6. Bölüm

6. Bölüm

zeyno devit
zeyno_devit_

Sonsuza kadar

 

-Hadi dön artık şu renge.

Evet deftere hatta onun üzerindeki taşa söylüyordum bunları.

Beyaz gömlek giymem yakındır.

Ama niye rengi yeşile dönmüyordu ki? Ne olması gerekiyor da bu taşın rengi değişiyor?

Kısa bir an düşündüm şöyle bir. Bu defter elime geçtiğinden beri başıma gelen olaylar film şeridi gibi gözümün önünden geçti. O sırada yaşadıklarım ile defter arasında bağlantı kurmaya çalıştım.

-Tabii ya! Evet öyle olmalı.

- Tortor geldi bizimkiler hadi in aşağı.

Nenemin sesini duymamla defteri yerine hızlıca bırakıp pencerenin önüne koştum. Babam arabanın bagajındaki eşyaları boşaltmaya başlamıştı, annem ise elindeki çantalarla eve doğru yürürken başını yukarı kaldırdı. Gözgöze gelince tebessüm ettim. Pencerenin önünden ayrılıp hemen aşağı indim.

Önce anneme sarıldım.

- Hoşgeldiniz anneciğim.

- Hoşbulduk birtanem. dedi yorgun sesiyle. Zamanının çoğu yolda geçmişti, yorulmuştur haliyle. Yol yorgunu deyimi boşa kullanılmamış.

- Açsınızdır yemeğinizi yiyin de güzelce dinlenin evlâdım.

- Sağolasın anneciğim çok iyi olur. Dinlenmeye çok ihtiyacım var.

- Ohooo ana-kız bir araya gelmişsiniz yine beni unutmuşsunuz. dedi babam elinde bavularla kapıdan girerken. Yardım etmek için hemen yanına koştum. Bavulları bir kenara yerleştirdikten sonra babama sarıldım. Sarıldıktan sonra babam geri çekilip alnımdan öptü her zaman yaptığı gibi. Bu davranışı o kadar hoşuma gidiyor ki anlatamam.

- Sultanım nasılmış bakalım?

- Afiyetteyim hünkârım. dedim ona karşılık.

- Âlâ dedi ellerini yanaklarıma koyarak.

- Heh buldular birbirlerini. dedi nenem. Gülüştük bu sözüne. Babamla böyle konuşmak çok hoşuma gidiyor. Bazen dedemi hatırlattığı için duygulanmıyor değilim.

- Hadi hadi sofraya.
Nenemin ikazıyla ellerimizi yıkayıp sofraya oturduk.

....

Annemler dinlenirken ben yine defterin başına oturmuştum. Teorime göre bu defter normal bir defter değil.

Sen de normal değilsin. dedi içimdeki ses.

Defterin üzerindeki taş siyahtan yeşile döndüğü zaman kendimi başka bir yerde ve başka bir zamanda buluyorum. En tuhaf yanı ise istediğim vakitte değil taşın rengi değiştiğinde gidebiliyorum. Ve son yaşadığım olaydan da ancak ona yardım ettikten sonra eve geri dönebildiğimi farkettim.

Ama hâlâ aklıma takılan sorular vardı. Neden ve nasıl oluyordu bu? Sonra bu defteri nerede bulduğum aklıma geldi. Nerde bulmuştum?

》 Çatı katında.

Belki orada başka şeyler de bulabilirdim. Defteri yanıma alıp odamdan çıktım. Çatı katına çıktım. Ama bir ışık vardı. Kim olabilir ki?Merdivenleri sessizce biraz daha çıktıktan sonra babamın olduğunu gördüm. Defteri görmemesi için arkama sakladım.

- Babacığım, ne arıyorsun? Yardım edeyim sana.

- Hiç.. dedenin eski kullanmadığı defterleri vardı. Ajandaya ihtiyacım vardı da aklıma bunlar geldi.

Konuşmasında bir endişe seziyordum. Benden bir şeyler saklandığına eminim.

- Hay Allah nerde bu defter? dedi aramaya devam ederken.

- Üzerinde yeşil taşı olan defteri mi arıyorsun? dedim düz bir sesle elimdeki defteri göstererek.Bakışları hızla bana döndü. Şaşkınlık belirtilerini çok net okuyabiliyordum yüz ifadesinden. Ayağa kalkıp yanıma geldi.

- Evet..onu arıyordum sağol kızım. dedi elimdeki deftere uzanarak. Bende defteri arkama sakladım tekrar. Babamın yüzündeki şaşkınlık ve endişe bir kez daha baş göstermişti.

- Bana anlatman gereken bir şey yok mu baba?

- Ne hakkında?

- Bu defter hakkında.

-Eski bir defter işte kızım neyini anlatayım?

- Madem eski bir defterden ibaret. Öyleyse neden gözlerini kaçırıyorsun? Baba..ben bu defterde tuhaf şeyler olduğuna eminim. Ama nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok.

- Dedenin eski defteri işte Asya. Yani birazdan hakkında hikaye yazacaksın bıraksam.

Beni anlamıyor muydu yoksa anlamazlığa mı vurduruyordu? Çıldırmak üzereydim.

- Baba bu defterdeki taşın rengi ne zaman değişse ben kendimi başka bir yerde buluyorum! dedim.

Oh be! Söyledim sonunda.

Babamın şaşkınlığında en ufak bir azalma yoktu.

- Ne diyorsun kızım sen?

- Kimseye söyleyemedim. Deli damgası yememek için hiç kimseye bir şey anlatamadım. Ama bu nasıl oluyor baba?

- Nereye gittin.. yani kimin yanına gittin?

- Payitaht'a. Mahir Bey'in yanına gittim. Ama o kim? Ben neden oraya gittim? Anlamıyorum baba.

Babam bir şeyleri anlamaya çalışır gibiydi. Şakaklarını ovuşturdu parmaklarıyla.

- Tamam. Madem öğrendin, anlatacağım. En başından anlatacağım.

- Mansur.

Annemin seslenmesiyle elimdeki defteri babama verdim babamda arkasına sakladı.

- Burda mıydınız?

- Defter lazım oldu da kolilerin içine bakınıyordum öyle.

- Yarın bahçeyi düzenleyelim dedik. Annemle pazara kadar gidiyoruz.

- Tamam canım.

Annem ile nenem gittikten sonra babamla daha rahat konuşacağım için sevinmiştim. Kapının kapanma sesinden sonra babam kutudan birkaç parça kağıt vs. aldıktan sonra benim odama geçtik. Babam koltuğa oturduktan sonra bana dikkatlice baktı.

- Hâlâ nasıl öğrendiğini anlamış değilim. Bu işte bir tuhaflık var.

- Niye ki?

- Neyse boşver. Önce defterin geçmişinden ve kurallarından bahsedeyim.

- Kuralları mı var?

- Evet. Dört tane defter var. Her biri farklı yeri temsil ediyor. Birinci defter; Kudus'ü, ikinci defter; Mekke'yi, üçüncü defter; Medine'yi, dördüncü defter; İstanbul'u temsil ediyor. Bizim elimizdeki defter İstanbul'a eski adıyla Payitaht'a gidiyor. Bu defterlerin üzerindeki taşların aynısı bu saydığım şehirlerin önemli yerlerinde korunuyor. Ancak Kudus'teki taş çalındı. Oraya defter yardımı ile gidemiyoruz artık.

- Bu taş enerji taşı gibi bir şey mi?

- Evet.

- Kurallar demiştin. Nasıl bir kuralları var?

- Oraya sadece defterlerin koruyucuları girebilir ve çıkabilir. Eğer bir yanlış yaparsan sonsuza kadar orada kalabilirsin.

- Ne gibi bir yanlış bu?

- Deden de bir koruyucuydu. Arkadaşı bu defteri öğrenmiş, ona yardım etmek istediğini söylemiş. Başta samimiymiş. Ama işin ucu para makam gibi şeyler olunca devletini de arkadaşını da bir çırpıda harcamış sonra bir daha defterden çıkamamış. Ama orada da rahat durmamış, derin bir devlet oluşturmuş taşların yerini tespit edip dünyaya hakim olma peşinde.

- Bunca zaman geçmiş,yaşıyor mudur ki?

- Orada geçirdiğin bir-iki saat buranın beş dakikası ediyor. Ayrıca orada yaşam donmuş gibi.Yani öldüğünü sanmıyorum.

- Tabii ya bunu unutmuşum.

- Orada seni o zamanın koruyucularından başka kimse göremez. Ancak..

- Ancak?

- Birine âşık olursan ve bunu itiraf edersen artık görünebilirsin. Ve o kişi bizim dünyamıza hafızası silinmiş bir halde gelebilir, sonsuza kadar.

Tüylerim ürpermişti. Konuyu değiştirmeye çalıştım.

-Bir şey daha soracağım. Taşın rengi değiştiğinde mi girebiliyoruz sadece? Mesela senin bir işin var istediğin zaman giremez misin?

- İstediğimiz zaman girebiliyoruz ama önce senin nasıl oraya girebildiğini öğrenelim. Hadi gel.

Heyecanla babamın yanına gittim. Baş parmağımı alıp taşın üzerine koydu. Kendisi ise taşın korunduğu metal yerden tutup bir kez sağa çevirip taşa bastırdı.

Ve yine gelmiştim, hem de babamla..

*****

 

 

Bölüm : 03.02.2025 19:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...