
Okulumu dondurmuştum. Hemen uçak bileti almıştım. Havaalanında bekliyordum, hem uçağımı hem Okan'ı. Kızlar şu anda umurumda değildi. Aslında haberi aldığımdan beri dünya umurumda değil. Kızlar da okullarını dondurdular, Efsun'um için... Belki ben değil, annem değil, babam değil, onlar kurtaracaktı kardeşimi.
"Güneş. İyi misin?" Onur, bi' s*ktir git, demek istiyordum ama...
"Hayır, değilim."
"Seni anlıyorum," dalga geçercesine sırıttım. "Biliyorum bana inanmıyorsun Güneş. Ben seni anlıyorum çünkü benim kardeşimde lösemiydi." İfadesizleştik.
"Ona ne oldu."
"Geç teşhis konduğu için..."
"Her gece sessizce ağladın. Onun için ağlarken bile güldün değil mi?"
"Evet ama s-"
"Ben ilk kız kız kardeşimi SMA yüzünden kaybettim. Bilmem normal değil mi?"
"Adın neden, Güneş? Yani bu isim erkeklere pek verilmez..."
"Şafak vakti doğduğum için." duraksadım. "Bir de... Ben aileme bir güneş misali doğmuşum. Annem anlatmıştı bana; ben doğmadan önce en küçük abim şehit olmuş. Ablam, ailemizin ilk çocuğu, eşi olacak o lanet olsıca yüzünden ölmüş. Diğer abim doktormuş, bir hastası öldü diye hasta yakınları tarafından hastaneden çıkar çıkmaz ölmüş. Benden önceki kardeşim beşikte ölmüş. Bense aileme bir güneş misali doğmuşum." sesim titriyordu.
"Keşke hiç sormayaydım."
"Boş ver... Sordun bende cevapladım, bu kadar."
"Sende benim hakkım-"
Diğerleri gelmişti.
"Siz ikiniz niye ağlıyorsunuz?"
Tuğçe bu kadar duygusuz olma!
Sakinlik iç ses, sakinlik...
"Onurla beraber dertleştik.
***
Uçaktaydık, Ay yanımdaydı. Kafamı dağıtmam gerekiyordu ama nasıl.
"Bir şey mi söyleyeceksin?"
"Kafamı dağıtmam gerek ama..."
"O zaman bir sırrını paylaş benimle, ağzım sıkıdır."
"İç sesimle konuşuyorum." Öyle bir baktı ki... "Ve hayır şizofreni değilim."
"Tek olduğumu sanıyordum."
"Ben senden sır istememiştim ama sen bana sırrını verdin, farkındasındır umarım."
Konuşmamız burada son buldu. Bir süre sonra uykuya daldı. Uyurken o kadar güzeldi ki sakinleşiyor, rahatlıyordum. Bir ara Okan ile göz göze geldim, Onur ile beraber oturuyordu, benim de ona baktığımı fark edince 'Hadi yine iyisin,' bakışı attı. Her şey biraz olsun rahatlamam sakinleşmem içindi. Başarılıydı ama ben hale endişelidim.
Yol boyunca Ay'ı izledim, yol buyunca uyudu. Sadece uyudu.
***
"Eveettt, buyur Güneş, sendeyiz!"
"Tuğçe sen niye geldin?"
"Konuşma Güneş!"
Daha fazla aldırış etmedim. Tek cümleyle bitirdim konuşmayı.
"Babam birazdan gelir ya da Kemal abi."
"Ke-"
"Şoförümüz."
"Ne şoförü be?" Tuğçe bi' dur Allah aşkına!
"Hayatınızda hiç mi zengin görmediniz?" Okan o kadar güzel bir açıklama yaptın ki abicim...
"Ha?" Yengem biraz saftrik.
"Okan senin yapacağın açıklamanın içine... Derdimi biliyorsun ama çok iyi teselli ediyorsun(!)"
"Ne yaptım ben ya?!"
Okan'la daha fazla uğraşmadım, zaten araç geldi.
"Hoş geldiniz Güneş Bey."
"Kemal abi lütfen sadece Güneş..."
"Peki, Güneş... Buyurun, önce valizlerinizi bırakın sonra hastaneye."
Okan hariç, herkes şoktaydı. Okan onları getirirdi. Ben, derin bir nefes alıp bindim arabaya. Evet şan şöhret içinde büyümüş olabilirim ama asla öyle büyütülmedim. Asla kredi kartım olmadı, yani babamın ödediği. Bana hep kendi ayaklarımın üzerinde durmam öğretildi. Bu nedenle şirkette CEO olmak yerine tutkum olan tarihe yöneldim. Umarım Efsun'umda Kendi hayallerinin peşinden koşabilecek. Tek istediğim bu, sadece bu...
***
Hastanedeydik. Tahlilleri beklerken Efsun'un ve annemin yanına gittim. Diğerleri hastane kantininde oturacaktı, Okan bile. Kapıyı çalıp içeri girmek yerine sessizce kapıyı açtım ve içeri doğru seslendim.
"Bebeğim." Yorgun bir kahkaha. Efsun sadece benim ona 'Bebeğim' dememe izin veriyor, başkaları söyleyince ağlıyor. Ben söyleyince gülüyor...
"Ben geldim. Gitmeye hiç niyetim yok; Efsun'um iyileşene kadar."
"Hoş geldin Güneş'im."
Efsun'un yanına gittim bana gülerek bakıyordu. Onun o hali içimi yakıyor, gülüşü içime su serpiyordu.
Bu sefer olmaz, kardeşim ölmeyecek!
***
Efsun kucağımda, evimizin bahçesinde beraber oyun oynuyoruz. Kucağımda Efsun, koştuğum için annem kızıyor babam oynamamız için bizi savunuyor. Sonra her şey kararıyor. Efsun, annem, babam, ev, bahçe... Bir anda dipsiz bir çukura düşüyorum.
Gözlerimi açtığımda Efsun'un minik elinin elimin üstünde olduğunu gördüm.
"Güneş, iyi misin?"
"İyiyim Okan. Sadece rüyayla başlayan bir kabus..."
"Sonuçlar çıktı."
"Evet?" Nefes nefeseydim. Elim halen onun elinin altındaydı.
"Efsun'un hayatını kurtaracak olan kişi..."
"Okan, sen Acun Ilıcalı değilsin!"
"Ay." Sevdiğim kız, en değerlimin hayatını kurtaracaktı. Küçük bir tebessüm ettim.
"Annen ve baban, Ay'a bayıldı. Aşağıda, kantinde, öyle koyu bir sohbet var ki anlatamam."
"Niye dedikoducu kadınlar gibi anlatıyorsun?"
"Yoruldum fısıldamaktan."
"Kusura bakma ama Efsun uyanmasın diye fısıldıyoruz."
"Tamam ben aşağı gidiyorum. Bir şey olursa ara." Başımla onayladım ve gitti.
-Çok şanslıyız.
-Evet.
-Güneş!
-Efendim iç ses?
-E biz okulu dondurduk! Bir yıl boyunca ne yapacağız biz? Çöp oldu!
-Has- Ben onu unutmuştum lan!
-Şansımıza tüküreyim.
-Hani çok şanslıydık?
-Değilmişiz.
-Tövbe estağfurullah!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |