15. Bölüm

15.Bölüm Helara'nın Yedileri

İbrahim Kuru
zehhin

Zamanın sisleri arasında kaybolmuş bir devirde, Zin diyarında gerçekleşen büyük savaşın yankıları hâlâ yankılanıyordu. Drazinler mağlup edilmiş, kadim ırklarının görkemi ağır yenilgilerle yerle bir olmuştu. Savaşın kızıl gökyüzü altında, karanlıkların kraliçesi Helara, etrafında harabeye dönen ordusuna ve yitip giden Drazin kardeşlerine son bir kez baktı. Yedi çocuğunu bağrına basarak, gölgelerin içine çekildi. Helara, büyünün karanlık dokusuna bürünerek, onları güvenli bir karanlığa taşıdı. Bu kaçış, Zin’in kudretli savaşçılarının gözlerinden saklanan, yüzyıllarca sürecek bir saklanışın başlangıcıydı.

Yüz yıl boyunca, Helara gölgelerin ardında, unutulmuş mağaralarda ve karanlık ormanların derinliklerinde saklandı. Geceyle beslenen çocuklarına kötülüğün özünü aktardı; zayıflık ve merhamet bu topraklardan silinirken, içlerindeki karanlık kök saldı. Helara’nın sesi, çocukların ruhlarında yankılanan bir fısıltı, bir öğretmendi. Her gece onlara kendi günahlarından bir parça verdi; karanlık büyüler ve zehirli öğretiler çocukların damarlarına aktı. İki asır geçtiğinde, Helara’nın yedi evladı annelerinin gölgelerden ördüğü ilimlerin en karanlık sırlarına hâkim olmuşlardı. Her biri, varoluşun derinliklerinden annelerinin onlara verdiği birer günahın özüne bürünerek kendi ismini, kaderini ve gücünü buldu. Onların isimleri, ölümlülerin dillerinde korkuyla fısıldandı, çünkü her biri diyarları kasıp kavuracak birer lanet taşıyordu.

Dagnar, alevlerle yanan nefesiyle yeryüzünü kasıp kavuran bir fırtına gibi ortaya çıktı. İçindeki acımasız öfke, kılıçları eriten, şehirleri küle çeviren bir güç haline geldi. Savaş meydanlarında, düşmanlarının korku dolu çığlıkları onun öfkesine yoldaşlık etti. Dagnar’ın adını anan herkes, kalplerinde yanan bir korkuyu hissetmekten kurtulamazdı.

Gölgelerin içinde bir hayalet gibi süzülen Vezzar, kıskançlığın en karanlık yankısını taşıyordu. O, görünmezlik ve illüzyonun efendisi, başkalarının sahip olduklarını çalmayı sanat haline getiren bir ustaydı. Karanlık koridorlardan sessizce geçen Vezzar, kıskançlıktan doğan ihanetlerin arkasındaki isimdi.

Verdac, doğanın çürüyen özüyle büyülerini işledi ve açgözlülüğün zehirli elleriyle Zin’i sarstı. Toprak onun ayak izlerinden çürür, sular onun lanetiyle bulanırdı. Verdac, her şeyi tüketmek isteyen bir açlıkla hareket eder, göz diktiği hiçbir şey sağlam kalmazdı.

Mornis, hareketsizliğin ve boşluğun melankolik şarkısını söylerdi. Yas ve kayıp onun özünden yükselir, ruhları sessizlik ve uyuşukluk içinde çürümeye bırakırdı. Ağıtları, insanları umutsuzluğa sürükler, iradelerini yerle bir ederdi. Mornis’in dokunduğu her şey, tembelliğin karanlık ağıyla sarılırdı.

Sed, güzelliği ve cazibeyi bir silah gibi kullandı. Onun dokunuşu, şehvetin ateşiyle insanları kendisine bağlar, ruhlarını birer esir haline getirirdi. Sed’in aldatıcı sözleri, insanları kendi karanlık arzularında boğardı. Onun adını duyanlar, kendi içlerindeki tutkuların pençesinde kıvranırdı.

Dabbug, kaosun ve doyumsuzluğun habercisiydi. Oburluğun delirtici gücüyle Zin’i sarstı; ne görkemli bir ziyafet ne de sonsuz bir tüketim onun iştahını doyurabilirdi. Akılları altüst eden vizyonlar ve çığlıklar onun yoldaşlarıydı. Dabbug’un varlığı, var olan her şeyi bir girdap gibi içine çekerek yok ederdi.

Djall, ölümün soğuk nefesiyle gururun sonunu getirdi. Sessiz bir gölge gibi hareket eden Djall, kibirle yücelen her ruhu yere serdi. Karanlık bir fısıltıyla can alır, hiçbir ses çıkarmadan yeryüzünden silinirdi. Djall’ın adı anıldığında, gururun kalesi olan kalpler dahi titrerdi.

Helara’nın lanetli yedisi, Zin için yalnızca birer efsane değil, birer kaçınılmaz sondular. Ateş ile yoğrulmuş yediler olarak, varoluşun her köşesine gölgelerini düşürdüler.

Bu çocuklar, Helara’nın mirasını taşıyordu. Günahkâr babaları Barak’ın, hatta tanrı babaları Sin’in karanlık ruhlarından parçalarla varolmuşlardı . Barak’ın kibri, Sin’in yozlaşmış kudreti onların damarlarında dolaşıyordu. Her biri, kötülüğün farklı bir yüzü olarak Zin’e hükmetmek için hazırlandı. Annelerinin karanlık planlarının taşlarını döşerken, onların varlığı diyarın kalbine saplanan birer kara hançerdi.

Bu yedi kardeş, karanlık günahın tohumları olarak anılacaklardı. Zin’in her köşesinde, gölgeler fısıldayacak, kadim şarkılar onların isimlerini çağıracaktı. Zin diyarı, Helara’nın çocuklarının yükselişine tanıklık edecekti. Ve bu, sadece bir başlangıçtı; kötülüğün yüzyıllar boyu yankılanacak olan ezeli şarkısının ilk notasını çalmışlardı.

Bölüm : 22.11.2024 20:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...