aracı süren şoföre ateş edip aracın yoldan çıkmasına neden oldu. "Cihan! Her şey yolunda mı? Özgür belli etmeden bir şeyler söyle! Yanındaki adam şüpheli mi davranıyor yoksa bu ayrı bir pusu mu anlamaya çalış!"

"Hâlâ takipteyim ama benim peşimde kimse yok. Adamlar belli ki sizi takip ediyor sadece." dedi Cihan.

"Şey," Özgür'ün sesi duyulurken, Asef arkadaki araçlara ateş etmeye devam ediyordu. "Ben sıkıştım da... Barda fazla alkol aldım sanırım, yolumuz daha var mı? Varsa sağa çeksen de ben işimi halletsem..." Özgür en başından çatışma seslerini duymuştu ama sakin kalmayı başarıp Sonay'ın kuşkulanmasına izin vermemişti.

"Utanma tatlı çocuk, geldik."

"Şu karşıdaki ev mi? Çok güzel görünüyor, dışarıdan bakan ağaçların arasından kaybolan bu evi görmez." Özgür kendince Cihan'a ipucu vermeye çalışıyordu. Sonay'ın gülme sesi geldi.

"Evet, rahatsız edilmemek için harika bir yer. Hadi gel bakalım."

Asef, arkadaki araçların neredeyse tamamını etkisiz hâle getirmişti. Deniz hızlı şekilde ilerlerken ıssız yolda olmalarının avantajı ile rahat hareket ediyordu. "Deniz, Cihan'ın konumuna doğru dönüyoruz! Eğer bu bir tuzaksa tek başına idare edemez!" Deniz, aldığı emir ile hızlı şekilde yönünü değiştirdi. Asef, bedenini tekrar camdan dışarı sarkıtıp son aracın da tekerlerine ateş edip peşlerindeki adamları atlattı. Ama içi hiç rahat değildi. Bir gariplik olduğunu sezmişti. Aklına gelen şeyle hızlı şekilde koltuğun altındaki siyah geniş çantayı çıkardı. İçindeki çelik yelekleri çıkarıp Nehir ve Tolga'ya uzattı. "Bunları giyin!" İtiraz etmeden alıp giymeye başlamışlardı. Asef, elindeki çelik yeleği koltuğa koyup Eliza'yı kucağına aldı. "Bebeğim, iyisin değil mi?"

"Asef, ne oluyor?" Eliza'nın sesindeki korkuyu duyan Asef derin bir nefes alıp, çelik yeleği kıza giydirmeye başladı.

"Sana daha önce dediğim gibi, tehlikenin nereden geleceği belli olmaz. Evde kalmanı bu yüzden istemiştim. Basit bir iş için bile dışarıda olsam peşimde düşmanım olabilir." Asef, Eliza'nın üzerine dikkatli şekilde çelik yeleği giydirmişti. Saçlarına yumuşak bir öpücük kondurup kıza sıkıca sarıldı. "Korkma, bir şey olmayacak."

"Lütfen dikkatli ol." diye kısık sesle mırıldandı Eliza. Asef cevap vermemişti ama kızın yanağına yumuşak bir öpücük kondurup başını salladı.

"Yolda tuzak var daha fazla ilerleyemiyorum. Özgür ve Sonay beş yüz metre ilerideki eve girdi." Cihan'ın sesi ile dikkatler yeniden onların üzerine döndü. "Şifreyle yolun üzerine küçük bir köprü gelip geçiş sağlıyor. Köprü olmazsa yoldan geçmek mümkün değil, mayın var."

"Sikeyim!" Asef, öfkeli şekilde saçını karıştırıp, Deniz'in yanındaki koltuğa geçti. "Cihan, şifre nasıl bir şey? Kumanda falan mı var yoksa evin içinden mi harekete geçiriliyor? Özgür, sen bir şey söyleyebilir misin?" Asef'in sesinden sonra duyulan silah sesiyle Cihan'ın ettiği küfür duyuldu.

"Galiba ben de tuzağın ortasında kaldım!"

"Biz gelene kadar idare et Cihan!" Asef öfkeyle silahının şarjörünü kontrol edip Eliza'ya baktı. Şu an onun ve arkadaşlarının böyle bir tehlikenin ortasında olmasından nefret ediyordu. Deniz gergin şekilde arabanın hızını arttırırken Cihan'ın ateş eden silahının sesi geliyordu. "Beş yüz metre ilerideki çatışmanın o evden duyulmama imkânı yok!"

"Sen de sesleri duyuyor musun?" Özgür, karanlık kapıdan girerken Sonay'ın yüzüne bakıp bir şeyler anlamaya çalıştı. Aynı zamanda Asef'e bilgi vermeye çalışıyordu.

"Bu bölge biraz tehlikeli, daha önce de hep olurdu. Bazı çeteler kendi arasında kavga edip duruyor." Sonay ışığı açıp koridor boyunca Özgür'ü beraberinde yürüttü.

"Anladım," dedi Özgür. Gergin şekilde evi incelemekle meşguldü.

"Yalan söylüyor, tuzağa düştük. Özgür'ü almak için geleceğimizi biliyordu." dedi öfkeyle Asef.

"Sence Pusat mı?" diye sordu Deniz.

"Eğer oysa bunu anlarız, Altan Akdağ ise sadece ona zaman kazandırmak için peşimize düşmüş olur." diye karşılık veren Cihan'dı. "Özgür köprü ile alakalı şifreyi almaya çalış. Bir ipucu bul yoksa sana ulaşmak için çok zaman kaybedeceğiz, yollar fazlasıyla karışık. Ayrıca şu an her kimin karşısına çıkacaksan tehlikedesin."

Özgür'ün aniden yüksek sesle gülmesi ile herkes şaşkın şekilde duraksadı. Asef'in son cümlesine karşılık korkusunu bastırmak için gülmeye başlamıştı. "İyi misin?" diyen Sonay'ın sesi duyuldu.

"Çok iyiyim, aklıma az önce aniden gökten zembille inen köprü geldi de... Ona güldüm, evin içi de garip şekilde ürkütücü, kendimi korku filmi içinde gibi hissediyorum." Özgür, verdiği ipuçları anlaşılmasın diye hâlâ gülüyordu.

"Gökten zembille inmedi, arabanın önündeki sensöre duyarlı bir lazer onu harekete geçirdi. Ayrıca alt kat daha eğlenceli, gel hadi." Sonay'ın sesini duyan Cihan ağzının içinden küfür etmişti.

"Yoldan geçmemiz imkânsız, patlamadan yani..." dedi Cihan. Silah sesleri kesilmişti.

"Geldik sayılır Cihan, her şey yolunda mı?" Deniz biraz daha hızını arttırıp Cihan'ın olduğu yere yaklaştı.

"İlginç şekilde yolunda ama içimde garip bir his var." dedi Cihan.

"Sert adam bize güven verecek cümleler kurman gerekiyordu. İçindeki garip hisleri lütfen geri it." Tolga kafasını Eliza'nın dizine koyup gözlerini kapatmıştı.

"Tolga def olur musun?" Eliza, eliyle Tolga'nın kafasını itip öne doğru eğildi. "Asef, bir şey söyler misin?" Asef'in sessizliği herkesten daha çok önemliydi. Eliza sadece onun ne düşündüğünü önemsiyordu.

Asef, elini Eliza'nın saçlarına getirip birkaç saniye okşadı. Kızın gözlerine çok dikkatli bakıyordu. "Endişe etme, sadece dediklerimi yap. Güvende olacaksın." Kendinden emin şekilde söylediği cümleler Eliza'nın içini biraz olsun rahatlatmıştı. Araba yavaşça dururken yerine oturup, Nehir'in elini tuttu. O şu an daha çok korkuyordu. Güven vermek istercesine elinin üstünü okşayıp zor da olsa gülümsedi.

Deniz'in kullandığı araç, Cihan'ın yanında durduğu zaman Asef kapıyı açıp arkasını döndü. "Üçünüz hiçbir şekilde araçtan inmeyeceksiniz." dedikten sonra dışarı çıktı.

Deniz de arkasını dönüp birkaç saniye derin bakışları ile Nehir'e baktı. Kızın gözlerinde de aynı derinlik vardı. "Dikkatli ol," ilk konuşan Nehir'di.

"Eliza'nın yanından ayrılma, arabanın içinden asla çıkmayın." dedikten sonra araçtan indi.

"Hey! Sanırım şimdilik bana ihtiyaçları yok." Tolga kollarını birbirine dolayıp koltuğa rahatça oturdu.

"Sana ihtiyaçları olursa mutlaka haber verirler." dedi alayla Nehir.

"Sessiz olun, duyamıyorum." dedi Eliza. Tüm dikkati arabadan inip Cihan'ın yanına giden Asef'in üzerindeydi.

"Ne düşünüyorsun Cihan?" Asef, elini Cihan'ın omzuna koyduğunda, Cihan düşünceli bakışlarını Asef'e çevirdi.

"Şu an çevremizdeki yüzlerce adamın neden ateş etmediğini..." dedi rahat şekilde Cihan.

"Siktir!" dedi şokla Deniz. Arabanın içindekilerden de korku dolu sesler çıkmıştı o an. Asef karanlığın içini gözleri ile tararken kaşlarını çattı.

"Özgür'ü içeri bilerek aldılar, mayınlı bir yol önümüzde ve etrafımızda yüzlerce adam var. Güzel..." Asef'in sözlerine şokla bakan Deniz, uzanıp adamın kolunu tuttu.

"Seni seksi pislik, hemen buradan nasıl kurtulacağımızı söyle!" Deniz, Asef'in kolunu sallarken Asef düşünceli şekilde bakıyordu. O an kulaklara dolan sesle herkes durdu.

"Şey, bu odada bana kötü şeyler yapmayı mı düşünüyorsun? Çok fazla film izlemiş olmalısın." Özgür'ün titreyen sesi hepsini germişti. "Pekala, o şey kırbaç mı? Oha! O da ne? Kerpetenin ne için olduğunu söyler misin?"

Karşılığında duyulan gülme sesi nefeslerin tutulmasına neden olmuştu. "Buradaki her şeyi senin üzerinde denemek isteyen birisi var, ben sadece izleyiciyim. Tadını çıkar..."

"Hey! Nereye gidiyorsun?! Seni pislik beni kandırdın mı? Oradan bakınca gözüne saf mı göründüm? Buraya dön ve bana bir açıklama yap!" Özgür'ün sesine gözlerini deviren Cihan, sigarasını yakıp arabanın kaputuna yaslandı.

"Ne yani, şu durumda sigara mı içeceksin?" Deniz, hayretle Cihan'a baktı ama Cihan umursadan içine çektiği dumanı karanlığın içine üfledi. "Sen de lanet olasıca bir pisliksin! Asef'im ne yapacağız?!"

"Sus Deniz, birkaç dakika sessiz ol." Asef dişlerinin arasından konuşurken çevresini izlemeye başladı. Asef'in bir şeyler beklediğini anlayan Deniz kendine hakim olmaya çalışarak Cihan'ın yanına geçti.

"Sen de kimsin? Sonay nerede?" Özgür'ün sesi duyulunca bu defa daha derin bir sessizlik oldu. Çünkü bekledikleri kişi gelmişti. "Bu lanet olasıca yerde neler olduğunu birisi bana açıklayabilir mi? O iğrenç bakışlarını benden çek!" Özgür, rol ile karışık ciddi bir korku içindeki sesini zor kontrol ediyordu.

"Sakin ol tatlı çocuk," Kalın ve çatallı bir ses duyuldu. Fazlasıyla itici bir sesti. "Bu odada sadece ikimiz varız ve sana merak ettiğin tüm o aletleri deneme şansı sunuyorum."

"Bedenimi süzüp durma, seni sapık adam! Ayrıca neden merak edeyim? Kelepçenin ne olduğunu biliyorum, kırbacı da fazlasıyla biliyorum. Ve şu garip oyuncakları da... O şeyi tam olarak nasıl kullanıyoruz, yani nereye..." Özgür'ün sesi kısılırken karşıdaki adamın gülme sesi geldi.

"Birazdan nerede kullanıldığını sana uygulamalı olarak göstereceğim."

"Şimdi sakin ol," Özgür içinde olduğu korkunç odada kaçacak yer ararken ellerini kaldırdı. "Sonay nerede? Ve şu kamera neden açık?"

"Çünkü sana yapacaklarımı canlı olarak izleyecekler var, onlara güzel bir film yapacağız." Adam eline aldığı zinciri yere vurunca Özgür küçük bir çığlık attı.

"Peki bizi izleyenler tam olarak porno mu bekliyor yoksa, daha sadistçe bir şey mi?" Özgür peşinden gelen adamdan kaçarken bilgi almaya çalışıyordu.

"Onu oyala Özgür, seni alacağız." dedi Asef. Kolundaki saate bakıyordu, Cihan ikinci sigarasını yakarken Deniz hayretle ikisine bakıp pes dercesine dudaklarını büzdü.

"Hayatımda kalbimin bu kadar hızlı attığı bir an olmadı." diyen Tolga gözlerini kırpmadan bekliyordu.

"Galiba benim psikolojim bozuldu ama bir yandan da dinlemeyi bırakamıyorum." Nehir koltuğa resmen uzanmış, tırnaklarını yiyordu. Eliza ise hiçbir şey söylemeden gergin şekilde bekliyordu. Tek umudu Asef'in bir planı olmasıydı.

"Bizi izleyenler çok şey bekliyor... Hangisinden başlayacağımı bilmiyorum. Kaçmayı bırak çünkü buradan çıkman imkânsız." Sert bir zincir sesi daha duyuldu.

"Sen bana birkaç bir şey söyle, en azından kendimi ona hazırlayayım değil mi? Sonuçta bu benim ilk seferim ve fazlasıyla gerginim, lütfen izleyenlerin görmek istediği birkaç bir şeyden bahset." Özgür, zincir sesiyle daha hızlı koşmaya başlamıştı. İçinden dua ederken bir an önce bu çilesinin bitmesini istiyordu.

Bir kırbaç sesi daha geldi. Herkesin gözleri garip şekilde kısılmış, hayallerinde bir sürü görüntü canlanmıştı. İki adam ve bir kırbaç...

"Pekala, sana birkaç şey söyleyebilirim. Ama bunlar hoşuna gitmezse de umurumda olmaz." dedi adam.

"Benim umurumda olur ama seni kıllı iri yarma! Uzaktan anlat!"

"Önce o üzerindeki seksi kıyafetlerden kurtulacağız, beyaz tenin kanlı resimler için gayet ideal." Adamın sesindeki karanlık fazlasıyla belliydi. İkisini dinleyenler korkuyla beklerken sadece iki kişi sakindi. Asef ve Cihan konuşan adamın kelimelerinin altındaki imayı düşünüyordu.

Kanlı resimler...

Bu sadece bir kişinin saplantısı olabilirdi...

"Karşındaki duvara bak, oradaki resimler bize ilham verecek." Adam konuşmaya devam ederken hareket kesilmişti. Özgür de durmuştu, sadece derin şekilde aldığı nefes sesi vardı.

"O resimler gerçek mi?.. Hangi manyak bir insana bunu yapar? Şimdi kusacağım." diyen Özgür artık cidden korkmaya başlamıştı.

"Bunları bize ilham versin diye izliyoruz ama esas resim biz olacağız. Sen ellerin arkanda bağlı şekilde önümde diz çöktüğünde eğlence başlayacak. Gırtlağın yırtılana kadar... Sen nefessiz kalsan da ben sana acımayacağım, parmaklarım boynunu sıkıp morarana kadar devam edeceğim... Ama esas eğlence seni yüz üstü bağlayıp boynuna da kelepçe taktığımda başlayacak..."

Adamın iğrenç konuşması dinleyenlerin midesini alt üst ederken Nehir ve Tolga daha fazla dayanamayıp kulaklığı çıkardı. Nehir ağlamasını bastırırken Eliza'ya çıkarması için işaret etti ama Eliza reddetti. Asef'in arabanın ön camından baktığını gören Eliza, başını salladı. Asef'in bir şey yapmasını istiyordu ama o hâlâ sakin şekilde bekliyordu.

"Şu keskin aletleri görüyor musun Tunç? Yavaş yavaş içinde yerini alacaklar... O güzel kalçanın arasından sızan kanları zevkle yalayacağımdan emin olabilirsin... Sırtında da özel çalışmalar yapmayı düşünüyorum... Tabii son fırça darbesi bedenimden gelecek, neresi olduğunu anladın bence... Hadi gel, başlayalım artık... İzleyiciler sıkılmaya başladılar, mısırlarını ve kolalarını almışlar."

"Ee çüş ama! Gerçekten çüş! Benim gibi masum birisi size ne yaptı da bunları yapıyorsunuz?! Senin Allah belanı versin Sonay!" Özgür yeniden adamdan kaçmaya başladığında bazı şeylerin kırılma sesi geldi. Aralarında bir kovalamaca başlamıştı ama Özgür diğer adamlar gibi dövüş konusunda fazla iyi değildi, fazla dayanamazdı.

Asef yeniden saatine bakıp, bir sigara yaktı. Yüzündeki gerginlik fazlasıyla belliydi, sadece bir süre daha Özgür'ün dayanması gerekiyordu. Etrafına bakınıp sessizce konuştu.

"Etrafımızdaki adam sayısı artıyor."

"Ve biz mal gibi ortada duruyoruz." dedi Deniz.

"Av konumundayız." dedi Cihan.

"Buna sevinmeli miyim Cihan?!" dedi şokla Deniz.

"Avcıyı yakalayacağız." dedi Asef.

"Lan Allah'ın cezaları! Siz ikinizin kafası mı güzel? Her an kör bir kurşuna kurban gidebiliriz!" Deniz şaşkın şekilde bağırırken Asef ve Cihan rahat şekilde sigara içmeye devam ediyordu. Özgür'ün minik çığlığı ve yine bir şeylerin kırılma sesi geldiğinde de içmeye devam ettiler.

Eliza da bu garipliğe anlam veremezken gergin şekilde bekliyordu. Ama o an bir şey oldu. Kulağındaki sesin frekansı değişmiş gibi bir cızırtı duydu, sonra da o mekanik sesi... Kaçırıldığında duyduğu ses...

"Merhaba güzel Eliza, gecen eğlenceli geçiyor mu?"

Eliza nefesini tutarak diğerlerine baktı ama kimsede bir değişiklik yoktu. Asef sigarasını içerken Cihan'a bir şeyler söylüyor, Deniz de öfkeyle ikisine bakıyordu. Nehir ve Tolga zaten kulaklığı çıkarmıştı, heyecan ve korkuyla dışarı bakıyorlardı.

"Boşuna bakma kimseye, beni sadece sen duyuyorsun. Çok heyecanlı değil mi?"

Eliza ne yapacağını bilmez hâlde sakinleşmeye çalıştı ama kalbi öyle atıyordu ki arabanın içinde duyuluyor olabileceğini düşündü. Sanki gözlerine yine siyah bir bez bağlanmış gibi kararan görüşünü engellemeye çalıştı.

"Şimdi sakin ol ve beni dinle... Çünkü bu oyunlar artık fazlasıyla sıkıcı olmaya başladı ve benim sabrım kalmadı. Etrafınızda yüzlerce adam var, içinde olduğun arabanın altında bomba..."

Eliza'nın korkuyla dolu minik çığlığı ile Nehir ve Tolga ona döndü.

"Ne oldu? Özgür'e mi bir şey oldu?" Tolga kulaklığı yeniden takarken Nehir buna cesaret edememişti. "Lan biraz daha dayan! Adamın mabadı resmen tehlikede!" Tolga, diğerleri ile aynı şeyleri duyarken Eliza, bunlardan fazlasıyla uzak, başka bir yerdeydi...

"Buradan çıkmanız imkânsız, sağ olarak... Sadece sizin değil, evin içindeki Özgür'ün de... Ama tehlikede olan sadece siz değilsiniz, Alya'nın odasında uyuduğu konağın etrafı da sarılı ve namlu çoktan o masum kızın kalbine dönmüş vaziyette. Bil bakalım sadece bu kadar mı? Nehir'in babası polisti sanırım, olduğu nokta şu an pek güvenli değil. Tolga'nın annesi ve ablası da, tehlikeli adamların olduğu o hastanede güvende değil. Unutmadan, Edirne'deki Ayşe Arjen'in de içine düşmek üzere olduğu bir kaos var..."

