
Oy:○○○☆
Yorum: 120☆
İyi okumalarrr<333
Alparslan saati,yeri ve onunla ilgili olan şeyleri yazmıştı. Aslında Bertuğ'dan gelmişti mesaj fakat "yenge" yazdığı için Alparslan'ın gönderdiğine emindim. Okudum ve saat 1 gibi buluşacağımızı öğrendim. Vaktim kısıtlıydı. Oturduğum yerden kalkıp mutfağa yöneldim. Hızlıca toparladıktan sonra tekrar odama geçtim. Dolabımın karşısında durup bir süre düşündükten sonra nihayet kombinimi tasarlayıp giyindim. Saçlarımı açık bırakma kararı aldıktan sonra makyaja geçmiştim. Dudak makyajına pek önem vermese bile göz makyajına çok önem veriyordum. Bir süre daha makyajım ile uğraştıktan sonra vaktimin az olduğunu hatırlayıp kirpiklerim ile uğraşmayı bıraktım. Parfümümü sıkıp çantamı da aldıktan sonra evden çıktım. İlk önce Motorcular çarşısına gidip kask ve eldiven alacaktım. Oradan sonra da bir taksiyle Alparslan'ın dediği yere gidecektim. Aslında vaktim bolca vardı fakat trafik olacağını düşündüğüm için acele ediyordum. Motosiklet alamayacağımı anlamış olmamın verdiği duyguyla elimdeki parayı harcamaktan çekinmeyecektim. Zaten alamıyorum zaten alamıyorum bari düzgün bir yolculuk yapayım diye düşünüp bir taksi çağırdım. Hiç otobüs çekecek hâlde değildim. Taksi gelince istediğim yeri söyleyip oraya varmamızı beklemeye başladım. Bugün ilk kez Alparslan'ı motosiklet sürerken görecektim. Onun adına mutluydum. Sonunda kavuşmuştu motoruna. Kim bilir belki bir gün ben de alırdım bir motosiklet diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Daha az önce alabileceğime dair olan inancımı yitirmişken şimdi bir umut doğmuştu içimde.
...
Motorcular çarşısına gelmiştim. Taksiden indim ve içeriye doğru ilerlemeye başladım. Kaskları gördüğüm ilk yere yürüdüm koştururcasına. Çeşit çeşit kask vardı. Oyalanmadan bir seçim yapmam gerekiyordu yoksa burada gün boyu durabilirdim. Şimdi klasikten gideyim daha sonra motosiklet alınca değiştiririm diye düşünüp siyah bir kask aldım. Hemen yanda eldivenler vardı. Siyah, üzerinde pembe renkte bir çizgi geçen eldiven gözüme çarpmıştı. Çok tatlı duruyordu. Onu da alıp ücreti ödedikten sonra çarşıdan çıktım. Telefonumu çıkarıp bir taksi çağırdım. Taksi gelene kadar oturmaya karar verdim. Bir banka oturup telefonum ile uğraşmaya başladım. Aniden aklıma Doruk geldi. İşten ayrıldığından beri ne doğru düzgün görüşebiliyor ne de konuşabiliyorduk. Konuşmaları bitiren taraf hep ben oluyordum gerçi ama gerekli sebeplerdi tabii. Doruk benim için babasıyla konuşmuş ve işten kovulmamamı sağlamıştı. Ben aynı şeyi onun için yapabilir miydim acaba. Atilla Bey ile konuşup tekrar işe dönmesini sağlayabilir miydim? Saçmalama Zeren dedim kendi kendime sorduğum soruya cevap vererek. Doruk neden 10 saat çalışmaya dönmek istesin ki? Ben kafamın içerisinde bunları tartışırken gözüm ekrana kaydı. Doruk hikaye atmıştı. Çok sık bir şey paylaşmazdı. Ne olduğunu merak ettiğim için diğer hikayeleri es geçerek direkt Doruk'un hikayesine tıkladım.
"Siyah saçlarının gölgesinde kaybolsam da, mavi gözlerinde hep bir yol bulurum." Yazıyordu deniz manzaralı bir fotoğrafın üzerinde. Arkada Black şarkısından bir nakarat çalıyordu.
"I know someday you'll have a beautiful life
I know you'll be a star
In somebody else's sky
But why, why, why can't it be, can't it be mine?"
Şarkı ve söz birbirine çok uyumlu olmuştu. Güneş tutulması gibi 80 yıl da bir hikaye atsa da gerçekten eşsiz bir paylaşım olmuştu. Yoldan ses gelmesiyle başımı ekrandan kaldırdım ve yola baktım. Taksinin geldiğini görünce ayaklanıp taksiye bindim. Alparslan'ın dediği yeri söyleyip yeniden oraya ulaşmayı beklemeye başladım. Yol çok rahat gidiyor hiç trafiğe denk gelmedim bugün diye düşünüp seviniyorken birden taksi durunca yine trafiğe takıldığımızı anladım. Camdan dışarıya baktım.
"Pek sıkışık değil fazla sürmeden açılır muhtemelen." Dedi şoför abi.
"Umarım öyle olur." Dedim sorusunu yanıtsız bırakmamak için. Gerçekten de şoför abinin dediği gibi fazla sürmeden trafik açılmıştı.
...
Alparslan'ın söylediği yere gelmiştim. Etrafta kimse yoktu. Yanlış mı geldim acaba diye düşünürken sağ tarafımda Bertuğ'u ve Alparslan'ı gördüm.
"Sizi göremeyince yanlış geldim sandım." Dedim ikisine hitaben.
"Haklısın aslında seni burada beklememiz gerekiyordu fakat Alparslan motoruyla yolu uzata uzata geldiği için ancak şimdi varabildik." Dedi Bertuğ.
"Abartma Bertuğ ne var yani. Motosikletimi daha çok sürmek için yolu 20 dakika uzattım alt tarafı." Diye yanıtladı Alparslan. Ardından da
"Gidelim mi artık? Hâlâ 1 ayın hasretini gideremedim de." Diye ekledi Alparslan. Bu sözüne tebessüm ettim. Bertuğ'da ben de onaylandıktan sonra az ileride ki yola geçtik. Ben yolu incelerken Bertuğ
"Merak etme trafiğe kapalı yol burası." Dedi. Tebessüm etmekle yetindim. Biraz daha ilerledik ve bir grup gencin yanına geldik. Alparslan
"Beyler ye- Zeren'le tanışın." Dedi oradakilere. Ben şaşkın şaşkın onlara bakıyordum. Sadece Bertuğ, Alparslan ve benim olacağımızı düşünüyordum şaşkınlığım bu yüzdendi aslında. Toplu birlikte "Hoş geldin." Demişlerdi ve ben de "Hoşbuldum." Demiştim sadece. Çıt çıkmadığını gören Alparslan "Ben sizi tanıştırayım en iyisi." Dedi ve yanıma gelip tek tek oradakileri gösterdi.
"Bu Altay." Dedi ve parmaklarıyla gösterirken saydı "Metehan, Kürşad, Oğuz, ve İlteriş"
"Memnun oldum ben de Zeren." Dedim hepsine hitaben. Onlar kendi aralarında ekipmanlarını takmaya başladıklarında bir kaç adım ilerleyip onlardan uzaklaştım.
"Sorun ne Zeren?" Diye bir ses duydum arkamdan. Bertuğ'du.
"Sadece bu kadar erkek olacağını düşünmemiştim." Dedim zihnimde geçenleri direkt söylemiştim.
"Alparslan'ın iyileşmesini hep beraber kutlamak istemişler."
"Bilmiyorum, yine de 7 erkek arasında ki tek kız olmak tuhaf hissettirdi."
"Onlar da en az ben ve Alparslan kadar iyiler. Hem bak ben buradayım Alparslan da burada. Rahat ol."
Sözleri beni rahatlatırken başımla tamam işareti yaptım.
"Hadi gel gidelim."
Tekrar onların yanına gelmiştik hepsi kasklarını takmış hazırdı. Bertuğ ve Alparslan'da takmıştı.
"Ye- Zeren sen neden kaskını takmıyorsun? Bunlar bizim çocuklar çekinmene gerek yok. Herhangi birine artçı olarak binebilirsin. Değil mi beyler?" Dedi. Benim cevap vermemi beklemeden az önce adının Altay olduğunu öğrendiğim çocuk "İstersen artçım olabilirsin Zeren. Alparslan'ın da dediği gibi bizden çekinmene gerek yok." Dedi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Diğerlerini de bekletmek istemiyordum bu yüzden teşekkür edip kabul ettim. Kaskımı ve eldivenlerimi taktım. Herkes motoruna yerleşmişti. İç çektikten sonra Altay'ın motosikletine bindim. Motorun kenarlarından tutundum. Bir anda hepsi hareket etmeye başlayınca yol tamı tamına 7 motosiklet ile dolmuştu. 8 olabilirdi diye geçirdim içimden. En önde İlteriş ve Kürşad gidiyordu. Arkalarında Oğuz ve Alparslan vardı. En arkada ise ben Altay ve Bertuğ vardık. Önden Oğuz, Altay'a elini "ohoo" dercesine sallıyordu. Altay bana
"Hızlı gitsem korkar mısın?" Diye sordu.
"Hayır korkmam." Dedim.
"Tamam öyleyse." Dedi ve bir anda hızlandı. Düşmemek için Altay'ın omuzlarından tutundum. Aniden Bertuğ yanımızdan aşırı hızlı şekilde geçti,bizden önce Oğuz ve Alparslan'ın yanına ulaştı. Altay hızını arttırmadı sabit hızla devam etti. Yolun diğer ucunda İlteriş ve Kürşad durmuştu. Onlardan sonra Metehan ve Oğuz'da durmuştu. Biz oraya yaklaşınca Bertuğ ve Alparslan'da motosikletlerini durdurmuş bizi bekliyorlardı. En sonunda varıp motosikletten indik.
"Sonunda gelebildin oğlum. Bir ara yanlış tarafa sürdüğünü filan sandım." Dedi alayla adının İlteriş olduğunu tahmin ettiğim kişi.
"Zeren korkmasın diye hızlı sürmedim." Diye cevapladı onu Altay.
"Zeren hızdan korkmaz." Dedi Bertuğ.
"Valla bilmiyorum o kadarını. Bilsem hızlı sürer seni geçerdim İlteriş." Dedi Altay.
"Neden bu kadar çabuk durduk ben onu anlamadım asıl. Bir ay sonra ilk kez motor sürüyorum bu kadar süreceğimi söylemeyin sakın." Diye araya girdi Alparslan.
"Sen konuşma Alparslan." Dedi Bertuğ. Alparslan'a karşı olan bakışları hiç de iyi değilken.
Bölümü nasıl buldunuzz¿¿¿
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 117.26k Okunma |
13.34k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |