19. Bölüm

19.Bölüm Bilge ve Cadı

İbrahim Kuru
zehhin

Ormandan çıktıktan sonra Odol dağına doğru ilerledi. Odol dağına vardığında kutsal küresi Aibar yeniden gölgelerin ve rüzgârın şarkısıyla titreşti. Kürenin içindeki ışık, bir fırtına gibi dönerek Helara’nın saklandığı yeri işaret etti. Zin’in batı sınırında, kadim ağaçların kökleri arasında kaybolmuş, unutulmuş bir mağara. Aazbarga, büyülerle korunan bu gizli sığınağa doğru yola çıktı. Gök gürültüsü ve kara bulutlar onun gelişini haber veriyordu. Zin’in rüzgarları, bu büyücüye yol gösterdi.

Mağaranın kapısına vardığında, içeriye süzülen Mun’un ışığı Aazbarga’nın yüzünü aydınlattı. Bu, diyarın iyiliği için yapılan bir fedakarlık yolculuğuydu. İçeri girdiğinde Helara’yı ve çocuklarını bir daire şeklinde, karanlık bir ritüel içinde buldu. Yedi çocuk, annelerinin çevresinde diz çökmüş, onun büyülerini dinliyordu. Helara, gölgelerin arasından yükselen bir karanlık fısıltı gibiydi. Ancak bilge büyücünün aurası mağaraya yayıldığında, Helara bir tehdidin yaklaştığını fark etti.

“Helara!” diye yankılandı Aazbarga’nın sesi, mağaranın duvarlarını titreterek. “Zin’in aydınlık yazgısı, senin ve çocuklarının sonunu getirecek.”

Helara, keskin bir nefretle karşılık verdi. “Aazbarga… Gölgelerin arasındaki huzurumuzu bozmaya nasıl cüret edersin?” Ellerini havaya kaldırarak karanlık bir büyü ördü, gölgeler onun emrine boyun eğdi. Fakat Aazbarga’nın küresi, ışığın en saf halini yayarak büyüleri dağıttı.

İkili arasında ölümcül bir çatışma başladı. Aazbarga’nın kadim büyüleri, Helara’nın karanlık büyüleriyle çarpışırken mağara sallandı. Her saldırı, doğanın öfkesiyle yankılandı; taşlar çatladı, rüzgar çığlık attı. Çocuklar, annelerinin yenilmeye başladığını hissettiklerinde birbirlerine baktılar. Annesi, Aazbarga’nın büyüleri karşısında zayıflamıştı; kadim bilgenin kudreti, Helara’yı son bir hamleyle yere sermişti.

Helara son bir nefes aldı, gözlerini çocuklarına çevirdi. “Kaçın… Zin’in her köşesine dağılın ve benim intikamımı yaşatın,” dedi kısık bir sesle. Kendi hayatının sönüşünü, çocuklarının geleceğine bir tohum olarak bıraktı.

Aazbarga, son büyüsüyle Helara’nın yaşamını söndürdü. Drazin Kraliçesi’nin karanlık ruhu mağaranın derinliklerine çekildi, kayboldu.

Yedi kardeş, annelerinin ölümüyle sarsılmıştı, ancak Helara’nın son sözleri onların damarlarına bir hedef, bir intikam arzusunu kazıdı. Gölgeler gibi sessizce, farklı yönlere dağıldılar. Zin’in vadilerine, dağlarına, ormanlarına ve çöllerine kaçtılar. Her biri, güçlerini ve karanlık miraslarını saklayarak, tekrar bir araya gelecekleri günü beklemek için Zin’in dört bir yanında saklandı.

Aazbarga, mağaradan çıktığında yorgun, ama galipti. Fakat yüreğinde bir ağırlık hissediyordu; Helara’nın çocuklarının kaçışı, bitmemiş bir hikayenin habercisiydi. Zin diyarı, kısa bir huzur nefesi alabilirdi, ama bilge büyücü, bu karanlık mirasın er ya da geç geri döneceğini biliyordu.

Aazbarga gökyüzüne bakarak, kadim bir dua mırıldandı. Zin’in kadim tanrılarına, diyarı korumaları için yalvardı. Fakat fısıldadığı her kelime, uzaklarda saklanan yedi çocuğun yüreklerinde yankılandı. Zin’in karanlık topraklarında, Helara’nın mirası yaşamaya devam edecekti. Gölgeler, yeniden hareketlenecekti; kötülüğün sesi bir gün tekrar Zin’in koridorlarında yankılanacaktı.

Bu, sadece bir sonun başlangıcıydı. Zin diyarında huzurun hüküm sürdüğü her an, yaklaşan fırtınanın sessiz habercisiydi. Helara’nın çocukları, annelerinin intikamını almak için dönecekti. Ve o gün geldiğinde, Zin diyarı bir kez daha karanlık bir destanın içinde kaybolacaktı.

Bölüm : 22.11.2024 20:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...