34. Bölüm

32. bölüm

Zaman Sızım
zamansizim84

Leyla, Zahide hoca ve Merve ile kahvemizi içerken içim içimi yiyordu. Oyunsa oyun, tuzaksa tuzak deyip başladığım iş bir an önce sonuca varsın, dik tutmak için varımı yoğumu ortaya koyduğum kuyruğum onun sinesine yaslanınca insin istiyordum.

 

Aklımı Leyla ile Zahide'nin sohbetine vermezken Melih yüzünde şaşkın bir ifade ile içeri girdi ama halimizi görünce daha da şaşırdı.

 

"Pelin hanım aşağıda Müdür beye onu darp ettiğini anlatıp ağlıyor, sen burada kahve mi içiyorsun Benan?" Dedi şaşkınlığına hayret ekleyerek.2

 

Dudak büktüm bu haline,

 

"Keyif kahvesi içiyormuşum gibi oldu değil mi?" Dedim elimdeki kahve fincanını tabağına koyup ileri iterek, "Halbuki hâlâ konuşabildiğine göre tam ifadesini alamamışım demek ki, gidip Barlas'a iftira atan kadını konuşamaz hale getireyim." Deyip ayaklanacak oldum.2

  

Melih koluma yapıştı hemen,

 

"Ne iftirası?" Dedi kısık sesle.1

 

Onun gibi sesimi kıstım, söylemeye bile dilim varmıyordu,1

 

"Öğrenciyi taciz." deyince gözleri kocaman açıldı,

 

"Barlas?" Dedi buna kim inanır tavrıyla,

 

Güldüm haline, hakkaten buna kim inanırdı.

 

"Barlas..." Dedim onaylayarak.

 

"Vay... Oros... Vay..." Dediğinde hayatımda ilk kez Melih'in ağzından küfür duydum.3

 

Sağına soluna bakındı tekrar,

 

"Barlas nerede?" dedi çatık kaşlarıyka,

 

"Karakolda." Dedim söylerken bile canım yanarak.

 

Kapıda beliren öğrenci,

 

"Benan hocam müdür bey sizi çağırıyor." Dedi tamda beklediğim gibi.

 

Melih,

 

"Bende geliyorum." Deyince durdurdum.

 

"Ben hallederim." Deyip Leyla'ya döndüm, "Onur Bey'in sözü magazin de geçer mi?" dediğimde bu kez Leyla'nın anlamaz bakışları beni buldu.

 

"Geçer de." Deyip duraksadı "Benan ne planlıyorsun, önce konuşalım."1

 

"Birşey planlanıyorum Leyla sadece blöfümün altını dolduruyorum." Diyerek çıktım öğretmenler odasından.

 

Müdür beyin yanına indiğimde, Pelin hırsından ağlamış olacak ki makyajı akmış kırmızı gözler ile beni öldürecek gibi bakıyordu. Duvara çarptığım yanağı morarmaya başlamıştı bile.2

 

Bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ama pek faydası olmadı,

 

"Hocam bakın halime gülüyor." Dedi babasına arkadaşını şikayet eden bir çocuktan farksızdı sesi.1

 

Müdür bey bilmezden gelip sordu,

 

"Benan hocam, Pelin hanımı darp etmişsiniz doğru mu?"

 

"Yoo..." Dedim gayet rahat "Neden böyle birşey yapayım ki?"

 

Salih bey çattık der gibi başını iki yana eğdi,1

 

"Barlas bey ile ilgili ifade verdiği için bu tutumda olmanız çok yanlış Benan hocam, bunca yıllık meslek hayatımda pek çok şey gördüm geçirdim. Ve tecrübelerime dayanarak söylüyorum ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Üç beş aydır tanıdığınız bir adam için bir hemcinsinize bunu yapmanız size yakışmadı."2

 

Bak bak Müdür beye bak nasıl da çalışmış dersine, ama işte ders veren yeterli bilgi vermeyince böyle elime düşersin,

 

"Barlas bey ile tanışıklığım beş yılı geçkindir hocam ve kendisinin teröristlerin kurşun yağdırdığı bir gecede ölümü göze alıp hayatımı kurtardığını düşünürsek Pelin hanımın söyledikleri benim için hiç birşey ifade etmiyor." Dediğimde yüzündeki şaşkınlığı resmedebilseydim keşke.

 

Pelin'in halide ona yakındı,

 

"Barlas ne diyorsa benim için doğru odur, sizin için öyle olmak zorunda değil tabii neye istiyorsanız ona inanabilirsiniz." Deyip kapıya bir bakış attım "Başka birşey yoksa çıkabilir miyim?" dedim Pelin'i hiç takmadan,

    

"Hoca hanım, Pelin hanım sizin onu darp ettiğinizi söylüyor." Diye yükseldi nereye çıkıyorsun diyemediği için...1

 

"Hocam burası karakol mu? Darp ettiysem gitsin şikayet etsin, konunun sizinle alakalı kısmını anlayamadım." Dediğimde ikisi de bir kaldı.

 

"Stajyerliğiniz kalkmadı tabii ki amiriniz olarak ben de konuyu takip edeceğim." diyen müdür bey doksanlık pası ayağıma verdi.

 

Güldüm, sinirlerim bozulmuştu iki yüzlülükleri karşısında,

 

"Açık oynayalım mı? Zerrin hanım ne dedi size?" diye sordum.

 

İkisi birbirine baktı hemen,1

 

"Kimden bahsediyorsunuz?" Diyen Salih bey beni gerçekten çok hafife alıyordu.

 

"Peki madem kendisine soralım" deyip telefondan Zerrin hanımın ismini buldum.

 

Sesini bile duymaya tahammülüm yoktu ama Barlas için buna mecburdum.

 

"Benan..." Dedi irite edici sesi "Dünden beri senden haber bekliyorum canım kızım. Eeee... Aldın mı dersini? Araban ve şöförün okul kapısında hazır, nişanlın büyük bir hasretle seni bekliyor."3

 

Şu pisliğe nişanlın demiyor mu kanım sinirden tersine akıyor,

 

"Benim nişanlım şuan nezarethanede Zerrin hanım, birazdan bende orada olacağım. Pelin hanım darp ettiğim iddiasıyla şikayetçi olacak çünkü. Eee yapmadım desem kim inanacak bana, inanılsa Barlas'a inanılırdı. Anlayacağın bir kaç saate magazine düşeriz Benan Devagil meslektaşını darp etti diye."

   

Küçük bir kahkaha attı sinir bozmak için,

 

"Pelin senin aksine akıllı bir kadın yapmaz öyle şey, kimse altın yumurtlayan tavuğu kesmez güzel kızım." deyince,

 

"Demek Pelin altın yumurtlayan tavuğu kesmez? Kaç altın yumurtaya satın aldın acaba?" dediğimde Pelin'in ifadesi bocaladı.1

 

Bu kadar açık satılacağını tahmin etmiyor olacak safım...

 

"Ama müdür bey stajını yakarım diyor onu ne yapacağız?" Dedim onun fiyatını da bilmek adına,

  

"Pelin'i bana bulan Salih bey zaten, Barlas Efendi'nin hayranı pek çokmuş ama en iyi tercih Pelin oldu." Diyerek suç ortakları açık etti çünkü onun fikrince oyun bitmişti.1

 

Fikrince Benan, Barlas için Barlas'ı terk edecekti...1

 

Yoktu öyle yağma kim nefesini ardında bırakıp gidebilmiş...

 

Ama oyununa uydum o anlık,

 

"Korkma birşey yapamazlar diyorsun yani?" Dedim onaylatmak için.

 

"Her zamanki gibi ipler benim elimde diyorum." Dedi keyifli çıkan sesi.

 

"Birazdan ipler kimin elinde konuşmak için arayacağım seni, bekle!" Deyip yüzüne kapattım telefonu.

 

Boş ama gerisinde ince bir korku dolanan gözleröe bana bakan amirime döndüm,

 

"Müdürüm." Dedim saygı içeren bir tonda, sonra sesime tüm alayımı kattım "Velim diyor ki, ne müdürün, ne de Pelin hanım sana bişey yapamaz. İpleri benim elimde..." Deyince müdür bey kulaklarına kadar kızardı öfkeyle.3

 

Ama sesi çıkmadı, Pelin'e döndüm,

 

"Git şikayet et kime, nereye gücün yetiyorsa. Ama bundan sonra da bir gözün arkanda olsun, Barlas'ı sırtından vurmak neymiş göreceksin." Deyip kapıyı çarparak çıktım odadan.

 

Gücüm Barlas'dı benim, o olamayınca dik durmak çok zordu ama duracaktım.

  

Yapmam gereken son birşey vardı onu da yapmalıydım.

 

Telefonumdan sonkez olmasını umarak Zerrin hanımı aradım.

 

"Benan..." Dedi yine keyifle,

 

"Dinle!" Dedim buz gibi bir sesle. "Senin son karşılaşmamızda bana verdiğin o önemli sır varya. İşte ben o sırrı niye saklıyorum biliyor musun?" dediğimde,

 

"Bak bunu hiç merak etmiyorum işte Benan anlatsan da dinletemezsin ki kimseye." Deyip güldü. "Kimse Devagiller'i karşısına almak istemez."1

 

Küçük bir kahkaha attım onun bu eminliğini küçümsemek adına,

 

"Bak işte sende orda yanılıyorsun, Onur Doğan'ı tanırsın." Dediğimde ilk defa sesi bocalar çıktı,

 

"Onunla ne alakan var ki senin?"

 

İşte şimdi anladığı dilden konuşabilirdik,

 

"Eşi Leyla görümcem olur... Hani şu evlendikleri günlerce magazin gündeminden düşmeyen çift, şuan Kayseri de benim yanımda. Onur beyin hesabından sizin kızınız olmadığımı, ailemi aradığımı tüm Türkiye'ye duyurmam bir kaç dakikamı alır. Sonra çocuk çalmaktan mı yargılanırsın, doktor kimliğini kötüye kullanmaktan mı sen düşün! Bir saat süren var Barlas'ın aklanıp serbest bırakılması için...Bir saat... Yoksa seni Türkiye'ye gündem ederim Zerrin Devagil! Bizden uzak dur!" Deyip yüzüne kapattım.2

 

Kapattığım gibi de omuzlarım düştü, Barlas çabuk gel... Nefes alamıyorum sensiz... Güçlü görünmek çok zor...

 

Leyla okulun dış kapısından bana bakıyordu, telefonu kapattığımı görünce bana doğru yürüdü.

 

Konuştuklarım duyulmasın diye açtığım mesafeyi kapattı,

 

"Benan..." Deyince gözlerim doldu, yine sarıldığımda hemen karşılık verdi. "İyi misin? Güçlü durmak zorunda değilsin. Onur veliyi ikna etmek üzere çekecek şikayetini."

 

Geri ayrıldım hemen,

 

"Bir saat sonra Barlas çıkmış olacak Leyla, sakın o pisliğe para falan vermesin Onur bey. Yaptığı adiliğe ödül olur bu!" dediğimde kaşları hızla çatıldı,1

 

"Nasıl çıkacak o zaman Barlas, seni hiç bir yere bırakmam Benan. Sen kardeşimin emanetisin sakın aklına yanlış bir çözüm getirme." Dedi akşamdan beri ilk defa gördüğüm sert tavrıyla.

 

Gideceğimi düşünüyordu o da.

 

"Senin kardeşin benim nefesim Leyla, bırakıp hiç bir yere gidemem, gitmem! Ama elimde Barlas'ın bilmediği ve bilmemesi gereken bir koz var. Ona oynadım... Kaçarı yok dediğimi yapacaklar, bir saat sonra Barlas yanımızda olacak." Deyince çatılmış kaşları biraz düzeldi,

 

"Bırakma... Bırakma sakın... Toparlayamaz Benan, bazen o iyi olsun diye birşeyler yaparken sevdiğinin canını öyle bir yakarsın ki dönüşü olmaz. O hataya düşme Barlas kaldıramaz..."1

 

Bu sözlerin altı boş değildi de ben manasını çözemiyordum. Kim, kim iyi olsun diye birşey yapmıştı da bunca canları yanarken yan yana gelemiyor ayrı hayat kuruyorlardı. Öznesi Savaş abiydi konunun ama Leyla o defteri kapatmış görünse de ezber ettiği sayfalar hâlâ canını yakıyordu.

 

Ben birşey diyemeden Zahide hoca yanımıza geldi,

 

"Benan ders başlıyor güzelim, sen git ben sana arkadaşıma rapor yazdırırım. Barlas'sız da gelme sakın." Deyip ikimizi de öperek derse geçti.

 

Benim de durasım yoktu da öğrencilerime kıyamıyordum, şuraya geldim geleli başıma açılmayan iş kalmamıştı. Eksik derslerimin telafisini yapsam da ilk yılımı böyle geçirmek beni üzüyordu. Gel gelelim bu kafayla da kimseye faydam olmazdı.

 

Arabaya atlayıp karakolun önüne geldiğimizde Onur Bey arabasının yanında avukat Haluk bey ile konuşuyordu.

 

"Güzelim." deyip Leyla'nın hastası olduğum kızıl saçlarına bir öpücük kondurdu eşi.

 

"Bir gelişme var mı Onur?" Diyerek duygularıma tercüman oldu Leyla.

 

Haluk Bey,

 

"Şikayetçi olan aile biraz evvel geldi, biz ikna için uğraşıyorduk açıkçası ama kendiliğinden gelip şikayeti geri çekeceğiz demelerini beklemiyorduk." Diye durumu bize özetledi.

   

Kendiliğinden çekmemişlerdi oysa Onur Bey meselesi ortaya çıktı çıkalı aklımdaydı onun aracılığı ile ailemi bulmak daha doğrusu beni bulmaları için bir işaret fişeği havalandırmak.

 

Bu kozu da Barlas için harcamış olsam dahi pişman değilim. Önce Devagillerin ellerinde ki güçten olmaları gerekiyor. Ailemi bulsam da bana rahat vermeyecekleri çok açık, sakin ve emin adımlarla ilerlemem gerekiyor.1

   

Sabır...1

 

En çok da sabır gerekiyor.

 

Biz konuşurken yanımızda duran arabadan, takım elbiseli bir adam indi. Adımları bize doğru olunca Leyla da benim baktığım yöne döndü,

  

"Tuncay..." Diye söylendi "Ah Zahide durmayacağını bilmem gerekiyordu." Dediği sırada adam da yanımıza ulaşmıştı çoktan.

 

"Leyla, geldin yine karıştırdın değil mi ortalığı, orta çağda olsak cadı diye yakarlardı kız seni." deyince Onur Bey de, ben de bir kaldık.

 

Bu ne samimiyetti ki?

 

"Dedim ben o Zahide'ye, deme o Tuncay efendiye, çatma deliye beni dedim." Diyen Leyla da söylenir gibiydi ama samimi bir tavırla da tokalaşıp kısaca sarıldı gelen kişiyle.

   

"Yav he he..." Deyip Onur Beye döndü, sanki adam yanımızda değilmiş gibi "Enişte beyde televizyonda göründüğünden yakışıklıymış ama pek ters bakıyor." Diye duyulacak şekilde göya fısıldadı.

 

Leyla onun bu haline alışık olacak ki güldü,

 

"Onur, okuldan arkadaşımız Tuncay."

 

Onlar da tokalaşıp tanışınca Haluk bey tüm ciddiyetiyle,

 

"Merhaba Tuncay Bey." dedi.

 

E olaya Fransız bir ben kaldım.

 

Tuncay Bey'in biraz evvel ki şakacı tavrı bir anda silindi,

 

"Merhaba avukat bey, sen çıkarabilecek misin bizim oğlanı yoksa ben buraları karıştırayım mı? Memleketin çocuğuna artistlik yapmak neymiş bir konuşalım memur beylerle." Dedi ama racon keser bir hali yoktu. Oldukça ciddi ve sinirliydi...3

 

"Aile içerde efendim şikayetini çekiyor. Barlas bey de birazdan serbest bırakılır." Deyip adamın öfkesini biraz söndürmek ister gibi konuştu avukat.

 

"Çeksin bakalım şikayetini ben ona Kayseri de bir gün daha ekmek yediriyor muyum? Nişanlı adama iftira atmak neymiş, ya o kız inansaydı!" Deyip benim bu olaya inanma ihtimalimi dillendirince Leyla'nın aklına düştüm,

 

"Of... Tanıştırmayı unuttum." deyip elini omzuma attı, "Barlas'ın nişanlısı Benan."

 

Tuncay bey hemen bana elini uzattı. "Memnun oldum yenge, ellerin dert görmesin okuldaki yılanın başını ezmişsin, haddim olmayarak çok takdir ettim, eline sağlık gerisi bende aklın kalmasın."2

 

Garip ama çok gerçek bir adamdı, çözemedim.

 

Avukat ile konuşurken başka bizimle konuşurken başka biri oluyordu sanki.

   

"Bende memnun oldum." Dedim yeni tanıştığım için biraz çekinerek.

 

Biz konuşurken karakolun kapısında bir hareketlilik oldu ve beklediğim kişi kapıda göründü,

 

"Barlas..."deyip koşturdum hemen o da beni fark edip basamakları hızlıca indiğinde kollarımı sımsıkı boynuna sardım. Bir gece değil de bir ömür ayrı kalmışızcasına bir hasret vardı içimde.

 

"Ezelim..." Dedi kokumu içine çekerek. "İyiyim, burdayım sıkma kendini güzelim." Dediğinde titrediğimi fark ettim. "Şşşş... Tamam bak geçti." Deyip sakinleştirmek ister gibi daha çok çekti göğsüne, saçlarımı okşadı.1

 

Ne ağlamamı, ne de titreyişimi durduramıyordum. Sanki bedenimin kontrolü bende değilmiş gibi...

 

"Burdayım... Geçti... Ezelim..." Derken bilincimin kapandığını hissettim. Sinir boşalması yaşıyordum muhtemelen...

 

     

Ne kadar baygın kaldım bilmiyorum, sesler vardı, duyuyordum ama kopuk kopuk... Mesela ilk defa Barlas'ın küfür ettiğini duydum.

Leyla'nın sabahtan okulda olanları anlattığını... Arada sarsılıyor olduğumuza göre arabada olmalıydık, Onur Bey'in tam Leyla'ya göre bir gelin bulmuşsun dediğini duydum, buna biraz güldüler. Sanırım o da Barlas sakinleşsin diye böyle konuşuyordu.

 

Ufak ufak gözlerimi açmaya çalıştım,

 

"Dünden beri çok sıktı kendini Barlas, sen varken uysal bir kediye benzeyen kızın içinden öyle bir arslan çıkacağını ben bile beklemezdim." dedi Leyla.2

 

İş başa düşünce arslan oluyordum ama esas arslan gelince yine kedi gibi göğsüne sinmiştim.

 

Gücümü topladığımı hissedince, "Barlas..." Dedim ama sesim çok kısık çıktı.

 

"Burdayım güzelim." Dedi hemen alnımda dudaklarının sıcaklığını hissettim. "Hastaneye gidiyoruz yorma kendini."

 

İstemediğimi belli ederek başımı iki yana salladım,

 

"Eve gidelim, iyiyim ben." Diyebildim.

 

"Olmaz bir doktor görsün." Diye itiraz etti hemen.

 

Arabada iki doktor vardı farkında mıydı?

 

"İyiyim, çok sıktım kendimi ondan oldu. Eve gidelim, hem Leyla doktor ya zaten..." sona doğru kısılan sesimle ne kadar ikna ediciydim bilmiyorum ama şansımı denedim.

 

İkna olmuş olacak ki yolumuz eve döndü, başım Barlas'ın göğsünde aklımı toparlamaya çalışıyordum.

  

Evde çoşkulu bir karşılama bizi bekliyordu, Nermin Sultan ve Yasemin'in sımsıkı sarılmaları, Kaan ve Hakan'ın erkeksi bir tavırla sırtına vurarak destek oluşlarını ve Semih babamın elini öpen oğluna sarılışını Leyla ile kol kola dolan gözlerimizle izledik.2

 

Dört kadın mutfağa girip mükellef bir sofra kurduk. Leyla sadece salata yapıp sofrayı kursa da neşesi bize yetiyordu.1

   

Güle söyleye yemeğimizi yedik, Barlas kendi katına çıkınca usulca peşine takıldım soğuk havada terasa çıkmış sigarasını içiyordu. Odasından bşr hırka alıp omuzlarına bıraktığımda gelişime şaşırmış görünmüyordu. Kolundan tutup önüne aldı beni, sırtım göğsüne yaslanırken kolları kuşattı etrafımı, ona getirdiğim hırkadan daha etkili olduğu tartışılmazdı.

   

"Barlas..." Dedim ismi ihtiyaçmış gibi bir lezzet bıraktı dudaklarımda.

   

"Çok mu korktun güzelim?" Dedi saçlarımın üzerine değdi dudakları.

   

"Sensiz bir güne değil, bir anâ bile tahammülüm yokmuş. Sen olmayınca ıssız oldum... Ailemize rağmen, Leyla'nın ve Onur beyin desteğine rağmen ıpıssız hissettim." Dedim kollarında küçülüp yok olmaya çalışırken.

 

"Benan, veli ziyaretine gittiğimiz evde ki adam saçma sapan konuşup çıkıp gitti. Pelin de ona sinirlenip çıktı evden. Çocuğun annesi kızının okumasını istediğini anlatınca mecbur dinledim kadını. Böyle bir tuzak kuracakları aklımın ucuba bile gelmedi." Dedi.2

    

"Canım, ben olanlarda asla senden şüphe etmedim. Neden anlatıyorsun bunları?" Dedim çatılan kaşlarımla.1

  

Kollarında geriye dönüp gözlerine bakmak istedim, ondan şüphe edeceğim aklının ucundan bile geçmişse çok büyük kayıptı bizim için.

   

Dönmeme izin vermedi ama, çenesini başımın üzerine bastırdı, kollarını daha da sıkılaştırdı,

   

"Biliyorum... Biliyorum... İçinden çıkan dişi aslanı gururla dinledim. Sadece ne olup bittiğini bil istiyorum." Dediği sırada cep telefonunun melodisi bizi susturdu.

   

Ekranda Boran'ın adının görünmesi ile ikimizde şaşkınca birbirimize baktık, Barlas biten sigarasını küllüğe bastırıp, bizi soğuk terastan içeri alırken telefona da cevap verdi,

 

"Efendim Boran." Deyip dinledi karşıyı. "Sağolasın geldi geçti şükür, bir kere daha amaçlarına ulaşamadılar." Dedikten sonra yine dinledi.

  

Boran ne anlatıysa önce kaşları havalandı, sonra çatıldı.

  

"Çok geçmiş olsun, Derya iyi mi şimdi?" Deyince bende yerimde dikleştim.

     

Barlas sakinleştirmek ister gibi elimi tutup okşadı, biraz daha konuştular ama çok birşey anlamadım.

    

Çatık kaşlı bir ifade ile telefonu kapatmasını bekledim.

  

"Ne olmuş Barlas? Derya mı hasta?" Diye sordum hemen.

   

Barlas dudaklarını birbirine bastırdı, sonra derin bir nefes alıp,

  

"Derya merdivenlerden düşmüş, hastane de hamile olduğunu öğrenmişler." Deyince parmaklarım dudaklarıs kapandı,

    

"Hiii!" Demem kaçınılmaz oldu. "Bebeğe birşey olmuş mu? Derya iyi mi?" Dedim peşi peşine.

 

"Bebek de Derya'da iyiymiş... Sadece..." Deyip duraksadı.

 

"Kötü birşeyler var değil mi?" Diye sordum.

 

"Derya yaklaşık son bir yıl kadarlık süreyi hatırlamıyormuş ve hatırlamadığı kişilere Boran da dahil." Dedi içli bir nefes vererek.

 

"Offff...." Çektim tüm efkarımla nasıl hatırlamaz Boran'ı...

 

"Benan gidelim mi Mardin'e, belki seni görmek iyi gelir. Anladığım kadarıyla Boran ile biraz gerilmişler. Sesi hiç iyi gelmiyordu." Dedi asla reddemeyeceğim bir teklif yaparak.

  

"Nasıl gideceğiz sen yorgunsun, ben gece gidemem. Pazartesi okul var..." Diyerek dudak büktüm. "Hem Leyla ile de ilgilenemedik."

 

"Güzelim, sen Derya'nın yanında olmak istiyor musun onu söyle gerisi benim problemim." Demesiyle minnetle gülümsedim.

 

"Bizi görmek iyi gelebilir Barlas." Dediğimde başını salladı.

 

"Ben gece yarısına kadar biraz kestireyim. Leylalar yarın Onur'un ailesini ziyarete geçeceklermiş. Sorun olmaz yani." Diyerek ben

im içimi de rahatlattı.2

 

Gece yarısı Derya'ya gitmek için yola çıkarken bütün ailemiz bizi yolculuyordu...1

 

 

Benan...?1

 

Barlas...?1

 

Leyla...?1

 

    Onur?

 

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın arkadaşlar sizi seviyorum ❤️ 🧿 🥰4

 

    

   

     

 

     

   

 

    

 

    

 

    

 

    

 

     

 

    

    

    

    

 

Bölüm : 18.04.2025 21:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...