40. Bölüm

38. Bölüm

Zaman Sızım
zamansizim84

Yetmiş iki saat...

 

Dörtbinüçyüzyirmi dakika...

 

İkiyüzellidokuzbinikiyüz saniye...

 

Ve en nihayetinde sadece üç gün...

 

Uygun donör bulunmazsa Ezelîm'i benden koparacak zalim zaman dilimi...

 

Sanki zamanın ipi kopmuş ellerimin arasından kayıp gidiyordu, az evvel akmayan dakikalar, yerinden oynamayan yel kovan sanki uçuyordu.

 

İki saatimiz geçmişti bile... Yapabildiğimiz tek şey hepimiz uygun donör oluruz belki diye kan vermiştik ve Umut'u arayıp olabileceğini en hızlı şekilde burada olmasını söylemiştim.

 

İzmir'den buraya ne kadar hızlı gelinebilirse tabii.

 

Yanımda ki sandalyeye biri oturdu ama başımı kaldırıp bakmadım, önüme bir sandviç uzatıldı. Başımı iki yana salladım sadece.

 

Benim boğazımdan lokma aşar mıydı? Benan'ı geçici süre uyutmuşlardı olup biteni öğrendiğinde yaşayacağı panik bebeğimiz için iyi değilmiş...

 

Hangimiz için iyiyse...

 

"Barlas..." Diyerek ilk defa hocam eklemeden adımı söyledi Melih. "Abi seni anlıyorum yada anlamaya çalışıyorum ama böyle olmaz. Sen dik olacaksın ki Benan da yıkılmasın. O seni bir bakışından tanır. Yemeğini ye üzerini değiştir toparla kendini. Karın uyandığında umudunu sende arayacak. Seni yıkılmış görürse hiç birimizin sözü işlemez Benan'a." Deyip tekrar sandviçi uzattı.

 

Başımı çevirip baktım yüzüne uzun saçı, dövmeli kolları ile normalde insanların ön yargılı yaklaştığı biriydi Melih ama hiç bir falsosunu görmemiştim. Öğretmenlikten istifa ettiğimde de gözüm arkada kalmadıysa onun sayesindeydi.

 

"Çay da aldım, Benan için kahve içsen de aslında çay seviyorsun hocam gözümden kaçmadı." Dedi ortamın havasını biraz olsun dağıtmak için.

 

Elindeki sandviçi aldım,

 

"Eyvallah." Dedim bir iki lokma olsun yemeye çalıştım ama gitmiyordu boğazımdan, üç günün sonunda Benan'ın olmadığı bir Dünya'ya uyanmak ihtimali nefesimi kesiyordu.

 

Çay ile yutmaya çalıştığım iki lokmadan öteye gidemedim.

 

Elimdekini alıp yanındaki tepsiye koyarken,

 

"Abisi geliyor mu?" Diye sordu.

 

Başımı salladım,

 

"Geliyor da Benan Umut'a zerre benzemez. Benzerlikle uyumlu organa sahip olmak aynı şey değildir illa ki ama yinede içimde kötü bir his var." Dedim.

 

Aramızda uzun bir sessizlik oldu, benim bozmaya hiç niyetim olmayan sessizliği Melih bozdu,

 

"Barlas...'deyip soluklandı. "Abi bu iş Zerrin hanımın başı altından çıkmıştır biliyorsun değil mi? Benan'ı kendine muhtaç hale getirip intikam almak derdinde." Dediğinde sıkıntıyla iki elimide saçlarıma daldırıp karıştırdım,

 

"Biliyorum ve eğer uygun donör o yada babasıysa bağışı reddedecek kadar zalim olduklarını da biliyorum." Dedim.

 

Oflayarak geriye yaslandım...

 

Kötü haberi almamızın üzerinden yaklaşık beş saat geçmişti yani altmış yedi saatimiz kaldı.

 

Saat akşam dokuza yaklaşırken hepimiz hastane koridorlarunda oturuyorduk. Babamın kısa ama dik ol sabret temalı konuşmasından sonra kimseden ses çıkmıyordu.

 

Derken koridorun ucunda bir hareketlilik oldu, Umut mu diye çevirdim başımı uçak bulabildiyse belki yetişmiştir.

 

Fakat gelen Benan'ın abisi değildi, gelen kucaklarında bir damla bebekleri ile Derya ve Boran'dı.

 

Onlar Nevşehir'deydi tamamen unutmuştum. Gerçi Derya fizanda da olsa Umut'tan önce bize yetişecek azme sahipti.

 

Benan'ı öz ablası olsa bu kadar sevebilirdi.

   

Boran kucağında kızıyla temkinli ilerlese de Derya koşar adım yanımıza geldi, onu gören annem saatlerdir tuttuğu göz yaşlarını serbest bırakarak kollarını açınca ana kız gibi sarıldılar. Peşi sıra Yasemin de,

 

" Derya... Benan ablam çok kötü..." Dedi ama devam edemedi o da ağlarak Derya'ya sarıldığı sırada Boran bizim yanımıza ulaşmıştı, akran sayılırdık ama bir ağabey gibi sırtımı sıvazladı,

 

"Geçecek Barlas... Geçecek kardeşim..." dedi ama daldan düşenin hâlinden daldan düşen anlar hesabı birbirimizin gözünde aynı korkuyu yaşamış olmanın çaresizliğini gördük.

 

Yasemin ve Sevinç, Derya'ya olanı biteni Benan'ın durumunu anlattıkça Derya'nın kaşları çatıldı. Göz göze geldiğimizde benim bakışımda birşey arar gibiydi ama çözemedim.

 

Ayaklanıp yanıma geleceği sıra bu kez Savaş'ın sert adımları yankılandı hastanede,

 

"Barlas... Geç haberim oldu kardeşim, Benan nasıl?" Dedi endişe dolu sesiyle.

 

"İyi değil uyutuyorlar şimdilik, belki gece belki de yarın uyandıracaklarmış." Dediğimde başını salladı.

 

Detayları pek bilmediğinden,

 

"Ailesine haber verelim, uyum oranı çok daha yüksek olur. Bende hemen kan vereceğim." Dedi mesleki bir bakış açısıyla.

 

O sırada yanıızda iki kişinin varlığını hissettik,

 

"Sakin bir yere geçme şansımız var mı? Çok acil konuşmamız gereken konular var." Diyen Derya'ya baktım merak dolu gözlerle. Bir adım arkasında ki Boran ise bakışlarını kaçırdı.

 

Ben, Savaş, Derya ve Boran ilerdeki bekleme salonuna geçtik şansımıza kimse yoktu. Hasta yakınları için konulmuş sandalyelere oturduğumuzda Derya sıkıntılı bir nefes alıp verdi,

 

"Barlas şimdi anlatacağım şeylerdem sonra lütfen aklı selimi kaybetme olur mu? Öfkenin bize hiç bir faydası olmaz çünkü." Dediğinde kaşlarım derince çatıldı.

 

"Bu neyin girizgahı Derya, konu Benan olunca ben ne zaman aklı selimi kaybetmişim." Dedim.

 

Başıyla onayladı beni,

 

"Peki sağ duyana güveniyorum" deyip dudağını dişi ile ezerek burnundan derin bir nefes alıp verdi. Benden çok o sakin kalmaya çalışıyor gibiydi. "Benan o ailenin kızı değilmiş." Dediğinde belki bir çok şeyi bekliyordum ama bunu değil. Başka bir zamanda başka şartlar altında belki de sevineceğim bu bilgi şuan kıyametin ilk perdesi gibiydi.

 

Öfkeyle yerimden kalkıp oturduğum plastik sandalyeye bir tekme geçirdim. Savaş kolumdan yakaladı,

 

"Sakin Barlas, öfkenin faydası yok kardeşim sakin..." Dediğinde içimde kaynayan bir kazanla tekrar oturdum Derya'nın karşısına,

 

"Benan biliyor mu?" Diye sordum fakat çok nadir olan birşey oldu Derya gözlerini kaçırdı.

 

"Biliyor yani yakın zamanda öğrenmiş sayılır." Dediğin de boğazıma bir düğüm atıldı sanki,

 

"Ben neden bilmiyorum bu gerçeği?" Diye sordum ama cevap alamadım.

 

Uzun bir sessizlik oldu aramızda, Benan bunu benden saklamazdı ki...

 

Niye saklasın?

 

Ben bu kadar el değildim karıma, bu işin içinde iş vardı.

 

Bir dizimi sıkıntımı atmak için seri bir şekilde saklarken,

 

"Bu yakın zaman biz evlenmeden önce mi? Sonra mı? Gerçek ailesi ile ilgili bir ip ucu var mı elimizde."diye sordum.

 

"Siz evlenmeden önce öğrenmiş bende bizi ziyarete geldiğinizde öğrendim Barlas..." Deyip Derince bir bir offff çekti. "Zerrin hanım senden ayrılırsa gerçek ailesinin kimler olduğunu söyleyecekmiş. Onun dediğini yapıp Cenkle evlenirse ailesi ile ilgili bilgi vereceğini ama senle evlenirse sonsuza kadar bu şansı kaybedeceğini..." Deyip sustu.

 

Beynime bir kurşun yemiş gibi sarsıldım...

 

İzmir'den dönüşümüz canlandı gözümün önünde...

 

Nefesi kesilene kadar beni öpüşü...

 

Sen bir seçenek değilsin Barlas benim nefesimsin deyişi...

 

O gün benim için öz ailesine kavuşmak ihtimalini Urla da ki lüks villaya gömüp çıkmıştı.

 

Çok sormuştum 'neye karşı beni seçtin Benan?' diye ama asla renk vermemişti.

 

Savaş benim yerime,

 

"Orospu çocukları... Kim lan bunlar? Kendilerini ne sanıyorlar?" Diye çıkıştı.

 

"Ben hapse atıldıklarından beri Umut ile irtibat halindeyim, bir ip ucu yada belge yakalamaya çalışıyoruz ama buksmadık. Elimizde ki tek detay Benan'ın erken doğduğu ve Zerrin hanımın ölü doğan oğlunun o aileye teslim edildiği. Bebeğin ölümü ile bu bilgiyi sorgulamamış olabilirler." deyip sustu yine derin bir nefes ile nefeslendi. Anne olmak Derya'nın soğuk kanlı yanını biraz eksiltmişti. Kendini o kadının, Benan'ın gerçek annesinin yerine koyunca devam edemiyordu konuşmaya.

 

"İstenen, çok hevesle beklenen bir bebekmiş, ölüm haberi sarsıcı olmuştur." Diye tamamlandı kendini.

 

"Şimdi ne olacak? Ben onların pis kanına muhtaç kalalım diye bunu yaptıklarını sanırken amaç Benan'ı gerçekten yok etmek Derya. Ben ne yapacağım şimdi, ben Ezelîm'i nasıl kurtaracağım." Deyip öne doğru eğilerek başımı ellerimin arasına aldım.

 

"Umut bir dosya getiriyor Barlas, Benan'ın doğduğu yıl hastanede gebelik takibi yapılan tüm annelerin kayıtları... Gerekirse iğne ile kuyu kazacağız ama bulacağız onları. Her şerde bir hayır vardır. Belki bu olayda onları kızlarına kavuşturacak." Dedi beni teselli etmek için.

 

Çok geçmeden Umut, yanında operasyon için toplantı yaptığımız gün gördüğümüz Hanzade hanımla beraber elinde kalın iki dosya ile çıkageldi.

 

Savaş krizin yönetimine el koydu,

 

"Bizimkilerin bu detayı bilmesine gerek yok kimseye dert anlatarak vakit kaybedemeyiz. Bana sakin ve dikkatli dört beş kişi olsa yeter on iki saatte bitiririm ben bu dosyaları. Aileleri bulmayı kafaya takmayın o iş bende yeterki bir ip ucu yakalayalım." Dedi.

 

Hanzade hanım,

 

"Ben gelirken başladım incelemeye, doğuma kadar kız olarak kayıtlı olabilir. Doğumda erkek ölü Bebek olarak kaydedilmiş olmalı..." Dediğinde.

 

Derya,

 

"Öyle olmaya da bilir, Zerrin hanım garanticidir. Düzeltme yapılmış olabilir." Diyerek şüpheci yaklaştı.

 

Kafam her söylenen sözle daha da karışırken Umut,

 

"Sanmıyorum Derya, biliyorsun tüm arşivi gözden geçirdim kaç aydır. Benan'ın doğduğu yıl haricinde kayıp tek evrak yoktu. Dosyaları öyle saklı bir yerde buldum ki, bu kasanın varlığından babamın bile haberi yoktur. Düzeltme yapılmış olsa o kadar saklamaz. Bence Benan'a delil olarak vereceği belge de bunun içinde." Dedi.

 

Derya bir ona bir Hanzade'ye baktı,

 

"Haklı olabilirsiniz, kız Bebek olarak başlamış gebelik kayıtlarından başlayalım." Diyerek onları onayladı.

 

İki büyük klasörün içindeki şeffaf dosyaları paylaştılar ama çok geçmeden Derya'nın,

 

"Bu iş beni aşıyor tamamen tıbbi terimlerle yazılmış anlayamıyorum." Deyip havlu attı.

 

Hanzade, Umut ve Savaş'ın başına kalan dosyalar gözüme bir dağ gibi göründü.

 

İğne ile kuyu kazıyorduk üstelik bu dosyalardan bir sonuç çıksa bile aile neredeydi. Benan'ın sağlığına kavuşabilmesi için verilen kısıtlı sürede buraya yetişebilecekler miydi?

 

Adeta sürüklediğim adımlarla çıktım bekleme salonundan. Savaş'ın tek telefonu ile burayı bize tahsis etmişlerdi.

 

Annemin beni görüp koşar adım yanıma gelişi ile duraksadım,

 

"Oğlum nerdesiniz? Hepiniz kayboldunuz Benan uyandı."

 

Benan uyandı... İlk defa yanına gidecek cesareti kendimde bulamıyordum...

 

Nasıl derim"Yaşaman için benim uğruma vazgeçtiğin gerçek ailene muhtacız" diye...

 

" Barlas..." Deyip yüzümü avuçları arasına aldı annem "Oğlum doktoru durumu anlatmış Benan'a. Bak karının sana ihtiyacı var şuan da... Her gecenin sabahı var annem, gün doğmadan neler doğar. Leyla ile Onur'da yoldalarmış, belki başka bir çaresi bulunur ha annem? Salma kendini... Güçlü dur!"

 

Başımı iki yana salladım konuşacak gücüm yoktu, dediğini yapacak kadar da dik değildim. Ben bu bir yıldır güçlüydüm o gücü de Benan'dan alıyordum.

 

Ondan öncesi yaşayan bir ölüydüm sanki...

 

Umutsuz, hedefsiz...

 

Düşmüş omuzlarım ve sürüklediğim bedenimle Ezelîm'in olduğu odaya girdim, beni bekliyor olacak ki gözlerimiz anında buluştu.

 

Kapıyı kapatıp içeri zor attım canımı...

 

Gücüm buraya kadar yetti, dizlerimin üzerine düştüm, sıktığım çenem kilitlenmişçesine sızlarken gözlerimden akan yaşları saklamak derdinde de değildim.

 

Benan'ın adımı ardı ardına söylediğini duysamda güç bulup cevap veremedim.

 

"Barlas korkutuyorsun bizi!" Dediğinde ancak düştüğüm hali toplamam gerektiğini idrak ettim.

 

Benan'ı değil çocuğumuzu da korkutuyordum. Karımı koruyamıyor,çocuğumu daha doğmadan korkutuyordum...

 

Ne iyi bir koca olabilmiştim, ne de baba olabilirdim.

 

"Yanıma gel ve elimi tut lütfen." Diyen Benan'a kayıtsız kalmam imkânsızdı.

 

Ayağa zar zor kalıp yanında ki sandalyeye bıraktım bir çuvalı andıran bedenimi, uzattığı elini tuttum öpücükler kondurdum her bir zerresine,

 

"Benan beni bırakma, ben sensiz devam edemem ki... Olmaz... Yapamam..." Diye ardı ardına konuştum.

 

"Barlas..." Dediğinde avuç içini öptüm derince "Barlas sana kurban olsun ama fayda etmiyor ve güzelim. Sen benim içimin gerçek ailenden bile vazgeçtin ama ben hiç bir işe yaramıyorum."

 

Elimi kendine çekiş o da benim gibi avuç içimi öptü,

 

"Ben seçimimden hiç pişman olmadım. Sen seçenek değilsin benim nefesimsin Barlas. O gün seni seçtim, bugünde olsa yine seni seçerim. Rabbim ömür verdiyse bir yolu bulunur, yok yolun sonundaysam." Dediğinde onun da gözünden iki damla kurtulup solmuş yanaklarını ıslattı. "Seninle geçirdiğim bir yıl bana bir ömür kadar güzeldi."dediğinde elimi dudaklarına bastırdım.

 

"Konuşma öyle veda eder gibi, daha oğlumuzu büyüteceğiz beraber." Dedim az evvel beni bırakma diye yalvaran ben değilmişim gibi...

 

Dudakları birbirine bastırdı ağlamasını durdurmak için,

 

"Tamam ama sende ağlama, inancını kaybetme. Ben gitsem de oğlumuz var." Deyip zorlukla yutkundu "Benim gözümü arkada bırakma."

 

"Benan..." dedim adını acı ile inleyerek.

 

"Barlas... Kahramanım... Beni yine kurtarırsın sen." Deyip göz kırptı.

 

Yaklaşıp alnımı alnına yasladım, konuşmadık... Sözsüz kelimeler aktı gitti aramızda. Yarım kalnsk korkusu iliklerimize işlerken dudağına şehvetten çok uzak hasret kokan bir öpücük kondurdum.

 

Umut'un getirdiği dosyaları anlattım kısaca başka bir detay hatırlayıp hatırlamadığını sordum.

 

İstenen ve beklenen bir bebek olduğunu anlamıştı sadece, belki en çok bu ayrıntı canını yakmıştı.

 

"Bir de sanki ailemde de ikinci bebemişim gibi hissettim Barlas. Annemle sohbet edip dertleştiklerini ima etti Zerrin hanım. Yani hamilelikte ortak konu ama sanki ikinci Bebek dertleşmesi gibi anlattı. Bir ablam yada abim olabilir. Belki başka kardeşlerim."deyip dudak büktü. "Sen üzülme diye gizliden araştırdım ama..." Deyip yanağımı okşadı şefkatle.

 

Derin bir nefes çektim konusundan içime,

 

"Sana yemin olsun Benan iğne ile kuyu kazmaksa kazacağım, bulacağım aileni..." Dedim.

 

Yorgun düşmüş gibi gözleri kapanmaya başlarken gülümsedi,

 

"Bulur benim kahramanım, hep buldu kurtardı beni."diyerek yarımca gülümsedi ve uykuya bıraktı güçsüz bedenini.

 

Alnını kokusunu içime doldurmak ister gibi koklayarak bir öpüp çıktım yanından.

 

Beklem

e salonuna giden koridorda yürüdüm, yanlarından ayrılalı çok olmamıştı ama bir ümit girdim içeri.

 

Başını dosyalara gömmüş ahali sormadan cevap oldu merakıma...

 

Çok dosya vardı... Çok fazla...

Hiç birimizin gözüne damla uyku girmeden sabahı sabah ettik.

 

Zaman su gibi elimizden akıp giderken yapabildiğimiz tek şey kanlanmış gözlerle kâğıtlara bakmaktı. Hanzade hanım sabaha karşı koltuğun kıyısına başını koyup sızmıştı.

 

Onun üzerine montunu örtüp saçlarını usulca boynundan geriye atan Umut'un haline bakarsak şükür ki Derya defterini kapatmış gibiydi.

 

Derya ve Boran'ı zorla bizim eve yollamıştım sabaha karşı... Bir damla bebekle hastane köşelerinde ziyan olmuşlardı ama sabah erkenden burda olacaklarınada emindim.

 

Benan'ın yanına gidip kokusunda gözlerimi biraz olsun kapatıp güç toplamaya çalıştım.

 

Sabah kontrole gelen doktor gözünün akında ki sararmaya karamsar gözlerle bakarken Turan amcam da ona eşlik ediyordu.

 

Amcam yıllarca Erciyes üniversitesi tıp fakültesinin organ nakil kısmında baş hekim olarak görev yapmış yakın zamanda emekli olmuştu. Fakülte ile ilişkisini kessede sivil toplum kuruluşları ve gönüllü doktorlar ile aktif olarak hayatına devam ediyordu.

 

Benan'ı uyku halinde bırakıp Savaş ve Umut'un adalarına yakışır birer çabayla uyumadan sabah ettikleri bekleme odasına geçtik.

 

Turan amcam elindeki tahlil sonuçlarını onlara uzattığında birbirlerine manasını anlamak istemediğim bakışlar attılar.

 

Savaş dudaklarını birbirine bastırdı önce sonra güç bulup bana döndü,

 

"Barlas bebeği sezeryanla almamız gerekiyor, bu bize zaman kazandırabilir." Dediğinde kaşlarım istemsizce çatıldı,

 

"Almak derken, otuz altıncı haftada bir bebek o Savaş bizim bebeğimiz. Ne demek almak." Diye çıkmıştım mantıklı düşünemiyordum.

 

Amcam araya girdi,

 

"Oğlum almak derken doğum yaptırmaktan bahsediyor sezeryande böyle konuşulur. Sakin ol." Diyerek beni yatıştırdı ve Savaş'a döndü.

 

"Bu dediğin ameliyatı bu hastanede yapacak tek kişi var biliyorsun değil mi?" Diye sordu oğluna.

 

"Biliyorum baba Jülide hanımdan başka kimse riskli ameliyatlara girmez." Dedi kuru bir sesle.

 

Jülide hanım amcamın eski eşi Savaş'ın da öz annesiydi...

 

Karımın canını o kadına emanet etmek istemiyordum ama başka çaremde yok gibiydi.

 

O sırada kapı açıldı önde Leyla peşi sıra da Onur bey içeri girdiler.

 

Leyla'nın koşup boynuma atılması ile sıkı sıkı sarıldım ona,

 

"Herşey düzelecek, çok seviyor Benan seni kolayına bırakıp gitmez. Bizde elimizden geleni yapacağız Barlas." Dedi o da bana sıkıca sarılırken.

 

Onur'un,

 

"Barlas çok üzgünüm, daha erkene uçuş bulamadık. Durumda değişiklik var mı?" Demesiyle.

 

Hepimizin bakışı Onur Bey'i buldu.

 

Amcam,

 

"Onur Bey oğlum bebeği almanın annenin dayanma süresini artıracağını ön görüyorum. Siz ne dersiniz?" Diyerek dosyaları ona uzattı.

 

Leyla anında Onur'un yanında bitip tahil sonuçlarının olduğu dosyaya göz atarken Savaş masaya geçip dosyaları inceleme işine devam etti.

 

Birbirini yok sayan bu ikiliye şimdi takılamayacaktım.

 

Onur ve Leyla yarı İngilizce yarı Latince konuşurken dediklerinden hiç birşey anlamamıştım. Sadece Leyla'nın mimiklerinden çıkarım yapmaya çalışıyordum.

 

Onur Bey'in,

"Savaş hocam bebeğin gelişimi iyi görünüyor ama yinede tedbiren ameliyata beraber girmeyi daha mantıklı buluyorum siz ne dersiniz?" Demesiyle Savaş el mecbur geriye çevirdi sandalyesini.

 

Bir bana, bir babasına, birde gibi göz ucuyla Leyla'ya baktı,

 

"Tedbirli olmakta fayda var Onur hocam sonuçta plasenta zehrin bebeğe geçişini engelliyorlar ama erken doğumun ne getireceğini bilemeyiz." Diye profesyonelce cevapladı adamı.

 

Onur başıyla onayladı onu ve Turan amcama döndü,

 

"Siz ameliyathane için ayarlama yaparsınız değilmi?"

 

Derince bir nefes aldım bebeğimizin doğumunu çok defa hayal etmiştim ama böylesini aklımın ucuna uğratmamıştım.

 

Sırtımda bu kez Leyla'nın ufak elleri dolandı,

 

"Küçük prensimiz geliyor babası."dedi dikkatimi çekmek durumu normalleştirmek için. "Ayy... Hala oluyorum, Yasmini nerede?" Diye sordu.

 

"Derya'lar burada onlarla eve yolladım, kaza anında da Benan'ın yanındaydı kötü etkilendi." Dedim.

 

Kısaca düşünüp Derya'yı hatırlamaya çalıştı,

 

"Onların prensesi de büyümüştür şimdi. Nasıl güzel bir bebektir kimbilir." Deyince dün telaşede ilgilenemediğim küçük kız geldi gözlerimin önüne,

 

"Çok tatlı bir bebek ama dün onu görecek gözüm olmadı." Dedim.

 

"Gel biz seninle bir hava alalım." Deyip koluma girdiği gibi ikimizi kafeteryaya sürükledi.

 

Beni oturttup yiyecek, içecek birşeyler alarak yanıma geldi.

 

O sırada kendine çay alan Melih bizi görüp baş selamı verince işaret edip masaya davet ettim. Belki onun dikkatini çeken bir detay vardır yada ona da söylemiştir benden sakladığı gerçeğini diye.

 

Leyla ile kına ve düğünden tanıştıkları için selamlaştılar beraberce oturduk.

 

"Neler oluyor Barlas? Umut ve Savaş'ın önünde ki dosyalar neyin nesi?"dedi kızıla çalan kaşlarını çatarak.

 

"Benan Devagiller'in öz kızı değilmiş." Dedim yekten.

 

"Ne!" Dedi Leyla.

 

"Nasıl yani?" Diye sordu Melih.

 

Saçlarımı karıştırıp sıkıntılı bir nefes verdim,

 

"Benimle evlenmesin diye Zerrin hanım Benan'a söylemiş gerçeği." Dedim.

 

"Seninle niye evlenmiyo hiç birşey anlamadım?" Dedi Leyla.

 

"Benimle evlenmez onların dediğini yaparsa gerçek ailesini söyleyecekmiş." Diyerek acı gerçeğimizi dile getirdim.

 

Leyla sessizleşti kafasında birşeyleri ölçüp tartıyordu belli ki.

 

Melih,

 

"Evlat mı edinmişler Barlas illa ki bir bilen vardır gerçek aileyi?"diye sordu.

 

"Yok..."dedim acı bir gülüşle "Zerrin hanım ölü doğan bebeğini doğumda bir başka bebekle değiştirmiş. Aile çocuklarını ölü doğdu sanıyor." Dediğimde Leyla,

 

"Onun için Onur'un sosyal medya gücünü sordu..." Diye kendi kendine bir aydınlanma yaşadı. Bana döndüp "Senin nezarete alındığın gün annesini birşeyler ile tehdit etti. Konuyu bana söylemedi ama Onur'un sosyal medyada ki gücünü kullanmaktı ilk planı. Belli ki ailesini arayacaktı."

 

Bir planı daha benim için batmıştı yani...

 

Sessizleştik hepimiz...

 

"Başka detay var mı abi?" Dedi Melih.

 

Dudak büktüm çok bir detay da yoktu ki elimizde,

 

" Devagiller'in Hastanesinde takip ediliyormuş gebelik süreci Umut ve Savaş o yılın tüm kayıtlarını inceliyor. İstenen bir bebekmiş ölüm haberine çok üzülmüş aile... Yada Benan üzülsün diye öyle anlattı kadın bilemiyorum." Deyip ekledim "kız bebek bekleyen aileye erkek bebeğin ölüsünü teslim etmişler insanlar sorgulamamış bile üzüntü ile..."

 

Melih'in kaşları daha derin çatıldı, elindeki çayı alel acele masaya bırakırken yarısını eline döktü ama umrunda olmadan telefonunu kulağına götürdü.

 

"Anne..." Dedi sabahın körü demeden karşıyı uyandırıp, "Biz Melis'i hangi hastanede kayıp ettik. Sen nerede doğum yapmıştın?"

 

   

 

    

 

    

   

 

    

 

   

    

    

   

 

Bölüm : 29.07.2025 09:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...