10. Bölüm

Varsanı

Zeynep Asya Sevilay
zeynepasyasevilay

Yazardan
Yuva; Kendini huzurlu hissettiğin gittiğinde ise hayatın anlamı kalmayan, ona varınca dertlerini unuttuğumuz, hayatınızı neşelendiren kendinizi güvende hissettiğiniz onun yanında umutsuz ve mutsuz olmanın imkânsız olduğu yer değil kişidir yuva. Yuva dört duvar bir çatı değil 1 çift gözden oluşurdu. Yuva oydu.
Diye düşündü kendince bir yuva bulamamış fakat insanlara yuva olmayı dilerdi.
Lavinya’nın yuvası hiç olmamıştı, onu kimse anlamamıştı.
Alaz’ın yuvası hiç olmamıştı, onu kimse istememişti.
Aralarında ki fark buydu Lavinya’yı herkes severdi fakat kimse onu anlamak bilmek dahi istememiş denememişti abisi bile.
Alaz hep sevilmek istedi o anlaşılmak istemedi kimse bırak anlamayı sevmemişti, sevilmek istiyordu herkes gibi ama onu babası bile sevmemişti.
Yıllardır tekti etrafındaki insanlar ondan korkanken o tekti. Onun için sevildiği zaman yalnızlıktan kurtulurdu. 16 yıldır kimse tarafından sevilmemişti ama şimdi o kendisine yuva bulmuştu ve onu kaybetmek istemiyordu. O yuvasında mutluydu ama ya yuva onu istemez ise o da bundan korkuyordu. Her zaman sokaklar onun eviydi. Şimdi kendisine bir yuva bulmuşken tekrardan sokaklarda olmak onu korkutuyordu.
Alaz’ın kâbusu sokaklardı.
Sokaklar onun eviydi ama ev onun için bir yaşam alanıydı o bundan fazlası değildi.
Saat 3’ü geçmiş Alaz kabuslarla uyanmış elindeki alkol şişesi ise çeyreği içilmiş halde duruyordu bardağa bile koymamıştı.
Onu bu kabustan çıkarabilecek tek kişi yuvasıydı. Bileğindeki tokayı kokladı uzun uzun içine çekti ihtiyacı vardı. Lavinya o gün saçından düşürmüştü bu toka o günden beri ondaydı çünkü onu kabustan çekip çıkarabilecek tek kişi oydu. O bu kokuyu seviyordu.
Alkol kafasını yormuştu gözleri geceye kapanırken sayıkladı “Öldürme beni” derin nefesleri onu zorladı “Bırakma beni” nefesi kesilmeye yaklaşmıştı “Sokaklar korkunç” elindeki şişeden biraz yere döküldü korkuyla sıçradığında. Önündeki ahşam masaya koydu şişesini. Ardından elleri yüzüne gitti bir süre nefes almak için çırpındı sonunda nefesi düzene girince ellerini çekti fakat sağ bileğinde onun istediği şey vardı toka. Tokayı koklamak rahatlamak istedi bileğini burnuna yaklaştırıp kokladı derin nefesler gözlerinin kapanması ile huzurlu ruh halini aldı. Rahatladığında yavaşça doğruldu kolundaki saat 2 saate yakın burada olduğunu gösteriyordu resmen her gece böyleydi ama bu sefer farklıydı, bu sefer onu terk eden başka birisi değil yuvasıydı. Her gece böyle geçse de kimseye göstermezdi.
Masaya bıraktığı şişeyi eline aldı, içindeki alkolün onu iyileştireceğine inanıyordu. İnsanlar umutsuz iken hata yapardı Alaz da öyle. O daha çok dönüşü olmayan hatalar yapardı.
Düşünmezdi hata yapardı sevmezdi hata yapardı bakmazdı hata yapardı korkmazdı hata yapardı.
Şimdi hata yapmaktan korkuyordu çünkü seviyordu.
Alaz sevmişti sevmeyi, sevdiklerini kaybedene dek şimdi seviyordu yuvasını kaybedeceğini bile bile, Alaz hata yapıyordu.
Farkında değildi. Olmak da istemiyordu zaten.
Alkol şişesinin yarısından çoğu bittiğinde bıraktı önündeki ahşap masaya. Koltuğa biraz daha yayıldı bileğindeki tokaya baktı kaybetmek istemediği için bileğine takmıştı çünkü kaybolursa sokakta kalırdı, kabuslarında.
Ayağa kalktığında dünya sadece onun için döndü belki de ama bu daha sertti hızlıydı daha hızlı döndü dünya sanki Alaz’ı yok etmek istiyordu. Tutunduğu koltuk dünyayı durdurduğunda sakince devam etti yürümeye. Onu durduran ayakları bedenini kapıya çevirmesini sağladı. Kapıyı biri kırmak istercesine vuruyordu. Alaz zar zor yürüdü sarhoş olduğunu anladığında kapının kulpundan güç aldı.
Lavinya sesleri duymuştu gözleri açılmıştı uykusu hafif olan biri için çokta anormal değildi uyanması. Yatağında doğulduğunda güneş yeni doğmuş turuncu ışıklarını dünyaya sunuyordu.
Lavinya sesleri dinlemek istedi yatağında üstündeki yorganı attı ve yavaş adımlarla ilerledi.
Alaz kapıyı açtığında gördüğü manzara bir buçuk yıldır görmediği kişiydi Ece. Ece elinde silah ile Alaz’a bakıyordu öfkeliydi sinirlenmişti. “Ece ne işin var burada?” Alaz neler olduğunu fark edecek kadar ayıktı. “İntikam alamaya geldim” Ece sinirle elindeki silahı doğrulttu emniyeti açtığında tetiğe basmaya yeltendi. Bir silah sesi duyuldu. Mermi kapıyı delmişti Alaz hızla kapıyı kapatmış mermi kapıya gelmişti.
Lavinya koşar adımlarla çıktı odasından ardından diğer kapı sesleri de duyuldu çetenin diğer üyeleri de uyanmışlardı Lavinya kapıda Alaz’ı gördü “Alaz!” ardından Mert geldi Yiğit, Karan ve Barış sırayla merdivenden indiler. Lavinya Alaz’ın yanına koştu kapıya yaslanmış Alaz gözlerini kapamıştı Lavinya kollarından tuttu “Alaz ne oldu?” Alaz gözlerini açtı aynı zamanda kapı tekrar vurulmaya başlandı. “Ece” dedi Alaz zar zor Karan kaşlarını çattı ve kapıya ilerledi Lavinya Alaz’ı çekti herkes dikkat ile kapıya baktı kapıda beliren kadın Ece olmalı diye düşündü Lavinya. “Ece ne yapıyorsun?” Dedi Karan sakince biliyordu zarar gelmeyeceğini. “İntikam almaya geldim abi” silahı indirir iken. Lavinya’nın gözleri açıldı kardeşlerdi demek. Bu onu şaşırtmıştı. Karan Ece’yi zorla dışarı çıkardı bir şey konuşacaklardı. Diğer üyeler şaşkınlardı.
“İntikam alacağım abi bırak beni” diye isyan etti Ece, Karan karşında bahçeden çıkmışlardı. “Haklısın ama şimdi de-” Karan’ın sözünü Alaz bozdu Ece diye bağırdı Alaz arkasından gelen diğer üyeler onu durdurmaya çalıştı Lavinya Alaz’ın kolundan tuttuğunda Alaz bu sefer sinirlenmişti “Bırak ajan” diye bağırdı kolunu kurtardı ajandan, ajan bu sefer onu bıraktı bir daha tutmaya niyetli değildi. “Peki katil” sessizce, fısıltıdan farksızdı. Katil sonunda Ece’nin yanına vardı. Ece silahı doğrulttu “Yaklaşma” korkarak söyledi ama katilin yanında zaten silahı bile yoktu. Kendini savunma gibi bir durumda da değildi zaten. “Ece sakin ol lütfen” katil elini uzattı Ece silahı indirdi. Katil arkasını döndü “Siz gidin biz konuşalım” ajan sinirle baktı Karan, Mert ve Barış eve geri döndüler. Yiğit ajanın omzuna dokundu “Gel” dedi sakince ajanın aksine ajan sinirle eve yürürken konuşmaya başladı. “Öldüreceğim o kızı ya bana nasıl baktığını gördün mü?” sinirle Yiğit’e döndü. “Sakin ol önce” diyerek adımları yavaşlattı. “Eve gitmeyelim” dedi ajan yanında duran ağacın dibine oturdu onlar görünmüyordu ama ajan uzağa bakmayı tercih etti. Bir ümit bekledi kırılmıştı ajan katilin iyiliği için yapmıştı.
Ailesini düşünüyordu onları özlemişti annesini, babasını, abisini, Ada’yı, Gökhan’ı, Kerem’i hatta Atlas’ı bile hiç düşünmezdi Atlas’ı özleyeceğini ama onu bile özlemişti. Kendince kıkırdadı. Timi özlemişti onları seviyordu onlarla yaşamak ölmek bile cazip geliyordu. Dünyası orasıydı lakin o bu dünyanın içinde yuvasını bulamamıştı ona bu evren dar geldi milyonlarca insanı barındıran evren dar geldi. O yuvasız bir hiçti. O hep yuvasızdı ama şimdi dünyasında yanında değildi o bir hiçti yuvasını bulana dek. Başını Yiğit’e yasladı. Yaslandığı ağacın güzün gelip çattığı belli eden turunculukta bir yaprağı düştü. Bacağına düşen yaprağı eline aldı kurumuş olan yaprağı eliyle sıktı yaprağın parçaları kırılmış şekilde yere düştü. “Sence niye öyle davrandı?” başını kaldırmadan sordu. “Sana değer veriyor” diye yanıtladı ama hoşnut olmadı ajan. “Verse böyle yapmazdı benimle oynuyor” keskin yanıtları Yiğit’i şaşırtmıştı. “Yapma çiçeğim böyle olmadığını ikimizde biliyoruz” biraz olsun düzeltmeye çalıştı. “Peki” uzatmak istemedi sadece biraz sessizlik ve huzur istedi. Bunu doğada buldu.
Uzun süre karanlıktan doğan güneşin yarattığı ışığın aydınlattığı yeşilliğe baktı. En son gökyüzüne baktı derin nefes aldı huzurlu hissetti ama kısa sürdü kelimeleri seçemediği bir bağrış sesi duyuldu. Hızlıca ayaklandı ikisi de Yiğit de ayaklandı sesler yaklaştıkça çoğaldı bu Ece’nin sesiydi. “Öldüreceğim seni” sesler net olmaya başlamıştı arkadan gelen diğer üyeler de duymuş olmalı diye düşündü Yiğit.
Ajan korktu katilin öleceğinden, katilinin sözü vardı ilk ajan ölecekti.
Ajan koşarak yanlarına geldiğinde katil Ece’yi ittirdi sertçe yere düştü Ece katil üstüne yürüdü. Araya giren kişi Karan oldu. Kardeşinin önüne geçerek katile bir yumruk indirdi katil sendeledi sarhoşken dayak yiyordu uzun süre olmadan bayılacaktır diye düşündü ajan. Karan bunla yetinmedi bir yumruk daha indirdi katil bu sefer yere düşmüştü. Ajan daha fazla dayanamadı ve Karan’ın önüne geçti kaldırdığı elini tuttu. “Sana zara vermeyeceğim Lavinya bırak çeksin cezasını” öfkesi sesinden yansıyordu. “Hayır yapma sarhoş ne yaptığını bilmiyor şu an” arkasındaki katile baktı yerde bir ağacın altına oturmuşu kafasını yaslamış neler olduğunu çözmeye çalışıyordu dudağının kanı dudağının kenarına yayılmıştı fark etmemişti daha. Karan elini indirdi. Arkasını dönüp kardeşini kaldırdı canından çok sevdiği onun için dünyayı yakabileceği kişiyi. Ajan katilin yanına gitti diğer üyeler de şaşkınlığını yitirince hareketlendiler. Mert dostunun yanına geldi Yiğit dostunun yanına gitti Barış ortadaydı elleri cebinde bakmakla yetindi. “Alaz iyi misin?” diye sordu korkmuştu belki de. Katil başını salladı. Derin bir nefes aldı rahatlamıştı bu cevaptan sonra. Alaz’ın yanından kalktı yanındakiler ve ortamın sakinleşmesini bekledi. Alaz kafasını dizlerine gömdü.
“Hayır, hayır gelme” bir yandan salıyordu başını.
“Öldürme, anne gitme, Derin gitme”
“Bırakma beni korkuyorum”
“Gitmeyen, gelme sen”
“Öldürdün annemi kardeşimi git öldürme beni”
Lavinya fark etmişti Alaz’ın yanına geldi eğildi önüne oturdu diğerleri durumu anlamamıştı daha. “Alaz sakin ol” Alaz dinlemedi bileğindeki tokayı kokladı başını kaldırıp bu ajanın dikkatini çekmişti. Alaz Lavinya’nın elini tuttu ajan şaşırmıştı beklemiyordu daha sıkı tuttu. “Gitme lütfen sende gitme” gözleri dolmuşu ama yaş akmıyordu. “Tamam bak buradayım”
Alaz bir kâbusun içindeydi herkes onu bırakmıştı şimdi yuvasın dönmesi gerekiyordu. Sokakta kalamazdı sokaklar korkunçtu Alaz korkuyordu sokaklar karanlıktı ıssızdı. Kâbustu. Bu kabustan çıkmanın tek yolu yuvasını bulmaktı.
Alaz Lavinya’ya sarıldı ve kabustan kurtuldu.
Lavinya şaşkın bakışlarla baktı ne olduğu anlamadı Alaz ona sarılıyordu kokusunu içine çekiyordu. Lavinya şaşkınlıktan sonra o da sarıldı.
Yuvasız iki yabancı.
Yuvalarını arayan iki insan.
Yuvalarını bulmuş iki çocuk.
Yuvasını arayan bir adam, yuva olan bir kadın.
Sokaklardan korkan adam, sokaklar evi olan kadın.
Yuvalarını birbirlerinde bulmuş iki tanıdık.
Onlar Lavinya ve Alaz.
Yuvalarını kısa süreliğine bulmuşlardı. Alaz kabuslardan kurtulmuştu Lavinya kâbusun içinde doğmuştu henüz farkında değildi ama yaşanacak fırtınadan kurtulmuşlardı yuvaları onları koruyacaktı.
Büyü bozuldu arkadan gelen ses ile Ece’nin sesi ile “Benden sonra hemen bulmuşsun birini” bağırdığında abisinin arkasından gövdesini çıkarmış bağırıyordu. Lavinya ve Alaz ayrıldılar birbirlerinden ve yeniden yuvasızdılar.
Alaz “Sana ne” diye seslendi ama kimse duymadı halsizdi yorgundu. Lavinya’nın sinirleri atmıştı hızla olduğu yerden kalktı ve Ece’ye doğru gitti “Ne diyorsun sen?” diye sordu ne demek istediğini çok net biliyordu sadece ipleri eline almayı seviyordu. “Benden sonra sana gelmiş ama görüyorum ki sen çoktan tutulmuşsun, bırakacak seni de terk edecek” Lavinya’nın gözleri karardı bakışları kurt misal sertleşti. Derin nefes aldı.
“Ben senin gibi bir katile âşık olacak kadar aciz değilim”
Alaz duymuştu, yuvasını onu bırakmıştı Alaz yeniden yuvasızdı ama bu sefer soğuk, karanlık, ıssız, korkunç, yağmurlu bir gecede sokakta kalmıştı.
“Yardıma ihtiyacı vardı ben de yardım ettim” diye düzeltti cümlesini.
Düzeltmese de olurdu çünkü Lavinya içinden geçenleri söylemişti. Doğru olanı.
Alaz bağırdı bu sefer “Yeter!” herkes ona döndü o ise gözleri kapalı gökyüzüne kaldırdı başını. Bir süre sonra kimse ne olacağını bilmiyordu. Alaz gözlerini açtı bir noktaya bakmaya başladı.
Babası, babası gelmişti ilk kâbusu tam karşısındaydı. Onu bu dünyaya iten kişi babası ona doğru geliyordu. İçindeki çocuk babacım diyerek sarılmak istedi ama Alaz o çocuğu çoktan öldürmüştü mezarını kalbine koymuş içine gömmüştü. Yanında Ece yere düşünce düşen silahı gördü. Eline aldı yavaşça.
“Baba” dedi boşluğa bakarak ama orada babası vardı emindi. Alaz’ın sesini duyanlar o yöne baktı hiç kimse yoktu sadece baktığı boşluğun yanında duran Ece vardı. “Öldüreceğim seni” elinde ki silahı babasına doğrulttu emniyeti açtı babası dümdüz durdu ve bir silah sesi haykırış. Babası gitti ne kanı kaldı ne kendisi kayboldu.
Ölen Ece’ydi mermi Ece’ye denk gelmiş kan kaybetmesini sağladı. Karan ne olduğunu anlamamıştı. Lavinya anlamıştı. “Varsanı” dedi sessizce Mert “O ne?” dedi “Halüsinasyon gördü” gözlerini Alaz’dan ayırmadı. Alaz ayağa kalktı ne olduğundan haberi yoktu bilinci yerinde değildi. Karan sinirle belinden çıkardığı silahı Alaz’a doğrulttu. Lavinya bunu öngörüp silahını -Alaz’dan çaldığı- yanına almıştı silahını hızla belinden çıkarıp Alaz’ın önüne geçti ve Karan’a doğrulttu “Kardeşin kan kaybediyor vakit kaybetmeden hastaneye götür” başıyla gösterdi Karan durumu idrak etti silahını geri yerine koydu. “Barış arabayı hazırla” Barış koşarak arabaya yöneldi Karan kardeşini kucakladığı gibi gitti. Lavinya silahını indirdi yerine geri koydu ve Alaz’ın elinde duran silahı aldı. “Babam geldi” Alaz hala şoktaydı. “Rüya gördün” diyerek omuzlarının biraz altından tuttu ve onu eve doğru yürümesi için adımladı. Alaz kendin de değildi. Eve geldiklerinde kimse olanları atlatamamıştı. Lavinya Alaz’ı odasına bıraktı dinlenmesini söyledi saat çok erkendi güneş yeni doğmuştu. Diğer üyeler salonda bekliyordu. Merdivenlerden indiğinde ahşap masanın üstündeki Alkol şişesini gördü “İçmiş” dedi kendince.
Diğerleri duymadı o da aldırış etmeden ilerledi koltuğa geçecekti ama uzaktan fark etmemişti hepsi uyumuştu Mert L koltuğun L kısmında uyumuş Yiğit biraz daha yanında ortada ellerini bağlamış kafasını arkaya yatırıp uyumuştu Barış en sonda yastığa başını koymuş elleri başının altında uyuyordu. Uyuyordu ama büyük ihtimalle hepsi oturdukları anda uyuya kalmıştı.
Aklına ilk gelen seçenek hizmetliden üstlerini örtmesini istemek oldu ama nerde olduklarını bilmiyordu.
Sahi ya bu hizmetliler sesi nasıl duymadılar. Diye düşündü ve evin alt katında aramaya çıktı. İlk mutfağa gittiğinde mutfağın kapısının etiğinin yanında bulunan kapıyı tıklattı biraz beklemesi gerekiyordu. Kapı 45 saniye sonra açıldı karşısında duran erkek hizmetliyi süzdü tam bir hizmetli gibi giyinmişti. “İçeride koltukta uyuyorlar üstlerine örtü ört” diye söyledi yorgun çıkan sesi ile ardından dönüp salona çıktı bıraktığı gibiydiler merdivene yöneldi ve yukarı yavaş adımlarla çıktı. Odasına geldiğinde telefonunu almak için yatağına geçti kapıyı kapatıp. Telefonundan saate baktı saat 6 olmuştu büyük ihtimalle 2 saattir ayaktaydı. Telefonu yerine koydu ve kısa bir esnedi ardından yatağına yattı sıcak ile buluştuğunda yüzüne gülümseme yerleşti. Gözleri ve zihni artık bu duruma katlanmadı ve kendini tatlı kabuslara bıraktı.
Ateş çemberinin ortasında, Lavinya, parlayan bir ışıkla çevrili duruyor. Alevler, yavaşça dans ederek onun etrafında dönüyor; her biri, içindeki derin duyguları ve düşünceleri yansıtıyor. Vücudu, ateşin sıcaklığında titrerken, yüzündeki huzur ifadesi, onun yüksek bir bilgelikle donandığını gösteriyor. Gözleri, karanlıkta parlayan yıldızlar gibi derin ve anlam dolu; her bakışında evrenin sırlarını saklıyor. Alevlerin sesi, bir melodiyi fısıldar gibi, ruhuna dokunuyor, onu koruyup sararken, aynı zamanda ilahi bir yolculuğa davet ediyor. Bu an, zamanın durduğu, hayatın özüne delmek için bir fırsat sunan, kutsal bir buluşma gibi.
Bir tarafında duran meleğe benziyordu. Kafasında dönen ilahi ışıklar beyaz ile donanmış bir vücut içinde elleri sihirli gibi dokunuşları sesi huzurlu ve masum bir melodi gibiydi o tamamıyla saf iyilikti.
Bir tarafında duran şeytan gibiydi başında buluna kırmızı alevlerin içinde yanan belli kısmı küle dönüşmüş boynuzları, etrafını saran siyah ve kırmızı renkleri ateşin temsilcisi, ellerinden çıkan alevler her an yanabilecek kadar güçlüydü, kibirliydi, sesi kurnazlık ile gürlüyordu o tamamıyla saf kötülüktü.
Bir tarafında yanarken diğer tarafında huzurun bulduğu masumduk ile yıldızlara sarılıyordu. Diğer tarafta yapıyordu bedenin ısırdığını hissediyordu bu his artık yanmaya başlığını tamamıyla belli ediyordu.
Kafasını kaldırdı karşısında bütünüyle o duruyordu. Alaz Soylu. Gözleri ilk günkü gibi masum bir o kadar katil misaliydi.
Melekten duyduğu ses melodi gibi fısıldadı. “Ona git, yuvanı bul” sihirli elini önüne uzattığında ateş çemberinin arkasında duran Alaz için yol açıldı gitmesi için ateş çemberini yarmıştı.
Ateş çemberi kapandı.
Şeytan kucağına gürledi. “Ona gitme o bir şeytan” büyük bir kahkaha patlattı.
“Ona gitmelisin”
“O tam bir şeytan”
“Yeter durun” gürledi Lavinya kollarını iki yana açtı gitmelerini umdu ama olduğu gibi durdular.
Artık karar vermesi gerekiyordu Son kez baktı katiline ve haykırdı.
“Gitmeyeceğim o tam bir şeytan” alevler daha da arttı bir tarafında hissettiği huzur tamamen kayboldu bütün bedenin saf kötülük sardı ve yanmaya başladı. Kanmıştı o şeytan kanmıştı.
Canı acımadı ta ki şuana dek Alaz, şeytan Alaz’ı havaya kaldırdı sihirli eller ile ardından alevlerin içine attı. İçinde gözükmeyen Alaz kayboldu Lavinya’nın canı şimdi yanmaya başlamıştı kalbi ağrıdı nefesi sıkıştı elleri boğazına gitti bir tutam nefes almak için çırpındı kalbi hızla atmaya başladı bir daha hiç atmayacak gibi.
“Alaz gitme kal, ölme” bu sefer acısı dinsin diye yere çöktü iki dizinin üstünde boğazını tutuyordu hızlı ve kesik nefesler aldı. “Özür dilerim ama ölme” son klişeyi pişmanlıkla söyledi yaralı kalbine bastırarak söyledi “Yalvarırım gitme” bir elini boğazından çekti ve ateşlere uzattı bir ümit ama eli yavaş yavaş kapandı Alaz geri gelmedi. Lavinya pişman olmuştu. Ağlamaya başladığında göz yaşları bedenini yaktı.
Ağlamak her zaman en kolayıydı. Zor olan pişman olmamaktı. Pişmanlığa ağlamak çare miydi? Geri gelir miydi? Özür dilerse kapanır mıydı? Unutur muydu? Pişmanlıktı bunlar, hata değildi hata olan pişman olmaktı.
Nefesi son demlerini aldı ardından Lavinya ateş çemrenin harlanması ile yere yığıldı, ölmüştü. Ateş onu içine hapsettiğinde ölüler diyarında kavuştular Alaz ile.
Nefes nefese uyandığında yerinden fırladı yattığı yataktan zor bela doğruldu. Nefesini toparlamak çalıştı anlından akan terler yanağından süzüldü. Nefesini zoraki toparladığında etrafına bakındı. Kimse yoktu.
Kimse ne sesini duymuş ne görmüştü her zaman ki gibi tekti Lavinya her zaman ki gibi yalnızdı onu anlamamış duymak istememişlerdi. O hep bağırmış kimse duymamış kulaklarını kapatmıştı.
Biraz daha rahatlamış hissettiğinde kapıya doğru ayaklandı. Yavaş adımlarla kapıya geldiğinde kapının kulpunu tutup kendine çekti. Gördüğü kişiyi beklemiyordu Alaz kapının pervazına yaslanmış onu bekliyordu Lavinya’yı görünce doğruldu. “Ne oldu?” Diye sordu Lavinya “Sesini duydum ama girmek istemdim Yiğit bu durumlarda konuşmak istemediğini söyledi.” “Doğru söylemiş.” Dedi ve Alazın omzuna çarparak ruhsuz bir şekilde banyoya geçti Alaz afalladı çünkü Lavinya gece ona yardım eden onu kâbuslarından kurtaran Lavinya değildi.
O kâbuslardan çıkaran Lavinya’ydı şimdi ise o kâbuslara sokan yine aynı kişiydi.
Alaz bu sefer banyonun kapısın birkaç adım uzağına gitti ve bekledi Lavinya yüzünü yıkayıp kendine geldiğinde banyodan çıktı yine Alaz’ı gördü bu sefer gözleri eline takıldı, tokaya.
“Toka var mı?” Alaz afalladı beklemiyordu. “Ben de mi?”
“Bileğinde ki tokam” Gözleri ile bileğini gösterdi.
Alaz tokayı bir çırpıda çıkardı ve Lavinya’ya uzattı aldıktan sonra şaçını arkasından küçük bir örgü yapmaya başladı ve merdivenlere yürüdü.
Alaz tokayı vermek istemedi o tokada kokusu vardı o koku onu kâbuslarından çıkarıyordu ama bir daha düşündü artık ihtiyacı yürü kâbusları olan bir kokuyu istemedi.
Kaşları istemsiz çatıldığında aşağıda sohbet eden Yiğit ve Lavinya’yı gördü. Alaz soğuk bakışlarını korudu aşağıya indiklerinde kahvaltı yapması gerekiyordu. Kahvaltı masasına oturduğunda sadece Lavinya geldi diğerleriyemiş olmalı diye düşündü.
Gece boyunca alkol içmiş sarhoş olmuştu ardından saatlerce kavga etmiş halüsinasyonlar görmüş ve birini öldürmüştü eski sevgilisini, ardından kabuslar görmüştü. Alaz bunları biliyordu biraz tahmin etmiş diğerlerini Mert anlatmıştı.
Önündeki tabakla oynayan Lavinya’ya baktı.
Lavinya: Ölüm çiçeği.
İsmi güzeldi hem de çok.
“İsminin güzel olduğu kâbusum olduğunu değiştirmiyor”
“İsmim güzel mi?” Şaşırmıştı.
“Evet” dedi ve omuz silkti.
Yemeğine devam ettiğinde Lavinya çok uzatmadan yemeğini yedi ve kalktı.
Alaz’da masadan kalktı kimseye bakmadan dışarı çıktı. Soğuk rüzgâr yüzüne vurduğunda kapıyı ardına kapatıp bahçede ki banklara oturdu. Çakmağınıza yaktığı sigarısın içine çekerken derin nefesler aldı verdi.
Gözlerini kapadı ve bir süre bu dünyadan uçup gitmek istedi.

 

 

Bölüm : 27.09.2024 17:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Zeynep Asya Sevilay / Gizemin Karanlığı / Varsanı
Zeynep Asya Sevilay
Gizemin Karanlığı

13 Okunma

5 Oy

0 Takip
6
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...