
Sin, hilelerinden ve entrikalarından vazgeçmedi. Kıskançlık ve arzu ile dolup taşan ruhu, yeni bir oyun oynamaya karar verdi. Duräl’ın suretine bürünerek Agälä’nın yanına yaklaştı. Agälä, Sin’in bu sinsi maskesine aldanarak onu sevdi, onu Duräl bildi. Sin’in karanlık fısıltıları ve aldatıcı öpücükleri altında, Agälä bir kez daha yaşamın kaynağına dönüştü. Yedi gün ve yedi gecenin ardından adı sonradan ‘’Barak’’ olarak anılacak bir çocuk doğdu
Barak, karanlık kaderinin bir yansıması olarak, Sin’in gölgelerinden ve kaosundan bir parça taşıyordu; içindeki kötülük, o ne kadar kaçarsa kaçsın, onu her zaman gölgelerin soğuk kollarına ve karanlık arzulara çekiyordu.
Ancak zaman, gerçeği saklayamayacak kadar şeffaftır. İn, bu ihanetin haberiyle sarsıldığında, öfkesi bir fırtına gibi yükseldi. Yıldırımlar ve gök gürültüleriyle Sin’in peşine düştü. Sin, kaçmaya çalışsa da, İn’in kudreti ve gazabı karşısında yakalandı. İn, Sin’i bir yıldırımın şiddetiyle parçalara ayırdı; Sin’in karanlık ruhu, bir anda binlerce kıvılcım gibi evrenin dört bir yanına dağıldı. Bu kıvılcımlar, Zin’in topraklarına düşerken, karanlığın tohumlarını serpiyor; iyiliğin içinde kötülüğün izini, aydınlığın kalbinde gölgelerin yankısını bırakıyordu. Artık Zin, iyilik ve kötülüğün birlikte var olduğu bir diyar haline gelmişti; yaşam, bu sonsuz döngünün karşıtlığı ile besleniyordu.
İn, yüreğindeki öfke soğuduğunda, gözlerini bir kez daha Agälä’ya çevirdi. Onu, özlem ve pişmanlık dolu bakışlarıyla Duräl’ın kollarına geri getirdi. Agälä’nın yanında, küçük bir çocuk duruyordu: Barak. Duräl, Agälä’nın yüzündeki hüznü ve çocuğun gözlerindeki karanlık parıltıyı görse de, onu kucakladı. İn’in gözleri altında, Barak’ı kendi kanı ve canı olarak kabul etti. Duräl, içindeki sevgiyle karanlığı alt etmeye, Barak’ı kendi elleriyle büyütmeye ant içti.
Thalassir , Duräl’ın yeminine tanıklık ederken ona üç kehanette bulundu ;
İlk kehanetinde ;
“Soyundan çıkacak iki başkaldıran,
Biri yolu terk eder, biri yolu arar,
Biri düşüşün olur, sonuna mühür vurur,
Diğeri canını verir, adını sonsuz kılar.”
İkinci kehanetinde ;
“Sanatı kucaklayan iki yürek doğacak,
Birinin yaşamı kardeş eliyle ilk savaşta solacak,
Diğerinin nefesi son savaşta duracak,
Kardeş kanı sanatı kederle boyayacak.”
Son kehanetinde ;
“Yola dönenlerin soyundan bir savaşçı yükselecek,
Ne kendi ne de bir başkası onun kim olduğunu bilmeyecek,
Yoldan sapanların soyunu dize getirecek,
Gölgelerin arasından bir ışık doğacak,
Karanlık kök salarken ışık galip gelecek.”
Bu dizeler kadim kehanetler olarak Thalassir’in ağzından döküldü ve Duräl’ın Kehanetleri olarak , Zin diyarında dilden dile yayılarak efsaneleşti.
Ve böylece, Zin’in kaderi, gölgeler ve ışık arasında bir dengeye oturdu. Tanrıların öfkesi ve sevgisi, Zin’in hikayesine işlenmiş, iyilik ve kötülüğün sonsuz dansında yeni bir sayfa açılmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
