
Günlerdir doğru dürüst odadan çıkmıyordum. Zaten çıkmamda yasaktı. Çelik o günkü olaydan sonra beni kendi odasına kapatırdı. Sadece yemek zamanlarında Çelik’le odadan çıkıyor Çelik isterse bahçeye çıkıp hava alıyordum. Onun dışında genelikle yataktan çıkmıyordum.
Yataktan çıkmak istemezsemde zorundaydım birazdan Çelik gelecekti ve yemek için beni odadan dışarı çıkaracaktı.
Yataktan zorla kalkıp duşa girip hızlıca çıktım. Üstüme hemen bir kazak altıma ise tayt giydim. Aynadan kendime baktım. Berbat bir haldeydim. Ağlamaktan morarmış göz altlarımı kapatıcıyla hemen kapatım. Saçlarımı tarakla tarayıp düzeltim. Artık daha az berbat görünüyordum.
Kapı tıklatılınca kapıyı açtım Çelik bana bakmadan yürümeye başlayınca bende arkasından yürüdüm.
Yemek odasına varınca Çelik elimi tutu. Bu sefer bir gariplik vardı yemek masasında Eftal değil Armin oturuyordu. Aydilge ve kunter de yoktu. Çelik’e döndüm. “ Erken mi geldik?” Çelik omuz silkip yerine oturdu bende onun yanına oturdum.
Sesizce yemeklerimizi yerken kapı açıldı Çelik ayağı kalkınca gelen kişiye baktım Eftal üzerinde çok şık bir takım vardı aynı eski zamanlarda ki gibi görkemli kıyafetler hemen arkasındaki beyaz pelerini ise onu daha yakışıklı yapıyordu.
Gözleri beni buldu. Ayağı kalkmadığımı garipsememişti çünkü ona kral muamelesi yapmıyordum.
Gülümsedi. İstemsizce gülümsemesine karşılık verdi m uzun zamandır gerçekçi gülümseme yapmıyordum ama Eftal’e nedense gerçek gülümsememi sunmuştum.
Eftal ona karşılık vermeme şaşırmış olmalı ki yüzünde şaşkınlık ifadesi oluştu.Ama hemen toparlayıp Armin’in yanına gitti.
“ Seni buraya hangi rüzgar atı kızıl cadı.” Armin gözlerini devirdi. “ Bilmem belki bana ait olan kızımı bana verirsiniz diye düşünüyordum.” Eftal gülümsedi hemen ardından diliyle damağına vurdu” Çok sevdik geri vermeyiz.” Armin bir annenin gülümseyeceği kadar sıcak gülümsedi. “ Sana ateş kraliçesi olarak bizzat ben eğitim vermek istiyorum.” İçimden bir ses kabul etmemi istiyordu ama diğer ses ailenin bunu yaptığın için asla seni kabul etmiyeceğini söylüyordu.
Çelik’e baktım bana bakmıyordu yemeğine odaklanmıştı. Eftal’e baktım kabul etmemi istiyordu beli ki en son Armin’e döndüm “ Tamam kabul ediyorum.” Armin’in gülümsemesi genişledi “ o halde şimdilik haftada bir gün Ateş krallığına gel ve eğiteyim.” Başımla onayladım. Yemeğime geri dönerken Çelik kulağıma yaklaştı. “ Benim bir işim var ben gidiyorum.” Başımla onu onayladım. Çelik Eftal’den izin isteyerek gitti.
Masada uzun bir sessizlik olunca rahatsızca yerimde kıpırdandım. Eftal ayağı kalkınca ona döndüm bana doğru geliyordu. “ Seni su halkıyla tanıştırayım mı?” Kaşlarımı çattım. Eftal’in suratına garip bir şekilde baktığım için Eftal kendisini açıklamak istedi tekrar “ Duyduğum kadar geldiğin günden beri köprünün ilerisini görmemişsin.” Bir şey demeden kalktım.
Eftal yolu gösterirken bende onu takip ettim. Saraydan çıktığımız an köprü uzamaya başladı Eftal’e beraber köprüyü takip ederken gözüm akan Nehir’e kaydı. Nehirde bir şey hareket etiğini görünce kaşlarımı çattım. Çok büyük bir şeydi büyük bir kuyruğu vardı.” O şey ne?” Eftal başını benim tarafıma çevirdi. “ Siren olabilir kralı olduğumu hissetmişse beni görmek için yakına gelmiştir seni görünce de kaçmıştır “ başımla Eftal’i onayladım.
Aklıma gelen diğer soruyu ona yöneltim.”Neden o suya dokunmak yasak” Eftal kaşlarını çattı. “ Bu sudaki canlılar tehlikeliler lanetim yüzünden beni de her zaman tanımıyorlar bu yüzden bu suya dokunursan saldırırlar aslında bu su bir zamanlar her yaraya iyi gelirdi herkes dokunabilirdi ta ki ben lanetlene kadar şifasını kaybetti bir daha da şifalı su olmadı.” Eftal’e üzülmüştüm o kadar şey yaşamıştı. Yılardır onun hikayeleriyle büyümüştük ama bu kadar sorumlulukda fazlaydı kendi laneti yüzünden tüm halkı da çoğu şeyini kaybetmişti.
Biraz yürüdükten sonra evlere varmıştık herkes kendi işinde gücündeydi. Yirmiden fazla erkeğin toplandığı yer dikkatimi çekince Eftal’e döndüm “ Ne yapıyorlar burda.” Eftal derin bir nefes verdi.”Kurumuş gölü canlandırmaya çalışıyorlar.” Yanlarına doğru gitim ve oradaki genç bir kız çocuğuna yaklaştım. “ Neden kurudu? Burası su kralğı, su kralığında neden su kurumuşki.” Genç kız kaşları çatık bir şekilde bana baktı.” Yabancı kız duymadın mı kralmızın laneti yüzünden suyun kuruduğunu!” Kaşlarım çatık bir şekilde Eftal’e döndüm bana bakmıyordu yere bakıyordu.
Eftal’in yanına gittim.“ Eftal bir şey soracağım neden sen suyu canlandırmıyorsun sen su kralısın.” Ona ilk kez ismimle ses etmem onu şoka uğratmıştı ya da krala ismiyle hitap etmem.
Şaşkınlığını üstünden atarak acıyla gülümsedi” Denedim uyandığım günden beri denedim.” Aklına bir fikir gelmişçesine bana döndü. “ Bana yardım et belki bir umut suyu tekrar getirebilirim.” bu sefer şaşkınlığa ben uğramıştım.
“N-nasıl yardım edeceğim” Eftal gülümsedi “ Varlığın Dalya.” Elimden tutarak beni kalabalığın içine soktu. “ Su halkı durun bir de ben deniyeyim!” Bir adam gülünce kaşlarımı çatım. “ Evlat tek başına yapamazsın hadi büyüklerine bırak bu işi” kaşlarımı çattım Eftal’in yüzünü bilmediklerini ve şuan yanlarında kral olduklarını bilmiyorlardı.
“ Amca lütfen bir izin ver hem tek değil yanımda Dalya var” asla hiç birine sinir olmamıştı oysa çoğu insandan daha büyük olduğuna emindim.
Eerimizi bırakmadı ikimizinde yere eğdi ve ilk önce benim elimi sora kendi elini benim elimin üstüne koydu. “ Hazırmsın Ateş perisi.” Eftal’e baktım bana gülümseyerek bakıyordu. Gözümü ondan kaçırdım. Toprağa baktım . Eftal’in derin bir nefes alıp verdiğini hissetim. Vücudumdan bir enerjinin hareketlendiğini hissedince Eftal’e döndüm bana bakıyordu ama bir farklılık vardı saçları mavi olmuştu.çok güzeldi saçları ama bana çok tanıdık geliyordu. “ Saçların…” devamını getiremedim elime bir ıslaklık gelince, toprağa döndüm. Su, su çıkıyordu.
İnsanların neşeli sesleri geldi kulaklarıma bazı sesler duyuyordum onlardan biride Eftal’in kim olduğunu söylüyordu. “ Bu su kralı bakın saçlarına” bir diğer seste şöyleydi. “ yanında ki kız kim ?” Ve binlerce konuşma vardı.
Eftal ikimizin elini de aynı anda çekti. Su artık doluyordu göl oluşuyordu. Eftal halkına gülümseyerek baktı. “ Görüyorsun dimi Dalya halkım bana inanıyor belki de senin sayendedir.” Göz kırpıp beni bu kalabalıktankurtardı. Biz uzaklaşınca Eftal’in saçı eski halini almıştı.
