
Baskın
- Bana bak eminsin değil mi?
- Eminim. Kimse bir şey çakmadı.
- İyi bakalım gelişmeleri bekliyorum senden.
- Tamam, kapatmam lazım. deyip hızla kapattı telefonu Mus'ab.
- Kimle konuşuyordun sen? dedi Rabia şüpheli bir ifadeyle.
- Sanane kızım. Her şeye o küçük burnunu sokmak zorunda mısın sen?
- Ah teşekkür ederim burnuma olan iltifatın için. Gelelim soruna, evet kimse zarar görmesin diye senin ne haltlar karıştırdığını bilmek için bu küçük burnumu senin her meselene sokmak zorundayım.
- Vay arkadaş, neymişim ben, günah keçiliğinden bir türlü çıkamadım! diye esti Mus'ab.
Rabia'ya göre bu, Mus'ab'ın savunma mekanizmasıydı. Bundan sonra üzerine daha fazla giderse kaosa dönüşecekti. O yüzden mecbur geri adım attı.
- Evin içinde megafon yutmuş gibi bağırıp duracağına Deva Ablam'a bak.
- N'oldu, bir şey mi oldu?
- Aldığı ilaçlar yüzünden her gece ağrı çekiyor. Böbrekleri kötü durumda. Tabii biraz ilgin olsaydı bunu çoktan biliyor olurdun.
- Pes artık. Konu ne olursa olsun dönüp dolaşıp noktayı bende koyuyorsun. Sana daha da bir şey demiyorum. dedi hayretle Mus'ab. Daha sonra ablasının yanına gitti. Kapının arasından başını uzatıp seslendi.
- Geleyim mi?
Deva yatakta iki büklüm yatarken kardeşinin sesini duyunca toparlandı. Oturur pozisyonda kardeşine başıyla gel işareti yaptı.
- İyi misin?
- Ağrım var biraz.
- Hastaneye götüreyim mi seni?
- Gerek yok, gitsem de pek bir şey değişmeyecek. Ağrı kesici verip gönderirler.
- Ağrı kesici aldın mı peki?
- Aldım, ama faydası olmadı.
Cümlesini bitirir bitirmez ağzından küçük bir inleme sesi kaçtı. Mus'ab içinde bulunduğu çaresizlikten dolayı içinden isyanlar etmeye başladı. Elini öyle sıkı bir yumruk yapmıştı ki eklem yerleri artık beyazlamıştı. Tabii odanın içi karanlık olduğu için farkedilmiyordu.
Odadan hızla çıkıp anne-babasının odasına girdi. Ardından kapıyı kilitleyip telefonundan bir numarayı aradı.
- Karşılığında ne istediğimi sormuştun ya. Söylüyorum şimdi. Onu iyileştirecek bir doktor istiyorum.
......
Sabah saatlerinde Deva kapının büyük bir gürültüyle çalmasına yatağından sıçrayarak kalkmıştı.
- Bismillah!
Yan koltukta yatan kuzeni Rabia da sinirle söylenerek yataktan kalktı.
- N'oluyor ya?!
- Hayırdır İnşaallah
Deva yataktan kalkıp Mus'ab'ın yanına "kapıya bakar mısın" demek için gitti ama Mus'ab evde değildi. İşe başladığını söylemişti. Muhtemelen şuan iştedir diye düşündü. Odasına dönüp üzerlerini giyinip kapıya çıktılar. İlk tepkiyi Rabia verdi.
- Allah aşkına n'oluyor? Niye sabahın nurunda kapımıza dayanıyorsunuz?
İçlerinden biri konuştu.
- Defolun buradan!
- Gidin!
- Bu mahallede istemiyoruz sizi!
Deva bu harareti söndürmek niyetiyle araya girdi.
- Kıymetli mahalle sakinleri, sorunun ne olduğunu söyler misiniz?
- Sen daha iyi bilirsin Deva.
- Bilmiyoruz. Sorunun ne olduğunu söyleyecek misiniz acaba?
- Duyduğumuza göre alt komşunla bir münasebetin varmış.
- Açık açık söylesene, aşk yaşıyormuşsunuz!
- Ne?
- Hem de bu alt kattaki oğlan oyuncuymuş. Torunum söyledi.
- Çocuklarımıza kötü örnek oluyorsunuz!
- Defolun gidin buradan!
- Kim uyduruyor bunları?!
- Kimsenin uydurduğu yok. Kendimiz de şahit olduk.
- Bir de hafız olacaksın!
- Anne - babanın ölmesini mi bekledin bu hatları yemek için!
Deva'nın gözleri dolmuş, görüş alanı bulanıklaşmıştı. Kulakları uğulduyor, duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Başına keskin bir ağrı saplandı. Ellerini başına koyup iniltiyle yere çömeldi.
- Deva Abla! Deva Abla iyi misin?!
Kapının önünde yaygara çıkartan komşular ise Deva'nın hâlini görünce sessizleştiler. Bu sefer de Rabia açtı ağzını yumdu gözünü.
- Ya siz nasıl insanlarsınız?! Uyduruk kulaktan kulağa dolaşan bilgilerle, uzaktan izleyip yalan yanlış yorumlar yaparak mı anne- babasının acısını hâlâ yaşayan bir kızın kapısına dayanıyorsunuz?! Sizin hiç vicdanınız yok mu be?! Anne- babası vefat ettikten sonra kim çaldı kapısını? Kim "bir ihtiyacın var mı?" diye sordu? Hiç biriniz! Şimdi de gelmiş hesap soruyorsunuz. Aşağıdaki adam kim biliyor musunuz? O iftira attığınız adam, eniştemle teyzemin gidişinden sonra bizi hiç bırakmadı. Her gün "bir eksiğiniz var mı?" diye kapımızı çaldı. Daha söyleyeceğim çok şey var ama kalbinizi kırmamak için susuyorum. Deva Abla kalkabilecek misin? deyip kuzenini yerden kaldırmaya çalıştı Rabia. Komşulardan birkaçı pişman olmuş görünüyordu. İki tane kadın Deva'nın kollarına girip içeri taşıdılar.
Kapının önündeki insanların kimisi söylediklerinden utanarak mahcup bir şekilde gitti. Kimisi ise kalbi hakikate ve merhamete kapalı bir şekilde döndü. Deva komşularının sözlerine öylesine yıkılmıştı ki.. Gerçi komşularıyla pek muhabbet eden biri değildi ama kendisi hakkında konuşulan şeyler çok ağrına gitmişti.
Akşam yemeğine otururken kapı çaldı. Rabia oturduğu yerden hızla kalkıp kapıyı açtı. Gelen Mus'ab'tı. Ardından Yiğit Efe ve Mert göründü.
- Neler olmuş bugün ya?
Üçü de ayakkabılarını çıkartıp içeri girdikten sonra kızlar gündüz olanları baştan sona anlattılar.
- Bu nedir ya?
- Nasıl insanlar bunlar?
- Ama çok güzel ağızlarının payını vermişsin. İlk defa doğru bir şey yaptın aferin sana. dedi Mus'ab.
- Senin aferinin eksik kalsın. diye karşılık verdi Rabia.
- Sen nasılsın peki? diye sordu Yiğit Efe, Deva'ya göz ucuyla bakarak.
Deva kendisine yöneltilen sorudan ziyade soran kişiden dolayı gerilmişti. Ellerini birbirine sıkıca kenetledi.
- İyiyim.
- İyi falan değil.
Deva kuzenini uyarı niteliğinde bacağından dürttü.
- Hiç dürtme ablacığım, söyleyeceğim. Olay esnasında fenalaştı. Hastaneye gidelim dedim ama çıkaramadım evden.
- Kalk gidiyoruz, hadi. diye ayaklandı Mus'ab.
- Nereye?
- Hastaneye, Rabia sen ablamın çantasını al odadan.
- İstemiyorum, iyiyim ben.
- Şuan inadın hiç sırası değil.
- Mus'ab haklı.
Deva derin bir nefes verdi. Ne dediyse hiçbirini ikna edemedi. Rabia annesini arayıp hastanede olacaklarını, endişe edilecek bir durum olmadığını söyledi. Hastanenin kapısının önüne geldiklerinde Yiğit Efe, Deva'nın kulağına eğilerek gülerek konuştu.
- Kardeşinin bu konuda sana baskın olması acayip hoşuma gitti.
Deva sinirle bir ona bir kardeşine baktıktan sonra kollarını birbirine kilitleyerek kapıdan içeri girdi.
Her zaman ki doktoru yoktu. Doktorunun yurtdışına çıktığını ve uzun bir süre dönmeyeceğini, bundan sonra başka bir doktorun ilgileneceğini söylediler. Deva odanın kapısını çaldıktan sonra içeri girdi.
İçeri girdiğinde mütebessim aynı zamanda ciddiyetle bakan tesettürlü bir kadınla karşılaştı.
- Selamun aleyküm
- Aleyküm selam
- Doktorum yurtdışına çıktığı için tedaviye sizinle devam edeceğim söylendi.
- Evet, haberim var. Deva Doğan öyle değil mi?
- Evet.
- Buyurun, bir muayene edelim sizi.
Deva sedyeye uzandıktan sonra doktor hanım yerinden kalkıp Deva'nın yanına geldi.
- Deva'cığım, şu andan itibaren tedavini yeniden başlatmış olacağız. Ben Leman, Leman Kaplan.
- Memnun oldum da, yeniden derken. Zaten bir tedavi sürecim var benim. Gerçi sonuç vermiyor ama..
- Sonuç vermediği için yeniden başlatıyoruz zaten. Bana şikayetlerini, kullandığın ilaçlarını, daha önce ne gibi teşhisler konulduğunu anlatır mısın?
- Anlatırım ama bunları biliyorsunuz zaten. Yanlış mı düşünüyorum?
- Doğru, aslında seninle ilgili her şeyi biliyorum belgeler dahilinde tabii. Ancak bir de senden duymak istiyorum.
- Peki, anlatayım.
Deva hastalığının başlangıcından şuan ki tedavi sürecine kadar her anlattı. Konuşma arasında anne-babasından da bahsetti. Boğazı düğümlendi, gözleri buğulandı.
- Başın sağolsun. Çok güçlü bir kızmışsın. dedi hafif tebessüm ederek.
Bilsayarından Deva'ya ait dosyayı incelerken kaşları çatıldı. Bu kadar ağır ilaçlara rağmen hâlâ hayatta olmasına hayret ediyordu.
- Böbreklerim bu sıralar çok ağrıyor.
- Çok normal, çünkü kullandığın ilaçlar çok ağır. Yani hayatta olman bile mucize.
- Ne yapacağım peki?
Reçeteye bir şeyler yazıp Deva'ya uzattı.
- İki tanesini iptal ettim, artık onları kullanmana gerek yok. Üç tanesinin de dozajını düşürdüm. İki aya kalmaz onları da bırakacaksın inşaallah.
- Nasıl yani? Ben hiçbir şey anlamadım.
- Şu ilaçları bırakalım, detaylı bir şekilde konuşalım seninle. Tamam mı?
- T.tamam.
- Ha unutmadan, böbreklerini kurtarmak istiyorsan günde 3 litre su içmelisin.
- Peki.
Deva şaşkınlıkla odadan çıktı. Kapının önünde bekleyenler hemen başına toplandı. Deva, odanın kapısını kapatırken Mert içerideki doktoru gördü. Neler olduğunu tam olarak anlayamamıştı. Eve gidince annesiyle konuşmalıydı.
*****
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 698 Okunma |
213 Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |