3. Bölüm

Bölüm 3: Ana Karakter Değişimi

Zeynep Çavdar
z3ynorellaaa

Sevgi dolu bir günden sevgi dolu bir merhaba sevgili arkadaşım. Nasılsın?1

Bu bölümü aslında kitabın içindeki olaylara küçük küçük başlayacağımız bölüm olarak kabul edebiliriz. Bu bölümden sonra kitaba gerçek bir giriş yapacağız.

İyi okumalar dilerim...

Bölüm 3: Ana Karakter Değişimi 4

Aradan birkaç gün geçti. Güneş ilk ışıklarını üzerimize sererken ben boş gözlerle tavanı seyrediyordum.

İnsan kararlarından pişman olduğunda kaybeder. Annem öyle derdi. O da dedemden duymuş. Dedemi hiç tanımamıştım ama torununun pişman olacağı kararlarını önceden gördüğüne emindim.

Pişmanlığı ve düşünmeyi kendime yasaklıyordum. Hem vicdanımın haykırışlarını susturmak hem de hayatta kalmak için. 1

Bu akşam planımın ilk adımını atacaktım. Tugay iki hafta izinliydi ve her izin aldığında İstanbul’a gelirdi. Yakın arkadaştık ve benden başka gidecek yeri de yoktu. Babası hapisteydi ve annesi de o küçükken ölmüştü. Tabii çoğunlukla Bora bana izin vermezdi ama kaçak buluşmalarımız çok sık olurdu. 6

Bir de Elif vardı. Lise için bu beton yığınına gelmeden önce onunla aynı sınıftaydık. Tayra’dayken en yakın arkadaşımdı. Daha doğrusu hâlâ öyleydi. Günde üç kere telefonda konuşurduk ve hiç canımız sıkılmazdı. Bazen sıkıldığımı söylemek için bile arardım.

Bora bana pek izin vermeyince Tugay’la Elif arkadaş olmuşlardı. Bence birbirlerini âşıklardı ama tabii söyleyemiyorlardı. 2

Bu akşam Elif de gelecekti. Onu daha sabahtan planımda bana yardım etmesi için buraya çağırmıştım. Eser’den izin almak pek zor olmadı zaten.

Kahvaltı saati yaklaşıyordu. Mecburen yataktan kalktım. Dolabın karşısında öylece adının Ece olduğunu öğrendiğim kadının kıyafetle-rine baktım. Çoğu bana küçük geliyordu ama bazıları hâlâ oluyordu.

Çeşit çeşit siyah etekli takımların arasından birini aldım. Zaten hepsi aynıydı. Zavallı Ece ölmeden önce hiç renkli bir şey giymemişti anlaşılan.

Kahvaltıya indiğimde ne Rıfat ne Eser ortalarda yoktu. Sadece Bora’nın kız kardeşleri ve eşleri vardı. Yerime geçip oturdum. Öndeki peynir tabağına uzanacaktım ki evdeki yeni çalışan Jessica bana diğerlerinden farklı bir tabak getirdi. 1

“Bu ne?”

“Bora Bey öyle istedi Ece Hanım.”

Yıllar önceki yemek tabağımın aynısıydı. Dediğim gibi kırk yedi kilo olmam gerekiyordu. Ne eksik ne fazla. Bora da belli ki şimdi de bu kuralın varlığını hatırlatmaya çalışıyordu.

Karşı çıkmadım.

Bora’ya kızmam yasakmış gibi davranıyordum. O kadar âşıktım ki ona, bana yıllardır beni sevmediğini haykırmasına rağmen ondan alacağım intikam suçmuş gibi geliyordu. 9

Önüme konan tabaktan bir çatal aldım. Tatsız tuzsuz bir tabaktı işte.

Yemek boyunca kimse konuşmadı. Serpil bile çok sessizdi. Sebebini anlıyordum. İki hafta sonra yeniden ötmeye başlarlardı. Ben bugün evden ayrılıyordum tabii.

Eser’le tekrar konuştuğumuzda kendi evime taşınmamın daha doğru olacağını söylemişti ve Rıfat izin vermişti. Koltuktaki görevime de gidip gelerek devam edecektim. Zaten koltuğu toplantılar dışında kullanmıyordum.

Kahvaltı bittiğinde odaya geri çıktım.

Elif’in gelmesine az kalmıştı. Serin sonbahara aldırmadan balkona çıktım. Evin önünde neredeyse bir toz fırtınası vardı. Tam uçuşan toza toprağa dalmıştım ki kapı hafifçe tıklandı. Mecburen odaya geri döndüm.

“Gel.”

Kapı açıldı ve Elif koşarak üstüme atladı. İkimiz de yere düşmemize rağmen hâlâ kahkahalarla gülüyorduk.

“Zeynep...” dedi beni boğacakmış kadar sıkarken. “Çok özledim.”

“Ben de.” dedim karşılık verirken. “Ben de çok özledim.”

Benden ayrıldı ve yatağa oturdu. “Evet, bir planın olduğunu ve sana yardım etmem gerektiğini söylemiştin. Planını duyayım.”

Ona planı anlattım. Neredeyse hiç bölmedi. Ara ara yüzünü buruştur-masını yok sayarsak gayet iyi bir dinleyiciydi.

“Mafya eniştemi bırakıp askere mi gideceksin gerçekten? Hem de bizim Tugay’a?” 1

Gözlerimi devirdim.

“Bora’ya yeterince karşı geleceğim zaten. Bir de Eser’le uğraşamam. O zaman beni kesin öldürürler, biliyorsun değil mi?”

“Kızım biz on üç yaşındayken mafya kitapları falan okuyorduk. Mafya koca bulamadım senin gibi. Nereden bileyim ben.” Durdu ve düşündü. “Ama benim daha iyi bir fikrim var.” 3

Bu sefer ben onu merakla dinledim.

“Yüzbaşı bir arkadaşı varmış bunun. Komutanı yani. İkisi de iki hafta izin alıp beraber gelmişler. Tugay yerine o adamla anlaşsana.” 2

Durdum ve düşündüm. Fena bir fikir değildi. Daha bile mantıklı olabilirdi. En yakın arkadaşımdansa hiç tanımadığım bir adamı kurban verebilirdim. Başımı salladım. Küçük bir ana karakter değişimimiz olmuştu anlaşılan.

“Bu daha mantıklı.”

“Mantıklı tabii. Hem rütbesi daha yüksek. Ay Zeynep, belki gerçekten âşık olursunuz.” 5

Gözlerimi devirip ona baktım.

“Ne var? Sadece sevgilikle kalmayıp evleneceksiniz zaten. Filmlerde hep âşık oluyorlar.” Yataktan kalktı. “Neyse, şimdi seni baştan yaratmamız lazım. Yüzbaşının Ece’yle değil, Zeynep’le tanışmasını istiyorum, anladın mı?” 1

Başımı salladım.

“Şimdi kuaföre gidip, o berbat sarı saçlarını kendi rengine boyatalım ve küt kestirelim. Bu saçlar ne böyle, adam görse korkar.”

Ellerim istemsizce saçlarıma gitti ama buğday tenime yakışmadığını biliyordum. O yüzden çaresizce kabul ettim.

Kuaföre gittiğimizde Elif telefondan benim eski bir fotoğrafımı kadına gösterdi.

“Aynı böyle yapın ablacığım. Ne eksik ne fazla. Bir de tam omuzla-rında kesin.”

Kadın başını sallayıp eline bir makas aldı. Elif sırıtarak sanki bir bebekmişim de ağlamamam için başımda bekliyormuş gibi yanıma dikildi. Son kez sarı saçlarımı karıştırdı.

“Güzel olacak güzel.”

Saçlarım tutam tutam yere döküldüğünde garip hissediyordum. Daha boyanmamışken bile bu kadar kısa olması ona benziyordu. Ona... Ona... Zeynep’e... 3

Kadın yanında çalışan küçük kızın getirdiği boya kabını aldı ve saçlarımı yavaş yavaş boyadı. Boyanın tutmasını beklerken Elif bana Tayra’da kaçırdığım şeyleri anlatıyordu.

Tayra’yı her hatırladığımda içim bir tuhaf oluyordu. On dört yaşımdan beri hiç gitmemiştim. Güneşli günleri, yosunlu diye sevmediğimiz denizi... Hepsi aynı yerinde duruyordu da ben çok farklıydım işte.

Biricik kurbanımla evlenirken düğünümüzü kesinlikle orada yapmak istiyordum. Aslında Eser bana evlenmemi söylememişti ama Bora’dan kapmıştım bir şeyler. O planı ortaya atıyor, ben geliştiriyordum.

Kadın saçlarımı yıkadığında kendimi resmen tanıyamadım. Farklıydı. Çok farklı. Elif gülümseyerek bana sarıldı.

“Zeynep olarak bir kez sarılmak istedim. Yedi yıldan sonra.” 2

Gözlerim dolduğunda burnundan nefes verdi.

“Birazcık eskisi gibi olduğunda ağlayacaksan işimiz var seninle. Bu kadar duygusal olma. Yoksa günün sonunda ağlamaktan bayılırsın.”

Günün büyük bir kısmını kuaförde harcamıştık ve koştur koştur eve geri dönmeye çalışıyorduk. Aylardır taksiye binmiyordum ama hiç de özlememiştim. Bizi de almaları için adamların neredeyse ayaklarına kapanacaktık.

Sonunda biri bize acıyıp taksiye aldı.

Arka koltuğa yerleşirken elim durmadan yeni saçlarıma gidiyordu. Bora kesin delirecekti. Eski kuralları geri getirmeye çalışırken bütün kuralları çiğnemem büyük bir şok olacaktı. 2

Direkt taksiden indim. Elif de bana göz devirerek yol parasını ödedi.

“Garibim alışmış özle şoförlere. Bu zor geldi değil mi?”

İkimiz de güldük.

Eve geldiğimizde Elif neredeyse herkesin kim olduğunu sordu.

“Domuz Serpil bu mu?”

“Ne yazık ki evet.”

“Dediğin kadar varmış. Kadın bir saattir şuradaki kıza bağırıyor.”

Küçük bir beden arkadan bana sarıldığında irkildim.

“Anne...”

Ayda, Ayla Hanım’ın başka bir adamdan olan çocuğuydu. Babasını kimse bilmiyordu. Benim koltukta yer almamdaki en büyük sebepti. Rıfat Bey, ona ihanet eden bir kadını koltukta tutamazdı. Aynı evin içinde olmalarına rağmen Ayla Hanım ve Ayda’nın görüşmesi ya da konuşması yasaktı. Doğduğundan beri onunla ben ilgilenirdim. O yüzden bana anne diyordu. 3

“Bu akşam gidecekmişsin. Yine gel, olur mu anne? Bırakma beni.”

Saçlarını okşadım.

“Geleceğim tabii ki. Hem biliyorsun, ben seni yalnız bırakmam ki.”

Gülümsedi ve yanımızdan ayrıldı. Beş yaşında olmasına rağmen çok büyük davranıyordu.

Elif’le birlikte hiç konuşmadan odaya çıktık.

“Evet,” dedi ellerini çırparak. “Şimdi akşam için sana güzel bir elbise seçelim bakalım.”

Dolabı açmasıyla elinin havada asılı kalması bir oldu. 1

“İğrenç!” dedi üstüne basa basa. “Çok çirkinler, bunlar asla olmaz.”

“Ama bunları giyinmek zorundayım.”

“Bunları giyeceğine ölmeden önce vasiyetnameni yazmaya başlayabilirsin. Bunlar ne Zeynep, adam seni böyle görse adını bile merak etmez. Gelinliğin de bok gibiydi zaten. Hep söylemek istemişimdir. İçimde kalmasın.” 2

Etekli takımlara bir daha baktı. “Kızım yok mu şöyle eskiden giydiğin gibi açık açık kıyafetlerin?”

Derin bir nefes vererek başımı aşağı yukarı salladım ve yandaki küçük dolabın kapağını açtım. Elbiselere bakarken ağzı açıldı. 1

“Madem böyle şeylerin vardı beni neden bir saattir milattan önce kalmış kıyafetlerinle uğraştırıyorsun?” Elini koyu kahve bir elbisenin üzerinde durdurdu. Derin bir göğüs ve sırt dekoltesi vardı. “Bak, bu çok güzel.”

*** 

Bir saat içinde hem saçlarımı hem de makyajımı yaptık. Onun seçtiği elbiseyi giymiştim.

“Fıstık gibi oldun. Gözlüklerini de tak.” dedi elindeki gözlüğümü bana uzatırken. Mavi lenslerimi çıkarıp siyah çerçeveli gözlüğümü taktım. Şimdi hazırdım.
_______________________________
Bölümümü okuduğun için teşekkür ederim. Yeni bir bölümde görüşmek dileğiyle. Kendine cici bak...🤍2

Bölüm : 05.12.2024 13:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...