35. Bölüm

34. Mutlu Sonsuz (Final)

Z. Nesa
z.nesa_

​02.06.2025

Gözlerim dolu dolu geldim buralara kadar. Ballarım, Hayat Kırıkları evreninde son kez soruyorum; nasılsınız?

Ben duygusal bir anneyim şuan!

Hayat Kırıkları ilk kurgum değil ancak yine de kafamı toplamak için, sizlere kendimi tanıtmak için yazdığım ve yayımladığım ilk kurgum.

Sorunsuzca finale ulaşmak isterdim ancak hayat bazen istediğimiz gibi gitmiyor. Engelleri tek tek aşarak adım adım bugüne geldim.

Finali görebilmek bile benim için büyük bir heyecan.

Lafı fazla uzatmayarak sizi Hanzade ailesinin mutluluğuyla baş başa bırakıyorum.

Onlara iyi bakın.

Keyifli okumalar.

Gökyüzünde yıldızlar, yeryüzünde fenerler parıldıyor ve kalp parıltıların arasında atıyordu. İçinde korku değil heyecan vardı.

"Al artık koynuna beni Karam," Ali abim parmaklarını şıklarıp omuzlarını ileri geri sallayarak şarkıya eşlik ediyor, Fatih abim yüzündeki somurtkan ifadeyle ikizine bakıyordu.

"Dansözler seni görse işi bırakır, yemin ediyorum." Poyraz abimin sözlerinden sonra Ali abim kollarını indirip yüzünü buruşturarak ona baktı.

"Sus lan, dansözlermiş işi bırakırlarmış." deyip göz devirdiğinde genişçe açılan dudaklarımdan dolayı yanaklarım ağrımaya başlamıştı.

Araba durduğunda bakışlarımı şoför koltuğunda oturan Yakup abime çevirdim. Kemerini çıkartıp bize doğru döndü.

"Hadi Hanzadeler, geldik inin." bana bakıp göz kırptığında iyice sırıtmaya başladım. Sağımda ve solumda oturanlar kapıları açıp indiklerinde Deniz arabanın içine doğru eğilip elini bana doğru uzattı.

"Majesteleri, buyrun." elini tutup arabadan indiğimde esen rüzgar saçlarımı uçurdu. Fatih abim saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdığında Deniz'in koluna girdim, annemde babamın koluna girmişti. Mekâna doğru ilerlediğimizde Vale'nin arabaları başka bir yere park ettiğini gördüm.

"Oğuz Bey, Zeliha Hanım. Hoş geldiniz." bir görevli annemlerle konuşurken diğeri ise annemin omuzlarındaki kürkü alıp yanımızdan uzaklaştı.

Bakışlarımı lüks mekânda, parlayan ışıklarda gezdirdiğim sırada masaların etrafında duran insanların dikkatli bakışlarımı üstümde hissediyordum.

Bizim için ayrılan masaya geçtiğimizde sandalyelere oturduk. Hafifçe kulaklarıma dolan melodi yabancı bir şarkıya aitti. Gözlerimi etrafta gezdirirken herkesin özenli bir şekilde hazırlandığını gördüm. Hoparlörden gelen sesle kafamı kürsüye çevirdim.

"Değerli Misafirlerimiz, hoş geldiniz." güçlü bir alkış kulaklarımı tırmaladı. "Bugün burada toplanmamızın sebebi," deyip önündeki kağıtları düzeltti. "Oğuz Hanzade'nin mutluluğunu paylaşmak en büyük sebebimizdi." babam kafasını hafifçe sağa eğdiğinde adam tebessüm etti. "Konuşmasını yapması için davet sahibi Oğuz Hanzade'yi alkışlarınızla kürsüye davet ediyorum." bu defa alkışların yanında bir ıslık sesi duydum. Islığı çalan tabii ki Ali abimdi.

"Şu yakışıklılığa bak be, yürü be babam!" dediğinde etraftan gülüşme sesleri duydum. Babam ceketinin düğmesini bağlarken Ali abime gülerek baktı.

"Değerli Misafirler, hoş geldiniz." yeniden alkışladılar. "Uzun bir süredir konuşulan bir konuya kesinlik getirmek için bu daveti düzenlemek istedim." mikrofonu düzeltti. "Bildiğiniz gibi Hanzade ailesi her alanda adından söz ettirmiş bir ailedir." flaşlar patlıyor, kameramanlar babamın etrafında dört dönüyordu. "Yaşadığımız bu üzücü olay ise yine bütün gözleri bizlere çevirdi." lafı uzatmak istemediği bakışlarından belli oluyordu. "17 yıl önce yapılan bir hata, belki de bile isteye yapılan bir suç." deyip sustu. Cümlesinin her kelimesini bastırarak söylemişti. "Hayatımızı yerle bir etti!" ellerini kürsünün sağına ve soluna bastırdı. "Canımızı bizden uzak tuttular. Geç kaldık birbirimize, tanıyamadık." bakışları bana döndü. "Ama bundan sonra canım, varlığım ve tüm servetim o olacak." diğerlerine oranla büyük bir alkış koptu salonda. "Okyanus Hanzade, yanıma gelmeni istiyorum, benimle birlikte gücünü göstermeni istiyorum." bu defa sadece Ali abim değil hayatıma renk katan diğer abilerim ve ikizim de ıslık çalıp alkışladılar.

Ben titreyen dizlerimi sıkarak ayağa kalktım. Topuklu ayakkabım her adımımda ses çıkartıyor ve bakışları üstüme topluyordu. Ben sahneye çıkan merdivenleri sakince çıkarken babam elini uzattı. Elini tuttuğumda bakışlarımı yukarı kaldırdım. Önümde sayamayacağım kadar çok olan kameralar ve mikrofonlar varken bütün bakışlar üstümdeydi. Kürsünün arkasına geçtiğimde babam sol tarafımda durdu, ona baktığımda gülümseyip güven verici bir şekilde gülümsedi.

"Herkese merhaba," deyip derin bir nefes aldım. "Ben Okyanus Hanzade." dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim. "Benliğime kısa bir süre önce kavuştum." dediğimde birbirine bakıp fısıldayarak konuşan insanları gördüm. "Doğduğum günden bugüne benliğimi bulamamıştım. Birileri beni yuvamdan ayırıp bambaşka bir dünyaya hapsetti. Ben o dünyada bile kendimi iyi hissetmeye çalıştım." geçmişim gözlerimin önüne geldiğinde izlerimin sızlaması kaçınılmaz olmuştu. "Benim bir ikizim varmış biliyor musunuz?" dediğimde bana gülümseyerek bana bir kadını gördüm. Gözleri dolmuş öylece bakıyordu. "Ben onunla aynı yerde gelişimimi tamamladım ama farklı yerde büyüdüm." Deniz'in kafasını eğdiğini gördüm. "Farklı yerlerde olmamıza rağmen her zaman hissettim onu. Acısını, mutluluğunu, sinirini, gözyaşlarını ondan uzaktayken hissettim." derin bir nefes aldım. "Bundan sonra acıların hiçbirisini hissetmeyeceğiz, buna eminim. Hissetsek bile yaralarımızı saracağız." gözlerimi ondan ayırıp karşımdaki insanlara baktım. "İkiz olmak güzel bir duygu," deyip güldüğümde benimle birlikte herkes güldü. Kafamı dikleştirip derin bir nefes aldım. "Ben Okyanus Hanzade, küçükken kimse benim arkadaşım olmak istemezdi. Çok yaramazdım küçükken, benim gibi yaramaz olan 3 çocuk benimle arkadaş oldu. Onlara büyük bir minnet borçluyum." dediğimde gözlerim kısa bir an kameraya değdi. Selçuk, Abdullah ve Çiçek'in beni izlediğine emindim. "Ben Okyanus Hanzade, yaralarımla dost oldum. Şimdi ailemi buldum." deyip geri çekildiğimde konuşmam çok karışıktı ama duygularımda karışıktı. Beklemediğim bir anda babamın beni yanına çağırması ve hiç düşünmediğim bir anda konuşma yapacak olmam beklenmedikti.

Alkışlar ve ıslıklar kulaklarımda uğuldarken kameraların flaşları gözlerimi alıyordu. Poyraz abim sahnenin önüne gelip kolunu bükerek durduğunda gülümseyip koluna girdim ve az önce oturduğumuz sandalyelere doğru ilerledik.

"Çok güzel konuştun güzel kızım. Yerim seni." annem yanaklarımı öptüğünde sıkıca sarıldım ona.

"Değerli misafirlerimiz bu gece içtiğiniz içecekler ve yediğiniz yiyecekler, her şey, Okyanus Hanzade şerefine olacaktır. Keyifli akşamlar dileriz." babam geri çekildiğinde kameramanlar babamın etrafını çevirmişti. Gözlerimi onlardan alıp önüme döndüm ve abilerimle sohbet etmeye başladım.

Gece boyunca gülerek sohbet etmiştim ailemle. Eğlenceli geçen akşam gece yarısında bittiğinde babam sırtıma siyah ceketini atmıştı. Alparslan abim kolunu omzuma atıp beni kendisine çektiğinde ona bakıp gülümsedim. Dudaklarını saçlarıma bastırdı. Arabaya bindiğimizde kafamı abimin omzuna yasladım. Geldiğimiz gibi gidiyorduk. Annemler kendi arabasındaydı, biz Yakup abimin arabasına binmiştik.

Telefonuma mesaj gelince mesaj uygulamasına girdim.

Atlas: Sahil gülü

Atlas: Merhaba

 

Siz: Merhaba Atlas

 

Siz: Bir şey mi oldu

Atlas: Yok bir şey olmadı

Atlas: Yazmak istedim

Atlas: Davet bitti mi

 

Siz: Davet olduğunu nereden biliyorsun

 

Siz: Ben mi söylemiştim

Atlas: Şuan telefonunu dikizleyen abin söylemişti

Kafamı kaldırıp baktığımda Alparslan abimin telefonuma baktığını gördüm.

"Ya abi," diyerek mızmızlandığımda gülüp telefonunu çıkardı ve parmaklarını klavyede gezdirdi.

"Atlas benim çocukluk arkadaşım. Laf arasında söylemiştim ayrıca sohbet ettiğinizi bilmiyordum." deyip imalı imalı bakınca önüme döndüm.

Atlas: Neden yazmıyorsun

 

Siz: Arkadaşına bir şey söyle

Telefonumu kapatıp kafamı abimin omzuna yasladım yeniden. Alparslan abimin omzu titreyince güldüğünü anladım ancak utandığım için yüzüne bakamadım. Resmen abimin arkadaşıyla konuşuyordum. Hatta konuşmakla kalmıyor hoşlanıyordum.

Hoşlanıyordum.

Gülüşümü gizlemek için dudaklarımı ısırdım.

Sevmek ve sevilmek gerçekten çok güzel bir duyguydu. Yıllarca hissedememiştim ama artık iliklerimde bile o duyguyu hissediyordum.

4 Ay Sonra

"O nasıl soruydu arkadaş?" sınavdan çıkmıştık ve şuan Abdullah'ın sorular yüzünden sitem edişini dinliyorduk. Ben tenefüslerde Atlas'ın yanında oturduğum için Deniz arada trip atıyordu ama derslerde gönlünü alıyordum.

"Sevgilim, senin sınavın nasıl geçti?" saçlarımla oynayan Atlas'ın sorusuyla ona döndüm.

Sevgilim.

Evet, 4 ayda hayatımda değişen birçok şeyden birisi ise Atlas'la sevgili olmamızdı. Bunu evdekilerde biliyordu. Erkekler de biliyordu, Atlas'ı yanıma yaklaştırmıyorlar ama sert bir tepki de göstermiyorlardı.

"İyiydi." deyip omuz silktiğimde Deniz ağzındaki lokmayı yutamadan bana döndü.

"Sodoco oyo mo?" kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Anlamadım yarımcım?" dediğimde lokmasını yuttu.

"Sadece iyi mi?" deyip elleriyle beni gösterdi. "Ulan bir haftadır başımın etini yedi Medeniyet sınavı diye, sadece iyi geçti diyor." elini alnına bastırdı. "Bu kız beni delirtecek."

"Ama iyi geçti." dediğimde Abdullah kendisini geri attı.

"Kızım, senin şuan 'mükemmel, harika ötesi, efsane geçti' demen gerekiyordu." etrafımda oturan herkes bana göz devirdiğinde Selçuk arkasına yaslandı.

"Serpil Hanım'ın söylediklerini düşündün mü?" diye sorduğunda oturduğum yerde dikleştim.

"Düşündüm, kabul edeceğim." dediğimde hepsi gülümsedi.

Kabul edeceğim teklif hayatımı anlatacağım bir video çekmekti. Davet gecesi ben konuşurken bana gülümseyerek bakan kadın birkaç gün sonra evimize gelip bana hayatımın öylece yaşayıp geçmeyeceğim bir hayat olduğunu, diğer insanların bunu duyması, görmesi gerektiğini söylemişti ancak şuan hayatımı anlatacak hâlde olmadığımı söyleyip mesleğimi elime aldığımda bir video ile ona ulaşmam gerektiğini belirtmişti.

"Son derse giriyoruz, hadi be bit artık." Atlas yanımdan kalkıp kendi sırasına geçtiğinde Deniz yerine oturdu. "Şükür kavuşabildik ikizcim." saçımı öpüp önüne döndüğünde güldüm.

Hoca gelip ders işlemeyeceğini söylediğinde yarınki sınava çalışmak için çantamdan defterimi çıkardım. Deniz ise kafasını sıraya gömüp uyudu.

.

.

.

Hayatımda birçok şey değişti demiştim değil mi? Değişenlerin bir tanesi şuan yaşanıyordu. Üstümüzde özenle giydiğimiz şık kıyafetlerle lük bir villanın önünde duruyorduk.

"Çalsana oğlum kapıyı!" babamın sitemiyle Yakup abim elindeki çiçeği sıkıca tutup yumruk yaptığı elini kapıya üç kez vurdu.

Şuan Yakup abimin sevdiği kızın evindeydik. Aile tanışması için gelmiştik ve ben hiç mutlu değildim. Abimin yüzündeki gülümseme bana bakarken yoktu mesela, Sevim'e başka bakıyordu. Deniz kolumu sıktığında ona döndüm.

"Gül biraz gül, gören sanacak seni zorla evlendiriyoruz." kafamı iki yana sallayıp önüme döndüm. Alparslan abim sırıtarak bana bakıyordu ancak gülmeden önüme döndüm. Yakup abime bir süre trip atsam iyi olacaktı.

Kısa bir süre sonra kapı açıldığında bizi turuncu saçlı bir kadın ve arkasında bekleyen annemlerin yaşında olan bir kadın ve erkek karşıladı.

"Hoş geldiniz." sesi zihnimde bir prenses canlandırdı. Öylesine naifti sesi, güzelliği bir gün doğumu gibiydi.

"Hoş bulduk güzel kızım." babamla annem içeri girdiğinde abim arkalarından geçmişti. Elindeki çiçeği Sevim'e verdikten sonra ismini hatırlamadığım kadının ve adamın elini öpüp annemlerin peşinden gitti. Bizde selamlaşıp içeri geçtiğimizde büyükler sohbet etmeye başlamıştı bile.

Arada bir sohbetlerine katılıyor, geri kalan kısmını sessizce dinliyordum. Sevim abla kahve yapıp büyüklere dağıtırken ellerinin titrediğini görmüştüm. Ne tatlı çift olmuştu bu ikisi. Mafyatik Yakupcuğumun birini sevme ihtimalini hiç düşünmemiştim. Hâlâ daha inanamıyordum.

Saat akşam on bir buçuk olduğunda eve gitmek için ayağa kalkmıştık. Sadece aileler tanışmıştı. Ayarlanan bir günde ise söz ve nişan aynı anda yapılacaktı. İnanamıyorum, bunu söylemiştim değil mi?

Arabaya bindiğimizde bakışlarım Yakup abimdeydi. Ona baktığımı görünce beni kendisine çekip sıkıca sarıldı, dudaklarını saçlarıma bastırdı üç kez.

"Seni seviyorum abim, sevmiyormuşum gibi bakma bana." kafasını eğip benimle göz göze geldi. "Her şeyden çok seviyorum seni." bu defa alnımı öptü. Kollarımı beline sarıp kafamı göğsüne yasladım.

Gözlerimi kapatıp sessizce eve gideceğimiz anı bekledim. Yorgunluktan ölüyordum. Zihnim yavaş yavaş bulanıklaşırken sesleri duyamadım. Uykuya teslim oldum.

Uyusakta günler geçiyordu, ömür kısalıyor ve büyüyorduk. Hayatımız değişiyor ve her konuda tecrübe sahibi oluyorduk.

6 Yıl Sonra

Son kez saçlarımı düzeltip telefonumu elime aldım. Kamerayı açıp video çekme moduna ayarladım ve karşıma koydum. Tuşa basıp gülümsedim.

"Herkese merhaba, Ben Çocuk Psikiyatr Okyanus Hanzade." derin bir nefes aldım. "Bu videoyu izleyenlerin bir çoğu beni küçüklüğümdem bu yana tanıyor olacak," derken omzumu kaldırıp indirdim. "Kim bilir belki de yakından takip ediyordur." gözümün önüne düşen saçımı geriye attım. "Ben Oğuz ve Zeliha Hanzede'nin en küçük çocuklarıyım. Bildiğiniz üzere hayatımın 17 senesini bilmediğim, tanımadığım ve istemediğim bir yerde geçirdim. Gerçek ailemi bulduğumda ise her şey için çok geçti. Geç kalınmışlık hissi herkesi perişan etmişti, abilerimle birbirimize alışmamız günlerimizi ve belki de aylarımızı aldı. Günü geldi kalbimiz kırıldı ama yine günü geldi gönlümüzü alıp yaralarımızı sardık." dönen sandalyemde geriye yaslandım. "Hayatımı size anlattığım videonun son kısmındayız." yeniden gülümsedim. "Yaşadığım o günlerde öğrendiğim tek şey oldu: Aileler birbirinden uzak yaşasa bile birbirindan asla kopmazdı." üstümdeki beyaz önlüğü okşadım kameradan gözükmüyor olsa bile. "Küçükken yaşamak istemediğim için, istediğim mesleği hiç düşünmedim ancak kendimi tanıyınca ve istediklerimi öğrenince psikoloji üzerine yoğunlaşmaya karar verdim ve küçükken benim gibi yok sayılan her çocuğu yeniden hayata bağlamak için çabaladım ve ömrümün sonuna kadar çabalayacağım." kollarımı masaya yasladım."Bu videoyu izleyen kişi de bilmelidir ki; yaşananlar sizi yıkmasın, gücünüzü tazelesin." nedensizce dolan gözlerim konuşmama engel olunca videoyu bitirip kaydı Serpil Hanım'a gönderdim. Video çekerken gelen mesaja dikkat kesildim.

Serpil Hanım: Videonu merakla bekliyorum canım.

Odamın kapısı tıklatılınca bakışlarım oraya değdi. Kapı kulpu aşağı doğru hareket etti ancak açılmadı.

"Haya!" dışarıdan gelen bağırış sesiyle gülümsedim. Hayatım değişmeye devam ediyordu ve değiştikçe yeni kişiler ekleniyordu.

Eklenen bir kişi: Yakup abimin kızı Ayça.

Sandalyemden kalkıp kapıya ilerledim, kapı kulpu hâlâ aşağıya doğru eğilmiş haldeydi. Kapıyı yavaşça açıp kendime çektim. Karşımda gördüğüm kısa boylu, poğaça gibi yumuşacık yanaklarıyla iri gözleriyle bana bakan küçük kız çocuğu benim yeğenimdi. Yerdim onu.

"Halacım?" yere çöküp onunla aynı boya gelmeye çalıştım. "Hoş geldin güzelim." dediğimde kollarını boynuma doladı, abimin bana ve Ayça'ya yaptığı gibi, ondan öğrenmiş olmalıydı, saçlarımı kokladı.

"Hoş buyduk güjeyim." minik ellerini dizlerime koyup derin bir nefes verdi. "Yoyuydum," kafasını hafifçe aşağı eğip gözlerime baktı. Bu haline gülüp kollarının altından tutarak kucağıma aldım ve poğaça yanaklarına büyük bir öpücük kondurdum.

"Seni kim getirdi buraya bebeğim?" yüzüne gelen kıvırcık tutuncu renge sahip olan saçını geriye atıp işaret parmağıyla ileriyi gösterdi. Yakup abimi görmemle ona doğru ilerlemem bir oldu. "Abi, özledim seni. Kaç gündür görüşemiyoruz." deyip Ayça'yı tutmadığım kolumu abimin boynuna sardım.

"Abim, bende seni özledim güzelim." deyip saçıma dudaklarını bastırdı. Gülümseyip gözlerimi kucağımdaki yeğenime indirdim. Gözlerindeki parıltılarla bize bakıyordu. "Kızım, babam, seni de öpeyim mi?" dediğinde Ayça yüzünü boynuma gizleyip yüzünü saçlarımla gizledi. Bu davranışına hafifçe güldüm.

"Annemler de geldi mi?" bana söylediklerine göre annem ve yengem ayrı gelecekti. Ancak gördüğüme göre Ayça yengemleri satıp babasıyla gelmişti. Her gün görmeme rağmen özlüyordum zillimi.

Evlerimiz yan yanaydı. Yengem abimle olan yakınlığımızı ve geçmişte yan yana olmadığımızı bildiği için bizi ayırmak istememişti. Bu düşüncesini öğrendikten sonra daha çok kaynamıştı kanım.

"Onlar Lodos'un odasındalar." kafamla onaylayıp odamdan eşyalarımı aldım. Telefonumdan videonun gönderildiğini görüp gülümsedim.

"Haya," sıkıca tuttuğum Ayça bir elini saçıma atıp nazikçe saçlarımı okşarken ona döndüm.

"Efendim bebeğim?" sinirliysem bile ona bakınca bitiyordu sinirim de öfkem de.

"Biş şimdi neyeye gitcej?" omzuma astığım çantamı gösteriyordu diğer eliyle.

"Lodos amcanın odasına gideceğiz güzelim."

Evet, sonunda ismini ezberlemiştim. İsim hafızam hâlâ daha kötüydü.

"Ayyemleyde oyda." deyip ellerini birbirine vurdu. Bu kız ikiyüzlüydü bence. Yeri geliyor anneci oluyor yeri geliyor babacı oluyordu.

"Evet bir tanem. Annenler de orada." derken odamın kapısını kilitleyip asansöre bindim. Asansör iki kat yukarıya çıkıp kapıları iki yana açıldığında karşımda bütün aile üyelerimi gördüm. Yakup abim ise arkamda telefonundan bir şeylere bakıyordu.

"Hiç inme annecim, son dakika golü babandan geldi." deyip yanağımdan makas alan anneme yandan bir bakış attım.

"Yemeğe gidiyoruz babam," babamın ani kararlarına hâlâ alışamamıştım. Kafamı iki yana sallayarak güldüm.

Ayça, annesinin kucağına gidince kollarımı göğsümün altında bağladım. Bakışlarımı asansörün içinde gezdirirken Alparslan abime baktım.

"Konuşsana." dediğimde bana doğru yaklaşıp kolunu omzuma attı ve beni kendisine çekti.

"Ne konuşayım güzelim?"

Hayatımda değişen bir şeyler ise artık Alparslan abimin konuşuyor oluşuydu.

"İstediğini," dudaklarını saçıma bastırdı.

"Akşam uyurken masal anlatırım," deyip kafasını yüzüme doğru eğdi. "Olur mu?" gülüp kafamı sallayarak onayladım.

Abim konuşmaya başlayalı 4 sene olmuştu, konuşmaya başladığı günden beri geceleri beraber uyuyorduk, bana masal anlatmak istiyordu. Bende sesini duymak istiyordum.

Asansörden inip hastaneden çıktığımızda herkes arabalarına dağıldı. Bu defa ben abilerimin arabasına değil kendi arabama bindim. Yanımda gezen 5 kişi yine yanımdaydı.

Alparslan abim, Poyraz abim, Deniz, Fatih abim ve Ali abim.

Yakup abim evlendikten sonra karısının dizinin dibinden ayrılmaz olmuştu. Yanımda oturan Poyraz abim yanağımdan makas alınca kaşlarımı çattım.

"Neden herkes yanağıma dokunuyor?" deyip sağ elimle yanağımı kapattım. Yüksek sesle atılan kahkahalar arabanın açık camlarından dışarı çıktı.

Yemek yiyeceğimiz mekana geldiğimizde Deniz elimi tutup eskiden yaptığı gibi ileri geri salladı kollarımızı. Gülerek mekânın kapısına ilerlediğimde kapıda Salih abimi gördüm. Üstüne giydiği siyah deri ceketinin fermuarı yine açıktı.

"Abim, hoş geldin." kollarını açtığında Deniz'in elini bırakmadan ona sarıldım. Deniz bu hareketime güldükten sonra elimi bıraktı. Salih abimi bir haftadır görmüyordum, yeni açtığı ofisiyle ilgileniyordu.

"Hoş buldum abicim." yanağını öpüp geri çekildiğimde hepimiz topluca içeri girdik. İçeride gördüğüm kişi tebessüm etmeme sebep oldu.

Mutluluğun içindeydik. Tam ortasında.

"Atlas?" dediğimde bardakta olan bakışları bana döndü. Arkamdan abilerimin mırıltılarını duyabiliyordum ancak umursamayıp ona doğru ilerledim. Oturduğu sandalyeden kalkıp bana yaklaştı. Kollarını belime sardığında geniş omuzlarına doladım bende kollarımı. Yıllar geçtikçe daha da iri bir vücuda sahip olmuştu, yine yakışıklıydı.

"Şuan oturup ağlamak istiyorum, ne güzel bir aradayız." yengemin sesiyle daha çok güldüm.

Masanın etrafına özenle dizilmiş sandalyelere oturup yemek siparişimizi verdik. Ayça meraklı meraklı hepimize soru sorarken yüzümüzdeki gülümsemeyle onu izliyorduk. Duvara asılı olan televizyondan son dakika haberi geçince gözlerim oraya değdi. Mekânın görevlisi gelen uyarı üzerine sesini açtığında karşımda bir video gözüktü. Video, bugün hastanede çektiğim videoydu.

"Annecim, güzel kızım." annem dolan gözleriyle bana döndüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım. "Seninle gurur duyuyoruz bebeğim." babam annemin elinin üstüne elini koyup söylediklerini desteyince onlara öpücük attım.

Deniz beni kendisine çektiğinde Ali abim, Deniz'in kafasına vurup beni ondan ayırdı ve bu defa bana sarılan o oldu. Arkamdan ise Fatih abim bana sarıldığında kulağımda yine ninni gibi olan sesi vardı.

"Seni hiç bırakmayacağız güzelim, hep seveceğiz. Geçmişimizi unutup güzel günlere odaklanacağız. Fetihler Sultanı sözü." kollarımı onun kollarının üstüne koyup gözlerimi kapattım.

"Bende sarılacağım." Alparslan abim ayağa kalkıp yanıma geldiğinde kollarımı sıkıca ona sardım. Annemlerde ayağa kalkıp yanımıza geldiğinde babam bir kolunu anneme diğer kolunu ise bana sardı. Benim bir yanımda ikizim varken onun yanında Fatih abim ve Ali abim vardı. Yakup abim annemin yanına geçince yengem, Ayça'yı kucağına aldı. Yakup abim bir kolunu yengeme dolayıp diğer kolunu anneme doladı. Salih abim ve Atlas ise Alparslan abimin yanına geçti. Alparslan abim ve Deniz'in arasındak Poyraz abim yüzündeki sırıtışıyla karşıya bakıyordu.

"Hanzadeler!" deyip sırıtmaya devam etti. "Karşıya bakın." karşıya baktığımda elinde kamerayla bekleyen adamı gördüm. "Aramızda Hanzade olmayan bazı şahıslar olsa da Hanzade demeye devam edeceğim." derken Atlas'a bakıp yüzünü buruşturdu. Atlas bu durumu hiç umursamayıp gülmeye devam etti.

"Hadi, yeniden 'Hanzade' diyelim." dediğimde abimler eskiden de bu sözü söylediğimi hatırlamış olacak ki daha çok güldüler.

Karşımızdaki adam bir gözünü kapatıp kamerayı ayarladığında birbirimize daha sıkı sarıldık. Gözlerimizde mutluluğun parıltıları varken gülümseyip yüksek sesle "Hanzade!" dedik.

Gözlerimiz mutluluğun, kalbimiz huzurun ve gülüşlerimiz sevginin izlerini taşırken eski izler yerini çiçek bahçelerine bıraktı.

Fotoğrafımızı çeken adam Fatih abimle fotoğraflara bakarken herkes bir anda yanımdan uzaklaştı ben onlara öylece bakarken hoparlörden kısık bir şarkı sesi yankılandı, önüme döndüğümde Atlas'ın bana gülümseyerek baktığını gördüm, elini pantolonunun cebine atıp küçük bir kutu çıkardı ve önümde bir dizinin üstüne çöktü; elindeki kutuyu açıp gözlerime baktı. Atlas'ın tam arkasında Abdullah, Selçuk ve Çiçek yan yana durarak kollarını omuzlarına atmış sağa sola sallanıyor ve şarkıya eşlik ediyorlardı.

"İlan-ı aşk ediyorum, benimle evlenir misin?" Atlas sadece gözlerime bakıyor ve gülümsüyordu.

"Bu anı çok düşündüm, hem de korkarak düşündüm. Bir sürü cümle yazdım sildim en güzelini bulamadım. Benim en güzel cümlem sensin Okyanus. Ben ömrümün sonuna kadar seni yazmak, seni okumak istiyorum." yutkunup yeniden gözlerime baktı. "Ömrümün sonuna kadar benimle olup bana yaşam vadeder misin, benimle evlenir misin Okyanus?"

Heyecandan dilimi yutmuş gibi öylece yüzüne bakarken ailem sürekli "Evet!" diye bağırıyordu.

"Dilimden dökülen kısık sesli cevabın ardından herkes alkışlayıp ıslık çalmaya başlamıştı.

Atlas ayağa kalkıp kutudan yüzüğü çıkardı ve sağ elimin yüzük parmağıma taktı, titreyen elimi sıkıca tutup dudaklarına bastırdı ve daha sonrasında kollarını belime sıkıca dolayıp beni kendisine çekti. Bende kollarımı geniş omuzlarına ve sırtına doladım, yüzüm aileme dönüktü. Sağ elimi havaya kaldırıp sol elimin işaret parmağıyla gösterdim ve gülümsedim. Ailem yeniden alkışladığında gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. O an herkesin dileği aynıydı: mutluluk.

Dilimizde tek bir cümle olacaktı sonsuza kadar: Mutluluğumuz daim olsun!

SON.

Ağlayacağım, ağlamamalıyım.

Bunlar ne?

Yiyeceğim her birini :/

Bu evrende sizinle vedalaşıyorum ama diğer evrenlerde görüşeceğiz, benden kurtulmak öyle kolay değil.

Diğer kurgularda görüşmek dileğiyle, kendinize iyi bakın.

İnstagram, tiktok: z.nesa_

Bölüm : 02.06.2025 17:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...