5. Bölüm

4. Kardeş Sözü

Z. Nesa
z.nesa_

26.12.2024

Helüü, ben geldim:)

Nasılsınız canlarım, umarım iyisinizdir?

Sizi fazla tutmak istemem, oy verip yorumlarınızı yaparak bölüme geçebilirsinizz.

Keyifli okumalarr...

...

Bir insan yaşamını düzene sokardı. Aynı zamanda o düzenin bozulmasından nefret edenler de vardı. Bende onlardandım.

Hayatımda güzel bir düzen olmasa da beni mutlu edenlerden biridir düzen.

Sabah aynı saatte kalkmak, yürüyüşe çıktığım zaman kulaklıkla müzik dinlemek bir düzendi benim için.

Saat sekizden beri uyanmış odamdaki pencereden dışarıyı izliyordum. Bir yandan da dün gece yerde uyumuş olmama rağmen sabah yatakta uyanmıştım, beni kimin yatağa bıraktığını düşünüyordum. Aslında uykum hafifti en ufak bir seste uyanıyor olsam da dün gece uyanmamıştım. Beni yatağıma yatıran kimdi diye düşündüğüm sırada çalışanlar bahçedeki masaya kahvaltı sofrası hazırlarken biyolojik abi tayfası koltuk takımına oturup gülerek sohbet ediyordu. Fatih gülerken kafasını yukarı kaldırdığında beni gördü. Gülüşü yüzünde solar gibi oldu, sonrasında sırıtmaya başladı, daha fazla benimle uğraşmak istemezcesine gerisin geri önüne döndü.

Odamın kapısı iki kez tıklatıldığında oraya döndüm.

"Gel," sesimi duyan kişi kapıyı açıp girdi içeri.

"Günaydın güzel kızım, iyi uyudun mu gece?" biyolojik anne gelip saçlarımı okşayınca tebessüm ettim.

"Evet, teşekkür ederim." gülerek kollarını bana doladı. Burnu saçlarımın arasındaki yerini aldı.

"Ben teşekkür ederim yavrum, aşağıdaki haytalara rağmen hâlâ burada olduğun için." gözleri yüzümdeki her bir noktayı ezberlemek için baktı.

"Sevgilim, kızımı uyandırmak için gittin. Uyudun kaldın mı?" biyolojik baba odama girdiğinde önce karısına sonra bana baktı. "Güzelim, günaydın." dudaklarını alnıma bastırdığında gözlerim kapandı.

"Günaydın." dediğimde sesim neşeli çıkmıştı.

"Velayet davası açıldı bu sabah." şaşırdım söylediklerine.

"Sabah daha yeni başlamadı mı ya?" deyip saçlarımı karıştırdım. İkisi de güldüğünde ellerimi pantolonumun cebine sokup bekledim. "Kahvaltıya inelim mi? Ben kurttan daha aç olabilirim!" dediğimde karnım gurladı. "Kanıtım var, bakın!" deyip yüzümü yelledim.

"Hemen inelim, sonra bizi yeme küçük canavar." biyolojik baba sahte bir korkuyla geri kaçtığında sırıttım.

"Yerim vallahi, yalan yok." biyolojik anne bizi odadan zorla çıkarıp arkamızdan kovalayan varmışcasına bahçeye çıkarttığında abi tayfasından Ali ve Fatih bana bakıp tekrar önlerine döndüler.

"Bununla aynı masada mı yiyeceğiz?" Poyraz saçma bir trip atıp annesine döndüğünde göz devirdim.

"Bak orada senin yuvan var, masanı kurup bensiz yiyebilirsin." deyip dobermanın kulübesini gösterdim.

"Hadsiz!" deyip çatalını hunharca salatalığa batırdı.

"Sana çekmişim canım biyolojik abim!" deyip Alparslan ve Deniz'in arasına oturdum.

"Konuşmanla bile ona benziyorsun, bir de gelmiş yalandan laga luga yapıyorsun!" dediğinde gözlerimi kapattım.

"Bir insanı konuşmasıyla başka birine benzetemezsin, ben seni ses tonunla gorile benzetiyor muyum? Hayır." omuz silktim. "Örnek al!" bakışlarım masada gezindi. "Şimdi ailenin ağız tadını kaçırmadan kahvaltını etmelisin Poyraz yeli." dediğimde Ali kahkaha attı.

"Poyraz yeli ne kız, aşırı iyiydi." deyip random ata ata güldü. Sadece gülmekle yetindim. Kahvaltımı ederken Deniz'in konuşmasıyla tüm dikkatim ona döndü.

"Yarın sahaya gidecek miyiz abi?" muhattabı Fatihti.

"Gideceğiz abim, Ünallarda gelecek." çayından bir yudum alıp bana baktı. "Sende gel istersen," ağzımdaki zeytin çekirdeğini çıkartıp konuşmak için hazırlandığımda Poyraz engel oldu.

"O ne anlar fotboldan, toptan. Aman mazallah tırnakları kırılır falan gelmesin o." dediğinde bakışlarım tek başıma kaldığımda stresten yediğim tırnaklarıma döndü.

"Aynen yaa, tırnaklarım kırılır falan," deyip elimi boşver anlamında salladım. "Çok değer veririm kendime."

İzlerim yeniden sızladı.

"Gel ama oynama, oturup izlersin." Fatih yeniden teklif ettiğinde bu defa Ali konuştu.

"He ya Okyanus, bizim takıma şans getirirsin belki." deyip çapkınca göz kırptığında güldüm.

"Peki, gelirim." saçlarımı omzumdan geriye attım. "Şans getireceğim kesin Hanzade." dediğimde güldü.

"Okyanus bebeğim, sana bir şey sormak istiyorum." biyolojik babanın sözleriyle biten tabağımı biraz ileri itip ona baktım. "Okulların açılmasına bir hafta kaldı, biliyorsun." kafamla onayladım. "Eğer istersen seni Hanzade Koleji'ne kaydettirmek istiyorum, Denizle aynı sınıfta olursunuz. Olur mu?"

Bakışlarım Deniz'e değdi. Bana bakıyordu, yüzünde hiç bir ifade yoktu ama içimden bir his gözlerinin kabul etmemi istediğini söyledi.

"Deniz için bir sıkıntı olmazsa benim için de olmaz." dediğimde Deniz'in derin bir nefes aldığını duydum.

"Oğlum?" çocuklarıyla konuşurken sesi oldukça yumuşaktı.

"Benim için bir sıkıntı yok baba, gelebilir." Poyraz göz devirdi bu sözlere.

"Ne oldu, zoruna mı gitti?" deyip kolumu Deniz'in omzuna attım. "Senin aksine istedi beni yanında ne de olsa ikizim." göz kırptığımda Deniz'in gerildiğini hissettim.

Kahvaltı bittiğinde erkekler şirkete gitmek için evden çıkmış, Deniz odasına çıkmıştı.

Ben bahçedeki koltuklardan birine oturup gökyüzünü izlerken Alparslan'ı gördüm, gelip karşıma oturdu.

"Sen gitmemiş miydin?" dediğimde kafasını iki yana salladı.

"Neden?" dememle omuz silkti. "Konuşmayı mı sevmiyorsun yoksa insan mı?" deyip güldüm kendi kendime. "Benimle bir kelime bile konuşmamış olsan da sana kanım ısındı be Alparslan," dudaklarımdaki tebessümle gözlerine baktım. "Sen onun gibi düşünmüyorsun değil mi?"

İlk önce sadece baktı gözlerime, dudaklarını araladı konuşacak sandım ama konuşmadı. Kafasını iki yana salladı.

"Gerçekten mi?" dedim heyecanıma yenik düşerek. Güldü, tüm içtenliğiyle güldü. Kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı. "Allah be, biliyordum Alparslan koçum ya!" deyip yanına gittim ve omzuna pat pat vurdum. Gözleri irileşti bu halime. "Şey, benim böyle gelgitlerim çok olur da," deyip kahkaha attım. "Alışman lazım Hanzade,"

Alışırız be gülüm der gibi baktı yüzüme.

"Niye konuşmuyorsun ki benimle?" deyip sağ bacağımı altıma alıp yanına oturdum.

Cebinden telefonunu çıkardı. Bir şeyler yazdı, sildi ve yeniden yazdı. Yazması bitince göstermedi, birkaç dakika bekledi. Telefonu titreyen eliyle bana çevirdiğinde iki kelime okudum sadece, o iki kelime yüreğimde yeni yara açtı, eskilerini kanattı.

Ben konuşamıyorum, küçüğüm.

Bana küçüğüm demişti ama dikkatim diğer kelimedeydi. Konuşamıyordu. Bakışlarım gözlerine değdiğinde dolan gözlerim görmedi ilk önce. İki üç kez kırpıp görüntünün netleşmesini sağladım.

"Hayır, hayır şaka yapıyorsun değil mi?" dediğimde kafasını iki yana salladı. "Bana ceza veriyorsun, benimle konuşmak istemiyorsun değil mi, o yüzden konuşmuyorsun?" yanaklarım gözyaşlarımla ıslanırken Alparslan da ağlamak üzereydi.

Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. "Özür dilerim, çok özür dilerim. Yaranı deştim, özür dilerim Alparslan." sesim titrerken o kollarını belime sardı. Dilimde sürekli bir özür cümlesi gözlerim kapalı ona sarılıyken zihnim allak bullaktı.

Konuşamayan birine konuşmayı mı sevmiyorsun diye sormuştum buraya ilk oturduğumda.

Alparslan benden ayrılıp telefonuna bir şeyler yazdı.

Özür dileme küçüğüm, bilmiyordun ki böyle olduğumu. Sakın üzülme ve ağlama da bir daha. Yoksa bende ağlarım

Okuduklarımla gözlerim daha çok dolduğunda yüzümü yelledim.

"Tamam, ağlamıyorum. Sende ağlama Alparslan." dediğimde güldü ve kafasını aşağı yukarı salladı. Telefonuna yeniden bir şeyler yazacakken durdurdum.

"İşaret dili biliyorum, istersen yani daha rahat edeceksen öyle konuşabiliriz." dememle gözleri parıldadı resmen.

(NOT: Kalın ve sağa eğik fontta yazılan sözler işaret diliyle konuşulmuştur!)

"İşaret dilini nereden biliyorsun küçüğüm?" dediğinde geçmişim aklıma düştü.

"Küçükken konuşamayan bir arkadaşım vardı, onunla konuşmak için öğrenmiştim," tebessüm etti sözlerime.

"Arkadaşın çok mutlu olmuştur onunla konuşmak için çaba göstermene," dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Onunla hiç işaret dili konuşmadım," kaşlarını çattı merak ettiği çok belli oluyordu. "Ama seninle hep konuşacağım," deyip güldüm.

"Bazen konuş, ses tonun çok güzel." ellerini indirip kısa bir süre düşündü. "Hatta sen hep konuş, ben işaret dili konuşurum." eliyle beni gösterdi. "Hadi, konuş."

"Peki, beyim nasıl isterse öyle olsun." dediğimde güldü. Bakışlarım durgunlaşırken gözlerine baktım. "Poyraz gibi önyargılı olmadığın için teşekkür ederim."

"Her zaman empati yapmış biriyimdir asla tanımadığım biri için öyle sözler söylemem hele ki bu kişi yıllarca ayrı kaldığım kardeşimse." ellerini takip ederken bana kardeşim demesi kalbimin çarpıntısına neden oldu. İzlerim sızladı ama bana kardeşim demişti. Değerdi.

Alparslan için değerdi.

"Yanımda oldun onlar yokken, teşekkür ederim." deyip yanağını öptüm geri çekildiğimde şoka girmiş gibi duruyordu. "Sende hiç unutma, ben her zaman, ne olursa olsun senin yanında olacağım. Yanında telefonun olmasa bile kendini anlatabilmen için ellerini kullanamayacak bile olsan ben seni anlayacağım." büyük bir cesaretle kendimi açtığımda derin bir nefes aldım. Rahatlamıştım.

Düşüncelerimde gerçekten çok dürüsttüm. Alparslan'a alışmıştım şu kısacık süreçte. Elleri titrerken bir şeyler söyledi. Dudaklarımdaki tebessüm, izlerimdeki sızı, yüreğimdeki filizlenen tohum birleşerek benliğimi oluşturdu.

"Söz mü?"

"Söz, kardeş sözü."

Bölüm sonu.

Alpciğim Arslancığım yerim yerim senii

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Kimler oy verip yorum yaptıı?

Kurgularım hakkında gelişen olaylardan haberdar olmak için sosyal medya hesaplarımı takip etmeyi unutmayınn.

İnstagram: z.nesa_

Tiktok: z.nesa_

Bölüm : 26.12.2024 16:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...