
İkisini de kaybettik
Son dersini okuduktan sonra başta hocası olmak üzere arkadaşları ıslatmaya başladı. Deva sevinçten ağlamaya başladı. Kendisini videoya alan kuzeni Rabia güldürmeye çalışıyordu onu.
-Ne ağlıyorsun kız sanki evlendiriyoruz. Ah evde kalsan ne yaparız acaba?. Bana bak sakın evde kalayım deme. Sonra sıra bana gelmez.
Deva kuzeninin sözlerine gülmüştü.
-Ha şöyle gül biraz ya hu. Evet Deva hanım bugüne özel bir şeyler söylemek ister misiniz ?
- Anneciğim, babacığım kızınız hafız oldu. Ama siz yoksunuz. Anne, sevinçten ağlayan gözlerini görmeyi çok isterdim. Baba, alnımdan öpüp "Allah mübarek etsin prensesim" demeni çok isterdim.O yüzden bir yanım çok mutlu iken diğer yanım buruk.
-Amaaa...
-Amaa biricik kuzenim Rabia ve biricik teyzem yanımda. Yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Sizi çok seviyorum.
- Biz de seni seviyoruz.Hadi git üzerini değiştir. Sırılsıklam oldun.
-Tamam. Hadi sende şu kamerayı kapatta bana yardım et.
-Geliyorum.
....
Üzerini değiştirip programa devam ettiler. Ardından eve gitmek için toparlanıp yola koyuldular.
Eve geldiklerinde herkes kendini bir yere attı. Çok yorulmuşlardı. Teyzesinin telefonu kulağının dibinde birkaç kez çaldı ama açan olmadı. Telefonu kim aradığına bakmadan açtı ve kulağına götürdü.
•Efendim
• İyi günler Hümeyra Hanım ... hastanesinden arıyoruz. Yasemin Hanım ve Mehmet Bey hakkında dün akşam sizi bilgilendirmiştik. Biliyorsunuz ki durumları çok ağırdı.Maalesef ikisini de kaybettik.. Başınız sağolsun.
•N.ne diyorsunuz siz? Ben.. anlamıyorum sizi.
•Ben kiminle görüşüyorum şuan?
•Ben bahsettiğiniz kişilerin kızıyım. N'oldu anne babama?!
•Dün trafik kazası geçirmişler. Hastanemize getirdiklerinde durumları pek iyi değildi. Çok kan kaybetmişlerdi...
Deva'nın beyni uğuldamaya başladı. Gördüğü her şey etrafında dönüyor, duvarlar üzerine üzerine geliyordu. Telefon elinden kaymış, dizlerinde derman kalmamıştı. Yere çömeldi. Duyduğu haberden sonra şuan kabus görmeyi diliyordu. Ağladığını duyan teyzesi ve kuzeni başına toplandılar.
- Deva! Kızım ne oldu sana böyle?!
- Deva Abla?!
Ağlamaktan kendini kaybedecekti neredeyse. Kriz geçiriyor olmasından korktular. Teyzesi telefonunu görünce anladı neden bu halde olduğunu.
-Ölmüşler. Onlar ölmüşler.Anne! Baba!
Duydukları şeyle ikisi de şaşkına dönmüştü.
-Ne? diyebildi Rabia çaresizce. Bu sefer o da ağlamaya başladı. Hümeyra Hanımın da içi yanıyordu. Ama onlar için metanetli olmalıydı.
Deva'nın güçsüz, hastalıklı bedeni bu acıya daha fazla katlanamadı. Yine bayılmıştı.
- Deva, kızım?
-Rabia ambulans çağır kızım.
Rabia yaşadığı şoku atlatamıyordu.
-Rabia!
Rabia kendine gelip ayağa kalktı. Kendi telefonunu ararken kapı çalındı. Rabia kapıyı açtığında Yiğit Efe'yi ve arkadaşını gördü. Yiğit Deva'nın ağlama sesini duyduğu için koşup gelmişti. Rabia'yı da gözü yaşlı görünce korkmaya başladı.
-Sesinizi duyduk. Kötü bir şey mi oldu?
-Yasemin Teyzemle Mehmet Eniştem vefat etmiş. Zoraki söylediği cümlesinden sonra yine ağlamaya başladı.
-Ne?!
Yiğit Efe'nin başından aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki duyduğu haberle. Mert de aynı şaşkınlığı yaşıyordu.
- Deva Ablam bayıldı. Kendine de gelmiyor.
- Benim arabayla götürelim hastaneye. dedi Mert.
- Hadi o zaman oyalanmayın.Siz hazırlanın biz aşağıda bekliyoruz.
Rabia başını olumlu manada sallayıp içeri girerken Yiğit Efe minnet dolu bakışlarla baktı arkadaşına.
🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃
Yaklaşık 6 gündür ne yemek yiyiyor ne de konuşuyordu. Yemek yemediği için ilaçlarını düzenli kullanamıyordu. Hal böyle olunca teyzesi Hümeyra Hanım, Deva'yı hastaneye yatırmak zorunda kaldı. İlaçlarını da gıdasını da serumlarla alıyordu. Koca bir boşluğun içerisinde gibiydi Deva. Yaşadığı imtihanı sindirmekte zorlanıyordu. Bir ümit yanlış haberdir diye telefon bekliyordu hâlâ. Geceleri uykusunun arasında anne-babasını sayıklıyordu. Zor bir imtihana tâbi tutulmuştu. Ama Mevlâ (cc) kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemezdi.
-Güzel kızım, bak senin sevdiğin çorbayı yaptım. Kaç gündür ağzına bir şey almıyorsun. Bâri bunu iç. Hadi canım.
Deva teyzesinin getirdiği çorbaya baktı. Annesi medreseden geldiğinde sırf seviyor diye yapardı onun için. Bir kez daha ıslattı kurumuş göz pınarlarını. Bir kez daha içi yandı.
-Ağlama Deva'm n'olur ağlama.Zoraki duruyorum ayakta. İnan bende senin kadar inanamıyorum. Ben senden daha güçsüzüm, yalvarırım yapma. Güçlü olmalıyız. Bu Rabbimizden gelen bir imtihan. Ne yapalım, isyan mı edeceğiz?
Deva yattığı yerden doğrulup teyzesinin sadrına koydu başını. Teyzesi başını okşayarak karşılık verdi.
- Teyze, ben bu imtihanı nasıl geçeceğim? O eve tekrar girdiğimde anne-babamın yokluğunu hissetmeden nasıl yaşarım ben?
-Geçeceksin yavrum geçeceksin inşaallah. diye teselli ediyordu Hümeyra Hanım gözü yaşlı bir halde.Deva teyzesini daha fazla üzmemek için getirdiği çorbayı hem içti hem ağladı.
.....
Konu komşu toplanmış baş sağlığına gelmişlerdi. Deva rahatsızlığından dolayı kalabalığa çıkmamış odasında anne-babasının ruhuna okuyordu. Gelen komşulardan bazıları sessizce yasin okuyor bazıları ise aralarında fısıldaşıyordu. O fısıldaşmalar Rabia' nın kulağına gelmişti. Keşke gelmeseydi. Konuşmalar hiç iyi yerlere gitmiyordu.
-Kız başına ne yapar?
-Evlendirselerdi bâri tek başına kaldı yavrucak.
-Teyzesinin yanında kalır belki.
-Eniştesinin yanında rahat edemez o. Hem teyzesi bakabilecek mi?
-Senin yeğenin vardı Fahriye. Adı neydi?
- Kâmil mi?
- Heh o işte. Ayarlasak mı Deva'ya?
- Kâmil yapamaz bu kızla. Hem geçenlerde alt kattaki gençle görüştüklerini işittim.
Rabia daha fazla dayanamadı esti gürledi.
-Ayıp be! Kaç yaşında insanlarsınız! Kızın acısı taze arkalarından okumak yerine gelmiş geride kalan kızın arkasından çekiştiriyorsunuz. Merak etmeyin siz, bundan sonrasını Allah kayırmıştır, size düşmedi. deyip odadan çıktı. Sinirinin yatışması için balkona çıktı.
-Ne dedik biz şimdi canım gibi sözler söyleyerek biraz aralarında homurdandıktan sonra susup oturmaya devam ettiler. Sakinleşmek için derin derin nefes alıp veriyordu.
Kapı çalınca balkondan çıkıp kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında Yiğit Efe ve Mert'i gördü.
-Hoşgeldiniz. Ama içerisi pek müsait değil, komşular var.
-Yok biz içeri girmeyeceğiz. Gelen gideniniz çoktur. Bu haldeyken bir de yemek yapmayı düşünmeyin diye yemek getirdik, akşama yersiniz.
- Çok düşüncelisiniz çocuklar, sağolun.
- Deva nasıl?
-Aynı. Tek değişiklik biraz da olsa yemek yiyiyor olması.
- Bir ihtiyacınız olursa biz burdayız. dedi Mert.
Rabia hafifçe tebessüm etti.
-Biliyorum. Teşekkür ederiz.
Rabia kapıyı kapatıp yemekleri mutfağa götürdü. Ardından misafirlerin yanına geri döndü.
.....
Yatsı namazını kıldıktan sonra yataklarını hazırlayıp yerlerine geçtiler. Rabia su almak için tekrar kalktı yatağından. Geri geldiğinde Deva'yı yine mor kaplı defterine yazarken buldu. O deftere neler yazıyordu o kadar çok merak ediyordu ki?
-Ablacığım? Yazıyor musun yine?
Kafasını sallamakla yetindi Deva. Biraz düşündükten sonra kızarmış gözlerle kuzeni Rabia'ya baktı. Bugün fazla sakindi. Bu durum Rabia'yı korkutmuyor değildi.
-Rabia
- Efendim Deva Abla
- Bu defteri kimseye okutmuyorum biliyorsun.
-Biliyorum.
- Ben öldükten sonra okuyabilirsin ama sadece...
-Ağzından yel alsın abla yaa. Allah korusun.
- Rabia birbirimizi kandırmayalım ben adım adım ölüme yaklaşıyorum.
-Yeter duymak istemiyorum!
Deva kardeşi gibi sevdiği kuzeninin elini kavradı.
- Azıcık hatrım varsa dinle beni.. Bak benim durumum belli. Ben bu defteri Yiğit'e mesaj attığım günden beri tutuyorum. Eğer ölürsem bu defteri sen al, Yiğit'e ver. Senden ve Yiğit'ten başka kimse okumasın. Tamam mı?
Gözleri dolmuş, boğazı düğümlenmişti Rabia'nın. Olumlu manada başını salladı. Deva yatağına yerleşip konuştu.
- Hadi bir an önce yatalım da teheccüde kalkalım. Kaza namazı da kılarız. Hayırlı geceler.
- Hayırlı geceler.
Rabia başı açık bir kızdı. Ama namazlarını hiç aksatmadan kılardı. Kapanmak nefsine ağır geliyordu. Ama bu sıralar düşünmüyor değildi.
*****
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 698 Okunma |
213 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |