13. Bölüm

BÖLÜM-13

Zeynep
zeyyneppece

BÖLÜM 13

Gözlerimi yavaşça ve zorla araladım. İlk önce etrafıma bakındım sakince. Duvardaki saatte durdu en son bakışlarım. Saat akşam yediydi. Açık perdenin arkasından hafifçe kararmış havaya baktım sonra.

Her yerim, özellikle de bacaklarım sızlıyordu. Yerimde doğrularak üzerimdeki yumuşak battaniyeyi kenara ittirdim. Bacaklarımı yataktan aşağıya doğru uzattım.

Ellerimi saçlarıma uzatıp birbirine girmiş saçlarımı biraz da olsa düzeltmeye çalıştım. Ayağa kalktım fakat gözüm kararınca bir an yerimde sendeledim. Elimi alnıma koyup gözlerimi kapattım.

Birkaç saniye sonra kendime geldim ve gözlerimi açtım. Kapıya doğru yürüdüm ve açıp dışarıya çıktım. Kapıyı ardımdan kapattım fakat ilerlemeyip orada durdum. Tam Akay’ın nerede olduğunu anlamaya çalışırken odadın kapısı açıldı ve Akay içeriden çıktı. Bu oda Selen ablanın eski odasıydı.

“Güzelim,” diyerek yanıma geldi Akay yanıma doğru gelerek.

Akay’ın arkasından da odadan Selen abla çıktı. Sanırım ikisi bir konuşma yapmışlardı.

Akay yanıma gelince elini kaldırıp saçımı kulağımın arkasına iteledi. “Neden kalktın, sevgilim. İyi misin?” diye sordu.

Kafamı salladım olumlu anlamda. “Daha iyiyim. Susadım sadece. Hem seni bulmak için hem de su almak için kalktım.” dedim.

“Ben alırım senin için. Sen geç otur odada istersen.” dedi ve bana gülümseyip merdivenlere yöneldi.

Selen ablanın olduğu tarafa doğru baktım gözlerimi Akay’dan çekip. O da banaa doğru ilerleyip yanıma geldi. Gülümsedi bana.

“Elis’im, güzel kızım benim.” dedi. “Sen odaya geç, dinlen.”

Derin bir nefes verdim. “Sen de gelebilir misin biraz yanıma?” diye sordum.

“Gelirim, tabi ablam. Hadi geç bakalım.” dedi ve kapıyı açıp önce benim geçmem için kenara çekildi.

İlk ben odaya girip yatağın üzerine oturdum. O da kapıyı kapatarak yanıma geldi ve oturdu. Bedenini bana doğru çevirdi. Yaklaşıp ona sıkıca sarıldım.

Şu an en çok ihtiyacım olan şey bir ablaydı belki de. Akay ilk andan beri yanımdaydı ama bir ablaya da çok ihtiyacım vardı.

Saçlarımda elini hissettim. Yavaşça uçlarını okşadı. Başımı göğsüne çekti ve saçlarıma bir öpücük bıraktı. Sırtımı okşadı diğer eliyle.

Sarıp sarmaladı beni sıkıca. İlk defa bir ablanın desteğini hissettim arkamda.

Geri çekildim biraz sonra. Ayrıldık ama o ellerimi tuttu iki eliyle. “Yanındayım, merak etme. Bana her şeyini anlatabilirsin. Ben senin de ablanım bundan sonra.” dedi içime ferahlık veren sesiyle.

Gülümsedim. “Teşekkür ederim, Selen abla.” dedim. “Senden bir şey isteyebilir miyim?”

Kafasını salladı hemen. “Söyle, ablam. Ne istiyorsun?”

“Ben yıkanmak istiyorum. Bana senin kıyafetlerinden alt üst ve iç çamaşırı getirbilir misin?” diye sordum.

“Tabi ablam, hemen getiririm.” dedi ve oturduğu yerden kalktı. O kalkınca ben de kalktım.

“Yarın konuşalım mı? Şimdi yıkanıp uyumak istiyorum. Olur mu?” diye sordum.

“Tabi olur, tatlım. Sen ne zaman istersen konuşabiliriz.” dedi ve tam odadan çıkarken Akay geldi.

Selen abla odadan çıktı ve arkasından kapıyı kapattı. Akay da yenıma gelerek elimden tuttu ve yatağa otutturdu beni. Yanıma oturup elindeki suyu dudaklarıma yaklaştırıp bana yavaşça içirdi.

Bardak büyük olduğu için suyun yarısı kalınca dudaklarımdan uzaklaştırdı. “Yetti mi?” diye sordu. Kafamı olumlu anlamda sallayınca bardağı komodinin üzerine bıraktı.

“Bugün aşağıya inmek istemiyorum. Yarın konuşuruz artık.” dedim.

“Sen nasıl istersen öyle olacak. Zaten onlar da anlayış gösterir.” dedi.

Elini uzatıp yanağıma koydu. Baş parmağıyla okşadı hafif hafif. Yanağımı onun eline doğru eğip yasladım. Yaklaştı bana ve dudağını yanağımdaki tahmini bir kızarıklığın üzerine değdirdi.

“Senin bu tenin var ya… Bana nefes senin tenin. Sen varsan varım ben.” diye mırıldandı. Geri çekilip gözlerimin içine baktı.

“Gül gibi güzel bir çiçeğin bile etrafında onu saran dikenleri vardır. Eğer güle ulaşmak istiyorsak o dikenleri bir şekilde yok saymalıyız. Elimiz acısa bile o güzel güle dokunmanın sevincini yaşmalıyız. Sen de gül gibisin, çok benziyorsun onlara. Yıllardır dikenlerin yüzünden kimsenin sana yaklaşmayacağını sanıyorsun ama ben varım. Ben ellerimin senin dikenlerinle paramparça olmasına razıyım.” dedi bana beni benden daha çok düşünen sesiyle.

Gülümsedim. “Ben de bir tek senin için dikenlerimden sıyrılırım. Sadece sen…” dedim. “Hem benim güllerle başka ne benzerliğim var ki?”

“Sen de onlar gibi çok güzelsin, göz alıcısın. Her daim en göze çarpan sensin. Dikenlerine sarılarak kendini korumaya çalışıyorsun ama aslında en narin sensin.” dedi. Bu sırada kapı çaldı ve içeriye Selen abla geldi. Elinde bana getirdiği kıyafetler vardı.

“Elis, getirdim sana kıyafet güzelim. Bir de duş jeli, şampuan ve lif getirdim.” dedi ve yatağın diğer köşesine bıraktı. “Ben çıkıyorum. Yemek yiyecekmişiz, annem sizi de çağırıyor. Ben gelmezsiniz diye düşündüm. İsterseniz gelin.”

“Yok, ben hiç aç değilim şimdi. Ama belki daha sonra acıkabilirim.” dedim. “Ama Akay inmek isterse inebilir.”

“Sen yemezsen ben de yemem.” dedi Akay.

“Önemli değil zaten. Acıktığınız zaman inip yiyebilirsiniz.” dedi Selen abla.

“Tamam o zaman.” dedim. “Ben şimdi yemeyeceğim.”

“Hadi o zaman ben iniyorum.” dedi Selen abla ve kapıyı açıp çıktı ve arkasından kapattı.

“Üzerini değiştireceksen ben tuvalete geçeyim. Rahat rahat değiş üzerini.” dedi ve tam yerinden kalkıyordu ki elimi uzatıp kolunu tutarak durdurdum onu.

“Duş almak istiyorum.”

“Tamam, o zaman ben burada durayım sen geç banyoya.”

“Hayır, sevgilim. Sen de bana yardım eder misin? Yanımda ol.” dedim.

Yüzündeki ifade bir an için sekteye uğradı. “Nasıl yani?”

“İç çamaşırlarım kalacak. Ama sen de yanımda ol.”

“Çekinmez misin?” diye sordu bu kez de. Bu ifadesi karşısında dudaklarımda bugün ilk defa derin bir tebessüm oluştu.

“Bir tek sen sevgilim. Ben kendimi bir tek senin yanında rahat hissederim. Seni de yanımda istiyorum çünkü kendimi bir tek senin yanında temiz hissediyorum. Onun eli saçlarıma değince kendimi pis hissediyorum. Ama sen benim saçımı öpünce temizlenmiş hissediyorum.”

Oturduğu yerden kalktı ve elini de bana uzatarak beni de oturduğum yerden kaldırdı. Duş jelini, şampuanı ve lifi de alarak odasındaki banyonun karşısına geçip kapıyı açtı ve ilk benim geçmemi sağlayıp ardımdan kendisi geçti ve kapıyı kapattı.

Elindekileri duşakabinin cam kapağını açarak içerisine bıraktı ve karşıma geçip gözlerimin içine bakarak duygularımı anlamaya çalıştı son kez. Gülümseyip “Eminim, sevgilim.” dedim.

Ellerini uzatıp tişörtümün eteklerinden tuttu. Ben de ona yardımcı olmak için kollarımı yukarıya kaldırdım. O da bir çırpıda üzerimdeki tişörtü çıkardı ve arkadaki lavabonun mermerine bıraktı.

Ardından yere eğildi ve elini pijamamın lastik beline getirip aşağıya doğru çekti. Bir bacağımı kaldırınca düşmemek için elimi omzuna koyarak t utundum. O da pijamayı komple çıkartıp arkaya tişörtün yanına koydu.

Karşısında şiyah bir iç çamaşırı takımıyla kaldım. Ama o bedenime değil de gözlerimin içine bakıyordu.

“Son kararın mı?” diye sordu.

Minik bir kahkaha atıp “Sence?” diye sordum ben de.

Bana yaklaşıp ellerini çıplak belimin üzeri koydu. Bedenimi kendine çekti. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp burnumun ucuna dudaklarını değdirerek minik bir öpücük bıraktı.

“Geç bakalım duşakabine.” dedi ve kendisi de üzerideki kıyafeti tutup çıkardı. Çıkarttığı üstü duşun zeminine serdi. Eliyle içeriyi göstererek önce benim girmemi istediğini belirtti.

İçeriye girdim ve ayaklarımla onun yere temas etmeyeyim diye attığı kıyafetin üzerine bastım. O da yanıma geldi ve suyu açarak mermerleri ıslatarak ısıttı.

Duş başlığı elindeyken bana “Arkanı dön de saçını yıkayayım.” dedi. Ben de onu dinleyerek arkamı döndüm ona.

İlk önce sıcak suyu hissettim sırtımda. Ardından da saç larımı ucunda onun elini. Sıcak su saç diplerime doğru ilerlediğinde o da elleriyle oraya çıktı.

İlk önce her yerini ıslattı saçımın. Ardından da suyu kapatıp duş başlığını yerine koydu. Ben de tekrardan ona döndüm. Eline şampuanı aldı ve önce avucunda köpürtüp sonra saç diplerimi eliyle ovalayarak güzelce köpürttü.

Bu esnada da gözleri sadece gözlerim ve saçlarım arasında gidip geldi. Ellerimi uzatıp omuzlarına koydum ve çenemi göğsüne yaslayıp onun gözlerine alttan alttan baktım.

Yaklaşıp alnıma dudaklarını değdirdi. Gözlerim kapandı anında. Aklıma gelen bir şey ile dudaklarımda bir tebessüm meydana geldi.

“Benimle bebeğin gibi ilgileniyorsun.” dedim.

Geri çekilip duş başlığını aldı ve ilk önce kendi ellerini durulayıp sonra da benim saçlarımı durulamaya başladı.

“Bebeğimsin zaten. Minik, güzel, tatlı, aşık olduğum bebeğim benim.” dedi kalbime zarar sesiyle.

Saçlarımı durulamayı bitirince lifi alıp ıslattı ve suyu kapattı. Duş jelini alıp life döktü. Lif güzelce köpürünce yavaşça gerdanıma değdirdi.

Derin bir nefes aldım ben de bu hareketi sonucunda. O da gözlerime bakarken derin bir nefes verdi.

Gerdanımdan omuzuma doğru ilerletti. Sol omzumun üzerindeki bene derin bir öpücük bıraktı. Oradan da bedenimde sanki kırılgan bir cama dokunuyormuş gibi gezindi.

Göğüsümün altına getirdi lifi. Yavaşça gezdirdi. Karnımın üzerine geldi sonra. Sırtımda ve belime de yavaşça dokundurdu.

Önümde yere eğilip tek dizinin üzerinde çöktü. Üst bacağımda kasıklarımın bir karış kadar altında olan morluğa dudaklarını değdirdi. Oradan da dizimin üzerindeki morluğa değdirdi.

Derin bir nefes verdim bu hareketi karşısında. Kendime engel olamadığım bir dürtüyle kendimi kastığımı hissettim.

Bunu o da hissetmiş gibi kafasını kaldırıp bana baktı. “Rahatsız olmuyorsun, değil mi?” diye sordu.

Hayır anlamında kafamı salladım sorusu karşısında.

Lifi bacaklarımda biraz daha gezdirip eğildiği yerden kalkıp karşımda durdu. Lifi bırakıp duş başlığını aldı eline. Bedenime suyu tutarak köpüklerden arınmamı sağladı.

Duş başlığını yerine bıraktı işi bitince. Bakışlarımı ona çevirdim. Kıyafet olmayan üstü ve lacivert eşofman takımı ıslanmış, yer yer suyun etkisiye rengi koyulaşmıştı.

Bakışlarımı tekrardan yüzüne kaldırdım. “Sen de ıslanmışsın. Benim yüzümden sen de ıslandın.” dedim. Alt dudağımı büzüp aşağıya sarkıttım. “Sana sarılmak istiyorum ama daha da ısla…”

Sözümü kesen beni tutup kendisine çeken kollarıydı. Daha ne olduğunu anlamadan kollarıyla sıkıca belimi sardı. Bana sarılmasını beklemediğim için kısa bir an şaşkınlık yaşasam da hemen ben de ona sarıldım. Parmak uçlarımda kalkıp ellerimi ensesinde birleştirdim.

“Sence seni benden hangi güç ayrı tutabilir?” dedi. “Yıllar bile tutamamışken…”

“Ne bileyim, birden aklıma geldi. Belki istemezsin diye düşündüm.” dedim.

Nefesini güler gibi dışarı verdiğini hissettim. “Sen ve ismemek.” Kendi söylediğine inanmıyormuş gibi söyledi. “Aynı cümlede bile kullanamam.” Bir süre susup geri çekildi ardından.

Kollarım hala omuzlarındayken “N’oldu?” diye sordum.

Bana bakıp gülümsedi. “Daha da ıslanmaya var mısın?” dedi. Ne dediğini anlamadan suyu açtı ve tepemize koyduğu duş başlığından su bütün bedenimize dökülmeye başladı.

Hafif bir kahaha atıp ona daha çok yaklaştım. Kafamı eğip omzuna yasladım alnımı. O ise ellerini tekrardan çıplak belime koyup ellerini hareket ettirerek okşadı, tenimin üzerinde gezindi.

Kafasını bana doğru eğip yanağıma dudaklarını değdirdi. Ama öyle bir değdirmeydi ki… Sanki kalbime dokunuyormuş gibi dokundu. Yanağıma bıraktığı minik öpücükleri sanki kalbime bırakıyordu.

Kafamı çekip ona baktım. O da başını biraz geri çekip gözlerime baktı. Sonra yanaklarıma, burnuma, çeneme, dudaklarıma baktı yavaş yavaş.

Sanki bana acelesi olmadığı anlatmaya çalışıyor gibiydi. Gözlerini sakince yüzümün her yerinde gezdirdi.

Yüzümde bir şey yokken, tüm gerçekliğimle onun karşısındaydım. Yüzümü, bedenimi veya duygularımı saklayan bir şey yoktu aramızda.

Sadece biz vardık.

Sadece ben ve o.

Elis ve Akay.

Çiçek kız ve onu ay ışığıyla aydınlatacağına söz vermiş çocuk.

Bakışları yüzümdeyken yaklaşıp dudaklarını yanağıma yasladı. Tenimden derin bir nefesi içine çekti. Daha sonra öptüğü yerin biraz daha altına değdirdi dudaklarını. Oradan çeneme, dudağımın kenarlarına geldi.

Dudağımın sağ üst köşesine son minik bir öpücük bırakıp dudaklarımın üzerine geldi. Birkaç saniye hareket etmeden durduk ikimizde.

Derin nefesler alıp verdik, birbirimizin aldığı nefeslerde yaşadık. Zaten biz hep birbirimize nefes kaynağı olmuştuk. Biz birbirimizin aldığı nefeslerde hayat bulmuş, buna ulaşmak için nefes almıştık. Şimdi de harcadığımız nefeslere ulaşmak için birbirimize sığınmıştık.

Harcadığımız her nefesi de birbirimizde bulmuştuk.

Yavaşça, nefes almak için öptü beni. Hissettim. Bu kez nefes almamız gerekiyordu.

Nefes almak için öptüm onu. Onun dudaklarına sığındım. Her bir öpüşte ve dudaklarımızın her seferinde bir yapboz parçası gibi birbirine oturmasına sığındık.

Birbirimizin eksik, yarım parçalarına merhem olduk.

Son kez onu öpüp geri çekildim. Ensesindeki ellerimi yanaklarına getirip bir elimi yanağına diğer elimi de çenesiyle kulağının ortasına doğru koydum.

Dudaklarımı dudaklarının kenarına, yanağına yakın bir yere yasladım. Beni az önce öptüğü gibi onu öptüm. Oradan yanağına ve çenesine indim. Dokunduğum her yere bir sürü öpücük bıraktım. Her birinde de sessiz bir cümlem vardı.

Teşekkür ederim.

En sonunda onun yaptığı gibi dudaklarının üzerine geldim. Bu defa sesli bir şekilde “Teşekkür ederim.” dedim gözlerine bakarken.

Neden teşekkür ettiğimi sormadı bana. Anladı. Yine ve yine anladı beni. Gülümsedi. Sadece gülümsedi bana.

“Asıl ben sana teşekkür ederim.” dedi ve bir elini belimden çekip saçlarıma doğru getirdiğini hissettim. Sırtımda uzanan saçlarımı okşadı eliyle.

“Çok uzun saçların.” dedi.

“Öyleler. Kestirmeyi pek sevmem. Uzun daha güzel gibi geliyor.” Gülümsedim. “Ayrıca geçmişimde de saçlarımın uzun halini seven biri vardı. Belki de o yüzden çok sık kestirmedim.”

“Senin uzun saçlarını seven kişi yine çok seviyor.” dedi yumuşak sesiyle.

“Ben de o yüzden seviyorum. Sen sevdiğin için kendimi seviyorum.” dedim. Yaklaşıp dudaklarımı tam dudaklarının üzerine bastırdım.

Ben yapmasam o yapacağı için hazırlıklıydı. Zaten çoktan birbiri için çırpınan dudaklarımız artık tamamen birbirinin olmuştu.

Az önceki kadar sakin olamamıştık bu kez. Karşımda benim için bir ayna vardı. Bedenimi, dudaklarımı, duygularımı yansıtmaktan korkmayacağım bir ayna.

Benim için bir kalp olan bedendi o. Ruhuma nefes, nefesime ruh olmuştu. Çünkü nefes olmadan ruh, ruh olmadan nefes bir hiç olurudu. Onlar her daim birbirin tamamlardı.

O da beni tamamlamıştı.

Bir süre sonra yavaşça ayrıldık. Gözlerimiz buluştu.

“İstersen çıkalım artık.” dedim.

“Sen nasıl istersen.”

“Yani eğer ben istersem sabaha kadar burada böylece duracak mıyız?” diye sordum yüzümdeki hafif şaşkınlık ifadesiyle.

“Evet,” dedi o ise bana karşın gayet normal bir şekilde.

“Gerçekten mi?” diye sordum.

“Evet, neden bu kadar şaşırdın?”

“Yani ben ne istersem onu yapacaksın. Doğru mu anladım?”

“Evet,” dedi yine.

“Tamam, o zaman. Sabaha kadar buradayız. Sen bir köşeye çök ben de diğer köşeye.”

“İşte orada duracaksın, sevgilim. Ben neredeysem bundan sonra sen de benim yanımdasın.” dedi.

“Aferin, seni biraz kıvama getirmişim sanki.” deyip elim ile yanağını okşadım.

“Kıvama getirmek derken? Ablamla iş birliği mi yaptın?” diye sordu.

Minik bir kahkahanın ardından kollarımı ondan çekip suyu kapattım. Dışarı ilk adımı ben atacakken beni kolumdan tutup durdurdu.

“Dur. İlk ben çıkıp sana havlu vereceğim.” dedi. Ardından önümden çıktı. İlk önce kendisi bir havlu alıp üst bedenini kuruttu. Bana dönüp “Bekleyeceksen odada eşofmanımı değiştirip geleceğim.” dedi.

“Beklerim.” dedim.

“Bekle.” dedi ve kapıyı açıp banyodan çıktı ve ardından da kapıyı kapattı.

Yalnızca birkaç dakika sonra kapı açıldı ve Akay elindeki ıslak eşofmanı ile içeri girdi. Üzerinde yine bir şey yokken altında bu kez gri bir eşofman vardı.

Elindeki ıslak kıyafetini kirli çamaşır sepeti olduğunu düşündüğüm sepetin içine atıp bana yaklaştı. Elindeki beyaz büyük havlu ile bana yaklaştı.

O yine içeri girmesin diye duşun en kenarına doğru geldim. Akay ise ilk önce elini uzatıp elimi tuttu ve beni dışarı çıkarttı. Ben dışarı çıkınca önümde eğilip havluyla bacaklarımı kurulamaya başladı. Bacaklarımı kuruladıktan sonra bir ayaklarımı sırasıyla kaldırmamı sağlayıp kuruladı.

İyice kurulandığını emin olduktan sonra ayağa kalktı. Havluyu omuzlarımın üzerine bırakıp beni havluyla sıkıca sarıp bir elini bacaklarımın altından geçirip beni kucağına aldı. Açık bıraktığı kapıdan ben kucağındayken çıktı.

Ben de onun bedenine daha da sokuldum. Burnunu saçlarıma yaslayıp derin bir nefes aldığını hissettim.

Yatağın önüne geldiğimizde beni kucağından bırakıp yatağa otutturdu. “İstersen iç çamaşırlarını değiştir. Sonra ben giyinmene yardım ederim.” dedi.

“Olur,” dedim. Tam beni burada bırakıp banyoya tekrar girecekken “Arkanı dönmen yeterli, gitmene gerek yok.” diyerek onu durdurdum.

Bana dönüp baktı. Bunu söylediğime şaşırmış olmalıydı. Sanırım bu gece ona bir tık fazla şok geçittirmiştim.

“Hayatım, arkanı döner misin?” dedim ben de gülümseyerek.

Gözleri bu kez dudaklarıma takıldı. Gülüşüme baktı. “Bana böyle hayatım derken kendimi iyi hissetmiyorum.” dedi. Yine de bana arkasını döndü.

Üzerimdeki havlu ile üzerimi güzelce kuruladıktan sonra ayağa kalktım. İç çamaşırlarımı çıkartıp Selen ablanın getirdiği siyah iç çamaşırlarını giydim. Havluyu çekip yatağın üzerine oturdum. Çıkardığım ıslak çamaşırları da havlunun üzerine koydum.

“Dönebilirsin.” dediğim anda bana doğru döndü.

Döndüğünde bana doğru yaklaştı ve pembe uzun kollu pijamayı eline aldı ve bana giydirdi. Ardından da aynı renkli pijama altını önümde eğilip ayaklarımdan geçirdi. Ben de ayağa kalkıp kalçamdan geçirdim.

Ben tekrar yatağa otururken o da havluyu ve çamaşırları alıp banyoya girdi. Oyalanmadan çıktı, ışığı ve kapıyı kapatıp yanıma geldi. Ama bu kez de elinde küçük bir havlu vardı.

“Saçlarını kurutalım, üşütme.” dedi. “Annemin yanına gidip saç kurutma makinesi de alabilirim. Hatta bence alayım.” Odadan çıkacakken elimi uzatıp kolundan yakaladım.

“Gerek yok. Sadece havluyla nemini alsan yeter.” dediim ve tekrardan geri gelip arkamda yer bırakarak yatağa oturdum.

“Peki, sen nasıl istersen.” deyip o da benim arkama oturdu.

Elleri ilk önce narince saçlarımı topladı ve okşadı. Snra da havlu ile yavaş hareketlerle nemini almaya başladı.

“Yarın okula gitmeyeceğim. Değil mi?” diye sordum.

“Bence gitme. Ablama söyledim, sizin gruptan bir şeyler yazar herhalde.” Daha sonra da “Güzelim,” dedi.

Yatakta yönümü ona çevirerek bacaklarımı kendime çektim. “Sevgilim,” dedim onun gibi.

Elini uzatıp nemli saçlarımı omuzlarımın üzerinden önüme attı. Sonra da iki taraftan da kulağımın arkasına iteledi.

“Okulu düşünme. Sen artık sadece kendini düşün. Çok yorulmuşsun yıllardır. Çok fazla yükü omuzlarına almışsın. Artık birazcık bana bırak. Dinlen birkaç gün. Hiçbir çocuk iki üç günde bilgileri unutmaz.” Eliyle yanağımı okşadı. “Artık hep yanımdasın. Onları bir daha görmezsin eğer istemezsen. Ben buradayım güzelim.”

Gülümsedim. Yanağımdaki eli üzerine elimi koydum. “Biliyorum. Hem de öyle biliyorum ki. Sen benim nefesimsin. Gecemi aydınlatan hilalsin. Umudum tükenmişti bir süreden sonra. Tükensin. Umudun bittiği yerde sen başlarsın, ay başlar. Biz birbirimize nefes de oluruz gecemizi aydınlatan hilal de.”

Yanağıdaki elinin üzerindeki elimi tutup kendine çekti. Üzerine de içine de sayısızca öpücük bıraktı. Kesilen parmağıma öpücük bıraktı. Defalarca. Yara bandını çıkarmıştım ama kesik izi hafifçe belli oluyordu.

Fark etmişti. “O gün bana söylediğin şey doğru mu? Gerçekten bardak kırılınca mı kestin parmağını?” diye sordu.

Kafamı olumlu anlamda salladım. “Gerçekten. Bardak elimden düştü, kırıldı. Ben de onu toparlamak isterken parmağımı kestim.” dedim.

“Peki bana daha anlatmak istediğin bir şey var mı?” diye sordu.

Derin bir nefes verdim. “Yarın anlatsam. Çok uykum var.”

Oturduğu yerden kalkıp havluyu eline aldı. “Sen gir battaniyenin içine. Bunları bırakıp geliyorum.” dedi.

“Tamam.” deyip battaniyeyi üzerime çekip uzandım. Çok geçmeden Akay da yanıma gelip yattı.

Beni göğsüne çekti. Başım tam kalbinin üzerine geldi. Onun her bir kalp atışında yaşadım.

“İyi uykular, sevgilim.” dedi saçlarıma bıraktığı bir öpücüğün ardından.

“Sana da iyi uykular, sevgilim. Umarım yarın uyandığımız gün ikimiz için de iyi olur.”

“Umarım, güzelim.” dedi fakat ardından da “Sen varsan bana her gün iyi.” diye ekledi.

 

 

 

 

 

 

 

Selamlarrr🫶🏻🫶🏻 Umarım gününüz çok güzel geçmiştir ve her gününüz güzel geçer. Normalde daha erken atacaktım bölümü ama unutmuşum. Şimdi aklıma geldi ve atayım dedim. Bu arada birazdan 1. Kitabın final bölümünü yazmaya başlayacağım. Bölümü beğenmişsinizdir umarım. Sizleri çok sevdiğimi ve sizin bana çok iyi geldiğinizi unutmayın. Yanımda olduğunuz her an için size sayısız teşekkür ediyorum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize çok iyi bakın💖💖

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.02.2025 19:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...