2. Bölüm

2.Bölüm Agala'nın Bahçeleri

İbrahim Kuru
zehhin

İn, zamansızlığın derinlerinden gelen bir dinginlikle yanıt verdi:

“Beni kimse var etmedi, Duräl. Ben kendimim; başlangıcım ve sonum yok. Ben ezelden beri var olanım.”

Duräl, bir an sustu, sanki kelimeler boğazında düğümlendi. Ancak zihnindeki kıvılcım durulmadı:

“Fakat nasıl olur, İn? Her şeyin bir sebebi, bir kaynağı vardır. Sonsuzluk, bir şeyin kendi kendine var olması, kavranması güç bir sır değil mi?”

İn, Duräl’ın bu çıkışını nazik bir tebessümle karşıladı.

“Sana görünenin ötesini anlamak zordur, Duräl. Her şey, sebeplerin ve sonuçların döngüsünde dönerken, benim varlığım bu döngüden bağımsızdır. Ben, döngünün kendisiyim. Varlıkların içinde var olan boşluk, yoklukların içinde saklı duran özüm. Ama seni anlıyorum. Sonsuzluğu sorgulamak, sınırlının doğasında vardır.”

  

Duräl, sanki cevabı duymamış gibi, kendi kendine fısıldadı:

“Peki ya ben, ben neden varım? Bir amacı mı temsil ederim, yoksa sadece bir tesadüfün yansıması mıyım?”

İn, bu kez bir sis gibi yumuşak ama çevreyi kuşatan bir tonla konuştu:

“Sen bir tesadüf değilsin, Duräl. Varlığın, varoluşun bir melodisidir. Ama her melodinin anlamını çözmek gerekmez. Bazen yalnızca var olmak, nefes almak, zamanın ritminde yankılanmak yeterlidir. Ama bil ki, senin soruların da bu büyük hikâyenin bir parçasıdır. Çünkü cevap, sadece soruda gizlidir.”

Duräl’ın gözleri, gökyüzüne uzanan yıldızlara takıldı. Orada, uzak bir noktada kendi varlığını arıyormuş gibi hissetti. Ama tam o anda, İn’in sesi bir kez daha yankılandı:

“Şimdi söyle, Duräl, neden cevaplar seni bu kadar yakıyor? Sorularını sev, çünkü onların ateşi seni gerçekliğin özüne götürür.”

Duräl derin bir nefes aldı. Belki de cevaplara ihtiyacı yoktu, sadece bu sonsuz yolculuğa…

Ve sessizlik, kelimelerin anlamına galip geldi.

Duräl, yalnızlığın soğuk kucağına düştüğünde, İn, ruhunun sıcaklığını simgeleyen ateşi yarattı. Duräl’ın ağzı kuruduğunda İn onun için suları, gölleri ve denizleri yarattı.

Açlık çektiğinde, İn ona yeryüzünün canlılarını armağan etti; irili ufaklı hayvanlar , bitkiler ve ağaçlar yaratarak yaşamın zenginliğini sundu.

Sin, İn’in yarattığı canlıların bazılarını karanlık iradesiyle yeniden yoğurup , şekillerini ve ruhlarını tağyir etti. Ruhları bozulan bu canlılar Zin’in dört bir yanına yayıldı ve doğanın dengesini sinsice bozmak için saklandılar.

Bu canlıların ilk yaratılanları olan Thod’lar kutsal varlıklardı. Yaratılış amaçları Duräl ve soyuna hizmet etmekti.

Thod’lardan ilki her dalından farklı bir meyve veren kutsal bir ağaçtı. Dallarından düşen meyveler , düştüğü yerde yeni bir ağacın doğmasına vesile olurdu.

Bir diğeri , bir Alageyik idi, bu kutsal hayvan Zin’in dört bir yanında dolaşır ve boynuzlarıyla tüm canlılara şifa dağıtırdı.

Sonuncusu ise denizde yaşayan bir varlık idi.

İn bu büyülü canlıları teker teker Duräl’a gösterdi ve kutsal bir yasak koyarak, "Bu canlılara dokunma, onlar sana ve soyuna yasaklıdır," diye emretti. Bu yasak, Duräl'ın kalbinde, bilinmeyenin çekiciliğini, merakın ateşini yaktı.

Duräl bu merakla geyiği nereye giderse takip etmeye başladı. Uyumuyor ,yemiyor içmiyordu. Duräl sonunda pes etti İn tarafından uyandırıldığı yerden uzaklaşmıştı ve yorgun düşmüştü. Hayvanı kaybetmişti ve artık yapacağı bir şey de kalmamıştı, bir taşın üstünde uyuyakaldı. Yüz yıl boyunca uyanmadı.

Uyandığında, Duräl’ın yalnızlığı derinleşmişti. İn, onun bu içsel boşluğunu fark ederek, Zeh’in zarafetini taşıyan bir eş yarattı: Agälä, güzelliğiyle büyüleyen, bir varlıktı. Duräl’ın ikinci uyanışı ve eşi Agälä’nın yaratıldığı bu yere Agälä’nın Bahçeleri adı verildi.

Bölüm : 22.11.2024 19:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...