3. Bölüm

2. BÖLÜM

Zeynep
zeynep_aygol

Bazı seçenekler vardır, bu seçenekler ya seni doğru yola götürür ya da yanlış yola ama iki yolu da sen seçersin.

Bana bir o kadar yabancı, bir o kadar tanıdık gözlerden bakışlarımı çekip Eflin’e baktım.

Kralını selamlıyordu aynı karşı tarafta ki kızların da yaptığı gibi

Dış ses krala ne yapması gerektiğini anlatırken hızlıca karşı taraftaki en yakınımda olan kumral saçlı kıza dokundum.

Kız neye uğradığını anlayınca her şey için geç kalmıştı, elenmişti.

Eflin’in elinden tutup mağaranın girişine çektim. “Bana güveniyor musun?” Dedim. Başını iki yana saladı hızlıca “ HAYIR!” Diye bağırdı hemen. Üst dudağım yukarıya doğru kıvrıldı. “ Güzel.” Dedim ve bu sözümden hemen sonra aşağıda ki yapay nehire atlatım ikimizi de.

Suya sertçe dalınca hızlıca Eflin’i yüzeye çıkmasına yardımcı oldum. Hemen ardından yüzeye çıkıp karaya ulaştırdım ikimizi de.

Kendimizi yere atmak istesek de yapamadık çünkü karşı taraftaki kaptan o da suya dalmıştı ve bize yetişmek üzereydi. Eflin’ in elini sıkıca tutup koşmaya başladım.

Üstümüzde bir şeyin uçtuğunu fark edince küfretim. “Eflin sağ tarafa doğru koş başladığımız yerde buluşalım!” Dedim. Eflin başıyla beni onaylayıp sağ tarafa doğru koşmaya başladı ben de sol tarafa doğru koşmaya başladım.

Uzun süre koşmuştum ama lanet olası ejderha peşimi bırakmamıştı. Nefesim kesilmek üzereydi ve daha başlangıç yerine vardı.

Ayağım takılınca yere sertçe düştüm yüz üstü. Çocuk gibi ağlamak istedim, ama çocukken ailem gelmezdi şimdi de gelmezdi ağlasam boşunaydı.

Yerden kalkmak için hareket ettim ama arkamda bir hareketlilik hisedince kaskatı kesildim.Arkamı dönüp ona baktım. Bana çok dikkatli bir şekilde bakıyordu.Bana doğru bir adım attı. Geriledim.

Dudaklarını aradı konuşmaya çalıştı sonra öksürdü.”Neden beni selamlamadın?”1000 yıl sonra ilk kez konuştuğu için sesi boğuk çıkmıştı.

Kaşlarımı çattım.” Neden selamlayacakmışım? Kralım değilsin!” Sert çıkışımla kaşlarını çattı.”Hayır, yanılmıyorum senden güçlü bir enerji hissediyorum senin gücün var küçük kız!” Dedi.

Ayağı kalktım ve ona öfkeyle baktım.” Yalan söyleme!” Dedim. Hızlı adımlarla aramızdaki mesafeyi kapatı. Çok güçsüz görünüyordu sanki kendisini zorla ayakta tutuyormuş gibi.

“Kimden saklıyorsun?” Dedi.

O kadar yakındık ki nefes bile almaktan korkuyordum.

Kendimi toplayıp başımı kaldırıp ona baktım çok uzundu. Oğuz’dan bile daha uzundu. İki metre olup olmadığını merak ediyordum.

Kulağıma Eflin’in sesi gelince kendimi toparlamaya çalıştım. “Su kralı ne demeye çalışıyor, bizden bir şey mi saklıyorsun?”sesindeki hayal kırıklığı kendisini çok net açığa çıkarıyordu.

“Eflin bak her şeyi sonra açıklayacağım ama lütfen sus!” Dedim.

Lanet ejderha kaşlarını çatı “kiminle konuşuyorsun?”gülmemek için kendimi zor tuttum ve kulağımda ki kulaklığı ona gösterip ne işe yaradığını kısaca anlatım. Beni dikkatlice dinlemesi çok hoşuma gitti ama beli etmedim ya da öyle zanettim.

Bana çok dikkatli bir şekilde bakmaya devam edince gözlerimi ondan kaçırdım ve bir adım geriledim. Bana doğru bir adım atıp tekrar aramızdaki mesafeyi kapatı. Çenemden tutup ona bakmamı saladı. Gözleri gözlerimde bir kaç saniye oyalandıktan sonra dudaklarıma indi. Bir anlık duyguyla bende onun hafif dolgulu dudaklarına baktım.

Her şey bir anda gelişti ben ne olduğunu anlayamadan dudağı dudağımı buldu. Öpüşmemiz midemi bulandırması gerekirdi ama midem bulanmadı tam aksine hoşuma gitti bu arzu değildi başka bir şeydi.

Ne yaptığını idrak etiğim an onu geriye itim. Sadece bu anı yöneticiler görürdü bu yüzden biraz şanslıydım tüm Dünya göreceğine sadece yöneticilerin görmesinde pek sıkıntı değildi. Bu yarışmanın kuralarından biri de ejderhanın gizliliği için yayını kesiyorlardı ve şuan kameralar çalışmıyordu.

“Ne yaptığını sanıyorsun!”ona ters çıkışım onu güldürmüştü.

Lanet olası ejderha da bir değişiklik vardı sanki daha canlı gibiydi ve artık ayakta durmakta zorlanmıyormuş gibi duruyordu.

“Senden çaldığım şey için pişman değilim!” Hızlı bir hareketle bacağım da sakladığım bıçağı ona doğru savurdum. Bıçaktan hızlıca uzaklaşıp yanıma geldi ve kolumdan tutarak beni kendisine çekip tek tek sakladığım tüm silahları üstümden attı. Bunların hepsini yaparken elenmemem için sırtıma ve karnıma dokunmadan yaptı.

“Kimse söylemedi mi küçük kızlara bıçak verilmez diye?”soru sorar gibi sorması daha çok sinirlenmeme sebep oldu.“Lanet olası su kralı ne istiyorsun benden!” Dedim. Su kralının üst dudağı yukarı doğru kıvrıldı.” Bu kadar fevri olman kız kardeşimi anımsatıyor sende Ateş halkındansın ve gücünü reddediliyorsun ? “ öfkeyle ona baktım “istediğin bu mu? Hangi krallıkta olduğum mu? O zaman sana göstereyim!”

Herkesten sakladığım , kimsenin bilmediği bir sır yılardır kaçtığım bir sırdı.

Derin bir nefes verdim ve gücü hissettim iliklerime kadar. Elimde küçük bir Ateş topu olunca hafif bir tebessüm ettim. Ejderhaya bakınca bana sırıtarak bakıyordu istediğini elde etiği için sırıttıyordu.

Ateş topunu ona fırlatınca hızlı bir hareketle ateşi suyla söndürdü.

Ağzımı açıp ona bir şey diyecektim ki arkamda Eflin’in sesi geldi. “ Gerçekten yalan söylemişsin bunca yıldır bir gücün olduğunu nasıl söylemezsin Dalya!” Arkama dönünce Eflin’in ağlamamak için direniyordu. İki elini de yanında sımsıkı yapmıştı ve hemen arkasında karşı tarafta kalan tek rakip Eflin’i elemek için koşuyordu. İki seçeneğim vardı ya Eflin’e seslenecektim ya da bu ejderhadan kurtulup kendimi eleyecektim.

Tabiki de ikincisini seçtim ejderha ne yaptığımı anlamadan hızlıca koşup Eflin’i hafifçe iterek uzaklaştırdım. Tam o sırada da rakip takımdaki kız karnıma dokunmuştu.

Adım seslenince yukarıya doğru baktım. Tam olarak neyi görmeyi bekliyordum bilmiyordum ama siyah bir ekran dışında hiç bir şey yoktu oyun yer altında oynanıyordu ne bekliyordum ki.

“D-Dalya…” Eflin bana seslenmesiyle ona döndüm gülümsedim ona “Senin için her şeyi yaparım küçük.” Dedim.

Eflin ağlamak istedi ama ağlıyamadı çünkü oyundan önce konuştuklarımızı hatırladı eğer tek kalırsa onların karşısında zayıf bir kız değil güçlü bir kadın olması gerekriğini söylemiştim.

Bana açılan kapıdan çıkmadan önce bir hareketlilik hissetim arkamı döndüğüm an rakip kız Eflin’e su fırlatı ve Eflinden hiç beklenmedik hareketler yaptı. Çok güzel suya karşılık verdi o da su gücüyle. Arkamı dönüp oyundan çıktım ve kulaklığı yere fırlatıp ezdim bu oyunu alıcaktık emindim.

Asil ve Oğuz görüş alanıma gelince gülümsemek istedim ama onlar bana hayal kırıklığı ile bakıyordular. İkiside aynı anda kulaklıkraını çıkardılar ve bir kenara atılar. Her şeyi duyduklarını söylüyordılar.

“Bizim gerçekten kardeş olduğumuza inanmıştım!”ilk konuşan Oğuz oldu hemen ardından Asil konuştu “ Bize hiçbir zaman bir şey anlatmıyordun bizim yaralarımızı sarıp gidiyorsun ama biz senin yaralarına yaklaşmamıza bile izin vermiyorsun Dalya!” Gözlerimi ikisinden kaçırdım.

“ Senin için neyiz biz Dalya sadece çocukluk arkadaşı mı ? Peki, öyle olsun!” Oğuz kalbime bir bıçak daha fırlatmıştı.

“ Biliyormusun Dalya biz dünden beri seni nasıl bu saçma durumdan kurtaralım diye düşünüyoruz ama sen umrunda bile değil Gerçekten o muhafızla evlenip buralardan gidecek misin? Bizi bırakmaya bu kadar heveslimisin?”Asil bir tane daha bıçak kalbime fırlatınca başımı dik tutum ve ikisinin gözlerine baktım “ Ne yapabilirdim? Ne diyim size istemediğim bir Ateş gücüm var eğer bunu ailem öğrenirse bana neler yapar neler biliyormusunuz ? Hayır! Nereden bileceksiniz k,i benim neler yaşadığımı anlatsam ne yapabilirsiniz ki? Ben söylüyorum hiç bir şey!” Asil şaşkınlığını gizleyemedi ama Oğuz zaten tahmin etiği için şaşırmadı.

“ Yardım etmeyi denerdik!” Dedi Oğuz.

“Yardım etmeyi sadece deneyebilirdiniz bir şey yapamazdınız!” Dedim.

Tam Oğuz konuşacaktı ki kapı açıldı ve içeri rakip takımda ki kız girdi bunun anlamı Eflin kazanmıştı. Oda da başka bir kapı açılınca oraya döndük adam bize bakıyordu “ Arkadaşınızın yanına gidebilirsiniz, kazandınız” adam sanki şok geçiriyormuş gibi bize baktı aslında çok normal yüz yılardır kimse ejderha uyandıran takıma kaybetmemişti.

Tartışmayı bırakıp dışarıya koştuk Eflin orada kralını selamlıyordu ama kral beni görür görmez bakışları beni buldu. Koşarak Eflin’e koşunca Eflin kalktı ve bana sımsıkı sarıldı. Oğuz ve Asilde bize katıldı.

Hareketlilik hisetmemizle bakışlarımız yukarıya kalktı 3 ejderha geliyordu Beyaz, Kahverengi ve kırmızı.Birbirinden güzel ejderhalar.

Beyaz ejderha aniden etrafını rüzgar topladı ve hemen ardından bir kadın gördük sarı saçlı açık tenli, kehribar gözlü ve çok güzel bir kadındı. Üstünden bembeyaz uzun bir elbise vardı. Yere iner inmez yanımda ki Asil yere eğildi.

Kraliçesi olduğunu anlamak zor olmad,ı demek hava kraliçesi çok güzelmiş.

“ Eftal nerelerdesin özletin kendini” su kralını sarılınca aynı samimiyetle kraliçenin sarılışına karşılık verdi.

Eftal ismi aklımda dönüp durdu demek ki lanet kralın ismi Eftalmiş.İsmi bile tanıdıktı sanki geçmişimde bir yerde saklı gibi…

Bu sefer yere inmeden önce kahve rengi ejderhanın etrafını kayalar kapladı ve beklediğimden daha iri yapılı ama kocaman gülümseyen bir adam indi kahverengi saçlı, kahverengi gözlü bir adamdı. Eftal’e zıt olarak üstünde bir tişört ve pantlon vardı ama onun arkasında da pelerin vardı.

“ Eftal kralım nerelerdesin özletin kendini.”gelen kişinin toprak kralı olduğunu öğrenmem zor olmadı çünkü Oğuz kendi kralını selamlamıştı.

Eftal toprak kralıyla tokalaştığı sırada son ejderha yere indi ilk önce dumanlar sardı etrafını sonra ateş ve çok güzel bir kadın çıktı içeride aynı Eftal gibi gözleri siyahtı saçları ise kimse de görmediğim kadar gerçekçi bir kızıldı. Tam bu döneme ait kıyafetler ise ona ayrı bir hava katmıştı. Deri pantlonu siyah tişörtü ve arkasında deri uzun ceketi ona ayrı bir hava katmıştı istemsizce hayranlık duymuştum.

“Kızıl bomba özledim gel buraya” Eftal’in sözleriyle çok soğuk gözüken Ateş kraliçesi bir anda çok sıcak bir gülümsemeyle sarıldı Eftal’e.

Eflin kolumu çimdikleyince ona döndüm bana ateş ejderhasını işaret ediyordu.” Onu selamlamayacağım!” Eflin’e ters çıkışımla herkesin bakışları beni buldu.

“ Armin bu kız senin halkından kaçak haberin olsun.” Eftal’in konuşmasıyla ona nefretle baktım o ise bana göz kırptı sanki hiç bir şey yapmamış gibi.

Armin yani ateş kraliçesi bana baktı baştan aşağı süzdü ve aniden kaşlarını çatıp Eftal’e döndü” Bu o mu?” Eftal bana baktı ve sonra Armin’e döndü “ Bu o” Dedi.

Benim hakkımda konuşmaları canımı sıkıyordu ve neyden bahsetiklerini anlayamıyordum bu da öfkelenmemi sağlıyordu.

“ Emin misin Eftal ?”hava kraliçesinin konuşmasıyla Eftal ona baktı ve gülümsedi”Hiç emin olmadığım kadar. Ahu eminim” Dedi.

“ Bu kadar enerjik olma sebebin yanında olması mı?” Toprak kralının konuşmasıyla sırıtı “ Yok onun nedeni farklı o da var ama daha farklı ben size sonra anlatırım Arel.” Eftal bana imayla bakarak konuştuğu için herkesin bakışları benim üstümdeydi.

“ Ne bakıyorsun lanet kral!” Eftal’i terslemem herkesin şok olmasına neden oldu Eftal ise Kahkaha atı.

“ Bak küçük kız ben bir kralım haberin olsun benimle böyle konuşamazsın!” Kızıyormuş gibi davranıyordu ama dalga geçiyordu içten içe.

Oğuz koruma amaçlı önüme geçti ve Eftal’e dik bir şekilde baktı. Eftal Oğuz’un izin verdiği kadar bana bakarak konuştu “ Abin her zaman bu kadar korumacımıdır?” Bir şey demedim sadece tersçe baktım ve dış kapıya doğru ilerlemeye başladım. Daha fazla burada duramazdım çünkü biraz sonra hepsi yanıma gelip hesap soracaklardı ve bana hayal kırıklığıyla bakmalarına dayanamazdım.

Herkese yalan söyledim Küçüken gücümün olduğunu görünce korkmuştum anneme söylemek istemiştim ama sonra annemin bana 1 hafta önce dediği şeyler gelmişti aklıma eğer gücüm olusaymış beni evden atarmış sırf atmasın diye herkese yalan söyledim. Gizli gizli gücümü kulanmayı öğrendim sonra hiç gücüm yokmuş gibi davrandım çünkü ailem beni sevmeyeceği bir neden daha vermişti bana.

Dışarıya çıktığım an ilk gözüme çarpan bana koşan Çelikti. Çelik bana sıkıca sarıdlı “yaşıyorsun, inanmıyorum hem de kralımı uyandırdınız!” Çelik bir sürü şey dedi. En sonunda dayanamayıp onu itim. “ Senden de kralından da sudan da nefret ediyorum!” Yüzüne sert yumruk atıp arabasına bindim. Bir kaç dakika sonra burnu kanamış çelik geldi ve şöför koltuğuna binip arabayı çalıştırdı.

                                                                                   *

Oğuz’un bana aldığı gümüş ay küpelerini kulağıma taktım. Odamın kapısı bir kez daha tıklatıldı ve içeri Çelik’in gönderdiği adamlardan biri son valizimi aldı ve çıktı.

Aynadan kendime baktım. Kırmızı kısa elbisem gerçekten çok yakışmıştı. Dizimin birazcık üstünde bitiyordu elbise , sırtım çok açıktı ve göğüs dekoltesi çok fazlaydı elbisenin uçları omuzlarımdaydı. Kırmızı topuklu ayakkabılarım da bana ayrı bir hava katmıştı. Küçük kırmızı çantamda çok hoş duruyordu. Saçlarımın iki tarafından da birer tutam almıştım ve arkadan kırmızı bir kurdeleyle tutturmuştum.

Çelik’le ailem 2 gün önce konuşmuşlar ve beni nişanlımla beraber su sarayına gitmemi kararlaştırmışlar. Çelik bana güzel süslen demişti. Kralın gözü önünde olacakmışız sürekli bende kralına süpriz yapmak için kırmızı elbise giydim kendi krallığımı temsil eden.

1 haftadır yani yarışma gününden beri konuşmuyordum kimseyle Oğuz, Eflin ve Asil bana tonlarca mesaj atmıştılar ve aramıştılar hiçbirine bakmadım, bakamazdım…

Hazır olduğuma emin olunca masanın üstünden telefonumu aldım ve teyzemle mesajlaşma yerine girdim. Sesli mesaja bastım ve konuşmaya başladım. “ Biliyorum bu mesajları okuyunca üzüleceksin hata beni bulmak için elinden geleni yapacaksın ama teyze benim tek ihtiyacım yanımda olmandı ve sen aylardır geri dönmedin, sorun yok sadece senin uzun yokluğuna alışamadım bazen keşke asker olmasaydın diyorum. Biliyormusun belki her şey daha çekilir hale gelirdi. Her neyse ben gidiyorum buralardan bunu haber vermek istedim dönemem buralara kardeşlerime iyi bak olur mu ? Eflin’e bir anne gibi yaklaş ,ona üzülünce hemen sarıl, Asil sakin biridir ama ben gittikten sonra öfkelenecek eminim. Onu sakinleştir teyze, Oğuz üzüldüğünü asla beli etmez ama onunla konuş içine atmasın her şeyi, seni seviyorum teyze umarım görüşebiliriz.”

Sesli mesajı sonlandırıp telefonu çantama attım. Ağlamayacaktım dik durmam gerekiyordu.

Teyzem askerdi ama en son göreve gidince evinde unutmuştu telefonunu ve gidip alacak vakti yoktu bu yüzden yakardı ondan haber alamıyordum kendisi 1 kez başka birimin telefonunda aramıştı o da çok kısa sürmüştü 6 aydır teyzemle konuşmamıştık bende geri döndüğünde hepsini dinlesin ve neler yaptığımı duysun istemiştim.

Odamın kapısını açıp merdivenlerden aşağı indim. Dış kapıya yaklaşınca sesler gelmeye başladı. Dış kapıdan çıkar çıkmaz ilk gördüğüm Çelik’ti. Çelik nutku tutulmuş gibi bana bakıyordu. Yalancıktan gülümsedim ,ailem hemen yanında olduğu için çeliğe sarıldım.

“ Dalya! Kızım bu ne hal niye çıplak dışarı çıktın?” Oğuz’un ani tepkisiyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. “Ne diyorsun Oğuz elbise bu!” Oğuz’a kızgın bir şekilde bakınca Oğuz bana tersçe baktı “ Kabul etmiyorum üstünü hemen değiştir bu kadar kısa bir elbiseyle seni bu muhafızla göndermem!” Tam ağzımı açıp konuşacaktım ki Eflin konuştu” Oğuz bırak istediğini giysin!” Eflin’in gözlerinde uyarı vardı Oğuz’a karş,ı Oğuz oflayarak kabul etmek zorunda kalmıştı.

“Hazır mısın?” Çelik’in sorusuyla, Çelik’e baktım. Çelik başıyla son model arabasını işaret edince Asil’ e sarıldım, Asi’lde aynı şekilde karşılık verdi. “Hava durumu sakın delice bir şeyler yapma yokluğumda hava gibi aniden bozulup her yeri fırtınaya verme!” Dedim.

Asil sesiz kaldı bu da onun dilinde denerim demekti. Uyarımı çok net anlamıştı yokluğumda babasını öldürmeye kalkmayacaktı ya da benim ailemi çünkü ben gittikten sonra Oğuz onlara her şeyi anlatacaktı büyük ihtimale.

Oğuz’a sarıldım o da bana sarıldı. Elleri saçlarımı okşadı ve kulağıma fısıldadı.” Gitmek zorunda değilsin, seni kurtarabilirim.” Çok sakin konuşsa da içten bir savaş veridğini hissediyordum.

Derin bir nefes verip ondan ayrıldım” Eflin ve Asil sana emanet başlarına bir iş gelmesin onları yalnız bırakma ve kendini alkole verme, birilerini dövme başına iş getirme, Artık seni kurtaracak Dalya olmayacak.” Gülümsedim ama acı bir gülümsemeydi.

Eflin’e sımsıkı sarıldım aynı şekilde o da bana sımsıkı sarıldı. Eflin’in saçlarını okşadım. “ Güzelim benim sen zayıf biri değilsin bunu asla unutma ve bu erkeklerden daha zeki olduğunu unutma bu salakların delice şeyler yapmasını engele ve en önemlisi sen asla yalnız değilsin.” Yanağına öpücük kondurup ondan ayrıldım ve arabaya doğru ilerledim ta ki arkamda Eflin’in sesini duyana kadar. ”Annem gitti sende gitme geri gel Dalya!” Omzumun üstünden ona baktım gözleri yaş doluydu gülüyordu ama acı çeker gibi gülüyordu. Oğuz Eflin’in omzuna elini koydu. Hepsine son kez gülümsedim ve arabaya bindim.

Çelik bir kaç saniye sonra şöför koltuğuna binip arabayı çalıştırdı. “ Hayırdır neden kırmızı giydin?”Çelik’in sorusuyla içimdeki kuşku gitmişti. Hâla benim gücümün olmadığını sanıyordu bu da benim işime gelirdi.

“ Bana şık şeyler giy dedin bende giydim!”hafif sinirlenmiş gibi konuşmuştum.

“Dedim de kırmızı ne kadar bize uyar onu bilemedim?” Dedi.

“ Bana güzel giyin dedin giydim!” Dedim.

Daha fazla tahammülü kalmamış olmalı ki sustu zaten bende konuşmak istemiyordum…

                                                                      *

Uzun süreli yolculukla karadan su krallığına gelmiştik. Su krallığına 3 farklı yol vardı su,kara ve hava su daha uzun sürüyordu çünkü oraya giden yolar büyük kayalar falan vardı. Kara yolculuk ise daha rahatı belirli bir yoldan sonra sadece dümdüz ilerliyordu araba.Hava yoluda genelikle söylendiğine göre uçan atlarla ama uçan atların efsane olduğunu düşünüyordum. Çünkü uçan atlar yılardır görülmüyor ve bende hiç görmedim.

4 kralık, 4 kenar bölgelerdeydi hemen ortasında da normal insanların yani bizim geldiğimiz yer vardı. Su kralığı diğer krallıklara göre daha uzaktaydı, su kralığına en yakın da ateş kralığıydı.

Tabi su, ateş,hava ve toprak kralığı dışında küçük kralıklar vardı ama bunlarda 4 büyük krallığa bağlıydı.

Araba durunca Çelik beni durdurdu.” Unutma Dalya burası kralın evi ve krala saygılı davranmalısın!” Çelk’e göz kırptım. “ Merak etme tüm halk beni buraya getirdiğin güne lanet edecek sizi pişman edeceğim, beni kardeşlerimden ayırmak neymiş görün!” Daha fazla bir şey demesine izin vermeden arabadan inip koca saraya baktım hayatımı tamamen değiştirecek o saraya baktım.

“ Çelik nişanlın yarışmada ki kadın olduğunu söylememiştin?” Tanıdık sesi duymamla karşımda ki kişiye baktım. Su kralına. Eftal’e baktım. Çelik ilk önce kralını selamlad.ı Eftal’deküçük baş selamıyla kabul etti.

“ Efendim bildiğinizi sanıyordum, afedersiniz.” Çelik’in konuşmasıyla kaşlarım çatıldı. “ Af dilemeyi biliyormuşsun demek ki Çelik!” İğnelememle Çelik öfkeyle bana baktı. Omuz silkip etrafı incelemeye devam ettim.

Hemen köprünün altında su vardı nehir gibi akıyordu ve çok güzel gözüküyordu su. Suya dokunmak için eğilmiştim ki biri kolumu tutu.” Sakın o suya dokunma o su tehlikelidir seni ben bile kurtaramayabililirim!” Eftal’in ani çıkışıyla korkmuştum ama beli etmedim. Kolumu ondan kurtarıp çelik’e doğru ilerledim. Çelik’in duyacağı şekilde mırıldandım. “ Sanki yedik al senin olsun kral bozuntusu!” Çelik kolumu aniden sıkınca acıyla inledim. Eftal bize bakınca gülümsedim sanki canım yanmamış gibi davrandım.

“ Ne oldu?” Dedi Eftal.

“ Hiç bir şey sadece ayağımı burktum yanlışlıkla.” Dedim.

Eftal’in yanına bir muhafız geldi kulağına bir şeyler söyleyip gitti. Eftal ilk önce Çelik’e baktı sonra bana “ Küçük kızın odası hazır götürürsün onu odasına.” Arkasına dönüp Sarayın içine girdi Eftal.

Çelik onu takip etmemi işaret etti bende mecbur onu takip ettim. Sarayın içine girmemle bir kaç hizmetli dönüp çelik’le ikimize selam verdi.

Çelik bir odanın yanında durunca durdum “Odan burası hemen ilerideki sağda kalan oda ise benim evlenince ikimizde aynı odada benim odamda kalacağız.” Çelik’i başımla onaylayıp odaya girdim ve kapıyı kapatım.

Kendimi yatağa attım ve ağlamamak için direndim. Artık hayatım birine bağlıydı o izin verirse yapabilirdim izin vermezse hiç bir şey yapamazdım. Ailem göz göre göre beni satmıştı para uğruna.

Kapım aniden tıklatılınca hemen doğruldum. Orta yaşlı bir kadın içeri girdi kafası önde yanıma geldi. “Efendim ben Lidya, beni Kralımız gönderdi sana yardımcı olmam için bundan sonra size ben yardımıcı olucam.” Başımı beli belirsiz sağladım. “ Efendim demene gerek yok Dalya de yeter” Dedim.

“ Efen- Dalya sizi akşam yemeğine hazırlamalıyım izninizle.” Bana ismimle hitap etmesi hoşuma gittiği için gülümsedim “ Gerek yok ben bu kıyafetleri krala özel giydim.” Dedim.

“ Ama Dalya siz su krallığında ateş krallığının renklerini giyiyorsunuz bu bir kabalıktır! Siz su halkının ileri geri gidenlerinden en iyi adamla nişanlısınız!” Gülümsedim. “ Haklsınız ama size bir sır vereyim mi? Bu sırı buradakilerden sadece kralınız biliyor aslında ben ateş halkındanım” göz kırpıp gülümsedim. Lidya şoku üstünden atana kadar gülmemek için kendimi zor tutum gerçekten çok komik bir surat oluşmuştu yüzünde.

Kapım tekrar tıklatılınca kaşlarım çatıldı. Çelik’in sesi geldi kapının arkasından “ Dalya müsait misin?” Derin bir nefes alıp verdim “ Gel Çelik” Dedim.

Çelik içeri girmesiyle Lidya başını öne eğdi hemen, Çelik bir bana bir de Lidya’ ya baktı. “ Sorun mu çıkarıyor sana!” Çeliğin sert sesiyle ben kaşlarımı çatarken Lidya başını iki yana saladı” Hayır efendim!” Çelik bakışları beni buldu sonra kıyafetlerimi baştan aşağı süzdü “ Dalya yenisin diye kızmıyacağım ama bu kıyafetlerle akşam yemeğine oturamazsın sadece biz bize olmayacağız!” Dudağımı büzdüm. “ Ama hayatım biliyorsun çıkmadan önce nasıl hazırlandım ben bu kıyafetleri çıkaramam hem o kadar kısa değil ki?” Gözlerimi tatlı tatlı kırpıştırdım ve ayağı kalkıp ellerimi Çelik’in boynuna doladım.

Çelik küfrederek benden uzaklaştı. “ Ne halt yiyorsan ye ama bir daha sakın bu kadar kısa elbise giyme ve diğer krallıkları simgeleyen renklerden de giyinmemeye dikkat et!” Kahkaha atmamak için zor duruyordum ama ona canımı acıtmasının bedelini ödetecektim.

“ Neden ki karizman mı çizilir yoksa?” Tatlı tatlı soruyordum ,aptala yatıyordum bilerek sinir olsun diye işe de yarıyordu.

“ Kızım ne oluyor sana benim hırçın kızım nerede?” Anında kaşlarım çatıldı “ Ben senin eşyan değilim, hırçın kızında değilim!” Sert çıkışımla kahkaha attı. “Ha şöyle kızım ben senin bu hallerine alışığım.” Dedi.

Çelik’in omzuna yumruğumu geçirdim. Acıyla inledi”Ah! Kızım sen manyak mısın?” Dedi. Omuz silktim “ Yeni mi fark ettin?” Dedim bende ona karşılık.

“ Seni dışarıda bekliyorum hızl hazırlan bekletme beraber yemek salonuna geçeceğiz?” Başımı saladım.

Çelik dışarı çıkıp kapıyı kapatınca bizi izleyen Lidya ona baktığımı fark edince başını öne eğdi.

“ Lidya senden bir şey istesem yapar mısın?” Lidya başını hızlıca saladı “ Evet efen- Dalya yaparım.” Gülümsedim. “ Lütfen sen şu sandalye’ye otur” kaşlarını çatı ama beni ikiletmedi ve oturdu. Bende karşısına makyaj masadında ki pufu koydum ve oturdum. “ Biraz çelik’i bekleteceğim ve sende sesizce burada otur lütfen.” Başını beli belirsiz sağladı.

                                                                                    *

Odada ki güzelce yerleştirilmiş kitaplarıma baktım hepsinin buraya hasarsız gelmesi çok hoşuma gitmişti kitaplarımda hasar olmasını sevmezdim. Tüm kıyafetlerimde özenli bir şekilde gardıropta duruyordu ekstra kıyafetler de vardı. Oda kocamandı ve tam hayalimde ki gibi oda da salıncak puf vardı.

Kapım 4. Kez tekrar çalınınca ayağı kalktım. Benim kalkmamla Lidya da kalktı. Kapıyı açıp 25 dakikadır kapıda bekletiğim Çelik’e gülümsedim. “ Sen çok sabırsız birisin. Bekleyemedin 2 dakika!” Çelik bana öfkeyle bakınca önden ilerledim. Çelik hemen arkamdan gelip kolumu tutu. Kolumu ondan kurtardım. “ Çelik bırak kolumu!” Öfkeyle ona bakınca hemen bıraktı hassasiyetimi biliyordu. “ Tamam , özür dilerim.” Dedi.

“ Dalya oraya benim elimi tutarak giriceksin o kadar misafir varken öyle giremezsin!” Derin bir nefes alıp verdim ve bana uzatığı koluna girdim. Beni sağda ki koridora çevirdi hemen önümüzde büyük bir kapı vardı. Kapının önünde iki iri yapılı muhafız vardı.

Kapının önüne gelince muhafızlar ikisi de selam vererek kapıyı bizim için açtı. İlk gördüğüm şey kocaman masa ve neredeyse tüm sandalyeler doluydu. Tam karşımızda ise Eftal vardı.

Herkes bize bakıyordu yani bana nedenini anlamaya çalışsam da anlayamamıştım. Çelik’in kulağına yaklaştım.” Neden bana bakıyorlar?” Çelik herkese baş selamı verdikten sonra bana gözleriyle elbisemi işaret etti.” Elbisen çok iddialı ayrıca sen su sarayın en yakın zamanda baş muhafızı olacak adamla nişanlısın ve kıyafetin kırmızı renk” anladım dercesine başımı saladım.

“ Su kralığına layık mı sizce de bu kız hem bir fani hem de saygısız burası sizin hayatınızda ki gibi toz pembe değil!” Masanın hemen yanımızda kalan adam saygısızca konuşunca kaşlarım çatıldı. Kimsenin konuşmasına izin vermeden çelik’e döndüm “ Anladığım kadarıyla şuan herkes kendi halkındakilerle aynı yere oturuyor değil mi?” Çelik anlamaz gözlerle bana baktı ama başıyla beni onayladı da.

Ateş kraliçesi Arminin hemen yanında ki sandalye gözüme çarptı ve çelik’in kolundan ayrılıp oturdum sandalye Armin ve Eftal’in tam ortasındaydı.

Herkes şaşırmıştı ama en çok da Çelik çünkü kimse böyle bir hareket beklemiyordu.

Gülümseyerek beni küçümseyen adama baktım.” Ne demiştiniz bir fani mi ? Size bir şey söyleyeyim mi konuşmadan önce iki kez düşün özelikle karşındaki bir kadınsa!” Son cümlede nefretle bakmıştım adama ama hemen sonra yine gülümsedim.

Masada kahkaha sesi gelince çaprazımda kalan hava kraliçesi Ahu’ ya baktım. “ Bak ben sana dedim bu kız sensin.” Ahu kahkahalar arasında Arminle konuşmuştu.

“ Hayvanlar kralı kadınları küçümsemen yüzünden kendi sonunu getireceksin. Bunu da asla unutma Ateş kadınlarından korkacaksın!” Ahu’nun sağında kalan vampire benzeyen adam beni küçümseyen yani Hayvanların kralı olan adama ağzının payını güzel vermişti.

“ Vampir yine çok konuştun!” Hayvan kralının tehdidini hiç aldırış etmeden bana bakıyordu sırıtarak. Ben bir vampirle aynı masada oturmaya mı şaşırayım yoksa bana böyle bakmasından mı korkayım karar veremedim.

“ O gözlerini çek Alkan!” Eftal’in vampiri uyarması vampirin yani Alkan’ın daha çok hoşuna gitti ve bana gülümseyip Eftal’e döndü” Seni ilgilendirmiyor Eftal senin kızın değil!” Kaşlarımı Çatım ben kimsenin kızı değildim!

“ Baktığın kişi benim kızım Alkan gözlerine dikkat et yakmıyım yanlışlıkla!” Kaskatı kesilmiştim Armin beni korumuştu. Bana “Kızım” demişti annem bile bir kez dememişti.

Armine bakınca Armin bana bakmıyordu Alkana öfkeyle bakıyordu. Alkan ise korkmuş olmalı ki gözlerini benden ayırmıştı.

Armin aniden başını bana doğru çevirip gülümsedi. İfadesiz bir şekilde ona baktım. Ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki susturdu beni.” Bazen bazı soruların cevabı yoktur.” Dedi.

Bir kaç tane hizmetçi yemekleri servis etmeye başladı. İstemsizce gerilmiştim ve ayağımı sallamadan duramıyordum. Kendimi buraya ait hissetmiyordum. Çelik’e baktım bana bakmıyordu hemen yanında oturan çok güzel bir kıza bakıyordu kızda ona kaçamak bakışlar atıyordu.

Yalnızdım. Hiç bir zaman kimsem olmamıştı ama kardeşlerim vardı ve hayat bizi ayırmıştı. Ben yine yalnız kalmıştım tanımadığım insanlar arasında.

Bir el bacağımda hissedince korkudan sıçradım. Bakışlarım hemen sağımdaki kişiye döndü. Eftal hemen elini geri çekmiş bana endişeyle bakıyordu. Çelik aniden sandalyesinden kalkıp yanıma geldi.”Sorun yok Dalya burada sana kimse zarar veremez.” Çelik kısık sesle konuşmuştu ama Eftal’in de duyduğunu anlamıştım.

Çelik kendi sandalyesine giderken bakıştığı kız bana nefretle bakıyordu. Onu görmezden gelip masadakiklere baktım bakışları çaktırmadan bendeydi. Eftal’in bana yaklaştığını görünce konuşmasını bekledim.” İyi misin? Ben şeyden dokundum ayağını çok titretiyordun bilmiyordum korkacağını.” Kafamı çevirip simsiyah gözlerine baktım. “ Merak etme ben iyiyim!” Onu terslemem hoşuna gitmemiş olmalı ki hemen önüne döndü.

Kapı aniden açılınca kaşlarımı çatım. Kahverengi saçlı bir kadın muhafız girdi içeri herkese selam verdi. Gözleri beni bulunca şok oldu ,aynı benim gibi. Sandalyeden hızlıca kalktım.

“ D- Dalya senin ne işin var?”

“ Teyze!”

Aynı anda konuşmuştuk ikimizde ve bu masadakilerin dikkatini daha çok çekti.

“ Bana yalan mı söyledin Dalya evleneceğim dedin ,tamam dedim ama gidip baş muhafız olacak adamla evleneceğini söylemedin!” Bana sarılmasını bekledim ama o bana kızmayı tercih etmişti oysa ona ne kadar ihtiyacım vardı.

“ Askerim dedin teyze bir hava muhafızı olduğunu söylemedin yeni işin çok güzelmiş!” Bana öfkeyle bakmasıyla yerime oturdum. “ Sonra Dalya!” Dedi.

Teyzem herkesten özür dileyip Ahu’nun yanındaki boş sandalyeye oturdu.

Bir daha konuşmadım sadece yemeğime odaklandım. zaten çok da yediğim söylenmezdi.

“Siz nasıl tanışmıştınız?“ Sorunun bana sorulduğunu anlayınca kafamı kaldırıp soran kişiye baktım. ÇeliK’e bakan kızıdı.

“ Çelik’le tanışmam küçüklüğüme dayanıyor en yakın arkadaşlarımdan biri su halkından ilk gücü ortaya çıkınca kontrol amaçlı çelik ve doktorlar gelmişti. Çelik o gün beni gördü ve bir daha peşimi bırakmadı. Büyüyünce de peşimi asla bırakmadı nereye gitsem karşıma çıkıyordu. Bir gün eve bir gittim çelik benden habersiz beni istemiş babamdan sonra işte nişanlandık.” Çelik kaşlarını çatı “ senin yüzünden kendimi sapık gibi hisetim şuan, ayrıca ben senin peşinden hiç koşmadım” çeliK’in sözleriyle kahkaha attım “ Sen hiç koşmadın, herkesin içinde anlatmamı istemezsin çünkü olayın sonu pek iyi bitmiyor!” Çelik anında susup önüne döndü.

“ Merak etim anlatsana?” Yine o kız soru sorunca yalancıktan gülümsedim ve anlatmaya başladım.”Lise son sınıftım ben o zamanlar. Bir gün okul çıkışı kafeye gittim kahve almak için oradan da benim arkadaşlarımla sürekli buluştuğumuz parka gidecektim. Bilmiyordum orada çelik’in olduğunu kafeden çıktıktan sonra bir adam benim peşimden geliyordu. Bende Çelik’i tanımadım uzun zamandır karşılamıyorduk. Çelik işte beni takip ettikçe bende sapık sandım. Çelik’e onu fark etiğimi fark ettirmeden arkadaşlarımın yanına doğru koştum o da koştu ,onlara yaklaşınca Oğuz var çocukluk arkadaşım onu görünce sapık var dedim bu da benim sözlerimle delirdi ve çelik’in peşine verdi. O gün

çelik baya bir koştu sonunda bir güzel dayağını da yedi.” Masadaki herkes kahlahalara boğulunca çelik’le bakıştım. Bana öfkeyle bakıyordu.

“ Size söyleyeyim ben , Oğuz’la tanıştım gerçekten çok sert bir adam.” Toprak kralı Arel’in konuşmasıyla ona döndüm ve gülümsedim.

Aniden Ahu bana döndü “ Ayy! Sen çoğumuzu tanımıyorsun dimi?” Başımı onu onaylarcasına saladım.

“ Bu Deniz kızlarının kraliçesi Aydilge.” Çelik’e bakan kız demeki Deniz kızıymış.

Aydilgenin yanındaki adamı işaret etti “ Buz kralı Kunter çok soğuk biri zaten az konuşmasından da anlamışsındır.” Kunter onun hakkında konuşmuyormuşuz gibi umursamadı bizi.

Kunterin yanında hayvanlar kralına baktı “ hayvanlar kralı Aslan ismi dönüştüğü hayvanla aynı” başımla onaylayıp Alkana yani vampire baktım.

“ Bu Alkan bir vampir ama genellikle gücü olan insanların kanını emiyor o yüzden rahat olabilirsin.” Dedi Ahu.

Alkan’ın hemen yanında teyzem oturuyordu. Sonra Ahu, Arel ve yanında hiç tanımadığım bir kadın vardı.” Bu güzel kadın ise Arel’in eşi Ayda” Ayda bana sıcak bir gülümseme sundu bende karşılık verdim ona.

Ayda’ın yanında oturan erkek muhafız Ateş halkının baş muhafızı olmalıydı “ Bu gördüğün Ateş muhafızı Barlas “ Barlas bana tebessüm edince bende ona tebessüm ettim.

“ Zaten diğerlerini tanıyorsun.” Başımla onu onayladım.

                                                                                                 *

Yemek bitince ben hemen odama dönmüştüm. Gece yarısını geçeli çok olmuştu. Uykum yoktu ve artık kitap okumaktan yorulunca dışarı çıkma kararı almıştım.

Dışarıya çıkmama hiç karışmadı muhafızlar. Dışarıya çıkınca nehir gibi duran yerde sabah köprü varken şimdi yoktu. Karşıya geçemediğim için üzülsem de nehri izlemek hoşuma gitmişti. Bu nehirde beni etkileyen bir şeyler vardı. İstemsizce elimi uzatım nehre, elim suya değeceği sıra kolum tutulup çekildi.” Leydim lütfen suya dokunmayın, bu su tehlikeli su” kaşlarımı çatıp ayağı kalktım.

Muhafızın karşısına dikildim “ Neden tehlikeli bir su ayrıca köprü nereye kayboldu!” Muhafız bana baktı ve gülümsedi “ Evinizden ayrılmak zor olmalı hiç bilmediğiniz insanlarla tanışmak, bilmediğin kurulara alışmak zor olmalı” kaşlarımı çatım bilerek konuyu değiştirmişti ama bende uzatmadım.

“ Geldiğim yerde bir evim yoktu yani vardı ama ev gibi hissettirmiyordu” Dedim.

 

“ siz evinizi daha bulamamışsınız leydim” Dedi muhafız.

Tam o sırada gökyüzünde bir yıldız kaydı.Muhafız bana döndü. “ Dilek tutun leydim.” Dileklere inanan biri değildim ama yine de tutum.

Özgür olabilmek…

Bölüm : 20.06.2025 22:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...