24. Bölüm

23. Mutluluğun Yarası

Z. Nesa
z.nesa_

11.02.2025

Helüü, ben geldim :)

Nasılsınız canlar?

Bu bölüm biraz şaapmış olabilirim :D

Oy verip (zorunlu) satır arasına yorum yaparak (çok zorunlu) bölüme başlayabilirsiniz.

Keyifli okumalar.

...

Huzur mutluluğun habercisidir. Huzurun varsa bil ki yakın zamanda mutlulukta gelecektir.

"Gece yatmazlar, sabah kalkmazlar!" Yakup abimin sesiyle yanımda yatan kişiye daha fazla sarıldım.

"İlk kez böyle eğlendiler oğlum, bırak uyusunlar." babam saçımı okşayıp benden uzaklaşınca gözlerimi ovaladım.

Dün gece pastayı üfledikten sonra çeşitli oyunlar oynamış gece saat 4'te yatmıştık ve uyanmak nedir bilmiyorduk.

İkidir uykumdan uyanıyordum ama gözlerimi açamayıp bir daha uyuyordum.

"Sende güzel oynadın ama," annemin sesiyle aklıma dün Yakup abimin halay çekişi gelince sırıtmaya başladım.

"Bak, bak uyumuyor da bizi dinliyor." yakalanmanın verdiği rahatlıkla kahkaha attım.

"Ama çok güzel oynadın abi." deyip salonun ortasına serdiğimiz yer yatağında oturur pozisyona geldim.

Sağ tarafımda Deniz, Alparslan abim, Salih abim uyurken sol tarafımda Ali abim, Fatih abim, Poyraz abim ve Yakup abim uyuyordu. Yakup abim şuan koltukta oturduğu için uyuduğu yer boştu.

"İlk ve sondu güzel kızım. Kimseye söylemeyin!" dediğinde gülerek yanımdaki Ali abiye baktım. O da uyumuyor olacak ki sırıtıyordu.

"Kimseye göstermeyeceksek ben o videoları niye çektim abi?" gülerek söylediği sözlerle Yakup abim yanındaki yastığı Ali abiye attı. "Ah, gözüm!" diyerek gözünü tuttu ve oturur pozisyona geldi.

"Abartma lan, gözüne bile değmedi!" Yakup abim göz devirip Ali abiye bakınca güldüm.

"Sen inanma diğer abilerim inanır bana," deyip uyuyan kişilere döndü.

"İnanmayız!" hepsinin ağzından aynı saniyede aynı kelime dökülünce Ali abim ağzı açık bir şekilde abilerine baktı.

"Yazıklar olsun size!" diyerek ayağa kalktı. "Ulan abi dedik bağrımıza bastık. Biri gelip iftira atsa kalkıp Ali'm yapmaz demeyeceksiniz!" dedi ve kalçasını sallayarak gitti.

"Aa, küstü." dediğimde Poyraz abim kollarını sırtımdan göğsüme doğru dolayıp beni kendisine çekti.

"Bırak küssün, gel biz seninle uyuyalım." deyip yüzünü saçlarıma gömünce kahkaha attım.

"Uykucu, acıktım ama ben." dediğimde Deniz kolunu dudaklarımın önüne getirdi.

"Yiyebilirsin beni ikizcim." dedi ve bana baktı.

"Kızın midesi bozulur, çek şu kolunu." Fatih abim Deniz'in yüzüne yastık atıp benden uzaklaşmasını sağlarken Deniz kırgın kırgın abime baktı. "Bakma öyle kırgın kırgın, sende bana hastasın nenesi çılgın," dediğinde Deniz yine gülmedi. Fatih abim ilk önce şaka yaptığını düşünerek gülse de Deniz'in mimikleri oynamayınca ciddileşti.

"Küstün mü lan?" diyerek emekleye emekleye Deniz'in yanına gitti. "Harbi küstün mü bana?" deyip kafasını kolunun altına alıp göğsüne yasladı. "Küsme kardeşim, şaka yaptım sadece!" dedi ve saçlarını öptü.

"Küsmedim ki," deyip Fatih abimin boynuna sarıldı. Fatih abim gülüp sırtına vurdu hafifçe.

"Korktum lan," gerçekten korkmuştu.

"Hadi bakalım, bu kadar goy goy yeter. Kahvaltı yapalım." annem ayaklanınca bizde kalktık ve odalarımıza çekilip işlerimizi hallettik.

Yarın günlerden pazar olduğu için rahattım. Okul derdim yoktu.

Kahvaltı masasına oturunca yine birbirimizle uğraşmaya devam ettik.

"Bence bugün dışarı çıkmayalım, bizimkileri de çağırıp kamelyada oturalım." Deniz'in sesiyle gözlerim irileşti.

"Lan harbi, oyun falan oynarız." dediğimde annem kafasıyla onayladı.

"Olur yavrum, bizde babanızla biraz vakit geçiririz." deyip babama sevgi dolu baktı. Babam kafasıyla onaylayıp annemin elini tutunca çatalımı tabağıma attım.

"Allahım, ha bu adam gibi," deyip babamı gösterdim ve havaya baktım. "Bir koca nasip etsen ya bana!" dedikten sonra kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım.

"HÖST!" Yakup abimin bağırışıyla kulak zarımın patladığını hissettim.

"Ne kocası, hoca olur ama!" Fatih abim ağzına reçel ekmek atarken konuşunca göz devirdim.

"Ne hocası?" dediğimde bana baktı.

"Ders hocası, git dersini çalış güzelim. Bırak kocayı." deyince Ali abim kaşlarını çattı.

"Oğlum kocayı bıraksın hocayı niye bırakıyor?" dediğinde Fatih abimin bakışları duraksadı.

"Kocayı bırak dedim zaten?" deyince gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Hayır oğlum, hocayı dedin." diye itiraz edince Fatih abim sabır çekti.

"Kocayı dedim, seni doktora göstersek iyi olacak!" dedi ve çay bardağını masaya bıraktı.

"Ne doktoru?" Ali abim şaşkınca ikizine bakarken.

"Kulak burun boğaz!" Ali abimle aynı anda göz devirince Deniz gülmeye başladı.

Dakikalar böyle gülmekle geçerken Alparslan abimle başka bir sohbete girdik.

***

"Gençler," dedi en büyük kuzen. Adı neydi sahi? Unuttum.

"Söyle Kerem abi," dedi Yakup abim.

Heh evet, Keremdi. Kendisi Yakup abimden bile büyüktü. Rüzgar ve Melek'in abisiydi. Yani Halil amcamın çocuklarıydı.

"Bana askerlik yolu gözüktü." deyince kaşlarım havalandı. "Vatani görevi yapıp gelmek gerek." deyince Yakup abim elini dostça Kerem abinin omzuna vurdu.

"Ee, Hanzadelere yakışır bir şekilde uğurlarız abim seni." dedi Fatih abim.

"Eyvallah kardeşim sağ ol," dedi tebessüm ederken. Kerem abinin bakışları bana deyince göz kırptı. "Özle kız beni," deyince kahkaha attım.

"Özlerim abim, yeter ki sen iste." deyip çayımdan bir yudum içtim.

"Bak görüyor musun akraba seven kızı?" deyip Melek'i dürttü. "Nasıl el üstünde tutuyor beni?" Melek bana bakıp güldü ve abisine döndü.

"Abi kız seni ayda yılda bir görecek zaten, ben her gün görüyorum. Her gün mü el üstünde tutayım?" deyip çekirdek aldı paketten.

"Evet?" dedi Kerem abi. Ne var bunda der gibi.

"Aynen abi." Melek abisini hiç tınlamayıp çekirdeğini çitlemeye devam etti, hallerine gülüp sol tarafıma döndüm. Deniz elindeki telefondan savaş oyunu oynuyordu.

Biz sohbet ederken çoktan akşam olmuş hava serinlemişti.

"Kızlar, gidin içeriden hırka alıp gelin. Üşüyeceksiniz." Fatih abim bize seslenince Sümeyye, Melek ve ben içeri girip odamdan hırka almak için ayağa kalktık.

"İnsan centilmen olup kendi getirirdi." Sümeyye'nin homurdanmasına karşılık güldüm. Odama çıktığımızda ışığı açtım ve dolabımdan üç tane hırka çıkarttım.

Sümeyye kollarıma dikkatlice bakınca bende baktım. Bileklerime sürdüğüm fondotenim silinmiş ve dikiş izlerim gözüküyordu.

"Ay ben çok susadım ya," Melek dilini dudakları üzerinde gezdirip susuzluğunu bana da geçirince Sümeyye güldü.

"O kadar çekirdek yerseniz, susarsınız." deyip saçını geriye attı. "Bakın bana nasıl yemeden durdum." deyince kaşlarımı çattım.

"Sahi nasıl yemedin sen?" deyip hırkamın fermuarını çektim.

"Canım, bende alerji yapıyor. Kaşınmaya başlıyorum. Ayçöreği bile yiyemem, o derece." deyince sahiden üzülmüştüm. "Siz gidin mutfağa su için bende bahçeye çıkayım." deyince kafamla onayladım.

Mutfağa geldiğimiz gibi ışığı açmaya üşenip karanlıkta üç bardak suyu mideye indirdik.

"Yolda işemesek iyi!" Melek'in sözleriyle kahkaha atıp bahçe kapısına ilerledim.

Kamelyaya geldiğimizde herkes ayaklamış, gitmek için hazırlanıyordu.

"Biraz daha otursaydık." dedi ve dudaklarını büzdü Melek.

"Yok abim gidelim, insanlarda dinlensin. Saat geç oldu." deyince Melek kafasıyla onaylayıp bana sarıldı. Bakışlarım Poyraz'a değdiğinde bana öfkeyle baktığını gördüm.

Yine gelmişlerdi buna anlaşılan.

Herkes arabalara binip giderken bende kamelyaya oturdum tekrar. Alparslan abim yanıma gelip saçlarımı okşadı, Deniz önümde diz çöktü.

"İkizcim," deyip dilini dudaklarının üstünde gezdirdi ve eve giren abilere baktı. "Sümeyye bir şeyler saçmaladı, Poyraz abim sinirlendi ama lütfen sen kırılma tamam mı?" deyip saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Ne söyledi ki?" dediğimde Deniz, Alparslan abime baktı kısa bir süre.

"Bizim yüzümüzden kesmişsin bileklerini dedi." söylediği sözlerle oturduğum yerde dikleştim. "Poyraz abim, bize alıştığını söyleyip inkar etse de kız konuşmaya devam etti."

Yanımda oturan Alparslan abim kolumdan tutsa da koşarak içeri girdim.

"POYRAZ ABİ!" deyip salona koştum. Nefesim kesilse de durmadım.

Poyraz abim öfkeden kızarmış gözleriyle bana bakarken ellerimi dizime koyup öne doğru eğildim.

"Yalan söylüyor abi, sizin yüzünüzden kesmedim bileklerimi. Yalan abi, inanma!" Poyraz abim ilk başta afallasa da bana doğru geldi ve tam karşımda durdu.

"Niye bize söylemedin Okyanus?" şaşkınlık tüm vücuduma yayılırken Deniz ve Alparslan abimde şaşkındı.

"Abi, yal-" deyip kendimi açıklayacakken Poyraz abim bir anda bağırmaya başladı.

"YALAN OLDUĞUNU BİLİYORUM!" deyip ellerini pantolonunun cebine koydu. "Yaralı olduğunu, o evde neler yaşadığını neden bize söylemedin diyorum?" gözlerimden bir anda yaşlar boşalırken derin nefes aldım kriz geçirmemek için.

"Söylesem ne değişecekti?" dememle daha çok öfkelendi.

"Ne mi değişecekti?" deyip sinirle güldü. "Ulan yara üstüne yara aldın!" derken kalbim sızladı. "Yaranı iyileştirmek yerine yara açtım!" derken onunda gözleri doldu.

"Ne yani, yaram olduğunu bilmediğin için mi yara açtın abi?"

Sorduğum soruyla cüsseli bedeni iki adım geriledi. Aynı anda gözyaşlarımız döküldü. Alparslan abim ve Deniz ellerimi tutarken Yakup abim sertçe yutkundu, Ali ve Fatih ikizler birbirlerine kırgınca bakıp Poyraz'a döndüler.

Salih abim ise bana bakmayıp sadece Poyraz'a bakmaya devam etti.

Kimse yerinden kıpırdamadı, yer yarılsa bile bir heykel gibi dimdik ama güçsüz kaldık her birimiz.

Bölüm sonu.

Ay, özür dilerim ama böyle bir yüzleşme yapmak zorundaydım.

Oylar verildi mi?

Düşüncelerinizi alayım?

Gelecek bölümler hakkında bilgi sahibi olmak için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayın.

İnstagram: z.nesa_

Tiktok: z.nesa_

Bölüm : 11.02.2025 16:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...