Eliza'nın gözlerinden yaşlar akarken çaresiz şekilde başını salladı. Bunların hepsi mümkün olabilir miydi? O adam acımadan herkese zarar verebilir miydi? Asef ile konuşması gerekiyordu, elini kapının koluna atmıştı ki adam yeniden konuştu. Eliza öylece donup kalmıştı.

"Bence bunu yapma, Pusat seninle konuştuğunda ciddiydi, sen Asef'e söylemeseydin şu an yaralı olmazdı. Ayrıca Asef ile konuşsan da aynı anda herkesi kurtarabilir mi? İmkânsız... Ve inan bana şaka yapmıyorum güzel Eliza, birilerinin canını yakmak için sabırsızlanıyorum... Ama beni durdurmak istiyorsan buna gücün yeter. Sadece kabul et, yapacağın bir iyilik karşılığında bu gece kimseye bir şey olmaz..."

Eliza'nın gözündeki yaşlar artarken, başını sallayarak etrafına bakıp onunla konuşan adamı görmek istedi ama bunun boşuna olduğunu biliyordu.

"Ne?!" Tolga şokla bağırırken Eliza onlara döndü. "Asef abi, Alya iyi mi?" Eliza duymasa da diğerleri çoktan bazı şeylerin farkına varmıştı.

"Neler oluyor?" diye korkuyla sordu Nehir. "Tolga bir şey söyle!"

"Konağın etrafı sarılmış üstelik..." Tolga, konuşulanları duyunca nefes almayı bıraktı. "Anne!"

Eliza onları duymasa da neler olduğunu tahmin ediyordu. Asef'in adamları haber vermişti. Ve az önce sakin olan yüzü şu an delirmiş gibi olan Asef, Cihan ile hararetli şekilde konuşuyordu. Ama Eliza onları duymadı, kulağına yine o mekanik ses doldu.

"Zamanın yok Eliza, karar ver... Sevdiğin adamdan alacağın bir bilgi karşılığında bu gece kimseye bir şey olmayacak... Ama söz dinlemezsen bu gece dahil bundan sonraki her gece kabusunuz olacağım. Ve inan bana bunu yaparım ve sen bunu çok iyi biliyorsun."

Nehir'in minik çığlığı ile Eliza ağlayarak ona döndü. "Eve silahlı saldırı olmuş!"

"Sen geç kaldıkça ben başlıyorum, hâlâ düşünüyor musun? Bence hemen kabul et ve cama elini koyarak bana cevap ver." Mekanik ses sabırsız şekilde konuştukça Eliza daha fazla korkmaya başlamıştı.

İhanet edemem... Sevdiğim adama ihanet edemem...

Zihninde dönen kelimeler vardı. Kabul ettiği anda geri dönüşü olmayacağını biliyordu, o adamın yani liderin artık peşini bırakmayacağının farkındaydı. Sevdiği insanların, öyle çok kaybetmeye kıyamayacak zaafları vardı ki... Her biri şu an acı içinde kıvranıyordu... Eliza'nın ise zaafı hepsiydi, kabul etse de etmese de onları kaybedecek gibi hissediyordu. Çaresizdi... Asef ile konuşmak istiyordu ama ilk kez bu kadar korkuyordu...

Asef'in gücü yeter miydi her şeye? Kurtarır mıydı tüm sevdiklerini?

Eliza'ya çok kızar mıydı?

Affeder miydi?

"Şimdi karar ver! Ve birçok kişiyi kurtar!"

Mekanik ses son kez bağırdığında Asef hızlı adımlarla arabaya ilerledi. Eliza şiddetlenen hıçkırıkları ile sol elini kaldırıp sertçe cama koydu.

Buharlanmış camın üzerinde çıkan avuç izleri ihanetine attığı acı bir mühürdü...

"Eliza!" Asef'in sesini duyduğunda gözlerini kapattı, yok olmak istedi.

Bir gün Asef'in gözlerinde yok olmaktansa hemen şimdi yok olmak istedi...

 

 

Bölüm : 11.01.2025 10:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...