12. Bölüm

12. Bölüm

ZERO
zero__

Güneş'ten,

"Ne? Sen ciddi misin?" Evet, Psikopat Güzelim, ciddiyim.

"Evet. Evlenme teklifi edeceğim." Dedim. Ağzı bir karış açık beni izliyordu. Belinay, Arda, Ardahan, Ege ve Berkay daha normal karşılamıştı. "Akın?" Diye sordu. Bende, "Akın mecburen vazgeçecek, çünkü onu elde edemeyecek. Tabii eğer Ay teklifimi kabul eder ise..." Dedim. Demez olaydım! Omzuma vurdu.

"Niye mal mal konuşuyorsun! Tabii ki de kabul edecek." Bir süre durdu. Omzunu sıvazlıyordum. "Ama önce Tuğçe ve Gül'ü ikna etmeliyiz. Çok mu acıyor?" Bir kaç saniye bilemedin bir dakika boyunca Birsen'in suratına boş boş baktım. "Yok acımıyor. Uf oldum sadece. Tuğçe ve Gül, Okan'da." Bir süre daha durdum. Sonra, "Sen benim kuzenim olamazsın, ben senin kuzenin olamam, biz kuzen olamayız, Birsen!" Onayladı.

-Beklemiyorduk, ha?

-Valla beklemiyordum.

❄️❄️❄️

"Ne yapmayı planlıyoruz?" Tuğçe'nin sorusu herkesin merak ettiği soruydu.

-Ama öyle, seri katil gibi olmaz ve ablam...

-Ablam?

-He ablam. Beğenemedin?

-Murat, Serkan, Eren... Şimdi de sen. Sırada kim var?

"En sevdiği aktivite ne?" Diye sordum. Gül atladı. Başını Okan'ın göğsüne yaslamıştı. Haman kalkıp konuşmaya başladı. " Kamp! Ve doğa yürüyüşü! Bu ikisine bayılıyor."

"Benim tüm plan iptal." Herkesin ağzından aynı anda çıkan kelime, "NE?!" Aklıma daha güzel bir şey geldi. Sinsice sırıttım. Belinay, "Ama ben biliyorum. Biliyorum bu yüz ifadesini, bu sinsi sırıtışı." Dedi. Berkay, "Ne var aklında?"

Arda,

"Bir."

Ardahan,

"Dursanız."

"Da."

"Çocuk."

"Anlatsa."

"Ne."

"Dersiniz?" İkizlerin bu konuşmalarını hiç sevmiyorum.

"Evet Güneş, seneyiz." Dedi, Sina. Telefonunu alarak mikrofon gibi yapıp bana uzatarak. Telefonu alıp konuşmaya başladım,

"Madem kampı ve soğa yürüyüşünü seviyor, ona göre bir şeyler yapmalıyız. Bizim dağ evimiz var, oraya yakın bir yerde kamp yapalım. Bir süre yürüyüş yapalım. Sonra, akşama kadar bekleyeceğiz, Ay uyuduğu zaman, yalnız bu arada Ay korkunç başlayıp güzel biten şeyleri seviyor o yüzden böyle yorum yok, dağ evine gideceğiz. Hazırlıklarımızı yapacağız, en üst katta bir oda var. Çatı katında. Yüzük işini hyarın hallederim ben, odanın ortasına bir masa koyacağız, üstüne de yüzük. Ben masanın arkasında, karanlıkta, Ay'ı bekliyor olacağım. Geldiğinde siz de orada olacaksınız. Biriniz o odaya girdiğinde işiği açacak, bende teklif edeceğim. Bu kısım bu kadar. O uyuduktan sonra iki yol hazırlayacağız. İkisinde aynı yere gidecek ama biri uzun biri kısa, onun kararı a bağlı. Ağaçlarda belirli işaretler olacak. Eve ulaştığı zaman kapı açık olacak. Onu azıcık tanıdıysam, ki tanıyorum, meraklı olduğu için içeri girecek. İçeri girdiğinde yerde bir kaç bir şey olsun, ona yol göstere-" Birsen sözümü kesti, "Yengem bizi keser ama kırmızı boya." Güzeldi sevmiştim. "Güzel, sevdim. Onu da hallettikten sonra size ilk anlattığım şeyi yapacağız. Sonra her şey onun 'Evet' ya da 'Hayır' demesine kalacak. Sorusu olan?"

"Ne zaman başlayacağız ve ben ne yapacağım?" Diye sordu Sina. Haklıydı.

"Sen, Serkan, Eren ve Murat evde olup hazırlıkları yapacaksınız. İçeride loş bir ışık olsa güzel olur, sana güvenebilir miyim Siana?" Gülümsedi. Bu evet demekti.

Hazırdık.

Her şey sana kaldı, Ay.

***

Bizimkilerle beraber, Aylarda, bahçedeydik. Yerde çimenlerde oturduk. Akın gitmişti, şükür ya rabbi!

-Bi' insan kuzeninden bu kadar mı nefret eder?

-Biz hep böyleydik iç ses.

-Biz derken? Ben ve sen olamayız?

-Yeni bir arkadaş edindim. Adı iç ses iki. Tanışırsın.

2-Selam.

1-Hayırrr!

-Bir elin nesi var iki elin sesi var. Üç elin... Üç el efsane.

1-Umarım ilerideki çocuğun sana benzemez.

2-Neden? Babası kılıklı olacak işte. İki kişiye hakaret edeceğiz, Bir.

1-Oha lan! Hiç böyle düşünmemiştim.

-Hainler. Hain kalleşler.

2-Yav he he.

İç seslerle daha fazla uğraşamam. Bakalım bizimkiler ne konuşuyorlar. Ay konuşmaya başladı. "Şey... Yanlış anlamayın ama ben burada çok sıkılıyorum." Herkes çok sıkılıyordu, bunda hemfikirdik. Tam sırası! "Kamp?" dedim ve bir kaç saniye durdum. "Desem ne dersiniz?" diye sorum. Birsen anlamış olacak ki "BEN VARIM TABİİ Kİ!" diye bağırmıştı. Hayır anlamıyorum niye bağırdı ki?

Herkes onayladı. Evet, plan şimdilik güzel gidiyor. Yani istediğimiz gibi gidiyor. Ay, evet derse bu evlilik teklifini ileride çocuklarıma anlatacağım.

2-Aynen anlatırsın. Hı hı...

Bunlarda bana iyice düşman oldu. Neyse. " Hazırlanalım o zaman, malzemeler falan..." dedi Ay. Bu işlerde daha önceden deneyiminin olduğu çok belli. Peki biz bu kızı nasıl korkutacağız? Hadi gazamız mübarek olsun!

***

Hazırlıklar bitmişti. Herkes heyecanlıydı, hele Birsen... evlerden ırak. Babam bize özeli bir araç hazırlamıştı. Arda, Ardahan ve Birsen kardeşler bir n arkaya oturdu. Onların hemen önünde Bir Ege ve Okan. Onların önünde Katil Bebek Chucky bakışlı Tuğçe ve Gül. Ve biz. Ben ve Ay.

"Hazır mıyız gençlik!" Diye bağırdı Ege. "O benim lafım Ege! Seni parçalarım!" Doğru, bunu söylemesi gereken -yani genelde söyleyen kişi- Birsen'di. Onun dışında söyleyen bir olursa -ki bu kişi hep Ege olurdu- tehdit ederdi. Fakat Ege'ye kıyamıyor. Daha doğrusu kölesi yapıyor.

Kamp yapacağımız ormana vardığımızda artık yalnızdık. Telefon yok. İnternet yok. Sadece biz varız. Ve bunun sonunun güzel bitmesini diliyorum. Kısacası; evlilik teklifimin reddedilmememesi.

Ay'a baktım. Çok mutlu görünüyordu. Arda ve Ardahan fotoğraf makinalarını getirmişlerdi ve fotoğraf çekiliyorlardı. Tuğçe tek takılıp etrafı incelemeyi tercih etmişti. Ege ve Birsen tartışıyordu. Okan ve Gül... onlar aşklarını yaşıyordu. Kıskandım. Yalan yok! Kıskandım. Acaba ben ve Ay böyle olacak mıyız? "Eh! Hadi ama! Hep burda duramayız ya(?)" diye hayıflandık Tuğçe. Ya ben planı unutmuştum hatırlattı.

Ormanda genişçe bir alan bu- pardon. Biz burayı daha önce ayarladık. Her şey planlı yani. Çadırları kurmak normalde yarım bilemedin bir saat sürerdi ama nasıl okuduysa üç saattir uğraşıyoruz ve bir sonuca varamadık. "Ağlayacağım ya artık!" Dedi Birsen.

"Benden bu kadar." Deyip geri çekildi Ege. Ben kendi çadırımı kurdum, rahatım. Diğerleri kendi derdine yansın. Diğerlerini umursamayıp çabalamaya devam eden Ay'a yardım ettim. Evet, bugünden sonra senin ağzından çıkan tek bir söz benim, senin, bizim hayatımızı değiştirecek güzelim. Evet de yalvarırım.

***

Kampa bir haftalığına gelmiştik. İlk gün, yedik, içtik, eğlendik. Zaten benim için önemli olan ilk gün değil; ikinci gün... evlenme teklifini edeceğim gün. Yani bugün.

1-salak bu yemin ediyorum.

2-saatin farkında değil. A-P-T-A-L

-bi gidin ya. Bu arada saat kaç?

Saate baktım. Yok artık! Beş buçukta uyanmış olamam di'mi? Olabilir. Çünkü uyandım. Çadırımdan çıktım. Yalnız değildim... Ay'da oradaydı. Beni görmedi, taa ki ben onun yanına oturana kadar.

"Günaydın, erkencisin?"

"Günaydın Güneş. Bilmiyorum, içinde bir his var. Bugün önemli bir şey olacak."

-sana evlenme teklifi edeceğim

"İyi bir his mi? Yoksa kötü mü?"

"Dedim ya, bilmiyorum. Bilemiyorum."

Şu anda yüzüğü çıkarıp teklif versem be olur? Düşünelim: taşlarlar, yüzüme tükürürler, bela okurlar, küfür ederler, döverler... yok ya. En iyisi beklemek.

"Güneş, bugün bir planımız var mı?"

"Yürüyüş."

"Kaybolmayız-"

"Daha önce birçok kez geldim ben buraya."

"İyi."

"Ay. Bir şey soracağım."

"Tabii."

"Ben sana bir şey mi yaptım? Soğuksun."

"Hayır, hayır, hayır... öyle düşünme. Tamamen şu içimdeki adını koyamadığım histen kaynaklı. Tuğçe ve Gül biliyor." Dedi. Anlayışla karşıladım. Biri daha uyandı: Birsen. Ya sen her şeyi mahvetmek zorunda mısın? "Günaydın! Acıktım, diğerlerinde uyandırıp kahvaltı yapalım. Sonra yürüyüş ve gün bitsin." Son cümleyi bana kurmuştu. Ama gün bitmeyecekti.

Sadece bir yürüyüşle gün bitmeyecekti!

***

Herkesi uyandırmak yarım saat sürdü. Koskoca otuz dakika. İkizleri Birsen'e bıraktık, abilerini o uyandırabilir nede olsa. Diğerlerinde Orkun gitmeden önce Orkun'un en kötü huyunu almış. ALLAH'IM UYANMIYORLAR! Tamam sakinim. Değilim. Bugün sakin olabileceğimi sanmıyorum.

Biz onları uyandırırken resmen can çekiştiğimiz için; ben, Ay ve Birsen bir kenarda, diğerleri kahvaltı hazırlıyor. Biz onları uyandırırken ne zorluklar çektik haberleri var mı? Olmaz ama!

"Kahvaltı hazır muhteşem üçlü! Gelebilirsiniz!" Ege dişlerinin arasından konuşuyordu ama sesi yeterince yüksek çıkmıştı. Bu çocuk bunu nasıl başarıyor bende bilmiyorum o yüzden sorgulamamayı tercih ediyorum. En iyisi.

Birsen ilk kalkan oldu. Sonra ben kalktım ve Ay'a kaklması için yardım ettim.

1-Yardım bahane

2-Asıl mesele senin onu elini tutmuş olman

-Sizin diliniz çok uzamaya başladı.

İki iç ses. Yalan yok çoğu zaman eğlenceli olabiliyorlar. Ama şimdi hiç eğlenceli değiller ve benim onların desteğine ihtiyacım var. Fakat ben bile onun bu teklifi kabul etmeyeceğini düşündüğüm için kendimi kötü hissettim. Vaz mı geçsem? Hayır!

1-başlafık bi kere

2-artık geri dönüşü yok

-doğru, artık geri dönüş yok.

Keşke zamanı hızlandırabilsek ve mutlu anlara hızlı bir şekilde gitsek. Gergin ve mutsuz anlardan nefret ediyorum. Bak, günahım kadar sevmiyorum. O kadar.

Kahvaltıdan sonra biraz oturduk. Öyle hemen yürüyüş olmazdı. Birsen yanıma geldi. Bana iyice yaklaştı ve fısıldadı. "Uzun bir süre uyuyacak."

"Ne!?"

"Ben sana, Ege'nin bana dediğini diyorum."

"Bu kısa zaman zarfında eve gitmeliyiz yani..."

"İyi değilsin."

"Emin değilim. Ya her şey çöp olursa?"

"Olumsuz düşünme. Kabuk etmezs ne olur? Senin gibi bir beyaz atlı prensi kaybeder. O zararlı çıkar yani."

"Beni her durumda güldürmeyi başarıyorsun. Teşekkür ederim Birsen."

 

Bölüm : 25.12.2024 21:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...