39. Bölüm

37. Bölüm

Zaman Sızım
zamansizim84

 

Yasemin'den

 

Uzun saçlarımı kurutmak için ekstra çaba harcıyordum çünkü kışın göbeğinde Kayseri çok soğuk oluyordu. Öyle ki bu memleketin huyunu bilmeyen bir arkadaşımın kirpiklerine sürdüğü rimel bile donmuş, sonra akıp kızı rezil etmişti. Kaliteli ve suya dayanıklı makyaj malzemesi candır...

 

Ay neyse nerden geldim ki bu konuya?

 

Yazın yaşadığımız o saçma olaydan sonra Melih abi ile çok karşılaşmamıştık. O okulunda işinde, ben okulumda evinde hayatımıza devam etmiştik. Şükür ki böyle olmuştu yoksa okulda alıp yürümüş dedikoducu kitleye asla laf anlatamazdım.

 

Derin denen kızın derdi de anlaşılmıştı tabi bu süreçte, ayrıldıkları süre içinde Melih abiden iyisini bulamayacağını anlamış olacak ki uzmanlığını Erciyes üniversitesi tıp fakültesinde yapmaya karar verip buraya gelmişti. Benan abla görüşmediklerini söylüyordu, zaten aklı olan da kendisine bu muameleyi yapan biriyle tekrar bir yola çıkmazdı.

 

Ben o gece Melih abiye küçük bir kıyak yapmıştım ve konuyu orada kapatmıştık, ben onun arkadaşı değildim, dertleşeceği biri de değildim, aramızda sekiz yaş vardı. Daha önce ilişkisi olmamış biri olarak anlatsa da anlamazdım orası ayrı...

 

Açık bıraktığım saçlarımı uçlarına dalga vererek şekillendirdim, çantamı ve montumu elime alıp merdivenleri indim, üst katla alt katı birbirinden ayıran ara kapıyı açıp klasik seslenişimi yaptım,

 

"Sultanım... Nörüyon..." Dedim şivelice.

 

Annemin mutfak tarafından,

 

"Sesime gel sesime." Deyişi ile montu ve çantamı ara holde ki pufa bırakıp o tarafa adımladım zaten kulağıma dolan seslere bakarsak kalabalık bir kahvaltı grubumuz vardı.

 

Mutfağa girdiğim gibi eski günlerimizi hatırlatan bir manzara karşıladı beni, Savaş abim bir uçta Barlas abim bir uçta baş köşeleri tutmuşken Barlas abimin sağında Hakan, onun yanında Melih abi vardı. Solunda Benan ablam onun yanında annem varken Savaş abimin iki yanı da boştu.

 

Adam burda bile yalnızdı...

 

Hoş geldiniz deyip önce abimi sonra Benan ablamı öptüm. Annemi atlamadan Savaş abiyi de öpüp ikisinin arasında ki sandalyeye yerleşmeden,

 

"Melih abi sende hoş geldin." Dediğimde gülümseyip selamımı aldı.

 

"Sana da Günaydın Yasemin." Diyen Hakan'a dil çıkardım, o da aynı şekilde karşılık verdi.

 

Annem ikimize de ters ters baksa da pek takmadık, bizim de Hakanla anlaşma şeklimiz buydu.

 

Kaan abim ve babam erkenden işe gitmiş olmalıydı.

 

Savaş abim saçlarımı karıştırdı,

 

"O ne kız assolist gibi hazır kahvaltıya iniyorsun, elin azıcık iş tutsun evde kalırsın." Dedi tamamen takılmak amaçlı söylediğini bildiğim için burnumu havaya diktim.

 

"Niye evde kalayım bak yumurtayı zor kıran Leyloş'a, Onur abi uydu gibi etrafında dolanıyor." Dedim ama yüzünde ki gerçekçi gülümseme silinip sahtesi yerleşirken,

 

"Doğru dedin abicim, kıymet bilene denk gelirsin inşallah." Dedi ama ortamın havasının ağırlığı gözle görülür şekilde arttı.

 

Annem,

 

"Yasemin bak yeni komşunuzla tanış." Deyip Melih abiyi işaret edince kaşlarım merakla hafif çatışırken çenemi sola yatırdım,

   

"Nasıl yani?" Diye sordum.

 

Benan ablam bir yandan kahvaltılıkları tırtıklarken ağzı dolu konuştu,

 

"Ev sahibi Melih'i rahatsız ediyor ne zamandır." Diye söze girse de abim elini tutup susturdu. Yemeğinden geri kalsın istemez tabii Hanımcılar Birliği başkanı,

 

"Yok gitar sesi istemiyormuş, yok geç saatte eve geliyormuş." Diye detay verdi sağolsun.

 

Hakan,

 

"O ne be, ev sahibi değil kaynana mübarek." Dediğinde annem ve Benan abladan yediği ters bakışla, "Sözüm meclisten dışarı tabii." Dedi lafı kıvırarak.

 

"Biraz ön yargılı biri, evi de öğretmenim diye verdi ama sonradan içine sinmemiş dediğine göre." Diye tüm kibarlığı ile açıklama yaptı Melih abi.

 

Dudak büktüm,

 

"Ona neymiş ki Allah Allah..." Dedim.

 

Bir omuzunu silkti yavaşça, küçük bir oğlan çocuğuna benzemişti bu hali.

 

"Eee... Komşu derken yakına mı taşınıyor?" Diye sordum.

 

Hakan araya girdi,

 

"Bizden çok sana komşu işin aslı, Benan ablamdan boşalan daireye taşınıyor." Diyerek detay verdi sağolsun.

   

Şaşırdım ve bunu belli etmedim,

 

"Öyle mi hayırlı olsun komşum, ben gitar sesinden rahatsız olmam hatta memnun olurum." Diyerek şakaya vurdum.

 

Annem Gaye olayından sonra o daireyi kız öğrenciye kiraya vermeye hiç sıcak bakmıyordu. Erkeklerde ben o katta kaldığım için eleniyordu, teras neredeyse ortak olduğu için bende rahat edemezdim doğrusu ama Melih abi iyi bir seçenek olmuştu.

 

"Ben yine de rahatsızlık vermek istemem belki alt komşu rahatsız olur." dedi sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer hesabı.

 

"Yok be ya rahatsız olmazlar da daha tehlikeli bir sorun var." Dediğimde merakla tek kaşı havalandı, "Sesin pek güzel malum, en boy pos da yerinde Narin var kızları sana abayı yakabilir." Dedim sona doğru yüzüm limon yemiş gibi ekşidi.

 

"Ay Allah korusun Yasemin!" Dedi Benan ablam "Şu kıza bir ağa bulaydın da Mardin'e yollasaydık ya, hepimiz rahat ederdik." Diyede bir fikir sundu ortaya.

 

Cıkladım,

 

"Ağa koca bulsam kendime bulurdum niye Narin'e böyle bir iyilik yapayım." Dedim ama masada ki abilerimin sert sesi kulağıma doldu,

 

"Yasemin!"

  

"Yasemin!"

 

Oflayıp saçlarımı tek elimle tarayıp geriye attım,

 

"Ayy... Ne ya Yasemin Yasemin... Adamları mum etmiş Derya abla, ödleri kopuyor hanım ağadan. Hepside hanımcı vallahi bir elin yağda bir elim balda..." Diyordum ki Savaş abi ağzıma bal sürülmüş bir lokma ekmeği tıktı.

 

Ağzım dolu olduğu için anlamsız sesler çıkararak homurdandım.

 

Barlas abimin söylenmesini duydum,

 

" Mardin'e gitti gelmek bilmedi meğer bizim kız da niyeti bozmuş."

 

Benan ablam ise kendi derdindeydi,

 

"Bana bak Melih o Narin'e selam bile vermeyeceksin, Barlas'tan zor vazgeçirdik." Deyip eşine baktı. "Gerçi vazgeçti mi onu da bilmiyorum ya... Neyse kancayı sana takmasın vallahi uğraşamam." Dedi.

 

"Sen merak etme canım, onun kuzeni de Savaş abime takıktı evelallah bizde o aileye yem edilecek abi yok. Buna Melih abi de dahil." Dediğimde,

 

"Kendimi güvende hissetmiş olmam normal mi?" Diyen Melih abi ile hepimiz güldük.

 

Keyifle yenen kahvaltının peşi sıra hepimiz okulumuza, işimize dağıldık...

 

Akşam abimin doğum gününü kutlamak için Benan ablam ile gizlice sözleşmeleşmiştik.

 

Okulda dersim erken bittiği için eskiden abimin de çalıştığı okulun yolunu tuttum.

 

Çıkış saati yakın olduğu için arabanın yanında beklesemde üşümüştüm neyse ki çok geçmeden zil çaldı ve Benan abla abimin onun için aldığı minik arabasının yanında koca göbeği ile belirdi.

 

Sarılıp öpüştük sabah görmemişiz gibi,

 

"Hii.... Donmuşsun hemen bin arabaya." Deyip kilitli açtığında hemen sözünü dinleyip dışarıya nazaran daha sıcak olan arabaya bindim. Pastayı ve bir kaç süsleme malzemesini de alıp bizimkilerin aşk yuvasına doğru yola çıktık. Şehre uzak sayılmazdı ama bir tık dışarda kalıyordu.

 

"Benan abla, abime ne hediye aldın?" Diye sordum merakına yenilerek.

 

Dudakları kıvrıldı ama cevap vermedi,

 

"Cevap vermezsen bu boşluğu beynim kendine göre dolduracak biliyorsun değil mi?" Dediğimde şaşkınlıkla bana dönüp baktı bu hali öyle tatlıydı ki kocaman bir kahkaha patlattım.

 

"Yasemin göbeğim burnuma değiyor, aklından geçenler için uygun bir model değilim şu sıralar." Dedi yanakları kızararak.

 

"Ben birşey demedim ki senin için fesat aklına ne geldiyse artık." Dedim üste çıkarak.

 

Dudakları aralandı ama geri kapandı,

 

"Çok gıcıksın ama seviyorum seni." Dedi sonunda.

 

"Bende seni seviyorum canım benim, sen kendin en büyük hediyesin abime hiç boşa canını üzme. Ayrıca deyip üzerinde ki kalın montun üzerinden göbeğini sevmeye çalıştım. Daha güzel bir hediyenin de ev sahibisin... Ay şu bir ay çabuk geçsin ya ben merak ediyorum yeğenimi..."dedim çoşarak.

 

Yol kenarlarında hafif kar birikintileri olsada yollar temizdi ama dikkatli gidiyorduk yinede...

 

Benan ablam da bana çok bakmadan güldü bu halime ama çok sürmeden güçlü bir darbe ile öne savrulduk. Ben ön konsola ellerimi dayanmıştım, o ise göbeğine ellerini siper etmişti. Allah'tan ikimizin de kemeri takılıydı da zarar görmemiştik.

 

"Noluyo ya!" Diye sinirle geriye döndüm ama arabadan inen kadın şöförü gördüm sadece.

 

Yanımıza doğru yürürken arabasının haline bakıp yüzünü buruşturdu. Benan abla arabayı emniyet şeridine alıp indi araçtan, tabii ki bende peşinden.

 

Arka tampon neredeyse düşeyazmış sürükleniyordu. Kadının arabasının da önü kötü durumdaydı,

 

"Çok özür dilerim yol karlı olunca hızımı ayarlayamadım, hamileymişsinizde... İyi misiniz?" Dedi mahcubiyetle.

 

"İyiyim."dedi ama korktuğunu gözlerinde okuyordum.

 

"Fotoğraf çekip tutanak oluşturalım, kartımı da vereyim benim hatam zararınızı ödemeyeceğim. Tekrar özür dilerim." Diyen kadın samimi görünüyordu.

 

Benan ablamın da aklına yatmış olacak ki kadına tamam dedi. Sonra bana döndü,

 

"Abini arasına gelsin, eve beraber gidelim." deyince onu onaylayıp arabaya döndüm telefonumu bulup abimi aradım kazayı ve buraya gelmesini korkutmadan söyleyip kapattığım sırada yanımızdan bize çarpan araba hızla geçti. Başımı arkaya çevirdiğimde Benan ablayı göremedim. Panikle arabadan inip geriye koştuğumda yerde baygın yatıyordu.

 

Anlık korkuyla donup kalsamda hemen yanına çöktüm, başını ilk yardım için uygun konuma getirip nefesini kontrol ettim şükür ki nefes alıyordu. Kasıklarında kanaması olup olmadığını kontrol ettim yoktu.

 

Aklıma gelen en kötü senaryo bebeğe birşey olduğu onun için bayıldığdı... Kadında o bayılınca korkup kaçmış olabilirdi. Üzerimdeki montu çıkarıp başının altına koydum koşarak arabadan telefonumu alıp 112 yi aradım. Durumu ve konumumuzu anlatıp çabuk gelmeleri için yalvardım.

 

Abimi tekrar aramak istemedim, telaşla onada birşey olabilirdi kaza lafından bile yeterince tedirgin olmuştu zaten.

 

Az evvel soğuktan donan bedenin adrenalinin etkisiyle soğuğu hissetmiyordu bile... Montum olmamasına rağmen hemde...

 

Soğuktan solduğunu düşündüğüm yanaklarını okşadım, görüşüm bulanıklaştı... O yengem değil ablamdı benim hiç gelinimiz gözüyle bakmamıştım ki. Leyla'nın yerine koymuştum farkında olmadan. Yanaklarıma sıcak göz yaşlarım yuvarlandı. Soğumuş ellerini tuttum.

 

"Benan abla bizi bırakma, biz sensiz ne yaparız. A-abim sensizliği bir daha kaldıramaz. Bu kadar seni tatmışken olmaz. Bebeğiniz olcak hem..." Deyip hıçkırarak ağlamaya başladım.

 

Ambulansın sesini duydum ama kımıldamadım bile.

 

Biri beni tutup kaldırdı, Benan ablanın başında iki kişi vardı. Ne konuştuklarını anlamıyordum. Derken acı bir fren sesi ile irkildim peşi sıra abimin,

 

"BENAAAN!" Diye haykırışı Erciyes dağında yankılandı.

 

"Abiii!" Diye koşarak ona sarıldım, "Abi seninle konuştuğum sırada bayılmış. İyiydi yemin ederim seni aradığım da iyiydi." Dedim hıçkırıklarımın arasında.

 

İki görevli Benan ablayı kontrollü bir şekilde sedyeye taşıdı.

 

Abim saçımdan öpüp,

 

"Korkma kötü bir şey olmayacak" dedi ama bu söylediğine kendi de inanmış gibi değildi.

 

Beni kendinden uzaklaştırıp Benan ablaya ulaştı, solmuş benzine dokundu. Elini tutup öptü defalarca,

 

"Ezelim geldim, buradayım... Korkma şimdi hastaneye gideceğiz..." Dedi onu duymadığı bile bile.

 

Alnını öptü derince ama sağlık görevlileri müdahale edince mecbur uzaklaştı.

 

Benan ablayı ambulansa aldılar, biz de takip etmeye başladık.

 

Barlas'tan...

 

Önümüzde giden ambulansın açtığı yoldan dörtlülerimi yakmış takip ediyordum, dilim dua da, kalbim korkuyla tutuşmuş...

 

Benim yıllanmış hasretim bir yılda diner miydi? Daha bana gelişi bir yılı yeni aşmıştı... Biz oluşumuz daha da kısa oğlumuz olacaktı, doğuma bir ay kadar vardı... Hergün odasına yeni birşey ekleyip akşam geldiğimde heyecanla bana gösteriyor. Hevesli hevesli oğluyla kurduğu hayalleri anlatıyordu.

 

Bin yıl geçse Benan'a doyar mıyım?

 

Asla...

 

Ama daha eski hasretliğimi bile geçirecek kadar zamanımız olmamıştı...

 

Onu onsuz sevdiğim beş yıl...

 

Benan'ın bana geldiği, benimle olduğu onbeş ay....

 

Terazi dengede değildi...

 

Bir ömür benimle olmalıydı ama önce birbirimize borçlu olduğumuz beş yıl vardı...

 

Önce o hesabı kapatmalıydık...

 

Yasemin yanında ara ara hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu.

 

Ufak bir kaza demişti, böyle bir konuda yalan da söylemezdi. Ne olduysa sonradan olmuştu Benan'a...

 

Belki iç kanama...

 

Belki ani bir darbe olduğu için bebek...

 

Yok yok hayır ikisine de birşey olmayacak...

 

Tıp fakültesinin aciline ambulansın peşinden daldım. Hızla indiğimde,

 

"Bey efendi burada araç bırakmasınız." Diyen görevli ile karşı karşıya geldim.

 

Canım burnumdaydı zaten...

 

Yasemin,

 

"Abi arabayı ben hallederim, sen git." dediğinde anahtarı avucuna tutuşturup içeri koştum. Benan'ın elini tuttuğum da biraz evvelkine göre daha sıcaktı.

 

"Kaç haftalık gebe?" Dedi görevlilerden biri.

 

"Otuz altı." Dedim hemen.

 

Kadın yüksek sesle,

 

"Jülide hanıma haber verin?" diye seslendi.

   

"Kronik bir hastalığı var mı?"

 

"Yok."

 

"Peki siz dışarda bekleyin." Deyip beni geride bırakarak Ezelîm'i içerki alana götürdüler.

 

Yandaki bekleme koltuklarından birine çöktüm. Çok geçmeden Yasemin de yanıma ilişti, biraz daha sakinleşmiş gibiydi.

   

Beklemeye başladık...

 

Dakikalar saat gibi gelirken zaman akmak bilmiyordu sanki...

 

Beş dakika sonra Sevinç'in sesini duydum ama gözümü acil müdahale alanının kapısından çekmedim.

 

Yasemin olanı biteni onada anlattı, bizim aksimize Sevinç boynunda ki kartı okuyup bizim göremediğimiz alana girdi.

 

Fakat geçen zaman onu da getirmedi...

 

Öyle ki etrafımda sesler çoğaldı, Kaan, Hakan ve Melih'in sesini duydum. Öyle ya o da bugün bizim eve taşınacaktı. Sonra sırtım da bir el hissettim küçük zarif ama bir dağ gibi güç veren bir el annem...

 

Gözüm ilk defa kapıdan ayrıldı,

 

"Anne..." Dedim ama sesim küçük bir oğlan çocuğu gibi çıkmıştı, boğazımı yakan ateş büyüdü gözlerim sızlamaya başladı. "Anne ya birşey olursa onlara... Ben ne yaparım anne..." Dediğimde kontrolümden kaçan bir damla yanağıma süzüldü.

 

Silip yok ettim hemen, ağlamaktan gocunacak değildim... Bir kapı ötesinde canımdan can olan ion akıbetini bilmezken kontrolü kaybetmektendi korkum. Yoksa Benan'a sağ salim kavuşayım kokusuna sığınıp dökerdim yaşlarımı...

 

Sırtım da ki el güven verir gibi bir tur daha dolandı yerinde,

 

"Olmayacak annem, Allah'ın izniyle kızımı alıp gideceğiz burdan. Hamile diye titizleniyorlardır. Yasemin anlattı kazadan sonra iyiymiş Benan, kemeri takılıymış üstelik belki korku ile bayıldı hımm?" Dedi pamuktan yumuşak sesiyle.

 

Başımı salladım sadece... Öyle olmalıydı, burdan çıkıp evimize gitmeliydik, ilk iş doğumdan önce verilen iznine ayrılıp evimizde bebeğimizin doğumunu beklemeliydi.

 

Beni yine kapılarda karşılayıp öpücüklere boğarak sevmeliydi. Ruhum Benan'a aç benim... Daha hiç bir zerrem ona doymadı.

 

Çocukların verdiği selamları küçük bir baş selamı ile aldım, konuşacak halim yoktu sağ olsunlar onlarda zorlaması.

 

Tekrar gözlerimi bizi ayıran kapıya diktim, dakikalar saate döndü ama Sevinç de çıkmadı... İçimi bir kurt kemirip oynarken aklım felaket senaryoları yazmaktan geri durmuyordu.

 

Kapı aralandı nihayet, içerden Turan amcamın çıkması hiç beklediğim bir şey değildi. Emekliye ayrılalı iki yıla yaklaşıyordu... Bir adım gerisşnde Sevinç vardı ama benimle göz göze gelmemek için kaçıyordu.

 

Annem benden önce toparlanmış olacak ki,

 

"Turan abi?" Dedi o da burada ki varlığını sorgulayarak. "Hayır olsun inşallah!" Diye de ekledi.

 

Burdan sonra pek hayırlı birşey duymayacağımız belliydi aslında.

 

Bacaklarımda zar zor güç bulup ayağa kalktım,

 

"Neler oluyor amca?"

 

Derin bir nefes aldı önce, hekim yanını aradı içinde. O soğukkanlığa ihtiyacı olacak kadar kötü müydü durum...

 

"Haberler iyi değil evlat, Benan kızımıza Karaciğeri saatler içinde iflasa sürükleyen bir iğne yapılmış. Durum her geçen dakika daha kötüye gidiyor. Hamileliği de işin içine katınca içinden çıkılmaz bir durumun içine düştük."

 

Benden önce Yasemin'in sesi duyuldu,

 

"NE!.... Ne iğnesi amca yanındaydım ben, bir dakika sürmedi bile geri döndüğümde bayılmıştı. Kim ne ara..." Dedi sonra sağ elinin avuç içini şiddetle alnına vurdu. "O kadın mı? Bize çarpan kadın... Tabii ya onun için kaçtı pislik." Diyerek kendi içinde bir aydınlanma yaşarken bizi de aydınlattı.

 

Burnumdan öfkeli bir soluk bıraktım,

 

"Şimdi ne olacak amca?" Diye sordum.

 

Sıkıntıyla alnını kaşıdı,

 

"Organ nakli gerekiyor. Benan'ın kan Grubu AB negatif, en zor bulunan gruplardan biri... Bu grupta Organ nakli en zorudur. Aile içinde bile uyumlu Karaciğer bulunmaz bazen..." Dediğinde başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

 

O aile Ben

an için günahını bile vermezdi...

 

"Bulamazsak uygun kişiyi?" Dşte sordum titreyen sesimle.

 

Amcam da Sevinç gibi bakışlarını kaçırdı,

"En fazla yetmiş iki saat dayanabilir, uygun donörü bulamazsak malesef Benan'ı kaybederiz."

 

"En fazla yetmiş iki saat dayanabilir, uygun donörü bulamazsak malesef Benan'ı kaybederiz."

 

    

 

   

 

    

 

    

    

 

   

 

    

 

   

 

    

 

   

 

   

    

 

Bölüm : 25.07.2025 09:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...