12. Bölüm

1.1

Z. Nesa
z.nesa_

Herkese selam, nasılsınız ballar?

Bölümü normalde dün atacaktım ama ufuk bir aksaklık yaşadık. Geç olsun güç olmasın diyelim ve bölüme geçelim.

Doğan güneş umut getirir beraberinde. Derler ya; gün doğmadan neler doğar diye. Kim demişti o doğan şeyin iyilik olduğunu? Külliyen yalan.

Gün doğmadan rezillik, utanç doğmuştu. O utançla günün bitmesini beklemek için klinikten tabiri caizse koşarak çıkmış, otobüs beklemek için durağa gelmiştim.

Durakta beklerken bile ellerimi hiçbir yere değdirmemek için yumruk yapıp iki yanımda tutuyordum. Yanaklarım al al olmuşken gözlerim otobüs numaralarında geziniyordu. Beklediğim otobüs gelince kartımı basıp boş bir yere geçtim.

İş yeriniz ne kadar kârda olursa olsun, ne kadar kazanırsanız kazanın ruhunuz her zaman otobüslere bağlı kalacaktır.

Fakir değiliz yanlış anlaşılmasın. Fakfakiriz.1

Gözlerim karşıda sabitliyken yaşlı bir teyzenin kendisine yer vermeyen gençlere söylendiğini duydum.

"Gençlik ölmüş, biz gençliğimizde öyle miydik? Yaşlılara yer verir, saygılı olurduk." dilini damağına vurarak cıkladı. "Şimdiki gençler yer vermemek için uyuma numarası yapıyor. Hey gidi hey!" sağ elini göbeğinin üstüne bastırıp sol elini de diğer elinin üstüne koydu ve etrafa somurtkan bakışlar atmaya başladı. Derin bir nefes alıp gözlerimi sağ tarafımdaki cama çevirdim. Otobüs evimin hemen yanındaki durakta durduğunda arka kapıdan inip koşar adımlarla binaya girdim.

İkinci kattaki dairenin kapısına hiç bakmayıp o katı koşarak geçtim. Kendi katıma geldiğimde nefes nefese kalmıştım. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimde İrfan abimin evde olmadığını gördüm. Arayıp nerede olduğunu sorduğumda ise bu akşam arkadaşında kalacağı cevabını almıştım.

Öğlen saatlerinde evi baştan sona silme kararı alıp temizlik kıyafetlerimi giydim, bandanamı taktım ve kovama sabunlu suyumu doldurdum. Sevdiğim tarzda ki şarkıları yüksek sesle açıp pencereleri silmeye başladım. Tam o sırada şarkı kapandı ve telefon zil sesim duyuldu evin içinde.

"Alo?" Yeter'in konuşmasını beklerken koltuğa oturup dinlenmeye başladım.

"Alo, Şafak. Neredesin sen?" sesi biraz öfkeli geliyordu.

"Evdeyim." her şeyden habersiz cevap verdiğimde derin bir nefes aldı.

"Beni neden beklemedin? Kaç dakikadır orada seni bekledim ya!" onunda benimle geldiğini unutmuş olmama sinirlenip gözlerimi sıkıca yumdum.

"Yeter, ay ben seni unutmuşum." deyip alt dudağımı dişledim. "Kusura bakma Yeto ya."

"Kuzum hiç sorun değil diyemeyeceğim," deyip kahkaha attı. "Bu sıcakta beklettin beni. Gönlümü alman lazım." derken sesi munzur çıkıyordu.

"Akşam seni yemeğe çıkarayım o zaman?" dedim saçımdaki bandanayı düzeltirken.

"Oh, çok güzel olur. Sonra da güzel bir kahve." sesi şen şakraktı. Bu beni mutlu ediyordu. "Tedavi nasıl geçti, ağrın falan yok değil mi?" tam konuşacağım sırada beni durdurdu. "Yanlış dişin çekilmedi değil mi?" deyip kahkaha atmaya başladığında somurtmaya başladım.

"Komik mi Yeto? Senin güldüğün olayı ben yaşamışım. Bu yaptığın çok ayıp!" dediğimde daha çok gülmeye başladı.

"Ama güzelim, gülmeyip ağlasa mıydım?" laf dalaşına girip iki dakika boyunca ettiğimiz sohbet Yeter'e yeni bir çağrının gelmesiyle bitmişti.

Saat akşamüzeri 5 olduğunda evin salonu ve mutfağı bitmişti. Odamı da silip salonda ve mutfakta bulunan balkonları temizleyecektim. Kovadaki suyu değiştirip odama ilerledim, temizlik yapmak gerçekten zihnimin dağılmasına yardımcı oluyordu.

Odamı temizlerken komidinin üstünde gördüğüm ilaç poşeti bir saniyelik duraksamama sebep oldu. Dilimle dudağımı dişleyip poşeti çekmeceye kaldırdım. Bugün yazılan ilaçlarımı da almam gerekirdi. Ama şuan zihnimi sakinleştirmem daha önemliydi çünkü kendisi dört nala koşan bir at misali rüzgârda bir o yana bir bu yana koşup duruyor, birbirinden farklı düşüncelere saplanıyordu.

Temizlik sırası mutfaktaki balkona geldiğinde kovası sertçe yere bırakıp temizliği anası olan bezimi ıslattım ve demirlikleri silmeye başladım. Mutfaktaki balkon cadde tarafında olsada salondaki balkon binanın arka tarafındaki bahçeye bakıyordu. Hem caddede ilerleyen arabaları seyrediyor hem de işimi hızlıca bitirmeye çalışıyordum. Bir anlığına gözüm ön tamponu kırılmış olan arabaya değdiğinde aklıma kendi arabam geldi.

"Of ya!" diyerek elimi alnıma vurdum. Tamire götürmeyi unutmuş olamazdım!

Bütün her şeyin üst üste gelmiş olmasına şaşarak işime devam ettim. Aklım dağılsın diye başladığım işe aklımda canlanan bambaşka düşüncelerle devam ettim.

Salondaki balkona geçtiğimde suyu değiştirmeyi unuttuğumu fark ettim ama bir delilik yapıp kimseye tavsiye etmeyeceğim şeyi yaptım. Suyu çimlerin arasında, kamelyaya doğru ilerleyen taş yolun üstüne döktüm. Aşağıdan gelen bağırış sesiyle kovanın altını demirliğe koyup kenarından tuttum, sağ elimi demirliklere koyup eğildim ve baştan aşağıya ıslanmış birini gördüm.

"Ne oluyor ya?" diyerek yukarı baktığında rezilliğime rezillik katmamak için geri çekildim. Ellerimi demirlikten, kovadan çekip yüzüme kapattım. Yüzümü gizlediğimde saklandığımı düşünmem gerçekten çok yanlıştı.

Aşağıdan canice söylenen küfürlere karşılık dudağımı ısırdım. Kendimi göstermemeye çalışarak aşağıya baştığımda kovanın az önce ıslattığım şahsın kafasına düştüğünü gördüm. Kendime engel olamayıp çığlık attığımda kafasına geçen kovayı çekip yukarı baktı, geri çekilip içeri girdim ve kapıyı kapattım.

"Bir kere de rezil olma Şafak!" ellerimi dizlerime vurarak koridora ilerledim. "Rezil senin göbek adın mı? Ben anlamadım ki!" dediğimde zil çaldı. Oflayarak kapıyı açtığımda karşımda Gece vardı. Elinde ise az önce aşağı düşürdüğüm kovam vardı. Karşımda Gece vardı ama baştan aşağı ıslanmış olan Gece vardı. Kaşlarını çatmış, burnundan derin nefesler alıyordu.

"Kovanı getirdim, sevgili alt komşum." dişlerini sıkarak konuşmuştu. Çok mu sinirliydi?

"Teşekkür ederim ve özür dilerim." deyip uzattığı kovayı aldım.

"Suyu üstüme boca ettiğin için mi yoksa kovayı kafama attığın için mi?" kaşı alayla havaya kalkmış, dudakları iki yana kıvrılmıştı.

"Her ikisi için de," deyip iki adım geri çekildim. Gözlerini etrafta gezdirip tekrar bana döndü.

"Artık bana bulaşmayacağını söyledin, diğer Gece'ye bulaşacaktın. Yoksa yanlış dişini mi çektim yine?" sinirden gülüyor, kollarını göğsünde bağlıyordu.

"Bilerek yapmadım ki, yani aşağıda olduğunu görmedim. Kusura bakma." iki elimle kovayı tutuyor, hafifçe sağa sola sallanıyordum. Bu hareketi istemsizce yapmaya başlamıştım. Bakışları ellerime ve kovaya değdiğinde yutkundu.

"Temizliğin bitti mi? Eğer bittiyse kamelyaya geçeceğim lotus." derken sırıtıyordu. Niye sırıtıyorsa?

"Yok bitmedi." gülüşü solduğunda ben güldüm bu defa. "Yani suyla işim bitti, üstüne dökmem korkma." yanaklarımın yandığını hissediyordum, tek dileğim kızarmamasıydı.

"Umarım dökmezsin lotus. Islanmayı sevmiyorum." az önce yaptığım gibi iki adım geri gitti. Sol eliyle merdiven korkuluğunu tutup bir adım attı. "Beni ıslatmandan hoşlanmadım." göz kırpıp aşağı indi. Konuşmaya çalışsam da kelepçe vurulan dilim buna engel oldu. Kapıyı kapatıp kovayı yıkadım ve yeniden suyla doldurup balkona çıktım. Temizliğim bittiğinde suyu aşağı dökmek yerine balkondaki su giderine döktüm.

Ayağa kalkıp her iki elimi belimin yanına koyup etrafı seyrettim. Gözlerim asla bilinçli olmayarak kamelyaya baktığında Gece'yi yavru bir kediyle oynarken gördüm. Kedinin ona cilve yapmasını sırıtarak seyrettim, evi toplamam gerektiği için içeri girip işime devam ettim.

Ben evi toplayana kadar saat akşam yedi buçuk olmuştu bile. Üstüme şık kıyafetlerimi giyinip makyaj yaptığımda Yeter'den gelecek mesajı bekliyordum. Hızlı bir şekilde evden çıkıp Yeter'in evine ilerledim. Arabam sağlam olsaydı düşüncesiyle kendimi depresyona soktuğumda sırıtarak zile üst üste iki üç kez bastım. Yeter cama çıkıp bana işaret parmağını tehditvari bir şekilde sallayınca kahkaha atıp geri çekildim.

"Prensesimiz ne zaman gelecek bakalım." telefonumdan saate bakıp çantamı omzum astım.

Çantam en önemli servetimdi.

Yaz mevsimi olduğu için geç kararan gökyüzüne baktım. Kuşlar cıvıldayarak uçuyor, mavi gökyüzünde ahenkle dans ediyorlardı.

"Ay, geldim geldim. Kuşum gönlümü almayı çok iyi biliyorsun." deyip iki yanağıma sulu birer öpücük kondurdu. "Nereye götüreceksin beni?" saçını parmağına dolayıp gülümseyerek bana baktığında sırıttım.

"Sen gerçekten bana aşıksın galiba." deyip omzuna vurdum. "Seni götüreceğim yer, sürpriz." dediğimde göz devirdi.

"Geçen sefer de sürpriz dedin, kendi pastanene götürdün Şafak."

"Ama kanka, bizim yaptığımız tatlıların yerini başkaları tutmaz."

Kendi malımı kötüleyecek değildim elbette. Ne olursa olsun, her zaman kendimi öven bir insandım.

"Hayatım, senin maharetini biliyorum ama diğer arkadaşlarımızın emeğini de görmek gerek." koluma girip arabasına ilerletti beni. "Öyle değil mi?"

"Bahaneye bak ya." dediğimde ikimizde aynı anda güldük. "Alayım anahtarı," deyip avuç içim yukarı bakacak şekilde elimi uzattım. Arabanın anahtarını bana verip sağ koltuğa geçti. "Şafak Karayolları, iyi yolculuklar diler."

"Gezme yolcusu kalmasın!" deyip radyodan şarkı açtığında kahkaha atıp onu götüreceğim restoranta doğru direksiyonu çevirdim.

Şarkı sözlerine eşlik ederken yüksek sesle bağırıyor, el ele tutuşuyor ve elbetteki trafik kurallarına dikkat ediyordum.

Yeter'i çok sevdiğim, çok beğendiğim bir restoranta getirmiştim. Işıklandırmayı ve dekorasyonu gördüğü gibi ağzı açık kalmış, gözleri adeta bir yıldız gibi parlamıştı.

"Ay burası çok güzel, Şafak iyi ki gelmişiz." deyip yine koluma girdi. Temas bağımlısı bir arkadaşınız varsa kolunuza girmesine alışmanız gerekiyordu.

"Yemekleri daha güzel, hadi gel." önden ilerlediğimde o da pıtı pıtı arkamdan geliyordu. Gündüz yaptığım temizliğin arasında rezervasyon yaptırmıştım. Kapıdaki görevliye ismimi söyleyip masamıza geçtiğimizde cam kenarı olduğunu gördüm. Kararan havanın ve esen rüzgârın tadını çıkararak sohbet etmeye başladık, garson gelip siparişimizi aldığında Yeter etrafı izlemeye başlamıştı.

"Çok sevdin bakıyorum?" deyip arkama yaslandığımda bana döndü.

"Ulan beni niye daha önceden getirmedin buraya?" sinirli gibi konuşmaya çalışıyordu ama gülüyordu.

"Bende daha yeni keşfettim kanka. Sonra dedim ki 'Hemen Yeter'i getirmeliyim'." ellerimi masaya bastırıp öne doğru eğildim. "Aslında hesabı sana kitleyecektim de olmadı." ellerini dudaklarına kapatarak güldü.

Garson yemeklerimizi getirince çok aç olduğumuz ya da kıtlıktan çıktığımız için yemeklere kuma gömülür gibi gömüldük.

Bir yandan sohbet ediyor bir yandan da karnımızı doyuruyorduk.

"Kanka, sana bir şey soracağım." elimdeki çatalı tabağın kenarına bırakıp ona baktım.

"Böyle bir girişe yanarlı dönerli bir soru yakışırdı. Gönder gelsin kankim." suyundan bir yudum içtiğinde boğazımı temizledim.

"Gece nelerden hoşlanır?" dediğimde içtiği su boğazında kalmış olacak ki öksürerek bardağı masaya bıraktı. "Helal helal, ne oldu birden bire?" peçeteyle dudaklarını kurularken bana boş bir bakış attı.

"Ne?" deyip peçeteyi tabağının kenarına bıraktı. "Gece nelerden hoşlanır mı?" az önce söylediğim şeyi tekrar etmesiyle kafamı aşağı yukarı salladım. "Nereden çıktı bu?" gözlerinde saf merak vardı.

"Gönlünü almam gerek." bakışlarımı kaçırdığım sırada güldüğünü gördüm. "Ne gülüyorsun?"

"Ne oldu da gönlünü alacaksın kız?" kolumu çimdikleyip sırıtmaya başladı.

"Ay saçmalama Yeter!" çimdiklediği kolumu diğer elimle okşayıp acısını azaltmaya çalıştım. Zalimin kızının eli ağırdı. "Biliyorsun işte, yanlışlıkla ona mesaj attım, rahatsız ettim." suyumdan içtim bir yudum. "Geçen günde arabamız çarpıştı." kafasıyla onayladı. "Bugün üstüne bir kova su döktüm." dediğimde gözleri irileşti.

"Ne?"

"Bununla kalmadım, kovayı kafasına geçirdim." dudakları da gözleri gibi açıldı.

"Kız sen psikopat mısın?" gülmek istiyor ama gülemiyordu.

"Görmedim ki orada olduğunu. Ayrıca kova yanlışlıkla düştü. Bilerek yapmadım." diyerek kendimi aklamaya çalıştım.

Tedavi sırasında adamı resmen taciz ettim ama bunu bilmene gerek yok dostum.1

"Bu yüzden mi nelerden hoşlandığını soruyorsun?" dudaklarımı birbirine bastırıp kafamla onayladım. "Yani, Gece'yle pek bu konuları konuşmayız. Ama çocukluktan beri çok sevdiği bir tatlı var." deyip burukça gülümsedi. "Muhallebili irmik tatlısını çok severmiş. Annesi sürekli yaparmış, hep bahseder bundan." deyip bardağına sabitlediği bakışlarını bana çevirdi. "Ondan yapabilirsin. Gece öyle pahalı hediyeleri, çiçekleri böcekleri seven birisi değil." aklına bir şey gelmiş olacak ki gülmeye başladı. "Diş hekimleriyle ilgili bir hediye de alabilirsin aslında."

"Tatlı daha iyi olur." yemeğimi yerken ona göz devirip aklımdan eve gidince tatlıyı yapmayı unutmamayı tekrar ediyordum.

"Fikir haklı alırım." derken biten yemek tabağını biraz öne doğru itti. Yemeğimin kalanını yiyip sürekli boğazı kuruyan biri olarak suyumdan içtim.

"Sana ayrı yaparım hayatım." bana alınmış gibi baktığında ona öpücük atıp kalkması için işaret ettim. "Hadi gidelim artık, saat dokuz oldu."

Yeter ona da tatlı ayırmam için ısrar etse de o tatlıyı ilk önce Gece için yapmak istiyordum. İnadım tutmuştu bir kere. Arabayla sahil yolundan eve doğru ilerlerken Yeter ilk önce beni evime bırakma kararı almıştı.

Arabada her kız arkadaşın yaptığı gibi her şeyi ve herkesi konuşmuştuk. Evimin önüne geldiğimizde vedalaştık. Ben arabadan indiğimde Yeter kendi evinin olduğu sokağa doğru ilerledi. Ben anahtarla kapıyı açıp binaya girdiğimde sabah kamelyada gördüğüm yavru kedi binadan koşarak çıktı.

"Ay annen nerede senin?" deyip yere doğru çöktüm. Kedi bacağıma sürtündüğünde başını sevdim. "Aç mısın? Ne kadar tatlısın sen!" dediğimde miyavladı. Birkaç dakika onu sevip içeri girdim.

İrfan abim gelmiş, salonda oturuyordu. "Güzelim, hoşgeldin." kollarımı boynuna dolayıp gülümsedim.

"Hoşbuldum abim." saçımı öptüğünde kollarımı geri çektim. Koltuğun kenarına baktığımda gördüğüm bavul kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Abi, bu bavul ne için?" sol eli saçlarımı okşarken bavula baktı.

"Dedem rahatsızmış abim, bizi görmek istemiş. Bende gideyim dedim fazla bekletmeden." kalbimi büyük bir endişe ve korku sardı.

"Dedem mi?" omzumdan tutup sakinleşmemi sağladı.

"Annemin babası abim, diğer dedemiz çok şükür iyi." yüreğimde bir yangın misali büyüyen ateş bir anda sönmüştü.

"Durumu çok mu kötüymüş?" gözlerime odaklandığında endişemi hissetti.

"Yok abim, iyi durumu. Dedemi bilmez misin? Bir gribi bile abartır." deyip güldü. "Hastalık bahane özlem gidermek şahane anlayacağın." ikimizde güldüğümüzde abim bavulu alıp kapıya ilerledi. "Bu defa uzun kalamadım ama sonra telafi ederiz."

Gidecek olmasına üzülüp sıkıca sarıldım. Abimde sırtımı okşayıp saçlarımı öpünce ayrılık vakti gelmişti. Kapının önüne geldiğimizde çiçekleri sulamak için doldurduğum bidonu da yanımda indirdim. Abim arabaya binip bana el sallarken her Türk'ün yaptığını yaptım. Araba ilerlemeye başladığında bidondaki suyu arkasından döktüm.

Anahtarımı cebime koyduğuma şükrederek binaya girdim. Yapacağım tatlının malzemelerini aklımdan tekrar ederken ikinci kattaki dairenin kapısı açıldı. Gece kapıya çöp bırakıp bana döndü.

"İyi akşamlar, Şafak." elini kaldırıp selam verdi. Elimdeki anahtar, elimi sallayınca ses çıkardığında aşağıdan geldiğimi anladı. Elimdeki boş bidona baktı. "Bu defa kimi islattın lotus?" dudaklarındaki gülüş alaylıydı.

"İyi akşamlar. Kimseyi ıslatmadım tabi ki." sol elim merdiven korkuluğunu tuttu. "Abim geri döndü de onu uğurladım."

"Yolu açık olsun." kapı pervazına yaslandı. "Dişinde bir sıkıntı var mı?" o söyleyene kadar dişimin iyileştiğini bile unutmuştum.

"Ağrım yok, yeniden teşekkür ederim." kafasını hafifçe sağ tarafa eğerek karşılık verdi. İçeriden telefon sesi geldiğinde vedalaştık ve bende kendi evime çıktım. Ellerimi yıkayıp tatlıyı yapmaya başladım. Bir gece buzdolabında beklemesi gerekti. Dudaklarımda eğlenceli bir şarkı ve tebesümle birlikte tatlının çok lezzetli olacağına emindim.

Tatlıyı yapıp buzdolabına bıraktım ve salona geçtim. Akşam yemeğini dışarıda yediğim için canım her ne kadar yemek yemek istese de kendimi dizginledim. Telefonumdan alarm kurup yatmadan önce tatlının üstüne toz antep fıstığı dökeceğimi not ettim.

İlaçlarımı almayı unuttuğum için Gece'nin yedekte durduğunu söylediği ancak benim için aldığını bildiğim ilaçtan içtim. Yarın hem arabamı yaptırmam gerekiyordu hem de ilaçlarımı almam gerekiyordu.

Televizyondan ilgimi çeken bir dizi bulup uykum gelene kadar izlemeye başladım. Saat gece 11 olduğunda televizyonu kapatıp tatlının spn dokunuşlarını yaptım. Dudaklarımdaki gülümsemeyle tatlıyı yeniden dolaba bıraktım. Odama gidip pijamalarımı giyindim ve yatağa uzandım. Telefonda biraz vakit geçirmek için internetimi açmıştım ki mesaj geldi.

Dişçi: Şafak iyi akşamlar

Siz: İyi akşamlar

Dişçi: Benim için önemli olan kalemimi kaybetmişim de

Dişçi: Senin evinde kaybetmiş olabilir miyim?

Siz: Bekle bakayım

Yataktan kalkıp salona gittim. Bugün evi süpürmediğim için herhangi bir şey görmemiştim. Koltuğun altına, yastıkların arkasına kısacasına aklıma gelen her yere bakmıştım ama kalem falan bulamamıştım. Telefonumu açıp mesaj uygulamasına girdim.

Siz: Maalesef bulamadım

Dişçi: Peki teşekkür ederim

Ona yanıt verip telefonu kapattım. Yavaş yavaş uykumun geldiğini hissettiğimde odama gittim. Tam uzanıp uykuya dalacakken kapı zilinin çalmasıyla korkarak kaşlarımı çattım. Temkinli adımlarla kapıya ilerleyip delikten kimin geldiğine baktım. Karşımda yüzünü boya kovasın sokmuş, şık ve parlak olan siyah bir elbise giyen bir kadın duruyordu. Kilidi açıp oluşturduğum boşluktan kadına baktım.

"Buyrun?" sesim mesafeli ve soğuktu.

"Ben Gece'ye bakmıştım?" derken kırmızı ruh sürdüğü dudaklarını yayarak konuşmuş, ağzındaki sakızı ses çıkar çıkara çiğnemişti.

"Burası onun evi değil." kadın kaşlarını çatıp kapının üstündeki isimliğe baktı. "Bir alt kat." sarı saçlarını omzundan geriye itip sakızını şişirdi.

"Pardon tatlım, karıştırmış olmalıyım." deyip aşağıya indi.

Kapıyı kilitleyip yeniden odama gittiğimde az önce topluca gelen uykumdan eser yoktu. Yatağa uzanıp tüm gece boynca o kadının Gece ile ne işi olduğunu düşünmeden edemedim.

Doğan güneş lütfen umut getirsin.

Bölüm sonu.

Kimdi o kız?

Oy vermeyi ve satır arasına yorum yazıp düşüncelerinizi inşallah belirtmişsinizdir. Sizlerin yorumlarını okumak emeğimin karşılığını aldığımı hissettiriyor.

Gelecek bölümler hakkında bilgi edinmek için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın.

İnstagram, tiktok: z.nesa_

Bölüm : 01.12.2024 11:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Z. Nesa / Gecenin Şafağındaki Lotus | Yarı Texting / 1.1
Z. Nesa
Gecenin Şafağındaki Lotus | Yarı Texting

2.03k Okunma

286 Oy

0 Takip
22
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş