
25.12.2024
Helüü, ben geldim :)
Siz ne yapacağınızı biliyorsunuz canlarım. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalarr <3
...
Bir insan kuş sesleriyle uyanmak ister, öpülerek uyanmak ister. Diğer ihtimalle uyanmak istemez ancak sabahın köründe alarm sesiyle uyanmaktan nefret eder.
Bu yazılı olmayan bir kanundur.
Tabii sabahın körü dediğimiz saat dilimi 10 ise bu aynı şey değildi.
"Okyanus!" anamın sesiyle yatakta gerinemeden kalktım. Alarmı kapatıp odamdan çıktım.
"Efendim Serpil Hanım?"
Bu evde anne, baba kelimeleri yasaktı. O kelimeleri kullanmanın büyük bir cezası vardı. Bir insan neden bu kelimeyi evladına yasaklar ki?
"Kahvaltı nerede Okyanus?" deyip omzumdan sertçe itti. "Sen anca yat, götün büyüdü yata yata!"
"Şimdi uyandım kalkıp hazırlayaca-" sözümü kesen şey yere düşen tava oldu.
"Bir de bana cevap mı veriyorsun sen?" dedi gözlerini irileştirip bana yaklaşırken. "Terbiyesiz! Baban seni böyle mi yetiştirdi?" yanağıma inen sert tokatla kafam sağ omzuma düştü.
"Oha ayı, az daha sert vur izi kalmamıştır böyle!" dediğimde şaşırmıştı. Böyle bir kişiliğe sahip olduğumu bildiği halde bu çıkışı beklemiyordu.
"Ethem, Ethem ah Ethem!" dilinde kocasının adı elleri saçlarını çekerken hızlı adımlarla mutfaktan çıktığında yere düşen tavayı aldım ve kendi isteğime göre bir kahvaltı masası hazırladım.
Ethem malı gelip oturduğunda gözleri yanağıma değdi.
"Yanağını kapat, görmesin gözüm." dediğinde göz devirdim.
"Sende bir zamanlar yanağımda bu izi bırakıyordun, ne oldu da nefret eder oldun?" elindeki çatalı tüm gücüyle sıkarken bana cevap vermedi.
Kendisi de iki yıl öncesine kadar dövmekten beter ederdi beni. Tüm dayaklarım şu kemiği olmayan dilim yüzündendi.
Serpil kocasına baktığında o da dönüp ona baktı. Bakışlarıyla anlaşıp kahvaltılarına devam ettiler. Kendi karnımı doyurup onlara bakmadan koridora çıktım.
"Masayı toplamadan hiç bir yere gitme!" Serpil'in sert sesiyle derin bir nefes çektim.
"Aynen kanka!" kendi kendime gülüp odama geçtim. Kıyafetlerimi giyinip sabah Serpilciğim yüzünden yıkamayı unuttuğum yüzümü yıkadım. Rimel ve gloss sürüp telefonumu çantama attım ve çaktırmadan dışarı çıktım.
"Siz benimle aşık atabilir misiniz lan, peh! Pabucumun malları!"
Güzel havanın tadını çıkara çıkara sahile gittim, boş bir bank bulup oturdum. Ellerimi yumruk yapıp açtım. Bileklerimdeki yara izlerine değdi gözlerim, yara iyileşiyor olsa bile izi kalacaktı.
Daimi dost olacaktı acılarıma.
Gözlerimi gökyüzüne çevirip yutkundum. Yanımda bir hareketlilik hissedip sol tarafıma döndüm.
"Boş mu?" yanımdaki adam mal mıydı?
"Oturdun zaten?" deyip tek kaşımı kaldırdım sorgularcasına.
"Oturdum değil mi?"
"Ya sabır, akıllısı beni bulmaz mı hiç?" deyip kafamı öbür tarafa çevirdim.
"Neden öyle diyorsun? Kalbimi kırdın." dehşet ifademle ona baktım.
"Kimsin?" dediğimde güldü.
"Bir dost." bileklerimdeki izler sızladı.
"Git başımdan dost, uğraşamam seninle." deyip banktan kalktım. Peşimden gelmediğine emin olduktan sonra kulaklıklarımı çıkartıp kulağıma taktım. En sevdiğim şarkılardan yaptığım listeyi karışık çala tıklayarak açtım.
Geçen dakikalardan sonra müzik kapandı, telefonum çaldı. Arayanın abim olduğunu görünce tebessüm ettim.
"Elu?"
"Türkçeyi katletme Okyanus!"
"Ama abi," dedim son harfi uzatarak.
"Ne abi, sus kız." dediğinde fazla abartmadım.
"Neden aramıştın abi?"
"Babam çağırıyor, eve gelmen için abicim."
"Neden?"
"Bilmiyorum yavrum, sen gel bir öğrenelim."
"Tamamdır, şimdi geliyorum."
Aramayı sonlandırıp telefonumdan saate baktım. Akşam üzeri 5 olduğunu görünce omuz silktim. Günlerim sıkıcı olsa da çok çabuk geçiyordu.
***
Evin önüne geldiğimde anahtarımı içeride unuttuğumu anladım. Oflaya puflaya kapıyı tıklatınca Serpil'in sesini kapının önünden bile işittim.
"Bir sus be kadın, sus!" kendi kendime mırıldanıp kapının açılmasını bekledim. Abim kapıyı açıp kenara çekilince boynuna atladım.
"Sabah yoktun abi, göremedim seni." dediğimde saçlarımı öpüp kollarını belime doladı.
"Okulda ufak bir iş vardı, onu hallettim." deyip elimi tuttu. Evde bile olsak elimi tutma huyu vardı.
Temas bağımlısı adam.
Salona geçtiğimizde Ethemciğim ve karısı yan yana oturup saçma sapan bağırıyorlardı.
"Ne oluyor burada?" sorumla bana dönen bakışlar strese girmeme neden oldu.
Hayır, ne stresi be. Utanmaz arlanmaz hiç strese girer mi?
"Otur, konuşacağız!" abime baktığımda gözlerini kapatıp güven veren bir şekilde elimi sıktı.
Koltuğa oturup karşımdakilere baktım.
"Yarın hastaneye gideceğiz, erkenden hazır ol." gözleri adıma inat kara gözlerime kenetlendiğinde sırıttım.
"Niye, hayatımdan çıkıyor musun?" deyip arkama yaslandım. "Kanser misin yoksa, kıyamam."
"Ben değil, sen hayatımızdan çıkacaksın küçük sıçan!" dudaklarından çıkan sözler yüreğimi deştiğinde vücudumdaki her bir iz sızladı.
"Ne?"
"Ne duyduysan o." deyip kapıyı gösterdi. "Yürü odana," zihnimde yankılanan seslere inat hızlı yürüyerek odama girdim.
Neden olduğunu bilmesem de dolan gözlerim yaşları yanaklarıma akıtırken abim yanıma geldi.
"Ne demek istedi, ben yanlış anladım değil mi?" dediğimde yutkundu.
"Yarın öğreneceğiz güzelim, ağlama." sakin çıkan ses tonu dengemi altüst etti.
"Abi neyi öğreneceğiz, hastaneyle benim bu aileden gitmem ne alaka?" dedim titreyen sesimle.
"Gel, gel buraya." deyip beni kucağına çekti. Yatağıma oturup sırtını duvara yasladı ve bacaklarını öne uzattı.
"Abi," gözyaşlarım abimin tişörtünü ıslattı. Ben sustum.
"Babam iki yıl önce," deyip sustu. Kelimeleri zihninde tartıyordu. "Gerçekleri öğrenmiş."
Kaşlarım istemsizce çatılırken konuşmadım, abimi dinledim.
"Sen doğduğunda aynı hastanede bir kız bebeği daha dünyaya geliyor, hemşireler bileklerinize takılan isimlikleri karıştırıyor. Muhtemelen yanlışlıkla yaptılar ama yaptılar işte." deyip derin bir nefes aldı. "O ailenin kızı bize, bizim ailenin kızı onlara gidiyor," dedi fısıldayarak.
"Ben," dedim ve hıçkırdım abimin göğsünde. "Ben onların mı..." abim kafamı göğsüne daha çok bastırıp konuşmamı engelledi.
"İki yıl önce değişecekmiş tüm düzen. Babam bir şekilde engel olmuş ama karşı taraf seni uzaktan takip edip koruyormuş." dediğinde şaşırdım.
"İki yıldır takip mi ediliyordum yani?" deyip gözyaşlarımı sildim. "Sen, sen ne zamandan beri biliyordun?"
"Ben iki üç gün önce öğrendim. Önce inanmadım, olmaz dedim. Kanıt getirdiler önüme, kamera kayıtları falan," deyip saçlarımı okşadı. "Sana söylemek için fırsat kolluyordum ama engel oldu babam. Vakti var dedi." sözlerini tepki vermeden dinlerken acıyan gözlerimi kapattım.
"Bu yüzden mi iki yıldır bana dokunmuyor abi?" dediğimde üst üste yutkunduğunu duydum.
"Uyu biraz, konuşmayalım şimdi." deyip beni kucağından indirdi ve yatağa yatırıp yanıma uzandı.
Konuşmadım daha fazla. Benden saklanan ne gibi olaylar var sormadım.
Sırtımı abimin göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım.
Kalbimdeki kırıklar kendisini belli ederken bir film şeridi geçti gözümün önünden. Küçüklükten bu yana yaşadığım acılarım, oynadığım güçlü insan olma rolleri, az önce öğrendiğim sırlar sırayla yüreğimi deşe deşe aktı gitti.
Zihnim uykuya yenik düşerken karanlığa teslim oldum. Sabah yeniden güçlü insan olmaya ant içtim.
Ta ta tatam. Bölüm sonu.
Gelecek bölüme kadar kendinize cici bakın.
İnstagram: z.nesa_
Tiktok: z.nesa_
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 48.09k Okunma |
3.21k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |