
Upuzun bir bölüm ile geldim.
Okul da en yoğun dönemimzi geçiriyoruz malesef, evrak işleri bitmek bilmiyor. Tatilden önce son düzlükte canımıza okuyorlar...
En kısa zamanda Hesna'ma da bölüm atacağım inşallah.
Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin
Sınır 100 yorum olsun.
Sevgililer ❤️🥰
Benan'dan
Leyla ve Hakan'ın, Melih'in de desteği ile ikili bir şova dönüştürdükleri kına gecemizin devamı özel bir parti gibiydi.
Derya, bir eli göbeğinin üzerinde Leyla'yı izliyordu. Muhtemelen çokça yorulmuş ama Boran'a belli etmemeye çalışıyordu.
Yasemin sahneye en yakın sandalyeye yerleşmiş sanki yıllar öncesinden bir sahne izler gibiydi.
Barlas benim yanımda, elim elinin içinde başım omzunda sahnede ki hayran olunası performansı izliyordum.
Leyla başına Yasemin'in şatafatlı görümce tacını takmış, Barlas'ın halasının pullu şalını elbisesinin üzerine çapraz sararak abartılı bir assoliste benzemişti. El kol hareketleri mimikleri de bu haline eşlik edip, güzelliği de üstüne eklenince ben bile sahneden gözümü anlamıyordum.
Şüphesiz benimle aynı fikirde olan bir de Onur Bey vardı, kolunu yanında ki sandalyenin sırt kısmına yaslamış başını hafifçe eğmiş karısını izliyordu. Bakışlarında en belirgin duygu hayranlıktı.
Derya'nın sesiyle ona döndüm,
"Bayıldım bu kadına, erkek olsam peşinden ayrılmazdım Benan. Güzellik de değil mesele bu nasıl bir enerji." Dedi nadir duyduğum bir tonlama ile.
"İnsan bu kadınla yaşlanmaz." Dediğimde beni onaylayıp bakışlarını sahneye çevirdi.
Benim gözüm yine üst katta ki cama döndü, insan Leyla ile yaşlanmıyordu belki ama Leyla'sız kalan da yaşayan bir ölüye dönüyordu.
Nermin Sultan'ın güç bela toparlayıp eve de dönmeye ikna etti ekip ile evlere dağıldık.
Nermin Sultan'ın evi düğün misafirleri ile dolup taştığı için gelinliğin ve daha birçok eşyam Deryaların bu gece kalacağı bizim evimizdeydi hepimiz bizim eve doğru yola çıktık.
Arabalar arka arkaya durduğunda Derya arabanın kapısını çarparak indi,
"Ay yeter artık Boran daraldım."diye söylendi.
"Derya'm benim elimi hissedince illaki tepki veriyordu. Bak kaç dakikadır bekliyorum hareket etmiyor." Diyerek karısına derdini anlatmaya çalışan Boran ile hepimiz onların etrafında toparlandık.
"Boran saat gecenin kaçı, ben yoruldum o da yoruldu. Sabah uyandığında baba kız kaldığınız yerden devam edersiniz. Şimdi şu sıcakta elini göbeğimde hissetmek bana beş derece fazla sıcak hissettiriyor. Ne olur artık sabaha kadar beni rahat bırak." Dediğinde sabrının sonunda görünüyordu.
Boran'ın böyle sert bir çıkış beklemediği birbirine bastırdığı dudaklarından anlaşılıyordu.
"Peki..." dedi düz bir sesle. Hiçbirimize bakmadan eve doğru yürümeye başladı.
Onun peşinden ağlamakla yüz ifadesiyle Derya baka kaldı.
"Of... Al işte kırıldı şimdi de..." Diyerek bana döndü.
" Ne oluyor Derya abla?" dedi Yasemin.
"Yol boyunca bebeği hissetmeye çalıştı hissedemedikçe de panikle hastaneye gidelim diye tutturdu Ben de istemedim, işte sonuç." Dedi tek nefeste.
Sevinç araya girdi,
"Yoruldun diye hareket etmemişler Derya, gel biraz ayaklarını uzatıp dinlen Boran da sakinleşsin. Neler gelmiş başınıza adamın pimpiriklenmesi normal." Diyerek koluna girip eve ilerletti.
Belime sarılan kol ile duraksadım,
"Ben de böyle olur muyum acaba?" Diyen muzip bir seste kulağıma doğru konuştu Barlas.
"Çarpı iki bile olursun Barlas hocam." Dedim gülerek.
Boynuma kokumu içine çeke çeke derim bir öpücük bıraktı.
"Tahminen ne zaman?" diye fısıldadı.
Yanaklarım hafiften kızarmaya başlasa da ona belli etmedim,
"Ne kadar erken olursa o kadar iyi bence." Dedim cesurca.
Şakacı tavrı silindi boynumdan uzaklaştı, bizi göz göze getirdi,
"Gerçekten mi?" Diye sorarken bu cevabı beklemediği fazlaca belliydi.
"Gerçekten." Deyip elimi göğsüne koyup orada gezdirdim parmaklarımı "ama önce bir düğünü aradan çıkarmamız lazım." Dediğimde gözlerini gözlerime kilitledi.
Kapı önü için uzun sayılabilecek bir süre baktık birbirimize,
"Benan... Ah Benan Ah... Yakıp kül edeceksin beni." Deyip elimden tutarak eve yönlendirdi.
Salona geçtiğimizde Derya'yı koltuğa yarı uzanır halde bulduk, Sevinç ayağının altına köşedeki yastıklardan birini yerleştirdi. Boran ortada görünmüyordu. Barlas'ın mutfak tarafında ki balkonu işaret etmesi ile onun yanına çıkacağını anladım. Gözlerimle onu onaylayıp yorgun bedenimi Derya'nın yanına attım. Küçük bir kız çocuğu gibi dudak büküp Boran'ın olduğu tarafa bakmaya çalıştığında,
"Sen de biliyorsun ki titizlenmek de haksız değil. Biraz sakinleşsin yanımıza gelirler." Dedim.
"Gereksiz yükseldim Benan, ben bu değilim ki." Derken gözleri doldu hemen "hep hormonlardan bunlar." Diye de kendi kendine teşhis koydu.
"Aynen öyle ve bunu Boran'da biliyor, onun için sana zaman verdi. Şimdi sakinleşip bebeğini hissetmeye çalış." Deyip güven veren ve tebessüm ettim.
Sevinç köşede telefonu ile uğraşıyordu, Dağhan da balkona geçmiş olsa gerek.
Ayağımdaki topuklular rahattı ama yinede fazla ayakta kalmaktan bitik haldeydim.
"Üzerimi değişip geliyorum." Diyerek odamıza çıktım.
Hızlıca bir duş alıp saçlarımın nemini havlu ile alıp tayt tişört giyerek aşağıya indiğim sırada Barlas'ı mutfakta görünce oraya yöneldim.
"Balkonda durumlar nasıl?" Dediğim de beni fark etti. Elini bdlime atıp kendine çekerek alnımı öptü.
"Kendince haklı ama Derya'ya da hak veriyor, fazla aşkın zararları bunlar." Dedi göz kırparak.
"Hımmm..." Dedim nazlı nazlı. "Fazla aşktan kavga bile edemiyorlar desene."
Su ısıtıcısından ses gelince oraya yöneldi ama bana cevap vermeden de duramadı.
"Fazla aşktan, birbirlerini kıracaklarına susmayı tercih ediyorlar. Bu kadar kırıp döken insan varken, evlilikler üç günlükken çok örnek alınası bir çift." Dedi kupalara sıcak su doldurup eline aldı.
Sıcacık gülümsedim,
"Bizde örnek bir çift oluruz, ne olsa örnek modelimiz belli." Deyip yanağından öptüm.
İkimiz de arkadaşlarımızın yanına geçtik.
Derya biraz daha iyi görünüyordu,
"Sana ballı süt yapayım mı?" Deyince dudak büküp cıkladı.
"Boran ısıtmazsa içmem."
Yasemin kocaman bir kahkaha attı,
"Ya bu kadının bir Boran abiye kedi kesilmesi beni acayip eğlendiriyor. Bak mesela bu Sevinç hanım tam tersi, ne zoru varsa Dağhan enişteme. Millete sinirlenip gelir adama çıkışır." Deyince Sevinç omuz silkti.
"Tabii ona çıkışıcam o kadarcık nazımı çekmeyecekse niye evlendim." Dedi gayet keyifle.
"Kesinlikle katılmıyorum." Dedi Derya. "Ele aleme kızıp niye kocama çıkışayım, başkasına olan sinirimi niye adamdan çıkarayım. Hiç adil değil bir kere, kim hak ettiyse onun içinden geçer, kocama da keyif kahvesi içerken anlatmayı tercih ederim." Deyince Yasemin Sevinç'e bak da gör der gibi kaş göz yaptı.
"İdolümsün hanım ağam." Diyen Yasemin'e amca kızı yastık fırlattı. "Ay ne! Doğruyu söylüyorum, senin kahrını Dağhan abimden başkası çekmez." Dedi geri adım atmadan.
O sırada kapının tıklatılması ile ayaklandım,
"Biri mi gelecekti?" Diye sordum kızlara dudak büktüler hep birlikte.
Kapıyı açmamla karşımda Savaş abiyi görmek son beklediğim şeydi, yüz ifadem de bu halimi desteklemiş olacak ki,
"Biraz evhamlı bir baba adayımız varmış da Barlas aradı Derya hanımı görmem için." Diyerek açıklama yapan adama ayıp ettiğimi fark ederek kapı önünden çekildim hızlıca,
"Çok iyi etmişsin abi, gel buyur." Deyip balkona doğru seslendim "Barlas! Savaş abi geldi." Dediğim gibi Sevinç ayaklanıp mutfağa geçti.
Bu hali canımı sıkıyordu artık, ne olursa olsun kol kırılıp yen içinde kalmalıydı. Ben belki de Barlas'ın tavrından kaynaklı olarak Savaş abiye daha ılımlı davranıyordum ama Sevinç de öz abisine çok acımasızca bir mesafede duruyordu.
Boran, Barlas ve Dağhan salona geldiğinde Derya da ayaklanmaya çalıştı ama Savaş abi durdurdu.
"Çok doğru bir konumdasınız lütfen bozmayın." Deyince el mecbur yarı uzanır halde kaldı.
Boran,
"Kusura bakma Savaş hocam, ben hastaneye gidelim dedim ama avukat hanımı ikna edemedim." Deyince,
"Haaah... Yine avukat hanım olduk." Diye ağzının içinde söylendi Derya.
"Hiç sorun değil zaten iki sokak geride oturuyorum." Deyip Derya'ya döndü "Bu konumda beklemek doğru bir karar, çikolata yada şeker oranı yüksek birşeyler yedik mi?" Deyince başını iki yana salladı bizim hamiş.
Dolaplara bakınmak için hareketlenmiştim ki Boran'ın,
"Arabada vardı." Deyip evden çıkması ile hepimiz onun haline tebessüm ettik.
Boran'ın gidişini fırsat bilen Savaş abi,
"Kanama, kramp yada aralıklı vuran ağrı yok değil mi?" Diye kısık sesle sordu Derya'ya.
"Yok hocam sadece fazla ayakta kalmaktan yoruldum. Eşim evhamlı biraz tekrar kusura bakmayın." Dediği sırada kapıdan ki kişi girdi biri Boran'dı ve bu sorun değildi ama diğeri kapri pantolonunun üzerinde bir erkeğe ait olduğu fazlaca belli bir tişört ile saçlarını tepesinde dağınıkça toplamış sıfır makyaj sade haliyle Leyla'nın ta kendisi idi,
"Çikolata doğru bir karar, bebekler ta bebeklikten seviyorlar hayırsızı..." Diyerek Boran ile konuşarak içeri girdi.
"Leyla abla sen nerden çıktın?" Diye sordu Yasemin hepimizin duygusuna tercüman olarak.
"Sevinç akıl danışmak için yazınca içime sinmedi bir gelip bakayım dedim. Hem laf aramızda sizede doyamadım, Onur'u uyutup kaçtım." Dedi kolunu Yasemin'in omzundan atarak.
Barlas'ın gözlerini usulca kapattığını gördüm, muhtemelen kendini kocasının yanından çıkıp geldiğini gözleri ile görüp kulakları ile duyan Savaş abinin yerine koydu.
Başımı çevirdiğimde Savaş abinin başını yere eğmiş alnını ovduğunu gördüm.
Yok ben empati yapamıyorum böyle bir şeye, Barlas'ın yapmasına da gönlüm razı gelmedi. Yanına gidip koluna dokundum, toparlanıp beni kolunun altına çekti hemen,
"Hoş geldin Leyla'cım" diyerek Sevinç nihayet mutfaktan teşrif etti.
"Hoş buldum canım, Derya'ya bakayım bi kahveni içerim Sevinç çok zaman oldu elinden içmeyeli."deyip yönünü salona döndü ama onun da bu gece burada görmeyi beklediği son kişi Savaş abiydi.
Leyla'nın anlık donuşunu fark ettim, yutkunmaya çalışarak dudaklarını ıslattı. Toparlanmaya çalıştı ama çok beklenmedikdi bu karşılaşma onun için...
Savaş abi ilk darbeyi daha önce yediğinden olacak,
"Hoşgeldin Leyla." Dedi ilk adımı atarak.
Leyla boğazını temizledi, tahminimce sesini bulamadı o an,
"Hoş buldum Savaş." Dedi ama karşısındaki adam kurşun yemiş gibi sarsıldı.
Hoş buldum Savaş...
Ne vardı ki bu sözde...
Leyla tekrar boğazını temizledi sağa sola bakındı anlık ne yapacağını bilemez bir hâlde.
Derya,
"Leyla kusura bakma seni de buraya yorduk." Dedi çabucak kaynaştığı kadına.
"Aaa... Kadın doğumcuların gecesi gündüzü olmaz Derya alışığım ben kafana takma. Hem sen gel demedin ki, ben çıkıp geldim." Diyerek ona yöneldi can simidine tutunur gibi hastasına tutundu.
"Vallahi her ailede bu kadar doktor olsa keşke, Savaş bey de ilgilendi sağolsun." Deyince kaçtığı noktaya dönmek istememiş olacak ki bu detayı görmezden geldi. Elinde olan ufak çantayı açıp içinden şu yeni çıkan otomatik tansiyon aletlerinden biraz büyük bir makina çıkardı.
"Beyler burayı boşaltın da ben bir bakayım ufaklığın keyfi yerinde mi?" Deyince Boran elindeki çikolatayı Derya'ya uzattı.
Çikolatayı değil sevdiği adamın elini tuttu Derya,
"Boran kalsın ama Leyla." Dedi nazlı nazlı.
Leyla tebessümü ile,
"Boran beyi kast etmemiştim zaten canım." Deyince Barlas ayağına beton dökülmüş gibi oldu yerde dona kalan Savaş abinin kolundan destek vererek balkona yönlendirdi.
Benim bu adama için kıyılıyor ama yaa...
Arkaları sıra bakıp kaldım Barlas teselli vermeye çalışır gibi sırtını sıvazladı o da Barlas'ın omzuna vurdu elini iki kez.
Derya'nın çikolatasını yerken Boran'ın elleri saçlarında dolaşıyordu.
Leyla'nın, Sevinç ile hararetli bir fısıldaşmanın içine düştüğü dakikalarda biri sinirli diğeri ise umursamazdı.
Savaş abinin varlığının Leyla'yı sarstığını görebilmiştim.
Derya'nın karnına çantadan çıkardığı Jeli sürüp benim tansiyon aletine benzettiğim makinanın probunu karnındaki gezdirdi. Mini bir ultrason cihazı olduğunu o zaman anladım ancak.
Küçük ekranda önce anlamsız görüntüler belirdi sonra ise miniğin başını fark ettim.
Probtan rahatsız olmuş gibi hareket edip yüzünü sakladığın da küçük kahkahama engel olamadım.
"Ay rahatsız ettik prensesi." Dedi Leyla. Derken odada ritmik bir ses yankılandı. Kalp atışını da duyunca Boran'ın ifadesi ancak rahatladı. "Duyduğunuz ve gördüğünüz gibi hanım efendinin keyfi yerinde, uyuduğu için hareket etmemiş ve bizden de rahatsız oldu." Diyerek elinde makinayı toparlayıp ortada ki sehpaya bıraktı.
Derya toparlanınca balkon ahalisinin yanına çıktık. Büyükçe bir verandayı andıran alan oldukça genişti.
Sevinç elinde Türk kahveleri ile gelince geç vakit olmasına rağmen iyi geldiğini inkar edemezdim.
Yasemin'in dikkatini bambaşka birşey çekti, Leyla'nın tişörtü çekip sol yanında ki OD amblemine baktı,
"Tişörte bayıldım ama bu marka Türkiye de yok sanırım." Deyince Leyla dudaklarını birbirine bastırdı,
"Yok bunları Onur özel yaptırıyor." Dedi geçiştir gibi.
"Yaaa." diyen Sevinç ise hiç bir fırsatı kaçırmamaya ant içmişçesine, "ultrason cihazında da OD amblemi vardı. O da mı Onur Beye özel yapıldı?"
Leyla derin bir nefes alıp verdi, Savaş'ın olduğu bir ortamda Onur ile ilgili konuşmak istemediğini görebiliyordum.
"Evet canım yanında taşıyabileceği boyutta özel yaptırdı." Dedi.
Beğeniyle dudak büküp başını salladı Sevinç,
"Adam marka ya, giyiminde de mesleğinde de..." Dedi bastıra bastıra.
Dağhan sabrının sonuna gelmiş olacak ki,
"İnsanın karakteri düzgün olsun değil mi karıcım?" Diyerek tek kaşını kaldırdı, bu sus artık demekti sanırım.
"Yaaa tabii en önemlisi karakter." Dedi gözlerini özellikle Savaş abiye değdirerek.
Bu gece artık bitmeliydi kanımca...
Savaş abi ayaklandı daha fazla bu sohbete tahammül edemeyeceğini belli ederek. Beylerle vedalaşıp bize baş selamı vererek eve girmeden bahçeden çıktı.
Konunun özünden habersiz Yasemin,
"Leyloş, sen hâlâ Savaş abiye bozuk mu atıyorsun? Kaç sene oldu ya!" Dedi sitemle "Tamam hiç birimiz Serap'a bayılmıyoruz ama o da Savaş abinin seçimi. Eskisi gibi olamaz mısınız? Sizi böyle görünce çok üzülüyorum." Dedi içten bir sistemle.
"Bozuk atmıyorum Yasemin ama eskisi gibi olmamızı da bekleme. O soğukluk araya girdi bir daha eskisi gibi olmaz." Dedi kırmadan ısrarının önünü kesti.
Barlas konunun uzamasını istemiyor olduğundan araya girdi,
"Leyla bana sözün vardı ilk dans şarkısını sen söyleyeceksin." Dediğinde Leyla burukça gülümsedi.
"Sözüm söz Barlas ben ne zaman sözündem döndüm." Deyip ayaklandı. "Ben gideyim Onur uyanıp da beni bulamazsa telaşlanır." Derken telefonu çaldı.
Ekranda pusula sembolünün yanında bir kalp belirdi.
"Hahhh iyi insan lafının üstüne ararmış." Diyen Leyla ile pusula şeklinde kaydettiği kişinin eş olduğunu anladım.
Sevinç ağzının içinde söyledi,
"Oraya daha iyi bir ata sözü var ya neyse." Diye.
Eee... Savaş abiye gıcıktı onu anlamadım da Onur Bey'le sorunu neydi onu hiç anlamamıştım.
"Efendim canım." Deyince oluşan sessizlik de,
"Neredesin güzelim sen? Gözümü açtım yoksun!" Diyen sitemli ama hâlâ oldukça uykulu çıkan sesi duyuldu.
"Doktor olunca öyle olur bazen Onur hocam, geliyorum birazdan sen uykunu dağıtma." Deyip karşıyı dinleyerek vedalaşıp kapattı.
"Nasıl bir uykuysa hanım yanından gidiyor haberi yok." Dedi Sevinç.
Leyla ayaklanırken,
"İki gündür uykusuz Sevinç, nöbetten çıktı sadece uçakta uyuyabildi. Kınaya yetişelim diye mola dahi vermeden geldik." Dedi eşine atılan lafa karşılık vererek.
"Yaaa... Onur abi sana çok değer veriyor Leyloş." Diyerek bir gerçeğin altını çizdi Yasemin.
"O da benim için çok değerli emin ol." Diyen Leyla'yı yolcu ettik.
Sevinç'in tavırlarından Leyla da fazlaca rahatsızdı ama şimdilik sessiz kalıyordu. Tabii bunda iki gün kalıp gidecek olmalarının da etkisi vardı.
Sevinç ve Dağhan da onlarla çıkınca kaldık biz bize. Yasemin'in moralsiz hali Derya'nın dikkatinden kaçmadı.
"Pişt fıstık niye moralin bozuldu senin?" Dedi suskun haline alışık olmadığı görümceme.
"Leyloş ile Savaş abime üzüldüm, ben küçükken kıskanırdım onları. Konuşmadan anlaşan iki kişiyken nasıl bu hale geldiler, ne Serap'mış arkadaş Kara kedi gibi girdi ailemizi dağıttı." Diye söylendi.
Sonra onların İstanbul'a gidişini Savaş'ın evliliğini Leyla'nın yurt dışına gidişini birbirinden bağımsız zannederek anlattı.
"Yani Serap hanım eşinin etrafında Leyla gibi bir kadını istememiş olabilir. Hoş bu kadar güzel ve enerji dolu birini herkes rakip görür. Ona da hak ver, burada ilişkilerin dengesini Savaş Bey'in koruması gerekiyordu bence ama beyler bu işlerde genelde başarısız." Diyerek Yasemin'in kolunu patpatladı.
Üzgünce dudak büktü bizim kız,
"Serap için değmezdi yaa." Dediğinde acı bir tebessüm sundum. Gerçeği bilse kahrolur Yasemin.
Odalara dağıldık hepimiz çok yorğun olunca ertesi uyanmakta zorlansak da küçük cadının hazır ettiği mükellef kahvaltı gözümüzü açtı.
Kuaför de işlerimiz bitince Nermin Sultan'ın isteği üzerine onların evinde gelin alma töreni yapıldı. Bu ana kadar beni gelinlikle göremeyen Barlas ile evlerinin salonunda karşılaşacaktık, tam da Kayseri adetlerine uygun olarak babam evinden telli duvaklı çıkıyordum.
Nermin Sultan'ın kız annesi gibi ağlaması da cabasıydı.
Barlas salonun kapısında göründüğünde gözlerinde sanki bu sabah görmemişiz de yolların hasretini toplayıp gelmişti. Göz bebeklerinde beni benden habersiz sevdiği yılların özlemiyle titredi.
Bir kaç adımda karşıma geldiğinde elimdeki çiçeği daha sıkı tuttum, onun bakışı hem içimi, hem bacaklarımı titretmişti.
"Ezelim..." Dedi.
"Kahramanım..." Diye karşılık verdim.
Alt dudağını dişleri arasına kıstırdı, gülümsedi ama gözlerinin doluşunu da saklayamadı.
Elleri yanaklarımı bulduğunda alnında sıcak dudaklarını hissettim, beni içine çekmek ister gibi derin bir nefes aldı.
"Seni bana yazan Rabbime bin şükür olsun." Diyen dudakları hâlâ alnımdaydı.
Köşede ağlayan Derya ile sarılmış Nermin Sultan'ın ağlamasına daha fazla dayanamamış Semih babamın sesini duyduğumda ayrıldık,
"Kızım bu kapı sana hep açık, ne zaman istersen misafir değil ev sahibisin." deyip evin anahtarının takılı olduğu kırmızı kurdeleyı boynundan geçirdi.
Öyle ya misafirin anahtarı olmazdı,ev sahibinin anahtarı olurdu.
Benim akmak için son raddeye gelen gözlerimi görünce,
"Barlas'ın anahtarı bu, iyi ki aldın başımızdan bu oğlanı evde kalacaktı yoksa." Dedi kulağıma doğru.
Ağlarken güldüm bu dediğine, Umut bizi köşeden izliyordu. Benim için mutlu ama buruktu hali.
Barlas'ın koluna girip merdivenleri indim, gelin arabasını Savaş abi kullanıyordu.
Leyla salona geleceğini söylemiş olduğu için Onur Bey ile Leyla'yı bir arada görmemişti henüz. Gerçi dün akşam o dansı izledikten sonra yan yana görmek hiç birşeydi.
Salona geldiğimizde gelin odasına geçtik. Herkes bir işe koşturduğunda baş başa kaldık.
"Benan sanki rüya görüyorum, uyanınca seni bulamayacağım." Derken elinin tersi yanağımı okşuyordu,
"Gelinlikle kapına dayandığım rüyan gibi mi? " Deyince baş parmağı alt dudağımın üzerinde gezindi.
"Dudaklarıma yapışan gelinlikli bir Benan, ancak Rüya olur sanıyordum." Dediğinde parmağına öpücük kondurdum.
"Şimdi rujumu bozamam ama düğün sonuna sözüm olsun Barlas hocam." Deyince içli bir nefes alıp verdi.
"Al aklımı başımdan da kurtulayım, böyle akıl sağlığımla oynamandan iyidir. Hiç olmazsa meczup derler de kimse akıl karı iş beklemez." Deyip boynuma ateş gibi bir öpücük kondurdu.
Bu kez içini çeken ben oldum,
"Barlas..." Deyip kolumu beline doladım.
"Efendim karıcım." Dedi muzip bir şekilde.
"Kim kimin aklıyla oynuyor acaba kocacım." Dediğim sırada kapı tıklandığı gibi açıldı ve biz dip dibe bunca zaman basılmadığımız Nermin Sultan'a basıldık.
"Aaa Barlas bak sana zaten sinirliyim, damat falan demem bu yaşında anne dayağı yersin." Diyerek çıkıştı.
Dini nikahımızın kıyıldığını öğrenince bana birşey demese de Barlas'a günlerce trip atmıştı.
Müstakbel eşim iki elini havaya kaldırıp bir adım geri attığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
Nermin Sultan'ın peşi sıra Savaş abi girdi içeri, onun peşinden Yasemin, Kaan, Hakan birlikte bir kaç selfi çekip eğlenceli pozlar verdik kendimizce tabii Barlas ve Savaş abi bu çılgınlıklarımıza katılmadı.
Derken kapıda esmer tenine yakışan mavi elbisesi ile Sevinç göründü,
"Leyla gel cümbüşü kaçırıyormuşuz." Diyerek arkasına doğru seslendi.
Çok sürmedi kırmızıdan çok bordoya çalacak kadar koyu rengi ile kızıl saçlarını ve beyaz tenini daha ön plana çıkaran bir elbise ile Leyla kapıda belirdi. Saçları at kuyruğu toplanmış ama dün omuzlarına zor değen saçları neredeyse kalçasına uzanacak kadar uzun duruyordu. Elbisesinin parlak kumaşı haricinde ilk bakışta hiç bir esprisi yoktu hatta etekleri biraz fazla kabarık gömlek elbise denecek bir modeldi. Ne zaman bize adım attı derin yırtmacı elbiseyi başka bir boyuta taşıdı. Göğüs dekoltesi görünüşte yoktu ama bir o kadar da vardı. Her adımında meraklı gözleri kendine kilitleyecek saklı bir cennet gibiydi.
Savaş abinin bakışlarının uzun saçlarına kilitli kaldığını fark ettim, bize doğru yürüdüğünde bakışlarını kaçırdı...
Leyla gelip önümüzde durdu,
"Hayatımda bu kadar güzel bir çift görmedim, daha da görebileceğimi sanmıyorum." Deyip tuttuğu elimi sıktı samimiyetle. "Çok mutlu olun, bunu fazlasıyla hak ettiniz."
Birbirimize gülümsediğimizde,
"Ben takı törenlerini hiç sevmem, hediyemi burda versem olur mu?" Diye sordu. Bende takı kuyruklarından haz etmediğimi söyleyince pırlanta taşlarla süslü bir bilekliği kolumda buldum. "Birde..." deyince elinde ki yüzüğü baş ve işaret parmağı arasına sıkıştıp göreceğimiz kadar kaldırdı.
Derin bir nefesi içine çeken Barlas'ın,
"Leyla! Hayır!" Diyen otoriter sesini duydum.
Leyla kardeşim dediği adamın itirazına takılmadı,
"Benan'cım bu yüzük Nermin Sultan'ın." Deyip duraksadı gözleri Savaş abinin olduğu tarafa kayacak gibi oldu ama tuttu kendini, "Biz çocukken ilk gelinime takacağım derdi..." Dediğinde benim gözlerim de Nermin Sultan'ı arayıp buldu. Dolan gözlerini saklamadan Leyla'ya bakıyordu.
Leyla devam etmek için güç arar gibi elimi biraz sıktı, "Mezuniyetim de bana taktı ama yakışığı sende kalması." Deyip itiraza fırsat vermeden parmağıma geçirdi.
"Lütfen emanetini kabul et, size çokça mutluluk getirsin." Dediğinde aslında ilk gelin olarak ona takılmış bir yüzüğü bana verdiğini anladım.
Nermin Sultan'ın ilk gelini olacakken ne olmuşsa olmuş Savaş abiyle yollar ayrılmıştı.
Leyla'nın bakmadığı yöne ben baktım ve esmer teni daha da kararmış bir adam gördüm, yutkunmaya bile gücü yoktu sanki...
Üst dudağımı ezerek başımı sallayıp kabul ettim emanetini, zorla olduğu çok belli bir tebessüm sunup sarıldı bana ve Barlas'a.
Yasemin'in Leyla'ya ne kadar güzel olmuşsun temalı övgüleri devam ederken bu kez davetsiz bir misafirimiz vardı.
Serap...
Kapıdan önce başını uzattı,
"Müsait misiniz diyecektim ama herkes burdaymış." Deyip içeri girdi. Sarı saçları, yeşil gözleri üzerinde ki Zümrüt yeşili mini elbisesi ile fena durmuyordu. "Hayatım seni arıyordum." Diyerek Savaş abinin yanına yürüdüğü sırada Nermin Sultan'ın soğuk bir hoşgeldin dediğini duydum.
Serap abartılı bir mutlulukla bizi tebrik etti ve Leyla'yı gördü ama zaten onu aramış olduğunu anlamamak mümkün değildi,
"Leyla'cım seni yeniden görmek ne kadar güzel... Bu arada tebrik ederim Onur Bey'le çok yakışıyorsunuz." Dedi yalancı bir samimiyetle.
Leyla da Serap'a yalancı bir tebessüm sundu ve sert adımları zemini döverek yanından geçip odadan çıktı, onu Serap'ın omuzuna çarparak çıkan Sevinç takip etti. Kaan ve Hakan da merhaba bile demeden aynı ters adımlarla yengeleri sayılacak kadının yanından geçtiğinde, her yok sayılışında dudak içlerini ısıran kadın yalancı tebessümünü korumaya çalıştı.
Odada kalan Yasemin'i de Savaş abi kolunun altına alıp karısını yok sayarak odadan çıktığında Serap üst dudağını ezerip gözlerine dolan yaşları savuşturmaya çalıştı.
"Beni neden kabul etmiyorlar? Ben Savaş'ın eşiyim Nermin hanım, bu gerçeği ne zaman kabullenecekler?" Dedi hırsını saklamaya çalışarak.
Nermin Sultan dudak büktü,
" Sen onlardan Leyla'yı kopardın Serap boynuna sarılacak değiller. Savaş sana eşi gibi davrandığında seni kabul edeceklerdir." Deyip o da odadan çıktı.
Serap gözlerini yumdu sakinleştirmeye çalıştı ama fayda edecek gibi değildi,
"Ben. Savaş'ın. Karısıyım." Dedi her sözün üstüne bastırarak.
Odada Barlas ve ben kalmıştık gelin odasını terk edecek halimiz de yoktu,
"Bunu gidip Savaş'a söyle istersen." Diyen Barlas'ın sesi buram buram alay kokuyordu ama altında ki öfkeyi de seçebiliyordum.
Ayağında ki topuklu ayakkabıyı yere serçe vurup,öfkeyle dönüp çıktı odadan.
Çok geçmeden salonun hazır olduğunu söyleyen görevli gelince düğünümüze odaklanmak durumunda kaldık.
El ele kalabalık salona yürüdük ve ilk dansımızı edeceğimiz alana ulaştık, sahnede Leyla'yı gördüm orkestranın arasında Melih bize göz kırptı.
Ve dans şarkımız başladı...
Fikrimin İnce gülü...
Şarkı zaten çok güzeldi ama Leyla'nın ipek sesindem dinleyip üstüne birde Barlas'ın güven dolu kollarında, aşkla bakan gözlerine dalınca içime işledi.
Hiç konuşmadan aşkla tamamladık dansınızı o kadar dalmıştım ki şarkı bitip Leyla, Onur Bey'in elini tutarak sahneden indiğinde ancak gerçek dünyaya dönebildim. Peşi ikinci dans müziği başladı bu kez mikrofon da Melih vardı.
Leyla ve Onur Bey dansta bize katılan ilk çift oldu, onları Sevinç ve Dağhan takip etti. Derya ve Boran'ı gördüm. Sonra Tuncay bey eşiyle el ele geldi...
Sahne bir anda doldu...
"İlk dansımızı hatırlıyor musun Benan hocam?" Diyen Barlas'ın sesiyle ona döndüm.
"Seni çok güzel kandırmıştım." Dedim kıkırdayarak.
"Kesinlikle..." Dedi benim eğlenen halime tezat, "Hayatım boyunca o kadar güzel bir sonla kandırılmamıştım." Deyip mesafemizi sıfırlayıp göğsüne yasladı beni. Saçlarımda dudaklarını hissettim, sanki o gece yapmak isteyip de yapamadığını hayata geçirerek.
Bunca kalabalığın içinde ikimiz kaldık yine, ben ve Barlas...
Benan ve kahramanı...
Biten dansı yine keskin bir geçişle oyun havaları takip etti. Sahne bir anda genç yaşlı insanlarla doldu. Ben kendimi Leyla, Yasemin, Sevinç ve Derya ile oynarken buldum. Barlas'ın etrafını da kardeş ve kuzenleri sarmıştı.
Umut, Onur Bey ve Boran'ın bir masada oluşu şaka olsa gerekti... Bir ara Leyla ve Kaan'ın ellerinde kaşıklarla karşılıklı oynadığını fark ettim benimle beraber çoğu insan oyununu bırakıp onları izlemeye başladı. Bu halkaya Savaş abi de dahildi...
Oyunun bir noktasında Kaan'ın elindeki kaşıklar bir aile büyüğü tarafından elinden alındı... Savaş abinin babası Turan amca kaşıkları alıp Leyla'nın karşısına geçtiğinde salonda bir alkış tufanı koptu.
Kızı Sevinç'in düğününde bile sahneye çıkmamıştı ama Leyla ile karşılıklı o kadar güzel bir uyum yakaladılar ki ıslık sesleri salonu çınlattı. Semih babam ikisinin üzerinden bir tomar para savurduğunda çoşku arttı da arttı.
Yanımdan ayrılan Barlas'a bakınırken sinirden kendini kemiren Serap ile göz göze geldik.
Davetli değildi ama kimse de git diyemiyordu, farkında olmadan en büyük zararı kendine veriyordu. İşin garibi Savaş abi o yok gibi davranıyor ve bunu kimse yadırgamıyordu.
Peşi sıra halay müziği başladı, köşeye geçen Leyla ve Turan amca ile sarılıp ayaküstü biraz sohbet ettiler.
Ben yorulduğum için masama geçtim. Sevinç ve Yasemin yanına geldiler.
Leyla masasına geçip Onur Bey'in yanına oturdu, Derya da onun olduğu masada olunca sohbeti koyulttular.
Halay çekenleri izledik, biraz dedikodu yaptık derken halayın ortasında ayrı bir halka kuruldu. Başta Dağhan yanına Barlas, Savaş abi, Kaan, Hakan...
Yasemin,
"Sevinç abla hadi bizde." dedi heyecanla.
Ama beklediği hareketi bulamadı,
"Hiç canım istemiyor Yasmin." Dedi ama ben bile inanmadım.
Üzgünce dudak büktü Yasemin,
"Yıllar sonra herkes bir arada ama Sevinç abla." Dedi sitemle sonra bana döndü, "Bizim ekip her düğünde ayrı halay kurar kimseyi de araya almaz. Aile dışından ilk ve tek katılabilen Dağhan abi." Diye açıkladı.
Olayı anladım ama şakaya vurdum,
"Ee... ben?" Dedim.
"Sen halay biliyor musun?" Dedi heyecanla.
"Ayıpsın." Dediğim sırada,
"Napıyor bu manyak?" Dedi Sevinç. Baktığı yöne döndüğümüzde Serap, Leyla ve Derya'nın ortasına bir sandalye yerleştirip oturdu. Onur Beye selam vermiş olacak ki ikili bir diyalog geçti aralarında. Leyla biraz kıstığı gözleri ile Serap'ı izledi sadece. Arada kaşları havalandı, dudakları kıvrıldı ama sadece dinledi.
Masaya Savaş abinin karısı sıfatıyla giden kadın el kol hareketleri ve gülen yüzü ile konuştu da konuştu. O sustuğunda Onur Bey ile Leyla'nın göz göze geldiğini fark ettim sonra ise Leyla Serap'a kısaca birşey söyleyip ayaklandı.
Başını bizden tarafa çevirdiğinde zaten ona bakıyor olduğumuzu gördü, elini hadi diye sallayarak halaya doğru yürümeye başladı.
Serap bozuk bir ifadeyle peşi sıra bakarken yanımda ki ikilinin çekelemesi ile aynaya kalktım.
Leyla ise emin adımlarla dıştaki büyük halkayı es geçip içerde ki bizim ekibe doğru yürüdü Barlas ve Savaş abinin arasına girdiğinde bunu beklemeyen adamın adımları dahi karıştı. Sonra halaydan çıkmak için hamle yaptı ama Leyla çoktan elini tutup buna engel olmuştu bile.
Bizde aralardaki yerimizi aldığımızda kocaman bir halka olmuştuk.
Yanımda Leyla, onun yanında elini tuttuğu savaş abinin olması bana bile şaşırtıcı gelmişti.
Tek fark ettiğim Leyla Savaş abinin elini tutmuş, Savaş abide buna müsaade etmişti. Asla Leyla'nın elini tutan taraf o değildi.
Onur Bey'in herşeyden habersiz keyifle izlediği bir manzaraydı. İçimden gerçeği bilse bu duruma müsade eder miydi diye geçirdim.
Nikahımızın kıyılması, Pasta kesimi, Takı töreni derken geç vakit biten düğünümüz umduğumuzdan da eğlenceli geçmişti.
Sabah kalabalık çıktığımız evimize gece baş başa döndük, arabayı park eden Barlas kapımı açıp elini uzattı.
Elini tutup gelinliğin eteğini toplayarak indim arabadan, ikimizde anlaşmış gibi tek söz etmezken ellerimiz birleşti yine evinizin kapısına yürüdük.
Barlas bir anahtar çıkarıp kapıyı açtı içeri adım atacakken kendimi kucağında bulmamla tiz bir çığlık kaçtı dudaklarımdan,
"Barlas..." Diye çığırdım.
"Efendim karıcım." Dedi gayet relaks.
"Ödümü kopardın." Deyip omuzuna vurduğumda içeri girmiş dış kapıyı kapatıyordu.
"Öyle bir niyetim yoktu, planım ödünü koparmak değil aklını almak." Dedi çapkın bir gülümseme ile merdivenleri çıkmaya başladı.
"Arsız..." Dedim yanaklarım kızarırken.
"Bir tek sana arsız olacak bu adam." Deyip boynumdan kokulu bir öpücük çaldı.
"Yapma." Dedim kendimi ondan uzaklaştırmaya çalışarak "çok oynadık kötü kokuyorumdur."
"Mümkün değil." Dedi aynı yeri tekrar öperken.
Odaya çıktığımızda beni makyaj masamın önündeki pufa oturttu.
Yatağın üzerinde yeni serilmiş bir takım, iki seccade ve benim için namaz kıyafetleri vardı.
Barlas önümde diz çöktüğünde başımı ona çevirdim,
"Sen burda duşunu al, ben büyük banyoyu kullanayım sonra namazımızı kılarız olur mu?" Dediğinde başımı salladım usulca.
İkimizde ayağa kalktığınızda gelinlikte dolanan bakışlarıyla,
"Yardıma ihtiyacın var mı?" Diye sordu.
Başımı iki yana salladım bu kez ama bu halim Barlas'ı güldürdü.
"Peki." Deyip kendine kıyafet alarak odadan çıktı.
Bende bu gece için aldığım çamaşırları ve geceliği alarak duşa girdim. Saçım biraz uğraştırsada duşumu alıp çıktığımda Barlas secdesini sermiş bana sırtı dönük şekilde oturmuş beni bekliyordu.
Yatağın üzerinde ki namaz kıyafetlerini giyip biraz gerisine benim için serdiği seccade de yerimi aldım.
Beraberce rabbimin huzuruna çıkıp bizi bu güne kavuşturduğu için, bir birimizin yazısına yazdığı için şükür namazı kılıp dua ettik.
Barlas ikimizin seccadesini de toplandığında bende üzerinden namaz kıyafetlerimi çıkarıp saçlarımı tekrar taradım.
Aynanın önünde belime dolanan bir çift kol saçlarımı kokladı uzun uzun...
Benim kollarım da onun kolları üzerine dolandı, sırtım geniş göğsüne yaslandı.
Kaldık öylece...
Sanki bu gecenin her anı ayrı şükür istiyordu.
Barlas üzerimden eğilip çekmeceyi açtı içinden kadife bir kutu çıkarıp kapağını açtı. Benim onun için aldığım kol düğmeleri gibi B ve K harfleri işlenmiş altın bir kolye bana göz kırptı.
"Barlas Karahan..." Dedim.
Aynı anda "Benan Karahan..." Dedi.
Aynadan buluştu gözlerimiz,
"Beni Devagil soyadından kurtardığın için teşekkür ederim." Dedim anın romantizmini bozarak.
Şakağıma derin bir öpücük kondurdu,
"Adımı adının yanına kabul ettiğin için ben teşekkür ederim." Dediğinde kolları arasında dönüp gözgöze gelmemizi sağladım.
Üzerin de ki pamuklu kumaştan gömleğin düğmelerini açmaya başladığım da,
"Sırf bu anı kaçırmamak için gömlek giymiş olabilirim." Dedi biraz evvelki çapkın tavrına dönerek.
Bu geceye şükür de gerekti ama bu arsız hali benim daha çok cezbediyordu.
Açtığım düğmelerden sonra ulaşabildiğim tenine ateş gibi bir öpücük bıraktım, bir adım geri çekilip üzerimde ki İpek sabahlığın kuşağını işaret ettim,
"Bende bu kuşağı çözdüğünü hayal etmiş olabilirim." Dedim işvelice.
Açık sözlüğüm karşısında üst dudağını ısırdı, eli ince kumaşın üzerinde gezindi. Düğümün bir ucundan tutup çözülmesini sağladığında derin bir nefes alıp verdi.
İşaret parmağının tersi tenimde dolaştı öylece, sonra yavaşça sabahlığı omuzlarımdan düşürdü.
Kışkırtıcı bir gecelikle karşısında kala kaldığımda utançtan çok özlem, tensel bir arzudan çok derin bir tutku bizi esir aldı.
Önce dudaklarımız buluştu, sonra ağır ağır keşfettik birbirimizi...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 27.9k Okunma |
2.98k Oy |
0 Takip |
40 Bölümlü Kitap |