Kalabalıktan tamamen uzaklaşınca kahkahalar attım. “ İNANMIYORUM BU ÇOK EĞLENCELİYDİ!” Eftal bana gülümseyerek beni izlediğini fark etince kahkaha atmayı bıraktım.
“ Su krallığı eskiden çok güzeldi ama yokluğumda çok şey değişmiş ama eski haline getirebileceğime inanıyorum artık “
Eftal’ i başımla onayladım. “ Her şey eski haline gelmez ama tekrar halkını ayağı kaldırabilirsin ve laneti yenebilrsin” gülümsedi.
“ Hadi seni denizkızlarının yanına götüreyim.” Heyecanlandım ve aynı küçük bir kız gibi kendimi tutamayarak ona sarıldım. Sarılmamla kalbimde bir sızı hisettim.Sızıyı umursamdan sarılmaya devam ettim.
Eftal şaşırsada bir şey yapmadı sadece karşılık verdi. “ Teşekkürler su kralı “ Eftal’den ayrılıp ona gülümsedim. Eftal elini bana yol göstermek için uzatı “ Buyrun Ateş perisi yol senin” Gösterdiği yere doğru ilerledim.
Biraz yürüyünce kocaman bir denize gelmiştik. Şaşkınlıkla baktım çok güzel görünüyordu. “ Umarım ıslanmaktan nefret etmiyorsun Ateş perisi” kaşlarımı çattım” sudan nefret ediyorum ama ıslanmaktan korkmuyorum Su kralı” Eftal kahkaha attı. “ Hadi o zaman Ateş perisi görelim” pelerinini çıkardı sonra üstündeki gömleği çıkartıp güzelce yere koydu ve denize doğru koşmaya başladı.
Denize atlayınca güldüm. Aniden dalga şeklinde suyun üstünde durup beni çağırınca derin bir nefes verdim. Koşarak bende denize atladım. Suya girdiğim an bir el beni tutup yüzeye kaldırdı. “ Gerçekten de ıslanmaktan korkmuyorsun Ateş perisi “
“ İzninle bir şey yapacağım” onu başımla onaylayladım. Bir şeyler mırıldandı ve gözlerini açtı. “ artık suyun içinde nefes alabilirsin. Hadi derine iniyoruz.” Beni elimden tutup suyun içine daldırdı. Başta nefes alamadığımı sandım ama daha sonra nefes alabildiğimi fark ettim.
Eftal karada olduğu gibi denizde de hızlıydı. Elimden tutmasa asla ona yetişemezdim.
Önümüzden çok hızlı bir şey geçince Eftal durdu. “ Geldik denizkızlarının yanına” karşımda kocaman bir şehir vardı ama tek fark suyun içindeydi şehir.
“ Geleceğinizi bilmiyordum kralım yoksa sizi daha güzel ağırlardım” Aydilge’ye baktım aynı kişiydi tek farkla kuyruğu vardı.
“ Aydilge aslında bizde bilmiyorduk sadece denizkızlarının kaldığı yeri göstermek için gelmiştik.” Dedi Eftal.
Aydilge yandan bana bir bakış attı. “ Senin Çelik’le beraber olman gerekmezmiydi.” Kaşlarımı çattım. “ Neden her dakika yan yanamıyız Çelik’le şimdi niye olalım.” Aydilge başka bir şey demedi.
“ Dalya istersen saraya dönelim.” Eftal aramızdaki gerginliği anlamış olmalı ki konuyu değiştirdi.
“ Olur” Başka bir şey demedim. Eftal elimi tutup beni ve kendisini hızla yüzeye çıkarmak içim yüzdü.
Yüzeye çıkınca Eftal güçlerini kullanarak tüm sulardan arındı. Yanıma gelip aynı şekilde benim üstümdeki sulardan da beni kurtardı. Eftal gömleğini almak için giderken istemsizce sırtını izledim. Bu kadar yıl boyunca uyumasına rağmen nasıl bu kadar kaslı olduğunu düşünmeden edemedim.
“ Dalya hava sanki esiyor pelerinimi tak istiyorsan, üşüme” Anında Eftal’den başka yere baktım neyseki Eftal hâla sırtı bana dönüktü onu izlediğimi fark etmemişti.
“ Gerek yok soğuk değil hava” Eftal gömleğini giyene kadar ses çıkarmadı gömleğini giydikten sonra bana döndü. “ Üşüyorsun uzaktan bile hissediyorum. Bu kadar ince neden giyiniyorsun ki!” Sonda sitem etmişti.
Eftal üşüdüğümü söyleyene kadar üşüdüğümü fark etmemiştim. Çok ince giymeme rağmen ince giydiğimi düşündüğü için kaşlarımı çattımıştım.
Eftal yanıma gelip pelerini bağladı. Pelerine bakınca kahkaha attı. Pelerin bana çok uzun gelmişti.”Gülmesene” Eftal kahkahasını kesmeyince pelerini çıkarmaya çalıştım ama Eftal hemen kahkahasını zorlukla bastırıp beni engelledi.
“ Tamam gülmeyeceğim ama sende bu kadar kısa olmasaydın kız çocuğu” Dedi.
“Ben kısa değilim sen uzunsun yaşlı kral!” Dedim.
Ona yaşlı kral demem hoşuna gitmemiş olmalı ki homurdandı.
Eftal cebinden küçük bir bıçak çıkardı. “ Şu uzun pelerini sana göre ayarlayalım ateş perisi” Pelerini o küçük bıçakla yamuk yumuk kısaltı. “ Artık düşme şansın hiç yok” Eftal’e gülümsedim “ Neden bu kadar iyi davranıyorsun bana” ani sorumla afalladı.
“ Bilmiyorum içimden öyle geliyor” sesizce onu onayladım.
Beraber saraya yürürken bir daha hiç konuşmadık.
*
Dün akşam Eftal sayesinde çok eğlenmiştim. Akşam eve geldikten sonra kendi odama ilk önce geçtim. Üzerimi değiştirip Çelik’in odasına geçmiştim. Çelik odada değildi bende yorgundum neden bilmiyorum ama kendimi çok yorgun hissetmiştim. Hemen yatağa girip uyumuştum.
Saat akşama doğru geliyordu ve Çelik’i bugün hiç görmemiştim. Kahvaltı saatinde Lidya yanıma gelmiş Çelik’in gelmeyeceğini haber vermişti. Kunter ve ben sadece kahvaltı masasında yemek yemiş yemeğim bitince de Çelik’in odasına geri dönmüştüm.
Yatakta kitabımı okurken kapı serçe açıldı. Çelik öfkeyle içeri girmişti. Kitabı kapatıp Çelik’e baktım. “ Lan ben yaptığım işi-“ Çelik beni fark edince susutu. O sırada Çelik’in kapatmadığı kapıdan biri girdi daha önce onu gördüğümü hatırlamıştım. Ateş muhafızı Barlas.
Barlas bana baktı başıyla selam verd.i “ Yenge kusura bakma burada olduğunu bilmiyordum hemen çıkıyorum” Barlas kapıya yönelmişti ki durdurdum hemen “ Sorun değil.” Dedim.
Barlas çıkmadı bir kaç saniye Çelik’le bakıştı, sonra bana döndü. “ Yenge kraliçe Armin yarın size de uygunsa sizi ateş sarayında bekliyor.” Başımla Barlas’ı onayladım. Barlas Çelik’e son kez bakıp dışarı çıktı.
Çelik’e döndüm “ Hadi söyle bir halt yemişsin belli ki.” Çelik başını kaşıdı. Bana söyleyip söylememek arasında kalmıştı.
Çelik oflayarak konuştu. “ Bir hafta sonra evleniyoruz.” Ani cümlesiyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. “Anlamadım!” Çelik’e öfkeyle bakınca Çelik gözlerini benden kaçırdı “ Zaten evlenecektik sadece biraz erkene alındı.” Çelik altan bana baktı hala sinirli olduğumu görünce bakışlarını tekrar yere indirdi.
“ Neden böyle bir şey yaptın bana sormadan!” Çelik neredeyse duyulmayacak bir sesle konuştu “Babam aldı” kaşlarımı çatım “ Ne yaptın da baban böyle bir şey yaptı?” Dedim.
Çelik bana cevap vermeyince Çelik’e bağırdım. “ ÇELİK!” Çelik başını kaldırmadan konuştu “ Beni Aydilge’yle sarılırken gördü ama gerçekten dostça bir sarılmaydı. Babam da ceza olarak evleneceğimiz tarihi erkene aldı ve benim baş muhafız olma törenini de aynı güne aldı.” Şimdi dün gece neden gelmediğini ve hâla aynı kıyafetlerle durduğunu anlıyordum.
Ayağı kalktım ve kocaman Çelik’e gülümsedim. “ Şimdi ben seni buracıkta öldürsem sen ölünce de oyunculuk yapsam ve seni benim öldürmediğime ikna etsem herkesi ne olur? Yani kimse masum bir kızın senin gibi bir adamı öldürebileceğini düşünmezler zaten.” Çelik korkarak bana baktı. Ona nasıl bakıyorsam korkmuş olmalıydı.
“ Tamam bir yolunu buluruz” Çelik’e tersçe bakınca sustu.
“ Anlamıyorum Çelik bana deliler gibi aşık olduğunu söylüyorsun ama başka kadınla sarılıyorsun, o kadına baktığın gibi bakmıyorsun bana ama bana aşık olduğunu söylüyorsun. Söyle hangimizle oynuyorsun!” Çelik şaşkınlıkla bana baktı. “ B-ben sizinle oynamıyorum…” bir kaç saniye düşündükten sonra bana döndü.
“Sadece artık ne yapacağımı bilmiyorum, bir yandan sen diğer yandan Aydilge…” kaşlarımı çattım.” Çelik Aydilge’yi seviyorsun sen bunu uzaktan bakan biri çok rahat anlar!” Çelik sustu.
“ Dalya sana anlatmadığım çok şey var ve anlatamam en azından şimdilik ama daha fazla bunu saklayamayacaığım. Sana karşı bir şey hissetmiyorum ama seninle evlenmek zorundaydım. Aslında başta sadece babamı sinirlendirmek için peşindeydim ama daha sonra işler değişti babam seninle evlenmemi istedi ama nedenini sana söyleyemem.” Kaşlarımı çatım. Bir kaç saniye parçaları birleştirmeye çalıştım ama bir yerde eksiklik vardı.
“ Babam Aydilge’yle evlenmeme karşı bir baş muhafızın denizkızıyla evlenmesi zayıflık gösterisi olarak kabul ediliyor.” Başımla sesizce onayladım.
“ Çelik ne sen beni seviyorsun ne ben ,ikimizi de yakma bırak kaçayım. Ben bir ömür seninle geçiremem senin kuralarınla yaşayamam” sonda sesim titremişti.
Çelik bana öfkeyle baktı “ Benimle evlenmezsen daha mı mutlu olursun sence ailen seni geri kabul eder mi? Oğuz desen…son olayları biliyorsun hatırlatmayayım!” Gerçekler işte bu kadar can yakıcıydı. İnsanlar gerçekleri duymaktan bu yüzden korkar, bu yüzden kabulenmezler çünkü gerçekler can yakıcı fiziksel yara açmazlar ama ruhsal olarak…
Gözlerim dolmuştu. Başımı yukarıya kaldırdım ağlamamak için ama işe yaramadı ben zayıflık gösteriyordum. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken Çelik derin bir nefes verdi. “Dalya, tamam ağlama Barlas’ın bir planı var.” Göz yaşlarımı silmeye çalıştım ama yinede akıyordu.
“ Evleneceğimiz günden bir gün önce kimse kaçacağını düşünmez babandan korktuğun için, o gün ailen burada olucak ama merak etme en fazla yemekte onları görürsün bir daha görmezsin. Barlas gece yarısı o köprünün açık olmasını sağlayacak sende gizlice gideceksin benim odamdan çıkıcaksın ben seni götürmek isterdim ama eğer yakalanırsam daha kötü olur ikimiz için.” Başımla onu onayladım.
Çelik derin bir nefes verip devam etti “ Barlas seni uzun bir süre kimsenin bulamayacağı bir yere götürecek bulsalar bile seni oradan alamazlar arkadaşlarına ise ortalık sakinleşince söylerim yerini” Titrek bir nefes alıp verdim.
“ Tamam” son dediğim cümlede bu olmuştu. Hemen kendimi banyoya kilitleyip nefes almaya çalıştım. Boğazımda bir yumru vardı ne nefes alabiliyordum ne de konuşabiliyordum.
“ sakin ol Dalya nefes alabiliyorsun sadece psikolojik bir şekilde almadığını düşünüyorsun.” Kendimi sakinleştirmeyi başarmıştım. Tekrar nefes alabildiğim zaman yüzümü yıkayıp odaya geçtim. Çelik yatağın başlığına kafasını yaslamış düşüncelere dalmıştı. Yanına gidip önüne geçtim. Çelik o zaman beni fark etti.
Çelik ayağı kalkıp giyinme odasına girdi. Üstünü hızlıca değiştirip yanıma geldi.” Hadi akşam yemeğine gidiyoruz. Babam da orada olacak ona göre davran.” Başımla onu onayladım. İkimizde sesizce yemek odasına yürürken Barlas’la karşılaştık. “ Sen daha gitmedin mi?” Barlas başını iki yana saladı. “ “ Kral Eftal’e işim vardı yeni bitti gidiyorum.” Çelik başını saladı. Barlas arkasına dönüp giderken bizde yemek odasına gittik.
Yemek odasının önüne gelince Çelik elimi tutu. “ Yemek sırasında hasta taklidi yap erken kalkalım.” Başımla onayladım.
Odaya girdiğimiz an Eftal gülümsedi. Çelik Eftal’e ve babası.Kağan’a baş selamı verdi. Yerimize geçip oturuken Aydilge’nin burada olmadığını fark ettim.
Eftal ile Kağan birbirleriyle sohbet ediyordular. Arada bir kunter onlara katılıyordu. Çelik’le ikimizde sesizce yemek yiyorduk.
Kağan sesini hafif yükseltince Çelik’le bakıştık bir kaç saniye” Sevgili dostum Eftal sana bu haberi vermek beni ne kadar heyecanlandırdığını bilemezsin.” Eftal kocaman gülümsedi. “ Ne haberi merak ettim şimdi.” Kağan ilk önce Çelik’e baktı sonra bana “ Çelik ve Dalya 1 hafta sonra evleniyorlar ne kadar mutluyum bilemezsin.” Eftal’in gülümseyen suratı düştü. Gülümsemeye çalışsada çok beceremedi.
Çelik bir kaç bir şey söylerken ben onu duymuyordum. Eftal’den bakışlarımı ayıramıyordum. Neden bilmiyorum ama karnıma kramp girmişti sanki.
Aniden masadan kalkınca bakışlar bana döndü. “M-midem bulanıyor izninizle” masadan kalkmadan önce Çelik’in kalkmak için hareket etti ama Kağan müdahale etmişti.
Kendimi Çelik’in odasına atıp yatağa bıraktım. Neden canım yanmıştı ki,boğazım düğüm olmuştu.
Kapı açılınca Çelik içeri girdi. “ Teşekkürler beni oradan kurtardığın için “ cevap vermedim.
Yatakta kendimi düzeltip uyumaya hazırlandım kendimi yine çok yorgun hissediyordum.
*
Gözlerimi zorlukla açınca bir kaç saniye gözümün ortama alışmasını bekledim.
Yataktan kalkıp Çelik’in uyuduğu yöne baktım. İlk kez onun uyanmadığını görünce kaşlarımı çattım. Çelik ben uyanmadan önce uyanır sporunu yapar yıkanır yeni kıyafetler giyer öyle benim uyanmamı beklerdi genellikle.
İlk önce sessizce kendi odama gittim orada yıkanıp, giyindim. Hemen Çelik’in odasına dönünce Çelik’in hâla uyuduğunu gördüm.
Çelik’in yanına yaklaşıp hafifçe sarstım.” Çelik uyanman gerekiyor.” Çelik aniden eliyle yüzünü kapadı “ Baba vurma kalkıyorum özür dilerim bir daha olmayacak.” Şaşkınlıkla elim hava da kalmıştı Çelik’in kurduğu cümle bana bir şeyi anımsatmıştı. İşte o an anladım Çelik’le ikimizin yaraları aynıydı. Bize en büyük yarayı açan Babalarımızdı.
“ Çelik benim Dalya! Baban yok ben varım sana vurmam” Çelik sıçrayarak uyanınca bende bir anlık sıçradım.
Çelik bana baktı. Sakinleşti önce etrafa baktı. Duvarda ki saati görünce hızla duşa girdi.
Çelik çok hızlı duştan çıkıp giyinme odasına gitti. Hızlıca giyinip yanıma döndü “ çok geç kaldık kahvaltıya krala büyük saygısızlık yaptık çabuk Dalya yemek odasına gidiyoruz. Çelik yüzünden aceleyle dışarı çıktık ve yemek odasına gittik. Çelik’in aksine ben çok rahatım.
Kapı açılmadan önce Çelik elimi belime yerleştirdi bende kendi ağırlığımı Çelik’e hafifçe bıraktım. Çelik ne yaptığımı anlamasa da elini çekmedi belimden. Kapı açılınca Kağan’ında burada olduğunu gördük ve Çelik’e öfkeyle bakıyordu.
Elini saatine götürdü “ Saat kaç farkında mısın Çelik. Çelik’in konuşmasına izin vermeden ben konuştum “ Üzgünüm hiç biri Çelik’in suçu değildi. Sabaha kadar ateşler içinde yandım Çelik tüm gece ayakta kaldı. Yemek saatinden önce ateşim tekrar yükselince beni yıkamak zorunda kaldı ateşim düşsün diye, üstüne kusunca Çelik’te geç kalmış oldu kahvaltıya” Çelik bana baktı ama yüzünde teşekkür eder bir hal vardı.
Kağan geçmiş olsun dileyip yemeğini yerken bizde yerimize oturduk.
Yemeklerimizi yerken nerdeyse kimse konuşmadı.
Odada sadece kaşık,çatal ve bıçak sesleri vardı.
Yemek bitince Eftal ve Kağan odadan çıkınca Çelik’in koluna dokundum. Çelik son kalan yemek parçasını da ağzına atarken bana döndü. “ Çelik bir şey diyeceğim ama kızma “ Çelik bana tersçe baktı “ yine hangi belayı üstüne çektin” Çelik’e göz devirdim. “ Ben bela çekmiyorum çekiyorsam da en büyük belam sensin!” Çelik kahkaha atınca masadan kalktım. Çelik hemen kahkahayı kesip kolumu tutu. “ Tamam kızım dur şaka yaptım. Ne oldu hadi söyle” Derin bir nefes aldım “ Ben arkadaşlarımı görmek istiyorum lütfen yanlarına gideyim” Çelik anında ciddileşti “ Olmaz!” Başka bir şey demeden masadan kalktı ve odadan çıktı.
Çelik’in arkasından bende çıktım. Çelik çalışma odasına gitmek için merdivenlerden çıkıyordu. Merdivenlerden hızlıca çıktım. Merdivenlerin sonunda Çelik’in kolunu tutup durdurdum.
Çelik oflayarak bana döndü “ kızım neden adamı çileden çıkartıyorsun, Olmaz dediysem olmaz Anla!” Çelik tekrar ilerlemek için müdahale yapınca onu engelledim.” Çelik lütfen Oğuz’la konuşmam gerekiyor.” Çelik ağzını açıp beni yine reddedecekken koridorda bir ses yankılandı. “Benim işim var orada istersen benimle gel Dalya” Eftal’e şaşkınlıkla baktım.
“Efendim siz zahmet etmeyin ben götürürüm.” Çelik’e bakmadı bile sanki hiç konuşmamış gibi bana bakıyordu. Bende Çelik’e bakmayı reddedip onayladım Eftal’i yoksa Çelik beni götürmezdi.
“ Öyleyse bir saate hazır ol “ Sevinçle Çelik’e bile bakmadan odama doğru gitmek için merdivenlerden indim.
*
Araba yavaşlayınca daldığım düşüncelerden uzaklaştım. Eftal’de aynı benim gibi arka koltukta oturuyordu. Şöför koltuğunda ise tanımadığım bir muhafız vardı.
Araba durunca etrafa baktım. Kaya amcanın holdinginin biraz ilerisinde durmuştu.
Arabadan inip diğer taraftan Eftal’in inmesini bekledim. Eftal inince garip bir bakış attı arabaya aynı yol boyunca arabanın her tarafını izlediği gibi. Yanıma gülümseyerek yaklaştı.
“ 1000 yıldır böyle garip şeylerden uzak durduğuma inanmıyorum Dünya ne kadar değişmiş.” Eftal’in bu haline kahkaha atamadan duramadım.
Eftal’de bana bakıp gülümsedi.” Ne yapalım 1000 yıldır uyuyordum,alışamadım” Kahkahamı sonlandırdım ve kocaman gülümsedim “ Bu iyiliğini asla unutmayacağım su kralı” ona reverans yaptım. Benim reverans yapmama şaşırdı ve bunu gizleyemedi.
Aynı şekilde o da bana reverans yapınca gözlerim irileşti. Aynı şekilde arabayı süren muhafızın da gözleri irileşmişti.
Arkamda bir hareketlilik hissedince kendime gelip arkamı döndüm. Oğuz yapmacık bir gülümsemeyle yanında ki kızı onaylıyordu. Bir diğer yandan da eliyle kravatını çekiştiriyordu. Oysa Oğuz kravat takmayı sevmezdi. Takım elbise asla giymezdi onu bunaltırdı.
Şimdi karşımda çok farklı bir Oğuz vardı sanki benim tanıdığım Oğuz gitmiş yerine çok resmi bir Oğuz gelmişti.
Dudaklarımın arasından tek bir kelime çıktı.” Oğuz “sesim istediğim gibi yüksek çıkmamıştı ama Oğuz duymuştu ya da hisetmişti.
Oğuz’un gözleri beni bulunca bir şok dalgası yaşadı. Yanına gidip gitmemek arasında kalmıştım.
Bir adım atım sonra bir adım daha en son Oğuz’a doğru koştum. Oğuz kolarını açınca hemen sarıldım. Oğuz beni sanki her şeyden korumak istercesine sımsıkı sarıldı.
İstemsizce gözlerimden yalar firar etti. “ Ö-özür dilerim Oğuz ben seni kırmak istememi-“ Oğuz beni susturdu. “ Hayır ben özür dilemeliyim senin üstüne o kadar gelmemeliydim.” Elli saçlarımı okşarken yavaş yavaş kendime gelmeye, sakinleşmeye başlıyordum.
Oğuz sakinleşince beni kendisinden çok az bir şey uzaklaştırdı yüzümü görmek için “ Buraya nasıl geldin?” Oğuz’un sorusuyla arkamı döndüm hâla orada olan Eftal’e baktım. Oğuz’da bakışlarımı takip edip Eftal’e baktı. Eftal bana gülümseyip ve Oğuz’a baş selamı verip arabaya girdi.
Oğuz kaşlarını çatıp bana döndü” Kral seni neden bıraktı?” Gülümsedim. “ Bir kaç saatliğine işi varmış bende buraya gelmek isteyince benide getirdi.” Oğuz başıyla beni onayladı.
“ Şimdi hepinizden hesap soracağım neden birinirinizle tartıştığınıza dair ama ilk önce Kaya amcadan izin alıp seni bu lanet yerden kurtaralım.” Oğuz gülümserken biraz yükselip Oğuz’un kravatını çıkardım. Oğuz kravatı yere atıp hemen ardından ceketi attı. Gömlek düğmelerinden de 3 tanesini açtı. Tekrar yükselip Oğuz’un saçlarını dağıtım. “ işte şimdi Oğuz oldun.” Oğuz kıkırdadı. Yanındaki öfke soluyan kıza döndü “ Daha sonra anlatırsın dosyayı şuan kız kardeşimle daha önemli işlerim var.” Sesinde uyarı vardı ondan uzak durmasını söyleyen.
Oğuz’un kolarına girdim ve holdinge doğru yürümeye başladık. Asansöre binip yukarıya çıktık. Kapı açılır açılmaz Oğuz’u çekiştirerek koştum Kaya amcanın odasına. Kapıyı çalıp içeri girdim. O da da hiç tanımadığım bir adam vardı onu umursamayarak konuştum “ Kaya amcam bir şey isteyebilir miyim?” Kaya amca gülümsedi “ Tabi kızım” sırıttım. “ Oğuz’u kaçırabilirmiyim?” Kaya amca Oğuz’a baktı sonra bana döndü “ Sen yanıma gelip de istersen izin vermez miyim? Tabi git kızım ama belaya bulaşmayın sakın!” Başımla onaylayıp Kaya amcaya sarıldım.
“ Kızın olduğunu bilmiyordum Kaya” odaki tanımadığım adam bana bir bakış atıp kaya amcaya döndü.” Bilmende gerekmiyor.” Adam baya baya beni Oğuz’un sevgilisi sanmıştı ve bundan hoşlanmamıştı.
Oğuz kolumu tutup beni odadan çıkardı. Bende ısrar etmedim ve onunla asansöre tekrardan bindim.
O adamdan iğrenç bir enerji almıştım. İçimden bir ses tekrar karşılaşacağımızı söylüyor ve hiç iyi şeyler olmayacağını.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |