29. Bölüm

BÖLÜM-28

Zeynep
zeyyneppece

Araba yaklaşık yarım saat süren yolun ardından durmuştu. Kapıları açarak indiğimizde arkamızdaki arabadan da Doruk ve Lavin inince beraberce ferah ve geniş mağazaya girdik. Lavin, onların yanında kalıyordu, aynı benim aylar önce yaptığım gibi. Doruk’un annesi ve babası da aynı Akay’ın anne ve babasının benimle ilgilendikleri gibi onunla ilgilenmişlerdi.

Uzun uzun konuşmuştuk defalarca. Nasıl hissettiğini çok iyi biliyordum, ikimizi en iyi biz anlamıştık. Ona yaşadığım her şeyi en baştan anlatmıştım. O da bana yaşadıklarını ve ona bunları yapan kişiyi anlatmıştı.

İçeri girdiğimizde etrafı gören Selen abla “Ay, Elis hepsi çok güzel.” dediğinde mırıldanarak ona katıldığımı belli ettim.

Gerçekten de hepsi çok güzeldi ve bu kadar seçeneğim olduğu için karasızlıklar yaşayacağımı tahmin ediyordum.

Bugün günlerden 27 Nisan’dı. Bundan üç hafta sonra yani 11 Mayıs’ta kınam, 12 Mayıs’ta ise düğünüm olacaktı. Günleri özellikle bu şekilde seçmiştik çünkü hem hafta sonuydu hem de sonraki gün yani 13 Mayıs kocamın doğum günüydü.

İlk önce benim için buraya gelmiştik, sonrasında Akay’a damatlık bakmak için bu çevrelerde olan farklı bir mağzaya gidecektik.

Lila, koşarak bir gelinliğin yanına gitmişti. “Prenses gibi,” dedi ve ellerini eteğinde gezdirmeye başladı. “Ben de halam gibi olduğumda giyeceğim.”

Daha benim evlenecek olmamı sindiremeyen abim hızlıca kızının yanına gidip kucağına almış ve sıkıca göğsüne yaslamıştı. “Kızım, sen boş ver bunları. Hem bence sen evlenme, ben sana bakarım.” dedi saçına bir öpücük bırakıp.

“Ya baba, hayır, evleneceğim ben.” diyen Lila ile hepimizin gülümsemesi genişlemişti. Abim bizim aksimize hiç gülmeyip bize de kötü kötü baktı. “Dramıma gülmeyin.” deyince sesli bir şekilde gülmemek için kendimi zor tuttum. Selen abla bir eli karnındayken diğer elini de ağzına kapatınca “Selen hariç.” diye açıklamasını yapmaktan geri kalmadı abim.

O sırada bir kadın yanımıza doğru geldi ve “Hoş geldiniz, yardım edebileceğim bir şey var mı?” diye sordu.

“Merhaba,” dedim gülümseyerek. “Ben bir gelinlik ve kınada giyebileceğim bir elbise bakıyorum.”

Gülümsedi. “İsterseniz ilk önce gelinliklere bakalım, buyurun.” dediğinde ilerleyerek gelinliklere bakmaya başladım. Babasından kurtulan Lila da hemen yanıma koşarak benimle birlikte bakmaya başladı. Çok fazla arada kalınca arkamı döndüm ve “Abla, Lavin.” diye seslendim. “Siz de gelsenize yanıma.”

Lavin yan tarafımda kalan bir yere bakmaya başlayınca Lila da eliyle koluma dokundu ve “Hala,” dedi. Ona bakınca eteğinde küçük çiçek işlemeleri olan bir elbiseye baktığını gördüm. “Bu çok güzelmiş.” Sonra bakışlarını elbiseden çekip bana baktı. “Ben bir keresinde duymuştum, dayım sana ‘Çiçek’ demişti. Bak, bunda da çiçekler var.”

Elbiseyi askısıyla beraber elime aldım ve inceledim. Üst kısmı straplezdi ve aynı çiçekler göğsünde de vardı. Tül ve dantel görüntüsü çok güzeldi ve ayrı bir hava katıyordu. “Bence de çok güzel.” dedim ve elbiseyle beraber arkamı döndü. Diğerlerine bakarken elbiseyi üzerime tuttum. “Nasıl?” diye sordum.

Hepsinin beğeni dolu bakışlarını alınca asıl düşüncesini merak ettiğim kişiye döndüm. Koltuklardan birine oturmuş, bacakları hafif bir şekilde açıkken kollarını göğsünde başlamıştı. Gülümserken elbiseye bakıyordu. “Beğendin mi?” diye sordum heyecanla.

“Beğendim,” dedi ağır ağır.

“Bunu denemek istiyorum.” dedim kadına dönerek.

Eliyle arka tarafı gösterdi. “Deneme kabinleri bu tarafta.” dediğinde işaret ettiği tarafa doğru yürüdüm. Bir kabine girdim ve perdeyi çektim. Kenarlarını iyice kapattığıma emin olduktan sonra üzerimdeki askılı bluzu ve altımdaki kumaş pantolonumu çıkarttım. Sutyenimi de çıkartım ve kapıya arkamı döndüm gelinliği almak için. Tam o sırada perdenin yana doğru çekilmesi ve birinin yanıma gelmesiyle ellerimle göğüslerimi kapattım ve “Ne yapıyors…” diye bağırmaya hazırlandığımda gördüğüm yüz ile derin bir nefes verdim ama ellerimi de geri çekmedim.

Akay, perdeyi tekrardan kapattı ve hızlı adımlarla bana doğru geldi ve sırtımı soğuk duvara yasladı. Bir eli çıplak belimi sararken diğer eli de benim ellerimin üzerine gelerek çekti ve bana sarılmasıyla göğüslerim onun gömleğine yaslandı. Dudaklarını boynuma yasladı ve içine derin bir nefes çekti.

“Akay,” dedim. “Bak, boynu ve omuzları açık bir gelinlik deneyeceğim. Kızarmasın tenim.” dedim.

“Senin teninin kızarıklığına kurban olurum.” dedi. Yine de başını kaldırdı ve yüzüme baktı.

“Neden geldin? Ben giyinip gelecektim işte.” dediğimde duraksadım ve daha güzel bir soru sorarak “Abim nasıl izin verdi gelmene?” dedim.

Güldü. “Tuvalete gideceğim, dedim. O da telefonuna baktığı için tam olarak anlamadı sanırım.” Gülümserken bir adım geri gidince göğüslerim onun göğüslerinden ayrılmıştı. Bedenime kısa bir bakış attı ve “Karıma gelinliğini giydirmeye geldim” dedi dudaklarıma bir buse kondurarak.

Ardından elini uzattı ve askıya astığım elbiseyi aldı. Elbiseyle bana dönünce bedenime kısa bir bakış daha attı. Ardından elbiseyi giymeme yardım etti. Ona ipi bağlaması için arkamı döndüm. Bir elimle saçlarımı sağ omzumda sabit tutuyordum. O sırada bir adım sesinin yanımıza yaklaştığı duydum. Adım seslerinin ait olduğu Selen abla “Elis, açayım mı perdeyi? Hazır mısın?” deyince Akay, “Evet,” diyerek benim yerime cevap verdi.

Anında perde açıldı ve ben de ip bağlanınca arkamı döndüm. Selen abla bize dudaklarındaki gülümsemeyle bakıyordu. Akay’a yönelik olarak “Sen tuvalete gitmiyor muydun?” diye sordu.

“Yok,” diyerek çok makul bir cevap verdi.

Eliyle omzuna minik bir tokat attı. “Fenasın!” Sonrasında ise “Ama ben şu an görümcemi görmek istiyorum. Çık aramızdan kocası.” diyerek onu yan tarafa doğru ittirdi. Gözleri benimle buluşunca bakışları üzerimdeki gelinlikte gezindi. “Çok güzel olmuşsun, Elis.”

“Gerçekten mi?” diye sordum. Akay kenara çekilince bir adım atarak dışarı çıktım ve karşımızdaki duvarı kaplayan devasa aynaya baktım.

Kendimi görmem ile gülümsedim. Ellerimi elbisenin eteğinde gezdirdim ve etrafımda döndüm. Gerçekten çok güzel olmuştu. Üzerimdeki gelinliği çok beğenmiştim ve yeğenim sayesinde kendimi hiç yormadan en güzelini bulmuştum.

Bakışlarım aynadan Akay’ın gözlerini buldu. Gülümsüyordu. Bu kez ona döndüm ve “Ben çok beğendim,” dedim. “Sence nasıl?”

Birkaç adım atarak yanıma geldi ve bu kez daha yakından bana baktı. Bir elini belime koydu ve beni kendisine çekti. Yüzüme baktı ve “Çok güzelsin.” dedi ve beklemediğim bir şeyi yaparak dudaklarını bir anda dudağıma yasladı.

O sırada “Selen, hazır değil mi daha?” diye gelen abim yüzünden ellerimle onu ittim. Hemen başımı yana çevirdiğimde onun bizi çoktan gördüğünü fark ettim. Sadece o da değildi, hemen yanında elini tutan ve gözleri bizim üzerimizde olan gülümseyen Lila da vardı.

Kızının elini bırakıp Akay’a doğru hızlı adımlarla ilerledi ve iki eliyle yakasına yapıştı. Selen ablayla panik bir şekilde kollarına yapıştık ve geri çekmeye çalıştık.

“Lan, sen tuvalete gitmedin mi!” diye bağırdı. Onun sesini duyan Doruk ve Lavin de koşarak yanımıza gelmişlerdi. “Ne oldu?” diye sordu Lavin.

“Fatih, aşkım bir dur.” dedi Selen abla ve onu sonunda iki eliyle ellerini tuttu.

“Dayım, halamı öptü.” dedi Lila da Lavin’e bakarak. Ellerini kaldırarak dudağını işaret etti. “Hem de dudağından.”

Abim bu kez kızına döndü ve “Kızın unut sen bunları,” dedi.

Sonrasında Lila, hiçbirimizin tahmin etmediği bir şeyi söyledi. “Sen de annemi öpmüştün benim yanımda. Hem de aynı dayım gibi dudağından.” dedi gülümserken.

Bu kez biz gülmeye başlarken Selen abla kızına “Lila, anneciğim bu böyle her yerde söylenmez ama, ne demiştik biz sana?” dedi. Böyle bir şeyi duymayı beklemediği yüzündeki ifadeyle oldukça belliydi.

“Gerçekten mi?” dedi Akay da.

Başını salladı Lila. “Evet, benim uyuduğumu sanmışlardı ama uyumamıştım.” dedi gülümserken.

“Kızım, susar mısın?” dedi abim. Akay’a kızmaya gelmişken kendisinin foyası ortaya çıkmıştı.

“Enişte, ben de şimdi sana bir şey diyeyim mi?” dedi Akay eline geçen kozla gülümserken. “Ben de senin yaptığını yapıp yakana yapışayım mı?”

“Biz evliyiz.” diye ilk aklına gelen mükemmel savunmayı yaptı.

“Biz neyiz?” diye sordu Akay. “Siz evlisiniz de biz neyiz?”

“Tamam da yani böyle ulu orta yerde öpme bari! Gözümün önünde yapmayın.” dedi laf altında kalmayarak.

“En azından sizin gibi kızımızın önünde yapmıyoruz.”

“Lan sizin zaten kızınız yok.” Duraksadı. “Bi dakka lan!” diye bağırdı ve bana baktı. “Hamile misin? Hamilesin de benden mi saklıyorsunuz?”

“Hayır, abi. Yok öyle bir şey. Ayrıca senden neden saklayalım böyle bir şey olsa.” dedim olayın bir anda bana dönmesinin şaşkınlığıyla.

“Her şey yolunda mı?” diyerek olduğumuz alana giren kadın ile sustuk ve ona masum masum göz kırpıştırdık.

“Evet ya, biz buraya Elis’in gelinliğine bakmaya geldik.” dedi Lavin aydınlanmış gibi. Sonrasında bakışlar gelinliğime döndü.

“Çok güzel olmuşsun, halam!” dedi Lila yerinde zıplarken. “Peri kızı gibi.”

“Halan hep peri kız gibi dayım.” dedi Akay.

“Oğlum,” dedi abim sesini sertleştirerek.

“İsterseniz ilk geldiğinizde durduğunuz yere geçebilirsiniz.” dedi kadın. Sonrasında gülümsedi. “Gerçekten çok güzel olmuşsunuz.”

“Teşekkür ederim.” dedim nazikçe.

“Gelin Hanım önden,” dedi Doruk yana doğru çekilerek.

Gülümseyerek ilerlerken Akay da arkamdan geliyor olacak ki abim “Damat en sondan, hatta hep burada kalabilir.” dediğini duydum.

“Acaba küçücük kızın yanında öpüştüğünüzü duyan babam ne der?” dedi Akay.

“Akay!” diye bağırdı Selen abla. “Sakın söyleme bunu!”

“Bilemiyorum.” dedi Akay. Omzuma atılan kolun onun olduğunu biliyordum.

“İntikamcı!” dedim abim arkadan sertçe.

“Babamdan korkuyor.” dedi kulağıma yaklaşıp. Sesinden eğlendiği belliydi.

İlk geldiğimizde durduğumuz gelinliklerin olduğu alana gelince ortadaki yuvarlak şeklinde olan yükseltinin üzerine çıkıp tam ortasında durdum.

Diğerleri de karşıma geçmişlerdi ve bana bakıyorlardı. Selen abla artık daha da büyüyen karnını bir eliyle tutarak yavaşça koltuğa oturdu.

Her geçen gün daha da büyüyordu karnı. Onu ilk gördüğüm zamandan bu yana kilo almıştı fakat bu aldığı kilolar onu daha güzel göstermekten başka bir işe yaramamıştı. Belirginleşen yanakları özellikle de şu anki gibi allık sürünce çok şirin görünüyordu.

Ellerimi gelinliğin çok fazla kabarık olmayan ama yine de oldukça güzel olan eteğinde gezdirdim. Kendi etrafımda bir kere döndüm ve ardından onlara baktım.

“Nasıl oldum?” diye sordum.

“Çok güzel, Elis. Sana çok yakışmış.” dedi Lavin gülümseyerek. Üzerine benim az önce üzerimde olan gibi askılı bir bluz giydiği için alçılı olan kolu daha çok gözler önündeydi.

Abimin bir şey demediğini fark edince bakışlarımı ona çevirdim. Sessizce üzerimdeki gelinliğe bakıyordu. “Abi,” dediğimde bakışları gelinliğin eteklerinden gözlerime çevrildi. O esnada gözlerinin hafifçe dolduğunu gördüm.

“Gözlerin mi doldu senin?” Eteklerimi ellerimle tutarak yürüdüm ve karşısına geçtim.

Bir elini kaldırıp gözlerini ovaladı ve “Yok ya, şu sinirimi bozdu.” dedi eliyle kocamı işaret ederek.

Bir anda ona daha çok yaklaştım ve kollarımı ona dolayarak sıkıca sarıldım. Beklediği bir tepki olduğu için ellerini sırtımda hissettim.

“Çok güzel olmuş, abim. Çok yakıştı sana.” dedi kulağıma doğru fısıldadı.

Geri çekilince gördüm gülümsemesini. Çok saf bir gülümsemeydi. Gereksiz duyguların olmadığı sadece saf sevginin olduğu bir gülümsemeydi.

Abim olduğunu bilmesem bana olan bu gülüşünden bile anlardım.

“Tamam ya!” diye bağırdı Doruk. “Ağlayacağım. Ne bu dram?”

Son kez ona gülümsedim ve bu kez de kınada ne giyebilirim diye bakmaya başladım. Bindallılara baktığımda kırmızı ve dirseğimin biraz üzerine kadar dantel ve tülden oluşan kolları olanlardan bir tanesi hoşuma gitmişti. Eteği yine kabarık ve küçük küçük taşlarla süslenmişti.

Elbiseyi elime aldım ve diğerlerine döndüm. “Nasıl?” diye sordum.

Onlar da beğenince yine aynı kabine geçtim ve üzerimdeki gelinliğimi çıkartıp onu denedim. Kalıbı üzerime güzel bir şekilde oturunca dışarıya çıkarak yanlarına gittim.

Kararımızı verince denediğim bindallıyı ve gelinliği alıp çıktık. Onları bagaja koyup bu kez de kocam olacak adama damatlık bakmaya gittik. İçeriye girdiğimizde bir çalışan bizi karşıladı.

Bu kez Akay askılardaki takımlara bakarken ben de onun yanındaydım. Yorum yapmıyordum ve kendi seçeceği takımı bekliyordum.

Daha önceden konuştuğumuzda siyah bir takım istediğini söylemişti ve şimdi de tam olarak onlara bakıyordu. En sonunda bir tanesini eline aldı.

Takıma dair beyaz olan tek şey içindeki gömleğiydi. Onun dışında ceketi ve pantolonu siyahtı. Denemek için kabine gittikten birkaç dakika sonra abimin telefonu çaldı. İşten birinin aradığını söyleyip dışarı çıkınca ben de fırsattan istifade koşarak kabinlerin olduğu yere gittim. Benim koşuşumu gören diğerlerinin arkamdan gülüş seslerini duydum fakat takmayarak koşmaya devam ettim.

Kabinlerin oraya gelince sadece bir tanesinin perdesinin kapalı olduğunu gördüm. Oraya gelince ilk önce yine de etrafıma bir bakış attım. Birinin olmadığına kanaat getirince perdeyi bir hışımla açtım ve içeri girip geri kapattım.

“Lan!” diye bağıran sesini duydum. Elleriyle giydiği çamaşıra rağmen ön tarafını kapatırken dönüp onun bu haline gülen benimle göz göze geldi.

“Sen miydin Çiçek?” dedi ellerini geri çekerken. Beni gördüğünde çattığı kaşlarını serbest bıraktı ve rahatladığı yüzünden belli oldu.

Minik bir kahkaha attım. Üzerinde hiçbir şey yoktu ve benim ona gülmeme yarım bir tebessümle bakıyordu.

“Ne oldu?” dedim ona yaklaşırken. Ellerimi boynuna doladım parmak uçlarımda yükselip. “Korktun mu?”

Anında elleri belime tutundu. “He valla,” dedi. “Beni senden başka birinin böyle görmesinden ödüm koptu.”

Hızlıca bedenimi onun bedenine bastırdım ve “Ben çıkayım da sen giyin o zaman.” deyip arkamı döndüm nabzını yoklamak için.

Bileğime sarılan eli ondan sadece bir adım uzaklaşmama izin verdi. Sonrasında tekrardan bedenim bedenine hızla çarptı.

“Nasıl geldin? Başımızda abin gibi bir kayınço varken nasıl başardın bunu?” diye sordu.

“Kaçtım,” dedim. “Telefonu çalınca dışarı çıktı.” Yaklaşıp yanağına bir öpücük bıraktım. “Kocama kaçtım.”

“Kocan da seni daha çok sever o zaman.” Bir anda dudaklarımla dudaklarını birleştirdi. Ona bıraksam hiç durmayacak gibiydi ama ben kendimi geri çektim.

“Sen benim giyinmeme yardım ettin, ben de sana yardım etmeye geldim.” dedim gülümserken. Arka taraftan pantolonunu ona verdim. “Giy bakalım.”

Ayaklarını tek tek geçirdikten sonra kalçasının altına kadar çekince ellerimi uzatarak ben devraldım. Beline çekip fermuarı ve düğmeyi kapattım. Fermuarı kapatırken bilerek serçe parmağımı çamaşırına sürttüm kışkırtıcı bir şekilde.

“Elis,” dedi sadece sert sesiyle.

Anlamamış gibi yaptım başımı kaldırınca. Masum masum gözlerimi kırptım. “Ne oldu?” diye sordum sadece.

Sadece gülümsedi. Bir şey demeden beni izlemeye devam etti. Ben de kemeri alarak beline taktım ve onun da tokasını geçirince yanağımda hissettiğim ve önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

Başımı kaldırıp ona baktığımda gülümsemeye devam ettiğini gördüm. Ben de gülümseyerek bu kez beyaz gömleği aldım ve kollarından geçirdikten sonra düğmelerini ilikledim. Ceketini de alıp ona giydirdim.

Ellerim en sonunda göğsünün üzerinde durdu ve baştan aşağıya ona baktım. En sonunda gözlerine baktım. Bu kez ben uzanıp dudağına minik bir buse kondurdum.

“Çok yakışıklı oldun, kıskanırım ama ben seni.” dedim yalandan dudak bükerek.

“Öyle mi?” dedi benim gibi dudak büzerek.

“Öyle,” dedim ben de başımı sağ omzuma yatırırken.

Sonrasında ise beklenen bir şekilde kulaklarımıza “Elis!” diye bağıran abimin sesi geldi. Hızlı adımlarının bize yaklaştığını anlamak zor olmamıştı. Olduğumuz yere iyice yaklaştı ve kaçınılmaz son olarak perde hızlıca açıldı.

Arkamı döndüm ve onun bize bakan gözlerine karşı masum masum göz kırpıştırdım. Daha doğrusu öyle görünmeye çalıştım. Bu bakışıma inanmamış olacak ki gözlerini benden çekip Akay’a baktı.

Yüzünün neredeyse patlayacak gibi kızardığını gördüm. Akay’ın elindeki kozu bildiği için susuyordu ama zorlandığı çok belliydi.

“Giyindin mi canım benim?” diye sordu sinirine zar zor hakim olarak. Beni omzumdan tutup yan tarafa çekti ve Akay’la arasından çıkarttı. Ellerini sanki üzerindeki tozları temizliyormuş gibi göğsüne vurdu birkaç kez.

O sırada diğerleri de koşarak geldiler ve ben de gülerek kabinin içinden çıkıp Lavin’in yanına gittim.

Akay da onu daha çok çileden çıkaracak cevabı vererek “Karım giydirdi, enişte. Hazırım yani.” dedi.

Kanın abimin beynine sıçradığından eminken diğerleri de gülmeye başladı. Sadece minik bir tebessümle onları izlemeye devam ettim.

Selen abla bu cevaba karşı bir yandan gülerken diğer yandan da kocasının yanına koştu ve elleriyle iki elini tutup dışarı çıkarttı kabinden.

“Seni gebertirim oğlum!” diye bağırdı.

Düşünüyormuş gibi “Acaba babama şimdi arayıp mı söylesem yoksa eve gidince mi?” dedi.

“Lan si…” diyecekken Selen abla elini bu kez ağzına kapattı ve olası bir küfrü engelledi.

Çalışan adam olduğumuz yere gelince aile trajedimize kısaca mala bakar gibi baktı. Sonrasında da “Her şey yolunda mı?” diye sordu sakince.

“Bir şey yok, kardeş.” dedi Doruk ona dönüp.

“Bağrış seslerini duyunca bir şey oldu sandım. Problem yok, eminsiniz değil mi?” dedi emin olmak isterken.

“Yok ya!” dedi Doruk. “Sen şimdi bilmediğin için yabancı geldi ama bizim için günlük rutin.”

Ne diyeceğini bilemeyen adam birkaç saniye daha durdu ve oldukça mükemmel bir tepki vererek “Peki,” dedi arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmadan hemen önce.

“Akay’ım,” diyerek kocamın yanına ilerledi bu kez. Ellerini kaldırıp omuzlarından tuttu motivasyon konuşması yapacakmış gibi. “Takım çok yakışmış.” dedi.

Arkasından “Kocama yapışma.” dedim. Bana dönüp baktı, gözlerimi kıstım, o da kıstı. Bakıştık kısa bir anlığına.

Sırf bana inat olsun diye gözümün içine bakarak Akay’a kocaman sarıldı. Bırakmadı ve o şekilde durdu. Ona kalsa durmaya devam edecekti ama biricik kocam tarafından ensesine bir şamar yiyince gerilemek zorunda kaldı.

“Aşk olsun, ben gelmişim burada sana sarılıyorum…” diye konuşmaya devam edecekken Akay da kendisini geri çekti ve “Sarılma işte oğlum.” dedi.

“Elis sarılsa böyle demezsin ama.” dedi iğneleyici bir sesle.

“Demem,” dedi hemen benimki.

“Neden?” diye sordu çirkef bir şekilde.

“Karım ya hani, o yüzden.”

“Ben neyinim?”

Yüzünü buruşturdu Akay. Tam bir şey diyecekken yanımdaki Lavin “Doruk!” diye bağırdı.

Doruk kendisine dönünce sert yüz ifadesiyle “Ben mi Akay mı?” diye sordu.

Birkaç saniye cevap vermediğini görünce ağzını açtı ve “İnanamıyorum sana! Git Akay’ın evinde uyu o zaman!” dedi ve kollarını göğsünde bağlayarak uzaklaştı.

“Hay si…” diye söylenmeye hazırlanan Doruk’u Selen ablanın “Doruk!” diye bağıran sesi susturdu. Sanırım burada küçük bir kız olduğu çok çabuk unutuluyordu ve Selen abla da bunu unutmayan tek kişiydi.

Doruk koşarak sevgilisinin peşinden gittiğinde uzun bir trip yiyeceğini tahmin ediyordu. Tahmin etmekle kalmıyor, biliyordu.

Ben de oldukça keyifli bir kahkaha attım o yanımdan geçerken. Sadece kafasını çevirip bana kısa bir bakış attı ve sonra koşmaya devam etti. Önüne döndüğünde çarpacağı duvardan son anda sağa doğru yönünü çevirerek kurtuldu.

Keyifli bir şekilde Akay’a baktım ve onun da zaten bana baktığını gördüm.

Denediği takımın dışında kınada giymek için aynı türün lacivert rengini de alarak buradan çıktık. Çıkana kadar Lavin’in bu kez ona yapışmaya çalışan Doruk’a hiç yüz vermediğine tanık olduk. Daha sonra nasıl barışacaklarını bilmiyordum çünkü gerçekten Lavin kararlı duruyordu benim gözümde.

Onlar Doruk’un arabasına binerken biz de kendi arabamıza doluştuk. Yolda Lila’nın zorla açtırdığı şarkıları dinledik. Abim ve Selen abla hiç konuşmadı. Lila’ya biraz kızgın olduklarını anlayabiliyordum.

Eminim bunu bir yerde söylememesi için onu çok fazla tembih etmiş olmalılardı.

Umarım benim ilerideki çocuğum böyle bir duruma tanık olursa –ki asla buna izin vermem- bunu bir yerde söylemezdi.

   
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yeni bölümümüz bu şekildeydi. Umarım beğenmişsinizdir💞 Beğendiyseniz oy kullanmayı ve yorum yapıp düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. Ayrıca 1K olduk hatta geçtik bile. Hepinize çok teşekkür ederim. Destekleriniz için çok teşekkür ederim. Sizleri çok seviyorum💗 Eğer sizin bana olan bu destekleriniz olmasaydı ben de bunu başaramazdım. Beni çok mutlu ettiniz💖💖 Yeni bölümle birlikte iki hafta sonra görüşmek üzere. O zamana kadar kendinize çok iyi bakın. Hoşça kalın🫶🏻🫶🏻🌸🌸

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.08.2025 12:37 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...