5. Bölüm

5. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Espri mi yaptın sen şimdi ¿

 

Gözlerimi açtığımda sabah ezanları okunuyordu. Bir süre ahşap tavanla bakıştım.Etrafıma şöyle bir bakındım. Hatice'nin odasındaydım.

Hatice'nin odasında mıyım?!

Nasıl yani? Neden hâlâ eve geri dönmedim ki?! Ya buraya tıkılı kaldıysam?! Ya ölene kadar burda kalırsam?!

Hayır hayır. Sakin olmam lazım. Güzel düşünmem lazım. Düşün, düşün.

İlk nasıl geldim?

》 Taşın rengi yeşile döndüğünde ve defterde bir şeyler yazmaya başladığında.

Peki nasıl geri döndüm?

》 Üzerimize at arabası sürülürken onu kenara iteledikten sonra.

Sonuç?

》 Hiçbir şey anlamıyorum! Zaten buraya neden geldiğimi de, nasıl geldiğimi de anlamıyorum!

Kafayı yemek üzereyim!

Üzerimi giyinip odadan dışarı çıktım. Abdest almak için lavaboyu aramaya başladım. Şu iki odaya bakmıştım zaten onları es geçerek diğer kapıya yöneldim. Kapının kulpunu indirecekken içeriden çam yarması çıktı. Korkmadım değil hani.

- Ne oldu niye dolanıyorsun?

- Helâyı arıyorum ona da bir şey demezsin herhalde.

- İyi, geç burası.

- Çıkarsan geçeceğim.

İçeriden çıkıp kenara çekildi. Ve elini buyur şeklinde eğdi. Ona aldırış etmeden içeri girip kapıyı yüzüne çarptım. Büyük ihtimalle afallamıştır.

Oh olsun

Abdestimi alıp Hatice'nin odasına geri döndüm. Buradayım diye üzerimden namaz farziyyeti düşmedi ya. Madem buradayım namazımı kılmalıydım. Belki de hiç çıkamayacaktım buradan.

Allah korusun!

Namazımı kıldıktan sonra eve geri dönmek için dualar ettim. Tesbihimi çekerken seccadenin üzerinde uyuyakalmışım.

Güneşin ışıkları odayı aydınlatırken yüzüme vuran ışıktan bir süre sonra rahatsız olup söylenmeye başladım.

- Ya Allah aşkına kapatın şu perdeyi, ışık gözüme gözüme vuruyor.

Işığın yansıması hâlâ devam edince yattığım yerden hızlıca doğruldum, gözümü zar zor açabildim. Kardeşinin yatağına oturmuş elinde ayna tutan bir adet çam yarmasını görünce çokta şaşırmadım.

- Yatağından kalktığın gibi aklına ilk ben mi geldim? Gideyim şu kızla bir uğraşayım mı dedin? Uff belim tutulmuş. dedim belimi ovuşturarak.

- Belin tutulmuş ama dilin hâlâ sağlam.

- Espri mi yaptın sen şimdi? dedim ama yine onun bilmediği bir kelime söylediğim için bana şüpheli şüpheli bakmaya başladı.

- Latife demek istedim latife dedim sakince.

- Hadi kalk gidiyoruz.

- Nereye?

- Bir kere de soru sorma.

- Bir kere de aksi olma dedim kendim duyacağım şekilde.

- Hatice ben çıkıyorum.

- Tamam abi. Dikkat et kendine.

- Meraklanma sen. Ben başımın çaresine bakarım.

- Bilmem mi?

- Hadi Allah'a emanet ol.

- Sen de abiciğim.

Ama kahvaltı etmedik. Ya da ben etmedim. Hep aç bırakıyor bu adam beni.

Yaklaşık 15 dakika yürüdükten sonra dar bir sokağa girdik ardından eski yıkık dökük bir eve geldik. Sağına soluna bakındıktan sonra duvardaki taşa elini koyup bastırdı. Yerde bir insanın sığabileceği kadar geçit açıldı.

Allah'ım ne tür varlığa denk geldim. İnşaallah mafya falan değildir.

- Gelmiyor musun? diye seslendi indikten sonra.

Geliyorum geliyorum. Hatta gidiyorum ölümüme kendi ayaklarımla gidiyorum.

Böyle hissetmemin sebebi karanlık bir yere indiğimiz içindi sanırım. Yani şöyle bir düşünecek olursak bu adama güvenmiyor olsaydım ilk gördüğümde peşinden gitmezdim, evinde kalmazdım.

Doğru, sakin olmalıydım.

Yer altında da biraz yürüdükten sonra epey sağlam gözüken siyah demir bir kapının önünde durduk. Kapıya ritimli bir şekilde 4 kez vurduktan sonra kapıyı açtılar. İçeri girdik.

İçeride iki duvarı kaplayan büyük bir kütüphane, kenarda iletişim için telfgraf, U şeklinde büyük bir masa vardı. Ve bizden başka iki genç bir yaşlı adam vardı.

- Anlat bakalım evlat. dedi yaşlı olan adam.

- Bulmamız gereken 3 tane zanlı var. Bunlardan biri Payitaht'ta. Nerede olduğunu bulduk.

- Yakalamamız daha bir zahmetsiz olacak öyleyse.

- Evet efendim.

- Defterlerden birinin taşını bulmamıza az kaldı.

- Çok şükür, o nâmertlerin eline kalmayacak. dedi gençlerden biri.

Ne defterinden bahsediyorlar? Ayrıca bu yaşlı adam bana mı bakıyor yoksa ben mi yanlış görüyorum? Ya da kör falandır.

- Kudüs'e açılacak kapının anahtarı o defter. O defterin taşını bulamazsak müslüman kanı akıtan Yahudilere tamamiyle kendi ellerimizle teslim etmiş olacağız. O taşı muhakkak bulmalıyız. Kudüs düşerse Mekke ve Medine de düşer.

Ne defteri? Ne taşı? Ne Kudus'ü? Ne diyor bu adam ya hu?!

- Arkalarında iz bırakmamak için azamî gayreti gösteriyorlar. Ancak bir açıklarını bulduk senin sayende Mahir. Senin onları açığa çıkarman onları pek hoşnut etmeyecek. Dikkatli olmalısın, her türlü saldırıya hazırlıklı ol.

- Her daim hazırım efendim.

- Mansur'dan haber var mı?

- Hayır efendim henüz yok.

Mansur mu? Neler oluyor burada?

....

Yer altından çıktıktan sonra peşinden hızlı hızlı yürüyüp soru yağmuruna tutmuştum onu.

- Ne Kudus'ü? Ne defteri? Ayrıca o adamlar kim?

Yürümeyi bırakıp bana doğru döndü.

- Sabırlı olursan eve gidince anlatacağım. Ortalık yerde konuşamayız.

Yürümeye devam ettik. Umarım beni kandırmıyorsundur. Yol kenarında yürümeye devam ediyorduk ki silah sesleri duyuldu ardımızdan refleksle ikimizde başımızı eğdik. Arkamıza baktığımızda beş tane yüzü kapalı silahlı adamlar bize doğru kurşunlarını saçıyorlardı. Mahir Bey cilbabımdan tutup sebze tezgâhın arkasına çekti. Belinden silahını çıkartıp o da ateş etmeye başladı. Bir süre bu çatışma devam etti. Elindeki kurşunlar tükenince ortalık sessizleşti. Artık olaya el atmam gerektiğini düşündüm. Babam boşuna öğretmemişti dövüşmeyi, bugüne nasipmiş.

Tezgahın yanında duran odun parçası çarptı gözüme. Yerimden fırlayıp odunu elime aldım. Ardımdan her ne kadar seslense de kulak asmadım.

- Dursana! N'apıyorsun?!

Adamların karşısına çıktım. Önde olanın kafasına odunu indirmem yeterli olmuştu. Diğerleri şaşkın gözlerle etrafına bakınmaya başladı. İkincisinin diz arkasına tekme atıp yere çömelmesini sağladım sonra ense köküne bir tane geçirdim. Geriye kalan üç kişi artık şaşkın değil korku dolu gözlerle bakıyordu.

- N'oluyor be?! dedi bir tanesi korkuyla.

Üçüncüsünün suratına odunu indirdikten sonra geriye kalan iki kişi birbirlerine bakıp konuştular.

- Burada garip şeyler dönüyor.Gidelim burdan!

- Koş koş!

Halleri cin çarpmıştan farklı değildi. Çok komik gözüküyorlardı. Topuklarını arkalarına vura vura kaçmalarını zevkle izlemiştim.

Alkış sesini duyunca yerimde irkildim. Arkamı döndüğümde bir tane daha şaşkın gözler vardı.

- Şu an hayretler içerisindeyim. Bana bir gün seni bir hatun kurtaracak deselerdi gülerdim hem de öyle böyle değil. Sahi ismin ne?

- Rica ederim. dedim teşekkür ettiğini varsayarak. Gülümsemişti sadece.

-İsmim..

Odunu yerine bıraktıktan sonra arkamı hızlıca döndüm.

Eve geri döndüm!

- Ama şimdi olmaz! Daha bana anlatması gereken şeyler vardı.

- Tortor nerelerdesin? Uyudun mu yoksa? Ayh bu merdivenleri çıkmak zor geliyor artık.

Nenemin sesini duyunca kendime gelmeye çalıştım.

- Burdayım Makbule sultan.

- Kaç kez seslendim.

- Duymamışım nenem.

- O kadar iş yaptın yoruldun sen de bol domatesli bulgur pilavı yaptım, yanına da buz gibi ayran.

- Ooh daha ne olsun? Mis gibi menü işte. dedim zoraki gülümseyerek. Bir şey çaktırmamaya çalışıyordum.

- Hadi o zaman inelim aşağı.

Defteri rafa kaldırıp nenemle birlikte aşağı indim. Akşam yemeğini yiyip namazlarımızı kıldık. Nenemin telefonu çaldı. Arayan babamdı.

• Selamun aleyküm

• Ve aleyküm selam evlâdım. Nasılsınız?

• Elhamdülillah iyiyiz. Siz nasılsınız?

- Biz tortorla yuvarlanıp gidiyoruz. Sağolsun bana çok yardımı dokunuyor.

- Benim güzel kızım nerde? Sesini duyamıyorum.

- Burdayım babacığım diye atıldım heyecanla.

- Nasılsın birtanem?

- Çok şükür iyiyim. Gündüz medreseye gidiyorum akşam nenemle vakit geçiriyoruz işte.

Babama defteri söylemeli miyim? Neyse telefonda konuşulacak bir mesele değil zaten.

- Söylesene Mansur. diye fısıldadı annem.

-Neyi? dedim merakla.

- Babanın sana sürprizi var diye seslendi annem arkadan.

-Neymiş o sürpriz?

- Yarına bilet aldık. Geri dönüyoruz.

-Gerçekten mi?!

- Gerçekten.

- Çok sevindim!

- Buradan istediğin bir şey var mı kızım?

-Yok anneciğim siz sağ salim gelin yeter o bana.

-Allah'a emanet olun.

-Allah'a emanet olun evlâdım. dedi nenem. Telefonu kapattı.

- Nene duydun mu? Bilet almışlar geliyorlarmış! dedim sevinçle.

-Duydum deli kız duydum.

*****

 

Bölüm : 30.01.2025 21:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...