63. Bölüm

Siparişten aşka bölüm 40

Zeylalvci (🇹🇷)
zeylalvci

İyi okumalar<333

Doruk'un ağzından

Güzel şeyler konuşmak için geldiğim kafede yalnız kalmış, dolu bir çift fincana bakıyordum. Daha birkaç dakika öncesine kadar sohbet dönen masayı şuan derin bir sessizlik kaplamıştı. Bu sessizliği bölen şey telefonumun çalması olmuştu. Arayan kişi Merve'ydi. Ekranı kaydırıp telefonu açtım ve

"Efendim Merve." dedim.

"Doruk bir şey mi oldu? Sesin çok kötü geliyor."

dedi aniden. Endişesi sesine yansımıştı ve belli ki benim de sesime şu an yaşadığım kırgınlık yansımıştı.

"Sadece biraz gerçeklerle yüzleştim, iyiyim."

"Ne gerçekleri? Doruk ne oldu adam akıllı anlatır mısın lütfen. Hem neredesin sen?"

"Bir kafede."

"Zeren'le misin peki?"

"Hayır."

"Doruk çatlatma adamı. Ne oldu neden böyle geliyor sesin?"

"Zeren'i sevdiği çocuğa açılması için ikna ettim."

"Ne? Ne yaptım dedin?"

"Duydun işte."

"Hemen bana konum atıyorsun Doruk. Yanına geliyorum ve hayır cevabını da kabul etmiyorum."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra Merve'ye kafenin konumunu attım. Gelme desem de gelirdi zaten. Yakın arkadaşım dediklerimden birisiydi belki de en yakın arkadaşımdı. Zeren'e karşı olan hislerimi paylaştığım tek kişiydi. Telefonu masaya indirdim ve tekrar sessizlikle olan savaşıma döndüm.

...

10 ya da 15 dakika gibi bir süre geçmişti. İçeriye bir hışımla Merve girince benimle beraber birçok kişinin gözü ona yönelmişti. Merve buna hiç aldırmayarak endişeli bakışlarla yanıma geldi ve karşıma oturdu.

"Doruk. Sen iyi misin?" diye sordu.

"İç güveysinden halliceyim."

"Espri yaparak acını gizlemeye çalışma lütfen. Benimki de soru yani. Nasıl hissettiğini tahmin edebiliyorum."

Dedi ve ses tonu daha da alçalarak

"Nasıl oldu?" diye sordu.

"Bertuğ'u seviyordu beni değil. Ben sadece fark etmesini sağladım hepsi bu."

"Zeren'i ne kadar sevdiğini ben biliyorum. Neden yaptın böyle bir şeyi aklım almıyor."

"Bazen sevmek vazgeçmek demektir. Zeren mutluysa ben de mutluyum."

Diyecek bir şey bulamadığındandır belki sadece susuyordu. Sessizliğini bozarak

"Doruk, ne diyeceğimi bilemiyorum. Zeren mutlu olur tamam ama peki ya sen?" dedi.

"Zeren'i sevmek acı verecek kadar güzeldi. Bunu bile bile sevdim. Hâlâ seviyorum sevmiyorum diyemem. Ama o başkasını seviyor. Dediğim gibi o mutlu olsun bana yeter."

"Bu çok güzel bir düşünce. Senin kalbin gerçekten o kadar güzel ki..." dedi ve bir süre samimi olduğu belli olan bakışlarıyla bana baktı.

"Umarım kendi kalbin kadar güzel birini bulursun ve mutlu olursun Doruk. Çünkü mutlu olmayı en çok sen hakediyorsun."

dedi. 

Kötü bir şekilde söylememişti amacı da beni teselli edip moralimi düzeltmekti belliydi. Ama bu durumda yapılabilecek en kötü şey başkasını bulursun tesellisiydi. Başkalarında işe yarıyordur belki fakat en azından benim için bu yarama tuz basmaktan başka bir şey değildi.

"Teşekkür ederim. Fakat başka birisini istemiyorum, kimseyi istemiyorum. Bir gün birisi olacak olursa bile asla onun yerini tutmayacak bunu da biliyorum."

"Zeren onu sevdiğini biliyor mu?"

"Hayır."

"En azından söylesen. İtiraf etsen belki acın az da olsa hafifler."

"Zaten bir başkasını sevdiğini duyduğumda kalbim yeterince kırıldı bir de ağzından red cümlesi duyarak daha da parçalanmasını istemiyorum. Hem onu sevdiği kişiye açılması için ikna ettikten sonra bunu yapmam doğru olmaz. Bertuğ ile aralarına girmeye hakkım yok."

"Sen çok mükemmel bir insansın Doruk."

Zeren'in ağzından

Nereye gittiğimi bilmeden hızlı adımlarla ilerliyordum. Pek de bildiğim bir yer değildi buralar. Yanımdan birisi geçiyordu fırsat bu fırsat diyip durdurdum.

"Affedersiniz buraya en yakın otobüs durağı veya metro nerede acaba?"

"Buraya en yakın metro var otobüs durağı daha ileride." Eliyle bir yeri gösterip

"Şuradan sağa dönünce hemen aşağısında metro var."

"Teşekkür ederim."

Olabildiğince hızlı adımlarımlarla adamın gösterdiği yere doğru ilerliyordum. En son işe geç kalacağım korkusuyla bu kadar hızlı yürümüştüm. Hatta bu ondan bile hızlıydı. Bertuğ'u kırmış olabileceğim düşüncesi beni çok rahatsız ediyordu. Bu yüzden son sürat ilerliyordum. Çok geçmeden metronun olduğu yere varmıştım da. Hızlıca merdivenlerden indim ve beklemeye başladım. Bir sonraki metro 5 dakika sonraydı. Gün ortası gitmemin bedeli buydu. En azından 5 dakikayı 10 dakika da olabilirdi diye kendimi şanslı olduğuma ikna ettikten sonra soluklandım. Metro gelince direkt içine atladım. Turnikeye kartı bastıktan sonra oturdum. Metro ilerlemeye başlayınca ben de düşünmeye başladım. Nasıl anlamamıştım? Çocuk o kadar belli ediyormuş ki aslında. Daha yeni fark edebiliyordum bunu. Alparslan'ın da yenge yenge diye gezmesinin başka ne açıklaması olabilirdi ki zaten? Belki de Bertuğ'a hep imkansız gözüyle baktığım için daha önce fark etmemiştim. Ya da fark etmek istememiştim. Çünkü o benim için hep ulaşılmaz birisi gibi duruyordu. Sonuçta ünlüydü ve arkadaş olmamız bile şans eseri olmuştu. Bunun ilerisini hiç düşünemiyordum. Merve'nin bana defalarca o çocuk seni seviyor demesi etkili olmamışken nedense Doruk sadece bir kez söyleyince ona inanmıştım. Kuşkudan eser yoktu suratında. Belki de o kadar emin söylemesi beni bu kadar kısa sürede ikna etmişti. Daha kendime bile sevdiğimi itiraf edemezken o kalbimdekini görebilmişti. Fakat anlamlandıramadığım şey bakışlarıydı. Baktıkça insan bir anlam görür kaybolurdu bakışlarında. Metro durunca hemen indim ve otobüs durağı aramaya koyuldum. Ne yazık ki o semte doğrudan metroyla gidiş yoktu. Biraz da durak arayıp otobüse binmem gerekiyordu. Neyse ki hep alışık olduğum şeylerdi. Yine etrafta olan birisini çevirmiş ve durağın yerini sormuştum. Neyse ki uzak değildi. Kısa sürede varabileceğim konumdaydı. Kaç dakika yürüdüm bilmiyordum ama nihayet durağa gelmiştim. Yapmam gereken şey oturup otobüsün gelmesini beklemekti. Ve oturacak boş bir yer olmasını ümit etmek. İlk istediğim şey olmuş olsa da ikincisi hâyâl gibi görünüyordu. Otobüs sıkış tepiş görünüyordu. Kısa bir of çektim ve herkes bindikten sonra da ben bindim. Söylediğim şeyde haklıydım. Ayakta kalmıştım ve üstelik ayakta kalan kişi sayısı da hiç az değildi. Böyle yolculuklara tahammülüm en az seviyede de olsa insan mecbur kalınca her şeyi yapıyordu. "Sakin ol Zeren. Yolun sonunu düşün." diye kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Uzun sayılacak kadar uzun olmayan ama bana asırlar gibi gelen dakikalar sonrasında sonunda otobüsten inmiştim. Son görev olarak taksiye binmek kalmıştı. Evinin yolunu öğrenmiştim. Birkaç defa gitmem ve kurye olmam adresini hafızamda tutmama avantaj sağlıyordu. Bir taksi görünce hemen durdurmaya çalıştım fakat boşunaydı. Turist değilsen pek de dikkat çekmiyordun taksicilerin gözünde. Bir taksi daha gelmişti ama o da az öncekinin aynısını yapıp gitmişti. Etrafta volta atmaya başlamışken bir taksi daha geldiğini gördüm. Pek umudum olmasa da durdurmaya çalıştım. Durmuştu. Allah'a şükür ettikten sonra taksiye bindim ve adresi söyledim. Biraz pahalı olacaktı ama buna kesinlikle değerdi. Zaten iş birliğinden güzel bir para alacaktım taksi parası onun yanında neydi ki? Hava bugün fazla soğuk gibiydi. Taksinin içinde olmama rağmen üşüyordum denecek kadar hemde. Yolda giderken içten içe taksiciye dua ediyordum. Durmayan iki taksiciye beddua ettiğim gibi. Metrodan otobüse otobüsten taksiye ara vermeden bindiğim için kendimi ezilmiş tost gibi hissediyordum. Biraz baş ağrım vardı ama normaldi sanırım. Daha önce hiç bu kadar havasız araca art arda kesintisiz binmemiştim. Sonunda gelmiştim evine. Taksiciye ödemeyi yaptım ve araçtan indim. Bir süre baktım öylece. Sonra bahçeye girdim. Yoldayken hızlı hızlı olan adımlarım burada geri geri gidiyordu adeta. Yol boyunca aklıma gelmeyen düşünce şimdi evinin bahçesindeyken aklıma oturmuştu. Ya beni sevmiyorsa reddederse? Bu düşünceyle yürümem otomatik olarak durmuştu. "Saçmalama Zeren." dedim kendi kendime. "Sevmiyor olsaydı öyle bir mesaj atmazdı, ya da bu şekilde davranmazdı."diye kendimi cesaretlendirdim. Henüz bugün farkına başkası sayesinde varmamış gibi. Kapının önüne gittim fakat kilitledim sanki. Bir adım daha atamıyordum elim de zile gitmiyordu, gidemiyordu. Ben öyle yere kök salmış gibi beklerken birden kapı açılınca olduğum yerden bir adım geriye gittim. Kök salmadığımı anlamıştım en azından. Karşımda Bertuğ vardı. Ona bakınca bir kez yutkundum. Buraya gelirken ne kadar da cesurdum öyle. Şimdiyse konuşmak bile zor geliyordu.

"Zeren bir şey mi oldu? Neden öylece dikilip duruyorsun?"

Bertuğ'un merakın baskın olduğu belli olan endişeyle karışık sesi cevap beklediğini çok net belli ediyordu.

"Sana bir şey söylemek için geldim."

Bertuğ evden çıktı ve birkaç adım attıktan sonra benim yanıma geldi. Zaten zirvede olan heyecanım artık daha fazla nasıl artacağını şaşırıyordu.

"Seni dinliyorum." dedi Bertuğ. Bugünkü mesajımdan dolayı kırgındı belli ki.

"Özür dilerim mesaj için. Yani aslında ben gerçekten o an görüşme için çağırmışlardı gitmem gerekiyordu."

"Sorun değil."

Bana karşı hiç böyle değildi Bertuğ. Sorun değil diyordu ama sorundu. O cesaretini toplayıp belki de itiraf yapacakken ben onu geçiştirmiştim. Şimdi benim cesaretimi toplayıp ona söylemem gerekiyordu. Sonucu ne olursa olsun yapmalıydım.

"Bertuğ."

Diyeceğim şeyi beklediğini belli edercesine bana baktı.

"Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Daha önce hiç düşünmedim ya da düşünmek istemedim. Kabul edemedim de denebilir."

İfadesi değişti ve bana

"Neyi?" diye sordu.

"Hislerimi. Seni, beni her şeyi. Beni sevip sevmediğini bilmiyordum. Hâlâ da bilmiyorum aslında. Bildiğim tek bir şey var ki o da benim seni seviyor oluşum. Yanına ne zaman yaklaşsam kalbimin atışı hızlanıyor ya da ne zaman mesajını okusam yüzümde tebessüm oluşuyor. Fark etmem geç olsa da en sonunda fark ettim. Bunlar sıradan şeyler değildi, sana özeldi. Seni seviyorum Bertuğ."

Yanaklarım alev alev yanıyordu. Kızardıklarına o kadar emindim ki. İtiraf edince rahatlarım sanıyordum ama şu an utançtan başka bir şey hissedemiyordum. Taksideyken bile üşüdüğüm hava şimdi beni gram etkilemiyordu. Lafımı bitirdikten sonra Bertuğ'un yüzünde şaşkınlık mı sevinç mi olduğunu anlamadığım bir ifade vardı. Sustu konuşmuyordu. 30 saniye geçmişti ama benim için 1 asır gibiydi. Utançla arkamı dönüp hızlıca gidecekken -daha doğrusu kaçacakken-

"Zeren dur." dedi Bertuğ. Eli elimi yakalamıştı. Ona döndüm ve konuşmasını bekledim.

"Ben de seni seviyorum. En başından beri hemde."

Duyduğum sözle birlikte kalbime doğan güzel his anı bana rüyaymış gibi hissettiriyordu. Bertuğ sözünü bitirdikten sonra bana sarılmıştı. İlk şaşkınlıkla ellerim havada kalsa da kısa bir süre sonra kendime gelip ben de ona sarıldım. O an bir kar tanesinin düşüşünü gördüm. Yağmurla başlayan hikayemiz kar ile taçlanmıştı adeta..

Bölüm : 02.07.2025 01:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Zeylalvci (🇹🇷) / Siparişten aşka / Siparişten aşka bölüm 40
Zeylalvci (🇹🇷)
Siparişten aşka
Siparişten aşka bölüm 1Siparişten aşka bölüm 2Siparişten aşka : HatırlatmaSiparişten aşka:karakter analiziSiparişten aşka bölüm 310 Kasım 1881-193∞Siparişten aşka bölüm 4Özür duyurusuSiparişten aşka bölüm 5Siparişten aşka bölüm 6Siparişten aşka bölüm 7Siparişten aşka bölüm 8Siparişten aşka bölüm 9Siparişten aşka bölüm 10Siparişten aşka bölüm 11Siparişten aşka bölüm 12Siparişten aşka bölüm 13Siparişten aşka bölüm 14Siparişten aşka bölüm 15Siparişten aşka bölüm 16Siparişten aşka bölüm 17Siparişten aşka bölüm 18Siparişten aşka bölüm 19Siparişten aşka bölüm 20Siparişten aşka bölüm 21Siparişten aşka bölüm 22Siparişten aşka bölüm 23Siparişten aşka bölüm 24Siparişten aşka bölüm 25Siparişten aşka bölüm 26Siparişten aşka bölüm 27Siparişten aşka bölüm 28Siparişten aşka bölüm 29Siparişten aşka bölüm 30Siparişten aşka bölüm 31Siparişten aşka bölüm 32Siparişten aşka bölüm 33Siparişten aşka bölüm 34Siparişten aşka bölüm 35Siparişten aşka bölüm 36Siparişten aşka bölüm 37Siparişten aşka bölüm 38Siparişten aşka bölüm 39Siparişten aşka bölüm 40Siparişten aşka bölüm 41Siparişten aşka bölüm 42Siparişten aşka bölüm 43Siparişten aşka bölüm 44Siparişten aşka bölüm 45Siparişten aşka bölüm 46Siparişten aşka bölüm 47Siparişten aşka bölüm 48Siparişten aşka bölüm 49Siparişten aşka bölüm 50Siparişten aşka bölüm 51Siparişten aşka bölüm 52Siparişten aşka bölüm 53Siparişten aşka bölüm 54Siparişten aşka bölüm 55 (Final)
Hikayeyi Paylaş
Loading...