21. Bölüm

BÖLÜM-20

Zeynep
zeyyneppece

 

ERTESİ GÜN

“Elis hadi, hazırlanamadın mı?” diyen Selen ablanın sesi ile son kez aynaya baktım.

Bugün istemem vardı.

Üzerimde Selen ablayla beraber aldığımız dizlerimin üzerinde biten eteği uçuş uçuş olan ve kolu dirseğime kadar uzanan kırmızı bir elbise vardı. Saçlarımı Selen abla sayesinde düzleştirmiştik kabarmasını engellemek için ve düz bir şekilde sırtıma, omuzlarıma dökülüyordu. Yüzümde ise sadece kahve tonlarında oluşan bir makyaj vardı. Son hamlem olarak elimdeki kırmızı rujumu sürüyordum.

Elimdeki ruju masanın üzerine bıraktım. Selen ablanın ve abimin odasındaydım. Onların evinde olacaktı isteme çünkü abim kendi evini kız evi olarak ilan etmişti. Akaylar ise birazdan geleceklerdi.

“Hazırım,” dedim ve tam o anda kapı açılınca ben de oraya doğru döndüm. Abim, Selen abla ve Lila’m kapıdan içeri girmiş bana bakıyordu.

Abim üzerine beyaz bir gömlek, lacivert bir ceket ve aynı renkteki pantolonu vardı. Selen abla ise dizinin üzerinde biten ve kolları tüllerden oluşan siyah bir elbise giymişti. Benim saçımı düzleştirirken kendi saçını dalgalandırmış ve bukle bukle omuzlarına dökülmesini sağlamıştı.

Lila ise üzerindeki fırfırları olan mor uzun kollu bir elbise giymişti. Saçlarını aynı annesi gibi yaptırmıştı ve başına da elbisesiyle aynı renk bir taç takmıştı.

Beni görünce Selen abla hafifçe gülümserken abim de nadir görülen şekilde gülümsedi. Lila ise koşarak yanıma geldi ve bana sarıldı. Eğilip ben de ona sarıldım ve güzel saçlarını okşadım.

“Çok güzel olmuşsun halam.” dedi yanağımı öperken.

“Sen de çok güzel olmuşsun tatlım benim.”

Geri çekilip ayağa kalkınca Selen abla yanıma geldi ve bana bir abla şefkatiyle sarıldı. Sırtımı okşadı bir eliyle. Geri çekilince gözlerinin dolduğunu gördüm. “Abla ya, yapma böyle.” dedim. Yoksa birazdan ben de ağlayacaktım.

“Sakın ha!” dedi bir anda yükselerek. “O makyajın akmayacak senin, anladın mı?” Bir elini karnına götürüp okşadı. “Bu bebek benim bütün duygularımı alt üst etti.” Sekiz haftalıktı bebek artık ve minik bey ya da hanım Selen ablanın duygularıyla gerçekten çok oynuyordu. Bazen gülerken birden ağlamaya başlıyordu. Hatta geçen gün Lila’nın yanında çizgi film izlerken birden ağlamaya başlamıştı ve kimse neden olduğunu anlayamamıştı.

En sonunda abim yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Bu da abi şefkatiydi. Sırtımdaki eli bu durumu gayet de iyi bir şekilde yansıtıyordu.

Geri çekilince Lila’ya kaçamak bir bakış atarak Selen ablanın onu buradan çıkarmasını istediğini belirtti. Selen abla hemen anlayıp Lila’yla beraber çıkınca tekrardan bana döndü. Eliyle ellerimi sarıp sarmaladı.

“Elis,”

“Abi,”

“Sen seviyor musun Akay’ı?” diye sordu.

Gülümsedim hafifçe. “Evet,” dedim. “Çok seviyorum, abi. Ben onsuz hiçbir şey olurum.”

“Hep mutlu ol, abim. Birbirimizi çok sonra bulduk ama…” Bir elini elimden çekip kalbinin üzerine koydu. “sen hep buradaydın abim.”

O günden, kardeş olduğumuzu öğrendikten sonra hiç yan yana konuşmamıştık. Her ne kadar benimle böyle konuşsa bile benim annem yüzünden onun annesi ölmüştü. Kardeşine kızmadığını söylemişti ama ben içten içe kendimi kötü hissediyordum.

“Abi,” dedim bu kez ben. Ellerimi bıraktığı için önemde birleştirip kendimce parmaklarımla oynamaya başladım. Başımı önüne doğru eğip onunla göz göze gelmekten kaçındım.

“Söyle, Elis.”

“Bana kızgın mısın?” Sesim kısık çıkmıştı.

Uzanıp çenemi kaldırdı ve ona bakmamı sağladı. “Bak bakayım bir bana. Ben sana neden kızgın olayım?”

“Annen için…” Devamını getiremedim ve getirmeme de gerek kalmadı. Hemen anladı.

“Elis yapma, lütfen.” Göz göze gelince beni rahatlatmak için gülümsedi. Eli çenemden yanağıma uzandı ve okşadı nazikçe.

“Ama benim yüzümden oldu. Ben olmasaydım hiçbir şey olmayacaktı.”

Beni yatağın oraya doğru ilerletip oturmamı sapladıktan sonra da o da hemen yanıma oturup ellerimi kendine çekip sıkıca sardı. “Hayır, senin yüzünden değil. Burada en suçsuz olan bir kişi var, o da sensin. Bir suçlu varsa o da annenle babam.”

Gözümden bir damla yaş düştü sakince. “Ağlama, sakın Elis. Sana asla kızgın değilim. Seni çok seviyorum abim. Sen benim canımın parçasısın. Ben sana nasıl kızayım?”

Elini uzatıp göz yaşını sildi. “Bak şimdi Selen gelip senin ağladığını görürse beni keser.” Hafifçe gülünce onun da dudaklarında tebessüm oluştu. “Bak şakam yok, zaten sağı solu belli değil.” Kolumu okşadı. “Tamam mı?”

Başımı salladım sakince. “Tamam,” dedim ve ona yaklaşıp başımı göğsüne yaslayıp sarıldım. Hemen kolları sırtıma dolandı. Başımın tepesinde dudaklarını hissettim.

“Canım kardeşim benim.”

Tam o sırada kapı açıldı ve Selen abla içeriye girdi. “Evet, gelin hanım. Pek sevgili eşiniz gelmek üzere, sizi şöyle buraya alalım. Bitti mi sarılmanız?” dedi yanımıza gelirken.

Başımı kaldırıp abimden ayrıldım ve Selen ablaya döndüm. İkimiz de oturduğumuz yerden kalkınca kaşlarını çatarak bana baktı. Sonra abime dönüp “Ağladı mı?” diye sordu. “İnanamıyorum ya! O kadar uyardım ağlama diye ama!”

Yanıma gelip eline bir peçete aldı ve makyajıma dikkat ederek sildi. Geri çekilip tekrardan bana ve üzerime baktı. “Hadi bakalım, inelim.”

Ben ilk başta çıkıp merdivenlerden inince beni arkamdan takip ettiler. Lila zaten kapının önünde bizi bekliyordu. Bir iki dakika geçtikten sonra kapı çalınca gülümsedim. Derin bir nefes verip kapıyı araladım.

İlk önce Akay’ı gördüm. Üzerinde beyaz gömlek ve siyah bir ceket ile aynı renkli pantolon vardı. Benim yaptığım gibi onun da gözleri üzerimdeki elbisede gezindi. Beğendiğini belli eder gibi bir dudağının kenarı hafifçe havaya kalktı.

Elindeki kırmızı gülleri ve çikolataları bana doğru uzattı. Onları alınca kibarca gülümsedim. “Teşekkür ederim,” dedim.

“Güller sana kurban olsun.” dedi sadece ikimizin duyacağı bir şekilde.

Sakince içeriye geçince onun arkasından Nilda teyze, Gurur amca, Doruk, Lale teyze ve Demir amca girdi. Kapıyı kapatıp ben de en sonunda Selen ablayla içeriye girdim.

Bir süre oturduk ve konuştuk. Yani daha doğrusu sürekli abim konuştu. Başımı önüme eğip ellerime baktım. Lila bana oje sürmek istemişti, ben de onu kırmayıp sürmesine izin vermiştim. Kenarlarını çok ufacık taşırsa bile güzel sürdüğünü kabul edebilirdim. Bu yüzden baştan aşağıya kırmızı olmuş gibiydim.

Akay’ın bana baktığını hissedince kafamı kaldırıp baktım ve gözleriyle gözlerim anında buluştu. İkimiz de gülümsedik. Selen ablanın kolumu dürtmesi ve “Hadi, Elis. Biz kahveleri yapalım.” demesiyle gözlerimiz ayrıldı. Önce Selen ablanın kalkmasıyla ben de peşinden kalktım ve mutfağa girdik.

Selen abla diğerlerinin kahvesini yaparken ben de Akay’ın kahvesini yapmaya başladım. Sağ tarafıma dönüp bakınca Selen ablayı yanımda elinde tuz dolu kavanoz ile beklerken buldum. Bir kavanoza bir Selen ablaya baktım. “Abla bu ne?”

“NaCl,” dedi. “Yani tuz,”

“Ya onu anladım da ben tuz katmayacağım ki.” Kahveyi bol şekerli yapmak gibi planlarım vardı. Ben de çekmeceyi açıp şeker kavanozunu açıp ona doğru uzatarak gülümsedim. Sonra da balı çıkardım.

“Ne yaptınız, kattınız mı tuzları?” diye içeriye giren abime Selen abla yan gözle bakıp hafifçe gülümsedi.

“Senin bu kardeşinin başka planları varmış.” Elimdeki kavanozları işaret etti.

Abim yanıma doğru gelirken ben de ocağın üzerindeki kahveye şeker ve bal koydum. Beni durdurmaya çalışacaktı ki cezveyle beraber geri kaçtım. Güldüm.

“Sen şimdi kahvenin içine şeker ve bal mı kattın?” diye sordu.

“Evet,” dedim ve elimdeki cezveyi tekrardan ocağa bıraktım. Beni izleyen Selen ablaya ve abime geri döndüm.

“O zaman suya turşu suyu ve sirke katalım.” diye bir öneri sundu.

Yüzümü ekşiterek baktım. “Turşu suyu ve sirke mi? Normalde tuz atılmıyor muydu?”

“Hah, bak işte!” dedi eliyle beni gösterirken. “Kendin dedin, hani normalde tuz atılıyordu, sen neden böyle yaptın?”

Geri cezveye döndüm. Ocağın altını kısarken “Yeterince tuzlu şeyler yaşadığımızı düşünüyorum, değil mi? Bence azıcık tatlı şeylerin olmasını hak ediyoruz.” dedim. Dönüp onlara gülümsedim. “Doğru muyum?”

“Doğru da bizden kız almak da o kadar kolay olmasın, azıcık sürünmesin mi?” diye itirazına devam etti.

“Sürünmedi mi, Fatih? En çok kim süründü sence?” dedi göz devirirken Selen abla. Bir eli minik göbeğinin üzerindeydi.

“Ben!” diye yükseldi abim. “En çok ben süründüm. Akay özellikle beni hiç kabullenmek istemedi. Her gördüğü yerde bana ters ters bakıyordu.”

“Haklıdır, Akay. Ablasından ayrılmak zor gelmiştir.” diye hemen Akay’ı savundum. Ne de olsa kocamdı.

“Bak sen şuna,” dedi Selen abla yanımdan bana bakarken. “Nasıl da korurmuş kocasını ya!”

“Ne kocası ya!” dedi abim yine. Artık ikimizde bıktığımız için göz devirdik aynı anda.

“Ne diyeyim, Fatih? Eltisi mi diyeyim?” diye yükseldi Selen abla. Elini tekrardan karnına koydu. “Sen de ablan gibi bana benze, olur mu annem?”

“Aman,” dedi abim de. “Siz de hep haklısınız, Allah muhafaza bir gün haksız olursunuz falan.” Kulağını aşağıya doğru çekip arkadaki tezgaha vurdu üç kere. “Neyse ben gidiyorum. Yapın siz yapın ballı kahveleri.” dedikten sonra arkasını dönüp mutfaktan çıktı.

Biz de biraz sonra kahveler ile mutfaktan çıktık. Ben sadece Akay’ın kahvesini aldım, Selen abla da diğer kahveleri aldı. Yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorduğumda gülümseyerek taşıyabileceğini söylemişti.

İçeri geçtiğimizde ben elimde tepsiyle Akay’a doğru ilerlerken Selen ablanın Lila’yı yanına çağırdığını ve kahveleri servis ederken yardım etmesini istemişti. Lila da istekle yanına koşmuştu.

Elimdeki tepsiyi Akay’ın önündeki tepsiye bırakmak için eğilince omzuma düşen saçımı eliyle tuttu ve omzumun üzerinden arkaya attı. Tepsiyi bırakınca gözlerimi ona çevirdim. Gülümseyerek bana baktığını gördüm. Geriye doğru gidip Selen ablanın yanına oturdum.

Akay bana bakmaya devam ederken eline kahvesini aldı. Bir yudum aldı. Hafifçe gülümsedi şeker ve bal tadını alınca. Ben de gülümseyince birkaç yudumda diğer kalanını da içti. Ve bu sefer suyu eline aldı. Onu da kocaman bir iki yudumda bitirdi.

Onunda içinde şeker katmıştım.

Diğerleri de kahvelerini içince hepimizin bakışları Gurur amcaya döndü. Geriye doğru yaslandı. Gözleri hepimizin üzerinde dolandı ve en son abimde durdu.

“Sebebi ziyaretimiz malum.” dedi. “Allah’ın emri peygamberin kavliyle kızımız Elis’i oğlumuz Akay’a istiyoruz.”

Bu kez de ben ve Akay dahil herkes abime baktı. Derin bir nefes verdi abim ve “Bir dakika, bir düşüneyim.” dedi. Ciddi ciddi durdu birkaç saniye. Yanımda oturan Selen ablanın kolunu elimle dürtükledim.

“Abla, kurbanın olayım.” dedim bana bakarken. Göz kırpıp yanındaki eşine döndü.

“Evet, aşkım. Düşündük ya biz. Hem önemli olan gençlerin istekleri değil mi? Ha?” dedi duruma el atarak.

“O zaman bana diyecek bir şey kalmıyor.” Gülümsedi. “Hep mutlu olun.”

Herkes ayağa kalkıp birbirine sarıldıktan sonra Selen abla söz tepsisini aldı ve geldi. Minik adımlarla Akay’ın yanına ilerledim. Kafamı omzumun üzerinden yanıma çevirdim ve göz göze geldik.

Gülümsedik.

Parmaklarımıza kırmızı bir kurdele ve incili bir iple birlikte yüzüklerimiz geçirildi.

Ben o olmadığı zaman gülümsemek nedir bilmiyordum, bana o öğretmişti. Aşk gibi, sevgi gibi, sevilmek gibi. Bilmiyordu belki ama o benim her şeyimdi. Ben ondan ayrı kaldığımda nefes bile alamamıştım sanki, bunu dudaklarında anlamıştım.

Öyle bir seviyordu ki sanki benmişim gibi. Oysaki ben bile kendimi bu kadar sevmiyordum.

Hiçbir kimseye gerek yoktu, biz bize yeterdik. Hep olduğu gibi. Onunla mutluluğa da mutsuzluğa da vardım. Ama onsuz güzel bir hayat istemiyordum. O yoksa ben de yoktum.

“Aa aa,” diyen abimin sesi ile bakışlarımız ona döndü. Makası havaya kaldırmış açıp kapatıyordu. Kendince kanaat getirmiş olmalı ki “İşe bak sen ya! Makas kesmiyor!” dedi yalan bir üzüntüyle beraber. Omuz silkti sonra. “Olsun oğlum, evlenmezsiniz siz de. Ne yapalım yani?”

“Enişte,” dedi Akay sakince. Ama onu tanıyorsam eğer hiç de sakin değildi. Abime attığı delici bakışlardan anlaşılıyordu ne kadar sabrının sınandığı. “Uzatmasak mı?”

“Ben ne alaka oğlum? Makas kesmiyor, bir problemin varsa onunla konuş.” dedi gayet umursamaz bir şekilde.

O sırada tekrar Akay’a baktım. Elini pantolonunun cebine soktu ve elini çıkarttığında avucunun içinde küçük bir makas vardı.

Sinsice abime bakarak sırıttığını gördüm. “Neyse ki idmanlıyız.” dedi sadece.

Abimin bu hareketinden sonra yüzündeki gülümseme hafifçe soldu. “Sen onu nereden çıkardın ya?” diye sordu.

Gülmeye devam ediyordu benimki. “Cebimden,”

Selen abla da diğerleri gibi gülerken “Girişte üzerini aramadığı için çok üzgün.” dedi yanımda sadece bizim duyacağımız bir şekilde.

Abimin az önce yaptığı gibi makası havaya kaldırdı. Açıp kapatırken “Gayet de güzel kesiyor.” dedi.

“Neyse,” diyerek duruma el attı Gurur amca. Akay’ın elinden makası alıp karşımıza geçti. Selen abla da kendi yerine kızına tepsiyi verdi ve fotoğraf çekeceğini söyleyerek karşımıza geçip telefonunu çıkardı. Lila ise yanımızda bize bakarken gülümsüyordu. Göz göze geldik ama Gurur amca konuşmaya başlayınca ona döndüm.

“Bu kurdele yeni bir yuvanın başlangıcı olsun. Hayatınızın her anında hep mutlu olun, yüzünüz hep gülsün, gençler. Her anınızda birbirinizin yanında olun, destek olun.” Gülümseyerek bana baktı. Ardından Akay’a baktı ve “Allah mutluluğunuzu daim kılsın.” dedikten sonra kurdeleyi ve incileri olduğu ipi kesti.

Yere dökülen incilerin sesi kulaklarımdayken sadece Akay’a baktım. Alkış sesleri de eklenince o da bana baktı. Bedenini de bana doğru çevirip sıkıca sarıldı. Elleri belimin iki yanına koyarken saçlarıma bir öpücük bıraktığını hissettim.

Ben de elimi sırtına bastırarak heyecandan titreyen ellerimi saklamaya çalıştım. Geri çekilince elleriyle ellerimi kavradı ve üzerlerine öpücükler bıraktı. Her bir öpücüğü daha benim yeni çiçekler açmamı sağladı.

                               

                

                                                                                                                                

                              

                                          
 

 

 

 

 

Selamlarrr🌸 Bölümümüz bu şekildeydi. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Sizler için imza gününde bile bölümümü paylaşıyorum. Sevdiyseniz lütfen oy kullanın ve yorum yapın. Haftaya yeni bölümde gürüşürüz. Sizleri çok seviyorumm kendinize iyi bakınnn💞🌷

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 26.04.2025 13:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...