
Sıfır düzenleme ile.
***
Selam ben Güneş. İkinci sınıf arkeoloji öğrencisiyim. Arkadaşım Okan ile birlikte bir kafede oturup kahve içiyorduk. (Oda benim gibi ikinci sınıf arkeoloji öğrencisi.)
"Nefes aldığını unutmak nasıl bir duygu?"
Garip bir şekilde bana baktı,
"Sen ve nefes almayı unutmak..? Ciddi değilsin değil mi Güneş?"
"Anlatır mısın?"
"Peki. Ona baktığın zaman tüm algıların ister istemez kapanır. Olduğun yere çakılırsın, heykel olursun. Niye soruyorsun, Güneş?"
"Birinci sınıftaki öğrencilerinden bir kız var. Ama emin değilim, senin kadar çok nefes aldığımı unutmadım çünkü."
Sırıtarak kahvemden bir yudum aldım. Okan'da kahvesinden bir yudum alarak konuşmaya başladı,
"Hangi kız?"
"Yanlış hatırlamıyorsam; adı Ay'dı."
"Ay ve Güneş... Harika olur. Efsane. Tarihe geçer."
"Abart abart. Abartmak serbest."
Güldü. Kahvesinden bir yudum aldı.
"Hangi amfide?"
"Ne yapacaksın?"
"Merak."
"Bir, iki, üç deyip inanalım. Bir, iki, dört. İnanmak istemiyorum."
Cevap vermedi kahvesini içip etrafa bakınmaya devam etti.
"Hadi gidelim. Kahve doyurmayacak karnımızı. Makarna falan yaparız."
"Okan, kardeşim. Makarna da karın doyurmuyor."
Resmen 'Başka seçenek varsa buyur' dercesine baktı. Haklıydı, başka seçenek yoktu.
Yolda yürürken gökyüzüne baktım.
"Hatırlıyor musun Okan?"
"Neyi?"
"Üniversite sınavlarına hazırlandığımız zaman, evden kaçtığımızı."
"Evet, unutamıyorum. İlk kaçtığımızda da ay şimdiki gibi hilâldi."
İkimizde gökyüzüne bakarak, elimizde yolluk olarak aldığımız kahvelerle, yavaşça yürümeye devam ettik. Önce gülüşme sesleri sonrada, "Hayır!" diye bir ses duydum. Bu, Okan'ın sesiydi. Ona baktığım zaman güldüm. üç kızla çarpışmıştık ve onun kahvesi üzerine dökülmüştü. Tamamen beyaz giyinmişti. Okan'a gülmeye devam ederken çarpıştığımız kızlara baktım. İçlerinden bir oydu, Ay.
Okan kafayı yemiş gibiydi.
"Hayır!"
"Ya... Ş-şey... Özür dileriz."
Ortamı sakinleştirmek maksadıyla, daha doğrusu karşı tarafı, konuştum.
"Sizin bir suçunuz yok. Biz önümüze bakmıyorduk. Okan abartma."
"Lan nasıl abartmayayım? Altı ablam var ulan benim, altı. Onlar yüzünden tskıntılı hâle geldim ben. Ne sakinliği?"
Ay konuşmaya başladı. Kalbim onun sesini duyunca hızla atmaya başladı.
"Sadece siz suçlu değilsiniz. Hem bizim evimiz buraya yakın. Tişörtüne tek dökülmüş kahve. Gömleğin ve pantolonun t-"
Arkadaşı birden atkadı.
"Temiz. Özür dilemek için, yani."
Sinirli bir şekilde bana baktı Okan.
"Okan, bana değil, üç tane kıza teslim edeceksin tişörtünü. Bana değil."
Hâlâ dinirliydi ama sakinleşmişti, azıcık.
"Peki."
Bu üç arjadaştan sadece birinin sesini duynamıştık. Şimdi duyduk.
"Gidelim."
Kızların evindeydik, yakındı. Okan tişörtünü çıkarmıştı, sadece gömlek vardı üstünde. Şükredeceğine şikayet ediyordu,
"Bir tişörtün üstüne gömlek giyilir, gömleğin üstüne bir şey giyilir fakat gömlek tek başına giyilmez."
"Bir kere ya, bir kere şükret abi."
Daralmıştım. Ay ve Gül, konuşmaya başıklama atlayan kız, Okan'ın yanına oturmuştu. Tuğçe, pek konuşmayan kız, tişörtü yıkayıp ardından bize kahve hazırlamaya başlamıştı.
"Bendeniz, Gül, çok sıkıldım."
Okan ona baktı, "duygularımız karşılıklı bebeğim."
"Kızlar özür dilerim şimdiden. Okan, yavşama yavşama."
İlk defa bir kız ondan etkilendi diye bir havalara girdi ama bende anlamadım. Ay'ın sesini duyunca düşüncelerinden sıyrıldım.
"Biz özrümüzü diledik. Sıra sizde."
"Bu bir özür mü?"
"Evet."
"Ben ve Okan'dan ne istiyorsunuz peki?'
"Özel ders," dedi Ay. Devam etti, "Siz ikinci sınıf biz birinci sınıf. Sınavlara çalışmamız lazım, yardımcı olursunuz artık. Yani olur musunuz?"
"Güneş lütfen 'Evet' de abi."
"Peki."
Onunla, Ay ile, vakit geçirme fırsatını kaçıramam çünkü. Belki Okan ve Gül'ün arasını yaparım bilmiyorum. Tuğçe'ye hiç karışmayacağım kızdan biraz tırstım.
"Güneş, benim uykum geldi. Biz gidelim."
Tuğçe cevapladı,
"Kahve?"
"Kahve deme bana. Bağırdım için özür dilerim. Tişörtümü yarın alırım."
"Hadi gidelim."
Dedim ve Ay'a baktım. Bana bakıyordu, benim onu fark ettiğimi fark edince gözlerini kaçırdı.
Saat olmuş gecenin biri ama ben hâlen onu düşünüyorum. Beni seviyor mu? Daha doğrusu ben gerçekten onun sayesinde nefes aldığımı mı unuttum? Nefes aldığını unutmak=âşık olmak. Keşke telefon numarasını almayı akıl ede bilseydim. Pencerenin kenarına geçtim ve ayı, hilâli izleme başladım. Ben onu seviyorum, ona âşık olduğuma eminim. O benim, ben onunum. Tek isteğim hayal kırıklığına uğramamak.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |