7. Bölüm

7. Bölüm

ZERO
zero__

BİRSEN'DEN

Bu, Güneş harbi aşıktı. Peki ben bunu kullanmaz mıyım?

-Kullanamazsın.

-Nidin?

-Baran ile tehdit ediyor. Arda ve Ardahan ikilisi öğrenirse öldürürler.

-Haa... Doğru. Ne yapacağız, nasıl yapacağız bu ikilinin arasını?

-Bulacağız, Birsen. Bulacağız.

-Tamamdır.

Evet, Güneş benim her şeyimi biliyor. Bende onun... EVET! Buldum. Bende onu tehdit edeceğim, tüm zaaflarını biliyorum. Kitapları, bilgisayarı, telefonu, elbiseleri, not defteri, gözlükleri, kulaklıkları. Başka? Tabii ya! Gözümün önünde bir zaafı daha var! Ay. Ay ile tehdit eder istediğimi yaptırırım.

-O salak mı?

-Değil ama Arda ve Ardahan'ın yaptıklarını amcama anlatırım hiçbir şey yapamazlar.

-Niye amcan?

-Babam burada değil, ondan.

-Haa! Tamam, anladım.

Arda ve Ardahan, size sigara ve alkol yasak ama alıyorsunuz. Peki bu Birsen Koral'ın gözünden kaçar mı? KAÇMAZ! Hi hi hi. Neyse, önce Ay hakkında bir şeyler öğrenmeliyim. Oturduğum yatağımda uzandım. Bi' düşünelim... Nasıl? Gül. Tabii ya! Kızın çenesi çok düşük.

-Aferin lan, bana benzemeye başladın.

-Benim iç sesim olan sensin.

-İç sesin olmasaydı içinden düşünemezdin. Ateistler bunu da açıklayın.

-Çok biliyorsun ya zaten(?)(!)

Hemen Gül'ün odasına gittim. Kapıyı pat diye açtım. Yatgında bağdaş kurmuş oturuyordu, kitap okuyordu. Kapıyı kapatım hemen yanına gittim.

"N'aber?"

"İyiyim Birsen, sen?"

"İyi. Şey... Yada boş ver."

"Anlat."

"Sizi tanımak istiyorum. Seni, Tuğçe'yi ve Ay'ı."

"Peki. İlk kim?"

"Ay'dan başlayalım. Seni en son, zaten onları anlatırken senin kişiliğin ortaya çıkacak.? Otuz iki diş sırıtma.

***

Gül'den öğrendiğim şeylerle ben neler yaparım neler.

-Hı hı. Yaparsın.

-Niye öyle dedin?

-Şirket yöneticiliği...

-Ha doğru ama daha çok var ona. Ne zaman istersem. Kalabalığız neticede.

-Yarin öbür gün ne olacağını bilmiyoruz ama.

-Lan sen benim babamın ölmesini mi istiyorsun?!

-Tövbe.

İç sesimle konuşmam bitti. Doğruca Güneş'in odasına! O

"Okan çık dışarı. Ya da caz geçtim kal." Gidip koltuğun arkasına, Güneşin arkasına geçtim. Kollarımı Güneş'in boynuna doladım. Gerçi ellerimi serbest bıraktığım için onun göğsündeydi. Neyse.

"Gel gelelim fasulyenin faydalarına! Sen ona gerçekten âşık mısın?"

Okan,

"O âşık ama o onu sevmez diye korkuyor, açılamıyor salak."

"Ya gerçekten öyleyse?!" Durdu sonra devam etti, "ya gerçekten bana âşık değilse?!"

"Salak bu. Okan, Gül'ü çağır." Telefonunu çıkarıp mesaj attı. Bir süre sonra Gül geldi. Ben hâlen aynı pozisyondayım.

"Evet?" Diye sordu Gül.

-Hesap mı soruyor bu?

-Ya bi' yürü git ya.

Gül'e her şeyi özet geçtikten sonra balkonda, yerde oturduk.

-Halı da güzelmiş ha.

"Şimdi, Gül. Sen yarın sizinkileri alıp bir kafeye gidin. Orada telefonla bizi ara, ama farkettirme. Sizi dinleyeceğiz. Sonra gizli bir hayrandan bir pasta gelecek. Anlaşıldı mı?" Herkes beni onayladı. İyi geceler dileyip odalarımıza geçtik.

###

Sabah kahvaltıdan sonra. Gül, Tuğçe, Ay üçlüsü çıktı. Plan tam tıkırında işliyor.

-Şimdilik.

-Kapa çeneni!

Okan ve Güneş'le beraber bizde çıktık. Kimse sorgulama gereği duymadı çünkü bizi sorgularlarsa işin çok zor olacağını, kıyamet kopacağını, söylememek için her şeyi yapacağımızı biliyorlar çünki.

"Gül arıyor." Dedi Okan.

"Aç ve hoparlöre ver." Dediğimi yaptı.

"Alo, sevgilim?"

"Tamam biz vardık. Siz neredesiniz?"

"Bizi boş ver sen. Telefonu kapatma yeter."

"Tamam bay. Ha bu arada, çileğe alrjisi var ona göre, sakın bunu unutmayınız, gözden kaçırmayınız!"

Onayladık ve dinlemeye başladık.

Gül,

'Evet, ne yiyip ne içelim?'

Ay,

'Tatlı ve sıcak çikolata.'

Tuğçe,

'Bana da uyar.' garsonu çağırdılar. Siparışlerini verdiler, Güneş'te notu bilmem neyi hazırlıyordu. Oralara girmeyelim çok uzar. Yani, ben çok uzatırım.

Ay,

'Biz pasta istemedik ki?!'

Garson,

'Bir beyefendinin ricası.'

Tuğçe,

'Kim?'

Garson,

'Söylememem rica edildi.'

Gül,

'Peki.'

Tuğçe,

'Not mu var orada?'

Ay,

'Yıllardır peşinde koştuğum kızın neyi sevdiğini unutmadım, Selman.'

Gül,

'Selman mı?' herkes afallamıştı. Ciddi anlamda.

Gül,

'Şimdi geliyorum.'

Bizimle konuşmaya geleceği belliydi.

Güneş,

"Selman kim? Ne alaka? Benim notuma ne oldu?"

"Notu bende bilmiyorum ama Selman'ı açıklayabilirim. Selman liseden beri Ay'ın peşinde. Yani birine aşığım dediğinde Selman'ı kastetmiş olabilir. Öpücük olayına gelirsek, sen biraz ona benziyorsun Güneş. Selman'a benziyorsun. Fazlasıyla. Büyük ihtimalle onu hatırlamıştır."

Güneş, telefonu alıp kızın yüzüne kapattı. Sonra dışarı çıktı. O ve Okan önde, şoför Okan, ben arkadaydım. Arabaya yaslanıp boş boş kafeye baktı, galiba Ay'ı izliyordu. Okan'a gelmemesini söyleyip indim.

"Oda bir olasılıkmış. Doğru olan olasılık."

"Maalesef." Sesi titriyordu, ağlamaklıydı. Fısıltıyla, "okulu bırakacağım. İşletme Bölümü okuyacağım yada İktisat. Şirkette bana verilen gôrevi kabul ettiğimi babama söyleyeceğim."

"Güneş, saçmalama!"

"Ciddiyim."

"Tarih senin tutkun."

"Ne zaman isteklerimin, tutkularımın peşinden gitsem, sonuç hayal kırıklığı..."

"Ne?" Bende şu an onun gibiydim. "Gidelim, Güneş."

###

Okan başka bir odaya geçti. Ben Güneş'in yanında kaldım. Söylediklerinde son derece ciddiydi. Maalesef. Biz küçükken ne zaman birbirimizi üzsek, ilimizden biri üzülse, birbirimize sarılarak uyurduk. Birbirimizden güç almak için. Şimdide öyle olacak, yatakta oturuyorduk. İkimizde üzgündük. Ona sarlıldım ve gözlerini kapatıp uyuması için uzandırdım. Zorla. Şimdi benim zamanımdı. Kimse benim kuzenimi üzemez! O kişi âşık olduğu kişi olsa bile...

***

Uyanır uyanmaz Ege'nin odasına gittim. Uyanmamıştı. Önce üstündeki örtüyü çektim, umurunda olmadı, sonra bacağından çekip yere attım, yuh! Hâlâ uyanmadı. Ulan hepiniz de mi Orkun oldunuz?! Gidip mutfaktan su getirdim, bir sürahi. Sürahinin kapağını açıp Ege'nin üstüne döktüm.

"Lan!"

"Şükür ya Rabbi!"

Şoku hâlen atlatamamıştı.

-Her yer sırılsıklam oldu!

-Bi' sus be! Sonra temizlerim.

-Silersin.

-Ya sabır!

"Ege, bana lazımsın."

"Birsen, sen mal mısın? Kızım niye normal bir şekilde uyandırdmıyorsun beni!? " Bir süre durdu, "en son sana güvendiğimde ne olduğunu gayet iyi hatırlıyorum." Dedi.

"Kendim için değil, Güneş için." Anlayamadığını belli eden bir yüz ifadesi.

Her şeyi kısa(!) Bir özet geçtim. Yardımı kabul etti.

-Olduk: 3

-Bu daha başlangıç.

"Ne istiyorsun Birsen?"

"Selman Ak. Sosyal medya hesaplarını sana attım. Bana o adamı araştırıyorsun, mecburidir. Ama benim dikkatimi çeken şey..."

"Ney?"

"Güneş'le olan benzerliği."

"Ne?" Telefonunu çıkarıp baktı. Selman denen o kişi bizimkine o kadar benziyor ki, Efe bile şok geçirdi. Bir süre bekledim, şoku atlatmasını.

"Araştıracak mısın?"

"Evet."

"Ha bir de şey var."

"Ney?"

"Güneş, okulu bıraktı. İktisat Bölümü okuyacakmış."

"CEO olma teklifini kabul mü ediyor yani(?) Peki ya tutkusu, en büyük isteği."

Güneş ile olan konuşmamızı özetledim.

"Tamam. Seninleyim, her an."

"Acıktım yemeğe inelim."

"Tamam da... Buralar ne olacak?"

"Bir şey olmaz, sonra sileriz. Sen üstünü değiştir, aşağıya gel."

"Tamam."

###

Kahvaltıda da gergin bir ortam vardı.

Orkun,

"Amcam ve yengemin nerede olduğunu ve neredeler ise neden orada olduklarını bilen var mı?"

Akın,

"Orkun, abicim, kafana bir şey mi düştü? Bu bozuk cümle yapısı Birsen'e ait."

"Sorumun cevabını biliyor musun?"

"Hayır."

"O zaman süs!"

Güneş,

"Annem ve babam şirkette, toplantıda. Bir anlaşma yapılıyor bir de beraber kahvaltı yapacaklarmış. Belki bugün şehir dışına da çıkabilirler. Dün öyle söylemişlerdi."

Ay,

"Efsun?"

Cevap yok.

Araya girdim.

"Efsun'da onlarla birlikte."

Ardahan,

"Ne..."

Arda,

"Oluyor..."

"Burada..."

"Bir..."

"Açıklama..."

"Bekliyoruz."

Ege,

"Çok beklersiniz kardeşim."

Herkes bir bir kalkıp gitti. Ben, Ege, Güneş, Arda, Okan, Gül ve Ay... Biz hâlen masadaydık. Hepimiz beraber kalktık ve diğerlerinin yanına bahçeye gittik.

-Çok gerginim İç ses.

-Sakin ol.

Bahçeye giderken tam bahçenin kapısındayken sohbet sesleri gelmeye başladı, ama bulanık ve boğuk bir ses... Hayır ya, sosyal anksiyete olmasın, lütfen. Ben onu yıllar önce atlattım. Fakat duam kabul olmadı. Arda yanımdaydı, kendimi düşecek gibi hissederken onun kolunu sıkarak tuttum. Tutarsan sıkıntı yok, sıkarsam bir şey var demek. Bayılmadan önce son bir cümle duydum, abimden.

"Birsen! Ambulansı arayın, hemen! Birsen, kapatma gözlerini. Lütfen abicim, lütfen." Özür dilerim abi...

 

Bölüm : 17.12.2024 12:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...