
10.01.2025
Helüü, ben geldim :)
Nasılsınız canlarım?
Oy verip yorum yaparak bölüme başlayabilirsinizz.
...
Ölümü hissetmek hissetme duygusunu kaybettirirdi insana. Duygusuz bir insana dönüşürdünüz. Ya da her şeyi, tüm olayları gülerek içinize atardınız ve ruhunuz yok olurdu.
Yeniden doğmak ne demekti?
Rönesans mı?
Ne rönesansı kardeşim!
Yeniden doğmak demek alerji demekti! Ölüme gidip ölmeden geri gelmekti alerji.
Dakikalar önce gözlerimi açmış beyaz tavanı seyrediyordum. Odaya ne biri geliyor ne biri gidiyordu.
Gelmeyen biri nasıl gidecekti ki?
Derin bir nefes alıp damaryolu açılmış elime baktım. Alışmıştım bu serumlara, iğnelere.
Kapı tıklatılmadan açılınca içeriye gözleri yaşlarla dolu biyolojik anne girdi.
"Okyanus, anneciğim. Güzel kızım." deyip gözlerime baktı. "Uyandığını bilmiyordum güzel kızım." dedi ve alnımı öptü. Gözyaşları alnımı ıslattı.
"Ağlama," deyip elimi kaldırdım ve gözyaşlarını sildim.
"Özür dilerim anneciğim, sana sormalıydım. Alerjin var mı yok mu diye." deyip gözlerini kapattı. Elini yanağındaki elime yasladı. "Hepsi benim hatam."
Gözyaşları yeniden akmaya başladığında yattığım yerde dikleştim ve kendime çekip sarıldım.
Biyolojik annenin arkasında ise eşi vardı. Gözleri doluydu onunda, dudaklarında buruk bir tebessümle bana bakıyordu.
Kalbimde bir sızı hissettim ama bu eski sızılar gibi değildi. Eksikliğin sızısıydı. Yıllarca dilimden çıkmayan kelimenin sızısıydı.
Anne.
"Ağlama," dedim yeniden gözlerimi kapatıp kafamı boynuna gömerken. "Ağlama anne."
Şüphe etmeden söylediğim kelime şifa gibiydi resmen. Tüm sızılarım dinmiş, yaralarım iyileşmişti.
"Annen kurban olsun sana güzel bebeğim." sesi ağlamaktan titriyordu ama yine de benimle konuşmaya devam etti. Saçlarıma ard arda kondurduğu öpücüklerin ardından karşımdaki adama baktım.
"Baba, gel." aynı anda iki duyguyu yaşadı. Hem güldü hem de ağladı.
"Babam!"
Yanıma oturup bana sarılarak ağlayan kadının izin verdiği kadarıyla saçlarımı öptü.
"Bu halinde bile bizi mutlu ediyorsun anneciğim." dedi gülümseyerek.
"Bu da benim farkım." deyip saçlarımı geriye attım.
"Okyanus Hanzade farkı!" babamın neşeli sesiyle gülümsedim.
Dilime yasak olan o kelimeyi kullanmıştım. Hem de aitlik ekiyle!
"Bir kerecik daha anne der misin?" deyip kızarmış gözleriyle bana baktı. "Sesinden duyması çok güzelmiş." dedi çekine çekine.
"Sen iste hep derim anne." yanımda oturan babama döndüm. "Sende isteyebilirsin baba, izin verdim." deyip göz kırptım.
"Bak bak! İzin vermiş demek." deyip yanaklarımı okşadı ve okşadığı yerleri sulu sulu öptü.
Gülerek kapıya doğru döndüm. Bizim olduğumuz yere tebessüm ederek bakan Deniz'i görmemle gülüşüm daha da büyüdü.
"Hey sen!" deyip işaret parmağımla kendisini gösterdim. Deniz teslim oluyormuş gibi ellerini yukarı kaldırdı.
"Bir suçum yok!" diyerek yanıma adımladı. Önümde diz çöküp ellerimi tuttu. "Nasılsın?" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.
Ben iyiyimdim ama benim çektiğim acıların aynısını çeken kendisiydi.
"Sen nasılsın?" deyip ellerini sıkıca sardım. Gözlerime odaklanıp derin bir nefes aldı.
"Sen iyiysen iyiyim." daha fazla dayanamayıp yanağına sert bir şekilde öptüm. "Oh, dünya varmış!" dediğinde kahkaha attım.
"İkizi geldi bizi unuttu Zeliha, haksızlık bu!" babamın sitemli sözünü duyunca ona döndüm.
"Ama o benim bir bölü ikim!" Deniz yaptığım espriyle yüzünü buruşturup kendisini geri çekti.
"Iyyy, Okyanus yapma lütfen!" kahkaha atıp omuz silktim.
"Ali'ye rakip çıktı desenize!" buz kütlesi kapıdan içeri girdiğinde gülüşüm yüzümde dondu. Yakup yanıma gelip saçımı okşadı. "Nasılsın, iyi misin?" kirpiklerimi kırpıştırarak ona baktım.
"Hı hı," tepkime güldü.
"Ben bir gidip doktorla konuşayım." babam yataktan kalkıp odadan çıktı. Annemde peşinden çıkınca üçümüz kaldık.
Deniz'in telefonu çalınca açması gerektiğini söyleyip gitti. Buz kütlesiyle yalnız kalınca ellerimle oynamaya başladım.
Elimin üstünde hissettiğim sıcak bir tenle kafamı kaldırdım. Dikkatli bakışları elimin üstündeydi, baktığı yere bende bakınca serum kablosunun içinde kan olduğunu gördüm.
"Elini aşağıda tutma, kan gelmiş." deyip elimi yatağın üstüne, benim yanıma bıraktı. "Serumunda bitmiş zaten, daha iyisin değil mi?"
Tekrarladığı soruyla kafamı aşağı yukarı salladım. Gözlerime o kadar kırgınmış gibi baktı ki kırk yerimden kırıldım.
"Şey," deyip ilgisini çekmeye çalıştım. Yatağın yanındaki koltuğa oturup bacaklarını iki yana açtı ve dirseğini koltuğun kenarına yaslayıp yumruk yaptığı elini çenesinin altına koydu.
"Dinliyorum." deyince söylemekten vaz mı geçsem diye düşündüm.
"Sen bana sormuştun ya, beni sevmedin mi diye." dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı.
"Hıhım, demiştim." deyip devam etmem için cesaret verdi.
"İlk önce sana teşekkür etmek istiyorum." dediğimde tek kaşını kaldırdı. "Poyraz gibi önyargılı olmadığın için," Poyraz'ın adını duyunca öfkelendi ama kendisini dizginledi.
Geldiğim ilk dakikadan öğrendiğim tek şey vardı. O da Poyraz'ın çabuk sinirlenmemesine rağmen sinirlendiği anda kıyameti koparmasıydı.
"Ben seni sevmedim değil," diyerek saçma bir cümle kurdum. "Geldiğimden beri adam akıllı konuşamadık. Bu yüzden beni istemediğini düşünmüştüm." dediğimde gözlerini gözlerim arasında mekik dokudu.
"Bende senin beni sevmediğini düşünmüştüm Okyanus." dediğinde kalbim yeniden kırıldı. "Beni gördüğün anda gülüşün soluyor, susuyorsun." diliyle dudaklarını ıslattı.
"Sen çok sert bir kişiliğe sahipsin ya, ben çekindim biraz." deyip gözlerimi başka yere çevirdim.
Dilimin kemiği yoktu, hiçbir şeyden çekinmezdim ama bu adamın karşısında düğme ilikleyecek kıvama geliyordum.
"Kardeşlerime karşı öyle bir mizacım yok güzelim." deyip ayağa kalktı ve yanıma oturdu. "Benden korkmana, çekinmene gerek yok." ne zamandan beri onda olduğunu bilmediğim tokamı bileğinden çıkartıp saçıma taktı. "Bir derdin olduğunda, sırrın olduğunda ya da herhangi bir şeyde benim yanıma gelmelisin tabii benden kaçmak yerine." deyince güldüm.
"Özür dilerim." dediğimde beni kendisine çekip göğsüne yaslanmamı sağladı.
"Asıl ben özür dilerim güzelim, beni yanlış anlamana sebep olmuşum." saçlarımda dudaklarını hissedince gözlerimi kapattım.
Geçen iki veyahut üç dakika sonrasında göğsünden kalktım.
"Okyanus sana bir şey sormam gerekiyor." deyip ellerimi tuttu.
Ne olmuştu?
"Bir şey mi oldu?" dediğimde kapı çaldı. İçeri hemşire girince susmak zorunda kaldı.
"Küçük hastamız nasılmış?" içeri giren dokturun samimiyetine karşı kaşlarımı çattım.
"Pardon da ne bu samimiyet?" dediğimde Yakup güldü.
"Güzelim, o Gönül halamın oğlu Lodos." deyince kaşlarımı kaldırdım.
"Haa, akraba." dediğimde doktor önlüklü Lodos güldü. "Ne gülüyorsun rüzgar çeşidi, hayırdır?" dediğimde daha çok güldü.
"İyisin iyisin, anladım." derken hasta dosyasına göz attı. Bir şeyler yazdı. "Rüzgar çeşidi de nereden çıktı?" dedi kalemini önlüğünün cebine koyarken.
"Coğrafya dersinde sizden çok çekmedim!" deyip işaret parmağımı tehdit eder gibi salladım. "Ulan bütün sülaleni ezberledim, tenhada görürüm seni!" dediğimde bende dahil hepimiz gülmüştük.
"Ali'ye rakip ha, olur abim olur!" deyip yanağımdan makas aldı. Daha sonra sağlık durumum hakkında birkaç bilgi verip odadan çıktı.
"Sen bana bir şey söyleyecektin." deyip yeniden Yakup'a döndüm.
"Ee," deyip cümleleri toparlamaya çalıştı. "Lodos seni muayene ederken bileklerinde birkaç kesiğe rastlamış güzelim." dediğinde izler yeniden sızlamaya başladı. "Ben kimseye söylememesi için tembih ettim ancak bana söylemeni istiyorum Okyanus."
Gerçekler elbet bir gün açığa çıkacaktı ama bu kadar çabuk mu olacaktı?
Elimle bileklerimi tutup gözlerimi kaçırdım. Cesaretim yoktu gözlerine bakmaya. Nasıl olurdu ki?
Kendi canımı yaktığım yetmiyormuş gibi canımın yarısı olan ikizimin de acı çekmesine sebep olmuştum.
"İntihar mı etmeye çalıştın Okyanus?"
İntihar.
Öyle miydi sahi?
Bölüm sonu.
Hahaha, kötü kadın gülüşü!
Bölüm nasıldı?
Yeni karakter kilitleri açılıyor efenim!
Oylar verildi mi?
Gelecek bölümlerden haberdar olmak için sosyal meyda hesaplarımı takip etmeyi unutmayınn..
İnstagram: z.nesa_
Tiktok: z.nesa_
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 48.1k Okunma |
3.21k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |