7. Bölüm

(6)

Zeynep Özel
zambak03

< Beste Yazıcı >

Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde karşımdaki adama bakıyordum, dudakları dudaklarımın hemen köşesinde gözleri gözlerimdeydi. Ellerim onun göğsünde cansızca duruyorken çok fazla beklemedi kendisini geriye çekti ve bana sırıtarak baktıktan sonra ayaklandı, sahi biz yerdeydik dimi ?

" Ne o çok mu etkilendin ? " Ona boş boş bakarken dudaklarım aralandı ama konuşamadım, yalnızca yüzüne baktığımı görünce güldü, dalga mı geçiyordu benimle ? " Abartma istersen alt tarafı öpecekmiş gibi yapıp öpmedim, dur... yoksa öpmemi mi isterdin ? Doğruyu söyle etkilendin değil mi. " Böyle bir şeyle nasıl dalga geçebiliyordu ? Ya gerçekten etkilenseydim ? " Saçmalık senden etkileneceğime gidip bir böcekten etkilenirim "

Alayla gülerek tamamen ayağa kalktı . " Eminim öyledir. " Bende vakit kaybetmeden hemen ayağa kalktım, onun karşısında küçük durumda gözükecek değildim ! " Başka türlü olmasını mı isterdin ? Senden etkilenmem hoşuna mı giderdi ? " Düşünüyormuş gibi yaptı. " Öyle olması işine gelirdi değil mi, beni öpmek için bir bahanen olurdu. " Söylediklerimi neresiyle anlıyordu ?

" Neden seni öpeyim ? Kendini o kadar yukarda görmen yazık " Yüzünü buruşturdu, kendini mükemmel falan mı sanıyordu ? Burada mükemmel olan birisi varsa oda bendim ! " Her neyse arkadaşın ne zaman gelir adı neydi , Lal evet Lal 'di, ne zaman gelecek ? " Konuyu mu dağıtıyor bu ? İnat değil mi söylemiycem !

" Sen ilgilendirmez ? " Kaşlarını çattı. " Ne demek ilgilendirmez ? "

" Bas bayağı seni ilgilendirmez sana ne benim arkadaşımın eve ne zaman geleceğinden ? "

" Beni kaçıran kişinin ne zaman geleceğini bilmek hakkım. "

" Bence kaçırılmış sayılmazsın "

" Buraya beni bayıltarak getirdiniz, beni bağladınız ve kendi iradem dışında buraya getirildim buradan bakılınca gayet kaçırılmışım. "

" Bağlı değilsin ? İstediğin yere gidebilirsin ama gitmiyorsun bu da kendi isteğinle buradasın demek, ayrıca hiçbir esir piyano parçalamaz ! "

Son kısımda biraz fazla mı bağırmıştım sanki, aman bana ne canım onun kulağı

" Hay senin piyanonu satayım ! "

" Piyanomu benim iznim olmadan satamazsın ! "

" Piyanonu satacağım demedim "

" Öyle dedin "

" Küfrümü sansürledim Allah'ın cezası ! "

" Niye küfür ediyorsun densiz herif ! "

" Küfür etmedim ! Ayrıca sensin densiz "

Hafızasında bir sorun mu vardı acaba az önce tam tersini söylemişti.

" Az önce tam tersini söyledin ! "

" Ben ağzımı bile açmadım "

" Kafan mı güzel ben kiminle konuşuyorum iki saattir ! "

Kafasını yukarı kaldırarak bir şeyler söyledi, sabır mı çekiyordu şimdide, asıl bana sabır lazımdı !

" Bana bak bana ! sen bana şizofren muamelesi mi yaptın az önce "

Bana yandan ters bir akış atıp odadan çıktı, nereye gittiğini sanıyordu bu adam.

" Hey ! seninle konuşuyorum, birisi seninle konuşurken onun yüzüne bakmalısın. "

Beni dinlemeden oturma odasına gitti ve koltuğa yayılarak oturdu.

" Ne yaptığını sanıyorsun sen ? Kalk oradan "

Rahat bir ifadeyle yüzüme baktı, sanki kendi evindeymiş gibi biraz daha yayıldı koltukta.

" Madem arkadaşın yok o halde bende o gelene kadar burada kalırım, bu evde ."

Ne , ne demişti az önce ?

" Ha ? "

< Alev Lal Candan >

Elim kolum bağlı sandalyede otururken deponun kapısı açıldı, sonun da beni hatırladıkları için derin bir nefes aldım yaklaşık bir saattir burada bağlı duruyordum ve ne gelen vardı ne giden. Kesin Gölcük belgelerini alanın ben olduğumu anlamıştı ama nasıl ? Birinde yardım almış olmalıydı ama o kişi kimdi henüz bilmiyordum.

Öte yandan Sinan denen adam vardı onu eve götürmüştüm orada bulamazlardı onu, yani umarım. Ev Beste'nin üstüneydi ve oraya çok sık gitmediğim için kolay kolay bulamazlardı, asıl sorun bu değildi Sinan çoktan uyanmıştır ve Beste onunla o evde tek kalmıştı. Kim bilir ne haldeydi şimdi, umarım çok korkmamıştır ve zarar görmez, benim yüzümden başına bir şey gelirse kendimi affedeceğimi sanmıyorum.

Gözlerimi bana doğru gelen adama diktim gelen Okyanus değildi başka bir değişle Gölcük. Siyah takımıyla bana doğru emin adımlar atarken boynundaki dövme dikkatimi çekti bu Okyanusun değil Fikret Bey'in adamıydı.

Bana doğru yaklaşırken eli cebine gitti, gümüş rengi parlak bıçağı görünce koca bir siktir çektim, beni kurtarmaya değil öldürmeye gelmişti ! Bunu bıçağı tutuşundan bile anlayabilirdim benim adım da Alev ise ben bunu Fikret'e ödetirim !

Neyse ki ayaklarım bağlı değildi, adam tamamen bana yaklaştığında ve bıçağı karnıma saplamak için ileri atıldığında ayaklarımı kaldırarak elini sıkıştırdım, ayakkabımın altındaki eli ezilirken bağırmamak için ekstra bir çaba harcamak zorunda kaldı. Bu sürede ben ona tek ayağımla tekme atmış ve ilk ölümcül saldırıyı atlatmıştım, şimdi sıra bendeydi bu kadar kurban rolü yeterdi de artardı.

Elimdeki önceden gevşettiğim ipi tamamen çözüp kendimi sandalyeden kurtardım, Uzun süredir o rahatsız edici sandalyede oturduğum için sırtım bayağı ağrımıştı. Beni öldürmek için gönderdikleri adama doğru ilerledim zaten oda çoktan doğrulmuş bana doğru geliyordu, bıçağı alma gereksinimi bile duymadığını fark edince sinirlendim beni hafife almak neydi görecekti !

Hiç düşünmeden adamın yakasına yapıştığımda benden önce davranıp bana kafa atması bir oldu, sikeyim umarım burnum sağlamdır !

Ben sinirle bağırırken deponun kapısı bu kez çok sert bir şekilde açıldı, sanırım yakalanmıştık. Hiç umursamadan adamın üstüne yürüdüm ve boşluğundan yararlanıp yüzüne bir yumruk geçirdim, gelenin Okyanus olduğunu görünce rahatladım, ben daha fazla uğraşmadan şu adamı buradan götürse iyi olacaktı.

Ne yazık ki hiçbir şey beklediğim gibi olmadı, adam kendini toparlayıp üstüme gelirken Okyanus hiçbir şey yapmadı, hayır hadi beni kurtarmazsın onu anlarım da düşmanın adamı depona gizlice girmiş öldürsene be adam !

Sende düşmanın adamısın ?

Hayır şimdi konuşamayız sonra tartışırız

Öyle diyorsan...

Bana doğru savrulan yumruktan çevik bir hareketle kurtuldum ama karnıma yediğim tekmeye engel olamamıştım, neyse ki canımı yakamıyordu. Saniyeler içinde toparlandım ve bana doğru gelen yumruğu tutup bileğini bükerek dizine tekme attım, keşke kasıklarına vursaydım...

Bir süre sadece yumruk yumruğa dövüştük o benim canımı yakamıyordu ama ben onu bayağı hırpalamıştım, canımı yakamamaktan kastım DADS hastalığımdı, aslında bunu bir hastalık olarak değil de özellik olarak görüyordum, asla canını yakamayacağınız bir kadındım her anlamda...

Bu iş gittikçe sıkıcı olmaya başlarken korumaların ağır ağır bize yaklaştığını fark ettim, ben sorun değildim ama bu it yakalanırsa konuşurdu ve sonumuz hoş olmazdı, hayır düşündüğüm Fikret şerefsizi değildi sadece çift oynamaya karar vermiştim.

Adama bir kez daha tekme atıp onu yere düşürmüşken dakikalar önce yere düşen bıçağın yanına gittim, adamı öldüreceğimi anlayınca korumalar koşarak yanıma gelmeye başladılar ama ben daha onlar bana yaklaşamadan bıçağı kaptığım gibi adamın yanına gitmiştim, bu adam benim buradan çıkış biletimdi kolay kolay bırakmazdım.

Bıçağı yerden kalkmaya çalışan adamın boğazına dayadım, istedikleri oysa onu öldürmem hoşlarına gitmezdi yok eğer değilse saniyesinde buradan kaçacaktım =)

" Tek bir adım atarlarsa öldürürüm, bilgi alabileceğiniz tek kişi de yok olur. "

Elini kaldırarak korumaları durdurdu kendisi birkaç adım atarak yakınlaştı bu tarafa.

" Onu öldüremeyeceğini ikimizde biliyoruz, boşuna deniyorsun "

Hiçbir şey bildiği yoktu, ağrıya duyarsız olduğumu bilmiyordu, hiçbir işkenceye tepki vermeyeceğimi bilmiyordu, neler yapabileceğimi bilmiyordu.

" Niye öldüremiyormuşum ? "

Alayla sırıtması sinir bozucuydu.

" Onu öldürürsen buradan sağ çıkamazsın "

" Bu adam ölürse asla kim olduğumu bulamazsın ve de planımı "

" Eminim bir kaç işkenceden sonra yola gelirsin "

Kocaman bir kahkaha patlattım, gerçekten hiçbir şey bilmiyordu.

" Sanmıyorum, buradan çıkmama izin vermezseniz ölene kadar kendimle beraber bir çok kişiyi öldürürüm. "

Bir süre yüzümü inceledi ciddi miyim diye anlamak için ama hiçbir şey bulamayınca adamına kafasıyla küçük bir işaret yaptı, koruma silahını çıkarıp beni hedef alınca alayla güldüm.

" Ne o beni mi öldüreceksin buyur dene de elinde hiçbir şey kalmasın "

Yüzü ifadesizce dururken depoda bir silah sesi yankılandı, kurşun kolumu hafif denemeyecek bir sıyrıkla geçince depoda şen bir kahkaha patlattım. Bana bakarken kaşları bir anda çok derince çatılı evet kurşundan etkilenmeme şaşırması normaldi, ağrıya duyarsız olduğumdan bihaberdi.

" Sen..."

" Olsun be Gölcük, bir dahaki sefere artık "

Tamam iyi hoş güzel eğlendim ama acı hissetmemem kanımın sınırsız olduğu anlamına gelmiyor ! Hemen buradan çıkmazsak bayılıp kalma olasılığım yüksek.

" E hadi bize müsaade o zaman "

Adamı kaldırıp boğazındaki bıçakla birlikte çıkışa doğru yürütmeye başladım, korumalar emir bekliyordu ama Okyanusun tek yaptığı şey bana bakmaktı.

Adam niye bize öyle bakıyor ?

Bizi kurşunla vurdu ve biz hiç etkilenmedik normal değil mi ?

Senin yüzünden fazla göze batıyoruz ! Biraz daha normal davranamaz mısın ?

Sanmıyorum

Olağan en hızlı şekilde depodan çıkınca ormanlık bir alanda olduğumuz görüp bir küfür savurdum kaçmam zorlaşacaktı. Arkamdan gelen bir kaç sesle depodan çıktıklarını anladım anlaşılan Okyanus kendine gelmişti ve kaçmama izin vermeyecekti, kaçmak için kullandığım adam bitkin bir şekilde yürüyerek beni yavaşlatıyordu. Derin bir nefes aldım ve bıçağı hızla adamın boynunda kaydırarak soluk borusunu kestim.

Ölü beden yere düşerken şimdi daha hızlı bir şekilde kaçıyordum ormanın içinde.

Dakikalar birbirini korumalar beni kovalarken bu süre boyunca yaşadığım kan kaybı yüzünden başım dönmeye başlamıştı, yavaşladığım için korumaların bana yaklaştığını biliyordum daha fazla ilerleyemeyeceğimi bildiğim için çaresizce etrafıma bakındım.

Kendimi yakalatıp iyileştikten sonra tekrar mı kaçsaydım ?

Saçmalama !

Her şeye atlamasan ölecekmişsin gibi...

Gözlerim yanında durduğum ağaca takıldı, beni gökte değil yerde arıyorlardı değil mi ? ağacın tepesine bakmak akıllarına bile gelmezdi.

Zor bela yaralı kolumla ağacın üst dallarından birisine çıktım ve rahat olacağım şekilde kuruldum ancak yukarı çıkarken kendimi çok zorlamıştım ve şimdi dünya tamamen dönüyordu ve ben sanki burada değildim. Öylece sırtımı ağaca yaslamış otururken ormanda bağırma sesi işittim, ses o kadar yakındı ki ağaca çıkmamış olsam çoktan yakalandığıma emindim.

Gözlerimi aralayıp neler olduğuna bakındım yorgunca bilincim gitmeye başlamıştı, belki de ağaca çıkmak iyi bir fikir değildi. Okyanus ve adamlarının civarda beni ardağını görünce sıkıntılı bir nefes çektim içime, o sıra Okyanus benim olduğum ağacın altına doğru gelmeye başladı telefonla konuşuyordu sanırım.

" Ne demek Sinan'ı hala bulamadınız ? Yer yarıldı da içine mi girdi lan bu nasıl bulamıyorsunuz ! "

Ah evet birde Beste vardı, umarım başının çaresine bakmıştır.

" Sinan'ı bulmadan beni arayanı sikerim ! "

Bilincim tamamen kapanmak üzereyken ağacın sarsıldığını hissettim ve sonra dengem kaybolarak dalların arasından yere yuvarlandım.

Tamamen karanlıktayken duyduğum tek ses inleme sesiydi.

Evet ben geldimm,

Öncelikle sizlere küçük bir özür borçluyum en azından yeni bölüm bekleyenlere, kafam o kadar doluydu ki hiçbir şey yapamadım buna kitap yazmakta dahil maalesef. Bulduğum adam gibi olan ilk boşlukta bölümü tamamladım ve gönderdim. Bundan sonra daha sık yazmaya çalışacağım ama yaklaşık 4 hafta sonra yine çok önemli bir sınavım var ve ben ne kadar yoğun olacağımı kestiremiyorum o yüzden size kesin olarak şu kadar gün sonra bölüm atarım diyemem ama elimden gelen en kısa zamanda gelecek buna emin olabilirsiniz.

Bölümü gözden geçirecek olursakkkk

Ben Sinan ve Besteyi yazmayı çok sevdim, aralarındaki çekim çok hoşuma gidiyor. Sinan aslında nazik birisi olsa da kendisini kaçıran birisine karşı bu gıcık tavrı takınması tam yerinde diye düşünüyorum yine de tabii beğenmeyenleriniz, yakıştıramayanlarınızda olur orası ayrı. Besteye gelecek olursak daaa günlük hayatında nazik birisi olsa da o da müzik aletleri konusunda çok hassas ve Sinan'a karşı cephe almasının bir nedeni de buydu.

Alev ve Serkan'a bakacak olursak da açıkçası onlar konusunda çok kararsızım, beni bu kadar zorlayacaklarını hiç düşünmemiştim ama daha hikayenin başlarında birbirine zıt bu iki karakteri yazmak beni çok zorladı yine de zamanla alışacağımızı düşünüyorum. Alev genel olarak sert olsa da içinde yumuşak bir kalbi var tek sorun bu kalbi unutacak kadar kendini yalnızlaştırıp duygularını içine atması, bu durumu nasıl çözerim inanın bilmiyorum Alev benim gözümde çok sert ve hiç kimseye taviz vermeyen birisi hal böyle olunca da Alev'in bakış açısından bakarak Serkan'a asla ısınamıyorum, sanırım Serkan'a Alev ile beraber alışmaya çalışacağız.

Serkan ise tamamen farklı bir dünya benim için yani şöyle ki onun gözünden Alev'i göremiyorum, sanki Serkan gerçekten varmış da zihnine bir kilit vurmuş gibi girip de onun Alev hakkındaki düşüncelerine ulaşamıyorum çünkü bana engel oluyor. Sanırım kafayı yedim çünkü Serkan benim oluşturduğum bir karakter yani onun düşüncesi benim düşüncem ama bu durum bana böyle hissettirmiyor sanki ben bir hayaletmişim de yapabildiğim tek şey olanları izlemekmiş gibi geliyor. Kendi zihnimde bir yerlerde Serkan gibi düşünmek için kendimi zorluyorum ama o kadar çok kilit var ki ancak belli bir yere kadar gelebiliyorum.

Serkan'ı özetlemem gerekirse sevdiklerine karşı yumuşak dışarıya sert klasik bir mafya... yani öyleydi, dediğim gibi hikayeyi yazmaya başladığımdan beri Serkan ve Alev beni çok zorladı, ama bir yandan da eğlenmedim diyemem henüz 6. bölümdeyiz ama ikisi de ( özellikle Serkan ) kafamda çok büyük bir kaos çıkarmayı başardı bile. Sanırım Serkan'ı çözmekte ve karakterini oturtmada bana yardım edecek kişi Alev çünkü ben hikayenin içine girip etkileyemem ama Alev yapabilir, dedim ya bu hikaye bana bir hayaletmişim gibi hissettiriyor.

Sizin de düşüncelerinizi merak ediyorum yorum yapıp yıldızı mı parlatır mısınız ?

Sağlıcakla kalın <3

 

 


 

 

 

Bölüm : 29.12.2024 17:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...