
Beğenirseniz ☆'ı parlatmayı unutmayınn<333
Zeren'in ağzından
Bertuğ ile konuşmamı bitirmem gerekiyordu çünkü artık zorlanmaya ve bıkmaya başlamış bile olsam işe gitmem gerekiyordu. Koltuktan istemeyerek de olsa kalktım ve üzerimi değişmek için yatak odama yöneldim. Dolabımdan yeşil bir kazak ve İspanyol paça bir pantolon aldım ve üzerimi değiştirdim. Beni kapının kenarında bekleyen çantamı da aldıktan sonra evden çıktım. Otobüs durağına gittim. Şansıma otobüsüm hemen gelmişti ve içi ilk kez tıka basa dolu değildi. 3. Sırada cam kenarına oturdum. Otobüsün hareket etmesiyle birlikte ben de dışarıyı izlemeye başladım. Zihnim istemsizce düşüncelerle doluyordu. Alparslan bana yenge diyordu Bertuğ ise demesini istemiyordu. Alparslan bazı doğrulardan bahsediyordu sahi neydi o doğrular? Konuşma esnasında pek takılmamıştım ama şimdi sorguluyordum. Etrafımda ki kişiler neden hep böyle gizemliydi? Saklayacak ne var sanki. Gözlerimi daldıkları yerden çektim ve düşüncelerimi toplamaya çalıştım. Bu sefer de koltuklara odaklandığım için zihnime yavaş yavaş düşünceler yeniden doluyordu. Eğer bir aya kadar motosiklet alabilirsem Bertuğ ve arkadaşları ile birlikte motosiklet sürecektim. Gelmemi çok istiyorlardı ya da bana öyle gelmişti bilmiyorum ama artçı olarak da olsa gel demişti Bertuğ. Her ne kadar Bertuğ'un artçısı olacak olsam da kendi motorumu sürmek istiyordum. Sonuçta motor benim için özgürlüktü. Kendi motorumun olması düşüncesi bile yüzümü gülümsetmeye yetiyordu. Ama bir söz vermiştim ve onu tutmam gerekiyordu. Gerekirse mesaiye kalacak ve o 1 ay içinde motosiklet alacak parayı biriktirecektim. Otobüsün durmasıyla düsüncelerimden sıyrıldım. Camdan dışarıya baktım ve benim ineceğim yere son 1 durak kaldığını fark ettim. Yaklaşık 5 dakika sonra ineceğim yere gelince indim. Normalde ayaklarım sürüne sürüne giderken şimdi ise daha bir hevesle gidiyordum. Sözümü tutmak için çablayacaktım ve bununla beraber hayalim olan motosikleti de alacaktım. İçeriye girdim ve anında Ayça'dan
"Oo bugün çok enerjiksiniz Zeren hanım." Lafını işittim. Gülümsemekle yetindim. Arka tarafa geçip üzerimi değiştirdim. Tekrar ön tarafa geldiğimde hep oturduğum koltuğa oturdum ve gelecek olan siparişi beklemeye başladım. Çok geçmeden gelen siparişle motosiklete binip yola koyuldum.
...
Saat 20.30 olmuştu benim mesaiye kalıp ek ücret işini konuşmam gerekiyordu. Sipariş yoğunluğu ancak azalmıştı. Müdür ile ya şimdi konuşacaktım ya da hiç konuşmayacaktım. Çekinerek de olsa odasının önüne geldim ve kapıyı tıklattım. İçeriden "Gel" diye ses gelince kapıyı açıp içeriye girdim.
"Efendim ben size bir şey söyleyecektim."
"Dinliyorum."
"Ben mesaiye kalıp ek ücret talep ediyorum."
"10 saat çalışıyorsun zaten buna rağmen mesaiye kalabilecek misin?"
"Evet."
"Verimliliğinde bir aksama olmayacağına veya geçen sefer ki gibi bir olay yaşanmayacağını garanti edebilir misin?"
"Kesinlikle efendim."
"Eğer öyle bir olay tekrarlanır ise işini kaybedecek olman durumunu göze alıyor musun?"
"Evet."
"Pekala yarından itibaren mesaiye başlarsın 1 ayın tamamlanınca ek ücreti de görürsün."
"Bugünden başlamam mümkün mü acaba?"
Bu kadar hevesli olmama şaşırmış olmalıydı ki bu lafımla kaşlarını kaldırdı.
"Bugün olmaz mesai saatleri ve işçiler ayarlanmadı en erken yarın olur. Çıkabilirsin."
"Teşekkür ederim efendim."
Dedim ve odasından çıktım. Ben de istekli değildim zaten mesaiye kalmaya. Zaten 10 saat çalışıyorum mesaiye birlikte 15-18 saat olurdu herhalde. Ama ne yapayım kaptırdım gönlümü bir kez iki tekere katlanacağım mecburen. Ayça'nın yanına giderken arkamdan gelen sesle irkildim.
"Zeren."
Arkamı döndüm seslenen kişi Doruk'tu şaşırmıştım. Onun bu saatte burada ne işi vardı ki? Yanıma yaklaştı ve
"Bir şey mi oldu?" Diye sordu.
"Hayır?"
"Peki neden müdürün odasından çıktın?"
"Sen onu diyorsun. Şey ben mesai için konuştum önemli bir şey yok."
"Mesai mi?"
"Hıhı."
"Zaten 10 saat çalışıyorsun mesaiyle birlikte 20 saat çalışmayı filan mı planlıyorsun."
"Gerekirse evet. Hem sen beni boşver bu saatte neden buradasın?"
"Olmamı istemez miydin yoksa?"
"Yok canım ne alakası var ben şuan çalışma saatin değil diye söyledim. Lafı niye yanlışa çekiyorsun ya?"
"Tamam tamam sadece şakaydı."
"Neden buradasın peki?"
Elini ensesine götürdü ve
"Şey yapacak bir şeyim yoktu ben de seninle birlikte bir kahve içmenin iyi olabileceğini düşündüm. Yani eğer istersen."
"İsterdim fakat şuan çalışmam gerekiyor bir yere gidemem."
"Bir yere gitmemize gerek yok ki. Burada içeriz. Hem zaten önemli olan nerede içtiğimiz değil ki sadece senin olman yetiyor."
Gülümsedim ve
"Tamam öyleyse ben kahveleri alıp geliyorum." Dedim.
O da benim artık kişiselleştirdiğim koltuğumun bulunduğu yere gitti ve oturdu. Kahve almak için kantine yöneldim.
Doruk'un ağzından
Zeren kahveleri almaya giderken ben de onun çok sevdiği koltuğunun yanına oturdum. Gözlerim az önce Zeren'in durduğu yere bakarken bir ses işittim.
"Ondan hoşlanıyorsun değil mi?"
"Ne?"
"Zeren diyorum. Ondan hoşlanıyorsun."
"Ayçacım bence uykusuzluktan ne düşüneceğini şaşırdın."
"Hadi ama herkes senin onu sevdiğini biliyor. Bunu anlamamak için aptal olmak filan lazım."
"Bir dakika Zeren de mi biliyor yani?"
"Zeren hariç herkes."
"Benim için önemli olan tek kişi bilmezken siz nasıl oluyor da biliyorsunuz ya?"
"Çünkü genelde böyle olur. Sen onu seversin dışarıdan bakan herkes anlar sevdiğin kişi anlamaz."
"Peki sence o beni seviyor mu?"
"Şeyy aaa telefon çalıyor siparişi bekletemem sonra konuşuruz."
"Sağol Ayça ya çok yardımcı oldun."
"Şşt sus sus. Hayır size söylemedim beyefendi."
O telefonla konuşurken elindeki kahvelerle Zeren geldi.
Zeren'in ağzından
İçeriye girdiğimde Ayça telefon ile konuşuyordu. Elimdeki kahvelerin tekini Doruk'a uzattım ve oturdum. Sessizce
"Sipariş mi geldi?" Dedim.
"Evet. Ama sen gitmeyeceksin merak etme sıra sende değil şuan."
Belirli belirsiz bir yüz ifadesi ile onu onayladım. Kahvelerimizi içerken aynı zamanda da sohbet etmeye başladık. Genel konuşuyorduk. Fakat sanki ağzımdan laf almak ister gibi davranıyordu.
"Doruk."
"Efendim"
"Bana sormak istediğin bir şey mi var?"
"Yoo neden?"
"Hiç bana öyle gelmiş."
"Aslında sen söyleyince aklıma geldi merak ettiğim bir şey varmış."
"Ne peki?"
"Senin gelmediğin gece..
Derken Ayça sözünü kesti ve
"Zeren sipariş geldi koş götür hadi."
"Geliyorum. Geri geldiğimde konuşuruz Doruk olur mu?"
"Ama"
"Aması filan yok Doruk Bey bu Zeren'in işi ve onu biraz daha lafa tutarsan işinden edeceksin." Dedi Ayça.
"Gelince konuşuruz." Dedim.
Doruk ise "Pekii." Demekle yetindi. Gerçekten de daha fazla gecikmek istemediğim için kalktım siparişi alıp yola çıktım. Bana yine aynı yolları gidiyormuşum gibi geliyor ama hadi hayırlısı. Gecenin köründe bile çalışan lanet trafik ışıklarına takılmıştım. Tamam güvenli oluyor düzen sağlıyor filan ama ben de takılmasam daha hoş bir buluş olacak. Işıkların tek tek renk değiştirmesini bekleyip en sonda yeşil yanınca tekrar ilerlemeye devam ettim. Verilen adrese yaklaştıkça etrafımı daha çok tanıyor gibi oluyordum. Tam konuma vardığımda ise yeni bir şok yaşadım. Nasıl yani yine mi Bertuğ'un evine gelmiştim? Yine mi bana denk gelmişti? Daha fazla sorgulamadan bahçeye girdim biraz daha ilerleyip kapıya vardım. Zile bastım ve kapının açılmasını bekledim. Kapı açıldı fakat kapıyı açan kişi Bertuğ değildi.
Yorumlarınızı ve takibinizi esirgemeyinn. Yeni bölümde görüşmek üzere :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 117.26k Okunma |
13.34k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |