
İyi okumalarr <333
İçeriye dönerken kapının çalmasıyla tekrar kapıya döndüm. Akça bir şey unuttu herhalde diye düşünürken kapıyı açınca Merveyle ve hemen yanında duran Doruk ile göz göze gelmem bir olmuştu.
"Merhaba." Dedi Doruk çekingen bir sesle. Gözlerinde rahatlamış bir ifade vardı fakat bana fazla bakmamaya çalışıyor, gözlerini kaçırıyordu.
"Merhaba." Dedim kısa süreli duraksamamın ardından. Ve
"Hoş geldiniz. İçeriye geçin." Diye ekledim. Merve
"Hoş bulduk." Dedi ve bana uzunca sarıldıktan sonra içeriye geçti. Doruk ise hafif tebessüm edip içeriye geçti. Onlar geçtikten sonra kapıyı kapatıp ben de yanlarına içeriye geçtim. Koridorda beni beklerlerken yanlarına gelmemle birlikte oturma odasına geçtik. Bertuğ'da Akça'nın bir şeyi unutup geri döndüğünü düşünmüş olacaktı ki kim geldi diye sormamıştı. Odaya geçmemizle birlikte ayağa kalkıp
"Hoşgeldiniz." Dedi. Önce Merve sonra da Doruk hoş bulduk diye cevapladılar. Oturmaları için işaretleştikten ve herkesin bir koltuğa geçip yerleşmesinden sonra Doruk
"Çok geçmiş olsun Zeren. Kazayı duyduğum gibi gelecektim ama uçak sorun oldu biraz. Nasılsın şimdi iyisin değil mi?"
Dedi.
"Kendine zahmet ettin. Ben çok iyiyim."
"İyi olmana sevindim." Dedi ve bunu derken sesinden samimiyet akıyordu. İçtenlikle söylediğine emindim. Daha sonra Bertuğ'a dönüp
"Kazayı birlikte yapmışsınız. Geçmiş olsun sen nasılsın peki?" Diye sordu. Ayrıntıları elbette ki Merve'den öğrenmişti.
"Sağ ol. Ben de iyiyim şükür."
Bertuğ bildiğim kadarıyla sıcakkanlı biriydi. Doruk da aynı şekilde öyleydi fakat anlamadığım şekilde aralarında bir soğukluk vardı ve bir türlü samimiyete dönüşmüyordu. Bertuğ'u tanımıyor olsaydım kıskandığını bile düşünebilirdim sanırım. Karşılaştıkları zamanlar bir elin parmağını bile geçmeyecek sayıda olsa bile bu durum açıkça fark ediliyordu. Kısa süreli herkes susmuşken ilk konuşan Merve oldu. O da herkesin duyacağı şekilde değildi. Kolumu dürtüp sessizce
"Zeren sana bir şey anlatmam lazım. Çok önemli." Dedi.
"Anlat Merve."
"Burada olmaz. Anlatacağım şeylerin onların ilgi alanı olduğunu pek sanmıyorum."
Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken Merve
"Hadi Zeren hadi çok acil." Diyerek ısrarını sürdürdü. Normal şartlarda ısrar etmesine bile gerek kalmadan direkt onu dinlemeye başlardım fakat şuan durum farklıydı. Doruk yeni gelmişti ve Bertuğ'da yeni gelmiş sayılırdı. Misafir varken bir anda yanlarından kaçmış gibi olmak istemiyordum. Ben nasıl bir bahane bulup çıkabiliriz diye düşünürken Merve
"Yeni ceket mi aldın? Ayy çok merak ettim şimdi. Göstersene bana." Dedi.
"Göstereyim." Dedim ona ortak olarak ve
"Kahveleride hazırlarım o arada." Diye ekledim. Doruk
"Daha dün kaza yaptın. Zahmet edip hiçbir şeye uğraşma." Dedi. Bertuğ'da hemen ardından
"Siz kıyafete bakarsınız kahveleri ben yaparım. Ellerindeki yaralar daha geçmedi bile. " dedi. Merve araya girip
"Sakin olun. İki taraftan konuşmaya başladınız. Ben varken Zeren'e yaptıracak değilim herhalde. Hem siz oturun erkek erkeğe konuşun. Bizim de kız kıza konuşacaklarımız var yani." Dedi tek nefeste. İkisi de anladık dercesine başlarını salladıklarında Merve ile birlikte salondan çıktık ve benim odama yöneldik.
"İki dakikada nereden aklına geldi ceket?" Dedim direkt.
"O kadar da zor değildi."
"Yine de yalan ama."
"Yalan değil ki bu. Olsa olsa yalancık olur. En miniğinden. Hem tam olarak yalan da sayılmaz. Bertuğ'un hikayesinde görmüştüm bir ceket vardı üzerinde. Sormayı unutuyordum onu sordum sayabiliriz. Tekniken yalan yok." Dedi. Gülümsedim. Bunları konuşurken çoktan odama geçmiştik bile.
"Ceketi gösteririm. Ama önce bana aşırı önemli dediğin olayı anlat." Dedim. Bunu dememle tekrar heyecanlandı ve anlatmaya başladı.
Bertuğ'un ağzından
Zeren ve Merve odadan çıkmıştı. Doruk ile yalnız kalmıştık. Ne konuşacağımı ya da onun ne konuşacağını kestiremiyordum. Bildiğim tek şey vardı o da bugün Zeren ile fazla göz teması kurmamaya çalıştığıydı. Normalde Zeren'in gözlerinin içine bakar gülümsemesini de yüzünden eksik etmezdi. Bakarken gözlerinin içi parlıyordu denebilirdi. Her ne kadar bu durum hoşuma gitmiyor bile olsa ne yazık ki öyleydi. Bugün o bakış yoktu. Çünkü ortada bakışma yoktu. Doruk gözlerini kaçırıyor ve kaçırdığını belli etmemeye çalışıyordu. Bu durum da önceden cevabını merak ettiğim sorular arasına eklenmişti. Hiç kendimden beklemediğim bir şekilde
"Neden yaptın?" Diye sordum. Elbette neden yaptığını merak ediyordum öğrenmek istiyordum ama bu şekilde değildi. Bir anda boş bulunup kendim bile fark etmeden söylemiştim. Açıkça bir soru olmadığı için Doruk'un anlamayacağını düşünüyordum. Ama tam aksine soruyu sormamla birlikte bana dönüp yüzüme baktı ve
"Mutlu olmasını istedim." Dedi.
"Sevdiği kişi ben değildim. Sendin. Sadece bunu fark etmesine yardımcı oldum o kadar." Diye ekledi. Sesinin kırıklığını belli etmemeye çalışıyordu. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Bir süre gözlerini kaçırdı ve hemen ardından tekrar bana dönüp
"Sadece mutlu olmasını istiyorum. Güvende olmasını,üzülmemesini, ona zarar gelmemesini. Senin tüm bunları yapabileceğine emin olduğum için senin de onu sevdiğini bildiğim için..." dedi ve cümlesini tamamlayamadan sustu. Belli ki söylediği şeyler ağır geliyordu.
"Onu asla üzmem." Dedim onca söylediği şeye verebilecek tek cevabım buymuş gibi geliyordu.
"Biliyorum." Dedi hiç tereddüt etmeden. Ve ardından da
"Mutlu olun." Diye ekledi. Bir şey söyleyemiyordum. Bu durum onun kadar olmasa da bana da zordu ve ben onun kadar konuşamazdım. Onun bu yaptıklarının hiçbirini yapamazdım. Son söylediği şeyde sesinin titremesine engel olamamıştı.
"Teşekkür ederim." Dedim her ne kadar saçma olacak olsa da. Belli belirsiz gülümsedi ve ayağa kalktı ben bir şey demeden Zeren'in onu görmesiyle Zeren
"Gidiyor musun Doruk? Daha yeni gelmiştin." Dedi.
Doruk'un ağzından
"Yarına biletim var ve daha evde vakit geçirmedim bile. Bu yüzden gitmeliyim." Diye cevap verdim Zeren'e.
"Yarın mı? Gelmişken biraz kalsaydın. Neden yarın gidiyorsun?" Diye sordu.
Senden vazgeçecek kadar seviyorum seni. Bir başkasıyla görmeye dayanacak kadar az değil demek isterdim ama diyemezdim. Bu ne beni mutlu ederdi ne de çektiğim acıyı geçirirdi. İçimden söylemek gelse de rahatlayacağımı düşünsem de bunu yapamazdım. Bertuğ'a saygısızlık olurdu. Belki de geçici süreliğine de olsa Zeren'de kendini suçlu hissederdi. Üzülmesi istediğim en son şey bile değildi.
"Vizeyle ilgili bir sorun çıkmıştı. Halledemeden geldim. Erkenden gitmem lazım bu yüzden." Dedim tüm o içimden geçen cümleleri yok sayarak.
"Anladım. Keşke biraz daha kalabilseydin ama mademki vize sorunu çıkıyor. Direkt halletmen senin için daha iyi olur." Dedi. Fazla bakmamaya çalıştığım gözlerine baktım bu kez. Sözlerinde olduğu gibi gözleri de yansıtıyordu samimiliğini.
"Tekrar geçmiş olsun." Dedim. Bertuğ ile Merve de yanımıza gelmişti. Bertuğ'a dönüp
"İkinize de." Diye ekledim. Bertuğ baş hareketiyle teşekkürünü ifade etti Zeren ise aksine sesli söyledi.
"Sen geliyor musun Merve?" Diye sordum Merve'ye bakıp. Bir tek o ne hâlde olduğumu biliyordu. İlk geldiğimizde olan gülüşü solmuştu sanki. Ondan önce Zeren cevap verdi
"Merve kalmak zorunda. Senin de gitmek için sağlam bir bahanen olmasaydı seni de göndermezdim zaten." Dedi. Merve ise
"Emir büyük yerden." Dedi tebessüm ederek.
"Tamam o zaman." Dedim ve gülümsedim. Her ne kadar üzgün olsam da Zeren'in fark etmesini istemiyordum. Bertuğ ile tokalaştıktan ve kızlar ile uzaktan vedalaştıktan sonra evden çıktım. Adımımı atar atmaz tüm bastırdığım duygular bir anda gösterdi kendini. Kazayı o yapmıştı ama darbeleri alan bendim sanki. Ellerindeki sıyrıkları gördükçe benim canım yanıyordu. O unutmuştu belki de elindeki yaraları ama ben elime baktıkça kendimde görüyordum yaraları. Kazayı ilk duyduğumda sanki ben çarptım da öldüm gibi hissetmiştim. Dünyam elimden alınmış zaman durmuş gibi gelmişti. Merve ne kadar iyi olduğunu söylese de gözümle görmeden ikna olamazdım ki. Kaza anında korkmuş muydu? Canı çok yanmış mıydı? Gelene kadar bu düşünceler istila etmişti beynimi. Kapıyı açtığında iyi olduğunu görünce yüreğime su serpilmişti adeta. Ne kadar özlesem de bakmamıştım gözlerinin içine. Bakamazdım. Geçmiş olsun demek için çiçek bile almamıştım. Bunu yapmam doğru olmazdı. Arada sırada göz göze geldiğimizde hissettiğim duyguları anlatamam bile. Hem mutlu edici hem de can yakıcı bir şey. Zeren mutluysa ben de mutluydum ama onu başkasıyla görmeye dayanamazdım. En başta da dediğim gibi ben onu ondan vazgeçecek kadar çok sevmiştim başkasıyla görmeye dayanabilecek kadar az değil.
2 gün sonra
Zeren'in ağzından
Annemler kazayı ben söylemeden öğrenmiş öğrendikleri gibi de yola düşmüşlerdi. Daha doğrusu ben öğrendiklerini bile bilmiyordum. En sonunda onlara yapacağım açıklamaları hazırlayıp haber vermek için aramışken onların ben aramadan hemen önce öğrendiklerini ve tam beni arayacakları sırada benim onları aradığımı öğrendim. Ne annem ne de babam telefonda konuşmamıza rağmen iyi olduğuma ikna olmamışlardı. En son beni gördüklerinde rahatlamışlardı. Gerçi annem için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Her annede olduğu gibi benim annemde de bu telaşlanma huyu vardı ve geçmesi en az 1 haftayı bulurdu. Bertuğ ile 2 gündür buluşamıyorduk. Çünkü en son evime geldiği günün sabahına annemler gelmişti ve Bertuğ açıklama yapacak olsa bile annemle yol yorgunuyken gelmek istemediğini söylemişti. Babama kazayı anlatmam pek de kolay olmamıştı. Erkek arkadaşımın olduğunu bilmiyordu. Açıkçası bunu anlatmak kazayı anlatmaktan daha zor geliyordu çünkü babam çok sahipleniciydi. Kısıtlayıcı derecede kıskanç değildi ama dediğim gibi sahipleniciydi. Erkek arkadaşımın olduğu kısımları annem anlatınca bile yüzü düşmüş hâlâ onun 5 yaşındaki küçük kızı olduğumu sürekli vurgulamıştı. Annem ise geldi geleli "İçimde kötü bir his var." demiştim diyip duruyordu. Anne yüreğiydi işte. Gerçekten hissetmişti sanırım. Yaralarıma bakıyor "Keşke gitmeseydim." Diyip dizlerini dövüyordu. Abartılı tepki veriyordu ama o anneydi, annemdi işte. Nasıl hissettiğini anlamam için anne olmam lazımdı onun hep dediği gibi. Babam hâlâ erkek arkadaşımın varlığını kabul etmek istememesine rağmen olayı bir de ondan dinlemek istediği için Bertuğ'un gelmesini istemişti. Bertuğ bugün gelecek ve sonunda babam ile de tanışacaktı. Pek tatlı bir tanışma bahanesi olmayacak olsa da sonucu olayı tatlıya bağlayabilirdi diye düşünüyordum. Annem elimi hiçbir işe attırmıyor beni ayakta görünce kızıp otutturuyordu. Bertuğ gelecek diye evi topluyordu. Babamsa Bertuğ'u kendi çağırmamış hiç haberi yokmuş gibi davranıyor bir yandan saçımı okşarken diğer yandan televizyon izliyordu. Ve beklenen an gelmişti. Kapı çalmıştı. Babam kapının çalmasını duymasına rağmen hâlâ aynı rahatlığını koruyor hiç ilgilenmiyormuş gibi davranıyordu. Belki de kıskanıyor, bunu belli etmemek için böyle davranıyordu. Bertuğ ile annem odaya girince az önce hiç aklımda olmayan stres bir anda tü, vücuduma zuhur etmişti. Bertuğ'un gerginliği yüzünden okunuyordu. Gerilecek bir şey yok diye düşünen ben babamla ikisini aynı odada görünce gerilecek çok şeyin olduğunu düşünmeye başlamıştım. İlk başta normal şeylerden konuştuktan sonra konu kazaya gelmişti.
"Anlat bakalım. Nasıl oldu kaza?" Diye sordu babam. Bertuğ
"Viraja olması gerekenden hızlı girdim sanırım. Tekerlek de kayınca kaza oldu." Dedi.
"Yağmur yağıyordu ondan kaydı. Hızla ilgisi yok." Diye açıklama yapmak istemiştim. Kazayı benden defalarca dinlemelerini rağmen hâlâ ilk kez duymuş gibi dinliyorlardı. Babam sandığımın aksine daha normal bir yanıt vermişti.
"Bir dahakine daha dikkatli ol."
Bu onu kabul ettiği anlamına geliyordu. Yani sanırım. Annem Bertuğ'a bakıp
"Oğlum sana o kadar kardeşimden bahsetmiştim. Kızımı sana emanet etmiştim. Neden dikkatli sürmedin? Neden güvenimi boşa çıkardın?" Dedi. Aynı anda iki şok yaşıyordum. Annemin kardeşi mi vardı? İkincisi ise annem Bertuğ'a kardeşini anlattıktan sonra beni ona mı emanet etmişti? Demek ki Bertuğ bu yüzden bu kadar üzülüyor bu yüzden kazayı bu kadar içerliyordu. Annemin güvenini yıktığını düşündüğü için. Sorularım beni rahatsız etse de sormadan önce gözüm Bertuğ'a takılmıştı. Annemin o sözünden sonra resmen mahçupluktan yüzüne bakamıyordu. Onu bu durumdan kurtarmak ve de sorularıma cevap almak için
"Kardeşinden mi bahsettin?" Diye sordum hem anneme hem de babama hitaben. Annem de benim gibi tek çocuktu. Kardeşi yoktu. Eğer kardeşi varsa babamın da bunu biliyor olması gerekiyordu. Ve şuan ikisi de bana açıklama borçluydu. Annem ilk önce iç çekti ve daha sonra
"Artık bunu senden saklamamız anlamsız. Aslında en başından beri anlamsızdı ama her konusu açıldıkça aynı acıyı tekrar hissettiğim için senin de o yoldan gitmemeni istediğim anlatamadım." Dedi. Merakım iyice artmıştı. Annemin bir kardeşi vardı ve ben bunu yeni öğreniyordum. Teyzem belki de bir dayım vardı. Ama annem acı derken neyi kastetmişti, onun yolu derken ne demek istemişti anlamamıştım.
"Ne demek istiyorsun?" Diye sordum tüm dikkatimi anneme vererek.
"Zeren benim bir abim vardı. Motor işlerine de çok meraklıydı." Dedi ve sustu. Annem susunca babam lafı ondan devraldı ve
"19 yaşındayken motosiklet kazası yapıp vefat etmiş. Annende ailesi de bunu kaldıramamış ve hiç bahsedemez olmuşlar." Annem babamın lafını bitirmesini bekledikten sonra
"Hatırladıkça iyileşemiyorduk. Annem hasta olmuş yataklara düşmüştü. Babam da aileyi ayakta tutmak için güçlüymüş gibi görünüyordu ama o da içten içe yıkılmıştı. Ben de aynı haldeydim. O zamana kadar motorlara bayılan ben bir anda motorlara karşı büyük bir nefret duymaya başlamıştım. Aile içinde bile konuşamadığımız konuyu sana da açmadım. Sen de onun gibi motora ilgi salınca korktum. Bertuğ oğluma güvenip ona emanet ettim seni." Dedi. Gözlerinden akan bir iki damla yaşı hemen sildi ve konuyu kapatmış gibi davranmaya çalıştı. Bir dayım vardı ve ben varlığını öğrendiğim dakika yokluğu ile karşılaşmıştım. Vefat etmişti. Hem de daha 19 yaşındayken. Başka koşullarda olsaydı annem bana anlatmadı diye kızabilirdim belki. Ama şuan ona hak veriyordum. Dayımı hiç görmemiş olmama varlığını bile 5 dakika önce öğrenmiş olmama rağmen içim acımıştı. Genç ölümleri hiçbir zaman kolay olmazdı zaten.
"Özür dilerim." Dedi Bertuğ
"Ben bana olan güveninizi boşa çıkardığım için üzgünüm. Ama gerçekten bilerek yaptığım bir şey yoktu." Diye ekledi. Adeta yerin altına girmiş de oradan konuşuyordu.
"Senin hatan olmadığını biliyoruz. Sen görevini yerine getirip kızımla ilgilenmişsin." Dedi babam. Ondan hiç beklemediğim bir cevap daha gelmişti. Belki de Bertuğ'un utancını hissetmiş daha kötü olmasın diye öyle söylüyordu. Bertuğ tekrar anneme dönüp
"Özür dilerim." Dedi annemse anlayışla gülümseyip
"Sorun değil oğlum. Hem sen nasılsın bakalım?" Diye sordu. Bertuğ az da olsa rahatlamış gibi görünüyordu. Ama görünüyordu işte. Benim tanıdığım Bertuğ bu olayı daha çok kafaya takıp içerler kendini üzerdi. Biraz daha böyle konuşmalar olduktan sonra Annem mutfağa geçerken babam Bertuğ'a
"Seninle erkek erkeğe bir konuşalım bakalım." Dedi. Babam öyle söyleyince ben de bir şeyi bahane edip annemin ardından mutfağa geçtim. Bertuğ ile ne konuşacak diye merak ediyordum. Kapının yanından Bertuğ'a baktığımda ilk geldiğinden daha gergin bir halde olduğunu gördüm. Dışarıya belli etmediğini sanıyordu ama babamın bile Bertuğ'un ne kadar gergin olduğunu anladığına emindim. Daha fazla onlara bakmayarak ve ne konuşacaklarını aşırı merak etsem bile kapı kenarından ayrılıp annemin yanına geçtim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 117.26k Okunma |
13.34k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |