19. Bölüm

(17)

Zeynep Özel
zambak03

 

< Alev Lâl Candan >

 

Kocaman evde, salonun ortasındaki masaya yaslanmış elimdeki viskiyi yudumlayarak Serkan'ı bekliyordum.

 

Evet ormandan çıkacağını biliyordum, yalnızca bu kadar hızlı olması beklenmedikti.

 

En başından beri biliyordum ki:

 

Serkan zeki ve kurnaz bir adamdı.

 

Ama ben daha zeki ve kurnazdım, zaten bu sayede bunca zaman onu ormanda tutabilmiş ve planımı ilerletebilmiştim.

 

Bütün bu oyunlar bittiğinde kazanan benden başkası olmayacaktı.

 

Ben bardağımı tekrar doldurduktan hemen sonra kapının açılma sesini duydum, karanlığa gömülmüş eve kapıdan ince bir ışık yayıldı.

 

Ben onu görmüştüm ama o henüz beni fark etmemişti.

 

Ormandaki macerasının üstünde büyük etkisi olmuştu anlaşılan, yoksa şimdiye varlığımı sezerdi.

 

Dudaklarımda engel olamadığım bir sırıtış belirdi, gözlerimde de bir hayranlık.

 

Kabul ediyorum bu adam yok edeceğim insanlar arasında şimdiye kadarki en ilginciydi.

 

ve ya hayran olunası...

 

Üstü başı karışmış, saçları darmadağınık bir şekilde içeriye bir adım attı. Her zamankinin aksine omuzları dik yürümüyordu.

 

Beni fark etmesi için boğazımı temizledim, tahmin ettiğim gibi bakışları anında bana çıktı.

 

Ne düşündüğünü anlamak günlük hayatta zaten zorken, şimdi karanlıkta daha da zordu.

 

Bana doğru birkaç adım atınca gülümseyerek başımla selam verdim, sanki birbirini öldürmeye çalışan düşmanlar gibi değil de iki dostmuş gibi.

 

Aynı şekilde selamımı alırken oda gülümseyerek geldi , masadaki yanıma yaslanırken ikimizde fazla sessizdik.

 

" Bana yok mu ? "

 

Kendimi tutamayıp bu sessizliği gülüşümle bozdum. Elimdeki yarısı dolu bardağı viski bardağını ona uzattım, hijyene o da pek önem vermiyor olacak ki düşünmeden çekti elimden bardağı.

 

" Düşündüğümden erken geldin ? Bir değil iki kaplan koydurtmalıydım. "

 

Bardağı tekte kafasına dikip bitirirken tekrar bana uzattı, ondan alıp bardağı doldurmaya başladım.

 

" Sürprizleri severim, beni hafife alman hataydı. "

 

Dolan bardağı tekrar ona uzattığımda bu lez önce çok hafif sallayarak viskiyi bardakta döndürdü sonra bir yudum aldı.

 

" Haklısın hâlâ annesinin terk ettiği o çocuksun sanmıştım... yanılmışım öyle değil mi Okyanus ? "

 

Ben tepkisini izlemek için kafamı omzuma yatırıp merakla ona bakarken o donakaldı.

 

Gerçek anlamda her yeri buz tutmuş gibi yalnızca karşısına baktı bir müddet...

 

Sonra bir anda bağırarak elindeki viski bardağını duvara fırlattı, bunu beklemiyordum bir iki adim geriledim.

 

Cam barsak tuzla buz olurken hem duvar hemde yer viski olmuştu, harika !

 

Şaşkın bakışlarımı ona çevirdim, öfkeden kıpkırmızı kesilmişti.

 

" Nerde durman gerektiğini bilmezsen... o dilini kopartırım. "

 

Sesi fısıltıdan ibaretti ama tüyler ürpertici olduğu da bir gerçekti.

 

Gözleri karanlığı delip geçecek kadar kararmış nefes alışverişleri hızlanmıştı.

 

Büyük bir hata yapıyordu, düşmanına zayıf olduğu konuları göstermemeliydi.

 

Yoksa beni dostu falan mı sanmıştı ?

 

Elimi omzuna koymak için kaldırdığım an sertçe ittirerek bağırdı.

 

" Çek git evimden yoksa elimden bir kaza çıkacak ! "

 

Ciddi olduğunu görüyordum ama laf değil icraat istiyordum.

 

" Neden çıkmıyor Serkan ? Seni tutan ne? "

 

O cevap vermeyince gülerken konuşmaya devam ettim.

 

" Gerçekleri duymak her zaman acıtır... annen yok Serkan, sen çocukken gitti ve geri gelmeyecek. Buna hâlâ alışamadın mı? "

 

Öne doğru atılıp eliyle boğazımı kavrayacağı sırada bileğini tuttum ve çevirerek geri ittirdim. Şuan beni öldürmek ister gibi bakması umurumda değildi.

 

" Küçük çocuklar gibi öfkelenip ortalığı mi yakacaksın Serkan ? Yoksa sinirini benden mi çıkaracaksın ? Yap hadi bana vur ve bana ne kadar güçsüz olduğunu kanıtla... kolay lokma olduğunu görmeme izin ver "

 

Kollarımı iki yana açıp ne kadar ileri gidebileceğini göstermesine izin verdim. Hiç düşünmedi hırlar gibi Öne atıldı ve boğazımı tek eliyle kavrayıp sırtımı masayla buluşturdu.

 

Sarsıntının etkisiyle bir an kalakaldım ama çabuk toparlandım.

 

Pekala kızım şimdi seni boğmasına izin ver, ne kadar ileri gidebileceğini gör ve rakibini tanı...

 

Her geçen saniye vücudunun vücuduma olan baskısı arttı ve parmaklarının baskısıda.

 

" Ne sanıyorsun beni öldürünce annen geri mi gelecek ? D-deneyelim, öldür beni ? "

 

Tuttuğum nefesim her saniye daha da azalırken öksürmekye başladım, ardı arkası gelmeyen öksürüklerimle ellerim bileğini kavradı. Tıpkı onun boynu gibi benim yüzüm de kıpkırmızıydı buna eminim.

 

" H-hadi bu kad- ... Bu kadar m-mı ? "

 

Kafamı kaldırıp tekrar masaya vurdu canımın acımaması iyiydi.

 

" Belki annem gelmez ama seni öldürürsem dünya bir pislikten kurtulacak ! "

 

Gözlerim yavaş yavaş kaymaya başlarken kendimi onu kışkırtmaktan alıkoymadım.

 

" S-sen nesin, nesin şuan... annen seni g-görse gurur mu duyardı sence ? "

 

Boynumdaki parmakları gevşedi ama artık çok geçti, ben çoktan şuurumu yitirmiş ve yere yuvarlanmıştım.

 

< Serkan Okyanus Kalkan >

 

Kahretsin ! Onu öldürmüştüm değil mi ?

 

Sen yapmasan o yapacaktı, rahat ol...

 

Endişeyle ellerimi saçımdan geçirip kendimi kontrol altına almaya çalıştım, hayır gittikçe adama benziyordum. Kim olduğu fark etmezdi birisini boğmaya çalışmıştım, sırf kontrolsüz öfkem yüzünden.

 

Annen hakkında konuşmamalıydı, sen doğru olanı yaptın.

 

hayır doğru olan birilerini boğmak değildi, sikeyim beni kışkırtmıştı, zayıf noktamı bulup üstüne gelmiş, sınırlarımı öğrenmişti.

 

Beni kukla gibi kullanıyordu !

 

Sakinleşmeye çalışarak yerde baygın yatan bedenin yanına çömeldim, kulağımı göğsüne yasladım.

 

En azından ölmemişti...

 

Bir elimi bacaklarının altından diğerini sırtından dolayıp Lâl'ı kucağıma aldım ve yukarıya çıkmaya başladım.

 

< Alev Lâl Candan >

 

Sırtım yumuşak bir yüzeye temas ettiğinde yavaşça kendime gelmeye başladım. Göz kapaklarımı aralamak istedim ama bedenim o kadar ağırdı ki buna bile gücüm yetmedi.

 

Boğazım yanıyordu. Nefes almak acı veriyordu.

 

Birkaç saniye boyunca hareket edemeden uzandım, beynim yaşadıklarımı yavaşça hatırlarken dudaklarıma hafif bir gülümseme yayıldı.

 

Evet… başarılı olmuştum.

 

Serkan sınırlarını aşmıştı. Onu delirttim, içindeki canavarı dışarı çıkardım ve en önemlisi, beni öldürmedi.

 

Sonunda derin bir nefes alarak gözlerimi açtım. Tavanda titreşen loş ışık gözlerimi biraz kamaştırsa da hızla etrafı inceledim. Yatağın kenarında oturan Serkan, kollarını önde kavuşturmuş, yere bakıyordu.

 

Görünüşe göre hâlâ kendisiyle savaşıyordu.

 

Sakin ama kısık bir sesle konuştum.

 

“Öldüreceksen şimdi yap, yoksa bir daha şansın olmayabilir.”

 

Serkan başını kaldırdı. Gözlerinde öfke vardı ama bu öfkenin hedefi ben değildim. Kendi içindeydi, geçmişindeydi, hatalarındaydı.

 

“Ne yapmaya çalışıyorsun?” diye sordu, sesi her zamankinden daha soğuktu.

 

Yavaşça doğrulup oturdum, boynumu ovuşturarak hafifçe güldüm.

 

“Seni tanıyorum, Serkan. Nerede duracağını görmek istedim.”

 

Gözleri tehlikeli bir şekilde kısıldı. “Ve memnun kaldın mı?”

 

Ellerimi kucağımda birleştirerek başımı hafif yana eğdim.

 

“Aslında evet. Beni öldürmedin.”

 

Birkaç saniye boyunca sessizlik oldu. Sonra aniden ayağa kalktı ve yatağın başına dikildi.

 

“Beni bu şekilde kullanmana izin vermem, Lâl.”

 

Dudağımın kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. “Emin misin?”

 

Bir an durdu. İşte bu, onu en çok sinirlendiren şeydi. Çünkü tam olarak neyin parçası olduğunu o da bilmiyordu.

 

Ve bu bilinmezlik, onu benden daha tehlikeli hale getiriyordu.

 

Serkan'ın gözlerindeki o öfke... Sadece bir an için bile olsa, bana öfkeyle bakması... İçimi bir anlığına titreten bir haz bıraktı. Ama hemen ardından kendimi toparladım. Hâlâ kontrol bendedi. Onun ne kadar sinirli olduğunu görmek, onu manipüle etmenin daha kolay olduğu anlamına geliyordu.

 

Ona bir adım daha yaklaştım, her zamanki soğukluğumla, fakat bu kez içimdeki duygu biraz farklıydı. "Zayıf noktalarını görmek, seni bir adım daha yakınlaştırıyor," dedim, sesimde alaycı bir tını vardı. O her zaman gibi güçlü olduğunu göstermek isteyecek, ama o kadar da güçlü değildi.

 

Beni tek kelimeyle vurduğunda, bana ne kadar yaklaştığını bir kez daha hissettim. Vücudundaki o sertlik, karanlıkta bile ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu, ama işte o noktada hatalıydı. Benimle savaşıyor, bana karşı koyuyor, ama içinde kırılgan bir şeyler olduğunu çok iyi biliyordum.

 

"Seninle oynamaktan hoşlanıyorum,"

 

Adımlarımı biraz daha yaklaştırarak, sesimdeki tehdit bir an için kayboldu. Gözlerimi ondan ayırmadım.

 

"Ama bu oyun... bu oyun beni bitiremez."

 

Serkan'ın vücudu sertleşti. Gözlerindeki o karanlık, şimdi beni deli ediyordu. Beni görüyordu. Gerçekten görüyordu. Ama yine de benden korkuyor, beni anlamak yerine bana karşı durmaya çalışıyordu.

 

"Neden bu kadar zorlanıyorsun?" diye sordum, her adımımda daha fazla yaklaşarak.

 

"Neden her şeyi bu kadar karmaşıklaştırıyorsun? Sadece kabul et... Bu oyun... Senin oyunundur, ama ben kazananım."

 

Ona yaklaştım, aramızdaki mesafe iyice daraldı. Elimi beline koyup sertçe tuttum, adeta sınırlarını zorluyordum.

 

"Ve biz hala birbirimize yabancı mıyız Serkan?"

 

Gözlerindeki donuk bakışı bir anlığa çözmeye başladım. Ne kadar güçlü olursa olsun, bana karşı durduğu her an daha da kırılganlaşacağını hissettim. İçindeki öfke, yalnızca bana daha yakın olmasına yol açıyordu. Gözlerimi onun gözlerinden ayırmadım, ruhumda bir parça daha yer etmişti bu adam.

 

"Hadi, bana vur... Göster bana nasıl kırılmayacağımı."

 

Gözlerimdeki o alaycı parıltı artarken, adımımı biraz daha ileriye attım.

 

"Hadi, bir adım daha at, ve gerçek seni göreceğim."

 

Ve o, o kadar yakınken... bana kaybetmek için bir adım daha attı.

 

 

Evetttt yeni bölümümüz sizlerle sevgili okurlar.

 

Burayı okumadan önce lütfen oy verip yorum yapmadıysan şimdi yap, bunlar her ne kadar küçük gözüksede beni motive eden şeyler.

 

Gelelim bölümümüzeee

 

Öncelikle önceki bölümlerin birisinde kitabın 25 bölüm civarı olacağından bahsetmiştim fakat bu kararım değişecek gibi duruyor.

 

Bu dünyaya veda etmeye hazır değilim sanırım 🤗

 

Serkan ve Aleve gelecek olursakkkk

 

kitabın 17. Bölümündeyiz ve ana karakterler hâlâ tam olarak yakınlaşmadı, birbirlerine karşı net bir şeyler hissetmiyorlar.

 

Evet bunların farkındayım ve sizi temin ederim en geç 20. Bölümde Alev ve Serkanin duygusal olarak yakınlaştığını net bir şekilde hissedeceksiniz

 

Beste ve Sinana gelince bu iki karakter çoğu zaman bizi güldürmek için araya giriyorlar fakat onlara fazla alan tanıyamıyorum çünkü kitabın ana karakteri değiller.

 

Emin değilim ama eğer isterseniz bu kitaba yan kitap yazılabilir Beste ve Sinan için...

 

Ne dersiniz ????

 

Bunun dışında bölümlerin geç gelmesinin sebebi genel olarak yoğun olmam elikden gelen en kısa zaman diliminde atıyorum.

 

Eğer buraya kadar okuduysan küçük bir emojiyle kendini belli et =)

 

Şimdilik sağlıcakla kalınn

Bölüm : 22.03.2025 23:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş