35. Bölüm

34.BÖLÜM: ŞURİMŞİNE

Zehranur Alkan
zehranurr

Habu yalan dünyada öIecesun öIenlan, sevdaluk eyi şeydur edecesun biIenlan.

Her gecenin bir sabahı vardı lakin bu gecenin bir sabahı olmadı.

Saat hiçbir şekilde ilerlemedi.

Birçok ses vardı fakat sesin içinde bir sessizlik hâkimdi fazlasıyla tehlikeli olan bir sessizlik.

Milan haddinden fazla sakin özellikle Ozan ve ben fazlasıyla diken üzerindeydik.

Bir tarafımız fazla hırçın bir tarafımın fazla ümitsiz vr korkaktı.

Ozan salonun içinde voltalar atarken "Ula daha gelelu kaç gün oldi da üzerunde gelunluk olan kizi eve geturdun!" diye söylenirken Milan bıkkınlıkla omuzlarını kaldırıp indirerek dinlemeye devam ediyordu.

Barlas sonunda Ozan'ı durdurarak "Başım döndü be adam yerinde sabit kal biraz!" diyerek Milan'a döndüğünde "Nasıl oldu bu olay? Bu kızı tanımıyorsun bile!" diye sorduğunda Milan şükreder gibi doğruldu yerinde.

Yerinde hafif bir şekilde kımıldanıp "Şükür birileri soru sormayı akıl edebildi!" diyerek göz ucuyla yanındaki kıza baktığında bakışlarını farklı bir noktaya sabitleyerek "Olayın aslında benimle hiçbir ilgi alakası yok bu kızı tanımam bile!" diyerek söze başladı.

Sabitliğini korurken "Ben nenenin evinden çıkıp arabayla dere kenarına indiğimde biraz vakit geçirmek istedim..." dediğinde Eylül sözünü keserek "Nasıl bir vakit abicim?" diye sordu.

Milan sinirle nefes vererek "Alkol aldım Eylül!" diyerek açıklama yaparak devam etmeye başladı "Daha sonra arabadan uzaklaşıp biraz etrafta dolanmaya başladım. Baktım saat geç oldu bende fazla yoruldum tekrar eve geldim tam arabadan inerken arkada saklanmış bu hanımefendiyi gördüm. Neden arabama bindiğini öğrenmek içinde eve getirdim. Olay bu ne abarttınız!" dediğinde sonunda sinirleri daha da harlanmıştı.

Bir hışımla kıza döndüğünde "Kimsin sen bacım, ne işin var tanımadığın etmediğin adamın arabasında?" diye sordu.

Kız ürkek bakışlar atarken "Şey ben..." diye duraksadığında Milan araya girerek "Sen ney?" dediğinde onu dürtüp kulağına eğilerek "Korkmuş zaten gitme daha fazla üzerine!" dediğimde başını sallamakla yetindi.

Kız az olan cesaretiyle burnunu çekerek "Şey ben özür dilerim..." dediğinde gözünden yaşlar sicim gibi dökülmeye başladı. Başta Milan olmak üzere hepimiz şaşırırken Eylül kıza yaklaşarak "Ay ağlama lütfen!" diyerek kendince teselli etmeye çalışıyordu.

Kız yeniden iç çekerken Milan ona doğru eğilerek "Ben sana kızmadım ki!" diyerek parmağını Ozan'a doğrulttuğunda "Şu asalağa kızdım sen neden ağladın şimdi?" diye sorgulamaya başladı.

Kız göz ucuyla Milan'a baktığında "Daha demin bana bağırdın ama!" dediğinde Milan kendini geriye çekerek "Ben tanımadığım hiçbir kadına bağırmam hanımefendi!" dedi.

Kız dayanamayarak "Tanıdıklarına bağırıyorsan beni tanımaman benim için daha sağlıklı galiba!" diyerek gözündeki yaşı sildi. Milan göz devirirken dişlerini sıkarak "Kadınlara bağırmam!" dedi sinirlendiği her halinden belli olurken.

Kız Milan’a ters bir bakış atarken “Bana hanımefendi deyip durmazsan sevinirim!” dediğinde Milan sinirle gülerek “Ne dememi bekliyorsun bayan çokbilmiş?” dediğinde ikisi hariç kimseden ses çıkmıyordu.

Biz onları pür dikkat dinlerken kız hızla Milan’a dönerek “Benim bir ismim var, Efnan diyebilirsin!” dediğinde Milan şükrederek “Adını bahşettiğin için teşekkür ediyoruz Efnan hanım!” dedi.

Sahra araya girerek “Düğünden mi kaçtın Efnan?” diye sorduğunda Efnan hüzünle başını sallamakla yetindi. Bir süre kimse bir şey demezken Milan sessizliği bozarak “Neden kaçtın düğünden, zorla mı evlendiriyorlardı seni?” diye sordu.

Efnan bir süre Milan’a bakıp bakışlarını kaçırırken “Zorla!” diyebildi sadece. Barlas’ın bakışları sertleşirken “Nasıl zorla?” diye soruverdi.

Efnan bakışlarını yere sabitlerken dışarıdan gelen araba sesleriyle dikkatimiz dağıldı. Ozan cama yaklaşıp perdenin altından gelenlere bakarken Efnan’a dönerek “Sen kimlerdensin?” diye sordu.

Efnan ürkek bir şekilde yutkunurken “Kazdazlardanım ben.” Diyerek duraksadığında “Efnan Kandaz!” dedi. Ozan okkalı bir küfür savururken yanına yaklaşarak “Yine mi boka bastık?” diye sorduğumda başını sallamakla yetindi.

Ozan iyice kulağıma eğilerek "Dedemle dedesi arasında husumet vardı bu zamana kadar geldi bundan sonra da gider bu iş!" dediğinde umutsuzca omuzlarımı indirdim. Bu sefer ben Ozan'ın kulağına yaklaştığımda "Barışma şansı yok mu?" diye sorduğumda başını olumsuz bir şekilde sallayarak "Kan dökülür barış olmaz o derece yani!" dedi.

Çok geçmeden havaya açılan ateşle korkuyla yerimize sindiğimizde akabinde ninemin sesi duyduk. Ozan ve ben ayaklanıp kapıya çıktığımızda Ozan Barlas’a dönerek “Siz buradakilerin güvenliğini sağlayın hemen geliriz biz!” dedi.

Ozan ile beraber kalabalığa doğru ilerlerken ninem ve Temel amcada yokuştan aşağıya inmişlerdi. Ozan önceliği Temel amcaya verirken kulağına eğilerek “Kızları bizim evde sakın çaktırma!” dediğinde amcam sıkıntıyla nefes verdi.

Bir orduya karşı dört kişi kaldığımızda onlar fazla rahat biz ise fazla tedirgindik ama başımız fazla dikti. Ninem karşımızdaki adama keskin bakışlarını sunarlar “Ne gelmuşsun kapuma itlerunle?” diye sordu.

Adam bir adım öne geldiğinde “Sen karuşmayasun bu işe Alçin Hanum biz erkekler ile çözuruk!” dedi. Temel amca bir adım öne gittiğinde “O vakut benumle konuşasun Halis, ne diye gelmişsun kapuma?” diye sordu.

Adının Halis olduğunu öğrendiğim adam etrafa dikkatle bakındığında “Kizum habularada görünmüş diye geldum buralara sizdeyse verum kizi gidelum haburadan zate çok da meraklusu değuluk haburanun!” dedi.

Temel amca yalandan bir gülüş sergilerken "Meraklusu değulsun hemi! iyi bakalum deduğun cibi olsun inanmadum ama haberun ola." dediğinde Halis'de ters ters bakıp bir şeyler gevelemeye başladı.

Ninem arkamdan beni dürterken fısıltıyla “Ne diy habu fişgu?” diye sorduğunda başımı belli belirsiz sallayarak “Kız evde nene ama sen çaktırma!” dedim.

Ninem elindeki değnekle beni dürterken “Ula gıt akillu misunuz? Ne işi varidur elun kizinin sizun evda hemi de habunun kizunun!” diye söylenmeye başladı.

Ninem o kadar yüksek sesle söylenmeye devam etti ki karşı dağda yaşayan insanlar bile olanı biteni duymuştu.

Herkes bize bakarken Temel amca nineme dönerek “Ana çenen düştü gene ne bağriysin?” diye sitem ederken nenemin hiç umurunda bile değildi. Halis ellerini geride birleştirip omuzlarını dikleştirirken “Geturun kizi gidelum haburadan!” dediğinde kaş göz yapmaya başladım.

Temel amcam Halis’e dönerek “O kiz haburaya geldiyse vardur bir bokluk yoksa bilur kizun kimun evune gidup gitmeyeceğunu zekidur senun kizun!” dedi. Halis’in bütün kasları gerilirken “Kiz benum değul mi? Alup gideceğum dedum o gada!” dedi.

Nine, Temel amcamı aşıp Halis’in önüne dikildiğinde “Benda bağa siğinan kizu sağa vermiyrum ula var midur bi diyeceğun?” dedi. ği an korumlar bellerindeki silahları kuşanırken hiçbirimiz inadımızdan bir adım geriye gitmedik.

Hiç beklemediğimiz anda evden silah sesi yükselirken arkamıza baktığımızda Milan havaya ateş ederek merdivenlerden inmeye başladı. Silahın şarjörü bitip şarjörünü değiştirdiği vakit tam Halis’in dibine girdiğinde “Bir sorun mu vardı?” diye sordu.

Halis kahkaha atarken “Nesun ula sen artis misun? Haburasi dizi değildur ama alurum façani aşağıya haberun olsun!” dediğinde birkaç araba daha geldi. Biri sinirle arabadan indiğinde hızla Halis'in yanında ki yerini aldığında “Sen misun nişanlu mi kaçiran?” diye sordu.

Milan gayet soğukkanlı bir şekilde silahını beline yerleştirdiğinde “Diyelim ki öyle ne yapacaksın?” diye sorduğunda adam silahını çıkarıp Milan’ın alnına dayadı.

Buna daha fazla seyirci kalamadığım için adımlarımı o yöne attığımda Temel amca beni durdurarak “Sakun bir deluluk etma dur durduğun yerde bir de senunle uğraşmayalum!” diyerek uyardı.

Milan histerik bir kahkaha attığında “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sordu adam cevap vermeden tekrar öne adım attığımda “Hemen burayı terk etmezseniz sizin için iyi olmayacak!” dedim.

Temel amca ve Ozan bana sinirle bakarken Milan’ın yanında yerimi alarak Halis’e elimi uzatarak “Tamay Arslan Kara ben…” diyerek elini sıktığımda öne eğilerek ölüm gibi çıkan sesimle “Namı değer Muerte!” dediğimde yüzümde sinsi bir gülüş belirdi.

Sonradan gelen adam korkuyla yutkunurken “Sen…” diyebildi sadece.

Başımı sallayarak “Evet, tam olarak ben!” dediğimde daha çok gülümsedim.

Halis yanındaki adama dönerek “Kim ula habu kari?” diye sorduğunda adam bakışlarını yere indirerek “O işte Halis buba sana bahsettuğum kişi!” dedi. Adam bir bana birde ona bakıp kahkaha atarken “Ula korka korka habundan mi korktun! Habu bize ne edebilur?” diye sordu.

Milan bir şeyler biliyor gibi öne eğilerek “Yarın ki silah sevkiyatını biliyor olabilir ve biliyor musun? Sadece bir işaretine bakar o sevkiyat!” diyerek geriye çekildi.

Aslında sevkiyattan haberim yoktu ama o sevkiyatın olmaması bir işaretime bakardı orası kesin bir bilgiydi.

Omuzlarımı dikleştirerek “Siz şimdi gibin ben olayı bir düşünüp tartayım kızını gönderirim sana!” diyerek arkama dönüp eve doğru yürümeye başladım.

Milan peşimden gelirken Halis arkamızdan bize tehditler saydırıp "O kizu alacuğum haberunuz olsun!" diye bağırarak sayıp söverek arabasına bindi. Milan’ın kolunu cimcikleyerek “Ulan aptal ne dikleniyorsun adama?” diye çemkirirken amcamlarda peşimizden geliyordu.

Milan kolunu sıvazlarken “Ne yapsaydım duymadın mı? Kızı zorla evlendireceklermiş!” dedi. Eve girip diğerlerinin yanına gittiğimizde “Evet, duydum Milan ama bu durum için hayatını tehlikeye atmana gerek yoktu!” dediğimde gerilmiştim.

Barlas yanıma geldiğinde “Sakin ol!” dediğinde Temel amcamda diğerleriyle bir hışımda eve girdiler. Ninem boş bir koltuğa otururken “Efnan ne işun vardur senun haburda?” diye sorduğunda Efnan fazla mahcuptu.

Ninem sert bakışlarını yumuşatmaya çalışırken “Anlat bakayum habu ihtiyara neyun var, ne diye kaçtun düğününden?” diye tekrar sordu Efnan parmaklarıyla oynarken “İstemedim işte Alçin nine!” diye kaçamak bir cevap verdi.

Milan bu cevaba sinirlenirken “Madem istemiyordun neden söylemedin babana? İstemiyorsun diye silah zoruyla seni verecek değil ya!” diye yükseldiğinde Efnan'ın gözlerine bakıp anında pişman olarak “Pardon… Öyle söylemek istememiştim!” dedi.

Efnan’ın kırıldığı her halinden belli olurken “Ben başınızı belaya soktum gitsem iyi olacak. Benim için gelirlerse kaçtı dersiniz peşinizi de bırakırlar.” Diyerek ayaklandı. Hepimiz ne yapacağımızı şaşırdığımız için birbirimize bakarken Efnan Milan’ın önünden geçmek üzereydi.

Milan Efnan’ın kolundan tutup onu durdururken “Buradan çıktığın gibi öldürürler seni!” diyerek Efnan’ın gözlerine bakmaya başladı. Efnan bunalmış bir şekilde koluna çekerek “Daha iyi işte en azından bir şey kendi istediğim gibi olur!” diyerek yürümeye devam etti.

Bu evlilik istenmediği aşigardı ama bu sitem bunun altında başka bir şey olduğunu gösteriyordu…

Acı gibi bir şey!

Milan Efnan’ı tekrar durdurarak “Bu eve benimle girdin şimdi çıkmana izin vermiyorum otur oturduğun yerde!” dediğinde siniri yeniden alevleniyordu. Temel amca Milan’a hak verirken “Bu ev daha güvenli burada kal, kızlarda sana yardımcı olur hem dışarda bir başına elinden bir şey gelmez!” dediğin de kızlarla başımızı salladık.

Selim’in içi rahat etmezken “İyi hoş ama bu adamlar tehlikeli!” dediğinde Ozan kahkaha atarak “Ulan mal sen az mı tehlikelisin?” dedi. Selim biraz düşünerek “Ulan ben daha tehlikelim ya!” dediğinde hepimiz kahkaha atmaya başladık.

Temel amca ve ninem eve çıkarken herkes odasına dağıldı Milan, Efnan, Barlas ve ben hariç.

Milan nefesini dışarıya verirken ben odaya gidip Efnan için kıyafet ayarladığım esnada Milan’da içeride bir şeyler konuşuyordu.

Elimde kıyafetlerle geriye döndüğümde elimdekileri Efnan’a uzatıp “Rahat rahat giyebilirsin yeni almıştım.” Dedim. Efnan gülümseyerek elimdekileri aldığında Barlas araya girerek “Etiketi üzerinde bile olabilir o kadar yenidir yani!” dedi.

Barlas’a ters ters bakarak “Ne laka şimdi!” dediğimde Barlas omzunu silkerek “Alışveriş delisisin kızım para hep kıyafete akıyor sorsak hiçbirini giymiyorsun!” dedi. Barlas’a hala ters ters bakarken “Bir süre benimle konuşma!” dediğimde ondan uzaklaştım.

Barlas elini beline yerleştirip kısık gözlerle bana bakarken "Ben mi, param mı?" diye sorduğunda omuzlarımı silkerek "Ben tabii ki!" dedim. Barlas bana garip garip bakarken "Ne alaka sen?" diye sorduğunda saçlarımı geriye savurarak "Kalbinde ki beni seviyorum!" dediğimde ağzının içinde "Kendini beğenmiş güzel karım!" diye geveleyerek gülmeye başladı.

Milan bize gülümseyerek bakarken “Sizin ilişkinizi asla çözemiyorum.” Dediğinde Barlas gülmeye devam ederken ben hala ona trip atıyordum. Milan Efnan’a dönerek “Sen benim kaldığım odaya geçersin ben burada yatarım.” Dedi.

Efnan mahcup bir şekilde bize bakarken “Gerek yok ben burada yatarım hiç sorun değil.” Dediğinde Milan ısrar kabul etmiyormuş gibi kalkıp odaya gitti. Biraz sonra üzerini değişmiş elinde yastık ve battaniye ile salona girdiğinde “Oda hazır gidebilirsin” dediğinde bize dönerek “Sizde gidip yatın” dedi.

O koltuktaki yerini hazırlarken biz hala salonda durduğumuzda Milan sinirle bize bakarak “Ne bekliyorsunuz başımda gidip yatsanıza saat gecenin körü oldu uykum var, def olun gidin sanki ninni okuyacaklar bana!” dediğinde hızla odalara geçtik.

Barlas kazağını çıkarırken bende yatağı açarak “Sence ne olacak? Yani nasıl ilerleyecek böyle?” diye sordum. Barlas belirsizlik içerisindeyken “Hiçbir fikrim yok!” dedi.

Oflayarak yatağa oturduğumda “Efnan'ın gözlerinde gördüm acıyı, bu işin altında daha büyük bir şey var Barlas!”

Barlas yanıma otururken “Nasıl şeyler sence?” dediğinde omuzlarımı silkerek “Pis şeyler Barlas hem de çok pis şeyler!” diyebildim sadece.

Öyle oturmuş duvarı izlerken “Benim uykum geldi galiba ya!” dediğimde Barlas da beni onaylayarak “Hadi uyuyalım ne dersin?” diye sorduğunda başımı sallayarak yorganın altına girdim.

Barlas bana sıkı sıkı sarılırken bende bana sarılan kolları sıkıca kavrayarak uykuya geçtim.

Hayatımın en kolay uykuya geçiş evresi olabilirdi…

En sevdiğim…

*****

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmak zorunda kalırken ilk defa kendimi bu kadar iyi ve huzurlu hissetmiştim. Memleketimin havası bile güzelken sevdiklerim yanımdayken zaten kötü olması gibi bir durum asla olamazdı.

Barlas her zaman ki gibi benden erken uyandığı için günaydın öpücüğüyle uyanmamanın verdiği huysuzlukla yataktan kalkıp salona geçtim. Herkes uyanmış bir şeyler tartışırken saçı başı dağılmış bir adet beni görünce herkes susup bana döndü.

Ozan yüzünü buruşturarak bana bakarken “Kimsin sen? İçine ne kaçtı?” diye sorular yöneltince huysuz bir şekilde “Kilimci!” diyerek geçiştirip tekrar odaya döndüm.

Sabah olmasına karşın bu kadar enerjik olmaları sinirimi bozmuştu halbu ki sabah gayet güzel uyanmıştım. Kendi kendimi sorgularken adımlarımı banyoya çevirerek hızla duş alıp kendime gelmeye çalıştım. Banyodan çıkıp bornozla yatağın üzerinde dakikalarca oturup tekrar hayatı sorgularken üşüdüğümü fark ettiğimde artık giyinmem gerektiğini anlayıp hızla giyindim.

Odayı toplayarak tekrar salona girdiğimde herkes olağan dışı fazla enerjikti. Onlara yüzümü buruştururken Barlas’ın yanına oturup başımı omzuna yaslayarak tekrar gözlerimi kapattım.

Selim beni dürterken “Kalk kızım geldik haydi!” dediğinde sonunu uzatmıştı. Gözlerimi hafif aralayıp Selim’e bakarak “Ağzının ortasına vurduğumda kim nereye geldiğini görürsün dostum!” dedim.

Herkes kıkırdarken Selim yalancıktan gülerek “Şakacı kız seni!” diyerek benden uzaklaştı.

Bir dakika bugün fazla gergin hatta fazlaca huysuzdum kabul edilemezdi.

Milan boğazını temizleyerek “Geçmiş olsun arkadaşlar Tamay günümüz içine sıçacak benden söylemesi!” dedi.

Gözlerimi açıp kafamı kaldırıp Milan’a bakarak “Buna kimse alışkın değil!” dediğimde başını sallayarak “Emin ol ben bile hazır değilim! Doparlan salmayasun kenduni!” diyerek gülmeye başladı.

Milan’a yüzümü buruşturarak baktığımda “Kendine gel sen Ozan veya Temel amca veya nenem değilsin!” dedim. Milan kurduğum cümleyle duraksarken “Temel amca evlatlık galiba?” diye sorduğunda “Yooo! Nereden çıktı o şimdi?” diye soru yönelttim.

Milan omzunu silkerken “Sahiplik eki bacım!” dediğinde olayı anlayarak “Alışkanlık birader!” dedim. Herkes bizi dinlerken gözüm bir köşede oturmuş Efnan’a kayarken bir şey demeden Milan’a işaret çakarak dışarıya çıktım.

Milan arkamdan geldiğinde “Hayırdır?” diye sorduğunda gülerek “Hayrın sonu bayır olur gülüm! Sen ne yaptın öğrenebildin mi bir şeyler?” diye sordum. Milan oflayarak yerinde sallanırken “Nasıl hissediyorsan öyle galiba bu işte bir bit yeniği var!” diyerek uzaklara daldı.

Başımı sağa doğru yatırdığımda “Ne yapmalıyız sence?”

Milan bir noktayı işaret ederek “Tüm gece burada beklediler kız kafasını dışarıya çıkardığı an bam!”

Bu dediği beni ürpertirken “İnsan kızına kıyabilir mi ki?”

Milan ağır ağır başını sallayarak “O adamda babalık duygusu sezmedim gerçi kızı da sevdiği söylenemez!” dediğinde yeniden ofladım.

Milan ellerini cebine sokarken “Onu bu şekilde bırakamayız Tamay!” onu onaylarken “Alexlerin yanına gönderelim hem orada bulamazlar onu!” diyerek bir öneride bulundum.

Milan başını olumsuz anlamda sallarken “Bulurlar onu orada bu insanların eli kolu uzun belli!” dedi. Tamamen Milan’a döndüğümde “Korurlar onu orada!” dediğimde Milan gözlerini kısarak “Onlar daha götünde ki dona sahip çıkamıyorlar ayrıca ben onlara bir daha birini emanet etmem!” dedi.

Milan’a ters ters bakarak “Gitmesen mi çocukların üzerine!” dediğimde aynı şekilde bana bakarak “Korumasan mı o iki aptalı bana?” dedi.

Ayağımı sertçe yere vurup içeriye girdiğimde Milan’da arkamdan geliyordu. Herkes bize baktığında Milan vakit kaybetmeden “Efnan artık bizimle kalsa daha iyi olacak!” dedi.

Herkes ağır çekim bir şaşkınlık yaşarken Eylül öne çıkarak “Şey…” dediğinde Milan gözünü kırparak “Ney?” dedi.

Efnan ifadesiz bir şekilde bizi dinlerken Eylül parmaklarıyla oynayarak “Abilerin gülü…”

Milan’ın kasları gerilirken “Bir bok yedin dimi? Çünkü bana asla böyle seslenmezsin sen!”

Eylül masum bir kız çocuğu gibi bakarak “İsteyerek olmadı ama!” diyerek dudaklarını büzdü.

Milan bir felaketin geldiğini anlayarak “Tamam, söyle söz kızmayacağım!”

Eylül başını sallayarak “Sözüne güvenerek söylüyorum ki babama kız kaçırdığını söyledim… Ama yanlışlıkla oldu yani isteyerek değil!”

Milan boynunu kütletirken “Ne yaptım dedin?” diyerek tek kaşını kaldırdığında Eylül’ün minik bir kız çocuğu gibi gülmesi bile işe yaramamışa benziyordu.

Eylül, Ozan'ın arkasına saklanarak başını çıkarıp kendini açıklamak adına “Ağzımdan kaçtı gerçekten!” dediğinde Milan yumruklarını sıkarak “Ben mi kız kaçırdım Eylül?” diye sordu.

Eylül başını sallarken “Teknik olarak!” dediğinde Milan daha da sinirleniyor gibiydi. Ozan araya girerek “Ya olur böyle şeyler babanda çok şey yapmamıştır herhalde, değil mi güzelim?” diye sordu.

Eylül kaşlarını kaldırıp indirirken “Kıyamet koparmış olabilir!” dediğinde Milan sinirle kapıya çıkıp bağırıp çağırarak uzaklaşmaya başladı. Efnan ayaklanırken onu durdurarak “Sen çıkma bir süre dışarıya!” diyerek Selim’e dönerek “Milan’a bakar mısın?” dedim.

Selim, Milan’ın arkasından giderken bende Efnan’ın yanına giderek “Bak Efnan biliyorum sende burada durmak istemiyorsun ama emin ol senin için en iyisi bu!” dedim.

Efnan sıkıntıyla iç çekerken “Benim yüzümden sizde zarar göreceksiniz ama bunu nasıl göze alabilirim ki?” diye sorduğunda onu yanıtsız bıraktım. Sahra bir kenarda Eylül’ü teselli ederken bende yanıtsız soruyu cevaplamak için kendimi hazırlamaya çalışıyordum.

Efnan hala gözlerimin içine bakarken içeriye Milan’ın girmesiyle dikkatimizi dağıtırken yanımıza gelerek Efnan’ı kolundan tutup odaya soktu. Arkalarından odaya giderken Barlas beni durdurarak “Bırak kendi aralarında halletsinler ikisi de olgun insanlar sonuçta.” Dediğinde kendimi geriye çektim.

İçeriden sesler gelirken hepimiz sıralanmış merakla onların çıkmalarını bekliyorduk elimizde bir çekirdeğimiz eksikti o derece bir bekleyiş.

Aradan uzun bir süre geçtikten sonra Milan dışarıya çıkarak “Efnan artık bizimle kalacak!” diyerek kendini yinelediğinde Efnan’da onu tersleyerek “Hayır, kalmayacağım!” dedi.

Milan, Efnan’a dönerek “Ben içeride ne anlattım o kadar saat?” dediğinde Efnan elini beline atarak “Abartma, saat konuşmadın sadece birkaç dakika!” diyerek göz devirdi. Milan dişlerini sıkıp bir şey diyecekken Efnan ondan önce davranarak “Hiç boşuna sinirlenme!” dediğinde Milan otoriter bir sesle “Benimle kalacaksın o kadar!” diyerek yeniden dışarıya çıktı.

Biz şaşkınca onlara bakarken Efnan bize dönerek “Bakın cidden size zarar gelmesini istemiyorum ama bu kaba adam beni anlamak istemiyor!” dedi. Milan kapıdan içeriye girdiğinde “Kaba adam derken?” diye sorgulamaya başlarken yeniden didişmeye başladılar.

Sahra sinirle ayağa kalkarak “Yeter be! Sabahtan beri didişiyorsun canıma tak etti ayrıca acıktım bebeğimin karnını doyurmam lazım benim!” dedi. Olayın ciddiyetiyle Sahra’nın serzenişi birleşirken kendimi tutamayarak gülmeye başladım.

Barlas boğazını temizleyerek “Sabahtan beri sizi dinliyorum ve bence oylama yapabiliriz ne dersiniz?” diye sordu gülüşümü dindirip kocamın yanağını öperek “Akıllı kocam benim bakın nasıl da hemen çözüm buldu.” Diyerek onu pohpohlamaya başladım.

Bu Barlas’ın hoşuna giderken Eylül kulağıma eğilerek “Sende biliyorsun işi, ders veriyor musun ders?” dediğinde kıkırdamaya başladım.

Herkes oylama fikre sıcak bakarken Selin saçlarını karıştırarak “Sandık, kağıt, kalem ayarlayalım o zaman.” Dediğinde Milan göz devirerek “Oldu parkurda dizelim mi?” diyerek sabır çekmeye başladı.

Barlas ayağa kalkarak “Efnan’ın kalması gerektiğini düşünenler el kaldırsın!” dediğinde hepimiz aynı anda ellerimizi kaldırdık. Milan sırıtarak Efnan’a dönüp göz kırptığında “Burası benim sınırım!” diyerek elini indirdi.

Sahra şükrederek ayaklanırken “Şimdi yemek yiyelim!” diyerek paytak adımlarla mutfağa ilerledi. Eylül abisinden kaçmak için yer aradığından hızla arkasında mutfağa girdiğinde Efnan’da isteksiz bir şekilde onları takip etti.

Bizler oturmuş neyi nasıl yapacağımızı konuşup planlar yaparken kapı çalındı. Birkaç dakika sonra Temel amca yanımıza gelip oturduğunda “Nasılsınız gençler?” diye sorduğunda oflayarak “Şu aralar karışığız amca!” dedim.

Temel amca sıkıntıyla arkasına yaslandığında “Anam dedu ki o kizu göndermesunler bir yere nenesu aramuş anamu kiza etmaduklaruni birakamuşlar!” dedi. Amcamın aniden değişen şivesi hoşuma giderken “Ne yapmışlar ki amca? Bize bir şey anlatmadı!” dedim.

Amcam uzanıp kapıyı üzerine örterek üzeri kapalı bir şekilde “Kizu abisu olacak o şerefsuzun kumar borci yüzünden o uşakla evlendurmek istemuşlar!” diyerek sustuğunda büyük bir bomba da ardından gelerek “Kizu döverek odaya kapamuşlar yetmemuş kaçmaya çaluştuğu her an için ayru dayak vurmişler!” dediğinde kanım donmuştu.

Barlas sakinliğini korumaya çalışırken “Ulan insan kendi kızına yapar mı bunu?” dediğinde amcam dayanamayarak “Dahasuda var da dilum gitmiy söylemeye!” dediğinde dudaklarının titrediğini gördüm.

Acıyı iliklerime kadar hissederken insanoğlunun nasıl bu kadar cani olabileceğini düşündüm. Aklıma direk Sarya gelirken nefesinim daraldığını hissettim.

Amcam sinirle parmağıyla koltukta ritim tutarken “Benumda kizium var uşağum aynisini etse gider onu döverum kizun suçu nedur?” dedikten sonra sıkıntıyla ofladı. Milan’a göz ucuyla baktığımda uzağa dalmış bir şeyler düşünmekle meşguldü.

Aklından neler geçiyor az çok anlayabiliyordum ama en çokta onu göndermemek için kendini neden bu kadar hırpaladığını anlamıştım. Milan bana dönerken gözlerimle onu onaylayarak gülümsediğimde o da rahatlamıştı.

Kapıya iki kere vurulduğunda Efnan başını uzatarak utana sıkıla “Masa hazır!” dediğinde hızla uzaklaşarak gitti. Herkes ayağa kalktığında amcamın koluna girerek “Babamlar ne zaman geleceklermiş?” diye sordum.

Amcam büyük parmaklarıyla saçlarımı okşarken “Akşama celurler olmadi geceye haburdalar” dediğinde neşeyle daha çok sıktım kolunu.

Birlikte mutfağa girdiğimizde herkes masaya oturmuş hiç konuşmadan kahvaltısını yapmaya başlamışlardı. Bizde masaya oturduğumuzda kimsenin çıkarmadığı sesi çıkarmaya başlamıştık bile.

Temel amca bu sessizlikten sıkılmış olmalı ki “Hayurdur cenazenuz mi vardur?” diye sorduğunda herkes başını kaldırmış aval aval birbirine bakmaya başlamışlardı.

Onların bu halleri beni güldürürken amcamda bana katılarak gülmeye başladı. Bizim gülüşümüz onları da neşelendirirken Milan hariç herkes gülümsemeye başladı. Milan ile göz göze geldiğimizde ona gülmesi için işaret kaçtığımda yalandan gülümsemeye başladı.

Herkes bir şekilde neşelenip sohbet etmeye başlarken Eylül çay koymak için kalktığında dışarıyı göstererek “Ne oluyor ya?” diye sorguladığında bütün erkekler ayağa kalktı.

Gözüm pencereye kaydığında bir sürü arabanın geldiğini ve en önde ki arabadan da Halis ve birkaç kişi indiğinde amcam ağzının içinde bir şeyler gevelemeye başladı.

Biz tedirgin olurken Milan masadan kalkıp kapının yanındaki anahtarlığın çekmecesinden silahını alırken Barlaslar da ona eşlik ederek amcam ile dışarıya çıktılar. Biz camdan onları izlerken onlar ise tartışmaya çoktan başlamışlardı.

Halis’in yanındaki genç adam Milan’ın yakasına yapışırken Efnan korkuyla kapıya ilerleyip dışarıya çıktığında bizde onu takip ettik. Milan yakasını kurtarıp Efnan’a dönerek “İçeriye gir!” diye bağırdığında Efnan’ı içeriye çekerek kapıyı kapattım.

Milan’ı her zaman sinirli görmek mümkündü ama bu farklı bir boyut sinirdi ve bu sinirle kimse başa çıkamazdı, ben dâhil…

Efnan ısrarla kapıyı açmak isterken “Kızım sen eceline mi susadın?” diye sorduğumda Efnan kafasını sallayarak “Benim bencilliğim yüzünden kimse zarara görsün istemiyorum! Çekilir misin önümden?” dediğinde kala kalmıştım.

Ben bencilliğim yüzümden herkesi üzüp kırmışken Efnan bencilliği yüzünden kimse zarar görsün istememişti.

Efnan beni aşıp tekrar dışarıya çıktığında Eylül ile bizde dışarıya çıkmıştık. Milan sinirle solurken Efnan’a bakarak “Sana eve gir demiştim!” dedi her kelimenin üzerine basa basa.

Efnan başını iki yana sallayarak “Sizi cehenneme sokamam!” dediğinde sesi fısıltı gibi çıkıyordu. Milan Efnan’ı kolunu tutup eve doğru götürmeye yeltendiğinde karşımızda ki adam ileriye gelerek “Bırak ula kardeşumun kolini!” diye diklenmeye başladı.

Milan’ın gözü seğirirken adama dönerek “Sana ne lan, sana mı soracağım?” dediğinde adam tekrar bir adım daha atarak “Abisiyum ula tabi bağa soracasun!” dedi. Efnan kolunu kurtarırken “Bırak gideyim eğer gitmezsem size zarar verecekler!” dediğinde onlara doğru yürümeye başladı.

Milan olduğu konumu korurken “Eğer gidersen daha eve varmadan yok ederim onları!” dediğinde Efnan olduğu yerde kaldı. Milan artık yapmaması gereken şeyleri yapmaya başlamışken yanına giderek “Bırak gitmek istiyorsa gitsin onu zorla yanında tutamazsın!” dedim.

Milan ters ters bana bakarak “Eğer giderse ölecek!”

Omuzlarımı silkerek “Bu onun seçimi!”

Milan başını iki yana sallarken tehditkar bir dille “Eğer benim yanımdaysa ve ben onun zarar göreceğini biliyorsam siksen göndermem onu!” diyerek önüne döndü.

Efnan’ın abisi fırsatını bulup Efnan’ın kolundan tutup sürüklemeye başladığında Milan’da hareketlendi. Biz daha ne olduğunu bile anlamamışken iki el silah sesi duymamızla herkes olduğu yerde kaldı.

Herkes elini beline atarken arka tarafımızdan “Birak ula gelunumun kolini!” diye bir ses geldiğinde hepimiz gelen kişiye baktık. Eylül heyecanla gülümseyerek “Babam geldi!” dediğinde Milan’ın yüzünde korkunç bir gülümseme peyda oldu.

Milan, onun babası, babasının safkan Laz damarı üstüne sülalesi ve annesinin Rus akrabaları ne kadar masum olabilirler ki?

Adam ağır ağır yanımıza gelip Halis’in karşısına dikilerek “Sen misun kizun bubasi?” diye sorduğunda Halis başını salladı.

Adam Halis ile başını sallarken “Benum kim olduğu mi biliy misin?”

Halis başını ağır ağır iki yana sallayarak “Bubamın uşaği değulsun!”

Adam kahkaha atarken “Senun soysuz bubanın soyundan değulum zaten!” diyerek gözlerini kıstığında “Erhan Çakıroğlu!”

Halis bir süre sessiz kalırken Erhan keyifli bir şekilde “Anlaştuğumuza göre de uşağa biraksun gelunumun kolini yoksa uşağun kolu yerunde değil münasip yerunde olur!” dediğinde Halis oğluna baktı.

Abisi Efnan’ın kolunu bıraktığında Milan Efnan’ı yanına alarak ona tepeden aşağıya bakmaya başladı. İkisi birbirine ters ters bakarken Halis sinirle soluyarak “Habu iş haburda bitmedu haberun olsun Erhran Çakıroğlu!” diyerek arabasına doğru yürümeye başladı.

Milan gülerek Halis’in arkasından “Rize’ye gel bekleriz!” diye bağırdığında onun nasıl Rizeli bir Rus olabileceğini düşünmeye başladım.

Milan benim yıllardır arkadaşımdı ama ona hiçbir zaman nereli olduğunu veya buna benzer bir şey sormamıştım her derdimi anlatmış onu kaçırmışım.

Ne kadar kötü bir dostum değil mi ama?

Onlar gitmiş bizde eve dönmeye hazırlandığımızda Milan’a yaklaşarak “Sen nasıl Rizelisin ya?” dediğimde keyfi fazlasıyla yerindeydi. Bana gülümseyerek dönerek “Yakuşuklu bir Rizeluyum!” dediğinde göz devirerek eve girdim.

Eylül babasına yapışmış otururken Temel amcam ise eski dostuyla sohbete dalmıştı bile. Ben, Milan ve Efnan içeriye girdiğimizde herkes susup bize baktığında Milan vakit kaybetmeden babasının yanına gidip elini öperek hoş geldin merasimine geçmişti.

Onlar baba oğul sohbet ederken Efnan’ı dürterek kulağına eğilip “Kahve yapmayı biliyor musun?” diye sordum. Efnan bana garip garip bakarak “Evet, neden ki?” diye sorduğunda “Herkes sade içer ben beceremiyorum maalesef.” Dedim.

Efnan başını sallayıp yanımdan ayrıldığında keyifle sırıtmaya başladığımda Temel amca beni dürterek “Ne ettuğunu gördün haberun olsun!” dediğinde gülüşüm büyüdü. Amcam bana göz kırparak baktığında Milan’da ortaya atlayarak “Benimde dikkatimden kaçmadı değil!” dedi.

Amcama gülümserken Milan’a göz devirdiğimde ninem salona dalarak “Ula hangi pok yiyen arabasunu bahçeme sokti?” diye cırladığında ödüm koptu.

Ninem salondakilere eli belinde bakarken “Kimdur ula habu heruf? Yol geçen hanuna çevurdunuz evu yoldan geçeni eve aliysunuz!” diye söylenmeye devam ederken aklımda tutamayacağım birkaç bir şey daha diyordu.

Milan boğazını temizlerken “Bitti mi tontiş?” diye sorduğunda ninem ters ters “Sağa ne ula eşeğun sipasi?” diyerek ortamı daha da kızıştırmaya başladı. Erhan bey amca oturduğu yerde dikleşirken “Çok sakinsunuz hanum efendi?” dediğinde ninem yüzünü buruşturarak “Kimsun ula?” diyerek sorusunu yineledi.

Aynı soru iki, üç hatta daha fazla da sormuş olabilirdi sayamadım da!

Erhan bey amca sabır çekerek “Habu sipanun eşeğuyum hanum teyze!” dediğinde ninem gülerek beni dürterek “Gelununu görmeye mu celmiş?” diye sorduğunda başımı salladım.

Ninemin keyfi yerine gelirken Efnan’da elinde kahvelerle salona girip kahveleri dağıtmaya başlamıştı. Ninem tekrar beni dürterek “Bak ula bak nasi dağitiy kayunbubasuna kaveyu!” dediğinde ninemin dedikodu eksikliğini tamamlamıştık bile.

Ninemin bu hali beni güldürürken ninem asıl bombayı patlatarak “Hayurdur bizim uşağu istemeye mi celdun?” diye sorduğunda Ozan içtiği kahveyi ortalığa püskürttü.

Erhan amca kaşlarını çatarak Ozan’a baktığında Eylül’de babasının bakışlarından habersiz Ozan’a yardım ediyordu.

Ninem dayanamayarak “Bakmayun habunun haböyle ettuğuna temuz uşaktur ama iç güvensi vermem, oni bilesun!” dediğinde Barlas ile gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk.

Erhan amca gittikçe sinirlenirken “İstemiyrum ula uşağunu hem sizun gelup kizumu istemenuz lazumdur!”

Ninem burun kıvırarak “Gitsek sanki verecekmuş gibi konişiy!” diyerek Ozan’a dönerek “Üzülmeyesun nenem sağa gider Nesime’nun kizi Zeliha’yı isteruz!”

Ozan’ın kaşları çatılırken “Nene sussan mu artuk? Ayruca Zeliha nerden çikti haşimdi!” dediğinde Eylül yüzü düşmüştü.

Ninem Ozan’a ters ters bakarak “Göt gada boyunla peşunden ayrulmaydin kizun ama neyse şaka etmişidum zaten. Habu kizi sevdum ben oni alacum sağa merak etmeyesun nenende o iş!” diyerek sustuğunda aklına bir şey gelmiş gibi devam ederek “Baktuk vermiyler Hamdi ile Haşmetle kaçururuz!” dedi.

Erhan amca, kızını yanına çekerek “Celun doğri düzgün isteyun, bizum öyle bir niyetumuz yok diysenuz uşağunuz yanuna bile yaklaşmasun kizimun!” dedi.

Ozan kahveyi masaya sertçe bırakırken “Her derdinuz bittu sira bize mu geldu? Nene sende karişturup durma ortaliği!” diyerek Erhan amcaya dönerek “Kizun ne zaman hazur hissederse o zaman celur isterum kizinu ama önceluk onun isteyup istememesidur hazir olduğunda her şey olacağa varur!” diyerek kendini açıkladığında Eylül alttan alta gülümsemişti.

Belli ki bunlar konuşulmuş ve Eylül hazır olamadığı için abimde düşüncesine saygı gösterip bu konu daha fazla uzatmamıştı.

Abimin bu ince düşüncesi beni mutlu ederken Erhan amca keyifle geriye yaslanarak “Aferun delikanlı, sevduğun kadunun düşüncelerune hep saygi duy ki benum kizum da yipranmasun.” Diyerek Milan’a döndü.

Uzun uzun bakıştıktan sonra “Şimdi söyle bakalum sen ne edecesun?” diye sorduğunda Milan omuz silerek “Hiçbir şey!” dedi sakin bir şekilde. Erhan amca başını sallayarak “Habu olayı sadece ben duysam diyecum tamam bir şey etmeyesun ama anan tüm sülaleye senun kiz kaçurduğunu ilan ettu bile.” Dediğinde Milan oflayarak geriye yaslandı.

Selim araya girerek “Yani kardeşim benden akıl arama ama bu kızı zaten yurt dışına kaçıramazsınız ortalık feci karışmış!”

Barlas Selim’e dönerek “Sen nereden biliyorsun?” diye sorduğunda Selim omzunu silkerek “Alex söyledi adamlar her yere sülalesinden birilerini yerleştirmiş bile!” dedi.

Milan sıkıntıyla küfürler sıralarken Erhan amca Efnan’a dönerek “Benum de kizum vardur asla istemem ki zorla bir şey yapsun ama kizum bu artuk uluslararasu olmiş oturun beraber bir karar verun!” diyerek ayağa kalktı.

Sıkıntıyla boğuşan oğluna dönerek “Ben haşimdi Rize’ye nenenun yanuna gidiyrum siz kararunuzu verun bağa haber edun!” diyerek kapıya doğru yürümeye başladı. Herkesle vedalaşıp arabasına ilerlerken nenem arkasından seslenerek “Lahanalarumu ezmeyesun haydi yolun açuk olsin!” diyerek içeriye girdi.

Erhan amca gittiğinde artık hava kararmaya başlamıştı amcam ve nenem evlerine döndüğünde bizde boş boş oturarak birbirimize bakmaya başlamıştık.

Ozan yüzümün asık olduğunu fark ederken “Hayırdır niye yüzün düştü senin?” diye sorduğunda “Babamlar hala gelmedi!” dedim sadece.

Ozan başını sallayarak “Araçları arızalanmış birkaç gün daha gelemeyecekler ben unuttum sana demeyi!” dediğinde oflayarak ayaklarımı sallamaya başladım. Sahra’da benim gibi sıkılırken “Birazcık gezsek mi ya?” diye sordu.

Bu soru hepimizi cezbederken Eylül bir hışımla ayağa kalkarak “Semaver alalım çay da yaparız.” Dediğinde hepimiz bu fikre yükselmiştik.

Barlaslar önden çıkıp malzemeleri ayarlarken Milan beni kenara çekerek “Siz gidin biz Efnan ile oturup bir konuşalım” dediğinde onu desteklemek adına koluna dokunarak kızlara yardıma gittim.

Her şey hazır olduğunda ise arabalara yerleşerek Milanları evde yalnız bırakıp dere kenarına gitmek üzere yola çıktık.

Dere kenarına geldiğimizde Barlas ve Selim semaveri yakmaya çalışıp Eylül ile Sahra’da getirdiklerimi hazırlamaya başlamışlardı. Ozan beni alıp dere boyu yürütürken sonunda aklından geçirdiklerini sesli bir şekilde ifade etmeye karar verip olduğu yerde durdu.

Onunla birlikte bende durup dereye döndüğümde vakit kaybetmeden “Sence bu Milan işi ne olacak?” diye sordu.

Kimseye hissettirmediğim durgunluğum beni yeniden ele geçirirken “Milan’ı tanıyorum kardeşini bulmadan önce de onu bulduktan sonra da kadınlara değer vermeye ve onların zarar görmesine dayanamaz.” Diyerek iç çektim.

Ozan devam etmeme müsaade etmeden “Yani Efnan’a kol kanat gerecek!”

Başımı usul usul sallarken “Öyle görünüyor ama bunu nasıl yapacak bilemiyorum…”

Ozan oflarken “Yemin ederim başımız bitten kıçımız şeyden kurtulmuyor!” dediğinde kıkırdayarak “Biz bela istemiyoruz ama belada bizi bırakamıyor!” dediğimde ağzının içinde bir şeyler geveledi.

Geldiğimiz yolu tekrar döndüğümüzde bize ayrılan sandalyelere oturarak sohbet etmeye başladık.

Hava serindi ama gökyüzünde de yıldızlar eksik değildi. Yıldızlar bizi aydınlatırken sohbetin tadı ayrı bir güzel olmuştu. Selim şakalarını sıralarken Eylül ve Barlas da ona eşlik ederek neşemize neşe katıyorlardı.

Aklım evde olsa da bu eğlenceyi bu sıcaklığı asla terk etmeyip ortamın neşesini asla bozmadım. Kalkmaya yaşlaşmışken Selim bana dönerek “Sence bizi neler bekliyor?” diye sorduğunda omuzlarımı silkerek “Halis ile kalmaz bu iş damadın ailesi de bu işe karışır!” dedim.

Barlas oturduğu yerde geriye yaslandığında “Gittiğimiz yere bela sürüklüyoruz sanki yahu!” dediğinde Selim bombayı patlatarak “Cünüp mü geziyoruz acaba? Hiç normal değil çünkü!” dediğinde hepimiz kahkahayı patlatmıştık.

Barlas, Selim’in ensesine vurarak “Salak salak konuşma, kalk şuraları toplayıp gidelim hava iyice serinledi!” diyerek kalktıklarında bizde arabaya yerleşerek ısınmaya çalıştık.

Arabaya bindiğimizde havanın ne kadar soğuk olduğunu iliklerimize kadar donduğumda anlamıştık. Barlaslarda arabaya bindiğinde eve geri dönmeye başladık.

Evin önüne geldiğimizde her şey yerli yerinde görünüyordu. Biz gittikten sonra kimse gelmemiş, Milan sinirlenip camı çerçeveyi indirmemiş etraf sessiz ve sakindi.

İçim rahat bir şekilde kapıyı açıp eve girdiğimde Milan bir köşede Efnan diğer köşede oturup çay eşlinde dizi izlerken bulmuştum. Milan bize bakmazken Efnan gülümseyerek bize dönerek “Hoş geldiniz” dediğinde “Hoş bulduk” diyerek içeriye girdik.

Milan acayip rahatlamış görünürken uzattığı bacağını ittirip yanına oturduğumda bana ters ters bakarak “Rahatımı bozduğunun farkında mısın?” diye sordu.

Başımı sallayarak ona döndüğümde “Ayakta mı kalayım Milan?” dediğimde bana gülümseyerek “Gidip üzerini değiştirebilirsin çamur olmuşsun hep, pis pasaklı seni!” dediğinde paçalarıma baktım.

Evet, pislenmişlerdi ve pek hoş görünmüyorlardı.

Oturduğum yerden kalkıp Milan’a göz devirdiğimde “Temizlik takıntın olduğunu unutmuşum pardon!” dediğimde oturduğum yeri göstererek “Geri geldiğinde burayı temizlersen beni mutlu edersin!” dedi.

Odanın kapısını açıp içeriye girmeden ona dil uzatıp “Yatacağım ben, sen temizlersin artık!” diyerek kapıyı kapattığımda arkamdan söylenmelerini duyuyordum. Onu takmayıp üzerimi değiştirdiğimde üzerime bir ağırlık çökmüştü.

Barlas içeride sohbete daldığı için onu beklemeden yatağa girip hem kendimi ısıtmaya çalıştım hem de yorgunluğumu az da olsa gidermeye çalıştım. Yaylanın havası bana iyi gelirken uyku düzenimi de sağlamama yardımcı olduğu aşinaydı.

Yorgunluğum kendini iyice belli ederken kapının açıldığı duymuştum ama gözlerimi açmaya takatim yoktu.

Yatağın bir kısmı çökmüştü ama gelen kişiye bakmak istesem de iradem uyku istemişti.

Saçlarıma konan öpücüğü ve tenime değen sıcaklığı hissetmiştim ama karşılık verecek gücüm olmamıştı.

Sonuç olarak ben yorgunluğumun esiri olmuştum o ise beni sevmenin…

 

 

 

BÖLÜM SONU...

 

 

 

Yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

 

 

 

Umarım zevkle okuduğunuz bir bölüm olmuştur.

 

 

 

Beğendiyseniz yıldız atmayı, yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın.

 

 

 

Yorumlarınız ve beğenileriniz benim için fazla değerli…

Bölüm : 13.12.2024 16:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...