
06.04.2025
Helüü, ben geldim :)
Uzun zaman sonra yeniden bölüm atmak iyi geldi, nasılsınız bakalım?
Yazım hatalarını kontrol edemedim varsa affola :)
Keyifli okumalar.
...
Atlas Güner'in Anlatımından...
Yorgunluk tüm bedenimi ele geçirip gücümü emerken kendimi yatağa zar zor attım. Sırtüstü uzanıp kollarımı kafamın altına koydum. Gözlerim karanlık odada gezinirken kapı açıldı. Koridorun ışığı içeri süzülürken göz devirdim.
Rahat yoktu bana.
"Atlas?" Mete'nin karanlıkta beni arayan gözleri odağını bulamayınca ses çıkardım.
"Hımm?" ne oldu dercesine çıkmıştı sesim. Mete sesin geldiği yöne doğru bakınca beni bulduğunu anladı.
"Müdür seni çağırıyor." yüksek sesle oflayıp ayağa kalktım.
Saat gece yarısına yaklaşıyordu ve kaldığım yetiştirme yurdunda bu saatte dışarıda olmak yasaktı.
Müdürün odasına geldiğimde hafifçe öksürdüm ve boğazımı temizledim. Kapıyı çaldım, saygıda kusur etmemek için.
"Gir!"
Bu adamın bu saatte evinde horul horul uyuması gerekmiyor muydu?
"Beni çağırmışsınız?" diyerek içeriye yürüdüm. Müdürün masasının tam önünde durup kafamı dikleştirdim.
"Gezmelere doyamıyorsun anladığım kadarıyla?" gözündeki yuvarlak çerçeveli gözlüğünü çıkartıp gözlerini kısarak bana baktı.
"Saatin geçtiğini fark etmemişim." her zaman olduğu gibi yalana başvurarak kendimi aklamayı denedim.
"Fark etmemişsin?" dedi alayla gülüp başını aşağı yukarı sallarken. "Sınıf tekrarına kaldın göz yumdum ve bir şekilde bursunun devam etmesini sağladım. Ama sen fark etmedin." deri, dönen koltuğunda geriye yaslandı. "Sigara içerken müffettişe yakalanacaktın fark etmedin."
Derin bir nefes verdim dışarıya. Çok uzatıyordu lafı.
"Sen neyi fark ediyorsun?"
Gözlerimiz bir saniye bile birbirinden ayrılmazken onun nasihatlerini dinliyordum. Dakikalar geçiyor, uykum iyice geliyordu ama bu ihtiyar susmuyordu.
...
Sabah yan tarafımdaki yatakta uyuyan Erdem beni uyandırınca gün başlamıştı. Okul olmadığı için rahatça giyinip sahilde yürüyüşe çıktım. Bankların olduğu kısıma gelince bir kişi hariç diğer oturanların yakınıyla oturduğunu fark ettim.
Bir cesaret tek oturan kızın yanına gittim. Ellerimi pantolonumun cebinden çıkartıp yanına oturdum. Gökyüzüne baktığı gözleriyle bana dönüp bakınca gülesim gelmişti.
"Boş mu?" dedim yüzsüzce.
"Oturdun zaten?" küstahtı.
"Oturdum değil mi?" deyip sırıttım.
"Ya sabır, akıllısı beni bulmaz mı hiç?" diyerek öbür tarafa döndü.
"Niye öyle diyorsun, kalbimi kırdın." dediğimde sinirlendiğini belli ederek hızlıca bana döndü.
"Kimsin?"
"Bir dost." sol eli sağ bileğini tuttu.
"Git başımdan dost, uğraşamam seninle." deyip banktan kalktı ve gitti. Kulaklığını takıp yolda ilerlerken önüme döndüm ve derin bir nefes aldım. Cebimden telefonumu çıkartıp en yakın arkadaşımı aradım.
Üç kere çaldı telefon, her zaman olduğu gibi dördüncü çalışta açtı.
"Alo," dedim karşı taraftan ses gelmese bile. "Yanına oturdum, bana bahsettiğin kızdı." bir hışırtı geldi. Telefonuma mesaj gelince kulağımdan uzaklaştırıp mesajı okudum.
Dostum: Nasıldı?
"Durgundu, üzgündü biraz. Çok fazla konuşmadı, kalkıp gitti." yeniden mesaj geldi.
Dostum: Bekle orada
Dostum: Yarım saate geliyorum
Aramayı sonlandırıp ceketimin cebine attım telefonu. Bakışlarım denizde dolaşırken aklımda o kız geziyordu.
Geçen dakikalar sonrasında sağ omzuma dokunulmasıyla o tarafa döndüm. Gördüğüm kişiyle tebessüm ettim.
"Dostum, özlemişim seni!" deyip el sıkıştık ve şakaklarımızı birbirine değdirdik. Yanımdaki boşluğa oturunca ona doğru döndüm.
"Niye üzgündü anlayabildin mi?" parmakları öfkeden titriyordu ama yine de ne demek istediğini anladım.
"Büyük ihtimalle ailevi," dediğimde dudakları arasında bir şeyler mırıldandı.
"Ailesi de aile olsa!" kaşlarımı çattım.
"Harbiden lan, gerçek ailesi sizdiniz değil mi?" dediğimde kafasıyla onayladı. "Kızın haberi var mı?"
"Şuan yok ama babam onlara yakın zamanda söylemeleri için uyarı yaptı." dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Abinler ne diyor bu duruma?" önümüzden bir çocuk elinde pamuk şekeriyle zıplaya zıplaya giderken ikimizde yutkunduk. "Yaşayamadık," dedim çocuğu izlerken. Bana döndüğünde kaşlarını çatmıştı.
"Neden gitmiyorsun?" bu defa bana sinirlenmişti.
"Gitsem ne olacak?" deyip omuz silktim.
"Mal mısın oğlum sen? Bir ailen olacak!" omzuma vurdu sinirini çıkarmak için.
"Olmasın."
"Birbirimize söz vermiştik." kafamı iki yana salladım.
"Bizim sözümüz hiç ayrılmamak içindi Alparslan. Sen aileni buldun ama bak yine ayrılmadık." derin bir nefes alıp denize doğru döndü.
Dakikalarca sustuk. Yurt kapılarının kapanma vakti geldiğinde vedalaşıp ayrıldık.
Ellerim cebimde yurda doğru ilerlerken aklımda o kız vardı. Aylardır hatta yıllardır Alparslan'ın kardeşim diye bahsettiği o güzel kız vardı. Düşündüğüm şeyi fark edince duraksadım, kaşlarımı çatıp kafamı iki yana salladım.
"Ne diyorum lan ben?" gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Yok bir de aşık ol amına koyayım!"
Olmazdım aşık falan.
...
"Atlas, gelsene yanıma!" arkamı dönüp bana gülümseyen kıza ilerledim. "Çok özledim seni!"
Kahkaha atarak kollarımı iki yana açtım. "Gel de sarılayım o zaman." bana doğru koşup boynuma sarılınca belini sıkıca sardım.
"Sen beni özlemedin mi?" dedi cilveyle.
"Özledim sahil gülü, hem de çok." boynunu öpüp saçlarını kokladım.
"Atlas," dedi son heceyi uzatarak. "Ben seni çok seviyorum." sesiyle gözlerimi kapattım.
"Bende seni çok seviyorum sahil gülü."
Sıkıca kapattığım gözlerimi açtım. "Lan!" oturduğum sandalyeden kalkıp tutulan boynumu hareket ettirdim. "O nasıl rüyaydı anasını satayım?" gözlerimi ovalayıp zihnimi boşaltmaya çalıştım.
"Ne sevmesi Atlas!" kafamı iki yana sallayıp rüyama bile girmeyi başaran o kızı unutmayı denedim.
"Seviyorsun he?" dedi Erdem yanıma gelip omzumu dürterken. "Kimmiş bu şanslı kız?"
"Ne sevmesi lan? Saçmalama!" koridordaki banyoya girip uzun bir sıra olmamasına şükür ederek elimi yüzümü yıkadım.
"Rüyana girmiş herhalde?" Erdem arkamda sırıtırken ona ters bir bakış atıp odaya ilerledim. "Reşit olunca evlenirsin artık." deyip kahkaha attı.
Kısa bir süre onunla evlendiğimi düşünüp kafamı iki yana salladım. Üstüme eşofman takımlarımı giyip ufak spor çantama gerekli eşyaları koyup Erdem'e sataştım ve gülerek dışarıya çıktım.
Sahaya gelince tribün kısmında oturanlar dikkatimi çekti. Alparslan'ın abileri ve birkaç kuzenleri vardı.
Onlarla selamlaşıp sol tarafa döndüğümde yine o kızı gördüm.
"Dost?" beni gördüğüne şaşırmıştı.
"Sahil gülü?" gözlerimi kısıp sırıttım.
"Siz tanışıyor musunuz?" sorulan soruya ikimizde aynı anda cevap verdik.
"Evet,"
"Hayır." cevabı netti. Bana olan bakışları, her zaman dik duruşu sürekli içimde bir kıpırtıya sebep oluyordu.
Maç başlayınca Okyanusta olan bakışlarımı çekip maça başladık. Geçen dakikalarda o kadar yorulmuştum ki maçın bitmesini dört gözle bekliyordum. Su şişemden birkaç yudum su içip şişeyi Okyanus'a uzattım. Yanında oturan arkadaşı bir şeyler mırıldanınca bana bakıp tekrar ona döndü.
Maç bitince kafeye gidip oturduk, konu konuyu açınca saat epey geçti. Herkes eve gitmek için ayrılınca yurda ilerledim. Odaya girdiğimde Erdem test çözüyordu, yanına bir sandalye çekip oturdum.
"Haklısın."
Gözündeki gözlüğü çıkartıp bana döndü. "Hangi konuda?" deyince yutkundum.
"Seviyorum." deyip parmaklarımı masaya vurdum.
"Ha şöyle, kendine itiraf ettiğine göre sıra o kıza söylemeye geldi." ensesine vurdum.
"Saçmalama!" kafamı iki yana salladım. "Söylemek için çok erken." dediğimde konu iyice açıldı. Odada yatan diğer çocuk uyanıp susmamızı isteyince bizde susup yataklara yattık.
...
Günler su gibi akıp giderken okulun ilk günü gelmişti. Oflaya puflaya yataktan kalkıp içinde tek tük kitap olan çantayı omzuma astım. Kahvaltı yapmadan okulun yolunu tuttum.
Okul yurda uzak olduğu için otobüsle gidiyordum. Her ne kadar burs kazansakta gerçekler değişmiyordu.
Otobüsün geç gelmesiyle ilk derse birkaç dakika geç kalmıştım.
Sıraya oturunca Okyanus'un bizim sınıfta olduğunu gördüm. İçimde bir garip karıncalanma olunca derin bir nefes alıp kafamı sıraya yasladım. Uyumak ve kollarımın arasından onu izlemek arasında kalmıştım.
Ders bitince Okyanus çok uykusu olduğunu söylemişti, diğerleri bahçeye gezmek için çıkınca kantine indim.
Kantinden bitter çikolata ve kahve alıp sınıfa çıktım. Okyanus sırasında olmadığı için rahatça aldıklarımı sırasına bıraktım. Defterimden ufak bir parça koparıp üstüne aklımdan geçenleri yazdım.
Uykusu olan birine.
Kağıdın sağ tarafına adımın ilk harfini yazıp sonrasında vazgeçip sildim.
Kağıdı da sırasına bırakıp kendi sırama oturdum.
Aldıklarımı ve notu görünce yüzünde bir gülümseme oluştu.
...
Günler geçerken Okyanusla sohbet ederek çok daha iyi anlaştığımızı fark ettim. Dün ona sevdiğimi itiraf edip sonra korkaklığımdan mesajı sildiğimi fark etmişti. Başkasından hoşlandığımı söylediğimde bana fikir vermişti.
Parka gitmek istiyordum onunla ve bu isteğimi ona yazmıştım ama cevap vermemişti.
Telefonumu yatağın üstüne koyup pencerenin önüne geçtim. İlk defa böylesine heyecanlı olduğumu hissediyordum. Bugüne kadar hep üzülmekle geçmişti günlerim.
Saat gece on ikiyi bulunca telefonumun bildirim sesi geldi kulağıma. Ellerimin titrediğini fark edince telefonu açtım.
Gördüğüm mesajla sırıtmaya başladım.
Okyanus: Ne zaman gideceğiz?
Yatağında uyuyan Erdem'in üstüne atlayıp uyandırdım.
"Mal mısın oğlum?" derken güldüğüm gördüğü için oturur pozisyona geldi. "Ne oldu lan?"
"Kabul etti oğlum." dediğimde kaşlarını çattı.
"Neyi?"
"Piç misin lan?" deyip saçını çektim. "Yazmıştım ya!" dediğimde gülmeye başladı.
"Babası belli olmayan birine de piç misin diye sorman!" gülüşüm solduğunda daha çok güldü. "Lan ağlayacak mısın bir de?" deyip omzuma vurdu.
Telefonumu alıp mesajları okurken heyecandan bayılacaktım.
Sevmek gerçekten güzel şeydi.
Bölüm sonu.
Atlas oğlum heyecanını yerim lan
Oylar verildi mi?
İnstagram: z.nesa_
Tiktok: z.nesa_
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 48.09k Okunma |
3.21k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |