32. Bölüm

32. Bölüm

ZeydiB✰
zeydib_

Bayılacak haldeydim. Baran kötü olduğumu hissedince başını arkaya doğru çevirdi ve benimle göz teması kurarak onun beline sardığım ellerimi tek eli ile sıkıca tuttu.

 

"Zeynep, biliyorum kötü oldun ama şimdi sakin ol çünkü motordayız ve acil Yusuf abinin attığı konuma gitmemiz lazım."

 

Sakin olamazdım. Ama Baran'ın dediği gibi olmalıydım. Bu yüzden başımı sallayarak:

 

"Çalışırım. Sen istersen telefonu bana ver konumu açayım ben."

 

Elini cebine attı ve Yusuf ile konuştuktan sonra cebine koyduğu telefonunu bana verdi. Ben ise hemen mesajlara girerek Yusuf'un attığı konumu açtım ve konumun sesini açtım.

 

Baran konumun sesine uyarak yolu takip etti. Konuma varmamıza az almıştı. Yani telefon öyle gösteriyordu.

 

Baran sanki bir şey fark etmiş gibi

 

"Bu konum bana bir yerden tanıdık geliyor ama nereden olduğunu çözemedim."

 

Ona hak vererek başımı salladım

 

"Bana da."

 

Varmamıza son iki dakika kalmıştı.

 

"Baran bir dakika,"

 

Bu konumu nerden hatırladığımı bulmuştum.

 

"Bir şey mi oldu Lavinya?"

 

"Bu konumu nereden hatırladığımızı buldum. Bu iki ay önce Yusuf'un 'şüphelendiğim bir şey var' dediği kolej."

 

Ben bunları söylerken Koleje varmıştık. Motoru kapının önüne park ettikten sonra etrafımıza baktık ama bizimkilerin arabalarını görememiştik.

 

Baran bunu fark etmiş olacak ki tam karşımda durarak:

 

"Lavinya, Yusuf'u arar mısın bir?"

 

Başımı sallayarak telefonumu çıkarttım 'Yusuf kahraman:)' olarak kayıtlı olan numarayı aradım.

 

Çalıyordu ama açan yoktu . Tam kapatmak için bir hareket yapacaktım ki Yusuf abinin sesini duydum.

 

"Zeynep nerde kaldınız siz?"

 

Baran konuşmaya başladı.

 

"Yusuf abi şu an kolejin kapısının önündeyiz ama arabalarınızı göremedik. Siz daha varmadınız mı? "

 

"Biz içerdeyiz şu an. Hepimiz ikiye ayrıldık okul zemin kat dahil altı katlı olduğu için bir tek sizin gideceğiniz kat yani dördüncü kat kaldı. Kimseye görünmeden merdivenden çıkın. Dikkat edin adamlarını katlara yaydığı için pusuya yatmamız lazım. Hepimiz odalardayız. Zeynep, sizin kaldığınız odaya geçin içeriye iki silah bıraktım."

 

Baran başını salladı ve benimle göz teması kurarak

 

"Yusuf abi kim adamlarını yaydı? Birde diğer katlarda kimler var?"

 

"Zemin katta kimse yok. İlk katta Esma ve İkra var, ikinci katta ben ve Fırat, üçüncüde Ece ve Emir, dördüncü katta siz varsınız. En üst katta da Berat ve Cemal var. Birde adamlarını yayan kişi Poyraz'ın bir arkadaşıymış."

 

"Poyraz mı? O salağı hapse tıkmamışmıydınız?"

 

Diyerek Yusuf abiye çıkıştım.

 

" Her şey tamamda bizim evdeki cesetleri yapanın burada olduğunu söylemiştin. Senin dediğine göre benim teyzem ve eşinin katili Poyraz adlı varlık mı?"

 

"Zeynep dediklerimi dinlememişsin. Bir, burada olan kişi Poyraz'ın arkadaşının adamları ve poyrazın arkadaşı. İki,şu an hızlıca yukarı çıkın bunların gerçek olup olmadığından emin değilim"

 

Madem emin değildi o zaman neden bize söylemişti ki? Tam bir şey söylemek için ağızımı açmıştımki Baran fısıldayarak

 

"Lavinya, lütfen, henüz değil. O da ne olduğuna anlam veremiyordur. Gel biz şimdi yukarı çıkalım."

 

Şimdi değilse ne zamandı ki? Ama gerçekten de haklıydı bu gün değildi.

 

Baran tekrar telefona doğru dönerek

 

"Peki, biz dördüncü kata çıkıyoruz."

 

Yusuf abi,

 

"Tamam. Tekrar söylüyorum kimseye görünmeyin."

 

dedi ve telefonu kapattı. Baran bana bakmaya devam ediyordu.

 

"Odanızın yolunu biliyorsun değil mi?"

 

"Biliyorum da sen bir ara odama gelip beni almıştın diye hatırlıyorum."

 

Evet , biliyordum ama tam ezberimde değil. Yani, başta zaten iyi ezberleyememiştim. Ama az da olsa biliyordum.

 

Durdu ve benimle göz teması kurdu. Gözüne baktığımda gözünde üzüntü ve pişmanlık vardı.

 

"Kendimde değildim Lavinya, sanki biri bana o zaman öyle olmam için ilaç vermişti. Daha düne kadar ne yaptığımı hatırlamıyordum bile. Hatırladığım anda zaten uyuyamadım. yani kendimi sorguladım nasıl böyle bir şey yaparım diye."

 

Evet, gerçekten pişmandı. Ne diyeceğimi bilmediğim için önden ilerleyerek içeriye girdim. O da beni takip ederek arkamdan geldi. İkimizde tek kelime bile etmiyorduk. Merdivenlerden çıkmaya başladık.

 

Dördüncü katın merdiveninden çıkarken arkamı döndüm ve ona bakarak merdivenleri ters bir şekilde çıkıyordum. Henüz bana bakmamıştı. Duvarlara bakarak yürüyordu. Bunları neden yaptığımı bilmiyordum.

 

Tam son adımı atıyordum ki Baran

 

"Lavinya, eğer bana bakarak merdivenlerden ters ters çıkmaya devam edersen düşeceksin. Dikkat et."

 

Kollarımı göğsümde birleştirdim ve omuzumu silktim

 

"Emin ol, bana bir şey olmaz."

 

Cümlemi bitirdiğim anda sırıtarak ona baktım. Benim için korkuyordu.

 

Bir dakika, benim için korkuyordu? Gözlerimi iyice açarak bir şey söyleyecektim ki Baran benden önce davranarak

 

"Evet Lavinya, aynen düşündüğün gibi. Ve nedenini bende bilmiyorum. Ha bu arada son adımdasın önüne dön ve odanın yolunu göster."

 

"Öyle olsun aydınlık prens."

 

Dediğini yaptım ve önümü dönerek 442 odasına doğru yürümeye başladım.

 

Baran birden durdu ve

 

"Lavinya?"

 

Ona dönerek

 

"Efendim aydınlık prens?"

 

"Sizin odanın numarası kaçtı?"

 

"442. Neden sordun ki?"

 

Cevap vermedi. Etrafına baktı ve kafasını bana çevirmeden

 

"Yanlış tarafa gidiyoruz,"

 

Eli ile sağ tarafı gösterdi

 

"Sağdan gitmemiz lazımken soldan gidiyoruz. Cidden çok iyi biliyormuşsun güzellik. Düş peşime"

 

"Unutmuş olabilirim. Hem bir dakika, güzellik mi?"

 

O önden yürümesine rağmen sırıttığını hissedebiliyordum.

 

"Doğru duydun Lavinya. Güzelsin."

 

"Güzel miyim?"

 

"Evet Lavinya. Bir arkadaşında olsa şu an benim yerimde o da sana güzel derdi. Neden bu kadar şaşırdın ki?"

 

Gerçekten, neden bu kadar şaşırmıştım ki?

 

Konuyu kapatarak yürümeye devam ettik ve bir kaç saniye içinde odamızın kapısının önündeydik.

 

Onun önüne geçtim ve kapıyı açıp içeri girdim. Benim arkamdan oda içeri girdi ve odanın içinde Yusuf'un koydum dediği silahları arıyorduk.

 

Yatağın kenarına o bakıyordu, ben ise dolabın oraya bakıyordum.

 

Bulamamıştım. Onun yanına doğru yürürken

 

"Ben bulamadım. Peki ya sen?"

 

Bana doğru döndü ve tek elinde tuttuğu mini boyutta olan iki silahı kaşı ile gösterdi ve bir tanesini bana doğru uzattı. Silahı elinden aldım ve

 

"Çok hızlısın."

 

Göz kırptı, ardından

 

"Her zaman değilim. Sadece nadiren."

 

Başımı salladım.

 

Bir kaç saniye sonra dışarıdan silah sesleri gelmeye başladı. Baran kafasını kapıya doğru çevirdi ve hızlıca cebinden telefonunu çıkartıp kulağına koydu ve

 

"İyi misiniz? Çıkalım mı yoksa biraz bekleyelim mi?"

 

Derin bir nefes verdi. Ben hala kiminle konuştuğunu çözememiştim.

 

"Her katta 10 adam olduğunu nerden biliyorsun Yusuf?"

 

Yusuf abi ile konuşuyordu. Soran gözlerle ona baktım.

 

"Tamam geliyorlar mı? Oda numarası sanırım 442."

 

Tam o sırada içeriye biri geldi. Baran'a soran bakışlar atıyordum. Baran ise

 

"Yusuf abi bu gelen esmer adam değil mi?"

 

Başını salladı

 

"Tamam."

 

Ardından telefonu kapatıp Adama baktı.

 

"Silahın var mı?"

 

Adam başını salladı. Baran'a bakarak

 

"Baran, bunlar kim?"

 

"Sakin ol lavinya. Yusuf abinin adamı."

 

Adam strese girdiğimi fark etmiş olacak ki sıcak bir şekilde gülümsedi

 

"Selam, Ben Yavuz. Yusuf komutanım sizinle birlikte olmamı istedi. Ve bende kabul ettim. Ek olarak merak etmeyin arkadaşlarım Toprak, Bilal, Murat ve Ahmet sizin arkadaşlarınızın yanında. Yani bir tek siz değil onlarda güvende."

 

Baran ayağa kalkarak

 

"Hadi çıkalım artık. Öldürmemiz gereken 10 kişi var."

 

Başımı sallayarak ayağa kalktım. Yavuz yüzüne ciddi bir ifade takındı

 

"Ben önden gidiyorum sonra üçe ayrılırız."

 

Baran ile aynı anda başımızı salladık.

 

Yavuz başını salladı ve arkasını dönerek kapının kolunu aşağıya indirerek açtı. Tam o sırada başımı barana doğru çevirdim. Benim ona döndüğümü fark edecek olmalı ki o da başını bana doğru çevirdi.

 

Gülümseyerek ona baktım ve hızlıca önüme doğru dönüp Yavuz'un arkasından yürümeye başladım. Baran'da benim yaptığımın aynısını yaptı.

 

Yavuz bir kaç saniye etrafına baktıktan sonra bize döndü ve

 

"Temiz. Merdivenin başında ben kalacağım, Baran sen bu tarafa, Zeynep sende sol tarafa. Anlaşıldı mı?"

 

Baran 

 

"Tamamdır."

 

İkisi de benim onay vermemi bekliyorlardı. Ne yani hayır dersem sanki planı değiştireceklerdi.

 

"Tabii ki. Bana uyar."

 

10 DAKİKA SONRA

 

Baran'ın silahının şarjörü bittiği için baran adamı döverek öldürüyordu. Kafamı Yavuz'a çevirirken bir yandan da yerde hareketsiz bir şekilde yatan 6 adama bakıyordum. Yavuz bana bakarak sırıttı ve

 

"Kız cimcime, arkana bakmayı unutuyorsun."

 

Arkamı döndüğüm anda bana doğru yaklaşan siyah bir gölge gördüm ve şortumun bel kısmına sıkıştırdığım silahımı çıkarttığım gibi adamı vurdum.

 

"Uyardığın için sağ ol Yavuz abi. Birde bana cicime demeyi kesebilir misin acaba?"

 

"Tamam cimcime."

 

Ona doğru döndüm ve somurtarak ona bakıp gözümü devirdim. Bana cimcime demesinden nefret ediyorum.

 

Kendimde bir şeyi çözmüştüm. Bana takılan takma isimlerden nefret ediyordum. Biri dışında, Lavinya.

 

Kafamı çevirerek Baran'a baktım ve

 

"Şarjörünü nasıl bitirdin aydınlık prens?"

 

Sürekli bana doğru gelen adamları vurmaktan bitirmişti. Hadi bir kez vurdu tamam ama yani hepsini kolundan, bacağından ve karnından vurmuştu.

 

Kaşları ile yerde etkisiz bir şekilde yatan adamları gösterdi.

 

Tam o sırada ben onun arkasından elinde silahla ona doğru yaklaşan adamı fark ettim ve adamın boynuna doğru silahımın tetiğine bastım ve kurşun ona isabet etmemişti. Kahretsin..

 

Baran benim bir şey yaptığımı anlamış olacak ki arkasını dönmek yerine beni izlemeye başladı.

 

Adam bana doğru silahını sıktı ama onunki de bana isabet etmemişti. Son bir kez adama kurşun sıktım ve işte Tam isabet!

 

Baran hemen arkasını döndü ve adamın elindeki silahı alarak. Bana yarı şaşkın bir şekilde bakıyordu. Şaşkınlığı geçince sırıtarak bana baktı ve

 

"Aydınlık prensi'n sana teşekkür ediyor."

 

Bende aynı sırıtma ile ona baktım ardından,

 

"Lavinya'n Rica ediyor."

 

Yavuz bağırarak

 

"Cimcime, eğer konuşmanız bittiyse telefonun çalıyor. Bakmak istersin diye düşündüm"

 

Ona doğru döndüm ve elimi şortumun cebine atarak telefonumu aramaya başladım. Tam o sırada Yavuz yerdeki telefonumu gözleri ile işaret etti. Telefonumu hemen elime aldım ve sessizde unuttuğumu fark ettim.

 

Ardından telefon tekrar çalmaya başladı. Hemen açtım. Arayan Yusuf abiydi.

 

"Efendim Yusuf abi."

 

"Zeynep, bizim burada adam bitti hepimizinkinde bitti ama bir sıkıntı var. Poyraz'ın arkadaşı olan adam kaçmış. Bu arada Berat ve Cemal hala gelmedi, ama onlara gönderdiğim adam yani toprak bir sorun olmadığını sadece etrafa baktıklarını söyledi. Gelirken onlara da bir bakar mısınız?"

 

"Tamam, ben bakarım. Baran ve Yavuz aşağıya insin."

 

Baran beni duyar duymaz başını salladı ve Yavuz'a bir işaret vererek aşağıya inmeye başladılar.

 

Ben ise telefonu kapatıp yukarıya çıkmaya başladım. Daha merdivenden bizimkilerin sesi geliyordu. Seslere doğru yürüdüğümde gördüğüm manzara ile şoka girmiş bir şekilde bir Berat'a bir Cemal'e baıyordum.

 

İkiside sandalyede eli kolu ve ağzı bağlı olan kızın karşısında duruyorlardı ve kızı sanki sorguya çekiyorlar gibiydi.

 

"Berat? Cemal?"

 

Sesimi duydukları anda ikisi de bana bakarak aynı anda

 

"Biz bir şey yapmadık."

 

Kız beni görünce 'yardım et' dercesine bana bakıyordu. Kıza doğru yaklaştım ve ağzındaki bandı çözdüm ve ona bir açıklama bekliyormuşçasına baktım.

 

Kız anlamış olacak ki konuşmaya başladı

 

"Öncelikle çok teşekkür ederim. Ben buraya abimi bulmak için geldim ama dayımın adamları beni sandalyeye bağlayıp bıraktılar ve senin şu Berat ve Cemal dediğin mal arkadaşların beni bulmalarına rağmen beni çözmediler. Şikayetçiyim."

 

Şaşırarak ona baktım. Abisini aramak için geliyordu ve dayısının adamları onu sandalyeye bağlıyorlardı. Çok garip. Ben bu işini peşini bırakmazdım. Yani bu günlük.

 

Nedense içimde kıza karşı iyi bir his oluşmuştu. Gülümseyerek ona baktım

 

"Adın ne? Ben Zeynep."

 

"Ben Buse. Tanıştığıma memnun oldum zahmet olmazsa şu elimi de çözer misin?"

 

Başımı sallayarak ona yaklaştım ve eline bağlı olan ipi çözdüm. Ben çözerken arkadan baranın sesini duydum.

 

"Lavinya?"

 

"Efendim?"

 

Kızın önünde olduğum yüzünü için göremiyordum.

 

Buse'nin sol kolunu da açtıktan sonra ellerini sandalyenin kulpundan çıkarmasına yardım ettim ve Buse'nin önünden çekildim.

 

Tam çekildiğim anda Baran'ın ağzından tek bir kelime çıktı

 

"Buse..."

 

Kızı nerden tanıyordu ki? Berat ve Cemal'de benim gibi merak ettikleri için hepimiz Baran'a sorgulayan bakışlar atıyorduk. Kız yerinden kalktı ve Baran'a koşarak sarıldı ve ağlayarak

 

"Abi."

 

Şok üstüne şok yaşıyorduk. Cemal bağırarak

 

"Yok daha neler? Zeynep bir yaşına daha girdin hayırlı olsun."

 

"Ha? Ne?"

 

"Doğum günün ya hani bir yaşına daha girdin."

 

Cidden yine espri yapıyordu değil mi? Of...

 

Başımı geri Baran'a çevirdiğimde Buse'nin iki kolundan tutmuş gözlerinin içine bakarak

 

"Bir, burada ne geziyorsun ? İki burada ne yapıyorsun?"

 

Berat Baran'ın yanına gitti ve kolunu onun omzuna atarak

 

"Kardeşim, ikisi de aynı şey."

 

Buse başını sallayarak abisine baktı hemen ardından

 

"Abi bunları boş ver. Hadi Zeynep'in doğum gününü kutlamaya gidelim. He birde dayımın şu çok bahsettiği grubunu da tanıt."

 

5 dakika içerisinde bizim gurupta bizim yanımıza gelmiş ve Buse ile tanışmışlardı. Hatta gurubun hepsi ona ısınmıştı. Çok tatlı kızdı.

 

Fırat gülümseyerek

 

"Haydi bakalım bu gece bize uyku yok. Hedefimiz Lunapark."

 

Hepimiz gülerek ona hak vermiştik ve Lunaparka gitmek için arabalara binmiştik. Ben ve Baran hariç. İkimizde Baran'ın motoruna binmiştik. Baran yoldayken

 

"Lavinya. Hep mutlu ol tamam mı? Çünkü sana mutlu olmak yakışıyor."

 

"Sizinleyken mutluyum Baran."

 

Bir kaç dakika sonra işte, Lunaparktaydık.

 

Bir kaç saat oynadıktan sonra herkesin uykusu gelmişti bu yüzden odalarımıza girip uyuduk. Buse bizim odada kalıyordu.

Bölüm : 19.02.2025 20:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...