
Oy:75☆
İyi okumalarr<333
Zeren'in ağzından
Alparslan'dan gelen mesaja tıkladığımda bir fotoğraf göndermiş olduğunu fark ettim. Fotoğrafı açtığımdaysa Alparslan'ın Bertuğ'a sıkı sıkı sarılmış üzerine "En çok benim Bertuğ'um" yazdığı hâllerini gördüm. Görmemle dudaklarıma bir tebessüm yayılması bir oldu.
...
Annem bugün gidecekti bu yüzden sabahın erken saatlerinde hemen ayaklanmıştı. Ve tabiiki ben de uyanmak zorunda kalmıştım. Eşyalarını toplaması kısa sürede bitmişti. Sıra erken kalkmamızın asıl sebebi olan terminale gitmeye gelmişti. 40-45 dakika kadar sürerdi oraya gitmemiz erken kalkmamıza rağmen. Trafik kumar gibi bir şeydi. Ne zaman ne olacağını asla tam olarak kestiremiyordun. Annemi 1 hafta önceden saran geç kalma korkusu nedeniyle daha fazla durmadan evden çıktık. Terminale giden otobüs durağına doğru ilerlerlemeye başladık.
"Benim içimde kötü bir his var Zeren."
"Geç kalmayacağız anne merak etme sen."
"Yok ondan değil. Başka bir şey bu."
"İyi düşünelim iyi olsun. Takılma böyle şeylere. Otobüsten bunalmışsındır belki."
Annem yol boyunca içinin sıkıldığından bahsedip durmuştu. Kötü bir şey olmasından korkuyordu. Defalarca kez bir şey olmayacağını söylesem de ikna olmuyordu. Terminale vardığımızda ise nihayet ağzından başka kelimeler çıkmıştı. Otobüsünün durması gereken yeri söyledikten sonra o yönde ilerlemeye başladık. Bu kadar erken gelmemize rağmen ucu ucuna yetişmiştik. Otobüsün kalkmasına 5 dakika kalmıştı. Annem sıkı sıkı sarıldı bana.
"Kendine çok dikkat et kızım. Sakın kendini incitecek şeyler yapma."
"Sen de dikkat et anne. Eve varınca mutlaka haber ver."
Son bir kez daha sarıldı ve
"Allah'a emanet ol kızım." Dedi. Otobüse bindi ve camdan bana baktı. Gülümsedim ona. Fakat hâlâ yüzünde korkuya benzer bir ifade vardı. Sanırım içindeki kötü bir şey olacak hissi daha gitmemişti. Otobüs hareket etmeye başlayınca son kez el salladık birbirimize. Otobüs oradan ayrılana kadar gitmedim, bekledim. Daha şimdiden özlediğimi hissediyordum. Özellikle de babamı çok özlemiştim. Umarım o da gelirdi beni ziyarete. Onunla da vakit geçirirdik beraber. Bu düşüncelerle beraber terminalden çıkmıştım. Tekrardan 40 dakika yol çekmek istemiyordum. Üstelik şuan trafik daha da sıkışık olmalıydı. Gitmem daha uzun sürerdi. Oflaya puflya ilerlerken telefonumun çalmasıyla durdum ve çantamdan telefonumu çıkardım. Arayan Bertuğ'du.
"Günaydın."
"Günaydın Bertuğ. Ne oldu bu saatte kalkmışsın?"
"Annen gidecekti bugün. Gitti mi diye arayayım dedim. Belki ben bırakırım diye düşünmüştüm de."
"Az önce gitti."
"Sen neredesin peki?"
"Terminalden çıktım eve geçeceğim ben de."
"Hiç tekrar otobüse binme ben gelip alayım seni. Hem bir şeyler içeriz hem de notere gidip motosiklet işlerini hallederiz. Olur mu?"
"Bertuğ aklımı okudun resmen. Bir saat otobüs çekecek hiç hâlim yoktu gerçekten."
"Tamam güzelim sen bana konum at geliyorum ben. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattıktan hemen sonra Bertuğ'a konumu attım. Otobüsle gitmek zorunda kalmayacağıma hem de Bertuğ ile zaman geçireceğime sevinerek onun gelmesini beklemek için oturabileceğim yer aramaya başladım.
...
Bertuğ gelmiş ve beni terminalin oradan almıştı. Çok erken gelemese de beklemek otobüsle 1 saat yolculuktan kesinlikle daha iyiydi. Şimdi bir şeyler içmek için kafeye gidiyorduk. Bir süre yol aldıktan sonra şirin bir kafeye gelmiştik. Boş masa bulduktan sonra oturduk ve sohbet etmeye başladık.
"Annem çok endişeliydi. Yol boyu içimde kötü bir his var diyip durdu."
"Onu tetikleyen bir şey mi oldu?"
"Bilmiyorum ki aniden öyle söylemeye başladı."
"Eminim iyi olacaktır. Yolculuk stresidir belki de."
Başımla onu onayladıktan sonra
"Neyse konuyu değiştirelim. Dünkü fotoğrafınız çok güzeldi." Dedim.
"Kıskanıyormuş gibi yapıyor seni de kıskandırmaya çalışıyor. İyice alıştı kuma rolünü oynamaya."
"Bana pek de rol gibi gelmiyor." Dedim. Bertuğ ile aynı anda gülmeye başladık. Sohbetimiz akıp gidiyordu birden aklıma bir soru gelmişti ve bunu da sohbete katmak istemiştim.
"Bertuğ."
"Efendim?"
"Senin de hiç ölümü düşündüğün anlar oluyor mu? Yani hayatı o an son kez yaşıyorsun. Belki de son kez küsüyorsun sen kez kavga ediyorsun ya da ne bileyim son kez sesini duyuyorsun. Bu bana çok tuhaf hissettiriyor ve bazen düşünmeden edemiyorum açıkçası."
"Bazen düşünüyorum... belki de önemli olan, her anın son olabileceğini bilip yine de onu gerçekten yaşamak."
"Yani?"
"Hayat, doğduğumuz andan itibaren yazılmaya başlayan bir serüven gibi. Önemli olan nasıl başladığın değil, nasıl bittiğin. Sona geldiğinde rahat hissediyorsan, güzel bir serüvene sahip olmuşsun demektir. Ama hâlâ pişmanlıkların varsa, demek ki hayatı ertelemişsin. Bu yüzden her anı, sanki son anınmış gibi yaşamak gerekiyor."
"Yani son hiç beklemediğimiz bir anda gelecekse, ona hazırlıklı olmalı ve keşkelere yer bırakmamalıyız demek istiyorsun?"
"Kesinlikle"
"Hayata bakış şeklini seviyorum. Bana başka bir bakış açısı kazandırıyorsun."
"Gerçekten mi?"
"Hiç şüphen olmasın."
Biraz daha oturup sohbet ettikten sonra notere gitmek için kafeden çıktık. Hava iyice soğumaya başlamıştı. Hafif karlı yağmur yağması da cabasıydı. Kafeden çıkar çıkmaz üşümeye başlamıştım resmen.
"Üşüyor musun? Montumu vereyim mi?" Diye sordu Bertuğ.
"Hayır üşümüyorum." Diye geçiştirdim onu. Alamazdım ki montunu. Sonra o üşür hasta olurdu.
"Emin misin?" Diye sordu Bertuğ ısrar edecek gibi duruyordu.
"Eminim o kadar soğuk değil. Hatta içeride bunalmıştım iyi geldi." Dedim son kozumu oynayarak.
"Tamam o zaman. Ama üşürsen bana söylüyorsun anlaştık mı?"
"Anlaştık."
Motora binip notere doğru ilerlemeye başladık. Benim bildiğim kadarıyla buraya oldukça uzaktı. Oraya varana kadar soğuktan donmamayı ümit ederek yolun altımızdan kayıp gidişini izliyordum. Üşümeyi aklımdan çıkarmaya çalışıyordum fakat hızlanan yağmur buna engel oluyordu. Git gide hızlanıyor yer yer de sislenmeler başlıyordu. İçimin ürpermesini havanın soğukluğuna bağlıyor başka bir şey düşünmemeye çalışıyordum. Arada bir Bertuğ'a bakıyor onun üşüyüp üşümediğini kontrol ediyordum. Kollarımı sıkıca sardım beline. Hem o ısınır hem de ben ısınırım diye düşünüyordum. Trafik biraz sakinleşmişti. Sanırım bunun sebebi havanın kötü olmasıydı. Hiç beklenmedik şekilde sis olmaya başlamış yolları görmeyi zorlaştırıyordu. Yağmur ve soğuk havanın yanında ek olarak bir de sis çıkmıştı başımıza. Neyse ki yol iyice boşalmaya başlamış bize geçecek daha çok yer kalmıştı. Bu içimi rahatlatırken aniden hiç beklemediğim bir şeyin olmasıyla çığlık atmıştım.
İlahi bakış açısı
Yağan yağmur asfaltı iyice ıslatmış parlak ve kaygan yapmıştı. Motosiklet virajı alırken ön lastik suyla kaymıştı. Bertuğ refleksle fren yapmıştı fakat tekerlek kilitlenmiş motor yana kaymıştı. Virajın ortasında motosiklet devrilirken Bertuğ motorun bir kısmı üstünde sürükleniyordu. Dizleri ve elleri sürüklenmenin etkisiyle çizilmişti. Zeren ise kontrolünü tamamen kaybetmiş motorun metal aksamına çarparak sürükleniyordu. Kolu ve bacağı sertçe asfaltla temas etti. Elleri ve dirsekleri derin çizikler aldı pantolonu yırtıldı ve diz kapaklarında morarmalar oluştu. Sürüklenme sırasında hafif bir şok ve acı hissetmişti. Nefes alması hızlanmış gözleri kararmaya başlamıştı. Motor birkaç metre daha sürüklendikten sonra durmuştu. Bertuğ hemen yerde yatan Zeren'in yanına geçip korku ve endişeyle ona baktı.
"Zeren, Zeren iyi misin güzelim?"
Zeren'in ağzından tek kelime çıkmıştı.
"Bertuğ." Demişti sadece. Ardından kapatmamak için direttiği göz kapakları yavaşça kapandı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 117.26k Okunma |
13.34k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |