13. Bölüm

13| Sorunlar

Flower
zeyzeynepp

“Saçın, makyajın gayet iyi görünüyor.” Ablam beni onayladıktan sonra aynadan kendimi inceledim. Dediği kadar iyi görünüyordum. Siyah düz ve diz kapaklarımın birkaç santim aşağısında biten bir elbise tercih etmiştim. Biraz uzun durabilmek adına da sevdiğim topuklulardan birini giymiştim. Röportaj için de her şey kurulmuştu. Yavuz bey de gelmişti. Şimdi röportaj başlayacaktı.1

Annemlerin evinin bahçesinde onları ağırlamayı tercih ettik. Yavuz bey de kabul edince onlara bildirirken Levent’ten hala ses çıkmamış olması da beni bir miktar geriyordu. Evraklar henüz ulaşmadığı için bu son sakin günlerimi iyi değerlendirmeye çalışıyordum.

Bahçeye geçip kurulan kameraların karşısına geçerken Yavuz Atahan da yanımda ki yerini aldı. Öncelikle fotoğraf çekmek istediklerini söyleyince onların dediklerini yaparak güzel çıktığımı umduğum fotoğraflar çekilmişti. O sırada kamera arkasında duran ablam, annem, babam ve kardeşim kendilerince beni yönlendirmeye çalışırken ortaya komik görüntüler de çıkmıştı.1

“Öncelikle bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.” Kadın güzel bir gülümsemeyle konuşurken ben de ona eşlik ettim. “Hazırsanız ilk sorumla başlıyorum?” Sorarcasına bakarken ikimizde onayladık.

“Bu projeyi başka şehirlerde de hayata geçirmeyi düşünüyor musunuz?”

“Buna ben cevap vermek istiyorum izniniz olursa.” Benden izin isteyen Yavuz beye, “Tabii.” diyerek onu dinlemeye karar verdim. “Ortak olarak yaptığımız site babalarımızın isteği üzerine başlatılan bir proje. Biz sadece onların isteğini yerine getirdik o kadar. Fazlasını düşünmüyoruz.” Verilebilecek en makul cevap buydu bence.

“Anladım. Peki projeniz için hiç tartışma yaşadınız mı? Bu süreçte zorlandınız mı?” Kafamda yer edinen bilgilere göre evet zorlandık. Elimde bir koz olmamış olsaydı belki de hala anlaşamıyor olabilirdik.

“Aslında,” diyerek atıldım söze. “Birbirimizi anlamak da zorlandık ama daha sonra Yavuz bey benim projemin daha mantıklı olduğuna kanaat getirince işler rayına oturdu.” dedim tatlı bir gülümsemeyle. O sırada Yavuz bey ve ben kısa süreliğine birbirimize bakarken onun da gülümsediğini görünce iyi hissetmiştim.

“Sevindim anlaşabildiğinize.” Kadın elindeki kartı değiştirirken gözleri beni buldu. “Defne hanım size özel bir soru sorabilir miyim?” Kafamı olumlu anlamda salladım. “Eşiniz Levent Sönmezcioğlu,” Adını duyduğum an bedenim solan bir çiçek kadar güçsüzleşirken belli etmemek için kendimi tutmaya çalıştım. Artık onun adı bile beni rahatsız ediyordu.

“Sizi her konuda desteklediğini duymuştum. Babanız tarafından size ilk defa verilen projede de sizin yanınızda mıydı?” Bu sorununun amacını pek anlayamadım desem doğru söylemiş olurdum. Ne çıkarmaya çalışıyorlardı?

“Evet, yanımda oldu. Desteğini hiçbir zaman çekmedi.”

“Öyle mi? Birbirinizi çok seviyor olmalısınız. Sizin gibi birbirini seven insanlar hiç kalmadı. Birçok kişinin bir numaralı çiftisiniz.” Konuşmak için ağzımı araladığımda Yavuz bey araya girdi. “Buraya Defne hanımın ve Levent beyin ilişkisini konuşmaya gelmediğinizi sanıyordum. Yanlış mı biliyorum?” Ciddi gözüken ifadesinden sonra kadın da yalancı bir öksürükle “Pardon. Herkes çok merak ediyordu. Ben de sormak istedim.” dedi.1

“Merak etmesinler. Şimdi röportaja devam edebilir miyiz?” Kadın yine aynı şekilde kartını değiştirirken bizi izleyen aileme çevirdim gözlerimi. Hepsi düz bir şekilde buraya bakıyordu. Birdenbire Levent’in adını duyunca onların da morali bozulmuş olmalıydı.

1 saat kadar süren röportaj sonrasında etraf toparlanmış ve gitmişlerdi. Yavuz bey de işi olduğunu söyleyerek erkenden ayrılmıştı. Ben de artık daha dün taşınmayı bitirdiğim evime gitmeyi çok istiyordum. Bugün orada kalmayı planlıyordum hatta.

“Defne, kızım bu akşam biz de kalsana. Röportajı seyrederiz birlikte.” Annem aklımı okumuş gibi konuşurken ablam da ona katıldı. “Biz de kalacağız. Beraber yatarız eskisi gibi.” Özlediğim şeyler arasında en çok da bu vardı. Çocukken gök gürültüsünden korktuğumda ablamın odasına gider ve onunla uyurdum. O da abla olduğu için korkmadığını söylerdi ama bana sıkı sıkı sarılan hep o olurdu.

Biz çok güzel bir aileydik ama ben parçalanmış ve bitmiştim.1

“Hadi Defne.” Ablam ısrar etmeye başlayınca susturmamın mümkün olmadığını bildiğimden kalmaya karar verdiğimde bir çocuk kadar sevinmişti. Zaten ben de istiyordum kalmayı ama söylemeye biraz çekiniyordum.

Hava kararmaya yüz tutmuşken ablam ve ben açtığımız filmin karşısında abur cuburlarımızla birlikte sağlıksız yiyeceklerin dibini vururken dışarıdan bir bağrışmanın geldiğini duyunca ikimizde cama koşmuştuk.

“KIZINIZ HİÇBİR SEBEP YOKKEN BENİ BOŞUYOR!” Babam, eniştem ve kardeşim onun karşısında dururken Levent bir ayyaş gibi kendi kendine savrularak olay çıkarıyordu.3

“LEVENT DEFOL GİT BURADAN!” Babamın sesini duyunca oraya gitme ihtiyacı hissettiğimde ablam kolumdan yakaladı. “Defne gidemezsin.”

“Abla bunu benim halletmem gerekiyor.”

“NEREDE O KIZINIZ? KORKUP SAKLANIYOR MU YOKSA?”

“Duyuyor musun? Beni çağırıyor.” Bırakmamak da ısrarcı olan ablam, “Hayır, seni kışkırtmaya çalışıyor. Sen aşağı inince canını yakacak.” dedi. Bu umurumda bile değildi. Ailemi rahatsız ediyordu şu anda. Onu buradan kovmam gerekiyordu.

Annem kucağında ablamın oğluyla girdiğinde, “Hatırım için inme. Bak yeğenin de ağlıyor.” deyince bana karşı kullanabileceği en büyük kozu kullanmıştı. İnmek istememde ki amacım birinin birine bir şey yapmadan olaya müdahale etmek istememden kaynaklanıyordu.

“Hiçbir yere inmene izin vermiyorum Defne. Babanlar o pislikle ilgileniyor.” Yeğenimin benim yüzümden ağlıyor oluşu da içime otururken kendimi yatağa bıraktım. Zor günler beni bekliyordu.

Röportaj yayımlandıktan birkaç saat sonra yorumlar akın akın gelirken ablam kucağında patlamış mısırla yanıma oturdu. Yorumları tek tek okuyacağını söylemişti daha önce ve ben ciddi olmadığını düşünmüştüm ama sanırım ciddiydi. Ellerini birbirine sürtüp “Hadi başlayalım.” deyince gülmeden edemedim. Benden büyüktü ama küçük olan oymuş gibi davranıyordu.

Telefonundan yorumlara giriş yaptığında ilk yorum dikkatimi çekti. Benim güzel olduğumu yazmıştı biri. Yorum da olsa beni mutlu etmişti. Son günlerde çirkinleştiğimi düşünüyordum oysa.

“Defne, ‘Bu kadın gün geçtikçe güzelleşiyor.’ yazmışlar.” Yorumu bana gösterirken sulu sulu yanağımdan öpünce yüzümü ekşittim. Bunu hiç sevmiyordum.

“Sizin çok yakıştığınızı yazmış biri. Diğeri de senin evli olduğunu ve bu imaların hoş olmadığını söylemiş. Aslında yakıştığınız kısmı çok doğru. Keşke sen Yavuz beyle evlenseydin.” Çok normalmiş gibi konuşurken diğer yorumları okumaya devam etti. Hakkımızda kötü bir şey yazılmadığı için iyi hissediyordum. En azından bu tarz küçük şeyler bana iyi gelmişti.2

“Bir dakika burada yeni yüklenmiş bir yorum var. Senin Levent’i aldattığını yazmışlar.” dediğinde ben de baktım. Aynen ablamın söylediği gibi yazıyordu. “Öylesine bir yorumdur abla. Takma kafana.” desem de benim aklıma takılmıştı. İlişkimiz hakkında kimse bir şey bilmezken böyle yorum yapılması doğru muydu?1

“Sayfayı yeniliyorum. Bakalım daha bunun gibi saçmalayanlar var mı?”

“Abla inan ki değmez.”

“Bak! Bak burada biden fazla yorum var ve hepsi de bu ve bunun gibi yorumlar yapmış.” Telefonu elinden alıp yeni atılan yorumları okurken şaşırıp kaldım. Yavuz beyle aldattığımı iddia eden bile vardı ama bu nasıl olabilirdi ki? Biz sadece sitemiz hakkında röportaj yapmıştık. Bundan fazlası olmamıştı.

“Hemen bunları dava edeceğiz. Kalk avukatı ara.”

“Abla sadece yorum bunlar.”

“Levent seni aldatıyor, Defne. Kendisini masum gösterebilmek için de seni suçluyor, hala anlamıyor musun?”

“O kadarını yapar mı?” dedim şaşkınlıkla.

“Daha fazlasını bile yapar. En iyisi ben avukatla görüşeyim. Sen de internete falan girip canını sıkma.” Ayaklanıp yanımdan ayrılırken babamın da dışarı çıkacağını görünce birlikte evden çıkmaya karar verdim. Onun da gideceği yer belliydi zaten.

Şirkette ki odama geçiş yaparken her gördüğüm kişi röportaj da çok güzel çıktığımı ve daha bir sürü güzel şey söyleyip durdular. Ya internette ki dedikoduya inanmıyorlardı ya da bana öylesine güzel konuşuyorlardı. Ben ise ikinci seçeneğin daha yüksek ihtimalle önde olduğuna inanıyordum aslında. İnsanlar duyduklarıyla çok fazla ilgilenirlerdi. Görene kadar da bu böyle giderdi. Bazen görmek de bir işe yaramazdı. Herkes neye inanmak istiyorsa ona inanırdı.

“Defne hanım, Yavuz bey geldi. Sizinle görüşmek istiyor.” Zehra’ya onu içeri almasını söylerken Yavuz bey de hiç bekletmeden içeri girdi.

“Hoş geldiniz.” Kendisi sandalyede ki yerini alırken “Röportajımız çok beğenildi.” diyerek söze başladı. Konunun nereye gideceğini az çok biliyordum. “Aslında ben bu tarz şeylerle ilgilenen biri değilim ama meraktan açıp izlediğimde beğenenlerden çok saçmalayan çok fazla kişiyi gördüm. Size de canınızı sıkmayın demek için geldim.” Sadece bunun için mi gelmişti yani? Doğru mu anlıyordum? Ama ya ben burada olmasaydım? Bugün gelmeyi de pek düşünmüyordum. Bir anda aklıma esmişti.

“Beni düşündüğünüz için teşekkür ederim. Gayet iyiyim. Duruşma günü gelene kadar da iyi olacağım.”

“Umarım beni yanlış anlamıyorsunuzdur.”

“Hayır, neden anlayayım ki?”

Tavrı bir şeyler açıklamak istiyormuş gibiydi ve bence en çok da bu yüzden gelmişti.

“Bu şekilde giremezsiniz Levent bey!” Zehra’nın sesini duyunca ikimizde kapıya doğru bakarken, “DEFNE BENİM EŞİM! İSTEDİĞİM ZAMAN GELİR, İSTEDİĞİM ZAMAN GİDERİM!” diyerek odaya daldıklarında Zehra özür dilerken her bir tarafından alev fışkıran Levent, Yavuz’u görünce deliye dönmüştü. Dün yetmediği gibi bir de bugün de gelmişti.

“LAN SENİN KARIMIN YANINDA NE İŞİN VAR?” Yavuz beyin üzerine doğru yürüyünce kalktım. “Levent!” dedim dikkatini çekmeye çalışarak. “Senin muhatabın benim. O değil.” Delirmişçesine kahkaha attı.1

Yavuz bey de hareketlenip ona doğru yürüyünce kendimi aralarına attım. Levent bir delilik yapıp canını yakacak diye korkuyordum. “Lütfen sakin olun. Kendisinden boşanmak istediğimi henüz kavrayamadı. O yüzden böyle davranıyor.” Kendisi beni kenara çekti. “Asıl siz sakin olun ve bekleyin. Ben onu buradan göndereceğim.”

“Hadi ya! Sen mi beni göndereceksin?” Levent mantıksızca konuşurken ona yumruk atmak için elini kaldırınca Yavuz bey de onu engellerken yakalarından kavrayarak sert bir şekilde duvara yasladığında tırnaklarımı avucuma batırdım. Hiç iyi şeyler olmuyordu. Korkuyordum.

“Karımdan uzak dur şerefsiz herif!” Korkmadan bağırırken Yavuz bey onu kolay bir şekilde yere doğru savurunca Levent daha fazla öfkelenip yine yumruk atmaya çalışmış ve dayağı yiyen kendisi olmuştu. Eli gözündeyken “Karımı ayartıp bir de beni onun gözünün önünde döven ite de bak sen!” dediğinde bu sefer yürüyen kişi Yavuz bey olmuştu.1

“Burada konuşmuyorsam Defne hanımın daha fazla kötü hissetmemesi içindir Levent bey.” Sakin bir şekilde yumruğunu ovarken devam etti konuşmaya. “Ama siz böyle yapmaya devam ederseniz-“ Sözünü bitiremeden Levent ona vurunca daha fazla seyirci kalmamak için hemen güvenliği aradım. Bunu en başında yapmam gerekiyordu.

“Sen kaşındın.” deyip onu bu sefer yakalarından sürüyerek masama doğru fırlatırken korkuyla çığlık atıp geriye çekildim. Parmak uçlarıma kadar tir tir titriyordum. Benim yüzümden Yavuz bey onunla kavga ediyordu.

“Seni gibi adi şerefsizi ilk defa hayatımda görüyorum! Defne’yle beni ayırdın!” Levent sanki sütten çıkma ak kaşıkmış gibi konuşunca daha masadan kalkamazken Yavuz bey onu tek eliyle gömleğinden kavrayıp yükseltti. “Bir daha Defne’nin adını o iğrenç ağzına alma çünkü sen onun adını söyleyebilecek konumda dahi değilsin.” dedi. Hala sakinliğini koruyor olması beni şaşırtmıştı.1

Yavuz bey, Levent’i buraya savurduğunda yere düşen telefonu alarak tekrar güvenliği ararken babam girmişti içeri. Benim gibi şaşkınca bakıyordu onlara.

“Defne hanımdan, Defne’ye. Çok güzel bravo.” Alkışlamaya çalışırken bana bakmasıyla Yavuz bey çenesinden tutarak, “Seni burada çok kolay öldürürdüm ama sen Defne’ye dua et. Sırf onun için kendimi tutuyorum.” dediğinde güvenlik gelmişti bile.

“Levent’i buradan çıkarın.” Yavuz bey üzerini düzeltip “Özür dilerim. Amacım Defne hanımı korumaktı.” dedi babama.

“Asıl sen kusura bakma oğlum. Kızım ondan boşanmak isteyince delirdi.” Herkes sakinleşip otururken ellerimin titremesini durdurmaya çalışıyordum. “Anlıyorum ama Defne hanımın bir korumaya ihtiyacı var. Her zaman siz veya ben yanında olamayabiliriz.”1

“Hayır, bir korumaya ihtiyacım yok.”

“Bir tane demedim zaten. En az iki tane gerekli. Size arkadaşlarımdan gönderebilirim. Eminim çok iyi anlaşacaksınız.”

“Yavuz bey gerçekten gerek yok. Ben iyiyim. Hem Levent bana bir şey yapamaz.”

“Yavuz bey oğlum haklı bu konuda. Senin korumaya ihtiyacın var. Bizimle yaşasaydın belki gerek kalmazdı ama bir de ayrı yaşıyorsun.” Henüz yaşama kısmına geçmemiştim ama o da zamanla olacaktı.

“Koruma istemiyorum. Ben başımın çaresine bakabilirim.”

“Levent bey tehlikeli biri. Size zarar verebilir.”

“Yavuz bey gerçekten ihtiyacım yok. Olsa zaten çoktan tutmuştum.”

“Defne.”

“Baba.” İkimizde kısa bir bakışma yaşarken Yavuz bey aramızda kalmamak için bir bahaneyle yok olmuştu. Onlara isteğimi kabullendirdiğimi sanırken dışarı çıktığım an kapıda bekleyen 2 adet avanak görünce ben daha onlara gitmeden onlar bana doğru yürüdü. Düğün günü beni kaçıran arkadaşları yeniden görmek bana çok iyi gelmişti gerçekten(!)

“Koruma derken sizi mi kastediyordu yani?” Elimi alnıma attım. Bu büyük bir hüsrandı benim için. Ardından “Sizin üçüncünüz nerede?” dedim.

“O da gelmek istedi ama Yavuz abimiz izin vermedi.” dedi bıyıklı olan. Tüh! Üzüldüm.

“Yavuz beye o kadar gerek olmadığını söylememe rağmen neden beni dinlemedi?” Kendi kendime konuşurken diğeri üzerine alınmış gibi “Seni önemsiyor bence.” dedi. Bu konuda haklı falan değildi. Konunun uzamaması için bir şey demedim. Yoksa bu ikisi beni çileden çıkarırdı.

“Sizin adlarınız ne bu arada? Hiç tanışmadık.”

Bıyıklı olan öne atıldı. “Ben Cevat.” Ceketinin kenarlarını kavrayıp sıktı. Komik görünüyordu.

“Ben de Tezcan.” İkisiyle de tanıştıktan sonra “Ben de Defne. Memnun oldum.” dedim.

“Onu biliyoruz zaten. O gün 10 kere tekrar ettiğin için seni aklımızdan çıkaramadık.” Cevat sanki beni sinir etmek için konuşuyor gibiydi. Bu ikisiyle nereye kadar götüreceğimi bilmiyordum ama çok dayanamazdım gibi.1

“Yavuz beye de teşekkürlerimi iletin.” İkisi de kafasını sallarken evime geçmeye karar verdim. Bugün ilk defa orada kalacaktım ve gereksiz bir heyecan yapmıştım.

Arabama binecekken telefonumun çalmasıyla duraksayıp bakarken Levent’in annesinin olduğunu görünce kapattım. Düğünden sonra doğru düzgün yüzlerini bile görmezken boşanma kararı aldığımda bile yüz yüze gelmek yerine aramayı tercih ediyorlardı. Ne garip insanlardı?

Temelin atılacağı günü sayarken Levent yüzünden yaşadığım son olaylardan sonra unutmuştum. Hatta tamamen aklımdan çıkmıştı. Eğer bir yere not almamış olsaydım bugünün o gün olduğunu hatırlamayacaktım.

“Çok güzel olmuşsunuz Defne hanım.” Cevat’ın yüz ifadesinden kaynaklı dediği her şeye sanki bir ima yapıyormuş gibi hissediyordum. “Teşekkür ederim.” İkisi ben arabama geçtikten sonra kendi arabalarına geçerken yola çıktık.

Levent korktuğu için artık beni hiç rahatsız etmiyordu. Belki de yanımda ki korumaları görünce cesaret edememişti ya da benden tamamen vazgeçmişti. Levent zaten hep böyleydi. Hep korkan oydu. Ben ise ilişkimize sahip çıkan kişiydim.

Umarım şu anda sevgilisinin kollarındadır.

Onu daha fazla düşüncelerimde yer etmeyip yola odaklandım. Bugün hep bir arada olacaktık. Bundan daha güzeli olamazdı ki.

Tam dibimden beni takip eden arabaya bakarak avanakların ikisinin de gülerek sohbet ettiklerine şahit oldum. Beni sinir etseler de iyi insanlardı. Yavuz beyin bunları nasıl işe aldığını da merak etmiyor değildim aslında.

Nihayet alana vardığımda annemle babamın çoktan orada olduğunu görünce direkt olarak oraya doğru yürüdüm. Her seferinde başka bir ev tuttuğum için konuşup dursalar da sürekli beni arayıp soruyorlardı. Hatta evime gelmek istiyorlardı. Muhtemelen bir kusur aramaya çalışacaklardı.

Yavuz bey ve ailesi de uzakta görünürken gazeteciler yanımıza geldi. Aile fotoğrafı çektirirken konu birden Levent’ten boşanıyor olmama kayınca babam olaya el atıp onları göndermişti. Herkes temel atmamızdan çok bu konuyla ilgileniyor gibiydi. Yine de canımı sıkmamaya çalışarak gülümsemeye devam ettim.

Yavuz bey de ailesiyle yanımıza gelirken gazeteciler tekrar fotoğraf çekmek istemiş ve ardından bu sefer doğru soruları sorarak yanıtlanmamız istenmişti. Çok uzun sürmeyen soru ve cevaplar sonrasında babam ve onun babası kısa birer konuşma yaptıktan sonra sitemiz için ilk adım atılmıştı.

“Sizi daha iyi gördüm.” dedi yanıma gelen Yavuz bey.

“Nasıl iyi olmam ki? Sonunda bir projede ben de varım. Hem de bizzat benim hazırladığım sunum herkes tarafından onaylanıp beğenilmişken mutlu olmayayım da ne olsun?” Ona sataşmak içimden geliyordu ancak buna hiç gerek yoktu. Her istediğim kolaylıkla yerine geliyordu.

“Sizi tebrik ederim, Defne hanım.”

“Teşekkür ederim, Yavuz bey.”

 

 

 

 

 

 

 

 

____

Gorusmek uzere1

Kendinize dikkat edinnn✨✨1

 

 

 

Bölüm : 23.03.2025 13:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...