
Öldüm mü ¿
Zamanda yolculuk, başka bir âleme geçiş, bir yerden başka bir yere ışınlanma...Hangisini yaşıyordum? Ya da en temizinden aklımı kaçırmış olabilir miyim?
Etrafıma bakındım şöyle, benim cilbabıma benzer kıyafetlerle geçen kadınlar, küçükten büyüğüne başında fes olan adamlar, at arabası sürenler.
At arabası mı?
O kadar eski bir zamana mı geldim? Yanımdan iki tane genç geçerken üzerime en son giydiğim kıyafetler geldi aklıma. Üzerime baktığımda ikinci bir şaşkınlığı yaşıyordum. Üzerimde dışarı çıkarken giydiğim cilbabım vardı.Bunu ne zaman giymiştim ki?
Belki yardım isteyebilirdim. Ne kadar eski bir zamana gelmiş olsam da onlar da müslüman sonuçta. Bana yardım edebilirlerdi. Nasıl yardım edeceklerse artık?Karşıdan gelen orta yaşlarda bir kadını gözüme kestirdim. Evet, ona sorabilirdim.
- Affedersiniz? Ben nerd..
Bakmadı bile. Belki sağırdır diye hüsnü zan etmeye çalıştım. Başka bir kadın daha geliyor. Ona sorayım.
- Bir şey sorabilir.. miyim? demeye kalmadan kadın yanımdan geçip gitmişti. Sesimi yükselterek arkasından bağırdım.
- İnsan dinler bi. Bu kızın ne sıkıntısı var? diye. Yanımdan biri daha geçiyordu ki dibine kadar girdim durması için.
-Beni bir dinler misiniz?! dedim ellerimi havaya kaldırıp sallayarak.
Ama kimse beni görmüyordu.
-Nasıl yani? Kimse beni görmüyorsa ben buradan nasıl çıkacağım?
İçimi korku sarmıştı. Öldüm mü acaba diye düşünmeden edemiyorum.
Düşüncelerimden yaşlı bir kadının yardım çığlığı vesilesiyle sıyrıldım.
- Çantamı çaldıı! Yardım edin!
Elinde çanta ile bana doğru koşan adamı görünce hırsızın bu adam olduğunu farkettim. Adamın ayağına çelmeyi takınca yerle bütünleşti. Komik geldi bir an. Gülüşümü engelleyemedim. Adam şaşkınlıkla etrafına bakındı. Dümdüz yolda nasıl düştüğünü sorguluyordur muhtemelen. Genç bir adam hırsızın yanına geldi. Yakasından tutup ayağa kaldırdı.
- Bre gafil burası Payitaht! Bu nasıl cürret! deyip Osmanlı tokadını şaplattı. Adam tokadın etkisinden tekrar yer ölçümü yapıyordu. Ee tokadı atan adam çam yarması gibi, ne olacaktı başka. Ardından zaptiyeler hırsızı yaka paça alıp götürdüler.
Bir dakika! O kadına ben yardım ettim. O hırsızı ben durdurdum.
Görünmeyen birine neden ve nasıl teşekkür etsinler ki?!
Olaydan sonra yoluna devam eden genç adam tahminimce evine doğru ilerliyordu. Arkasından bende ilerlemeye devam ettim.Bir evin önünde durdu. Evi burası olmalı. Kapıyı açtı ama bir anda durdu. Niye durdu ki? Arkasını döndü ve silahını bana doğrulttu. Korkudan gözlerimi kapattım ve başımı ellerimin arasına alıp çömeldim. Ufak bir çığlık da kaçmış olabilir ağzımdan.
Ateş etti!
Hâlâ sağ olduğumu görünce silahını bana doğrultmadığını anladım.Arkamı döndüğümde omuzundan vurulmuş bir adam vardı. Yani o da görmüyordu beni.
- Kımıldarsan beynini patlatırım. dedi sert bir şekilde. Ses tonundan ben bile tırsmıştım.Adam acıdan kıvranmaktan başka bir şey yapamıyordu zaten. Ensesinden tutup kaldırdı ve birine seslendi.
- Muzaffer!
Koşarak yanına biri geldi.
-Buyurun Beyim.
- Bu adam hastaymış. Niye alakadar olmuyorsunuz? Neymiş karın ağrısı bir öğreniverin.
-Hemen efendim. deyip adamı un çuvalı gibi tutup götürdü.
Nasıl yani? O adamı durduk yere vuran o. Suçluymuş gibi bir de alaşağı edildi adam. Bu adama mı iyi diyorlar?
Ama içimden bir ses bu adamdan başka kimse bana yardım edemeyecek diyordu.Evin kapısı açıkken hemen içeri girdim. Evin duvarları ahşap döşemeliydi. Dışarıdaki evlere nazaran bu ev daha konforluydu. Duvarlarda ahşap oymalı tabloların içinde ayet ve hadisler yazıyordu.Vitrinin hemen yanında komidinin üzerinde krem rengi bir daktilo duruyordu. Çalışıyor mu acaba?
Eğer gerçekten zamanda yolculuk yapıyorsan çalışıyordur tabi.
Daktiloya tam dokunacaktım ki sırtıma metal bir şey dokundu. Silah olma olasılığı çok yüksek.
- Hayır yani bir insan neden başkasının evine destursuz girer ki? dedi kalın bir ses.
Arkamı yavaşça döndüm. Şaşkınım. Ne şaşkını be şok içindeyim. Kimse göremezken beni bu nasıl görüyor?
- S.sen beni görebiliyor musun?
Ne diyorsun sefih beyinli bakışına maruz kalınca cevabımı gayet net bir şekilde almıştım. Namlunun ucu hâlâ bana dönüktü.
- Kimsin sen? Neden beni takip ediyorsun? Casus musun yoksa? Kim gönderdi seni?
- Ya ne casusu?! Ben en son yatağımın üzerinde defterlere bakıyordum. Gözlerimi kapatıp açınca bir baktım başka yerdeyim. Yalnız evin çok nostaljikmiş.
- Ney..miş?
- Nostaljik.
- Biliyor musun beni iyice işkillendiriyorsun.dedi ve hızlıca silahını çekti. Ardından başıma doğrulttu.
Bu adam benim beynimi dağıtacak!
- Kiralık katil misin yoksa? Böyle sinsice evime girdiğine göre.
- Ben ölü tavuğu bile doğrayamam, midem bulanır. Adam mı öldüreceğim?!
- O zaman casussun. Konuşmanda bir garip zaten. Böyle giyinerek içimize mi sızacaktın? dedi ve üzerime yürüdü.
-Casus falan değilim. Bak söylediklerim çok saçma gelebilir ama gerçekten doğruyu söylüyorum. Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum. Ve senden başka kimse beni görmüyor. Söylediklerimi de duymuyorlar.
Üzerimden geri çekilip gülmeye başladı.
- Buna inanmamı beklemiyorsun değil mi? Tabii ya hırsızlık yapmaya geldin ama iş aleyhine dönünce ne bahane uyduracağını şaşırdın. En iyisi deli taklidi yapayım dedin. Ama görünen o ki bu da tutmadı.
Burada derdimi anlatamazken hırsız damgası da yedik iyi mi?.
- Ne yapayım be senin hurda eşyalarını?! Kimsenin malında gözüm olmaz benim.
Kolumdan sertçe tutup peşinden sürüklemeye başladı.
-N'apıyorsun ya?! Bırak kolumu! Nereye götürüyorsun beni?!
- Zaptiyelere anlatırsın artık derdini.
- Tamam..tamam dokunma, kendim giderim. deyince biraz şaşırmış gibiydi. Sakince kolumu bıraktı.
- İyi, düş önüme. Yalnız bir hatırlatma yapayım; iyi nişan alırım. Kaçmaya kalkışırsan sakat kalabilirsin.
- Kaçsam gidecek başka bir yerim var sanki.
Karakolun önüne geldiğimizde çam yarması kapının önündeki nöbetçiye seslendi.
- Aslanım baksana bi.
- Buyurun Mahir Beyim.
-Bu kız evime gizlice girmiş, suçüstü yakaladım.
- Af buyur beyim, hangi kız?
- Yanımda işte görmüyor musun?!
- Ben kimseyi göremiyorum.
Şaşkınca bana baktı. Bende "Ben sana demiştim" bakışı attım.
- Bugün çok yoruldum herhalde. Kolay gelsin kardeşim.
- Sağolun beyim.
Eve doğru yürürken bende ardından gittim. Birden arkasını döndü.
- Bana bak in misin cin misin ne menem bir şeysin bilmiyorum. Ama beni rahat bırak.
- Ne oldu korktun mu?
- Sırf adım deliye çıkmaması için konuyu başkasına açmayacağım. Ama rahat durmazsan o zaman sen benden kork.
- Ama o kadar anlatmaya çalıştım hiç dinlemedin beni.. Bir şey soracağım bu sabah ki vurduğun adam kimdi? Neden vurdun onu?
-Sana hesap vermek zorunda olmadığımı düşünüyorum ve vermiyorum da..Hem sen beni niye takip ediyorsun?
- Benim..kalacak bir yerim yok.
- Görünmez olduğuna göre dışarıda da kalabilirsin.
- Ya saçmalama donarım soğuktan. Ölsem kimse de görmüyor cesedim ortalıkta kalır vallahi. dedim yalandan üzülerek. Ajitasyon yaparsam belki bana acıyabilirdi.
- Farkında mısın? Ben erkeğim. Üstelik hiç tanımadığın bir erkek.
- Bende meraklı değilim sana! Kız kardeşinin yanına kıvrılır yatarım.
- Sen.. kız kardeşimi nerden biliyorsun? dedi bana öldürücü bakışlarını füze gibi fırlatarak.
Hayır ya. Bunu defterde okumuştum.
Ne cevap vereceğimi düşünüyordum. Tüm dikkatini üzerime yoğunlaştırdığını bakışlarından anlayabiliyordum. Ama bu bakışları beni oldukça rahatsız etmişti. Caddenin tam ortasında tartıştığımız konuya bak.
- Biliyorum işte. Hem tüm Payitaht biliyor bunu. Amma kastın sen de he.
Bakışlarını üzerimden hala çekmeyince kimsenin bilmediğini anladım.
-Bilmiyor mu?
Üzerimize doğru kontrolsüzce sürülen at arabası tüm dikkatimizi dağıtmıştı. Çiğnenmemesi için onu yolun kenarına iteledim.
Ama ben olduğum yere çakılı kalmıştım. Korkudan ellerimi yüzüme siper ettim.
Sanırım bu sefer ölüyordum.
*****
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |