
Bütün gece Ay'ı düşündüm. Yorgun değildim ama içimde bir huzursuzluk var. Kahvaltı yapmak için mutfağa geçtiğim zaman mutfaktaki saate baktım. Saat nasıl 04:13 oluyor şaşırmıyorum. Okan nasıl bu saate ayakta diye düşünüyorum. Tezgaha yaslanmış telefonla uğraşıyordu. Orada olduğumu fark etmemişti bende fırsattan istifade ederek ne yaptığına baktım. Gül ile konuşuyordu, '🌹Gül'üm🌹' diye kaydetmişti.
"Gül ha?"
Telefonu refleks olarak sakladı.
"Lan! Sen ne zama-"
"Sadece kiminle konuştuğuna baktım, ne konuştuğunu bilmiyorum."
Senin ben... Diyecek oldu ama engel oldum, "tam sana uygun harika bir şarkım var. Kendime ayrı bir şarkı. Sonra onu söylerim," dedim. Ben bu çocukla konuşunca cümle yapım değişiyor
"Şarkı ismi?"
"Emre Atlı - Hayatımı Yak."
Şarkıyı açıp dinledi. Sevmişti.
"Şaka Maka şarkı sarıyor abi."
"Saat kaç lan?"
"Sıfır. Dört. Otuz."
"Ben niye acıktım lan ve niye dinç hissediyorum kendim?"
"Bütün gece onu düşündüğün için. Doğruyu söyle."
"Aynen. Açım la ben. Tost yapalım. Çay koy, Rizeliiii!"
"Ulan Rizeliyim diye herkes çayı bana yaptırıyor."
"Bir de altı ablan var."
Sinirlendiğini yüzünden anlamıştım. Kaşar, sucuk, ilginç bir şekilde küflenmemiş somun ekmek, salça sosu, ve beyaz peyniri çıkarttım.
"Mal mısın?"
"Ha?"
"Ya kaşar ya da peynir."
"Annem ya da annen gelirse 'Biz boşuna mı verdik size bu peyniri?' diye sormaz mı. Kişi başı iki tost. Bir kaşar bir peynir ha bir de; kaşar pahalı. Gerçi her şey pahalı ama neyse."
***
Okula vardığımız zaman ilk önce kızları aradım.
Aynen bulursun bu kalabalıkta.
Ya bulursam?
Tanıştırmadım sanırım; İç ses. Arkadaş benimle çok uğraşıyor. Sayesinde istediğim liseye gidemedim, asosyal oldum. Uzun bir süredir yoktu kendileri sonunda geldi.
Kızları aramaya devam ettim.
"Kızları mı arıyorsun?" dedi ve sırıttı, Okan.
"Tişörtün onlarda," tabii ki de bu sadece bir bahane idi. Asıl amacım Ay'ı görmekti. Eğer bunu Özkan'a söylersem, pat diye, dalga geçer.
Ama cevabımız hazır.
Bu aralar bu iç ses çok konuşuyor. Gerçi haklı, cevabım hazır: 'Fena mı? Gül'de onlarla birlikte.'
"Tabii tabii."
"Fena mı? Gül'de onlarla birlikte." Dedim. Dediğimi yaptım, dedim.
Malsın.
Biliyorum içses, biliyorum.
Biz kızları arıyorduk ama onlar bizi buldu. Tuğçe elindeki poşeti, içinde Okan'ın tişörtü vardı, bize uzattı. Okan aldı. Tişörtü çıkarıp baktı, bembeyazdı, fabrika çıkışı gibi. Okan, hayran olmuş gibi, şoktaydı, bir tişörte bir Tuğçe'ye bakıyordu. Ama Tuğçe pek umursamadı. Gül Okan'ın yanına gidip sarıldı.
"Yahu daha dün flört ediyordunuz şimdi..." Diye duyguluarımıza tercüman oldu Tuğçe.
"Harbiden abicim malsın."
"Tüm foyanı ortaya mı çıkarayım istiyorsun?"
Okan'a yaklaşıp, fısıladayarak, "Şu kızın senden nefret etmesini sağlayacak kadar tanıyorum seni, Okan!"
Uzaklaşıp yüzüne baktığımda gözlerini kocaman açıp 'SAKIN!' dercesine bakıyordu bana.
Zaten istesen de yapamazsın, kıyamazsın ona(!)
Doğru söylüyorsun iç ses. Kıyamam ben ona (!)
Aynı fikirdeyiz. Güzel.
Ama senden nefret ediyorum iç ses.
Bende senden nefret ediyorum, Güneş.
Biliyorum.
Aferin.
"Daldın?" Ay'ın sorusuyla kendime geldim. Bu kızın sesi beni büyülüyordu resmen.
"Yok bir şey, öyle oluyor arada." diye benim yerime yanıtladı Okan.
***
Kızlara ders verdikten sonra yorulmuştuk.
"Okan, ölmedin kardeşim. Yaşıyorsun."
"Biliyorum, yaşamaktan yoruldum ben."
Gül biraz tereddüt ederek, "Bir şeyler mi yapsak? Mesela birbirimize soru soralım, istediğimizi." hepimiz onayladık. Gül devam etti,
"Peki, ilk ben. Hiç aşık oldunuz mu?" bu soruyla kahkahalara boğuldum.
"Ne oldu?"
"Bana gülüyor." dedi Okan.
"Neden?"
"Allah affetsin çok güldüm." diyerek kendimi topladım.
Okan,
"Benim cevabım evet." Gül utanmıştı. "Bende," dedi.
Tuğçe'ye 'Sen?' dercesine bir bakış attım.
"Erkeklerden tiksiniyorum, nefret ediyorum."
Sanırım en son ben konuşacaktım.
"Sanırım ben şu anda birine âşığım. Güneş, sen?"
"Beni kör eden bir duygunun varlığına inanmak istemiyorum." dedim. Gül telefonunu çıkarıp bu cümlemi not aldı.
"Bir gün, inşallah olmaz, Okan'dan ayrılırsam her erkeğe bu cümleyi söyleyeceğim." Hepimiz güldük.
Hani yorgundun, ne bu enerji?
Bir kere de konuşma be iç ses. Bir kere.
Normal bir soru sordum ne var bunda, Güneş?
Of iç ses, offf.
Sorumu yanıtla, söz susacağım.
Ay'ın gülüşü bana enerji verdi.
Hani seni kör eden bir duyguya inanmak istemiyordun. Yalancı!
Şimdilik inanıyorum.
İnanmıyorsun!
Hani susacaktın sen?
Öfff! Ne halin varsa gör be. Çok da umurumda!
Hoşça kalma.
Sende.
"Yine daldın."
"Okan'ın dediği gibi; oluyor arada."
"Ciddi miydin?" diye sordu Gül.
"Ne konuda?"
"Aşka inanmadığın konusunda, ciddi miydin? Çünkü inanmak güç..."
"Evet, ciddiydim Gül ama..."
"Ama..?"
"Eğer bir gün bu düşüncemi alt üst edecek bir kız çıkarsa karşıma, senin gibi yapacağım. Bu cümlemi not alacağım ve o kızdan ayrılırsam başka kızlara bu cümleyle karşılık vereceğim."
Okan, inanmamış gibi bakıyordu. Kapı çaldı.
"Birini mi bekliyordunuz da unuttunuz mu?" diye sordu Okan.
"Hayır." diyerek kapıya yöneldi Ay.
Gördüğüm şey; birinin Ay'a çiçek uzatması ve ona sarılarak, "İyi ki doğdun sevgilim" demesiydi. Bir dakika; bu kız birini sevdiğinden emin değilse, nasıl bir sevgilisi var. Mantığa aykırı bir kere. Çok saçma. Ben niye bu kadar sinirlendim?
"Onur?" dedi Gül.
Onur ha? Not ettim.
Teşekkürler iç ses. Sesini-
Hallettim.
İlk defa bir işe yaradın, aferin.
Teşekkür ederim.
Önemli değil, iç ses.
"Onur kim?" diye sordum doğal olarak, meraktan.
"Boş verin. Yani size daha sonra anlatırız, şimdi yanlış anlamazsanız gidebilir misiniz?" dedi Gül.
Bizde kalkıp gittik. Giderken Onur kişisinin yüzüne baktım.
-Tamamdır. Fotoğrafını çektim.
-Bu Onur kişisinin kim olduğunu bulmalıyız iç ses.
-En kısa zamanda...
-Bulacağız.
-Var mısın birlik olalım? Pardon gaza geldim.
-Olalım.
-Ciddi misin?
-Evet. Sana ihtiyacım var çünkü.
-Tamam. Bulalım bu Onur kişisini.
-Bulalım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |