
İyi okumalarrr<333
Bertuğ'un ağzından
"Zeren Zeren hayır. Hayır lütfen aç gözlerini Zeren."
Trafik durmuş etrafımıza insanlar toplanmaya başlıyordu. Herkes bir şeyler söylüyordu fakat hepsi bana uğultu gibi geliyordu. Şuanda tek gördüğüm şey Zeren'di ve yerde hareketsiz duran bedeni. "Ambulans." Diyebildim sadece. Başka kelime çıkmamıştı ağzımdan. Gözlerim hâlâ Zeren'deydi. Kelimeler boğazımda düğümleniyor bana nefes aldırmıyordu. Zaman benim için o an durmuştu. Saniyeler yıllar gibi geliyordu. Zeren'e bir şey olacağı düşüncesi kalbimi sıkıştırıyordu. Tüm sesler kulaklarıma uğultulu gelirken ambulans sesiyle bir anda tüm uğultular kesilmiş beni kendime getirmişti. Hızlıca yanımıza gelen sağlıkçılar önce Zeren'in nabzına ve nefesine baktılar. Göğsü inip kalkıyordu. Daha sonra başına baktılar ve hareket ettirmeden sedyeye aldılar. Hemen sedyenin yanına gittim. Sedyeyi yerleştirdikten sonra bir başka sağlıkçı sıyrıklarım için pansuman yapılması gerektiğini ambulansa binmemi söyledi. Şuan tek umurumda olan Zeren'di. Ambulansa bindim Zeren'in ellerini tuttum. Soğuktu. Fazla soğuk hem de. Az önce ambulansa binmemi söyleyen çalışan tekrar bana seslendi.
"İyi misin?"
"Zeren iyi mi?" Diye cevapladım onu.
"İyi olacak. Lütfen elinizi uzatın ve hastaya müdahaleyi zorlaştırmayın."
Aldığım cevap beni tatmin etmemişti. Fakat müdahaleyi zorlaştırmak istemiyordum. Zeren'in ellerini yavaşça bıraktım. Ben bırakır bırakmaz çalışan elimi tuttu ve pansuman yapmaya başladı. Hiçbir şey düşünemiyordum hiçbir şey algılayamıyordum. Gördüğüm bir iki şey dışında hiçbir şey gerçek gibi hissettirmiyordu.
...
Hastaneye gelmiştik. Zeren hâlâ gözlerini açmamıştı. Bir hışımla gittim arkasından.
"Zeren. Zeren aç gözlerini ne olur."
Bir odaya aldılar onu. İçeriye girmek istesem de izin vermediler. Olduğum yere çöktüm kaldım. Benim yüzümden olmuştu. Zeren benim yüzümden bu haldeydi. Olduğum yerden birisi kaldırdı beni. Kafamı çevirip baktığımda Alparslan olduğunu gördüm. Hiçbir şey demeden sarıldı bana.
Alparslan'ın ağzından
Bertuğ'a sarıldım ve sarıldıktan sonra
"İyi misin Bertuğ?" Diye sordum. Perişan haldeydi.
"Alparslan benim yüzümden oldu benim yüzümden Zeren içeride. Annesine söz vermiştim onu koruyacağım demiştim. Annesi bana emanet etmişti. Ona bir şey olursa ne yaparım ben?"
Tüm bunları söylerken sesi titriyor kelimeler boğazına diziliyormuş gibi oluyordu. Sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu. Bilincini kaybetmesinden korkuyordum.
"Bertuğ bana bak. Zeren iyi bir şey olmadı ona. Senin hatan yok hiçbir şey senin yüzünden değil." Bertuğ beni dinlemiyor aynı şeyleri sayıklayıp duruyordu. Yavaşça ilerletip bir sandalyeye oturttum onu. Omuzlarından tuttum ve fazla sert olmayacak şekilde silktim.
"Kendine gel Bertuğ. Zeren birazdan uyanacak seni bu hâlde mi görsün istiyorsun? Senin yüzünden olan bir şey yok." Bertuğ biraz sakinleşmiş gibi görünse de hâlâ sakin değildi. Sayıklamayı bırakmıştı fakat tam olarak kendinde değildi. Hemşireden duyduğum kadarıyla iç kanama var mı diye bakacaklardı. Olay yerindeyken bakılmış ve bir şey bulunamamıştı. Ciddi bir şey büyük ihtimalle yoktu yine de tedbir amaçlı tekrar bakılacaktı. Fakat Bertuğ'a anlatamıyordum bunu. Beni dinlemiyor dinlese de duymuyor gibiydi. Kısa süre sonra doktor odadan çıkar çıkmaz Bertuğ ayaklandı ve doktorun yanına koştu. Hemen ardından ben gittim ve doktora ne olduğunu sordum.
"Önemli bir şey değil. İç kanaması yok. Kazanın etkisiyle şok geçirip bayılmış. Acının da etkisi var tabii. Pansuman yapıldı yavaş yavaş kendine geldi. Geçmiş olsun."
Doktorun verdiği cevapla birlikte rahatladım. Bertuğ çok seviniyor çok fazla teşekkür ediyordu. Az önce üzüntüden akan gözyaşları bu sefer mutluluktan akıyordu.
"Görebilir miyim?" Diye sordu Bertuğ hiç durmadan.
"Görebilirsiniz. Geçmiş olsun tekrardan."
Bertuğ cevabı duyar duymaz hemen içeriye koşmuştu.
"Bertuğ." Dedi Zeren Bertuğ'u görür görmez. Bertuğ sevinçten titreyen sesiyle
"İyisin şükürler olsun iyisin." diyip hasta yatağının yanına çöktü.
"Özür dilerim benim yüzümden oldu özür dilerim." diye ekledi. Zeren yatakta biraz doğruldu ve Bertuğ'un elini tutup
"Senin yüzünden olmadı kazaydı. Ama bak geçti bile. Sen iyisin ben iyiyim önemli olan da bu." Dedi.
"Geçmiş olsun yenge." dedim ben de ortam uygunken.
"Teşekkür ederim." diye cevap verdi. Daha sonra da
"Anneme filan haber vermediniz değil mi? Boşuna endişelenmelerini istemiyorum." Dedi.
"Hayır. Kazayı duyunca direkt geldim ve de onlara ulaşabileceğim herhangi bir yer yoktu yani bu yüzden."
Aile konusu açıldıkça Bertuğ'un yüzü düşüyor üzülmesini saklayamıyordu. Verdiği sözü tutamamanın mahcubiyeti vardı üzerinde.
"Ben bir kantine gidip su alayım. Geçmiş olsun tekrardan." Diyip odadan çıktım. İkisi de iyilerdi bir şeyleri yoktu fakat Bertuğ kendini suçladığı için olayın etkisinden çıkamıyordu. Onunla en kısa sürede konuşmam lazımdı. Koridorda ilerledikten sonra sonunda kantini bulabilmiştim. 2 tane su aldıktan sonra tekrar odaya gitmek için yürümeye başladım. Hastaneler çok büyük oluyordu bu yüzden hâlâ kaybolmaktan korkuyordum. Elimde olsa doktora bile annemle gelir ismimi dahi onun söylemesini beklerdim. Biraz daha yürüdükten sonra nihayet kaybolmadan odayı bulmuştum. Kapıyı açtım ve Zeren'in yanında bir kız gördüm. Kapı açılınca bana dönünce bu kızın hastanede gördüğüm kız olduğunu anladım. Akça'ydı evet Akça'ydı. Şaşırmıştım fakat belli etmek niyetinde de değildim. Bu yüzden hiçbir şey olmamış gibi odaya girip Bertuğ'a suyu uzattım. Yengeme bir şey olmadığı için mutluydu ama hâlâ içi içini yiyor gibi görünüyordu. Elimi omzuna attım ve onu destekler şekilde sıvazladım.
Akça'nın ağzından
Zeren'in kaza yaptığını öğrenince direkt hastaneye koşmuştum. Yani bu kalabalıkta ne kadar hızlı gidilebiliyorsa o kadar hızlı gitmeye çalışmıştım. Danışmana odayı sorup biraz aradıktan sonra odayı bulmuştum. İçeriye girdiğimde sadece Zeren ve erkek arkadaşı olduğunu düşündüğüm bir oğlan vardı. Yaralarına bakınca kazayı birlikte geçirdiklerini anlaşılıyordu. İkisine de geçmiş olsun dedikten sonra Zeren'in yatağının yanına yaklaşıp onunla konuşmaya başladım. Erkek arkadaşı ileriye gitmiş köşeden bize bakıyordu. Biz Zeren'le konuşurken kapının açılmasıyla kimin geldiğine bakmak için refleksle arkamı döndüm. Hastanede gördüğüm adını bile bilmediğim o çocuktu. Yüzündeki ifadeye bakılırsa beni hatırlamamıştı bile. Benim tam aksime. Zeren'in arkadaşıymış onca zaman bu kadar yakınımdaymış ama ben hiç fark etmemişim. Gerçi bilsem de bir şey fark eder miydi ki? Beni hatırlamamıştı bile. Tüm bunları sonra düşünmeye karar verip Zeren'le ilgilenmeye devam ettim. Fazla bir şeyi yoktu. Sadece serumunun bitmesini bekliyordu. Sonrasında hemen eve geçebilecekti. Zeren birden lafa girip
"Sizi tanıştırmayı unuttuk. Akça bu Alparslan. Bertuğ'un en yakın arkadaşı. Alparslan bu Akça. Benim yeni mesai arkadaşım." Dedi. Alparslan sonunda öğrenmiştim adını. Ve o da benimkini tabii.
"Memnun oldum." Dedim kısaca o da aynı şekilde
"Ben de." Diye kısaca cevapladı. Gerçekten beni hatırlayıp hatırlamadığını merak ediyordum bu yüzden
"Biz daha önce karşılaşmıştık hastanede. Pek hoş şekilde değildi ama olsun." Dedim. Zeren neyden bahsettiğimi anlamış olacak ki bana şaşırmış gözlerle baktı. Bertuğ'da Alparslan'a aynı şekilde bakıyordu. O da bahsetmiş miydi benden acaba? Cevap verecek mi diye beklerken
"Kantinde çarpışmıştık." Dedi.
"Evet." Diyerek onayladım onu. Konuyu uzatmayınca ben de uzatmadım ve bakışlarımı Zeren'e çevirdim. Zeren bana açıklama yapmam için ısrar eder şekilde bakıyordu.
"Akça o çocuk Alparslan mı?" Diye sordu sessizce. Cevap vermek yerine kafamı sallamakla yetindim.
"İnanmıyorum daha güzel bir tesadüf olabilir mi? Bu çok güzel." Dedi.
"Bunu daha sonra konuşuruz. Şimdi sen önemlisin geri kalan şeyler değil." dedim hafif yüksek çıkan sesine karşı uyarıcı bir tepki göstererek. Başıyla onayladı beni. Vermek istediğim uyarıyı anlamıştı belli ki. Birden kapı tıklatılıp açılınca hepimiz refleksle kapıya baktık.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 117.26k Okunma |
13.34k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |