
"Yalnız bir adam ya canavar ya da melektir..."
İtalyan Atasözü
**
Hayatta peşin hükümlü olmak her zaman doğru değildi ve Eliza bu gece bunu daha net anlamıştı. Tolga'yı böyle göreceğini hiç tahmin etmezdi ama karşısındaydı. Ona bağırıp çağırmak istiyordu ama hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyordu. Annesi ve ablasının durumunu unutup kendini böyle bir şeyin içine attığı için ona çok kızıyordu.
Mutfağa girip Tolga için bir kahve yapmaya başladı. Ona kızması için önce ayılması lazımdı.
"Belki kendini mecbur hissetmiştir." kapıya yaslanıp dikkatle bakan Pusat'a döndü Eliza. Kısa saçları ve keskin ela bakışları ile bir askeri andırıyordu çehresi.
"Kendini böyle bir şeye mecbur hissetmesi saçma, güzel idare ediyordu yakında da mezun olup işe başlayacak." Eliza sinirden hızlı hızlı konuşuyordu.
"Kumar önce tatlı gelir, kazanınca daha çok kazanmak istersin." Pusat içeri girip sandalyeye oturdu. Pusat gibi birisinin böylesi basit bir mutfakta oturması bir an garip geldi Eliza'ya.
"Ayrıca oraya nasıl girmiş onu da anlamadım."
Oraya nasıl girdiğinden çok oranın sahibi onu şaşırtmıştı. Dile getirmeye çekiniyordu ama Asef Arjen'in kumar oynanan bir gece kulübünün sahibi olması onun hakkında söylenen şeyleri doğruluyordu. Arkadaşı için endişesi artıyordu.
"Aslında oraya girmek kolay değil. Phoenix birkaç aşamalı bir oyun yeri yani ilk önce basit oyunların olduğu alana girebilirsin eğer kazanırsan belki diğer alana izin çıkar ama o da kolay değil." Pusat anlatırken Eliza ona da kahve yapıp uzatmıştı.
"Tolga ilk alanı geçmiş mi?"
"Sanırım, ikinci alanda kaybetmiş."
Eliza bu soruyu sormaya korkuyordu ama yine de kendini tutamadı.
"Ne kadar borçlanmış?"
"Bir milyondan fazla."
"Ne!" Eliza tam anlamıyla şok olmuştu. Daha normal bir para olur diye düşünmüştü. En azından bir şekilde baş edilebilir bir para...
"Tolga bu parayı asla ödeyemez." dedi sinirle.
"Bence de, o yüzden sanırım bu hale geldi."
"Ne yapacağız?" Eliza umutla Pusat'a baktı. Onun bu gece kulübü hakkında bu kadar şey biliyor olması onu umutlandırmıştı. Belki küçük de olsa bir yardımı olurdu.
"Sen burası hakkında çok şey biliyorsun, gittin mi daha önce?" Arabası bile onun ne kadar zengin olduğunu gösteriyordu. Belki çevresi geniştir ve yardım edecek birisi olur diye düşünmüştü Eliza.
"Ben oynamadım giden arkadaşlarım var. İlk bölümleri geçip özellikle son bölüme ulaşmaya çalışıyorlar ama zor,"
"Ne var son bölümde?" Eliza o sırada içeriye giren Nehir'e Tolga için yaptığı kahveyi verip Pusat'ın karşısına oturdu.
"Asef Arjen var."
"Ne demek o?"
"Son bölüme ulaşırsan bizzat Asef Arjen ile oynama şansın oluyor ama zaten en büyük düşüş orada." Pusat anlatırken Eliza heyecanla onu dinliyordu. "Çok büyük paralar kazanarak Asef Arjen'in karşısına çıkarsın ama onun masasından kazanarak kalkan olmamış şimdiye dek o yüzden büyük bir düşüşü orada yaşarsın."
"Görmüş gibi anlattın." dedi Eliza. Ona göre ancak orada olan bunları bilirdi.
"O büyük düşüşü yaşayan bir iki insan tanıdım." dedi Pusat.
"Polislerin haberi yok mu bundan?"
"Vardır mutlaka ama gece kulübünün altına ulaşmak mümkün değil şifreli kartın olmak zorunda. Yoksa girdiğin labirentte kayıp olursun."
"Tolga nasıl buldu bu kartı kafayı yiyeceğim ya!" Eliza sinirle kalkıp salona ilerledi. Pusat da hemen ardından...
"Ayıldı mı?" sırtı koltuğa yaslı Tolga'ya bakıp halini kontrol etti Eliza. Yanına oturunca Doruk da hemen koltuğun kenarına oturmuştu. Pusat ikisine bakarak tekli koltuğa oturdu, elinde Eliza'nın onun için yaptığı kahve vardı.
"Gelir birazdan kendine." dedi sinirle Nehir. "Kendine gelsin ben onu yeniden bayıltacağım."
"Ben de sinirliyim ama önce neden böyle bir şeye bulaşmış onu öğrenelim, şimdiye kadar böyle bir şey yapmak aklına gelmedi çünkü." Eliza konuşurken aynı zamanda da Tolga'nın onlara söylemediği bir şey olduğunu düşünüyordu.
"Biz gidelim artık." Pusat ayağa kalkınca Doruk da kalktı. Bir yandan da hiç gitmek istemiyor gibi bakıyordu.
"Bir şey olursa hemen haber verin, hatta karşı cama taş da atabilirsin." dedi Doruk. Yüzünde samimi bir gülüş vardı.
"Olur, aklımda bulunsun," Eliza ikisini kapıya kadar geçirdi.
"Sana numaramı vereyim Eliza, bir şeye ihtiyacın olursa ara lütfen." Pusat, Eliza'nın uzattığı telefona hızla numarasını yazıp tekrar uzattı.
"Teşekkür ederim," dedi Eliza aynı zamanda da numarayı aramıştı Pusat'ın numarasını kaydetmesi için.
Pusat ve Doruk gittikten sonra salona dönüp yeni yeni ayılmaya başlayan Tolga'ya bakmaya başladı.
"Offf! Midem..." Tolga hızla kalkıp banyoya koşunca Eliza ve Nehir yüzlerini buruşturdu.
"Resmen dövmek istiyorum ya!" Nehir saçlarını karıştırıp koltuğa yaslandı iyice. "En azından daha önce bulaştığı şeyler daha masumdu Eliza, niye böyle bir şey yaptı ki!"
Nehir hala sitem ederken Tolga sallanarak içeri girdi.
"Ah! Çok kötüyüm..." kendini koltuğa bırakıp ayakları yerde gövdesi yan şekilde yatıyordu. "Cennette miyim diyeceğim ama bana zebani gibi bakıyorsunuz."
"Tolga," Eliza, Nehir'in sert bakışlarına ters daha yumuşak bakarak konuşmaya başladı. "Neden böyle bir şeye bulaştın? Bize anlatmadığın bir şey mi var?"
"Ne bana bulaşık mı dedin?" Tolga hala ayık değildi ama zaman da kazanmaya çalışıyordu.
"Tolga!" Nehir'in bağırması ile yerinde hoplamıştı. "Lafı dolandırma anlat!"
"Başım çatlıyor bağırma kız zilli!" kenarda bulduğu ince bir şalı başına bağlayıp tekrar koltuğa uzanmıştı. "Annem bağlardı kafasını hep vardır bir bildiği." derken sesi durgunlaşmıştı.
"Neler oluyor Tolga?" Eliza arkadaşına biraz daha yaklaştı. "Sen bizden bir şey gizlemezsin anlat hadi."
"Geçen hafta," Tolga her zamanki haline kıyasla çok ciddi şekilde konuşmaya başladı. "Annemin bir rahatsızlığı olduğunu öğrendim. Bana söylememiş, zaten ablamın ilaçlarını almak için çok çalışıyorum bir de bunu öğrenirsem üzülürüm diye... Zaten kalp hastası bir de bu illet hastalık, off! Nasıl baş edecek?"
Tolga susunca Eliza ve Nehir şok olmuş şekilde öylece bakıyorlardı.
"Bize neden söylemedin?" Nehir'in az önceki kızgınlığı gitmişti." Bir de o kadar bizim ev problemi ile uğraştın."
"Peki bu kumar ne Tolga?" Eliza'nın aklı hep oradaydı.
"Birkaç gün önce Doruk'un müzik grubunda çalan bir çocukla tanıştım. Bana ilk o bahsetti, aklım çok dağınıktı ve çözüm gibi geldi gözüme."
"Ama oraya girmek zormuş, kart falan gerekiyormuş. Nasıl girdin Tolga?" diye sordu bu defa Eliza.
"Kartı buldum."
"Ne!"
"Sarhoş bir adamın cebinden düşmüştü, önce aldım verecektim ama Doruk görünce onun kumar kartı olduğunu söyledi. Adamın ardından gittim ama vermekten vazgeçtim. Sonra da para kazanma umudu ile girip ilk salonda oynamaya başladım. İlk önce kaybeder gibi olsam da kazandım hatta ikinci salona girebildim bu sayede... Para kazanmak iyi hissettirdi... Hem annemin ameliyatı için hem sonrası için para kazanmak beni mest etmişti." Tolga susunca kızlar onun gözünden akan yaşı gördüler. İlk defa ağlıyordu Tolga. İlk defa çaresizliğini böyle gösteriyordu.
"Sonra ne oldu?" Eliza'nın sesi kısıktı.
"Kaybettim, hem de çok hızlı kaybettim ama inanın ki her şey iyi gidiyordu. Battıkça çıkamadım ve anlamadım bile ne halde olduğumu..." Tolga aklına gelen şeyle gözlerini yumup derin bir nefes aldı.
"Orada başka bir şey mi oldu Tolga?" Nehir de bir şey olduğunu sezmişti.
"Borcu ödemeyenler... Ben duydum sesi..."
"Ne sesi Tolga?" Eliza eliyle sakinleştirmek için Tolga'nın kolunu okşuyordu.
"Silah sesi..." Tolga'nın rengi hatırladığı şeyle kızarmıştı. "Oradan çıktı o adam... İri yarı... Kan vardı üzerinde..." Daha fazla devam edemedi ve tekrar banyoya koştu Tolga.
"Kimden bahsediyor?" diye sordu Nehir.
Eliza'nın ise aklına tek bir kişi geliyordu. O da görmüştü... O adamın ayakkabısında ve paçasındaki kanı görmüştü. Kendisi yetmiyor gibi bir de arkadaşının hayatına dahil olmuştu bu adam. Ya da onlar girmişti onun hayatına.
"Şimdi ne olacak Eliza?" Nehir göz yaşını silerken sordu.
"Phoenix sahibi aynı zamanda otelin sahibi aynı kişi. Asef Arjen... Konuşup söylesek acaba yardımcı olur mu?" Eliza daha çok kendi kendine soruyordu.
"Hemen konuş Eliza! Görmedin mi halini, ne kadar çaresiz," Tolga içeri girince Nehir sustu.
Tolga başındaki şalı biraz daha sıkmıştı. "Yatayım şurada azıcık," ardından kendini koltuğa bırakıp gözlerini kapattı.
Nehir ve Eliza birbirine bakınca Eliza, ona bakan gözlerdeki umudu gördü. Asef Arjen ile konuşmasını istiyordu Nehir. Aynı şeyi Eliza da istiyordu ama karşısındaki adam kimdi bilmiyordu... Ne kadar tehlikeli ve onu dinler mi bilmiyordu... Durum ne kadar ciddi onu da kestiremiyordu. Kenarda duran battaniyeyi alıp Tolga'nın üzerine örttü. Ne kadar da masum görünüyordu...
***
Aynı saatlerde siyah deri koltuğuna oturmuş adam önündeki dosyayı inceliyordu. Bugün ikinci kez ilaç almıştı, hala yediği kimyon aklına gelince rahatsız hissediyordu. Asef'in küçüklüğünden beri ciddi alerjisi vardı. Annesi küçükken çok dikkat ederdi yediği her şeye ve onun lezzetli yemekler yemesi için uğraşırdı.
Annesi başarılı bir şefti ve babası ile evlendikten sonra çalışmayı bırakmıştı. Evde Asef için özel yemekler yapmaya devam etmişti. Her yemek için bir hikaye anlatır ve Asef'in yemekler ile bir bağ kurmasını sağlardı. Asef masasında duran resme baktı. Sadece annesi vardı çerçevede. Şef kıyafeti ile çalıştığı restoranda çekilmişti. Babası çekmişti ve şef önlüğünü giydiği son gündü. Babasının evlenme teklifini kabul ettikten sonra işini bırakmıştı. Ya da bilinen hikaye buydu...
"Senin yaptığın yemeğin tadına benziyordu anne." Asef resme bakıp mırıldandı. Her ne kadar kimyondan dolayı sonu güzel bitmese de yediği yemeğin tadı annesini hatırlatmıştı.
Sabah otele giderken gergindi, sabaha karşı üzerine sıçrayan kanları temizleyip hiçbir şey yokmuş gibi davranmıştı. Bir de Avustralya'dan gelen bela vardı. Görünen kısım çözülmüştü ama son noktayı koymamıştı.
Bazen yorgun hissediyordu, aydınlık içinde işlerini halletmeye çalışıyor gibi görünüyordu ama yürüdüğü yol karanlıktı. İçindeki öfke büyüdükçe çevresini yakmaya devam ediyordu.
"Az kaldı anne, sana ve bize bunu yapanları bulmama çok az kaldı." dedikten sonra gözlerini kapatıp kafasını arkasına yasladı.
Anıları hatırladıkça nabzı yükseliyordu. Engellemesi mümkün olmayan kazadan kendini sorumlu tutmaya devam edip duruyordu. Yıllar geçse de Asef bu duygudan kurtulamıyordu. Masanın üzerinde titreyen telefon ile kendine gelip gözlerini açtı. Gelen mesajı görünce dudağının kenarı yukarı kıvrıldı.
Küçük kızım
"Asef Bey müsaitseniz size bir şey sorabilir miyim?"
Asef Eliza'nın ismini neden böyle kaydetmek istediğini tam olarak bilmiyordu. Sadece onu hem küçük hem de o büyüleyici ruhunu inanılmaz şekilde çekici bulmuştu. Tabi şu an o bu durumun pek de farkında değildi. Sadece onu kendine çeken bir yan vardı. Ve bu da olmaması gereken bir şeydi.
"Müsait değilsem?"
Küçük kızım
"Özür dilerim, rahatsız ettim. Önemli bir konuydu..."
Asef yine onun bu tatlı halleri ile uğraşmak istemişti ama ciddi bir şey olduğunu düşününce kaşları çatıldı. Mesaj kısmında çıkıp direkt kızın numarasını aradı.
"Alo,'' Eliza'nın kendine has ince ve derin sesini duymak Asef'e iyi gelmişti.
"Her şey yolunda mı Eliza?" Asef'in sesinde gizleyemediği bir endişe vardı.
"Aslında bir sorun var ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum."
"Seninle mi alakalı?"
"Arkadaşım ile ilgili ama benim de meselem sayılır, "
"Sayılmaz Eliza, başkasının meselesine karışırsan üzülürsün." Asef meseleyi anlamıştı. Dün gece kumarhanede gördüğü oğlanın Eliza'nın arkadaşı olduğunu öğrenmişti. Hatta ikinci salona girmesine izin veren oydu. Şimdi kaybetmiş bu oğlanın ödemesi gereken bir bedel vardı ve Eliza gibi biri bu durumda arkadaşına yardım etmek isterdi. Dün geceden beri ısrarla kendine kabul ettirmeye çalıştığı bir şey vardı. Aklında yapmak istediği bu şeyi yaparsa kızın acı çekmesinden çekiniyordu.
Asef Arjen uzun zaman sonra birisi için endişe hissediyordu... Ama bazen bir şeyler için bazı bedeller gerekirdi...
"Üzülmem, arkadaşım Tolga sizin gece kulübündeki yere gelmiş, " Eliza'nın kumarhane dememesine Asef gülümsemişti. Son günlerde çok gülüyordu. "Onun durumu ile ilgili sizinle görüşmek istiyorum. "
"Borcunu ödeyecek, başka bir şey yok. Arkadaşın için taviz yok."
"Ama ödeyemez, "
"O zaman oynamayacaktı."
"Peki ne olacak?"
"Öğrenmek için yarın Phoenix'e gel."
"Tamam." Eliza hiç itiraz etmeden kabul edip telefonu kapatmıştı.
"Cesur küçük kızım, " Asef gülümseyerek ardına yaslandı. Aklındaki şeyi yapıp yapmamak için direnirken Eliza ona hiç yardımcı olmuyordu. Ona başka çare bırakmamıştı...
***
"Off!" Eliza telefonu yatağa atıp örtüyü başına kadar çekti. Az önce deli cesaretiyle hiç düşünmeden atlamıştı. "Arkadaşım için... Tolga için..." kendi kendine hatırlatıp duruyordu.
Nehir ve Tolga'dan başka kimsesi yok gibi hissederdi her zaman. Ailesini kaybettikten sonra kendini yalnız yaşamaya şartlamıştı ama ikisinin varlığı yalnız dünyasında ona ışık oluyordu. Ve ikisi için de her şeyi yapardı. Özellikle Tolga'nın ailesinin durumu ortadaydı. Normal bir çocukluk bile yaşamayan Tolga, ablası ve annesi için hep hayatta kalmayı seçmişti. Ama bu gece karşısında duran çocuk umudu kesmişti. O gece kulübünde her ne gördüyse yüreğini büyük bir korkuya bırakmıştı.
Aynı şeyi Eliza da yaşamak üzereydi. Korkunun ve çaresizliğin içine düşüp karanlığın içine hapsolmak üzereydi. Karanlığı aydınlatan tek ışık ise şeytanın alevleri olacaktı...
***
Sabah uyanır uyanmaz Tolga'ya bakmaya gitti Eliza. Ama dün gece onu yatırdıkları yatak boştu. Eliza merakla etrafa bakarken mutfaktan gelen sesleri duydu.
"İnsan bu kadar aç bırakılır mı? Vicdan ölmüş, insanlık ölmüş..."Tolga bir yandan konuşuyor bir yandan da içine bir sürü malzeme koyduğu sandviçi yiyordu.
"Günaydın, kendine gelmişsin." Eliza sandalyeyi çekip masaya oturdu.
"Hayır hiç kendimde değilim." Tolga ağzı dolu şekilde konuşurken Eliza tiksinerek bakıyordu.
"Bence konuşacak kadar kendindesin."
"Dün gece ne anlattıysam hepsi hayal ürünüdür. Gerçek kurum ve kuruluşlar ile ilgisi yoktur."
"Tolga!" Eliza sesini yükselterek karşılık verince Tolga yerinde zıpladı. "Anlattın her şeyi açık açık uzatma." Tolga şimdi çaresiz susmuştu. "Annen ile ilgili durumu sonra konuşacağız ama önce dün ne olduğunu net anlat."
Tolga gözlerini kaçırınca Eliza ciddi bir durum olduğunu çoktan anlamıştı. "Bir şekilde bu borcu ödemem lazım Eliza. Başka bir şey yok.''
"Nasıl ödeyeceksin peki? Kredi falan mı çekeceksin?" Eliza'nın sesinde hafif alay vardı.
"Bilmiyorum, gerekirse tek böbrek ile falan yaşarım ama ödemem gerek." Tolga'nın sesindeki korkuyu hissetmişti Eliza. Bugün gittiği yerde de nedense sebebini öğrenecek gibi hissediyordu.
"Tamam, şimdi sakin ol. Bir yolunu bulacağız. " Elini uzatıp güven vermek istercesine sıktı.
"Ne konuşuyorsunuz bensiz?" Nehir güçlü sesiyle mutfağa gelip Tolga'nın başında dikildi.
"Sen bana beyinsiz mi dedin?" Tolga'nın abartılı tepkisine iki kız aynı anda gözlerini devirmişti.
"Bensiz dedim Tolga." Nehir konuşurken çay yapmaya başlamıştı.
''Sensiz asla..."
"Ama bir gün beni kalpten götüreceksin ve ikiniz de bensiz devam edeceksiniz. " Nehir sandalyeye oturup üzgün şekilde bakmıştı Tolga'ya.
Tolga her ne kadar saklamaya çalışsa da üzgün ifadesini ortaya dökmeye devam ediyordu. Yaptığı hatanın bedeli ağır olacaktı, bunun farkındaydı. Sadece bir mucize olsun diye bekliyordu...
Mucizeler ise hiç umulmadık zamanlarda gelirdi. İşin ise en gizemli yanı bu mucizenin kimin başına geleceğiydi... Mucizelerin bir yanı da beraberinde hep bir acı getirmesiydi...
"Her şey yoluna girecek Nehir." Eliza'nın telkin edici sesi ortama yayılınca Nehir dikkatle baktı. Dün konuştukları şey aklına gelmişti. Belki de arkadaşının gerçekten yardım bulduğunu düşündü.
"Konuştun mu?" diye umutla sordu.
"Kiminle konuşacak?" Tolga meraklı şekilde Eliza'ya bakıyordu.
"Boşver Tolga, sen birkaç gün bir şey düşünme ve lütfen finallere odaklan." Eliza ayağa kalkıp mutfaktan çıkmak üzereyken Tolga'nın sesi ile durdu.
"Eğer o adam ile konuşacaksan sakın Eliza! Asla yaklaşma ona."
"Kimden bahsediyorsun Tolga?" Eliza bilmezden gelmeye çalışıyordu ama yüz ifadesini ne kadar sakin tutuyor tartışılırdı.
"Cihan mı nedir o adam..." Tolga konuşurken hatırladığı şey yüzünden gözlerini sımsıkı kapatmıştı.
Eliza, Asef'in adını duymadığı için bir an rahatlasa da içinde bulundukları durum pek iç açıcı değildi.
"O kim be?" Nehir merakla sordu.
"Puştun önde gideni bir adam! Kumar borçlarını tahsil ediyor ama nasıl şekilde..." midesi büyür gibi olunca gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
"Merak etme, onu tanımıyorum bile... Ben sadece belki sana yardım edebileceğini düşündüğüm birini göreceğim. O yüzden sen sadece sakin şekilde bekle." Ardından mutfaktan çıktı Eliza.
"Kimi kast ediyor Nehir?" Tolga merakla sordu.
"Asef Arjen galiba... Senin gittiğin kulübün ve Eliza'nın staj yaptığı otelin sahibi..." Nehir kendine bir çay alırken konuştu.
"Saçmalama, imkansız! O adamın masasına bile oturmak için nelerden vazgeçmek gerek biliyor musun? Eliza'nın ne işi olur öyle bir adamla? Ayrıca pek de tekin birisi değil, sağ kolu mu nedir o Cihan denen adam kumar borcunu ödemeyeni öbür dünyaya gönderiyor!"
"Ne!" Nehir'in gözleri şaşkın şekilde açılmıştı.
"Kendi gözümle gördüm, kaybedip salondan ayrıldığımda sarı bir paravan ardındaki adama ne yaptığını gördüm. Emri de Asef Arjen'in verdiğine eminim." Tolga'nın hızlı hızlı konuşmasını dinleyen Nehir'in yüzü sarı olmaya başlamıştı.
"Ama Eliza onun otelinde staj yapıyor, çok ünlü birisi o. Yanılmış olabilir misin Tolga?" Nehir şimdi endişe hissediyordu. Sonuçta Eliza o adamla çalışıyordu ve Tolga için onunla görüşecekti.
"Hayır, yanılmadım. Gördüm diyorum..."
"Tolga telefonun çalışıyor! Annen arıyor." Eliza'nın sesi ile hızla yerinden kalktı Tolga.
"Sen nereye?" çıkmak üzere olan Eliza'ya bakıp sordu Tolga.
"İşe," dedikten sonra hızla çıktı Eliza. Tolga'nın yüzüne bakmak istemiyordu çünkü az önce söylediği her şeyi duyduğu için sararmış yüzünü görsün istemiyordu.
****
İlk defa geldiği gece kulübünün önünde durmuş öylece bakıyordu Eliza. Henüz saat erken olduğu için herhangi bir kalabalık yoktu etrafta. Gece hayatı henüz başlamamıştı. Sabah otele gidip normal staj süresini doldurmuş ve bu sürede mutfaktan hiç ayrılmamıştı. Arada gözü mutfağın arkasındaki asansöre kaysa da işine devam etmişti. Asef Arjen'i ise görmemişti bu zaman içinde. Sadece yanına hiç beklemediği birisi gelmişti. Dün yardım ettiği küçük kızın annesi ona gelip bir hediye vermişti. Küçük bir melek biblosu... Ardından da ülkeden ayrılmak üzere onu bekleyen araca gitmişti. Eliza çalışan kişilerden olayı duymuştu bugün. Her ne kadar korkarak gelse de Asef Arjen'in kötü bir adama kızını vermediğini öğrenmesi onun için iyi biri olduğu düşüncesine neden olmuştu. Ayrıca Eliza'ya da yardım etmişti... Eliza bunu net şekilde hatırlıyordu...
Işıklı kapıya yaklaşınca adımları yavaşladı. Buraya öylece girebilir miydi emin değildi. Ama kapıda duran iri koruma hiç de onu durduracak gibi durmuyordu.
"Tolga için..." derin bir nefes alıp içeri girdi.
İlk önce sade bir giriş vardı ama sağa dönüp alana girince gözleri büyüdü Eliza'nın. Birkaç gece kulübü görmüştü ama burası bambaşka gelmişti gözüne. Sahneden uzak localar bile aşırı özel dizayn edilmişti. Ve sanki her birinin ayrı teması var gibi duruyordu. Ortadaki alana ilerlemeye başladı Eliza. Etrafı masalar ile çevrili sahnenin karşısında kocaman bir bar vardı ve üzerinde kırmızı bir dev kuş vardı. "Phoenix " dedi sessizce Eliza.
Biraz daha ilerleyince sırtı ona dönük iki adam gördü. Birisini tanıyordu... Asef Arjen... Diğerini ise tanımıyordu, geniş omuzlu ve yapılı biriydi. Kendi aralarında hararetli bir şey konuşuyorlardı. Asef yanındaki adamın omzuna yumruk atınca Eliza adımlarını durdurdu.
"Hayvan! Acıdı. " Adam bağırırken arkasına dönüp Eliza ile göz göze geldi. Kumral dağınık saçları ve ela gözleri vardı. Uzun ve biçimli yüzü yakışıklıydı ve kendinden emin net bir duruşu vardı.
Eliza'ya adamın sesi tanıdık gelmişti. Ama Nehir'e hediye alırken önünde duran adamı tabi ki hatırlamamıştı.
"Sen de hayvanlık yapma!" Asef de bağırarak dönünce Eliza ile göz göze geldi. Kızı bu kadar erken beklemediği için şaşırmıştı. Ya da gelmesini istemediği için umutlarının kaybolmasına üzülmüştü. "İddiayı ben kazandım." dedi yanındaki adama.
Eliza ona iyice yaklaşmıştı, Asef'in dediği şeyi duydu ama ne ile ilgili olduğunu düşünmedi bile. Şu an aklında sadece Tolga vardı.
"Yapma lan, ben kimi istersen bulurum sana. Böyle olmaz..." adam biraz sesini kısarak cevap verdi Asef'e.
"Olmaz Deniz, o olmak zorunda." Asef kıza dikkatle bakarak yanındaki adama cevap verdi. "Cennetin kapısında bekleyen melek o..." Son söylediğini adam duymamıştı.
"Merhaba," diyerek selamladı iki adamı da Eliza.
"Merhaba" demişti direkt Asef'in yanındaki adam. "Ben Deniz," elini uzattı.
"Memnun oldum, Eliza, " dedikten sonra ona uzanan eli tuttu Eliza.
"Gelmezsin diye düşündüm," dedi Asef. Bu sırada Eliza da ona doğru döndü.
"Tamam demiştim," dedi.
"Ben de gelmemeni umut etmiştim ama çok geç, "
"Anlamadım," diye sordu Eliza.
"Anlaşılmaz bir adam kendisi zaten, İsviçreli bilim adamları inceleyecek inşallah, '' Deniz ortamı neşelendirmek istemişti ama Asef'in bakışları pek iyi bir şey yapmadığını gösteriyordu. Ama Eliza hafif tebessüm etmişti.
"Neden buradasın Eliza?" diye sertçe sordu Asef.
"Arkadaşım için," diye cevap verdi Eliza.
"Bırak kendi derdini o halletsin,"
"Borcunu ödeyemez, çaresiz olduğu için gelmiş buraya." Eliza konuşurken bir yandan da aşırı lüks ve normal görünen mekana bakıyordu. Kumarhanenin nerede olduğunu merak ediyordu.
"Ama bu borcunu sildirmez, üstelik bir başkasının kartını kullanarak girdi içeri," adamın bakışları da sözleri kadar sertti.
"Keşke şu mekanın, başkasına ait kartı tespit edip almasaymış içeri Tolga'yı. Bunlar da başına gelmezdi!" Eliza sesini yükseltip çatık kaşları ile karşılık verdi adama.
"Kartlar kişiye özel değil küçüğüm, sadece giriş bileti ve inan bana Willy Wonka'nın biletinden daha kıymetli..." Asef kollarını birbirine dolamıştı. Siyah deri eldivenin sardığı elleri yumruk olmuştu.
"Tolga'yı belaya sürükledi, neresi kıymetli? Ona bela getirdi!"
"Kimi nereye sürüklediğini kimse bilemez ya da belayı kime getirdiğini..." Asef, kızın bu kadar öfkeli olmasına şaşırmıştı. Bu oğlanın sevgilisi olup olmadığını düşündü ama kızı araştırdığında sadece yakın arkadaşı olduğunu görmüştü. Kızın ailesi yoktu, sadece iki yakın arkadaşı vardı. Akrabalık bağı da yoktu...
"Ne olacak Tolga'ya?" diye derin bir nefes alıp sordu Eliza. Sabah Tolga anlatırken duyduğu şeyler aklına geldikçe midesi bulanıyordu.
"Görmek ister misin?" diye sordu adam. Sesi buz gibiydi. Eliza başını sallayıp onayladı. "Benimle gel."
"Asef!" Deniz'in sesini duysa da ilerlemeye devam etti adam. Küçük kızının ardından geldiğini biliyordu.
Elinde tuttuğu atmayı bırakmasına az kaldığı bir kalp için başka bir kalbi hiç düşünmeden öldürebilirdi. Bundan bir gün pişmanlık duyup duymayacağını düşünmemeye çalıştı.
Ayrıca Asef Arjen'di o... Pişmanlık hissettiği gün onun da kalbi atmayı bırakabilirdi...
Eliza adamın arkasından yürürken hızla atan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. "Kötü bir şey olmayacak," diye içinden geçirip durmuştu. Önündeki adam bir kapıdan girince o da hızla girdi. Ardından köşeyi dönünce bir asansör ile karşılaştı. İkisi önüne gelince Asef bir tuşa bastı ve kapı açıldı. İçeri girdikten sonra Asef kolundaki saati uzatıp bir yere gösterdi ve ardından bir onay sesi ile kapı kapandı. Sıfırın olduğu tuşun ışığı yanıyordu ama asansör eksi bir ve eksi iki diye inmeye başladı. Eliza sonradan fark etti, bindikleri asansör normal değildi ve özel bir şekilde çalışıyordu. Polislerin burayı bulamama nedenini o an anladı Eliza. Labirent gibiydi her yer...
Kapı açılınca parlak ışıkların aydınlattığı bir koridor boyu ilerlediler. Ama önlerine çıkan her adam saygıyla eğilip Asef'i selamlıyordu. Gördükleri kız onları şaşırtsa da bunu belli etmediler. En sonunda geniş bir kapı açıldı ve bekleyen üç adam geri çekildi. Eliza etrafa bakınca ilerideki salonları gördü. Kumar salonlarını... Bölüm bölüm ayrılmıştı. Yukarıdaki gece kulübüne göre her yer aşırı sadeydi. Bu mesafeden her şeyi net göremiyordu Eliza. Muhtemelen salon sayısı çok fazlaydı.
"Arkadaşına, borcunu ödemezse ne olacağını hala bilmek istiyor musun?" Eliza adamın sesi ile ona dönüp endişeli gözlerle baktı. Adam derin bir nefes alıp bu bakıştan etkilenmemeye çalıştı ve başıyla önündeki sarı paravanı gösterdi.
Eliza oraya bakınca önce bir şey görmedi ama daha sonra bir şeyin gölgesini fark etti. Sanki koltukta oturan bir adam var gibiydi.
"Benim için hiçbir şeyin geri dönüşü olmaz. Ben Asef Arjen'im, affetmem..." Asef elini beline götürüp susturucu takılı silahı alıp direkt paravana yöneltti.
"Dur!" Eliza çığlık atmıştı ama onu dinleyen kimse olmadı. Önündeki paravanın arka tarafına beyni dağılan adamın kanı sıçramıştı.
Eliza o an Tolga'nın neye şahit olduğunu anladı ve neden o hale geldiğini de... Tanımadığı bir adamın önünde böylece vahşi şekilde öldürülmesi kaldırabileceği bir şey değildi. Midesi bulanırken son hatırladığı şey yere doğru düştüğü andı. Başı yere çarpmadan soğuk kollar tarafından yakalanmıştı.
"Siktir! Abarttım yine dozunu!" Asef kızı kollarına alırken kendi kendine mırıldandı...
*****
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 19.46k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
58 Bölümlü Kitap |