
Son bir aydır eziyet çekiyorum. Çin işkencesi mübarek. Kendi odamda bile rahat yok. Onur ve Okan ile oda arkadaşı olmak... Allah düşmanımın başına vermesin. Kızlar yan odada rahatlar. Onur iyi biriymiş. Aslında Ay'ın abisiymiş, sıkıntılı durum, sevgilim demesinin sebebi gıcıklık. Abiler =gıcıklık.
-Biz gıcık değiliz Güneş.
-Biliyorum.
"Hayvanlar! Keşke odamı size açmasaydım!"
Okan,
"Son pişmanlık... No no no no!"
"Güneş hangimiz kazanır."
"Ecel kazanır Onur. Ecel."
Playstasion aşkınınıza da size de-
Küfür yok iç ses küfür yok. Şimdilik.
Şimdilik.
Okan bana bakıp 'Hayırdır ne yapıyorsun?' dercesine bakıyordu.
"League of Legends."
Onur gözlerini kocaman açıp, "Bizsiz ha? Hain arkadaş!" dedi
"Evet. Alt-Zeri."
Onur,
"Orman- Nasus. Çok iyi giderdi ne." Hem oynuyor hem konuşuyor.
"LOL deyince hemen heyecanlanıyorsunuz. ÇGHB 2 izleyeceğim, sıkıldım sizden. Hatta vazgeçtim. ÇGHB 1 ilk bölümden izlemeye başlayacağım."
Odanın kapısı pat diye açılınca diğerleri irkildi. Bense rahatımı bozmadım, çünkü odaya Katil Bebek Chucky gibi giren tek bir insan var bu evde şu anda. Tuğçe.
"Yemeğe gelin."
Başımla onayladım. Leptopın ekranını kapattım, telefonumu aldım. Yemekte izleyeceğim.
Aşağı inip masaya oturdum. Rastgele bir skeç açtım.
"Diğerleri?" Diye sordu annem.
"Ha o PlayStation bağımlıları mı? Yukardalar."
"Neyse onlar gelmedin ben sana söyleyeyim." Skeçindurdurup anneme baktım. Devam etti, "kuzenlerim geliyor."
🎶Duygularım darmadağın🎶
"HAYIR!" Diye bağırdım. İştah kalmadı.
🎶Depresyondayım. Unutuldum.🎶
"Arda ve Ardahan geliyor bir de."
🎶Yaşasın hayat budur MANİFESTO!🎶
"O ikili olmasa ben diğerlerine katlanamam. Hele Bilrsen'e... Allah düşmanımın başına vermesin."
"Ne Birsen'i ya?!" Okan'da geldi tam oldu.
"Merak etme, Arda ve Ardahan ikilisi de gelecekmiş." Dedim. Rahatladı çocuk.
Kızlar en başından beri burada oldukları için açıklama gerekmedi ama Onur... Garibim hiç bir şey anlamadı. Sıfırdan anlattım. Her şeyi(!) Tamam kabul ediyorum, biraz abartmış olabilirim(iz) Okan'ı unutmamak gerek. Annem arda olmasa daha abartırdım da... Da... Da neyse.
Bir euzu besmele,
Euzubillahimişeşşeytanirracim Bismillahirrarhmanirrahim
Tamamdır!
***
-Ulan Birsen, hepsi senin başının altından çıkıyor, hepsi.
Kafayı yememe ramak kaldı. Odam şu anda 'Dingo'nun Ahırı' Birsen olmasaydı...
"Birsen! Bak kızım, sakın kitaplarıma dokunayım deme, sakın!" Umursamadı, beni sinirlendirmeye bayılıyor, "Uyardım."
"Aaa ciddi misin?"
"Arda niye bunu getirdiniz?" Arda umursamadı. E normal, alıştı çocuk.
Ama Okan'ın feryatları...
"Hep bana denk geliyor bu Birsen. Off! Allah'ım, ne suçu güna- ha tamam bayağı var sustum. Bıktım ama bıktım." Gıcık bir bakışla konuşmaya başladım.
"Kapa çeneni! Git kankinle PlayStation oyna sen." Kankisi Onur. Gerçi Onur şu anda kafayı yemek üzere. "Herkes oturabilir mi? Onur kimin kim olduğunu bilmeli." Herkes oturdu.
"Bak Onur, soldan sağa; kızlardan erkeklere. Birsen, Mayıs, Belinay, Nilüfer, Nida; Akın, Arda Ardahan, Tahir, Berkay, Ege, Eren, Kerim. Şimdi ikizler, Birsen'in abisi; Nida, Akın'ın ablası; Nilüfer ve Belinay'ın kardeşi yok; Ege , Eren, Berkay ve Tahir kardeş; Mayıs'ı unuttum, oda Erko Dörtülnün tek kız kardeşi. Anladın mı? Tabii ki de hayır."
"Nilüfer?"
"Nida ve Akın'ın kız kardeşi. En küçüğümüz o, küçük olunca fark edemedim."
"Güneş abi bari sen yapma."
"Ben ne dediğimi çok biliyorum ya abisi..."
Okan sıkıntısını belli etti "Oyun mu oynasak?"
"Ne mesela?"
"Yakar top!" Diye fırladı Nilüfer.
Okan, "Gül, Tuğçe ve Ay ile beraber 19 kişiyiz," diye itiraz etti. Bende, "Orkun'da burada," diye Okan'ı itiraz ettim.
Senin cümle yapını s*ikeyim Güneş.
Biliyorum iç ses, biliyorum. Ne yapayım hepsi mal. Kafam karıştı.
"Orkun?" Onur, Orkun'u tanımıyor. Doğru.
"Erko Dörtlü aslında Erko Beşli."
Aşağıya ışınlandık.
Onur yanıma geldi. "Amcaların ve halaların?"
"İki halam, altı amcam var. Halalarım ve en küçük amcam yüksek lisans yapıyorlar, evli değiller. Geleceklerini bilmiyorum. Bir iki güne gelirler herhalde." Diye kısa bir açıklama yaptım.
Sakin bir şekilde konuşup Orkun'u ikna edecektik ki Birsen atladı. Ya sabır! Neyse kabul etti. Bahçeye çıkıp takımları oluşturduk. Ege, Eren, Berkay, Tahir, Orkun, Mayıs, Akın, Nida, Nilüfer ve Kerim bir takım. Ben, Okan, Onur, Arda, Ardahan, Gül, Tuğçe, Ay, Birsen ve Belinay diğer takım. Okan oyuna başlamadan önce son bir cümle kurdu.
"Acımak yok! Çünkü bu oyunun adı yakar top!" Sonra devam etti, "ama Gül'e dokunanı yakarım."
Sırıttım,
"Sevgilisine kıyamıyor, keşke farklı takımlarda olsaydınız. Seni gönderip Orkun'u alsak mı ya?" Kahkahalar eşliğinde bahçeye çıktık. İsteğim reddedildi, maalesef.
Uzun bir süre yakar top oynadık. Sonuç olarak; hepimiz perişan olduk. İçeri girdiğimiz zaman annem bize öyle bir baktı ki kayıp verdik sandım. Herkesi saydım 19 oldu. Sonra yorgunluktan kendimi saymayı unuttuğumu fark ettim. 20 kişiyiz, ok.
"Geleneksel yakar top oyununa misafirlerimizi de almışsınız," dedi babam.
"Tüm suç Nilüfer'in!" Diye bağırdı Birsen. Hemen yanımda olduğu için kafasına bir tane vurdum, hak etti.
"Nilüfer olmasaydı, sen 'YAKAR TOP!' diye bağırdım Birsen!" Dedim.
Herkes oflayarak yerine, pardon salonun ortasına yığıldı. Bir süre sonra herkes kendini topladı ve oturdu. Ben, Ay, Onur ve Birsen dışında herkes kanepelerde idi. Orkun sağ olsun, beş kişilik kanepeye uzanmıştı. Uyuyor diye uyandıramıyorduk salağı. Allah'ım sen büyüksün ya Rabb'im! Sabır, sabır, ya sabır!
"Uyandırın şunu gitsin yukarda zıbarsın!" Diye bağırdım. Uyanmadı. Oha! O kadar bağırmıştım ki Birsen bana vurdu.
"Bağırma lan!"
"Uyansın diye yaptım, Birsen. Sonuç olarak hâlen zıbarıyor!"
Okan ve Onur PlayStation oynamak için salonda kaldı. Hepimiz onları izledik. Çok bağırıyordum, annem bayağı kızdı. Orkun, bu gürültülü ortamda ne yaptı sizce? Tabii ki de uyumaya devam etti! İç ses uzun süredir yok. Yoruldu garibim. E tabii, Birsen'in olduğu yerde benim iç sesim olmak çok zor.
Yemek yerken kıtlıktan çıkmış gibiydik yemin ederim.
"Eee kim kazandı yakar top oyununu?" Diye sordu annem. Babam pür dikkat izlemeye ve dinlemeye başladı.
"Biz tabii ki de! Onur olmasa Okan bizi çiğnemişti... Neyse." Dedi Birsen.
"İlk defa doğru konuştu bu kız." Birsen göz devirdi. Diğerleri güldü.
Odama geçecektim. Hep beraber oyun oynayacaktır. Yani ben, Birsen, Orkun, Nida ve Ardahan beraber oyun oynyacaktık; League of Legends. Birsen bir tek bu konuda profesyonel. Özellikle Orman-Skarner oynarken... Oyunu oynarken Birsen ve Ardahan her öldükleri de chat kısmına, karşı tarafa, küfür yazıyorlardı. Bi'de sansürlü küfür.
Oyun bitti. Sıkıntıdan boş boş oturuyorduk.
"Güneş."
"Efendim, Birsen?"
"Kita-"
"Eğer okumak dışında bir şey yaparsan alamadığım bütün kitapları sen almak zorunda kalırsın! Anlaştık mı Birsen?"
"Anlaştık!" Diye bağırdı. Elinde iki kitapla geldi; 3391 Kilometre ve 0 Kilometre. İkisini de tek oturuşta bitirir bu psikopat var o potansiyel. Sonra herkes kalkıp yukarı çıktı. İndiklerinde hepsinin elinde bir kitap vardı. Yukarı odama gittim. Benim kitaplarım. Off.
Hemen aşağıya indim. "Bana bakın Birsen'e söylediğim şey sizler için de geçerli, haberiniz olsun." Dedim.
"Sen ne yapacaksın?" Diye sordu Arda.
"Bahçeye gideceğim." Dedim ve hemen gittim. Daha fazla konuşmaya gerek yoktu. Di' mi?
Bir süre sonra Ay yanıma geldi. Çardaktaydık. Gelip yanıma oturdu. Elinde kitap vardı. Kitabı bana göstererek,
"Zevklerin güzelmiş." Dedi ve ben o an tekrar nefes aldığımı unuttum.
"Teşekkür ederim, Ay."
"Ne yapıyorsun burada?"
"Hiç öyle, oturuyorum." Dedim. Bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. "Ne söyleyeceksin, Ay?"
"B-b-en... Ben... Şey... Aslında..."
"Gevelemek yeri-" derken hiç beklemediğim bir şey oldu. Allah'ım sana geliyorum. Gerçekten nefes aldığımı unuttum. Biri seslense duymayacaktım. istesem de hareket edemeyecektir. Dona kaldım. Dünya durdu, her şey durdu. Kimseyi umursayamazdım, istesem de yapamazdım.
Sonra gitti...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |