
Kapının tıklatılmasıyla “Gel,” dedim ve ardından kapının paldır küldür açılmasıyla engel olamadığım şekilde gülümsedim. Gelenlerin kim olduğunu tahmin etmek hiç zor değildi. Ardından “Elis!” diye bağıran ve yanıma koşan Selen abla ile tahminimin doğru olduğunu fark ettim. Dönüp onlara bakınca Nilda teyze, Lale teyze, Selen abla, Lila ve Lavin’i gördüm.
Evimin yatak odasındaydım fakat bu bahsettiğim ev Nilda teyzelerin evi değil, Akay’la benim evimizdi. Üzerimde nikah için aldığımız açık pembe elbisem vardı. Sabah kuaföre gittikten sonra kendi evimde giyinip hazırlanmak istediğim için buraya gelmiştim.
Bugün 4 Kasım’dı.
Bugün bizim nikahımız vardı.
Aşık olduğum adamla evlenecektim.
Hepsi karşımda bana gülümseyerek bakıyordu. Lavin’le bu geçen sürede çok iyi anlaşmış ve konuşmuştuk. En sonunda ona da evleneceğimden bahsedip çağırmıştım. Üzerine giydiği uzun kollu mavi uzun elbise ona çok yakışmıştı. Taktığı inci küpe ve kolye de kombini tamamlayan parçalar gibiydi.
Selen ablanın dolu gözlerle yanıma gelip sıkıca bana sarılmasıyla düşüncelerimden uzaklaşıp ben de ona sarıldım. O da üzerine lila renginde dizinin altında biten uzun kollu ama vücudunu saran bir elbise giymişti. Kızını ise tıpkı kendi kopyası gibi giydirmişti. Aralarındaki tek fark Lila’nın başına aktığı pembe tacıydı. Bu taç onu annesine değil de bana benzetmiş olabilirdi çünkü benim de başımda taktığım küçük ama güzel görünen bir tacım vardı.
Lale teyze de kahverengi sade ama ona çok yakışan dizlerinin hizasında bir elbise giymişti. Nilda teyze de aynı Lale teyzenin giydiği gibi dizlerinin hizasında bir elbise giymişti fakat onunki bej renge kaçıyor ve kollarının hizasında bitiyordu, uzun kollu değildi, ayrıca kolları genişti.
“Elis, çok güzel olmuşsun.” Burnunu çekmesinden ağlamamak için direndiğini anladım. Ellerimi kollarına yaklaştırarak dirseklerine yasladım. Bedenini kendimden uzaklaştırarak yüzüne baktım. Bir yandan gülümserken bir yandan da elini kaldırarak gözünden akan bir damla yaşı sildi.
“Kızım sen de ağlamaya yer arıyordun, tam oldu şu an.” dedi Nilda teyze ama bir yandan onun da gözlerinin dolduğunu görüyordum.
“Teşekkür ederim, abla. Sen de çok güzel olmuşsun.” dediğimde bana tekrar sarıldı ve bu kez gerçekten ağlamaya başladı.
Onu sakinleştirmeyi başardığımızda odanın kapısı tıklatıldı ve ardından açıldı. Gözlerimi oraya çevirdiğimde en sevdiğim gözlerle karşılaştım. Elinde pembe çiçeklerden oluşan büyük bir buket vardı. Üzerinde ise beraber aldığımız takım elbisesi vardı ve çok güzel görünüyordu.
Sadece çok değil, gördüğüm en yakışıklı adamdı.
Ben bir şey söylemeden ona bakarken diğerleri yavaştan odadan çıkarak bizi tek başımıza bıraktılar.
Akay gözlerini üzerimde dolaştırarak yanıma geldi, en sonunda gözlerime baktı. Ben de aynı onun gibi gülümsedim, gamzeleri gözümü aldı.
Bir elini belime yerleştirip beni kendisine doğru çekti. İki elimle omzuna, oradan da ensesine sarıldım. Yüzünü bana yaklaştırıp ilk önce alnıma dudaklarını değdirdi.
Gözlerim kapandı anında. Şu an başka hiçbir şeyi düşünmek istemiyordum. Zaten onun dudakları aklımı başımdan alıyordu, düşünmeye çalışsam bile bana engel olurdu. İşime gelirdi, bedenine daha çok sokuldum. Ona daha sıkı tutundum çünkü beni kurtaran oydu, bu hayatta nefes alabileceğimi hissettiren oydu.
Dudaklarını alnımdan çekip eline tuttuğu çiçeği bana yaklaştırdı. Bir elimi indirerek çiçeği tuttum ve yüzüme yaklaştırıp kokladım.
“Pembe lisyantus çiçeği,” dediğinde ona baktım. “Zarafeti temsil eder, senin zarafetini temsil etsin çünkü benim gözümdeki en zarif kadın sensin.” Yanağımdan öptü. “Sevgiyi, saygıyı ve sadakati temsil eder. Bir tek seni böyle severim, bir tek sana böyle saygı duyarım, bir tek sana böyle sadığım.” Eliyle belimi elbisenin üzerinden okşadı gözlerime dünyadaki en güzel şeye bakıyormuş gibi. “Teşekkür ve takdiri simgeler. Bana bu duyguları yaşattığın için teşekkür ederim, beni böyle bir adam yaptığın için seni takdir ederim.” Diğer elini kaldırıp omzumun üzerindeki saçımı geri attı. “Uzun soluklu ve sağlık dolu bir hayatın mutluluğunu ve huzurunu temsil eder. Samimi ve içten duyguları yansıtır.”
Bu kez bir şey demeden “Bir tek senin yanında huzurluyum, mutluyum.” dedim.
Gözleri yüzümün her yerinde dolandı. “Hep güzeldin ama çok ayrı bir güzel olmuşsun.”
Heyecanla elimi ondan çektim ve iki elimle çiçeğime sarılarak kendi etrafımda bir tur döndüm. Tekrardan ona bakınca gülümsediğini gördüm.
“Olmuş mu? Çok mu abartı mı oldu ki?”
“Sen gelinsin, bugün senin günün tabii ki abartı olması gerekiyor ama buna rağmen sade ve zarif bir şıklığın var.”
Aklıma gelen şey ile sesli düşünerek “Evleneceğiz,” dedim.
Yıllar önce aynı yetimhanede olduğum adam ile bugün evleniyordum.
Ona baktım.
Yıllar önce aynı yetimhanede olduğu kadın ile bugün evleniyordu.
Biz, Elis ve Akay evleniyorduk. Artık sadece biz değil, karı ve koca olacaktık.
“Kocam olacaksın,” dedim bu kez. Güldü.
“Neden gülüyorsun? Heyecanlıyım, on beşinci evliliğim değil herhalde.” diyerek az sonra evlenmeyecekmişiz gibi romantik havayı bozdum onu tersleyerek.
“Ben de ilk defa evleniyorum ama sen benim bütün heyecanımı da üstlenmiş gibisin.”
“Demek bu ilişkinin de heyecanı üstlenen kişisi benim.” dediğimde adım atarak benim olduğum yere gelmeye başladı ama bu pek hayra alamet değildi. Gözleri pembe rujlu parlak dudaklarımdaydı.
O bana yaklaşmaya çalışırken ben de geri geri gidiyordum. En sonunda sırtım camın önündeki perdeye geldiğinde hemen ince tülün arkasına geçtim ve perde ile tülün arasına girdim.
Gülümsediğini gördüm bu hareketim karşısında. Sesindeki imayla beraber “Abin gelmez merak etme,” dedi.
Ben de güldüm kendime engel olamayarak. “Emin değiliz, her an odaya dalabilir.”
O da bir anda ben daha anlamadan yanıma perdenin arkasına geldi ve sırtımı cama iyice yaslamama sebep olacak kadar yakınıma geldi.
“Hem karım olmayacak mısın? Artık abin de başka biri de bir şey diyemez.” dedi ve birden dudaklarını dudaklarıma yasladı. Ne olduğunu algılayamasam bile karşılık vermeye başlayacağım anda kapının gürültüyle açılması yüzünden ve “Elis, hadi gelmiyor musu…” diye odaya dalan abim yüzünden Akay’ı iterek kendimden uzaklaştırdım.
Duyduğu ses ve açılan kapı yüzünden –ayrıca benden ayrı kaldığı için- somurtarak gözlerini kapattı Akay. Gelecek olanın ikimiz de farkındaydık.
“Lan!” diye bağırarak bize doğru koştu ve o da perdenin arkasına yani yanımıza gelip Akay’ın yakasına yapıştı. “N’apıyorsunuz lan siz!”
“Abi, dur!” dedim panikle yoksa damadı da damatlığı da parçalayacaktı. Ellerini zar zor çekmeyi başardığımda bakışlarım Akay’a kaydı. Dudaklarında bir şeyin fazladan parıldadığını görünce rujumun ve glosun onun dudağına bulaştığını gördüm. Gülmemek için kendimi zor tutarak işaretlerimle anlatmaya çalıştım ama anlamadı.
“Ay ne yapıyorsunuz siz perdenin arkasında? Herkes aşağıda bekliyor sizi.” dedi ve perdeyi yana çekerek hepimizi açığa çıkardı.
Abim kızgın bir şekilde bakarken ben masum masum göz kırpıştırıyordum ve Akay da sinir krizi geçirmek üzereydi. Selen abla ise durumu Akay’ın dudaklarındaki parıltıya bakınca anlamış olmalı ki bir eli karnındayken bu trajikomik olaya gülerek komik olan kısmını seçti.
Ben ise tamamen traji olan kısmıyla ilgileniyordum.
“Akay, glos mu kullanmaya başladın?” dedi kendince espri yapıp gülerken. Oysaki biz oldukça ciddiydik, o kendince gülüyordu. “Ama sanki Elis’inkine benziyor gibi.”
“Oğlum sen canına mı susadın? Lan millet aşağıda sizi bekliyor siz burada ne derdindesiniz!” Sonlara doğru sesi yükselince Akay da yükseldi.
“Enişte bu kadın benim karım olacak bir saat sonra. Azıcık rahat mı bıraksan artık bizi? Evleneceğiz biz, kocasıyım ya hani onun ne yapıp ne yapmayacağımıza bırak da biz karar verelim.”
“Akay, kusur bakma, çok güzel konuştun ama o dudaklarla seni asla ciddiye alamıyorum ablacığım.” diyerek güldü Selen abla.
Akay’a doğru yaklaşıp elimi dudağına doğru uzatıyordum ki “Bari gözümün önünde yapmayın.” diyen abim ile elimi masumca görünmeye çalışarak geri indirdim. Akay da sakin kalmaya çalışarak aynanın önüne geçti, eliyle dudaklarını sildi. Daha çok dağıttığını görünce bir peçete kopartıp o şekilde temizledi.
“Hadi, inelim artık vallahi bayılacağım.” dedi gülüşlerinin arasından. Bir elimle çiçeğimi tutarken diğer elime de pembe çantamı alarak abim ve Selen ablanın peşinden Akay’la beraber indik.
Merdivenlerden arkamdan inip beni takip ederken elini belime yavaşça yasladığını ve bana destek olduğunu hissettim. Gülümsedim.
Aşağı inince Selen ablalar, Nilda teyzeler kendi arabalarına bindiler. Lavin arabası olmadığı için Lale teyzeyle beraber onların arabasına binmişlerdi. Biz de tabii ki Akay ile onun arabasına binmiştik. Biz önce ilerlerken diğer arabalar da bizi takip ediyorlardı.
Çantamın içinden telefonumu çıkarttım ve kameraya girip ikimizin fotoğrafını çektim. Bazısında Akay yola bakarken bazısında kameraya gülümserken bazısında da bana gülümserken çıkmıştı.
Telefonu geri indirip çektiğim fotoğraflara baktım. “Çok güzel çıktı.” dedim ve Akay’a uzattım. O da baktı ve “Çok güzel çıkmışsın.” Sonra bana baktı. “Ama gerçekte de pek farklı durmuyorsun, güzelim.” deyip yanağımdan makas aldı.
“Bana yürüyor musun sen?” diye sordum. Söyledikleri hoşuma gittiği için aynı zamanda da gülümsüyordum.
“Sence yürümeme gerek var mı?”
Sorusunun cevabını ikimiz de biliyorduk. Yoktu çünkü o bana her an sadece yürümekle kalmayıp uçuyordu.
İç çektim. “Evleniyoruz,” dedim bir kez daha.
Bu kez dayanamayıp gür bir kahkaha attı. Omzuna vurdum. “Bana bak, evleneceğim adam. Benim sinirimi bozma.”
“Sana baktım, evleneceğim kadın.” dedi beni yine ve yine taklit ederek. “Senin sinirini bozarım çünkü kızınca acayip fazla çekici oluyorsun.”
“Ha o zaman beni hep kızdıracak mısın?” diye sordum kaşlarımı kaldırarak.
“Hep değil ya, belki arada bir.” derken oldukça masumdu. Gözlerini kırpıştırıp bana baktı.
“Bir kızdır bak, nasıl koltukta uyuyorsun.” dedim sinsice gülümseyerek. Masum bakışları değişirken bunu yapabileceğimi biliyordu.
“Yapmazsın ya, kıyamazsın kocana.” derken kıyamam dememi bekliyordu.
“Bilemiyorum, bu tamamen benim kafamı attırmana bağlı. Ablana bir sor bakalım evlerinde bir sığınmacıya yer var mı?”
“Korkutuyorsun beni, evden de kovmazsın herhalde.”
Gülümsedim ve uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. “Kocam da kocam ya!” dedim coşkuyla. Keyiflendi hemen. “Vermem, seni ellere vermem kocam. Merak etme ama sen yine de ayağını denk al.”
Bana kafasını çevirmeden sadece gözlerini hareket ettirerek baktı. “Araya da tehdit sıkışmasa olmuyor mu?”
Cıkladım. “Olmuyor,” Sonra da “Kocam!” diye yükseldim.
“Karım!” diye yükseldi.
Sanırım artık ikimizin de en sevdiği kelimeler bunlardı. Sonsuza kadar da öyle olacak ve hiç değişmeyecek gibi duruyordu.
*****
“Oğlum hadi, araya başka arabalar girmesin. Kaçırırız sonra.”
Annesinin sesini duyan Doruk, “Merak etme, anne. Gideceğimiz yer belli zaten, kaçırmayız.” dedi.
Şoför koltuğunda Doruk ve hemen yanında babası otururken arkalarında ise annesi ve Lavin oturuyordu.
Lale, bu kez Lavin’e döndü ve “Nasıl kızım, alışabildin mi okula, öğrencilerine?” diye sordu.
Lavin birden bu kadar çok kişiyle tanışacağını asla bilmiyordu ve ne kadar bu durumdan hoşnut olsa bile garip hissediyordu. Kendisini hiç sevgi dolu bir ailenin içinde bulmamıştı, asla da bulacağını düşünmüyordu ama kendi ailesi olmasa bile bulmuştu.
“İyi gidiyor, Lale teyze.” Bir keresinde Hanım demişti ama bu şekilde hitap etmesi yerine teyze demesi söylenince vazgeçmişti. “Öğrencilerime de çok çabuk alıştım, onlar da bana aynı şekilde.”
Gülümsedi Lale. “Ne kadar da güzel.”
Başını olumlu anlamda salladı. “Öyle, çocukları çok severim zaten.”
“Biliyor musun, ben de emekli öğretmenim. Ama ben tarih öğretmeniydim.” Bakışları ön koltukta oturan eşine düştü kısa bir ve ardından tekrardan yanında onu dinleyen genç kadına döndü. “Demir’le de orada tanıştık. Öğretmen değildi ama o çevrede oturduğu için her gün karşılaşırdık. Bir gün de ben otobüsü kaçırınca eve kadar bırakmayı teklif etti.” Anlatırken olanları tekrar yaşıyor gibi davranması Lavin’i gözünden kaçmadı. “Ben de kabul ettim, sonra bir baktım artık her akşam beni orada bekliyor ve beni o evime bırakıyor.”
Lavin bu hikayeyi dikkatle dinlemişti. İçinden gerçek aşklar da varmış diye geçirdi. Bu tür hikayeleri sadece etrafındaki insanlardan dinleyebileceğini düşünüyordu çünkü yaşamasına ihtimal dahi vermiyordu.
Arabanın hızlı gitmeye başladığını fark edince “Oğlum, annen öyle dedi ama arabayı uçur demedi. Az yavaş git.” dedi Lale çıkışarak.
“Ya anne, hızlı bile gitmiyorum. Gayet normal gidiyorum hatta.” dedi Doruk da.
“Yani sana bakınca bu hız yavaş bile kalıyor diyebilirim. Nasıl motor sürdüğünü görmedin mi?” diyerek eşine bir soru yöneltti ama buna şaşıran Lavin oldu.
Motor mu sürüyor, diye düşündü içinden.
“Motor mu sürüyor?” diye sordu düşüncesini sesli dile getirerek.
“Evet, sürüyor.” dedi Lale. “Çok korkuyorum o sürerken ama yine de bir şey diyemiyorum.”
“Ben de sürüyorum motor.” dedi Lavin. Anında dikiz aynasından kendine dönen gözleri görünce o da oraya gözlerini çevirdi.
“Motor?” Soruyu sorarken ses tonuyla şaşırdığını belli etti.
“Evet,” dedi Lavin.
İlk önce Doruk gözlerini yola çevirdi. Bu ela gözlere bakınca garip bir duygu hissetmişti. Ne olduğunu bilmiyordu ama bakmaması gerektiğini anlamıştı. Bakarsa kaptırırdı kendini. Kaptırmamalıydı.
Göz temasını ilk onun bozduğunu gördü ama ona bakmayı sürdürdü Lavin. Saçlarına ve aynadan görünen yüzüne baktı. Bir süre aynı kendi gibi olan kumral saçlara baktı. Her bir yerinde gezdirdi gözlerini. Ardından başını cama çevirip yolu izlemeye başladı.
İkisinin de gözleri sadece yolda gezindi. Biri bakmaya korktu, diğeri bakınca onu görmemekten.
*****
Araba nikah dairesinin önünde durunca gözlerimi Akay’a çevirdim. Her zaman olduğu gibi ben ona baktığımda o çoktan bana bakıyordu.
“Bir daha evleniyoruz demeyecek misin?” dedi gülerek.
“Sen benimle dalga mı geçtin az önce?” dedim tehdit eder gibi.
Hemen ellerini havaya kaldırdı teslim oluyormuş gibi. “Asla,” dedi anında. Sonra da yaklaşıp yanağıma dudaklarını değdirdi. Ben de elimi ensesine koydum ve onun geri çekilmesine izin vermeyip ben de yanağından öptüm.
“Seni çok seviyorum,” diye fısıldadı.
“Ben de seni çok seviyo…” diyecekken benim tarafımdaki kapının açılmasıyla sözüm yarım kaldı.
“Hadi inin artık şu arabadan. Arabayı durduralı iki saat oldu ama bir türlü inemediniz.” diyen kişi asla şaşırmadığımız bir şekilde yine aynı kişiydi.
Abim.
“Ya sabır,” diye mırıldandı Akay ve zorla benden ayrıldı. Abim kenara çekilerek benim inmem için yer açmıştı. Ben arabadan inince Akay da kendi kapısını açıp indi.
Herkes buradaydı. Tüm sevdiğim insanlar buradaydı ve en sevdiğim adam da tam olarak yanımdaydı. Onunla beraber birazdan evleneceğimiz binaya girdik.
“Ben de seni çok seviyorum, kocam.” dedim sadece ikimizin duyacağı bir sesle. Avucunun içindeki elimi sıktı. Başımızı birbirimize çevirip göz göze geldik.
Gülümsedi. Gülümsedim. İkimizde sadece birbirimize gösterdiğimiz gülüşümüzle gülümsedik.
Sadece ikimiz vardık sanki. Başka kimse yoktu. Yan yanaydık, el eleydik, biz bizeydik.
“Önünüze bakın bence, direğe falan çarpmayın abim.” dedi abim. Üstelik düz yolda yürümemize ve hiçbir tarafta direk olmamasına rağmen.
“Fatih abartma, Allah aşkına ya! Ne direği bomboş yerde?” diyerek neyse ki Selen abla başka birine kalmadan müdahale etmişti.
Salona girince herkes yerlerine oturdu. Bize de masadaki sandalyelerimize oturacaktık. Sandalyeyi geri çekecekken Akay, benden daha hızlı davranıp sandalyemi çekti. Oturmadan önce ona bakıp gülümsedim. “Sağ ol,” dedim.
Yanımdaki yerine oturunca sandalyemi alttan tutup kendine çekti ve birbirimize yaklaşmamıza sebep oldu. “Sağ olalım,” dedi. “Beraber sağ olalım.”
Başımı aşağı yukarı salladım. “Olalım,”
Nikah memuru olan kırklı yaşlardaki bir kadın gelince çok fazla uzatmadan hemen nikah kıyılmaya başlandı. Benim nikah şahidim Selen ablaydı, Akay’ın ise Doruk. Nikah memuru ilk önce isimlerimizi sorunca sırayla cevapladık. Sonrasında “Sayın Elis Akar Hanım,” diyerek bana döndü. “Hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan, kendi hür iradenizle Akay Kaya Bey ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?”
Bana bakan gözlerine baktım. Gülümsüyordu resmen gözleri.
“Evet,” dedim bana uzatılan mikrofona doğru. Anında salonda az kişi bile olsa çok güçlü alkışlar yankılandı.
“Siz, sayın Akay Kaya, hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan, kendi hür iradenizle Elis Akar Hanım ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?”
Ona bakıyordum ve o da bana bakıyordu. Mikrofona ve aynı zamanda da bana yaklaştı. “Bir ömür boyunca, hayatımın her anında yanında olmaya, seni son nefesime kadar seveceğime dair,” Bana daha da yaklaştı ve mikrofondan uzaklaşıp sadece ikimizin duyabileceği bir sesle “Ay ışığını kaybedene kadar,” ve ardından tüm salonu dolduracak kadar gür bir şekilde “Evet!” dedi.
Yine aynı güçlü alkış sesleri duyulurken nikah memuru bu kez de şahitlere sorularını sordu ve onlar da kabul edince “O zaman ben de belediyenin bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı koca ilan ediyorum. Mutlu bir hayatınız olsun gençler.” Hepimiz sırasıyla bize gösterilen yerlere imzalarımı attık. Ardından ayağa kalktık ve nikah memurunun bana doğru uzattığı evlilik cüzdanını avucumun arasında sıkıca tuttum.
Yüzlerimiz birbirine dönük olacak bir şekilde Akay’la birbirimize döndük. Evlilik cüzdanını ona doğru tutup gösterdim. O da baktı ve sonrasında “Gelini öpebilirsiniz.” diyen nikah memuruyla beni alnımdan öpeceğini sanırken o hiç beklemediğim bir şey yaparak dudaklarını dudaklarıma yasladı. Kollarıyla sıkıca bedenime ve belime sarılırken beklemediğim için öylece kalmıştım fakat sonrasında buna hiç gerek olmadığını fark edip ben de onun omuzlarına ellerimi koydum.
Bir elimde evlilik cüzdanımız vardı, diğer elimle ona sarılıyordum. O da elleriyle hiç bırakmayacağını en derinime kadar hissettirecek şekilde bana sarılıyordu. Dudakları dudaklarımdaydı ve beni sanki son nefesiymiş gibi öpüyordu, öpüyordum.
Bundan daha mutlu olduğum bir günüm yoktu ama bundan sonra bu günden daha mutlu günlerim olacağını düşünüyordum.
Selamlar tekrardan💞 Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz lütfen oy kullanıp yorum yapmayı ve beni takip etmeyi unutmayın. Bit sonraki bölümü haftaya değil de ondan sonraki haftaya atacağın yani bir süre iki haftada bir olarak bölümleri paylaşacağım. Hem sınavlarım yaklaşıyor ve hem de aklımda başka şeyler de var. Belki çok yakında karşınıza başka bir kurguyla daha çıkabilirim. O yüzden desteklerinize daha çok ihtiyacım var. Kendinize çok iyi bakın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşçakalınnn🌸🌷💗
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |