
Kılıçtan başlamak elbetteki güzeldi. Fakat şuan kılıç kuşanıp savaşabileceğimi düşünmüyordum.
"Kılıç için biraz erken değil mi sizce de?"
Sorduğum soruyu Nick cevapladı.
"Daha yolumuz uzun, bunun sadece başlangıç olduğunu biliyorsundur herhalde. Diğer savunma aletlerini de kullanmayı öğrendikten sonra hangisini kullanmak istiyorsan seçeceksin."
"Niye bu kadar açıklama yaptın?"
Hilda'nın ağzından çıkan kelimeler hayattan bıktığını bariz gösteriyor gibiydi.
"Bir daha soru sormak zorunda kalmasın diye."
Nick, cevaplarken göz devirmeyi de ihmal etmedi.
Daha önce bana odun taşıtılan yerde şimdi sadece kılıçların olduğu masalar ve kum torbalarından başka çokta bir yoktu.
Kılıçların koyulduğu masalara doğru ilerledik.
Kılıçlar, boy boy dizilmişti. Modellerde çok bir farklılık yoktu. En değişken olanları kılıç kabzasının modelleri ve kılıç boylarıydı.
Kabzaların genel hatlarında ve renklerinde çok bir değişiklik yoktu ama detaylara gelindiğinde gözle görülür bir çeşitlilik vardı.
Kılıç kınlarında ise gri, açık kahverengi, koyu kahverengi ve siyah renkleri hakimdi.
En çok dikkat çeken ise kılıç kınlarında sağ köşede küçük, kargaya benzeyen bir motifin olmasıydı.
"Şimdi sana bir kılıç seçeceğiz ve artık o senin kılıcın olacak." dedi Vector.
"Ne yani önce sadece eğitimde kullanacağım bir kılıç sonra da kendi kılıcım olmayacak mı?"
"Bu topraklarda kılıç, ok gibi aletlerle özel bağlar kurulur, kılıcını ilk eline aldığında ise o bağı içinde, elinde ise gücünü hissedeceksin." diyerek soruma cevap verdi Vector.
Kafamı salladım.
Hem boyuma hem gücüme uygun, hem de elime tam oturacağını düşündüğüm kılıca baktım.
Zaten kılıcı gördüğümden beri sürekli gözüm ona kayıyor, ilgimi çekmeyi başarıyordu.
Vector hangisine baktığımı anladı ve eline kılıcı alıp bana baktı.
"Şimdi de kınını seç bakalım."
Gördüğüm simsiyah kına baktım, kılıcımın kazasına siyah rengi hakimdi zaten çok uyumlu olmuşlardı.
Vector bu sefer kını da eline alıp kılıcı kınına soktu.
"Bu ikisinin birbirleri için yapıldığını nereden anladın?"
Anlamadığımı belli ederek baktım.
"Nasıl yani?"
"Kılıç demir ocakta dövüldükten sonra ölçüleri alınır, ona uygun bir de kın dövülür. Eğer başka bir kını seçecek olsaydın uyarıda bulunacaktım."
Anladığımı belli edercesine başımı salladım.
Nick hemen yanımızda duran diğer masadan küçük bir hançer ve kın uzattı Vector'a. Vector hançeri alıp bana baktı.
"Bir renk söyle."
"Neden?"
"Söyle hadi."
"Mor olsun."
"Tamam."
Aramızda geçen bu anlamsız konuşmadan sonra Vector elindekileri yere bırakıp geldiğimiz yerden geri gitti.
Anlamsız anlamsız etrafa bakındım. Diğer üçünde ise herhangi bir değişiklik olmamıştı.
Çok geçmeden Vector ger yanımıza geldi.
Elinde mor püskül gibi bir şey vardı.
Yerdeki kılıcı aldı ve kabzasında detaylıca bakmama rağmen göremediğim micik delikten o mor püskülü içimden geçirip bağladı.
Kılıcı kınına soktu üstüne ise kınında duran hançeri koydu. Masanın altında duran, kılıcı belimize takmamız sağlayan kemer - kuşak arası şeyi eline aldı.
"Müsaade edersen kılıcı ben takmak istiyorum." dedi Vector.
"Nasıl istersen." diyerek karşılık verdim.
Yanıma geldi, kuşağı belime iyice yerleştirdi ardından kılıcı taktı daha sonra hançeri ise arkama yerleştirdi.
Neden böyle yaptığını sorduğumda;
"Hançer bizim en son kullanacağımız şey olmalı. Ve karşımızdaki düşman bunu görmemeli."
Cevabını almıştım Vector'dan.
"Peki şimdi ne yapacağım?"
"Teon ve Vector sana kılıç kullanmanın ince ayrıntılarından bahsedip birkaç hareket gösterecek." dedi Hilda.
Teon ve Vector ile alanın biraz daha ortalarına doğru gittik. Hilda ve Nick uzaktan izlemekle yetineceklerini belli eder gibi yerlerinde sabit durdular.
"Çalışmaya başlamak için sanırım belimdeki kuşağı çıkarmam gerekiyor."
Bu düşüncemi Teon sorguladı.
"Neden?"
"Daha rahat olmamamız lazım ya, kuşak zorlayabilir diye düşündüm."
Vector lafa atladı.
"Gerçek savaş alanında kuşakla olacaksın, bunu biliyorsun değil mi?"
"Daha yolun başındayız ya, o yüzden öyle dedim."
Daha yeni başlıyoruz, üstüme bu kadar gelme amaçlarını anlayamamışım. Yersiz çıkışmaları canımı sıkmıştı.
İkiside başka hiçbir şey söylemeden durdular. Aralarında konuyu çoktan kapatmış benziyorlardı.
"Kılıçta en önemli konulardan biri bilek ve kol kas kullanımıdır. Kas kullanımı halledildikten sonra koordinasyon gelir. Bu ikisi temel kuraldır. Bu kurallar unutulmamalı ve hata yapılmamalıdır eğer hata yapılırsa Karşıdaki birçok avantajı birden kazanır. Aynı zamanda bu temel kuralların yanına akıl, bilgi, zeka gibi unsurlar eklenmediği taktirde koordinasyonun ve kas kullanımının hiçbir anlamı kalmaz. Bu durumda eğer savaş meydanından çıkabilirsen en büyük zararda olan sen olursun."
Vector uzun derin bir nefes aldı. Teon onun yerine konuştu;
"Tabii savaş meydanından çıkabilirsen."
Dört kelimelik bir cümleydi ama ne kadar anlam ifade ettiğini sadece savaş meydanında olanlar anlayabilirdi. Bu dört kelime hayatın var oluşunu ya da yok oluşunu taşıyordu aslında.
⚫
"Gerçekten becerebileceğini mi düşünüyorsun?" dedi Hilda.
Sesindeki bariz küçümseme ve aşağılama emareleri gözle görülürdü.
"Eğer başaramayacağını bilseydim şuan ne sen burada olurdun ne de o."
Nick her zamanki gibi kendinden emin tavrını takınmıştı.
"İçinize sızdırılmış bir haindir belki de."
"Eğer bundan biraz daha şüphelenseydim şimdiye ikinci planımı devreye sokacaktım."
Planının ne olduğunu sormadı Hilda. Çünkü cevabını alamayacağına neredeyse emindi. Hilda sessiz kalmayı tercih etti.
Nick zaten sürekli sessiz kalmayı tercih ettiğinden bu konuşmada burada son bulmuş oldu.
Önceden de olduğu gibi Sessizliği paylaştılar. Bir dost gibi ya da bir sırdaş.
⚫
Kılıç hakkında az çok bir şeyler öğrenmiştim. En azından kendimi nasıl koruyacağım hakkında bir fikrim vardı. Çalışmalar başlamadan önce ısınma yapmıştık. Hayır, odun taşıtmadılar...
"Son bir hareketi tekrar edip seni serbest bırakacağız merak etme. Zaten vakit öğleni çok geçmedi, günün öldü sayılmaz."
Yorgunluk vücudumu sanki hiç bırakmayacakmış gibi kendini her geçen saniye biraz daha kenetliyordu.
Kılıcın ağırlığına alışmıştım ve artık kolayca kaldırıp istediğim yönde hareket ettirebiliyordum.
Dediği hareketi yapmak için önce sağ dizimin üstünde çöküp sol ayağımı sabit tuttum.
Ardından Teon hızlı bir hamle yaparak sağ omzuma doğru kılıcını indirdi.
Ben de hızlıca sağ elimde tuttuğum kılıcı sol elime doğru atıp sol elimin kazasına doğru gelmesini sağladıktan sonra sağ elim ise kılıcın keskin olan yerine dayadım.
Bu hareketi daha önce yaptığımızda Teon çok bastırmamıştı ama bu sefer iyice bastırmaya başladı.
Elim kılıcın keskin yerine oturdu sanki. Avuç içimden bileğime doğru ince, sıcak bir sıvının aktığını hissettim. Acıdan dolayı istemsizce yüzüm buruşurken, dudaklarımda acı bir çığlık koptu.
Sabit duran sol ayağımı yana doğru esneyip, sağ ayağımı kontrollü bir şekilde kaydırdım. Bu kaydırma arkama dönmem gibi oldu. Kılıçlarımızdan çıkan tiz ses kulaklarımızı doldururken Teon'un dizinin arkasına sol ayağım ile küçük bir tekme attım. Kılıçlarımızdan bu sefer tamamen birbirlerinden ayrılmışlardı.
Ben yere kontrollü bir şekilde düşerken Teon dengesini sağlayamadan küçük bir şekilde sendeledi. Kılıcına tutunarak düşmesini engelledi.
"Aferin, öğrenmişsin bir şeyler."
Vector'un yarı alaycı yarı gururlu sesi derin nefeslerimizin seslerini biraz da olsa bastırmayı başarmıştı.
Ayağa kalktım, Teon da hemen duruşunu düzeltti. Hiçbir şey söylemedi.
Hilda ve Nick yanımıza geldiler. Ben konuşmaya başladım;
"İzniniz olursa odama gidip dinlenmek istiyorum, gerçekten çok yorgunum dinlenmeye ihtiyacım var."
Nick kaşını kaldırdı.
"Yolu bulabilecek misin?"
"Hafızam çok kuvvetlidir merak etme."
"Yanında birinin gelmesini ister misin?"
"Gerek yok."
Onaylarcasına kafasını salladı Nick bu gitmem için bir işaretti.
Hızla alandan uzaklaşmak için büyük adımlarla aralarında ayrıldım. Geldiğimiz yerden aynen geri döndüm. Sığınağa girdiğimde hemen sola ardından sağa giderek odamı buldum. Kapısını açtıktan sonra içeriye adım atar sarmaz kapıyı kapatıp banyoya koştum. Hızlı bir duş aldıktan sonra daha önce de yaptığım rutinimi yaptım. Giyindim, saçımı taradım ve dinlenmek için yatağıma yerleştim.
Artık eskisi gibi uyku problemlerim kalmamıştı. Çünkü yorgunluktan ölüp bitiyordum.
Gözlerimi kapatıp uykuya daldım.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 597 Okunma |
381 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |