36. Bölüm

34. Bölüm

Zaman Sızım
zamansizim84

Merhaba arkadaşlar

Ezelim'i son düzlüğe çıkardık inşallah...

Desteğiniz için teşekkür ederim.

Yorum sınırı koymuyorum ama siz beni biliyorsunuz,

Çok yorum➡️ Çabuk gelen yeni bölüm

Kazan➡️ Kazan 😎

 

İki ay sonra,

 

 

Önümüzdeki koliler bir boşalırken Yasemin'le bayağı yorulmuştuk ama değmişti. Evin mutfağına bayılan sevgili görümcem bizden çıkmayacak gibi duruyordu.

 

 

Tabii onun bu çılgın projelerini sürekli baltalayan bir de Sevinç vardı elimizde, neymiş efendim yeni evlilerin evinde ne işi varmış...

 

 

Hayır bunu benim yanımda konuşmasalar anlayacağım ama...

 

 

Yani uyarıyorsun bari tenhada uyar...

 

 

Kıpkırmızı gezmek zorunda mıyım utancımdan...

 

 

Neyse ki yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmiştik, evimizi tamamen döşemiş artık mutfağın ufak tefek eksiklerini tamamlıyorduk kolileri kapıya çıkarıp gelen Yasemin,

 

 

"Derya ablalar Ne zaman gelecekler Benan abla?" Dedi.

 

 

"Akşama doğru gelmiş olurlar sanırım, Derya hamile diye otuzla falan gelmiyordur İnşallah Boran..." Dediğimde Yasemin kocaman bir kahkaha attı.

 

 

"Yani Boran abi bu hem karısı hem kızı söz konusu olunca bir deve kervanından hallice geliyor olabilirler."

 

 

"Ben geldiklerine bile şaşkınım aslında ama işte Derya'yı ikna edemedi bence." Dedim.

 

 

Tabii ki her zamanki gibi Boran abici olan Yasemin itiraz etti,

 

 

"Yok ya o kadar da değil, Boran abi sizi çok seviyor düğüne mutlaka gelmek isterdi. Ama işte Derya ablanın düşmesi, düşük tehlikesi, hafızayı kaybetmesi falan derken adamın gözü korktu ne yapsın?"

 

 

Hakperest tarafım Yasemin gibi onlara hak verdi,

 

 

"Haklısın başlarına gelmeyen kalmadı." Diyerek onu onayladım.

 

 

"Haklıyım tabii Boran abimin sayesinde ceo karısı oldun, lütfen şükürsüz olmayalım yengeciğim..." Diyerek beni satmasıyla şokla ağzım açık kaldı.

 

 

Elimdeki tabaklar kırılmasın diye içine bırakılan kağıtlardan kocaman bir topak yapıp Yasemin'e attım,

 

 

"Bana bak cadı seni bir benzetirim ceo karısından dayak yemek nasıl oluyormuş görürsün." Dedim.

 

 

Güldü cadı,

 

 

"Vallahi Benan abla ne yalan söyleyeyim ağabeyimin keyfi çok yerinde, o okulda harcanıyormuş bence." Dediğinde başımı sallayarak onu onayladım.

 

 

Allah'tan Barlas yeni işin de çok mutluydu, Tuncay Bey gerçekten samimi, eğlenceli bir adamdı eşi Sevda ondan da neşeli bir kadın. Açıkçası onları tanıdığım için çok mutlu olmuştum. Üç çocuklu neşeli hayat dolu bir aileleri vardı.

 

 

" Yani maalesef öğretmenlikten çok bakıcılık yapıyor gibiydi, veli profili de malum... Üstüne müdür beyin iş bilmezliği de olunca Barlas çok yoruluyordu. Şimdi işine severek gidiyor ya ben de çok mutluyum." Dedim.

 

 

Elindeki bardakları rafa dizdikten sonra bana döndü başka bir konuya geçiş yaptı,

 

 

"Keşke Leyla ablam kınaya gelebilseydi." Dedi büyük bir dertlenmişlikle.

 

 

Yani gelse güzel olurdu tabii ki de bu kadar niye dertlenmişti anlamamıştım.

 

 

"Sevincin kınasında da Leyla yoktu gayet eğlenmiştik o kadar kendini üzme gelebilse eminim gelirdi."

 

 

Yasemin elini bir tur havada salladım,

 

 

"Sevinç ablamın kınası kına mıydı Allah aşkına, Leyla olsaydı orayı iki katı coştururdu." Dedi.

 

 

Dudak büktüm ister istemez,

 

 

"Kısmet değilmiş demek ki Yasemin." Diyerek onu teselli etmeye çalıştım gerçekten çok dertleniyordu bu duruma.

 

 

Barlas'tan öğrendiğim kadarıyla Savaşla Leyla'nın arasındaki durumu bilen insan sayısı oldukça az...

 

 

Savaş abinin babası Turan amca, kızı Sevinç, dolayısıyla eşi Dağhan, Barlas ve Nermin Sultan dışında kimse onların arasındaki durumdan haberdar değildi.

 

 

"Hiç yoktan Savaş abim bari geliyormuş, zaten anlamadım Sevinç ablam nasıl düğününe gelmeyen Savaş abiye küsmedi." Diye kendi kendine bir çıkarım da bulundu.

 

 

Leyla ile Savaş'ın durumunu bilenlerden, Savaş abiye karşı en kinli olan şüphesiz Sevinç'ti.

 

 

Öyle ki adamın adının anılmasına bile tahammülü yoktu.

 

 

Öz abisine karşı bu kadar Leyla'cı olması bana bile ilginç geliyordu.

 

 

"Adam savaş bölgelerinde doktorluk yapıyor Yasemin, gelememiş olabilir bunda ne var?" Dedim söylediğim yalana kendim bile inanmazken.

 

 

Yasemin de inanmamış olacak ki dudak büktü.

 

 

" Onların arasında başka bir sıkıntı var ama çözemedim, bence Serap'la anlaşamıyor Sevinç abla. Gerçi Serap'la kim anlaşsın bir gelini bir sülalede kimse mi sevmez? " Dedi tam dedikoducu görümce tarzıyla.

 

 

Bilip de bilmezden gelmek oldukça zordu onun için lafı değiştirdim,

 

 

"Yasemin bana bak, benim arkamdan da böyle gelin gelin diye konuşmuyorsun değil mi?" Diye takıldım yalandan.

 

 

Gözlerine devirip aşk olsun bakışları atarken,

 

 

"Sen gelin misin Benan'cığım sen bizim başımızın tacısın..." Dedi sesini incelterek eski Türk filmi kibarlığında.

 

 

Konuyu değiştirmeyi başardığım için bir öpücük atıp karşılık verdim.

 

 

"Umut abi ne zaman gelecek?"diye sordu bu kez.

 

 

Evet Devagillerden elimizde bir tek Umut kaldı, operasyonla beraber Zerrin Devagil, kocası ve şirketin ortağı olan bu durumlardan haberdar olup ses çıkarmayan herkes hapishaneleri boylamıştı.

 

 

Üzerinde var gibi görüşe gidip gerçek ailemin kim olduğunu sormak istedim ama görüş bile kabul etmedi beni görmek istemiyormuş sanki ben onu görmeye çok meraklıyım. Bildiğim tek bir şey var, bana asla ailemin kim olduğunu söylemeyecek bu onun elinde kalan son kozu ve acıyı çektirmek için bunu kullanmaktan asla geriye durmaz.

 

Zerrin hanım'ı görmeye gitmek istemem Barlas'ı çok şaşırsa da, belki iç hesaplaşma olduğunu düşünerek götürdü beni. Bu yüzleşmenin bana iyi geleceğini bile düşünmüş olabilir, ah canım sevgilim bilmiyor ki o kadın benim annem bile değil. Bilmiyor ki artık benim onunla yapacağım hiçbir hesaplaşma elimden kayıp gidenleri geri getiremez.

 

 

Bilmesin de zaten bir ihtimal dahi varsa onu da elimizin tersiyle ittiğimizden haberi olmasın, onun yüzünden öğrenemediğimi düşünürse çok üzülür Barlas. Zaten ailem yok yalnızım diye bütün aile sarıp sarmalıyor beni.

 

 

Yasemin'in sorusuna odaklanıp ona cevap verdim,

 

 

" O da kına akşamı gelecek Yasemin." Dedim.

 

 

Uzun saçlarına boynundan geriye attı bizim kız,

 

 

" Umut abinin ailesinin arkasından operasyona dahil olup bu işleri ortaya çıkarması gerçekten takdir edilesi. Ne olursa olsun onlar sizin aileniz Benan abla..."dedi üzülerek.

 

 

"Aile dediğimiz şey her zaman senin içinde yaşadığım mükemmel topluluk gibi olmuyor Yasemin, her anne Nermin Sultan değil, her abilik ilişkisi Barlas ile senin arandaki gibi değil... Tamam Umut beni sever, ama ben hiçbir zaman onun önceliği olmadım. Buraya beni o göndermiş ama bunu bana söyleyecek kadar bile beni kendine yakın hissetmedi. Ne zaman ki iş işten geçti mızrak çuvala sığmadı mecbur oldu." Dedim açık yüreklilikle.

 

Derin sıkıntılı bir nefes alıp verdim,

 

"Şu ana kadar benim için yaptığı en büyük iyilik yolu mu Barlasla kesiştirmesi. O Doğu görevindeyken yanına gittiğime memnun olmamıştı, pes edeceğimi düşünüyordu, güçsüz olduğumu ya da annemin dizinin dibinde olmamın en doğrusu olduğunu. Ama desteğini de çekmedi Bu iyiliğini de yok sayamam. Ne olursa olsun hayatımın aşkıyla beni karşılaştıran doğu görevinde beni yanına kabul etmesi." Dedim dürüstçe.

 

 

Üzüldüğümü fark eden Yasemin açtığı konudan pişman olup toparlamaya çalıştı,

 

 

" Yani bir abinin de hayatta yapabileceğim büyük iyiliklerden biri bu olsa gerek Benan abla, sana abim gibi bir prens bulmuş daha ne yapsın. Üstüne bir de benim gibi görümce Nermin Sultan gibi kayınvalide daha bundan büyük kıyak mı olur?" Dedi bilmiş bilmiş.

 

 

" Aynen canım aynen..."dedim ben de onun bu haline gülerek.

 

 

" Keşke benim abim de bana böyle bir kıyak yapsa." Dediğinde,

 

 

"Hangi abinden bahsediyoruz Yasemin malum üç tane var?" Dedim takılarak

 

 

" Tabii ki Barlas abimden bahsediyoruz, Kaan abim malum biraz vizyonsuz Gaye'den zor kurtardık kendimizi. Hakan'la zaten aramızda kaç yaş var onu hiç sayma o kendi başına çaresine baksın yeter. Yine ümidim Barlas abimde." Dedi.

 

 

"Barlas'a kalırsa seni başına yastık yapabilir Yasemin. Ben kız kardeşine bu kadar düşkün bir abi çok az gördüm." Diye itiraf ettim.

 

 

"İşte yastık olmam için bu evde yaşamam gerekiyor ama yeni evlilerin yanında durulmuyormuş canımın içi, ne yapalım biraz eskiyin de o zaman gelirim artık... Cicim ayınınız tahminen ne zaman biter?" Diyerek tarih sordu bir de.

 

 

"Rezervasyon almaya başlayınca ben sana haber vereyim canım." Deyince ikimiz de gülüştük.

 

 

Seviyordum bu kızı iyikimsin Yasemin...

 

Az sonra Barlas geldi evin son halini bir göz attıktan sonra hep beraber yola çıktık.

 

Döndüğümüzde nen bir duş almak için evime çıktım...

 

Minicik evin içinde gözlerim dolaştı.

 

Villa'ydı, bahçeydi, ada mutfaktı hepsi hikaye bence. Şu iki göz odada bulduğum huzuru yıllarca hiçbir yerde bulamamıştım. Sanırım hayatımda huzur dendiği zaman arayacağım tek yer bu çatı katı olacak."

 

Az sonra çalan kapı ile duştan yeni çıktığı için kokusuyla evimi dolduran bir Barlas karşımdaydı, akşama kadar beni özlemiş olacak ki girer girmez dudaklarımı esir aldı. İkimiz de farkındaydık artık bu ayrılığın son demler olduğunun. Ama nişanlıyken kaçak göçek görüşmek gibisi de yoktu doğrusu...

 

"Ezelim..." dedi içli nefes yüzümü okşarken "Bu iş iyi hoş da ben akşama kadar seni çok özlüyorum."

 

Bu kez ben küçük bir öpücük çaldım onun dudaklarından,

 

Ben de seni özlüyorum hayatım, ama bu özlem hoşuma gidiyor kavuşmalar çok tatlı oluyor." Dedim dudaklarımı yalayarak.

 

Bir kere tekrar dudaklarıma düştü,

 

"Yak güzelim yak savur küllerimi şu terastan aşağıya, bütün Kayseri kurtulsun sen de kurtul bu Barlas'tan." Dedi dertli dertli.

 

" Yaktığın kadar yanıyorsun Barlas hocam." Diye cilvelendim.

 

Kaşları imalıca havalandı,

 

"Yalnız yanmıyorsun mu demek istiyorsun Benan hocam?"

 

Uslu uslu başını sallayarak onu onayladım, beni kendine çekip başımı göğsüne yasladı sardım kollarımı beline huzur buydu, mutluluk buydu, bu adamın ta kendisiydi bu saydıklarımın.

 

"Barlas sana yanmak çok güzel, seninle anılmak, iki gün sonra aynı soyadını taşıyacak olmak..." Deyip kalbinin üzerine bir öpücük kondurdum. Onda kapanan ama bende hiç kapanmayan kurşun yarasının üzerinden öptüm sevdiğim adamı...

 

Saçlarımı koklayak öptü daha çok sardı sarmaladı...

 

"Sen gelmesen ben yersiz yurtsuz bir adamdım Benan, ailesinden öte tuttunduğu kimsesi olmayan kendini yalnızlaştırmış bir Barlas vardı. Herkesle sohbeti olan ama samimiyeti olmayan. İyi ki geldin güzelim, o yarayı bir sen sarabilirdin iyi ki geldin..."

 

Apartman boşluğunda bir vaveyla kopunca ayrıldık mecbur ikimizde korkuyla geri çektik kendimizi...

 

Ben birine birşey oldu diye korkarken, Barlas'ın son dakikada çıkacak bir aksiliğe tahammülü yoktu.

 

"Ne oluyor Allah aşkına diyerek kapıya çıktı, fakat korktuğumuz başımıza gelmedi gürültüyü koparan Yasemindi gürültünün sebebi de karşısında sevimli göbeği ile Derya.

 

Biz kapıya çıkınca Boran bizi fark etti,

 

"Gelip karımı bu hanım kızın elinden kurtarabilecek misiniz? Ben yol boyu sarsmamak için hızlı aşımı bile yapmadım deli gibi sarsıyor." Dedi sesindeki dehşetle.

 

Tamam Yasemin biraz haşin severdi ama Boran da biraz abartıyordu kanımca.

 

Tabii bunu ona söylemedik misafirdir sonuçta....

 

Yasemin'in kollarından güç bela kurtulan Derya ile Boran'ı korkutmayacak samimilikte bir sarılma ile kucaklaştık.

 

Nermin Sultan sanki Leyla gelmiş gibi Derya'yı da büyük bir sevinçle karşıladı. Bu kadının içindeki sevgi potansiyelini ben anlayamıyordum bütün dünyayı kalbine sığdırabilecek kadar genişti sanki yüreği.

 

"Ay Derya'm nasıl güzelleşmişsin annem." Dedi hamilelikle belirginleşen yanaklarını severken.

 

"Ya Nermin Sultan tombiş oldum ben." Niye mızlıdandı Derya.

 

"Ya hu Derya'm ne tombişi nasıl yakıştı aldığın iki kilo sen neden böyle yapıyorsun cennetim." Diye Nermin sultanı destekledi Boran.

 

Halbuki bizim kız mahsus yapıyordu, eminim bütün hamileliği boyunca Boran'ı bu şekilde yoracaktı. Yok çirkin oldum, yok tombiş olduğum, yok beni artık sevmiyorsun ve bunlar klasik hamile nazlarıydı.

 

Hem cinsimi ele verir miyim, asla... Baba olmak kolaydı anne olmak için bütün bedeni yıpranan kadındı azıcık nazını çekiversindi canım.

 

Ki Boran'da asla halinden şikayetçi durmuyordu.

 

Yemek faslının ardından Derya ve Boran'ı yeni evimize götürdük, hakikaten hamilelikte merdivenler sıkıntılı bir işti. Tek kat neyse de çatı katı olan eve dört kat tırmanmak dört ayını yeni bitirmiş Derya'yı bile yorduğuna göre ilerleyen zamanlarda hiç çıkılmazdı.

 

Onları aslında kendi evlerine misafir yapmak komik gelse de durum buydu.

 

Senede en çok bir kaç kez kalacakları bir evi boş tutmak Derya'nın hayat felsefesine tersti. Yazlık evler için bile aynı şekilde düşünürdü.

 

Düzenli kalmayacaksan meşgul etme, israf hiç etme...

 

Ama bizde bir söz almıştık Kayseri'ye geldiklerinde bizim misafirimiz olacaklardı. Amasız şartsız...

 

Onlar için hazırlanan bir misafir odamız bile vardı, her ne kadar Yasemin onlardan çok talibi olsa da.

 

Barlas ve Boran bahçeye bakan veranda da kahvelerini içerken, beni bir bahane ile üst katta çeken Derya,

 

"Bir gelişme yok mu Benan, Umut illaki bir ipucu bulmalıydı bunca zaman." Dedi sabırsızlıkla.

 

Umut artık öz abi kardeş olmadığımızı biliyordu, bu ilişkimizde çok da birşey değiştirmişti. Ben Barlas'ın abiliğini gördükten sonra farkı çok iyi anlaşılmıştım.

 

"Yok Derya, evin her köşesini, Zerrin Devagil'e ait her kıyı köşeyi deştik... Bir ipucu yok... Onun aklının en sinsi köşesinde saklı benim ailem. Hiç bir zaman bana onları vermeyecek." Dedim içli bir nefes vererek.

 

"Allah'ın belası kadın!" Dedi tüm kiniyle. "Onur Bey'in medya gücünü kullanabilirsin. Anlat olanı biteni, sen onları bulamasanda onlar seni bulur belki." Diye bir fikirle geldi.

 

Kendime bir zaman verdim Derya, o süre zarfında bulamazsam bu don seçeneği de deneyeceğim. Ama iş oraya gelir ve ailemi bulamazsam Barlas bu işi çözer ve yıkılır. Ben sevdiğim adamı tanıtıyorum Derya bunun için hergünü azap eder kendine."

 

Sıkıntılı bir nefes alıp verdi, mavi gözleri alev alevdi. Ne zaman bir şeye güç yetiremese böyle olurdu. Hele de sevdiklerine bir dokun.

 

"Haklısın Barlas duymadan son raddeye kadar arayalım ama en fazla kendine belirlediğin zamana kadar Benan, fazlası değil... Belki evlat hasreti ile yanan bir anne var arkamızda. Barlas üzülmesin derken ona geç kalmayalım." Dedi el göbeğini okşarken.

 

" Hareketlerini hissediyor musun?" Dedim bende göbeğine dokunurken.

 

"Benden çok Boran hissediyor, o ne zaman elini göbeğime koysa karşılık alıyor şaka gibi..." Diyerek benim merakımı giderdi.

 

"Oyyy teyzesinin bal kızı severim ben onu." dedim içim gitti Derya'nın bebeğini sevdiğimizi hayal ederken.

 

"Seversin tabii teyzesisin bir sen, bir Pınar." Dediğinde sım sıkı sarıldım dostuma, ablama, belki zaman zaman annem olmuş kadına.

 

Ertesi gün Sevinç, Yasemin, Derya, Barlas'ın halasının kızı Canan olmak üzere hepimiz kuaförün yolunu tutmuştuk.

 

Eski ev arkadaşlarım düğüne gelebileceklerdi. Onlar dışında da Zahide hoca ve Merve dışında kız evi namına kimse yoktu.

 

Kınanın sönük geçeceği karamsarlığı benim içimi de yoklarken belli etmemeye çalıştım.

 

Melih'in aracılığıyla onun akşamları sahne aldığı canlı müzik yapılan cafeyi kına mekânı yapmıştık.

 

Çok büyük bir yer değildi dolayısıyla az insanlada dolu dolu bir eğlence yapılabilirdi.

 

Narin neredeyse varlığını hissetmeyeceğimiz kadar hayatımızdan çıkmıştı. Şaşılası bir şekilde merdivenlerde dahi denk gelmiyorduk.

 

Biten saç makyaj faslından sonra sade ama oldukça içime sinen elbisemi giydim,

   

 

Elbise sade diye bana Hürrem Sultan'ın tacını takmaya çalışan Yasemin'in elinden zorla kurtulup alabildiğim zarif tacı kuaförün yardımıyla taktırdım.

   

 

Gelinin ben olduğumu belli edecek kadar şık ama beni yormayacak kadar sadeydim.

 

Tabii birde tüylü kocaman bir yelpazem vardı ki, Bülent Ersoy görse gözü kalırdı... Öyle bir şatafat...

 

Tabii ki Yasemin'in işiydi...

Hatta kendince yakın olanlara da Güllü taçları almıştı kendininkini de bir tık abartılı tutmaktan geri durmamış tabii görümce olmak kolay değilmiş.

Barlas'ın arabası kuaförün önünde görününce Sevinç kapıya koşturdu bahşiş alacakmış, iyi de arkadaşım o gelin çıkarken olmuyor muydu?

Sesimi çıkartmadım Bu ailenin adetlerini bilmediğim için uslu uslu bekledim.

Barlas da benimle aynı fikirde olacak ki ona geçit vermeyen kuzen,

"Sevinç saçmalama o gelinlikle çıkarılırken istenir Ne bahşiş Allah aşkına?"dedi şaşkın bir sitemle.

Bunlara takılmazdı ama hazırlıklı olmadığı için muhtemelen sitem etti,

"Yok gelinlikli kısımda Yasemin bahşiş isteyecek ben bugünü seçtim."

Sen niye seçiyorsun Sen zaten erkek tarafısın madem bahşiş istenecek Derya gelsin." Dedi sevinci iyice yükselterek.

"Hiii... inanmıyorum iyice hanım köylü oldum vallahi sen." Diye çıkıştı ve peşine ekledi "koskoca hanıma şurada bahşiş mi istesin Ne kadar ayıp hiç duymamış olayım."

Derya içeride benim yanımda beklerken Bu konuşulanlara sadece gülüp geçti.

Barlas cebinde olan parayı çıkarıp sevince uzattı fakat Sevinç parayı yeterli bulmadı,

Bu ne Barlas ya hayır öğretmen de değilsin ki artık maaşın az diyeyim koskoca cep oldun. Bu mudur yani gelini görmek için verdiğim bahşiş."

Barlas bu seti aşamayacağını anlayınca geriye doğru seslendi,

" Savaş desteğe gel abi gelini mi vermiyorlar." Dediği gibi sevincinle para isteyen tavrı kaldı ne de şakacı hali kapının önünden kuaförün en gerisine doğru adımlarken,

"Al gelininde çık beni olur olmadık insanlarla muhatap ediyorsun." diye söylendi.

Bahsettiği kişi abisiydi farkında mıydı?

Barlas'ın gözü beni görmesiyle ışıl ışıl parlarken aramızdaki mesafeyi azaltıp elleri yanaklarımı buldu alnıma derim bir öpücük bırakırken,

"Ezelim..." diye döküldü dudaklarından, peşi sıra ekledi "Evvelim sen oldun ahirim sensin..."

Gülümsedim gözlerinin içi bilecek kadar... Konuşarak edilecek bir teşekkür değildi benim kalbimde ona büyüttüğüm minnet.

Dışarıya çıktığımızda Savaş abi biraz uzakta sigarasını içiyordu konuşulanları daha doğrusu sevince söylediklerini duyduğumu bilmiverdim. Bana küçük bir baş selamı verdi ben de aynıyla karşılık verdim.

Beraberce salona geçtik, biz bir kat yukarıda salonu gören gelin odasına çıkarken Nermin Sultan hem salonla, hem gelmeye başlayan misafirler ile ilgileniyordu.

Bir üst katta bu gece gelin odası gibi kullanacağımız ama aslında mekanın tamamını kuş bakışı gören işletme sahibinin bazen özel misafirlerini ağırladığı odaya çıktık. Burdan aşağısı görünüyordu ama özel camları sayesinde aşağıdan bu odanın içi görünmüyordu. Biz aşağıda eğlenirken Barlas ve yakın ekip burda olacaktı.

Boran zaten Derya'yı göremediği yerde panik oluyordu. Adım gibi eminim bu gece çok ayakta kalmaması, oynayan ekibe uyup kendini yormaması için sağlam dil dökmüştü.

Normalde oyyyhhh diyeceğim bu haline sadece tebessüm le bakıyordum.

Savaş abi, Kaan, Hakan, Dağhan da bu yakın ekibin devamıydı.

Organizasyon ekibi tutmamıştım ama salona giriş yaparken keşke tutsaydım diye geçti içimden.

Masalardan birinde günlerdir görmediğim o yüz ile kesişti bakışlarımız, Narin...

Öyle bir ifade ile oturuyordu ki mahalle çevresinden kimse bu bakış altında kalkıpta parmağını şıklatmazdı.

Sanki üstüne kuma geldik haspam...

Ortam şenlense de durgunluk vardı, içim burkuldu bu hale...

Kimsesiz hissettim yalnız...

Annem olsa, gerçek annem olsa ağlar mıydı kına gecemde.

Ben bu gece evlendiğinde, ailemden ayrıldığıma değilde kimsesizliğime ağlayacaktım.

Hatta bir an önce o aşamaya geçseydikte benim ağlamaya bahanem olsaydı.

Derya yorgunlukla Nermin Sultan'ın yanına oturduğu sırada, müzik aniden durdu, Sezen Aksu'dan Rakkas çalmaya başladı. Peşi sıra boynunda davul ile Leyla girdi salona onun arkasında yine bir davul ile ona eşlik eden Hakan.

Ortam sanki bir anda alev aldı, geçtiği her masada birilerini taktı peşine, üzerinde gözlerinin rengine benzeyen mavi mini elbisesi ile şarkıyı yaşıyor gibi dans ederek bana doğru geldiğinde öylece onu izlediğimi fark ettim.

Davula rağmen sarıldı sımsıkı...

" Hadi kızlar meydan güzel görsün, böyle güzel geline hiç oturmadan oynayan görümceler yakışır." Diye de Yasemin ve Sevinç'i sanki ihtiyaç var gibi kışkırttı.

Hakan nerde buldu bilmiyorum mikrofonu da Leyla'ya verince güzel sesine mi şaşsam gelemem dediği kınaya yetişmesine mi? Yoksa ortamı birden diskodan hallice bir hale getirişine mi bilemeden alışın içinde buldum kendimi.

Sevda babanne ile karşılıklı oynarken ancak anladım Yasemin'in Leyla gelmiyor diye niye Kara yaslara düştüğünü.

Ağlamak için an kovaladığım gece birden en eğlendiğim geceye dönüştü.

Kına yakılırken bike aklımın ucuna gelmedi ağlamak.

Barlas yanıma oturduğunda bir tık gergindi, kına yakma, elime bırakılan altın, kızların ben ağlamayayım diye yaptıkları esiriler dikkatimi dağıtsa da ilk fırsatta Barlas'a döndüm,

"Sen gerginsin biraz, bir sorun mu var?" Diye fısıldadım kulsğıma.

Gözü üst kata peşi sıra ise Sevinç ile şakalaşıp gülüşen Leyla'ya takıldı.

"Onurla, Savaş yukarda karışılıklı oturuyorlar Benan." Deyince gözlerim kocaman açıldı.

Öyle ya Savaş abi buradaydı...

Offf...

"Leyla burda sanki araya yıllar, acılar hiç yaşanmamış gibi oynar, eğlenirken yukarda ki adam bir beş yaş daha yaşlandı."

Offf ki ne offf...

"Leyla bilerek yapmaz bunu Barlas." Dedim niye bilmiyorum ama bu gamsızlığı yakıştıramadım Leyla'ya.

Sevinç'e dönen gözleri, kuzeni olan kadına ilk defa inceden öfkeliydi,

" Savaş'ın burda olmadığını söylemiş bazı kuşlar." Deyip sıkıntılı bir nefes alıp verdi.

Gece devam etti ama benim gözüm pür neşe eğlenen Leyla'nın ve arada gözü yukarıdaki odanın camına değip dudağı sinsice kıvrılan Sevinç'e sık sık takıldı.

Çok sürmedi, Yasemin ile karşılıklı kurtlarını döken Leyla'nın karşında Onur Bey belirdi. Karısının elbisesine uygun giydiği gömleği ve hiç saklamadığı hayran bakışları ile Leyla'yı kollarının arasına aldı.

Leyla bu ani hareketle önce şaşırsa da hızla toparlanıp uyum sağladı evli olduğu adama. İkisi uyumlu ve oldukça hareketli bir dansın içine düşerken, hareketleri sanki defalarca kez bu anı yaşamış gibi uyumluydu.

Etrafta ki çoğu insan kenara çekilip onların bu izlenesi dansına seyirci olmayı tercih ederken, benim gözümde bir üst katın içeriyi göstermeyen camına takıldı.

Boğazıma kocaman bir yumru oturdu, o gece bağ evinde 'yazımı kışa çevirdin' diye türkü söyleyen adam gerçekten kışın ayazında kavruluyordu ama Leyla hayatının baharını onun gözü önünde yaşarsa sağ kalır mıydı bilmiyorum?

Onur Bey'in önce uzaklaştırıp sonra kendine çektiği Leyla'nın belini sarışı beraber sağa sola uyumlu attıkları adımlar... Çok çok uyumlulardı...

Bunu geldiklerinde de fark etmiştim ama ikisini bir çift olarak gözlemleyemeden başımıza olmadık işler gelmişti.

Kötü günde de birbirinin kale gibi arkasında duruyorlardı ama şu halleri... Onur Bey'in Leyla'ya bakışı... İçinin titrediğini hiç tanımayan biri bile fark ederdi.

Acaba Savaş abi ile beraberken nasıl bir ilişkileri vardı?

Savaş abi hariç beylerin aşağı gelmesi ile eğlence vites yükseltti. Hakan ve Leyla'nın enerjisi o kadar yüksekti ki hayran olmamak elde değil.

Kalabalık dağıldı biz bize kaldık gecenin sonunda, Melih gitarı aldı Leyla mikrofonu çoştukça çoştular. Tek dikkatimi çeken benim gibi gözü üst kata ara ara takılan Nermin Sultan oldu.

Bugün yüz yüze gelmediler peki yarın ne olcaktı?

 

    

Burda keselim düğünle devam ederiz canlar🥰

Oy vermeyi unutmayın

Sizi seviyorum ❤️

   

   

   

    

    

 

    

    

   

    

    

    

 

   

   

   

    

   

   

   

 

Bölüm : 31.05.2025 17:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...